Geyik Cafe

sen nekadar cımrısın el insaf ya
 
Canım Sıkkın Kafam Bozuk Alem Buysa Kral Dedem :S İçmek İstiyorum ... =)
 
ben buranın kadrolu elamnıyım maas almıyorum ama belkı verecekleri zamn direkt maaş olabilirdi
 
banamı anlatacan
 
Nuriyi Ölünce Çin'e Gömsünler Nuriçinde Yatsın=)
 
evet arkadaşlar birazdan dinleyeceğiniz hikaye için lütfen yerlerınıze oturup bekleyınız
 
ortak bir kuruşu da bulmak zor olur neredeyse kullanılmadığı için. en iyisi bu şekilde devam etsin zam yok devir tasarruf devri :melek :p

neyse gelelim hikayemize konu cimrilikten açılmışken... tam olarak hatırlamadığım yerlerde küçük değişiklikler olabilir şimdiden affola. :melek

bir gün 3 tane eski dost hamam böceği karşılaşmışlar. başlamışlar sohbete. biri demiş ki diğerine
- sen ne kadar kilo almışsın böyle nerede yaşıyordun ne yapıyordun.
o da demiş ki
- çok güzel bir yerdeydim. ev sahipleri çok zengindi. yemeğin içine atlıyordum temeği tencereyle döküyorlardı ben de doyasıya yiyordum. diğerine dönmüşler sen de iyi görünüyorsun. sen nerelerdeydin. o da demiş ki
- ben de orta halli bir evdeydim. tencerenin içine atlıyordum kaşıkla kepçeyle yemeği atıyorlardı ben de yiyordum. diğerine dönmüşler sen çok zayıflamışsın bir deri bir kemik kalmışsın ne bu halin. o da demiş ki
- ben de bir öğrenci evindeydim. bir yemeğin içine atlıyordum. beni kaşıkla çıkarıyorlardı. kim çıkarmışsa ayaklarıma gövdeme bulaşan yemek parçalarını yalayıp beni bir kenara atıyorlardı.

:biggrin:

ama biz o kadar cimri değiliz bak. en azından karnını tam doyuruyoruz. :saskin :huh: :p
 
:durdurun

yanı okadar olur

bir hikayede benden

Osmanlı padişahlarından biri, adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmıştı. Bir ceylanın peşinden koşarlarken zamanın nasıl geçtiğinin ayırdına varamadılar.

“Biz nerelere geldik böyle?” diyerek çevrelerine bakındıklarında hava kararmaya yüz tutmuştu.

Gök kararmakla kalmamış, şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmıştı. Hünkar ve adamları, bu dağ başında bulabildikleri bir kulübeye kendilerini zor attılar.

Sığındıkları kulübede, geçimini odunculuk yaparak sağlayan yoksul bir köylü yaşıyordu. Adamcağız bu Tanrı konuklarını içeri aldı, onlara elinden geldiğince yardımcı olmaya başladı.

Padişah kendini özellikle tanıtmak istememişti; ama yoksul oduncu onun kim olduğunu anlamakta gecikmedi. O nedenle ocağa büyük büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıttı.

Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlardı. Geceyi orada rahatça geçirdiler. Hatta padişah bir ara çevresindekilere, “Doğrusu şu ateş bin altın eder” diye de söylendi.

Ertesi gün yola çıkmadan önce padişah oduncuya önce memnuniyetini bildirdi:

“Efendi! Bizi ihya ettin. Harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik” dedi ve sordu:

“Söyle bakalım borcumuz ne kadar?”

Oduncu, kırk yılda bir eline geçen bu olanağı değerlendi ve parayı biraz yüksek söyledi:

“Bin altın yeter, beyzadem” dedi.



Ateşi karşılığında oduncunun yüksek bir bedel istediği, kısa sürede halk arasında yayıldı. Bu olaydan sonra değerinin üstünde fiyat

biçilen mallar ve hizmetler için “Ateş pahası” sözü kullanılmaya başladı. Bu söz yıllar geçtikçe yaygın kullanılan bir deyime dönüştü.
 
:durdurun

yanı okadar olur

bir hikayede benden

Osmanlı padişahlarından biri, adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmıştı. Bir ceylanın peşinden koşarlarken zamanın nasıl geçtiğinin ayırdına varamadılar.

“Biz nerelere geldik böyle?” diyerek çevrelerine bakındıklarında hava kararmaya yüz tutmuştu.

Gök kararmakla kalmamış, şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmıştı. Hünkar ve adamları, bu dağ başında bulabildikleri bir kulübeye kendilerini zor attılar.

Sığındıkları kulübede, geçimini odunculuk yaparak sağlayan yoksul bir köylü yaşıyordu. Adamcağız bu Tanrı konuklarını içeri aldı, onlara elinden geldiğince yardımcı olmaya başladı.

Padişah kendini özellikle tanıtmak istememişti; ama yoksul oduncu onun kim olduğunu anlamakta gecikmedi. O nedenle ocağa büyük büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıttı.

Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlardı. Geceyi orada rahatça geçirdiler. Hatta padişah bir ara çevresindekilere, “Doğrusu şu ateş bin altın eder” diye de söylendi.

Ertesi gün yola çıkmadan önce padişah oduncuya önce memnuniyetini bildirdi:

“Efendi! Bizi ihya ettin. Harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik” dedi ve sordu:

“Söyle bakalım borcumuz ne kadar?”

Oduncu, kırk yılda bir eline geçen bu olanağı değerlendi ve parayı biraz yüksek söyledi:

“Bin altın yeter, beyzadem” dedi.



Ateşi karşılığında oduncunun yüksek bir bedel istediği, kısa sürede halk arasında yayıldı. Bu olaydan sonra değerinin üstünde fiyat

biçilen mallar ve hizmetler için “Ateş pahası” sözü kullanılmaya başladı. Bu söz yıllar geçtikçe yaygın kullanılan bir deyime dönüştü.



biz sana odundan ateşten karın tokluğundan daha öte bir şey sunuyoruz seydiali. dostluk. : ) (senden de aynısını görüyoruz) bunda paranın lafını mı edersin :sneaky2: :p
 
tesekkurler verdikleriniz için:001_smile::clap
 
Arkadaşlar ben biraz kestircem bi kaç gündür bi yorgunluk var üstüme bi 15 dk 30 dk sonra gelirim birileri varsa :D
Gelemessem anLayın ki uyanmam zor sabah görüşeLim :D
 
tesekkurler verdikleriniz için:001_smile::clap

bir zam isteğini daha böylelikle telafi etmiş bulunuyoruz. :ter: :p


bu işin şakası. : ) biz de teşekkür ederiz. : )


iyi uykular özgür. : )
 
iyi geceler gardaşşş


ey vallah sonzsuluğa gercekten bunun rovansını alacam ama :durdurun
 
şimdi tırstım işte :saskin:(
 
her zaman beklerizden dolayı bana iylik yaptınız ben ise zam istemiştim :(



:durdurun

sen bir kaç gün sonra da zam istersin gibi geliyor bana :huh: senin içinde her an kazan kaldıracak bir yeniçeri var gibime geliyor. benim onu öldürmem lazım :eek: :p
 
Geri
Üst