GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR (Nejdet Sançar)

.DepresyoN

Banned
Katılım
3 Ocak 2009
Mesajlar
235
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vat
GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR

Türkiye’miz, birçok fikirlerin ve inançların birbirleriyle kıyasıya çarpıştığı bir meydan haline gelmiş bulunuyor. Birbirleriyle mücadele eden bu kuvvetler arasında vatanımızın bir parçasını devletimizden koparmak veya Türkiye’yi bütünü ile en büyük düşmanımızın pençesine teslim etmek isteyenler bulunduğu gibi, şahsi temeller üzerine oturtulmuş bir nevi menfaat ortaklıkları şeklindeki, siyasi veya siyasi olmayan, teşekküllerde vardır. Maddi ve manevi güçleri birbirlerinden bu çeşitli yıkıcı veya zararlı kuvvetler karşısında ise, Türklüğü ayakta tutacak tek bir fikir olarak sadece Türkçülük bulunuyor.

Türkçülük, bütün bu yıkıcı ve zararlı kuvvetlere karşı bulunduğu için, o kuvvetler de - derece derece – Türkçülüğe karşı veya düşmandır. Birisi kendi kendine, öteki milli irade ile devletin kaderine hakim olmuş iki siyasi teşekkülün, 1944’te ve 1953’te, Türkçülüğün üzerinden silindir geçirme teşebbüslerinde bu kuvvetlerin büyük rol oynaması bundandır.

Soyumuza ve devletimize karşı çevrilmiş bulunan bu çeşitli silahlar karşısında, “Büyük Türklük Ülküsü” nün siz bu günkü genç ve ateşli çocuklarına büyük vazifeler düşmektedir. Bu vazifeler, sizin, mensup bulunduğunuz Türk ırkına karşı tabii bir borcunuzdur. Bunu aynı zamanda bir şeref ve namus borcu da sayabilirsiniz.

Bu vazifeyi tam olarak yapabilmek için, önce karşı kuvvetleri ve onlar karşısında kendi gücünüzü bilmek şarttır.

Yıkıcı ve zararlı kuvvetlerin hemen hepsinin, sahip bulundukları imkanlar bakımından, Türkçülükten çok daha güçlü durumda bulundukları muhakkaktır.

Mesela komünistlik… Komünistler, Türkiye’nin nüfusuna göre çok küçük bir topluluk da olsalar, sırtlarını dayadıkları dış kuvvetler tarafından kendilerine sağlanan büyük imkanlar, devlet ve milletimizi tehdit eden iç düşmanın en tehlikelisi durumundadırlar.(1)
Kızılların, bu derece korkunç bir kuvvet haline gelmelerinde, çeyrek yüzyılı aşan bir zamandan beri, Türkiye’nin kaderine hakim olan siyasi zümrelerin bilgisizlik, şuursuzluk, ahmaklık ve hatta bazen de ihanet sayılabilecek davranışlarının rolü büyüktür. Bugün, Türkiye’nin en mühim meselesinin bu kızıl tehlike olduğunu bir an aklınızdan çıkarmamalısınız.

Sonra Kürtçülük… Cumhuriyetin ilk yıllarında, başka bir devletin kışkırtmalarının neticesi ve eseri olarak karşımıza çıkan Kürtçülük hareketi, yakın yıllarda kuzey devinin oyunları arasına girmiş bulunuyor. Günümüzde bir Doğu Anadolu meselesi şekline büründürülen ve bu haliyle, memleketin doğu topraklarındaki milyonları tesiri altına almaya çalışan - ve kısmen de alan – bu ihanet hareketi de, gelişmesine bu hızla devam ettiği takdirde, pek uzak olmayan bir gelecekte, Türkiye için çok büyük tehlike olacaktır.(2)

Bu arada dini çalışmalar şekline sokulan çeşitli hareketleri de unutmamak lazım. Çünkü, dinlerine bağlı saf ve temiz Türklere İslamiyet yolunda çalışmalar şeklinde gösterilmeye çalışılan bu hareketlerde, Türklüğümüze karşı çevrilmiş zehirli hançerlerden başka şeyler değildir. Bu yolda, çalışanların, milliyeti inkar etmek ve Türklüğü horlamaya yeltenmek gibi hareketlerinin asıl manasını anlamak şarttır. Bunları zavallıca ahmaklıklar gibi görmek, asla doğru değildir. Aslında böyle bir düşünüştür ki, Türklük için bağışlanamaz bir ahmaklık olur.

Türkçülüğe gelince: Üzülerek kabul etmeye mecburuz ki, Türkiye’de ki fikirler boğuşmasında, maddi imkanlar bakımından en zayıf kuvvet Türkçülüktür. Bunun en büyük sebeplerinden biri, devletimizin kaderini ellerinde bulundurmuş siyasi kuvvetlerin Türkçülüğe karşı olan tutum ve davranışlarıdır. İlgisizlik ve ihanet dereceleri arasında yer alabilecek bu tutum ve davranışlardır ki, soyumuzun yaşama felsefesi ve mutluluk kaynağı olan Türkçülüğü, bugünkü imkansızlıklarla dolu duruma itmiştir.

Masonluk ve bir takım zümrelerin ortak çıkarları şeklindeki particilik gibi Türkçülüğe karşı kuvvetleri de yukarıdakilere eklersek, şu netice kendiliğinden ortaya çıkmaktadır: Sizler bugünkü fikirler mücadelesinde, maddi silah bakımından en güçsüz bir ordunun genç çerilerisiniz.

Şu büyük gerçeği daima hatırlamalısınız : Türkçülük, Türklüğe karşı ve düşman yıkıcı ve zararlı fikir ve inançların hiç birisinde bulunmayan bir güce sahiptir. Bu güç Türkçülüğün bir ülkü oluşudur. Halbuki mücadele etmekte ve yenmek zorunda bulunduğumuz karşı kuvvetlerin hiç birisi ülkü değildir.

Komünizm, kendini maddeye ve mevkiye satanların şerefsizlik ve haysiyetsizlik yoludur. Kürtçülük, bininci yılına doğru yol almakta bulunan Türkiye’nin yarı parçasını satmaya çalışan ihanettir.

Din çalışmaları şekline sokulan hareketler de ötekilerden farklı şeyler değildir. İslamiyet’in, Hıristiyan batı dünyasına karşı tek başına ve yüzyıllarca koruyuculuğunu yapan Türk’ü inkara yeltenmenin, İslam davası gütmekle ilgisi olabilir mi? Bu İslam’ı koruyan tek kılıcın parçalanmak istenmesinden başka nedir?

Evet… Komünistlik, Kürtçülük, Arapçılık, nurculuk, masonluk ve diğerleri… Bunların hangisinde ülkünün o ilahi gücü ülkücülüğün, insanı efsaneler çağlarının kahramanları haline getirecek o büyük kudreti var?(3)

Ülkücülük kendi varlığını, milli dava içinde eritebilme meziyeti olduğu için, bir cemiyette mefkurecilerin sayıları, elbette ki, denizlerin kumları kadar çok olamaz. Hele o cemiyet: Türkiye gibi, yakın yılları, bütün manevi değerlerin en hayasızca saldırılara uğradığı; milli ülküsü namert eller tarafından kahpece hançerlenmiş bir memleket olursa…

Fakat şartlar ne olursa olsun, zafer bizim olacaktır. Çünkü karşımızdaki kuvvetlerin hepsi maddenin, adi çıkarların esiridir. Menfaat temeli üzerinde yükselen kuvvet, ebedi ve ilahi ülküyü nasıl yok edebilir?

Sizden önceki nesiller, yıllar boyu süren mücadelelerinde parlak başarılar elde etmiş değillerdir. Fakat, hiç de elverişli olmayan, hatta zaman zaman korkunç bir mahiyet alan şartlara rağmen, Türklük düşmanlarının Türklük Ülküsünün kökünü kazıma emellerini kursaklarında bırakmışlardır. Ancak, vazifemiz, sadece ülkümüzün kökünü kazıtmamak değildir. Asıl vazifemiz, Türk Ülküsünü zafere ulaştırmaktır. Yani Türkçülüğü, Türk’ün hayatına hakim kılarak, soyumuza düşmen bütün fikir maskaralıklarının çanlarına ot tıkamaktır. Ve şimdi bu vazife, artık, sizlerin omuzlarına yüklenmek üzeredir.

Eski ve yorgun nesillerden devralmak üzere bulunduğunuz bu vazifeyi başarıya ulaştırmak ve Türkçülük bayrağını Türk göklerinde yükseltmek için neler yapmanız gerek? İşte burada, bunlar üzerinde, sizlere bazı şeyler söylemek istiyorum.(4)


(1) Makalenin kaleme alındığı tarihte Türk Milleti’nin başındaki en büyük bela komünizmdi.
(2) Türkçü düşünür ve Yazar Nejdet SANÇAR Beğ ta o günlerden, bu günleri görmüştür.
(3)Yazıda işlenen Ülkücülük deyimi; Türkçülük Ülküsünü kastetmekte olup, bu günkü, malum sentezci, söylemle hiçbir alakası yoktur. Malum sentezci topluluk bu güzel ve orijinal deyimi gasp ederek Türkçülük Ülküsü manasından uzaklaştırıp, yoz ve yapay sentezci ideolojinin tanımı olarak kullanmaya başlamıştır.
(4)Bu seri yazının devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olan GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR – II, GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR – III ve GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR – IV adlı makaleler olup, ilk fırsatta Otağa eklenecektir.

EK:TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNE MAKALELER - NEJDET SANÇAR, DEVLET- TÖRE YAYINEVİ 1976
http://hunturk.net/nejdet-sancar/184/genc-turkculere-mektuplar-i.html
 
Özellikle yaşadığımız son süreçte Türk'e Türkçülere, Türk Milliyetçilerine , milliyetçi düşünceye olan düşmanlıkların saldırıların hat safhaya çıktığı şu ortamda TÜRKÇÜLÜK adına TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ adına ne kadar bilgi belge var ise ortaya döküp paylaşmak , gençlerimizin bilgilenmesine olanak tanımak bizlerin en önemli görevi olmalı .
Değerli kardeşim Nejdet Sançar hocamızın bu güzel yazılarını bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler..Dönüp tekrar okunacak, ders alınacak ve "İBRETLE GELDİĞİMİZ GÜNLERİN HABERCİSİ OLAN" bu yazılar üzerinde oturulup düşünülmesi dileğiyle.....
 
Özellikle yaşadığımız son süreçte Türk'e Türkçülere, Türk Milliyetçilerine , milliyetçi düşünceye olan düşmanlıkların saldırıların hat safhaya çıktığı şu ortamda TÜRKÇÜLÜK adına TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ adına ne kadar bilgi belge var ise ortaya döküp paylaşmak , gençlerimizin bilgilenmesine olanak tanımak bizlerin en önemli görevi olmalı .
Değerli kardeşim Nejdet Sançar hocamızın bu güzel yazılarını bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler..Dönüp tekrar okunacak, ders alınacak ve "İBRETLE GELDİĞİMİZ GÜNLERİN HABERCİSİ OLAN" bu yazılar üzerinde oturulup düşünülmesi dileğiyle.....


30 yıl öncesinden yazılmış olduğu halde kansızları cibiliyetsizleri deşifre etmeye devam etmesi ileri görüşlülükten olsa gerek.

Kızıl koministlerden kurtulduk şimdi sırada Yeşil Koministler var.
 
konudan alıntı;
__________
(1) Makalenin kaleme alındığı tarihte Türk Milleti’nin başındaki en büyük bela komünizmdi.
(2) Türkçü düşünür ve Yazar Nejdet SANÇAR Beğ ta o günlerden, bu günleri görmüştür.
(3)Yazıda işlenen Ülkücülük deyimi; Türkçülük Ülküsünü kastetmekte olup, bu günkü, malum sentezci, söylemle hiçbir alakası yoktur. Malum sentezci topluluk bu güzel ve orijinal deyimi gasp ederek Türkçülük Ülküsü manasından uzaklaştırıp, yoz ve yapay sentezci ideolojinin tanımı olarak kullanmaya başlamıştır.
(4)Bu seri yazının devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olan GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR – II, GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR – III ve GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR – IV adlı makaleler olup, ilk fırsatta Otağa eklenecektir.

EK:TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNE MAKALELER - NEJDET SANÇAR, DEVLET- TÖRE YAYINEVİ 1976
http://hunturk.net/nejdet-sancar/184...ktuplar-i.html

_____________________________________________________________
SİZE DERİMKİ::::::::
KENDİ devri zamanında belki kominizme göre bir ilaç bir mücadele bir savunma bir tez bir aksiyon geliştirmesi bakımından kaale alınan ve değer verilen düşünce sistemi olarak kabul görmesi mümkün ve elzem diyebileceğimiz TÜRKÇÜLÜK ,,,alıntıladığım yerlerinde de gösterildiği gibi, yayınlıyanın ve nejdet sancar beyin görüşlerini kendi fikri yapısına zoraki uydurmaya çalışmasından da bellidirki ,, sentezci yapı dediği TÜRK -İSLAM ideolojisini ve metodolojisini inkara ,topyekün tahkir ve tezyife yönelinmiş... bu yazıyı kendi ırki ve nesebi anlayşı içinde değerlendirenler ,o hengameli günlerde deselerdiki bizim derdimiz ne islam, ne türk islam,, bizim derdimiz sadece kuru bir türkçülük,,,görürdük arkasında kaç ülkücü yada milliyetçi kalırdı bu hareketin... sizin derdiniz islamsız bir TÜRK ...ama o defterler kapanalı çok oldu ,,sizin için şamanist bir türk neyse kominist içinde islamsız bir türk aynı..ne farkınız var ozaman ..biriniz vatansever biriniz yurttsever... ne diye kavga ettiniz yıllarca kardeşim demezlermi... siz et ile kemiği birbirinden ayırmaya çalışan ütopistlersiniz diyorum bu yazıyı bu alıntılarla kendi kafasına göre yontan ırkçı türkçülere. TÜRK NE İSLAMSIZ OLUR , NE DE İSLAM,SİZ BÖYLE DEDİNİZ DİYE YOK OLUR.... KIZILINDAN ÇOK ÇEKTİK ,şimdi kızılla aynı kaptan su içen türkçüler bize türkçülük öğretmeye kalkmasın... sizin fikir babanız ilhan arsel,doğu perinçek,turan dursun olabilir ama bu milletin fikir babaları arvasi,necip fazıl,m.akiftir..... iyi çalışın biraz okuduğunuzu anlamaya bakın.. tarih üstünüzden bir daha geçerken aynı koğuşlarda yer paylaşımı yapmaz..
 
GENÇ TÜRKÇÜLERE MEKTUPLAR ll

Genç Türkçülerin, soylarına karşı bulundukları büyük vazifeyi gereği gibi yerine getirebilmek için ilk yapacakları iş, Türklük Ülküsü ile ilgili fikri ve edebi eserlerin en mühimlerini en kısa zamanda elde edip okumalarıdır. Bu, şüphesiz, gelişigüzel bir okuma değil; meselelerin üzerine eğilerek, düşünerek, muhakeme ederek ve hatta notlar alarak yapılan bir okuma olacaktır. Çünkü, Türk Soyunun yaşama felsefesi olan Türkçülüğün ana davalarını, çeşitli meseleler üzerindeki görüşlerini ve mücadele etmek zorunda bulunduğu iç ve dış kuvvetleri iyice öğrenmeden, şuurlu bir Türkçü seviyesine çıkılamaz. Bu sebepten, genç Türkçüler için, hayatları boyunca devam edecekleri şerefli mücadelenin ilk parolası bu okuma işi olmalıdır.

Türkçü eserlerin okunması tek başına da, gruplar halinde de yapılabilir. Guruplar halinde okunanlar, fikirler ve meseleler üzerinde tartışma imkanını da vereceğinden, elbette ki, daha faydalıdır.

Kafalarını Türklük fikir ve şuuru ile dolduracak olan genç Türkçülerin, bu konuda bilmeleri gereken en mühim husus, Türkçülüğün bütün fikir, inanç ve düşüncelerin dışında ve üstünde bulunduğudur. Yani Türkçülük, siyasi olan veya olmayan herhangi bir fikir, inanç veya düşünce ile ne karıştırılabilir, ne de o yolda bir vasıta; bir basamak gibi kullanılabilir. Türkçülüğü, başka bir gaye için bir basamak olarak kullanmak, Türk soyunun ülküsüne karşı bir ihanettir.

Ancak bu, elbette ki, Türkçülerin, milli ülkü dışındaki fikirlere veya teşekküllere karşı tamamen ilgisiz kalmaları ve bilhassa siyasi partilerden uzak durmaları demek değildir. Türkçülüğü, cemiyet hayatımıza hakim kılmak birinci vazifemizdir. Bu da, en kısa yoldan ve en verimli şekilde siyasi partiler yolu ile yapılabileceğine göre, Türkçülerin, bu hedeflerine ulaşabilmek için, şüphesiz, siyasi partilerle ilgileneceklerdir. Bu ilgi Türkçülerin ya parti kurmaları, ya da mevcut partilerden Türkçülüğe en iyi hizmet edebilecek bulunanı - partiye girerek veya girmeyerek – desteklemek suretiyle olabilir. Kadrosunun üst ve en üst kademeleri tamamen Türkçülerden meydana gelen ve programı da Türk Ülküsünün ana çizgilerine uygun olarak hazırlanan bir parti, muhakkak ki, bu iş için en iyi siyasi teşekküldür. Böyle bir parti bulunmadığı takdirde, bütün kuvvetleri en imkanlı siyasi parti üzerine toplayıp çalışmak yerinde olur.

Bir diğer mesele, yıkıcı propagandaların tesiri altında kalmamaya çalışmaktır.

Yurdumuzda cirit oynayan yıkıcı kuvvetler, propagandalarını tesirli bir hale getirebilmek için geniş imkanlara sahiptirler. Bu geniş imkanlara, şaşırtıcı ve yanıltıcı kurnazlıklar da eklenince, menfi propagandaların tesirlerinin sizlere kadar uzandığı görülmektedir.

Yıkıcı propagandalar, şuurlu Türk evlatlarını elbette ki yoldan çıkaramaz. Ama, üzülerek kabul etmeye mecburuz ki, kafalarda bir takım tortular bırakabilmektedir.

Bu propagandaların bir kaçını ele alarak oynana oyunların mahiyetlerini belirtmek yerinde olur:

Mesela “millet” yerine ısrarla “halk” sözünün kullanılması… Bu ”milleti” inkar eden komünizmin sinsi bir oyunudur. “Türk Milleti” demeyip “Türk halkı” demekle elde edilmek istenen netice “millet” fikir ve düşüncesini kafalardan yavaş yavaş silmeye çalışmaktır. Bir cemiyet, kendisine yapılan devamlı telkinlerin tesiriyle, mensup bulunduğu topluluğun “millet” değil de bir “halk” kalabalığı olduğuna inanırsa, elbette ki, millet seviyesinden ve onun mânevi gücünden uzaklaşıp bir insan yığını haline gelir. Böyle bir insan yığınının, düşman kuvvetler için çok kolay bir av olacağı şüphesizdir.

“Millet” yerine “Türk halkı” demek yetmiyormuş gibi, bunun yanı sıra bir de “Türkiye halkı” sözünün kullanılması ise, bir takım sığıntıları sinsice, vatanımıza ortak çıkarma gibi bir niyet ve gayretin neticesidir.

Genç Türkçüler bu oyuna düşmemelidir.

Sonra “emperyalizm” sözünün hileli şekilde kullanılışı.

Bu, bir yandan komünizmin karşısındaki en büyük siyasi kuvvete devamlı olarak saldırıp dikkatleri orada toplamak suretiyle Moskof emperyalizminin üstüne bir kızıl şal örtmek; diğer taraftan da Türkçülüğün “Esir Türkler” davasını bir emperyalistlik olarak göstermek şekillerinde yapılmaktadır.

Amerikan emperyalizmi ve bununla at başı yürütülen Vietnam gürültüsünde, Amerikan emperyalizminden bin kat daha korkunç ve üstelik de Türk Soyunun milyonlarını hedef almış Moskof sömürücülüğünü unutturma oyunun yeri büyüktür. Fakat bu konuda, bizler için daha mühim olan Türkçülüğün “Tutsak Türkler” davasının emperyalistlik olarak gösterilmesi maskaralığıdır.

Emperyalizm, bir milletin, başka milletlerin toprakları üzerindeki hak iddiası, yani o memleketleri istilasıdır. Mesela Rusya’nın Türkistan’ı, Kırım’ı, Azerbaycan’ı pençesine geçirmiş bulunması emperyalistliktir. Tarihin en eski çağlarından beri bir Türk ülkesi olan Doğu Türkistan’daki korkunç kızıl Çin hakimiyeti bir emperyalistliktir. Türkçülüğün “tutsak Türkler” davası ise, kendi öz yurtlarında düşmanların esiri olarak yaşayan milyonlarca Türk’ün hürriyet ve istiklallerini isteme davasıdır. Yani bu dava, emperyalizme karşı bir harekettir. Emperyalizm düşmanlığı emperyalistlik olabilir mi?

Genç Türkçülerin, üzerine dikkatle eğilmeleri lazım gelen meselelerden birisi de adına “Öz Türkçecilik!” denilen dil hareketidir.

Bu dil hareketinin nasıl bir Moskofçu oyun olduğu artık gün gibi ortaya çıkmıştır. Bunu büyük kalabalık belki layıkıyla kavrayamaz ama genç Türkçüler iyice bilmelidir.

“Öz Türkçecilik!” denilen hareketin hedefi: Türkçe’yi Türkçe olmaktan çıkarmaktır. Bununla elde edilmek istenen netice ise; bir yandan milletimizi büyük milli kültüründen koparmak, diğer taraftan ise Türkleri birbirleriyle anlaşamaz hale düşürmektir. Radyo gibi büyük bir telkin vasıtasından da faydalanarak yayılma imkanını günden güne artıran bu yıkıcı hareket, büyük çapta olmasa da, genç Türkçüler arasında da tesirini göstermektedir. Yazılarınızda yer alan bazı uydurma kelimeler bunu gösteriyor.

Genç Türkçüler; ders kitaplarında bulunduğu için yıllarca sınıflarda söyleyip konuşmak, bu yetmiyormuş gibi gazete ve dergilerde okumak ve Allah’ın günü radyoda dinlemek zorunda kaldıkları bu kelimeleri, şüphesiz, bir alışkanlık neticesi olarak kullanmaktadırlar. Ama ne olursa olsun, yine de kullanmamalıdırlar. Konuşurken dillerine gem vurmada biraz zorluk çekseler bile, yazarken kalemlerine mutlaka hükmetmelidirler.
Bir Türkçünün “koşul”lu, “olanak”lı, “sorun”lu, “zorun”lu, “yapıt”lı cümleler kaleme alması asla kabul edilemez. Bu zevksiz ve üstelik kasıtlı uydurmaları gazetelerin ve dergilerin fikir sapıklarına bırakmak lazımdır.
Ve bir Türkçü, ne kadar genç ve tecrübesiz olursa olsun, o seviyedeki yaratıklarla aynı safta gözükmemelidir.
Ve sonra sade bu zevksiz uydurmaları değil, aslında Türkçe oldukları halde, dilimizi bozmak isteyenler tarafından kasten yanlış manalarda kullanılan ”ozan” gibi, “ulus” gibi kelimeleri de o yakışıksız manalarda kullanmamalıdırlar.

Dil çok ehemmiyetli bir konudur. Onu kaybetmek millet için ölümdür. Türk’ü savaş alanlarında alt edemeyenlerin torunları, bu gün, dilimizi bozmak suretiyle zafer kazanmak hevesinde ve yolundadırlar. İşte “Öz Türkçecilik!”, bu tuzağın adıdır. Türk’ü, dilini kaybettirmek suretiyle manevi ölüme yoludur.

Böyle bir tuzağa düşmemesi gerekenlerin başında, elbette, Türkçüler bulunmalıdır.

Kaynak: TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNE MAKALELER - NEJDET SANÇAR, DEVLET-TÖRE YAYINEVİ 1976

EK:Kaynak: TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNE MAKALELER - NEJDET SANÇAR, DEVLET-TÖRE YAYINEVİ
http://hunturk.net/nejdet-sancar/185/genc-turkculere-mektuplar-ii.html
 
Geri
Üst