AntidepresaN
New member
Hükümet Terörü Önlemek İstemiyor mu?
Terör Türkiye’nin Başkentinde sade vatandaşın kanına girecek boyutlara vardı. Her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor ve hâlihazırda Türkiye’yi yöneten hükümetten ne ses çıkıyor ve ne de karar.
Hâlbuki aynı hükümet, bir haftada Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğinden hareketle 5+5 formülü deyip jet hızıyla anayasa bile değiştiriyor.
Seçim öncesi 17 üniversite daha kurarak kanunlaştırabiliyor.
Yani?
İsterse meclisi çalıştırıp en etkin kararları alabiliyor.
Peki, terör konusunda neden ketum davranıyor?
Türkiye’nin en yüksek güvenlik kurumu olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt “Kuzey Irak’a girmeliyiz” dediği halde neden bunları hiç konuşulmamış kabul ederek susuyor?
ABD ve AB’den gelen kararlara olukça duyarlı davranırken Türkiye’nin iç sesine niçin kulak tıkıyor?
Dikkatinizi çekerim; hükümet, milli meselelerde hep aynı duyarsızlığı gösteriyor ve hep aynı boş vermişliği sürdürüyor. Hâlbuki tek başına iktidar olmuş, mecliste anayasayı bile değiştirecek çoğunluğu bulunan bir hükümetin, hem iç ve hem de dışta yapabileceği çook şeyler var. Mesela Barzani’nin para trafiğine sınırlama getirebilir, PKK’nın 10 milyar doları bulan kasasına uluslararası anlaşmalardan doğan hakları da kullanarak el koyabilir.
Dahası isterse ABD’yi terörü kısa zamanda çözmeye ikna edecek yerli gücü devreye sokabilir. Bunun için İncirlik üssüne sınırlamalar getirebilir. Hiçbir şey yapmaz ise terör ile ilgili yasaları çıkarır, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayan ve etkisizleştiren düzenlemeleri ortadan kaldırabilir.Bunların hiçbirini yapmıyor.
Peki, ne yapıyor?
Sadece bekliyor ve seyrediyor.
“Irak’ın Kuzeyinde PKK Barzani tarafından meşrulaştırıldı. Bürolar açıldı harıl harıl çalışıyor” diyorsunuz, hükümet: “Orası bataklık. Türkiye’yi bataklığın içine mi çekelim” diyor.
“Öyle ise terör yasalarının içini boşaltma, emniyet güçlerine yetkiyi artır” diyorsunuz; bu defa “biz AB normlarına uyuyoruz. Yasalar demokratik olmalı” diyor. “Peki, yasalar demokratik olsun, haydi bunu yapmadınız. Bari şu parasal kaynakları bir düzene sokun” diyorsunuz, “ticaret serbesttir” diyorlar. “Kardeşim, hiç olmazsa insanlık için bir şeyler yapınız. Allah’tan korkunuz. Görmüyor musunuz masum insanlar dâhil, pırıl pırıl gençler yok yere öldürülüyor” diyecek oluyorsunuz, bu defa sizden atik davranıp: “ABD ile biz karşılıklı koordinatör atadık. Kısa zamanda çözeceğiz. Bekleyin görün” diyorlar.
Bahane çok, icraat yok.
Kısacası Türkiye’yi Batı ile birlikte yöneterek batıran Tanzimat dönemi ve sonrası hükümetler gibi, AKP iktidarı da Sevr’in karasularına doğru ülkeyi götürüyor.
Kılavuz kaptan Büyük Ortadoğu Projesinin “Eşbaşkanı” olunca, ister istemez başkan olan öteki eşi gibi mi davranıyor acaba?Kim bilir...
Türkiye seçim sürecine girdi. Artık yol ayrımında bir karar verecek. Hiç şüphesiz halk kararı ne yönde verirse versin yeni meclis asla bugünkü gibi olmayacak.
Bundan herkes emin. Öyle ise, gelecekten kaygılanmamalıyız.
Ahmet Gürsoy
Terör Türkiye’nin Başkentinde sade vatandaşın kanına girecek boyutlara vardı. Her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor ve hâlihazırda Türkiye’yi yöneten hükümetten ne ses çıkıyor ve ne de karar.
Hâlbuki aynı hükümet, bir haftada Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğinden hareketle 5+5 formülü deyip jet hızıyla anayasa bile değiştiriyor.
Seçim öncesi 17 üniversite daha kurarak kanunlaştırabiliyor.
Yani?
İsterse meclisi çalıştırıp en etkin kararları alabiliyor.
Peki, terör konusunda neden ketum davranıyor?
Türkiye’nin en yüksek güvenlik kurumu olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt “Kuzey Irak’a girmeliyiz” dediği halde neden bunları hiç konuşulmamış kabul ederek susuyor?
ABD ve AB’den gelen kararlara olukça duyarlı davranırken Türkiye’nin iç sesine niçin kulak tıkıyor?
Dikkatinizi çekerim; hükümet, milli meselelerde hep aynı duyarsızlığı gösteriyor ve hep aynı boş vermişliği sürdürüyor. Hâlbuki tek başına iktidar olmuş, mecliste anayasayı bile değiştirecek çoğunluğu bulunan bir hükümetin, hem iç ve hem de dışta yapabileceği çook şeyler var. Mesela Barzani’nin para trafiğine sınırlama getirebilir, PKK’nın 10 milyar doları bulan kasasına uluslararası anlaşmalardan doğan hakları da kullanarak el koyabilir.
Dahası isterse ABD’yi terörü kısa zamanda çözmeye ikna edecek yerli gücü devreye sokabilir. Bunun için İncirlik üssüne sınırlamalar getirebilir. Hiçbir şey yapmaz ise terör ile ilgili yasaları çıkarır, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayan ve etkisizleştiren düzenlemeleri ortadan kaldırabilir.Bunların hiçbirini yapmıyor.
Peki, ne yapıyor?
Sadece bekliyor ve seyrediyor.
“Irak’ın Kuzeyinde PKK Barzani tarafından meşrulaştırıldı. Bürolar açıldı harıl harıl çalışıyor” diyorsunuz, hükümet: “Orası bataklık. Türkiye’yi bataklığın içine mi çekelim” diyor.
“Öyle ise terör yasalarının içini boşaltma, emniyet güçlerine yetkiyi artır” diyorsunuz; bu defa “biz AB normlarına uyuyoruz. Yasalar demokratik olmalı” diyor. “Peki, yasalar demokratik olsun, haydi bunu yapmadınız. Bari şu parasal kaynakları bir düzene sokun” diyorsunuz, “ticaret serbesttir” diyorlar. “Kardeşim, hiç olmazsa insanlık için bir şeyler yapınız. Allah’tan korkunuz. Görmüyor musunuz masum insanlar dâhil, pırıl pırıl gençler yok yere öldürülüyor” diyecek oluyorsunuz, bu defa sizden atik davranıp: “ABD ile biz karşılıklı koordinatör atadık. Kısa zamanda çözeceğiz. Bekleyin görün” diyorlar.
Bahane çok, icraat yok.
Kısacası Türkiye’yi Batı ile birlikte yöneterek batıran Tanzimat dönemi ve sonrası hükümetler gibi, AKP iktidarı da Sevr’in karasularına doğru ülkeyi götürüyor.
Kılavuz kaptan Büyük Ortadoğu Projesinin “Eşbaşkanı” olunca, ister istemez başkan olan öteki eşi gibi mi davranıyor acaba?Kim bilir...
Türkiye seçim sürecine girdi. Artık yol ayrımında bir karar verecek. Hiç şüphesiz halk kararı ne yönde verirse versin yeni meclis asla bugünkü gibi olmayacak.
Bundan herkes emin. Öyle ise, gelecekten kaygılanmamalıyız.
Ahmet Gürsoy