choper
New member
- Katılım
- 30 Nis 2006
- Mesajlar
- 41
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Amasya’daydılar. Nablus-Halep-Adana hattının 7. Ordu Kumandanı ile öteki iki kişi masa başına oturdular.
Albay Rauf Bey denizciydi. Hamidiye savaş gemisinin komutanlığını yapmıştı.
Kumandan, Halep içinde ve dışında koalisyon kuvvetlerine karşı son savaşını zaferle sonuçlandırırken o, Moudros limanında Agamemnon zırhlısında yurdu, devleti, orduları, Çanakkale’yi teslim edecek anlaşmayı Hanedan-i Osmani, Devlet-i Aliye adına heyet reisi olarak imzalamıştı. Masaya konulan direniş genelgesini imzalamaktan kaçındı.
Kumandan koalisyon saldırısına karşı direnerek Nablus’tan Halep’e yürürken ve İskenderun’dan başlayıp Katıma istasyonundan, Afrin Hanlarından geçerek Tel Afer’e uzanan savunma hattını tutmakla görevlendirdiği 20. Kolordu kumandanı ve 7. Ordu kumandan vekili olan üçüncü kişi de direniş genelgesine imza atmaktan çekinmiş, ama hiç olmazsa çarpıya benzer bir işaret koymuştu.
Kumandan genelgeyi önüne çekmiş ve açık imzasını koymuştu.
Ardından Erzurum’da kongre toplandı. Daha işin başındaydılar. Rauf Bey ve İstanbul’dan gelen İttihatçı arkadaşları kulise başladılar. Kumandanı kongre başkanı yapmayacaklardı. Ancak Kumandan, sabırlıydı, kongre başkanlığına engel olamadılar.
Sonra Sivas kongresi ve bağımsızlık savaşı ilanı. Direnişi yönetecek Ulusal Heyet seçildi. Kış günü Ankara’ya geçti heyet. Ama ilk seçilenlerden yalnızca 4 kişi çalışmalara katıldı. Bu arada İstanbul’daki Meclisi açtılar. Rauf Bey ve arkadaşları gittiler. Kumandan mebuslar Ankara’dan geçsin de kendilerini ulusal direniş kararı için ikna edelim dedi. Olmadı.
İstanbul’a gidenler meclis işini pek sevdiler. Ankara yalnız kaldı. Hatta Erzurum’da görevli kolordu kumandanı Kazım Paşa, Ankara’ya bir tel çekerek, İstanbul’da meclis açıldığına göre Ankara’daki Heyet-i Temsiliye’nin çalışmasına gerek kalmadığını bildirdi.
Kumandan İstanbul’a talimat verdi. İngilizler Meclisi basacak, mebusları da alıp Ankara’ya gelin, dedi. Rauf Bey ve arkadaşları dinlemediler. İngilizler Rauf Bey başta olmak üzere hepsini tutuklayıp Malta adasına gönderdi.
Sonra mı? Zorlu işler oldu! Kuvayı Milliye gruplarının direnişleri çoğu yerde yenilgiyle sonuçlandı. İşgalciler içerilere yürüdüler. Ankara’da saltanattan icazetsiz, halifeden fetvasız bir meclis açıldı da, ulusal direniş örgütlenmeye başlandı.
Direniş merkezini dağıtmak için birçok yerde Hanedanlık ve İngiliz desteğiyle, Kürdistan Teali cemiyeti kışkırtmasıyla etnik-dinsel ayaklanmalar başlatıldı. Ankara teslim olmadı!
Başçavuş Ethem ve kardeşleri yalnızca 4 ay ulusal kuvvetler yanında yer aldıktan sonra, Yunan ile anlaşarak, İngiliz himayesinde yaşayacak, Rum-Ermeni-Çerkes-Türk federe yönetiminde olacak Otonom devletinde yer almak için aşiret adamlarını da alarak Yunan’a geçtiler. Ondan ayrılan Türkler Ulus Dağı çevresinde işgale karşı direndiler.
Kuvayı Milliye döneminin noktasal ve denetimsiz savaşı sona erdi, yepyeni bir ordu kuruldu. Orduya bağlı gerillalar, Ulus Dağı’nda, Antep’te, Maraş’ta Irak’ın kuzeyinde savaştılar.
Ve savaş kazanıldı.
Rauf Bey ve arkadaşları ise, Sakarya zaferinden sonra Ankara’ya döndüler.
Ya şimdi:
Meclis’te. Amerikan siyasal partisinin örgütü NDI ile içerdeki ortakları ARI Derneği ile Türk Demokrasi Vakfı’nın elemanlarının da işbirliğiyle bir Demokrasi Komitesi çalışıyor. CIA eski elemanının belirttiği üzere ABD siyasal partilerinin örgütleri TBMM Anayasa komisyonuyla çalışmalar yapıp reform yaptılar. Alman vakıfları ve ARI-TESEV-TDV işbirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa reformu görüşmeleri Ankara’da gerçekleştirildi.
İstiklal Meclisi’nin binası ise tütün-sigara kaçakçılığı soruşturulan Philip Morris ve Soros ile eğitim anlaşması yapmış olan Sabancı Vakfı’nın 500 bin dolarıyla tamir edilip, içi dışı değiştirildi.
Şimdi sormak gerekmez mi?
Hangi 23 Nisan? Hangi yüzle Anıtkabir’e?!
Mustafa Yıldırım
Albay Rauf Bey denizciydi. Hamidiye savaş gemisinin komutanlığını yapmıştı.
Kumandan, Halep içinde ve dışında koalisyon kuvvetlerine karşı son savaşını zaferle sonuçlandırırken o, Moudros limanında Agamemnon zırhlısında yurdu, devleti, orduları, Çanakkale’yi teslim edecek anlaşmayı Hanedan-i Osmani, Devlet-i Aliye adına heyet reisi olarak imzalamıştı. Masaya konulan direniş genelgesini imzalamaktan kaçındı.
Kumandan koalisyon saldırısına karşı direnerek Nablus’tan Halep’e yürürken ve İskenderun’dan başlayıp Katıma istasyonundan, Afrin Hanlarından geçerek Tel Afer’e uzanan savunma hattını tutmakla görevlendirdiği 20. Kolordu kumandanı ve 7. Ordu kumandan vekili olan üçüncü kişi de direniş genelgesine imza atmaktan çekinmiş, ama hiç olmazsa çarpıya benzer bir işaret koymuştu.
Kumandan genelgeyi önüne çekmiş ve açık imzasını koymuştu.
Ardından Erzurum’da kongre toplandı. Daha işin başındaydılar. Rauf Bey ve İstanbul’dan gelen İttihatçı arkadaşları kulise başladılar. Kumandanı kongre başkanı yapmayacaklardı. Ancak Kumandan, sabırlıydı, kongre başkanlığına engel olamadılar.
Sonra Sivas kongresi ve bağımsızlık savaşı ilanı. Direnişi yönetecek Ulusal Heyet seçildi. Kış günü Ankara’ya geçti heyet. Ama ilk seçilenlerden yalnızca 4 kişi çalışmalara katıldı. Bu arada İstanbul’daki Meclisi açtılar. Rauf Bey ve arkadaşları gittiler. Kumandan mebuslar Ankara’dan geçsin de kendilerini ulusal direniş kararı için ikna edelim dedi. Olmadı.
İstanbul’a gidenler meclis işini pek sevdiler. Ankara yalnız kaldı. Hatta Erzurum’da görevli kolordu kumandanı Kazım Paşa, Ankara’ya bir tel çekerek, İstanbul’da meclis açıldığına göre Ankara’daki Heyet-i Temsiliye’nin çalışmasına gerek kalmadığını bildirdi.
Kumandan İstanbul’a talimat verdi. İngilizler Meclisi basacak, mebusları da alıp Ankara’ya gelin, dedi. Rauf Bey ve arkadaşları dinlemediler. İngilizler Rauf Bey başta olmak üzere hepsini tutuklayıp Malta adasına gönderdi.
Sonra mı? Zorlu işler oldu! Kuvayı Milliye gruplarının direnişleri çoğu yerde yenilgiyle sonuçlandı. İşgalciler içerilere yürüdüler. Ankara’da saltanattan icazetsiz, halifeden fetvasız bir meclis açıldı da, ulusal direniş örgütlenmeye başlandı.
Direniş merkezini dağıtmak için birçok yerde Hanedanlık ve İngiliz desteğiyle, Kürdistan Teali cemiyeti kışkırtmasıyla etnik-dinsel ayaklanmalar başlatıldı. Ankara teslim olmadı!
Başçavuş Ethem ve kardeşleri yalnızca 4 ay ulusal kuvvetler yanında yer aldıktan sonra, Yunan ile anlaşarak, İngiliz himayesinde yaşayacak, Rum-Ermeni-Çerkes-Türk federe yönetiminde olacak Otonom devletinde yer almak için aşiret adamlarını da alarak Yunan’a geçtiler. Ondan ayrılan Türkler Ulus Dağı çevresinde işgale karşı direndiler.
Kuvayı Milliye döneminin noktasal ve denetimsiz savaşı sona erdi, yepyeni bir ordu kuruldu. Orduya bağlı gerillalar, Ulus Dağı’nda, Antep’te, Maraş’ta Irak’ın kuzeyinde savaştılar.
Ve savaş kazanıldı.
Rauf Bey ve arkadaşları ise, Sakarya zaferinden sonra Ankara’ya döndüler.
Ya şimdi:
Meclis’te. Amerikan siyasal partisinin örgütü NDI ile içerdeki ortakları ARI Derneği ile Türk Demokrasi Vakfı’nın elemanlarının da işbirliğiyle bir Demokrasi Komitesi çalışıyor. CIA eski elemanının belirttiği üzere ABD siyasal partilerinin örgütleri TBMM Anayasa komisyonuyla çalışmalar yapıp reform yaptılar. Alman vakıfları ve ARI-TESEV-TDV işbirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa reformu görüşmeleri Ankara’da gerçekleştirildi.
İstiklal Meclisi’nin binası ise tütün-sigara kaçakçılığı soruşturulan Philip Morris ve Soros ile eğitim anlaşması yapmış olan Sabancı Vakfı’nın 500 bin dolarıyla tamir edilip, içi dışı değiştirildi.
Şimdi sormak gerekmez mi?
Hangi 23 Nisan? Hangi yüzle Anıtkabir’e?!
Mustafa Yıldırım