Gizlenen Gerçek Atatürkçülük ve Savunucularına Ödettirilen Bedeller

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Atatürkçülük adına, bugün, ortada büyük bir sorun vardır: Gerçek Atatürk, yıllardır Türk toplumundan gizlenmiştir.

Bu tutumun ortaya çıkmasında, ülkenin gidişatına yön veren iç ve dış çıkar odaklarının etkisi büyük olmuştur. Çeşitli çevreler, gücü karşısında kendilerini ezik hissettikleri Atatürk’ü, kendi yanlarında göstermeye çalışmışlardır. Bu yüzden de, Atatürk’te, kendi tavırlarını destekleyici yanlar bulmaya çalışmışlardır. Bazıları ise, kendi dar çevrelerinde, Atatürk’ü kasıtlı olarak yanlış tanıtmışlardır. Tüm bunlar yapılırken de, gerçek Atatürk’ün üzeri örtülmüştür.

Bu yazıda, Atatürkçü düşüncenin, bazı kesimlerce, kasıtlı bir biçimde gizlenen kimi boyutlarına maddeler halinde değinilecektir. Daha sonra da, bu boyutlardan bir tanesi kısaca irdelenecektir.

1- Gerçek Atatürk, Anti-emperyalist Atatürk’tür. Gerçek Atatürk, Batıcı ya da Batıya rağmen Batılılaşmacı değil, çağdaşlaşmacı, aydınlaşmacı ve modernleşmeci Atatürk’tür. (Dolayısıyla, Batıcıların, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)

2- Gerçek Atatürk, mason ya da din düşmanı değildir. Bilakis, ulusun zararına işlediğini ve kökünün dışarıda olduğunu düşündüğü mason localarını kapatan Atatürk’tür. Dini, emperyalizmin oyuncağı olmuş, yobaz din tacirlerinin sermayesi olmaktan kurtaran da Atatürk’tür. O, böylelikle, yüce İslam dininin, birilerinin tekelinde kalarak, bir istismar aracı olmasını engellemiştir. Atatürk, kul ile yaratıcısı arasındaki ilişkiye aracılık etmeye kalkışanları bertaraf etmiştir. Zaten, İslam dininde ruhban sınıfı yoktur. İslam, böyle bir aracılığı şiddetle reddetmiştir. Atatürk, ayrıca, dinin, yanlış ellerde, yanlış yorumlanarak, iptidailiğin temel kaynaklarından bir tanesi olmasını önlemiştir. (Dolayısıyla, din simsarlarının, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)

3- Gerçek Atatürk, diktatör, ırkçı ya da faşist değil, ulusalcı, yani ulus devlet milliyetçisidir. Atatürk döneminde, nerede ise dünyanın tamamı faşist ya da komünist diktatörlükler altında yaşamıştır. Yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti, içte ve dışta türlü tehdit ve tehlikelere maruz kalmaktayken bile, Atatürk, diktatörlüğe ve despotluğa yönelmemiştir. Kendi çağının özgün koşulları açısından oldukça yumuşak sayılabilecek otoriter bir yönetimle yetinebilmiştir. Bu otoriter tutum, yeni kurulan ülkenin ve yapının pekişmesi açısından gerekli olmuştur. Böylelikle, Atatürk, ulusal birliği kurabilmiş ve koruyabilmiştir. Aynı Atatürk, kendi sağlığında, hiçbir iç ya da dış talep ve dayatma olmaksızın, iki kez çok partili hayata geçiş denemesi gerçekleştirmiştir. Ancak, bu denemeler, Cumhuriyet karşıtlarının istismarları yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştır. (Dolayısıyla, İkinci Cumhuriyetçilerin ve dış fon destekli liberallerin, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)

4- Gerçek Atatürk, sosyalist ya da komünist değil, ancak eşitlikçi, halkçı ve sosyal devletçidir. Sovyetlerle iyi ilişkiler kurmuş ve milli mücadelede onlardan yardım almış olmasına rağmen, Sovyet resmi ideolojisini benimsememiştir. Aynı şekilde, İngiliz himayesini ve Amerikan mandasını da reddetmiştir. (Dolayısıyla, tam bağımsızlık karşıtı, Amerikancı, İngilizci ve eski Sovyetçi çevrelerin, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)

5- Atatürk içine kapanmacı değildir. Bilakis, dünyanın gidişatına ve bölge ülkelerindeki sorunlara karşı duyarlıdır. Bu özelliğini, bölge ülkeleri ile gerçekleştirdiği işbirliği anlaşmaları ile kanıtlamıştır. Atatürk döneminin, ithal ikameci iktisat modeli, yeni kurulmuş ulus-devlet yapısının ve o dönemin gerekliliğidir. Ancak, Atatürk, bütünüyle (vahşi) kapitalist bir modelden yana da değildir. Atatürk’ün iktisat modeli, gerekli görülen alanlarda devlet yatırımlarının da yapıldığı, esnek yapılı bir karma ekonomik modeldir. (Dolayısıyla, vahşi kapitalizm yanlılarının ve kendi karları dışında hiçbir konuda en ufak bir kaygı taşımayan sermaye çevrelerinin, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)


Anti-emperyalist Atatürk: Batılılaşma mı, Modernleşme mi?

Bu gerçekliklere, bu şekilde kısaca değindikten sonra, birinci maddede yer alan konuyu biraz daha irdelememiz gerekirse şunları söylemek mümkündür:

Evet, gerçek Atatürk, Anti-emperyalist Atatürk’tür. Gerçek Atatürk, Batıcı ya da Batıya rağmen Batılılaşmacı değil, çağdaşlaşmacı, aydınlaşmacı ve modernleşmeci Atatürk’tür. Çünkü, Atatürk, liderliğini yaptığı Ulusal Kurtuluş Mücadelesini, Emperyalist Batılılara karşı vermiştir. Türk toplumuna hedef olarak gösterdiği, “çağdaş uygarlık düzeyi” değil, o düzeyin de üzeridir. Atatürk, Batılı olmayı değil, Batılılar kadar güçlü olmayı hedeflemiştir. Bugün, bazılarının, Atatürk’ün Batıcılığının birer göstergesi olarak sıraladıkları kimi uygulama ve tarzlar, tam da bu hedefi yakalamaya yönelik çabanın sonucunda ortaya çıkmışlardır. Atatürk, bunu neden yapmıştır? Çünkü, Atatürk, tehlikenin hep Batıdan geldiğini görmüştür. Gösterdiği bu hedef de, söz konusu bu tehlikeye karşı korunma amacı taşımaktadır. Atatürk, Batıdan gelebilecek tehditlerle daha kolay baş edebilmek için, en az onlar kadar güçlü olmak gerektiğini görmüştür.

Gerçek Atatürk, tam bağımsızlıktan yanadır. Bugün, bazıları, “dünyada tam bağımsız hiçbir ülke kalmamıştır” dese de, bu doğru değildir. Bugünün, bağımsız olan ülkeleri, Batının emperyalist ülkeleridir. Örneğin, ABD, bugün, bağımsız bir ülkedir. Batılı diğer emperyalist ülkeler de, en azından, dünyanın geri kalanından daha bağımsız bir şekilde kendi siyasetlerini belirlemekte ve uygulamaktadırlar. Bağımlılık sorunu, bizim de içerisinde olduğumuz, dünyanın geri kalan kısmı için söz konusudur. Burada kastedilen ve gerçek Atatürkçülerin yakındığı bağımlılık, uluslararası emek bölüşümü yüzünden ortaya çıkan, karşılıklı bağımlılık değildir. Sorun olarak görülen, zihni, ekonomik, siyasal, toplumsal, askeri ve kültürel bağımlılıktır. Bu tür bir bağımlılığı da, sanırız hiç kimse savunamaz ve varlığını inkar edemez.

Batılılaşma ve modernleşme birbirlerinden farklı olgulardır. Batılılaşmanın adresi bellidir. Batılılaşma, iyisiyle ve kötüsüyle Batıyı taklit etme, Batılılar gibi olmaya çalışma bayağılıdır. Sonucunda da, kaçınılmaz olarak bağımlılık ve sömürü getirir. Bir toplumun, Atatürk’ün anladığı anlamda kalkınması ve ilerlemesi, asla, Batıcılık ile gerçekleşemez. Batıcı toplumlar, ancak, Batılıları arkadan takip ederler. Onların önüne geçme şansları yoktur. Batıcılık, bir müstemleke (sömürge) zihniyetinin yansımasıdır, iddiasız ve beklentisiz birey ve toplumların işidir.

Modernliğin ise tek bir adresi yoktur. Modernlik, insanlığın ortak malıdır ve evrenseldir. Ona kimler, buluşlarıyla, bilimiyle, tekniği ile katkı yaparsa, modernliğin adresi onlardır. Çinliler pusulayı ve kağıdı icat ederek, Müslümanlar yine pusulayı ve geometriyi geliştirerek, Japonlar elektronik bilimini ilerleterek, moderniteye katkı yapmışlardır. Moderniteye katkı yapma konusundaki öncülük, Doğu ile Batı arasında sürekli el değiştirmektedir. Çağdaşlığa, ilerlemeye, yeniliğe, iyiye, güzele, temize açık olmak modernliktir. Modernlik, aynı zamanda kalkınmacılıktır. Aydınlanma felsefesinin, laikliğin, demokrasinin, bilimselliğin savunuculuğudur. Bu değerlerin tamamı, insanlığın ortak değerleridir. Dahası, içerisinde bulunduğumuz ve tüm olumsuzluklarını yaşadığımız, sözde küreselleşme çağında, bu değerlere karşı en büyük saldırı, bu değerleri emperyalizm yolunda istismar eden Batıdan gelmektedir. Dolayısıyla, bu değerlere ulaşma adına Batıcılık yapma, art niyetli değilse, cahilce bir tutumdur. Hatta, sözü edilen bu değerlere karşı saygısızlık ve duyarsızlık anlamı taşımaktadır.

Modernizm de kendi içinde, kendine has sorunlar taşısa da, post-modern bir dünya, modern dünyadan çok daha fazla sorunlu olacağa benzemektedir. Dolayısıyla, modernliğe bir alternatif oluşturmamaktadır.

Atatürk, ulusal egemenlikten ve ulusun tam bağımsızlığından yanadır. Dolayısıyla, Atatürk’ün bize gösterdiği hedef, bağımsızlığın ortadan kalktığı ve ulusal egemenliğin devredildiği, uluslar üstü bir yapıda (AB gibi) yer almak asla olamaz. Hele hele, gerçekleşmesi olası görünmeyen bir üyelik uğrunda, çözülme ve çökertilmeye maruz kalmak, Atatürk’ün, kesinlikle kabullenemeyeceği bir şeydir.

Bu düşüncenin tam tersini iddia edenler, bu ulusun kendi başına bir şeyleri başarabileceği konusunda inançsız olanlardır. Kendi ulusunun yetenekleri ve gücü konusunda ümitsizlik taşıyanların, o ulus adına, herhangi bir hedef göstermeye hakları yoktur. Halkınızın gücüne ve kabiliyetlerine güvenmiyorsanız, onun adına söz söyleme konusundaki meşruiyetinizi de yitirirsiniz. “AB kriterlerini, Ankara kriterleri yaparak yolumuza devam etmek” elbette olasıdır. Bundan daha iyisi, o kriterlerin de üzerine ilaveler yapmak, daha üst düzeyde, kendi model ve standartlarımızı oluşturmak ve uygulamaktır. Bunu, Türk ulusunun başaramayacağını düşünmek, bu halka iftira etmek, bindiği dalı kesmek demektir.

Buna rağmen, gerçek Atatürk’te, kuru bir Batı düşmanlığı da yoktur. Atatürkçülükte, kuru bir Batı karşıtlığı ile anti-emperyalist olma, birbirinden sağlıklı bir biçimde ayrılmıştır. Atatürk düşüncesinde somutlaşan ve yukarıda sergilenen tüm bu görüşler, Batı ile, özgür, eşit ve egemen unsurlar olarak yanyana ve barış içerisinde yaşayabilme talebinden kaynaklanmaktadır. Burada arzulanan, Batı tarafından sömürülmeden, aşağılanmadan, karşılıklı çıkarların korunup gözetildiği, sağlıklı ve onurlu ilişkiler kurabilmektir.

Türkiye’nin bugün maruz kaldığı sözde AB üyelik süreci, bu tür bir sağlıklı ve onurlu ilişki temeline asla oturmamaktadır. Her ne kadar, bazıları, Atatürk’ü de istismar ederek, sanki onun gösterdiği hedefin, bu çözücü ve tahrip edici süreç olduğunu iddia etse de, durum, görüldüğü gibi, bunun tam tersini kanıtlamaktadır. Mevcut sürece, gerçek Atatürkçülerin itirazları da bu yüzden ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda, Atatürkçü düşünce, ne Batıya, ne de Doğuya kapalıdır. Bilakis, tüm dünyaya açıktır, çünkü, özgüveni vardır.


Gerçek Atatürkçülerin Ödedikleri Bedeller

İşin gizlenen boyutlarını bu biçimde ortaya koyduktan sonra, yukarıda sunulan bu fikirleri, kısmen ya da tamamen savunan aydınların başlarına gelenlere de kısaca değinmek gerekmektedir.

Ülkemizde, uzunca bir süredir, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü gerçek boyutları ile savunabilmek, büyük cesaret gerektiren bir iş halini almıştır. Gerçek Atatürkçülük, adeta, ateşten gömlek haline gelmiştir. Birçok aydın, bu uğurda faili meçhul cinayetlere kurban gitmişlerdir. Geri kalanlar, çeşitli yıldırma ve yıpratma kampanyalarına maruz kalmışlardır. İş ortamlarında itilip kakılmışlar ve dışlanmışlardır. Kimileri, işlerinden atılmışlardır. Türlü iftiralarla karalanmaya çalışılmışlardır.

Gerçek Atatürkçülerin maruz kaldıkları bütün bu yaptırımlar, uluslararası bir merkezce yönlendirilen, sistemli bir saldırı karşında oldukları izlenimini uyandırmaktadır.

Tüm bu sistemli saldırılar, gerçek Atatürkçülüğün, aslında, karanlıkları aydınlatmada ne kadar güçlü ve etkili bir ışık olduğunu göstermektedir. Gerçek Atatürk, yalnızca Türk ulusunun değil, tüm mazlum milletlerin, özgürlük ve bağımsızlık ateşidir. Gerçek Atatürk, mazlum dünyayı ışıttığında, dünya, bugünkünden çok farklı olacaktır. Bu nedenle, karanlıkların aydınlanması bazılarının işine gelmemektedir. O zaman, tüm dünyada işleri zorlaşacaktır. Atatürkçülerin maruz kaldığı, söz konusu baskıların nedeni budur.

Ancak, gerçek Atatürk’e ve gerçek Atatürkçülere yapılan bu baskı ve saldırılar bu haliyle devam edemez. Bu durumda olacak olan bellidir. Ulusun gücü olan Kuvayi Milliye, bir kez daha, vatanın ve tüm dünya mazlumlarının namusunu kurtarmak üzere harekete geçecektir
 
mossat35' Alıntı:

Ancak, gerçek Atatürk’e ve gerçek Atatürkçülere yapılan bu baskı ve saldırılar bu haliyle devam edemez. Bu durumda olacak olan bellidir. Ulusun gücü olan Kuvayi Milliye, bir kez daha, vatanın ve tüm dünya mazlumlarının namusunu kurtarmak üzere harekete geçecektir


Hayalle yaşarken Gerçek Dünyada
Zamanı içmişiz Haberimiz yok
:vur
 
Ortada bir sorun yok ama sorunla çare arasında bir bagalntı kuramadım :)
 
hayalci olmayalım

mossat35' Alıntı:


Ancak, gerçek Atatürk’e ve gerçek Atatürkçülere yapılan bu baskı ve saldırılar bu haliyle devam edemez. Bu durumda olacak olan bellidir. Ulusun gücü olan Kuvayi Milliye, bir kez daha, vatanın ve tüm dünya mazlumlarının namusunu kurtarmak üzere harekete geçecektir



sana tek tavsiyem televizyonunu aç karşısına geç kanalları değiştir sonra gel bana tekrar deki birileri çıkacak ve iyi işler yapacak..... reformist değil başka şey lazım bu ülkeye bir de tarih kitablarına eski türk devletlerine dikkat et zayıflayan kesinlikle çökmüştür belki 3 yılda belki 300 yılda yani anlatmak istediğim kökten değişim lazım yani sen osmanlının enkazını devralmış bugüne getirmişsin ama türkiye zaten enkaz sağlam inşaat yapmak için önce eskiyi yıkıp altına sağlam beton döküp temellerini sağlam çakmalısın kiii daha önceki harabeden eser kalmasın yada tekrar harabeye dönmesin ..............
 
antadevrim' Alıntı:
sana tek tavsiyem televizyonunu aç karşısına geç kanalları değiştir sonra gel bana tekrar deki birileri çıkacak ve iyi işler yapacak..... reformist değil başka şey lazım bu ülkeye bir de tarih kitablarına eski türk devletlerine dikkat et zayıflayan kesinlikle çökmüştür belki 3 yılda belki 300 yılda yani anlatmak istediğim kökten değişim lazım yani sen osmanlının enkazını devralmış bugüne getirmişsin ama türkiye zaten enkaz sağlam inşaat yapmak için önce eskiyi yıkıp altına sağlam beton döküp temellerini sağlam çakmalısın kiii daha önceki harabeden eser kalmasın yada tekrar harabeye dönmesin ..............

tam olarak ne demek istediğini söyle istersen sen.Umarım yanlış anlamışımdır yazdıklarımı...
 
Yazıda belirtilenlerin dışında bir insanın ülkesi için ne yapabileceğini soruyorum?
Anlaşılan bu ülke zora düştüğünde bırakın Kuvayi milliye yi yerinden kalkmayan insanlar olacak.

Ortada bir sorun yok. Atatürk e yapılan haksızlıklar dile getirildi. Bu ülke insanı Milliyetçi olmayacaksa, Cumhuiyetçi ya da Devletçi olmayacaksa ne olmalı?

Devrimci senin enkaz dediğin Türkiye Cumhuriyeti yıllardır dünyaya boyun bükmedi bükmezde. Bu ülke değerlerini koruyarak ve yeni düzenlemeler yaparak harikalar oluşturabilir. Bugün dünyanın süper güçleri bizden destek almadan hiçbir şey yapamıyorlarsa devletin üniter yapısının sağlamlığındandır. Neden Akp nin kazanmasına Abd sevindi sanıyorsunuz? Akp üniter yapıdan uzaklaşacak, gelişen ve yükselen değerleri yok sayacak, içine kapancak ve Abd beklediği güne ulaşacak.
 
bizim ülkemizin insanları hala kendilerine verileni alıyorlar. gazetede ne yazarsa ona tamam diyorlar ama ne yazıki araştırma yok, okumaksa belki gazetenin bir iki köşesi... bu ülkede zamanında ülkeyi refaha kavuşturacak bir kadın vardı ama onu bile alaşağı ettiler. bu ülkede demokrasi ayağına yatıp üniversitelerde ağızlarına geleni söyleyen birsürü insan var. benim şahit olduğum bir konuşmada sadece ''NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE! '' değerli sözü yüzünden Atatürk'e faşist diyebildiler ve ne yazıkki kimse cevap veremedi verilen cevapları da zaten karşıdaki dinlemedi. şimdi böyle insanların olduğu ülkemizde, zavallı vatanımızda nasıl yaşayacağız? ya çok anlayışlıyız ya da körüz! hala tehlike yok sanıyoruz.
 
uyan efendi uyan kazan kaynamakta

mossat35' Alıntı:
Yazıda belirtilenlerin dışında bir insanın ülkesi için ne yapabileceğini soruyorum?
Anlaşılan bu ülke zora düştüğünde bırakın Kuvayi milliye yi yerinden kalkmayan insanlar olacak.

Ortada bir sorun yok. Atatürk e yapılan haksızlıklar dile getirildi. Bu ülke insanı Milliyetçi olmayacaksa, Cumhuiyetçi ya da Devletçi olmayacaksa ne olmalı?

Devrimci senin enkaz dediğin Türkiye Cumhuriyeti yıllardır dünyaya boyun bükmedi bükmezde. Bu ülke değerlerini koruyarak ve yeni düzenlemeler yaparak harikalar oluşturabilir. Bugün dünyanın süper güçleri bizden destek almadan hiçbir şey yapamıyorlarsa devletin üniter yapısının sağlamlığındandır. Neden Akp nin kazanmasına Abd sevindi sanıyorsunuz? Akp üniter yapıdan uzaklaşacak, gelişen ve yükselen değerleri yok sayacak, içine kapancak ve Abd beklediği güne ulaşacak.


eski bir söz vardır hayallerle yaşamak ta çok güzel ama sen gerçeklerle hayalleri ayırt edemiyosun medine dilencileri gibi her gittiğimiz ülkeden borç istiyoruz asker satıyoruz asker madem halkçıyız neden bazı vatandaşlarımıza 2. sınıf muamele yapıyoruz örnekleri çoğaltmak mümkündür......
Atatürkçülük bir sentezdir neyin sentezi olduğunuda bilen çok iyi bilir ilk zamanlar savaş sonrası türkiyede işe yaramıştır atatürkçülük ama şuanki atatürkçülüğün tanımı şöyledir :


Halkın çıkarı değil burjuvazinin çıkarı için oratya atılmış bir ideoloji haline getirilmiştir günümüzde Atatürkçülük ; troplumunda artık karşılığını bulmayan özellikle 60 larda 80lerde ve 40 larda kasıtlı olarak en şoven en faşist haline evrilmiştir atatürke karşı saygım ve sevgim sonsuzdur fakat artık Atatürkçülük bitirilmiştir
 
Türkiye şu anda önüne gelene boyun eğmekte herdenileni yapmakta kendi başbakanı kendi askeriyle dalga geçmektedir.Şimdi bazıları gene çıkıp dicek sen nasıl kendi milletine böyle diyorsun diye ama artık Türk demek dış toplumlara göre işe yaramaz abden ordan burdan paso borç alan halkı ve başbakanı askerine düşman olan bir milettir.Her yer satılmaktadır ve bazı ekonomi profesörleri varya onları cebine girense sadece sıcak para dır iki gün sonra o para bitince bu borçlar nolcak? Hala bazılarımız uyuyor ve gerçekleri söyleyenleri ortalık karıştırıcı olarak tanımlıyor.Türkiye dünyanın en aşağılık ülkesi haline gelmiştir ne 3 kuruşluk ermenilere cevap verebiliyoruz nede kendini kahraman sanan pkk partisne ve ıraktaki dingil kürt liderlere.Artık tamamen durmuştur Türkiye Cumhuriyeti ve kendi kendini kemirmektedir.Günü geçirmek adına yada aman kriz olmasın adına yapılanlar bu ülkenin hergün daha çok parçalanmasına yol açmaktadır.Ortalık Atatürk düşmanı doludur ve bunların başındada kimin geldiği bellidir.Ama halkımız nasıl bir inançsa insanların değişebileceğine inanılmaz büyük ölçüde inanıyor.İşallah birileri birşeyler yapacak yoksa Türkiye Cumhuriyetinin sonu iyi değildir!
 
Türkiyedeki halklar Atatürkün yaptıklarına layık değildir.
Altı oku sahipleneceğine ona farklı anlamlar yükleyerek, yok etmeye çalışmıştır.
Elin Fransız Komünistleri milliyetçi devrimlerini savunurken biz onlardan kat kat üst seviyeli bir devrimi savunmuyoruz. Yazıklar olsun bize.
 
Türkiye Cumhuriyeti Laik ve Demokratik bir Cumhuriyettir. Bu, sistematik zemini olan bir felsefedir çünkü Kemalizm tarafından icat edilmiş değildir, ilk uygulayıcısı da Türkiye Cumhuriyeti değildir. İlk olarak uygulanan, Atatürk devrimleridir. Zaten bu devrimler de, Kemalizmi yöntem konusundaki yetersizliğinden dolayı eleştirmeni haksız kılıyor. Atatürk devrimleri, Laik, Demokratik ve Çağdaş bir Cumhuriyet olabilme yolunda devletin eline verilmiş en önemli ve güçlü yöntemlerdir. Atatürk devrimlerini; "şapka devrimi", "kılık kıyafet devrimi", takvim devrimi" vs. gibi listelediğin isimlerle düşünür ve algılarsan elbette içi boş gibi gelir. Atatürk devrimleri bu kadar sığ değildir. Hepsinin amacı, amacın yöntemleri, uygulanabilirliğini arttırıcı, vazgeçilmez kılıcı tedbirleri vardır. Bu devrimler, müslüman, kul, eğitimsiz, hurafelerle büyüyen ve efsanelerle yaşayan bir toplumu, sözünü ettiğimiz çağdaş insanlara dönüştürme projesidir. Zaten şeriatçılar bunun için nefret ederler Atatürk'ten. Şeriatın yolunu öyle sağlam tedbirlerle tıkamıştır ki, onlar için Atatürk'ten nefret etmek bile azdır.

Örneğin "harf devrimi" denen, sadece latin harflerini almak, kullanmak değildir. Onun içinde bir de Köy Enstitüleri vardır. Her bir Türk köylüsünü yaptığı işte ve uygar olmak konusunda ihtiyaç duyacağı konularda eğitmek, okuyan, araştıran, işini bilerek ve bilinçli olarak yapabilen, eğlenmeyi, sanatı, seven, dinlediği müziği anlayan, bir müzik aleti çalabilen uygar insanlar haline getirmektir. Bu, önce onları eğitecek eğitimcileri yetiştirmekle başlayacak, sonra her bir Türk insanına yayılacak ve ulaşacak bir projedir. Bu projenin islami çıkarlarına ne derece büyük bir felaket anlamı taşıdığını bildiklerinden, devrimler konusunda ilk darbe de buraya indirilmiştir.

Atatürk devrimlerinin her biri son derece içerikli ve geniş kapsamlıdır. Bugün türbandan imam hatip dayatmasına kadar Türkiye'nin önüne çıkardıkları her problem, Atatürk devrimleri ile ilgilidir. Türkiyenin içerdeki düşmanlarından sonra dışardaki resmi dostları da "Kemalizmden vaz geçin" demeye başlamışlardır. Çünkü Türkiye'yi 10 yılda yıkılmaz bir konuma, dönülmez bir ilerlemeye rayına sokan Kemalizmdir, Atatürk'ün Laik ve Demokratik Cumhuriyet için ortaya koyduğu ve uyguladığı felsefesinde, dünya görüşündedir.

Yani Kemalizmin yöntem konusunda zayıf ve yetersiz olduğunu söylemek, kusura bakma ama biraz ilkokul inkilap tarihi bilgisiyle konuşmak oluyor. Ama sen haklısın, çünkü bu konu, senin algıladığın gibi anlatılıyor. Atatürkün devrimlerini liste olarak ezberletirler, tarihlerini de bilmeni isterler, o kadar. Onların neden yapıldığını, amaçlarının ne olduğunu, varlığımız konusundaki önemlerini, hiç anlatmazlar. Herkes de, Atatürk'ü şapka giydirmiş, latin harflerini kullandırmış... da ne olmuş diye kolayca eleştirebilir.

Kazın ayağı öyle değildir, Kemalizm emperyalizmin korkulu rüyasıdır. Ezilen halkların, sömürülen hayatların kurtulma ümidi ve yöntemi oradadır çünkü.

Amerika neden Türkiye'nin Kemalizmden ayrılıp ılımlı bir islam cumhuriyeti olmasını istiyor dersin? Türkleri çok sevdiği ve Kemalizm Türklere yakışmayan kötü bir ideoloji olduğu için mi, yoksa Kemalizmin Türkiyeyi kısa sürede getirdiği yere bakıp gelecekten korktuğu ve islamın uslu, kaderci, bu dünyadan bir şey beklemeyen, öldükten sonra olacaklara razı cici müslümanlarını tercih ettiği için mi?

İnternette böyle bir yazı buldum. Yazıyı yazan arkadaş olayı çok güzel özetlemiş; ama anlayana.
 
antadevrim' Alıntı:
eski bir söz vardır hayallerle yaşamak ta çok güzel ama sen gerçeklerle hayalleri ayırt edemiyosun medine dilencileri gibi her gittiğimiz ülkeden borç istiyoruz asker satıyoruz asker madem halkçıyız neden bazı vatandaşlarımıza 2. sınıf muamele yapıyoruz örnekleri çoğaltmak mümkündür......
Atatürkçülük bir sentezdir neyin sentezi olduğunuda bilen çok iyi bilir ilk zamanlar savaş sonrası türkiyede işe yaramıştır atatürkçülük ama şuanki atatürkçülüğün tanımı şöyledir :


Halkın çıkarı değil burjuvazinin çıkarı için oratya atılmış bir ideoloji haline getirilmiştir günümüzde Atatürkçülük ; troplumunda artık karşılığını bulmayan özellikle 60 larda 80lerde ve 40 larda kasıtlı olarak en şoven en faşist haline evrilmiştir atatürke karşı saygım ve sevgim sonsuzdur fakat artık Atatürkçülük bitirilmiştir

Bu ülke yaşıdığına göre Atatürkçülükte yaşıyordur. Ama saldırılara uğrayarak, ya da karşı çıkılarak...
Burjuvazinin çıkarı için diyorsun. Atatürkçülükte senin sandığın gibi sınıf ayrımı yok. Atatürkçülüğün halka ne zararı olmuştur anlayamadım. Şimdi öğrendiğin savunduğun şeyler bile Atatürkçülükten gelen değerlerdir.

Eski bir atasözü vardır, insan çıktığı yeri beğenmezmiş.
 
Geri
Üst