Hastalıklar Allah'ın Takdiridir

-HaKiKaT-

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
10,386
Reaction score
0
Puanları
0
hastaliklar_allahin_takdiridir_tr.jpg

Hastalıklar, müminlerin Rabbimiz’e olan aşklarını ve bağlılıklarını gösterebilecekleri birer vesiledir. Allah'a iman eden, O'nun yaratmış olduğu kadere teslim olan müminler, her tür hastalığın da, şifanın da Allah’tan geldiğini unutmayarak O’ndan gelen her şeye razı olduklarını gösterirler. Böylelikle Allah’ın izniyle hastalık dönemlerini birer ecir fırsatına dönüştürmüş olurlar.

Kader gerçeğini kavrayamamış olan insanlar, başlarına gelen bir hastalığın sebebi olarak yalnızca virüsleri veya mikropları görürler. Yine aynı şekilde bir trafik kazası geçirdiklerinde, bunun tek sebebinin kötü araba kullanan bir insan olduğunu zannederler. Halbuki gerçek böyle değildir. Hastalığa sebep olan her mikroorganizma veya insana zarar veren her araç, her insan Allah'ın yarattığı sebeplerdir. Bu varlıkların hiçbiri başıboş değildir; tümü Allah'ın kontrolü ile hareket etmektedirler. Eğer bir virüs yüzünden insan ağır bir hastalığa yakalanıyorsa, bu, Allah'ın bilgisi dahilindedir. Eğer bir araba bir insana çarpıp onu sakat bırakıyorsa, bu da Allah'ın yarattığı kadere tabi bir olaydır. Unutulmamalıdır ki hastalığı meydana getiren de, tedaviyi yapan doktoru yaratan da, ona bildiklerini öğreten, ilacı yaratan, yutulmasını sağlayan ve şifaya vesile eden de Allah'tır.

Müminler Hastalık Anında Nasıl Bir Tavır Sergilerler?

Bir insan ne yaparsa yapsın kaderinden tek bir anı bile çekip çıkaramaz. Çünkü kader bir bütün olarak yaratılır. Sonsuz kudret sahibi Allah'a teslim olan, O'nun sonsuz aklına ve rahmetine güvenip dayanan insan için hastalık da, kaza da, musibet gibi görünen olaylar da sonu hayırla bitecek geçici imtihanlardır. Önemli olan, Allah'a iman eden, O'nun yaratmış olduğu kadere teslim olan insanların bu tür zorluk ve hastalık anlarında gösterecekleri güzel ahlaktır.

İman eden bir insan hastalandığında, şifa vermesi için Allah'a dua eder. Bu duanın devamı ve fiili bir şekli olarak doktora gider. İlaç kullanmaya başlar ancak kesinlikle şifanın Allah'tan geldiğini unutmaz. Bu gerçek hakkında, Kuran'da Hz. İbrahim’in şöyle dediği bildirilmiştir:

"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; bana yediren ve içiren O'dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur." (Şuara Suresi, 78-81)

İlacı Yaratan da İlacın Etki Etmesini Sağlayacak Olan da Allah’tır

İlaç etki etse de etmese de iman edenler bunda bir hayır olduğunu bilirler. İlaç etki etmiyor ve kişinin hastalığı iyileşmiyor gibi görünebilir ama o kişi Allah'a olan imanı, tevekkülü ve güzel ahlakı nedeniyle cennete layık bir kul olabilir. Veya ilaç hemen etki edip bir kişi iyileşebilir ama bu kişi de ahirette ummadığı kötü bir karşılık alabilir.

Allah ilacı hastalıkların iyileşmesi için bir sebep olarak yaratır. Bir ilaç aynı titizlikle uygulandığı, aynı yöntemler kullanıldığı halde, aynı hastalığa yakalanmış kişilerden birine etki edip, diğerine etki etmeyebilmektedir. Bu, ilacın sadece bir sebep olduğuna delildir. Hastalığı iyileştiren ilaç olsa aynı tedaviyi aynı şekilde uygulayan hastaların tümünün iyileşmesi gerekirdi.

Hastalıklardaki Bazı Hikmetler

Hastalık insana acizliğini ve Allah'a muhtaç olduğunu hatırlatır. Mikroskobik bir virüsün kendi bedeni üzerinde meydana getirdiği zayıflığa engel olamayan insan, böyle anlarda acizliğini ve Allah'a ne kadar muhtaç bir durumda olduğunu çok daha iyi kavrar.

* Hastalıkla birlikte sağlıklı olmanın Allah'ın bir lütfu ve nimeti olduğu daha iyi anlaşılır. Uzun süre hasta olmayan, dolayısıyla bir rahatsızlık, ağrı ya da acı hissetmeyen insan bu duruma alışır. Ama ani bir hastalık ile karşılaştığında aslında sağlıklı olmanın Allah'ın bir lütfu olduğunun farkına varır.

* İnsan ciddi bir hastalıkta dünyanın geçiciliğini, ölümü ve ahireti daha çok düşünür hale gelebilir. Bazı insanlar hayati önemi olan bir hastalığa yakalandıklarında ya da bir uzuvlarını kaybettiklerinde bunu kendileri için kötü bir olay olarak değerlendirebilirler. Oysa belki de bu kişinin hastalığı dert olarak, bela olarak değil, ahirette kurtuluş bulması ve yalnızca Allah'a yönelmesi için bir vesile olarak kendisine Rabbimiz tarafından nimet olarak verilmiş olabilir.

* İnsanın Allah'a olan duası ve yakınlığı artar. Ciddi bir hastalığın vücut üzerindeki belirtileri arttıkça birçok insan düşünmekten kaçındığı ölümü düşünmeye başlar ve bu durumda kişi tüm samimiyetiyle Allah'a dua ederek sağlıklı bir hale gelmeyi ister.

* Hastalığı öncesinde Allah'a tam olarak teslim olmamış bir kişi, belki hastalığı sayesinde bu güzel özellikleri kazanabilir; geçici dünya hayatındaki kısa süreli sıkıntılarının karşılığında sonsuz cennet hayatının nimetlerine kavuşmayı umabilir.

* Allah dilerse insan hiçbir zaman hasta olmaz, ağrı duymaz veya acı çekmezdi. Ama eğer insan böyle bir zorlukla karşılaşırsa da, bilmelidir ki bu zorluğu yaşamasının, hem dünyanın geçiciliğini hem de Allah'ın sonsuz gücünü anlayabilmesi açısından pek çok hikmeti vardır. Unutulmamalıdır ki, bu gerçeği kalben kavrayabilmek ve böyle bir olayla karşılaştığında güzel ahlak gösterebilmek çok önemlidir.


Hastalıklar Allah'a Yakınlaşmaya Vesiledir

Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşan insanın güzel ahlak göstermek için bütün bunların birer imtihan olduğunu; hastalığı da, şifayı da yaratanın sadece Allah olduğunu düşünmesi gerekir. Bir mümin elbette Allah’ın bildirdiği din ahlakını tebliğ edebilmek için Allah’tan bol nimet, sağlık, güzellik ve zenginlik ister, hastalık için dua etmez. Ancak mümin Allah’ın takdiri sonucu hastalanırsa, bundaki hayırları ve hikmetleri düşünür ve sabır gösterir. Bu durumu bir şükür, ecir kazanma, Allah’a yakınlaşma ve O’na olan sevgisini ispatlama fırsatı olarak görür. Hastalıkla imtihan olan mümin, Allah’a yakınlaşması için hastalığı kendisine bir rahmet ve lütuf olarak veren Rabbine şükreder, O’na olan sevgisini O’ndan gelen her şeye razı olarak ispat eder. Asıl hedefi sonsuz ahiret hayatı olduğu için, dünya hayatında hastalıktan gelen eksikliği bir musibet olarak değil, bir rahmet olarak değerlendirir. Bu üstün ahlakından dolayı da hem dünyada hem de ahirette Yüce Allah’ın rahmetine kavuşur. Allah hastalık döneminde sabır göstermenin güzel bir mümin özelliği olduğunu Kuran'da şu şekilde bildirmiştir:

"... iyilik, Allah'a ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip- dilenene ve kölelere veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır." (Bakara Suresi, 177)

Bediüzzaman Said Nursi’nin Hastalıklar Hakkındaki Önemli Öğüdü

Müminler bir hastalıkla karşılaştıklarında, bu hastalığın geçmesi için gerekli tüm tedbirleri alırlar, tedavi için gerekli her sebebe başvurur; doktora gider veya ilaç kullanırlar. Ancak diğer yandan da hastalığın ardındaki hikmetleri anlamaya çalışırlar. Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, hastalığın mümine düşündürmesi gerekenleri şöyle anlatır:

“Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder, Hâlık-ı Rahîmine sığınır, yalvarır. Hâlis, riyâsız, mânevî bir ibadete erişenlerden olur. Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şikayet etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına sahih rivayet vardır. Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki (şikayet) değil, teşekkür et.” (Lemalar, 25. Lema)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 55. sayı (Ocak 2009) 48. sayfada yayınlanmıştır.​
 
Teşekkürler.
Bazı insanlarda hastalığa tutulduğunda Şikayet Hatta Haşa Allaha isyan bile edebiliyor.Allahım bu derdi neden verdin diye.Çok yanlış.
 
Guzel ve yerinde bir konu,cok sükür suan bıle hasta olmama ragmen bılıyorumkı sadece sınav
Allah daha kotulerınden korusun.
 
ben tam dört yildir migren hastasiyim cagresi yok sebebi dahi bilinmiyor agrilar gelince felcli bir insandan farkim kalmiyor sadece nefes ala biliyorum simdi iyiyken düsününce biliyorum hastaliklar bu acilar günahlarimizi hafifletecek ama o anda o agrilar olunca o ruh haliyle isyana kadar gidiyorum :( bu durumdan cok rahatsizim biliyorum o hastaligin piskolojisi ama her zaman ayni sey oluyor diyorum bir kursun beynine bak bidaha agriyormu ama dedigim gibi o andaki agrilarin verdigi ruh hali allah kimseye kaldiramayacagi yük vermez insallah isyan edenlerden olmayiz
 
Sabrın meyvelerinden ister misiniz, buyrun yeyin...

ben tam dört yildir migren hastasiyim cagresi yok sebebi dahi bilinmiyor agrilar gelince felcli bir insandan farkim kalmiyor sadece nefes ala biliyorum simdi iyiyken düsününce biliyorum hastaliklar bu acilar günahlarimizi hafifletecek ama o anda o agrilar olunca o ruh haliyle isyana kadar gidiyorum :( bu durumdan cok rahatsizim biliyorum o hastaligin piskolojisi ama her zaman ayni sey oluyor diyorum bir kursun beynine bak bidaha agriyormu ama dedigim gibi o andaki agrilarin verdigi ruh hali allah kimseye kaldiramayacagi yük vermez insallah isyan edenlerden olmayiz

Kardeş Allah şifa versin, umarım tez zamanda daha iyi olursun. Ama şayet düzelmezsen de, kaderine razı olup şükretmeye devam edersen sana ufak bir müjde vereyim. Yazıda sanıyorum okudun, hastalığın gerçekte ne büyük ikramlara vesile olduğunu. İşte bu yazılanlara bir delil, bir ispat Allah Rasulü (AS) zamanında yaşanan bir anekdot;

Birgün, Allah Rasulü' nün huzuruna bir siyahi kadın gelir. "Ya Rasulullah, sara hastasıyım, üstelik kriz geldiği anda kendimde olmadığımdan üstüm açılıyor. Allah' tan bana şifa vermesini iste, diye ricada bulunur. Bunun üzerine Efendimiz (AS) kadına, isterse dua edip Allah' tan şifa isteyebileceğini, ama eğer sabrederse sabrı karşılığında Cennet' i kazanmasını teklif eder. Kadın, hastalığına sabretmeyi tercih eder (HERKESİN BURADAKİ İNCELİĞİ YAKALAYABİLMESİNİ DİLERİM). Kadın gitmeden önce son kez, "Ya Rasulallah, bari üstüm açılmasın diye dua edin, der ve gider.

Şimdi hepimiz bir kıyas yapalım: Hangimizde bu kadın kadar iman var. İyileşme şansı varken kabul etmemiş ve bu hastalığına karşı alacağı mükafatı ahirete ertelemiştir. Rasulullah' tan (AS) sadece sara krizi geldiğinde üstü açılmaması için Allah' a dua etmesini istemiştir. Ne büyük edep, ne büyük iman, nerede onlar, nerede bizler. Rabbimiz hepimize güçlü iman, sonsuz sabırlar ve tahammül gücü, ayrıca eşlerimize ve tüm bayan kardeşlerimize en az şu kadındaki terbiye kadar terbiye nasib etsin...Amin. (Cuma' nız hayırlı olsun)
 
Geri
Üst