Gelseydin....

dEmOn_TR

New member
Katılım
19 Ağu 2005
Mesajlar
248
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Where is The Lowe..........!
Sevgili seni gormeden sana sesleniyoruz.....
Alip verdigin nefesi duyar gibi......
Sanki acinca gozlerimizi seni gorucekmisiz gibi sana sesleniyoruz.....
Senin huzurunda ses yukselmez edeple konusulur edep le susulur......
Hele biz ki bu kapinin dilencileri el acip beklemekten baska bize birsey dusmezdi ama.......
Su araya giren yillar olmasa medin'ene uzak yollar olmasa.....
ismin anilinca yurek yanmasa....
Kapinda beklemekten baska bize bir sey dusmezdi..........
Bekliyoruz SULTANIM ruyada olsa bile belki tesrif edersin diye hemde hic kimseyi beklemedigimiz kadar Seni bekliyoruz......
Gelseydin bizim icin CENNET olurdu gelisin......
Gelseydin saadetli asrindan gonderdigin selamini.....
Kardeslerim deyisini......
Bir birimize nasil anlattigimizi gorurdun......
Gelseydin dolassaydin sofralarimizi......
Bir tabak fazla gorecektin , Bir bardak bir kasik fazla........
ve sofrada bir yer bos.......
BASKOSE olaki sen lutfeder gelirsin diye...
Gelseydin dolassaydin gecelerimizi.....
O kutlu dogum gecelerini.........
Anneler gorucektin.....
Sen yeni dogmussun gibi...
Yer yuzunu yeni tesrif etmissin gibi....
Misil misil uyuyasin diye seni sabahlara kadar.....
Hayalen ayaklarinda sallayan anneler gorecektin..........
Sevgili gelseydin.........
Medine^den dunyaya yayilan ashabin gibi......
Eyup sultan gibi......
Kabbin malik gibi.......
Bir fecir vaktinde henuz yirmisinde yirmibesinde...
Birakarak yurtlarini ocaklarini hedeflerine ilahi rizayi koyan arkalarina bakmayi ar sayan yigitler gorecektin.......
Onlar senin yigidin....
Elleri o opulesi elleri kim bilir hangi memleketin soguklarinda usurken senin koyunun hayalinle isindilar...
Gelseydin....
Gecenin zifiri karanliginda uykunun en tatli araliginda rabbiyle bas basa gencler gorecektin.......
Goz yasi dokerken gunahlarina.......
Veysel karaniden istedigin gibi insanliga dua eden gencler gorecektin.....
Gelseydin.....
Asri-saadet gibi olmasada koklanmaya deger gullerimiz vardi.....
Yine senin ikliminde yetisen......
Ama sen gelseydin dikenler bile gul kokardi EFENDiM...
Simdi okununca ezan-i MUHAMMED
Pencerelerde kapi onlerinde seni bekleyen nemli gozler var...
Gelseydin ve yuruyup gecseydin onumuzden.....
Gulleri bayiltan o enfes kokunu cekerdik icimize.........
Sevgili hakiki asiklarin sana dogru ucarken.........
Bizim bu yaptigimiz yolda emeklemekti.......
Dunya guzelliginle kollarini acarken bize dusen el acip kapinda beklemekti
sevgili bekliyoruz.....
 
Ayyyy çok güzelldii çok beğendim...Eline emeğine gönlüne sağlık...Valla rüyamda çok görmek istiyorum...Ama göremiyorum iştee inş. bi gün görürüm...Mübarek ellerinden öperim.....Allah razı olsun...
 
Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessümler karışan... Gel ey, yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan!.. Gel ey, âteş-i aşkına yanmak için âşıkları birbiriyle yarışan!..

Gel ey!..

Önce kendine çektin, sonra mugaylan dolu beyabanlarda dermansız koyup bizi bir başımıza gittin dönmemek üzere. Ve dudağının dokunduğu çeşmeler de gitti. Gittin ve vecd ile kendinden geçen zamanlar, sensizlik bunalımlarının gelgitleriyle kör kuyulara gömüldü. Gittin ve tenha elvedalarda düğümlendi sevinçlerimiz; durmuş çarklara sıkışıp kaldı çığlıklarımız. Sen gidince yanlış hesaplarında önce pazarlar kurduk köhne dünyanın, sonra köhne hesaplarıyla mezada çıkarıp aşklarımızı dünyalıklara sattık. Gittin de savrulan umutlarımızı ektik yollarına; sabrımızın gözlerine çekilen milleri çelik masıyetlerle mıhladık. Gerilmiş yaylarımız kepade düştü hoyrat ellerde, uykulu oyunlarda şahlarımız mat oldu; ve bileyli kılıçlarımız pas tuttu karanlık kınlarında.

Ak kor olduk... Nemrudî alevlere soktular başlarımızı, hakikat, ak kor olduk... Vurdular durmadan dinlenmeden... Örslere konuldu başlarımız, hakikat vurdular dinlenmeden durmadan. Ağlattılar ağladıkça biz... Çeliğe su verelim diye ağladıkça ağlattılar bizi... Heyhât! Tutturamadık kıvamını suyun, isabet ettiremedik gözyaşlarımızın damlalarını çeliğe ve ilk çalışta kırıldı kılıçlarımız kara keçelere. Yenildik, yorulduk, yığılıp kaldık çıkmaz sokaklarda. Bütün sorularımızın cevapları cevapsız kaldı; bütün hayallerimizin hayali hayal oldu. Tel tel arzulara mahkûm edildi nefislerimiz ve ruhlarımız tül tül alevlerde yandı. Gizemli bilinmezliklerimizin iksirlerini gizli dünyalara gizlediler bizden.

Gel ey!..

Hani dostların vardı, kimi aşk okuyan Kitaplar Kitabı'ndan; kimi ilham dokuyan hitaplar hitabından. Kimine köşkler düşmüştü cennetten, kimi cennette köşklere düştüydü hani. Kiminin ateşlerine rengi düşerdi gülün de; kimi güllere rengini düşürürdü ateşin. Kimine yıldızlar düşerdi göklerden, kiminin yıldızına düşerdi gökler ya...

Hani sen "Yıldızlarım," demiştin, "hangisine uyarsanız doğru yola ulaşacağınız yıldızlarım!.." Sen gittin efendim ve hasretin yıldızlarını da çekti senden yana. Şimdi kim varsa yıldızlaşmaya yüz tutan, gökleri üzerine kapatıyor ehremenler. Bizler yanıyoruz, yanmamakta direniyor gökte yıldızlarımız... Güllerimiz küle durmakta yokluğunda, sultanlarımız kula dönmekte...

Gel ey!..

Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının; yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım. Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da, Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi. Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan, o hâlde gülümse bize efendim, bize gülümse. "Allah onları sever; onlar da Allah'ı sever" sırrına ermekte rehberimiz ol, tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut.

Sen ey!..

Gelsen hayallerimize bir kez... Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz. Gelsen düşüncelerimize bir an... Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır... Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit... Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere. Girsen ansızın düşlerimize, şefkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık... Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek.

Gel efendim...

Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar, güneşler... Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tûtyâlar, sürmeler... İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatler ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse...

Gel efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini. Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım.

Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!

Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!..

Gel ey, kendisine layık olamadığımız!..

*

Gel benim efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun...

Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!..

Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim. Uyandır bahtını üftadelerinin...

Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım

Uyarır halkı efgânım kara bahtın uyanmaz mı?

İSKENDER PALA
 
Geri
Üst