Gelen Türbanlıya 'Hayır' Demek Faşistlik Olur

Newwave

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
12,976
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
World Of Hackhell

2qbuhxy.jpg


"Gelen türbanlıya 'Hayır' demek faşistlik olur"

"Anadolu'da başı kapalı parti yöneticilerimiz var"

"Bu açılımla iktidar olmayı hedefliyoruz"

"80 öncesi ruhunu yakalamak istiyoruz "

CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin: "Kadınlara kafalarının dışındaki örtü nedeniyle uzak durmak yerine kafalarının içindeki dünya görüşüne göre yaklaşıyoruz. Partimiz artık bu insanlar için cazibe merkezi"..

CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.
Çünkü Tekin, 10 gündür konuşulan CHP'nin türban açılımının mimarı. Gazete ve TV'lerde demeçleri yer aldı.

Ancak her ne kadar seçim rantı olarak nitelendirilse de bu siyasi ortamda, bu açılımın arkasındaki isimle detaylı bir röportaja ihtiyaç vardı. Bu çıkışın ciddi bir altyapısı mevcut mu? Yoksa seçimlere yönelik mi? Üniversitelerdeki türban sorununa dair çözümleri var mı?

Hem türban yasağını Anayasa Mahkemesi'ne götürmek hem de çarşaflıları üye yapmak çelişki değil mi? Gerçekten bu kadınların CHP'ye yönelik bir ilgisi var mı? Bu açılım rozetle mi sınırlı kalacak? Bununla neyi hedefliyor? Şunu kabul etmek lazım Tekin, daha önceki CHP yöneticilerinden farklı. O fark da; halkla iç içe olması. Konuşurken de bir siyasetçiden çok halk diliyle konuşuyor. En çok da yoksulların yaşadığı varoşlarla ilgileniyor. Çarşaf veya türban açılımının arkasında da bu var.

* Çarşaflı açılımın mimarı siz misiniz?
Sadece ben değilim. Altyapısını ilçe başkanlarımız hazırladı.

* Ne zaman başladınız?
Bir yıl önce il başkanı olduğum Ekim 2007'de başladık. İlk katılım törenimizi Bostancı Gösteri Merkezi'nde yaptık. Katılanların içinde başörtülü ve türbanlılar da vardı.

'SEÇİM YATIRIMI DEĞİL'
* Açılımınız yerel seçimlere yönelik mi, yoksa ciddi bir altyapısı var mı?
Seçimlere yönelik değil. Çünkü göreve başladığımızda Cumhuriyet Halk Evleri'ni açtık. Sosyal sorumluluk projesi. Sadece Kağıthane'deki halkevi 5 bin kişiye hizmet veriyor. Tamamı da kadın ve çocuk. O bölgedeki kadınların yüzde 95'i kapalı. Anadolu'dan gelmiş yoksulluk çeken insanlar. Sosyal yaşamdan uzak tutulmuş bölgelerde adeta dört duvar arasına sıkışmışlar. Bu kadınların çoğu hiç denizi görmemiş. Sinemaya hiç gitmemiş. Bir anlamda yaşamdan tecrit edilmiş insanlar. AKP belediyeciliği kapattı bu insanları. CHP olarak "Kendimizi bu insanlara ifade etmeliyiz" dedik.

* Türban yasağını CHP, Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Burada bir paradoks yok mu?
Kamusal alanda simge olmasına, devlet kurum ve kuruluşlarında referans olarak kabul edilmesine karşıyız.

* Üniversitelerde türbana karşı mısınız?
İdeolojik yapıya bürünmemiş olsaydı üniversitelerde sorun olmadan, kendi içinde rahatlıkla çözülebilirdi. Türbanı bir siyaset aracı olmaktan çıkardığımız an, üniversitelerde sorun olmaktan da çıkacaktır.

* Peki, size gelen çarşaflı kadınlarla ideolojik olarak türban takanları nasıl ayırıyorsunuz?
Rozet taktığımız kadın için örtünme giyinme biçimi. Anadolu'da edindiği giyim alışkanlığını değiştirmemiş samimi bir kadının, samimi günlük hali. Bırakın türbanı, kara çarşafa girse bile siyasi sembol olarak tercih etmediği sürece bizim için kabuldür. Bırakın bizi herkesin kabul etmesi gereken bir samimiyettir.

O FOTOĞRAF ÇOK SAMİMİ
* Kriteriniz bu samimiyet mi?
Evet. Biz bu samimiyeti arıyoruz. Kadınlara kafalarının dışındaki örtü nedeniyle uzak durmak yerine, kafalarının içindeki dünya görüşüne göre yaklaşmak gerek. O nedenle kimse buna "Yerel seçimler öncesi türbanlıları kafalama taktiği" demesin. Rozet taktığımız o fotoğraf Türkiye için çok önemli. O fotoğraf bu samimiyetin göstergesi. İnsanlar bu samimiyete inansın lütfen.

* Bu açılım neden daha önce değil de şimdi?
CHP artık bu insanlar için çekim merkezi. Burada asıl kırılma AKP'de. Oradan bize geldiler. "Biz CHP'ye katkı sunmak istiyoruz" diyorlar. Bir partinin bundan mutlu olması gerekir. Bize gelen insanlara "İyi de sen türbanlısın" diyebilir miyiz? Böyle bir faşist anlayış olur mu Allah aşkına. Türkiye bu korku tünelini yarıp geçmek zorunda. 30 yıldır bu korku tünelinde yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Akfırat'a gittim; AKP'nin yüzde 96 oy aldığı yer. Hiçbir siyasi parti oradan aday çıkaramamış. Böyle bir anlayış olabilir mi, başka bir dünya mı orası, tecrit mi edeceğiz o insanları? Gittim, o insanlarla konuştum. Tek dertleri yoksulluk ve işsizlik. Bir de "Yolsuzluk yapmayacak birileri seçilsin" diyorlar. Bu üç konuda da artık AKP'ye güvenleri yok.

Kaynak
 
it osurdukça yalan söylüyo bunlar:D:D:D:D



İYİ OZAMAN VERİN MECLİSE Bİ ÖNERGEDE YASAĞI KALDIRIN O ZAMAN BİZDE CİDDİYETİNİZİ ANLAYALIM DEMİAMA OLAMAZ ÇÜNKÜ CHP NİN TÜRBAM YASAĞINI KALDIRMASI KIYAMET ALAMETLERİNDEN :D:D:D:D
 
başörtülü kızlar üniversitelere girmek isterken (kaldı ki bu saçmalık dünyada sadece türkiye de var)

onların bu haklı talebini engellerken bu faşistlik olmuyor mu

bari deyin ki seçimler geldi ve bu seçim Baykalın son şansı.

Ben bu il başkanına şunu bir sorum var:

Bu kara şarşaflı kişilere göstermelik şovlarla rozetinizi takıyorsunuzda onları neden partiye üye yapmıyorsunuz.
 
Avrupa'da Türban Yasağı Yayılıyor

başörtülü kızlar üniversitelere girmek isterken (kaldı ki bu saçmalık dünyada sadece türkiye de var)

onların bu haklı talebini engellerken bu faşistlik olmuyor mu

bari deyin ki seçimler geldi ve bu seçim Baykalın son şansı.

Ben bu il başkanına şunu bir sorum var:

Bu kara şarşaflı kişilere göstermelik şovlarla rozetinizi takıyorsunuzda onları neden partiye üye yapmıyorsunuz.

Hayır katılmıyorum bu sadece Türkiyede yok Avrupada da var işte bir örneği ;


Avrupa'da Türban Yasağı Yayılıyor

İngiltere'de peçeyle ders vermek isteyen öğretmene görevden uzaklaştırma. İşte gerekçe

İngiliz mahkemesi, sınıfta peçesini çıkarmak istemeyen Ayşe Azmi (24) adlı yardımcı öğretmenin okuldaki görevinden uzaklaştırılması üzerine açtığı ’dini ayrımcılık ve taciz’ davasını reddetti.

Leeds’teki okulun yöneticileri, öğretmene, öğrencilerin peçe arkasından konuşan Ayşe Azmi’nin sözlerini anlamakta zorluk çektiğini söylemiş ve peçesi ile işi arasında tercih yapmasını istemişti.

Sınıfta erkek öğretmen olduğu için peçesini çıkarmayı reddeden Azmi’nin avukatları, şimdi iş mahkemesinde işe dönüş davası açacak. İş mahkemesindeki davanın da kaybedilmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulacak.

Ancak AİHM’nin kamusal alanda türbanı bile kabul etmeyen içtihatları bulunuyor. AİHM Leyla Şahin adlı Türk öğrencinin türbanla okula alınmamasının insan haklarına aykırı olmadığına karar vermişti.

Son olarak da "türbanlı fotoğraf" sunarak üniversiteye kayıt yaptırmak isteyen Türk öğrencilerin davasını reddetmişti.

SİYASİLERE ELEŞTİRİ

Mahkeme ayrıca, Ayşe Azmi’nin şikayetini tarafsız şekilde değerlendirmediği söylenen yerel belediyeyi de Azmi’ye bin sterlin tazminat ödemeye mahkum etti. Dava İngiltere’de büyük tartışmalara yol açmış, bu arada iktidardaki İşçi Partisi’nin bazı önde gelen yetkilileri ve Başbakan Tony Blair, okulun uzaklaştırma cezasını destekleyen açıklamalar yapmıştı.BBC’nin haberine göre mahkeme kararında, peçe ile ilgili açıklamalar yapan siyasileri eleştirdi.


Kaynak
 
inş bunları yeyipte bu adamlara oy wermezler, wermeyiz.allah korusun bi basa gecseler sokakta bas ortusuyle yurutmezler.
 
newware eğitim verenle eğitim alanı karıstırma senın verdigin örnek öğretmen örneği öğrenciye böyle bir yasak yok heleki en katı laiklik uygulaması olan fransada bile... orda sadece orta öğretimde var

asker analarını bacılarını yemın törenine almayan zihniyetten her türban takanı akp li irticacı gözüyle bakan zihniyetten bu ülkeye ne fayda gelmiş ki şimdiden sonra gelsin o yüzden chp bosa kürek sallamasın yutturamaz bu millete ayrıca bunu savunmanız bir kılıf uydurma içine düşülmesinide komik buluyorum neysen osun arkadas

ya oldugun gibi görün yada göründügün gibi ol oy için kılıktan kılıga girmenın bir alemı yok
 
Hayır katılmıyorum bu sadece Türkiyede yok Avrupada da var işte bir örneği ;


Avrupa'da Türban Yasağı Yayılıyor

İngiltere'de peçeyle ders vermek isteyen öğretmene görevden uzaklaştırma. İşte gerekçe

İngiliz mahkemesi, sınıfta peçesini çıkarmak istemeyen Ayşe Azmi (24) adlı yardımcı öğretmenin okuldaki görevinden uzaklaştırılması üzerine açtığı ’dini ayrımcılık ve taciz’ davasını reddetti.

Leeds’teki okulun yöneticileri, öğretmene, öğrencilerin peçe arkasından konuşan Ayşe Azmi’nin sözlerini anlamakta zorluk çektiğini söylemiş ve peçesi ile işi arasında tercih yapmasını istemişti.

Sınıfta erkek öğretmen olduğu için peçesini çıkarmayı reddeden Azmi’nin avukatları, şimdi iş mahkemesinde işe dönüş davası açacak. İş mahkemesindeki davanın da kaybedilmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulacak.

Ancak AİHM’nin kamusal alanda türbanı bile kabul etmeyen içtihatları bulunuyor. AİHM Leyla Şahin adlı Türk öğrencinin türbanla okula alınmamasının insan haklarına aykırı olmadığına karar vermişti.

Son olarak da "türbanlı fotoğraf" sunarak üniversiteye kayıt yaptırmak isteyen Türk öğrencilerin davasını reddetmişti.

SİYASİLERE ELEŞTİRİ

Mahkeme ayrıca, Ayşe Azmi’nin şikayetini tarafsız şekilde değerlendirmediği söylenen yerel belediyeyi de Azmi’ye bin sterlin tazminat ödemeye mahkum etti. Dava İngiltere’de büyük tartışmalara yol açmış, bu arada iktidardaki İşçi Partisi’nin bazı önde gelen yetkilileri ve Başbakan Tony Blair, okulun uzaklaştırma cezasını destekleyen açıklamalar yapmıştı.BBC’nin haberine göre mahkeme kararında, peçe ile ilgili açıklamalar yapan siyasileri eleştirdi.


Kaynak



ORASI AVRUPA BİZ MÜSLÜMANIZ VE MÜSLÜMANCA YAŞAMALIYIZ
 
newware ye soruyorum

avrupada da var diyorsun ama senin verdiğin örnek kamu kurumunda çalışanlar için üniversite öğrencileri için değil


hangi avrupa ülkesinde başörtüsü ile üniversiteye girilmek yasak mış söylermisin

eğer bir tane örnek ver ben bu forumdan kaydım sildireceğim
 
Fransada Yasaklandi Dİya Bİlİyorum Ama
 
Avrupa'da Türban Sorunu

Volkan kendin de fransada orta öğretim de böyle bir yasak olduğu vurgusunu yapmışsın ingilterede türbanla değil ama okulların kendi yönetmelikleri gereğince ( kara çarşaf ve peçe ) ile okula ( öğrencileri ) almıyor kaldıki öğretmenleri hiç kabul etmiyor senin bunu bildiğini düşünüyorum ki zaten konu hakkında bilgi sahibisin ayrıca kafanızdaki soru işaretlerini belki bir parça dağıtması adına şöyle bir bilgi daha veriyim ;

Avrupa'da türban sorunu

Avrupa'da türban sorunu, bizde olduğu gibi, özellikle eğitim söz konusu olduğunda bir gerilime yol açtı ve sürüyor Mahkeme kararları da bu bahiste bir titizlik içinde, başta da sınıfta türbanlı bir öğretmen, çocukları dinsel telkinden korumak gerekçesiyle, aykırı geliyor Türbanlı öğrenciler de tartışma konusudur

Avrupa'da özellikle Fransa, türbana karşı radikal tavrı ile dikkatleri çekti; çünkü Fransa, öteden beri Cumhuriyet ile laiklik arasında bir özdeşlik bilincine varmıştır Bir bakanın çıkıp "Fransa'da cumhuriyetçi (laik) değerlere aykırı bir İslamiyet olamaz!" diye söylemiş olması önemliydi Bu kararlılığının arkasından 2004 Şubatı'nda, parlamentoya hükümetçe sevk edilen bir yasa tasarısı sonunda yasalaşarak,

"Devlet okullarında, kolejlerinde ve liselerinde, öğrencilerin dinsel simgeler takması ya da öğrencilerin bir dine mensup olduklarını açıkça gösteren giysileri giymeleri yasak" lanmıştır; yasaklananlar arasında böylece türban da bulunuyor

Almanya'da, Anayasa Mahkemesi'nin son bir kararının arkasından büyük bir tartışma başladı Federal İdare Mahkemesi, türbanlı bir öğretmeni yasaklayan bir karar vermişti; konu Anayasa Mahkemesi'ne götürüldüğünde ise Yüksek Mahkeme verdiği bir kararında, kamuda türban takılması bahsinde yasal bir boşluktan söz ediyor ve onun da eyaletlerce doldurulması gerektiğine işaret ediyordu Almanya'da türbanın yasayla yasaklanması girişimine karşı çıkan, hükümetin Göç ve Uyum Danışmanı Mariellaluise Beck' in başını çektiği bir bildiriye tepkide bulunan Jale Akgün de, "Türbanın kamusal alanda yer almaması gerektiği" görüşünü dile getiriyordu; özel yaşamdaki türban tartışılamazdı, ama bir siyasal simge olarak tarafsızlık ilkesini bozacağı için, türban okullarda ve resmi dairelerde yasaklanmalıydı Daha çok desteklenen de bu son görüş olmuştur

Almanya'da, Fransa'dan farklı olarak, kilise ile devlet arasında karşılıklı ödünlere dayanan bir sistem var ve dahası federal bir sistem bulunduğundan, bütün ülkeyi kapsayan bir çözüme varmak pek kolay olmayacağa benzer Ancak şimdiki halde, eyalet parlamentoları, birbiri arkasından, türbanı yasaklıyorlar Ama türbanın arkasında, tepeden ayağa gerici bir Türk kitle de Almanlara kök söktürecektir

AB'ye girmek "aşk"ıyla tutuşmuş AKP'nin, AİHM'nin türban aleyhine

verdiği karar karşısındaki tavrı, gericilik ve çelişmelerle dolu oldu

AİHM'NİN KARARLARI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) türbanla ilgili görüşündeki gelişmeler, kuşkusuz bütün Avrupa ülkelerini etkiliyor, daha da etkileyecektir Türkiye ile konunun gelip durduğu nokta şudur: AİHM, türbanın üniversitelerde yasaklanmasını onaylıyor Bu karar, aslında Refah Partisi'nin kapatılma davasıyla bağlantılı; yani AİHM, Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi'nce kapatılmasında türbanın rol oynadığını belirtiyor, yani Anayasa Mahkemesi'nin kararını doğru buluyor AİHM, başka başvurularda, türbana konulan yasakların bir insan hakkı ihlali olmadığına karar veriyor; bundan sonra artık hiç kimse, türbanı dinsel özgürlük adına kullanma hakkına sahip değil; böylece, türban yasağı kamu düzeninin korunmasıyla eş anlam taşıyor Bunlardan hareketle, AKP'nin türbanla ilgili tavrını, politikasını yeniden belirlemesi gerekiyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) türbanla ilgili görüşündeki gelişmeler, kuşkusuz bütün Avrupa ülkelerini etkileyecekti; nitekim öyle de oldu Uluslararası mahkeme, 2004 Haziranı biterken verdiği bir kararla, türban nedeniyle öğrenimi yasaklanan İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi Leyla Şahin' in başvurusunu haksız buluyordu; böylece, Türkiye'deki üniversitelerde uygulanan türban yasağı uygulamasına onay veriyor, benzer davalar için örnek oluşturacak kararıyla, türban davasında bütün Avrupa için nokta koyuyordu

Bu kararla yeni bir süreç karşısındayız

Gerçekten AİHM, bu tür bir yasaklamanın "demokratik bir toplumda gerekli" olarak görülebileceğini söylerken, üniversitelerdeki türban yasağının Anayasa Mahkemesi içtihatlarına uygun olduğunu belirtiyordu Ayrıca karara göre üniversite öğretimini kabullenenler, devletin temel ilkelerinden biri olan laiklikten kaynaklanan yükümlülükleri de kabullenmiş varsayılıyordu: "Eğitim isteyen, kuralına uyar!" Öte yandan, AİHM kararı, Avrupa'da yükselen "siyasal İslam" karşısında yaygınlaşmış duyarlılığın hukuka bir yansımasıdır Batı'nın bir temel ilkesi de şudur: Din ve devlet kesinlikle ayrılmıştır: Dinsel inançlar da özgürlükten yararlanır; ama onların dile getirildiği yer "kamusal alan" olmamalı!

AKP'nin çelişmeleri

Avrupa Birliği'ne girmek "aşk" ıyla tutuşmuş AKP'nin, söz konusu karar karşısındaki tavrı, gericilik ve çelişmelerle dolu olmuştur: Önce dinci takımı, AİHM'ye lanetler yağdırıyor; karar, yok haçlı kafasının ürünüdür, yok siyasaldır, yok İslama karşıdır, deniyordu İktidar yakasında, Başbakan, söylediklerinin bütününe bakıldığında, kararın karşısında idi; kimi "AB bu" diyor, kimi de "Hayır, AB ve AİHM farklı kurumlar" diyordu Kararın gerekçesi yerinde idi ve belli olan bir başka gerçek de şu idi: Çağdaşlık, türbanı kabul etmiyordu, AİHM'nin kararı, uluslararası bir kapsam ve yasallığa sahip olduğu için bizde de uygulanacak; üniversitelerin, YÖK'ün ve yargı organlarının zaten aldıkları tavrına güç katacaktır

Bu arada, AİHM'nin, "Türkiye'ye Karşı Leyla Şahin" davasında, Büyük Daire olarak verdiği 10 Kasım 2005 tarihli kararı çıkageldi; ve daha önce olduğu gibi, başta Dışişleri Bakanı'nın, sonra Başbakan'ın, Milli Eğitim Bakanı'nın, TBMM Başkanı'nın, Anayasa Komisyonu Başkanı'nın ve AKP Genel Başkan Yardımcısı'nın tepkisel yorumlarına yol açtı Önce, AİHM Büyük Daire'nin altını çizdiği doğrular:

* Halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede, laiklik demokrasinin garantisidir;

* Türban takmak, çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, türban takmayanlar üstünde, zaman içinde bir baskı -türban takan Müslüman, takmayan Müslüman değil gibi bir baskı- oluşturur Bu ise demokrasiye aykırıdır;

* Türban yasağı, çoğunluğu korumak üzere alınmıştır Böylece, insan hakları ihlali yoktur ve söz konusu yasak demokrasiye aykırı olmayıp tersine çoğunluğun haklarını korumaktır

AİHM SON NOKTAYI KOYDU
Ne var ki bütün bu gerekçeler, AKP'nin demokrasi anlayışına -ne ise!- ters düşüyor

Öte yandan, önemli bir hukuk kuralı: "Dış hukuk, iç hukuk niteliğindedir ve Türkiye'yi bağlar"

Ancak, AKP'den gelen eleştiri ile kararın hukuksal bağlayıcılığı konularını, yani politika ile hukuku birbirine karıştırmamak gerekir Eleştirenlerin görüşlerinin ortak noktası, "kararın başvuranla sınırlı olduğu ve genelleştirilemeyeceği, üniversitelerde türban sorununa son noktayı koymadığı ve konuyu kesin olarak kapatmadığı" biçiminde özetlenebilir

Bu görüşler, "hukuksal" olmaktan uzaktır ve yürürlükteki hukukumuz çerçevesinde dayanaktan yoksundur Mahkeme kararına karşı ve hatta yandaş görüşler savunulurken göz ardı edilen en temel nokta, insan hakları sözleşmelerinin iç hukukumuzdaki etkisi ve değeri sorunuyla ilgilidir Bundan yola çıkarak denecektir ki; türban konusu, Büyük Daire'nin kararıyla yeni ve tersine bir karar verilinceye değin, kesin olarak kapanmıştır ve soruna, üniversiteler için son ve kesin nokta konulmuştur ( Mesut Gülmez , Cumhuriyet 10 12 2005 )

Sonuç olarak, AKP'nin açmazı sürüyor

AKP'nin başta anlamadığı şu: Türban, bir özgürlük sorunu değildir; bir uzmanın, Pınar İlkaracan 'ın dediği gibi: "Türban, erkeğin sömürü aracıdır" Uzman, bir başka gerçeğin de altını çiziyor: "Türkiye türbanı tartışıyor, (oysa) kadın hareketinin böyle bir sorunu yok İslami kesim, kadınla, cinsellikle, doğum kontrolüyle de ilgilensin Kadın-erkek eşitliğini hayata geçirsin!" (Milliyet, 13 03 2006)

Türbanın bir özgürlük sorunu olmadığını, İlhan Selçuk , daha da açıklayarak şöyle söylüyor: "Kadında tesettürü savunmak, insan haklarına aykırı bir davanın avukatlığını yapmakla birdir" ( Cumhuriyet, 2008 2006 )

AKP'nin düşünmediği, düşünemediği bir başka konu da şu: "Şeriat özlemi ile AB'ye girilmez Girilemez" ( Bekir Coşkun , Hürriyet, 21 06 2006 )

Sağlığa zararlı giyim tarzı

Bir de seçkin olduğu kadar dürüst de olan gazetecilerimizden Mine G Kırıkkanat 'ın, 27 Nisan 2005 günlü Radikal'de yayımladığı Tesettür ve Pranga adlı yazısında, buyrunuz, bir kadın hekim okurunun mektubundan aldığı şu satırlar: "Muayeneye gelen tesettürlü kızlarımız ve kadınlarımız soyununca, dayanılmaz bir ter kokusu yayılır Memelerinin altı kırmızı ve kokulu bir sıvı ile kaplıdır Din uğruna eliniz ıslanır, mideniz bulanır Türbanları yumurta gibi sert olsun ve dik dursun diye, eski röntgen filmlerini kesip, iki kat eşarbın altına koyuyor bazıları Başlarını açtıklarında, baş derileri, havasızlıktan suları akan, cılk yaradır Ve bizden, yani hekimlerden, tam da bu yaralar için tedavi isterler Dünyada bu kadar iğrenç bir manzara ile karşılaşmamışsınızdır Mine Hanım D vitamini eksikliğinden geçtim, fındık kadar beyni olan erkek zihniyetinin marifeti bu işte Yeryüzünde kadınlarına bunu reva görürken, öbür dünyada açık saçık hurilerin hayali ile yaşamak yetiyor o zihniyete!"

Gözlerinizin önüne getirebiliyor musunuz okurlar?

Türbanı, bir insan hakkı diye tutturanların, asıl binlerce kızın ve kadının sağlığının yok yere çiğnenmesine bakıp, bu mektuptan etkilenmemeleri mümkün mü?

Kaynak


Tuğra Han;3758902' Alıntı:
newware ye soruyorum

avrupada da var diyorsun ama senin verdiğin örnek kamu kurumunda çalışanlar için üniversite öğrencileri için değil


hangi avrupa ülkesinde başörtüsü ile üniversiteye girilmek yasak mış söylermisin

eğer bir tane örnek ver ben bu forumdan kaydım sildireceğim

Fransada yasak ;

Örnek verdim ama lütfen böyle kaydımı sildireceğim gibi durumlara hiç gerek yok burada seviyeli bir şekilde ;


Tartışmaya belli problemleri aşmaya çalışıyoruz bende baş örtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması gerektiğini düşünüyorum ama sadece üniversitelerde genel kamu ya yayılması siyasi simgeleştirilmesine tamamen karşıyım zaten eğer ki baş örtüsü siyasilerin elinde bir oy rantı haline gelmeseydi bu sorun şu ana kadar hiç olmazdı isteyen seksenli yılların öncesinde olduğu gibi baş örtüsüyle türbanı ile üniversitesine girerdi.

Ayrıca türbanın Avrupada yasak olup olmamaması bizim kültürel ve dinsel değerlerimiz açısından fazla bir şey değiştirmiyor neredeyse yüzde 95 i hristiyan olan bir kulupte bu neyi değiştirir ? : )

Sorunu çözeceğim diyen bütün siyasiler daha da kangren ettiler çıkmaza soktular ve en sonunda Anayasa mahkemesi tamaman laikliğe aykırı olarak reddetti.

Çözüm için Avrupanın belli bölgelerinde kurulmuş olan özel üniversiteler var ülkemizde de eğer devlet üniversitelerinde yasak kaldırılamıyorsa yüksek öğrenim yasasında yapılacak küçük bir düzenleme ile özel üniversiteler ve fakülteler kurulup başörtülü , türbanlı öğrencilerimizin eğitim ve öğretimine devam etmeleri sağlanabilir , sorunun çözümüne yönelik adımlar atılabilir iyi forumlar dilerim.


 
"Devlet okullarında, kolejlerinde ve liselerinde, öğrencilerin dinsel simgeler takması ya da öğrencilerin bir dine mensup olduklarını açıkça gösteren giysileri giymeleri yasak" lanmıştır; yasaklananlar arasında böylece türban da bulunuyor

Arkadaşım bana başörtüsü ile üniversitesine girilemeyn tek bir ülke söyle diyorum sen zhala

devlet okulları ilköğretim liselerden bahsediyorsun

ya kardeşim üniversite diyorum üniversite

ben çincemi yazıyorum
 
hehehe CHP'nin AKP'ye yeni oy kazandırma oyunudur bu herhalde gecen secimlerden önce Cumhurbaşkanı'nı bahane etti diger partilerin oylarını ve kendi bazı oylarını AKP'ye verdi, şimdide tamamen kendi oylarını verecek herhalde. Ben bu adamları akıllı okumuş aydın zannederdim ama yanılmışım valla dunyada bunların bir eşi daha yoktur... araştırın kendi kuyusunu kazan kim varki......hehehehehehehe....ulen bunlarda olmassa gülmek için para cerip cem yılmaz gösteririsine gidecegiz valla allahtan bunlar varda her aksam haberlerde seyredip bol bol gülüyoruz...
 
orta öğretimden kasıt lise ve dengi okullardır yüksek öğrenim degildir.....

ereen bir daha boş boş laf atarsan üyelere banlacaksın haberin olsun
 
Peki neredeyse tamamı hristiyan olan Fransa açısından soruyorum ;

Sence türbanı orta öğretimde yasaklamarı özgürlükler adına ne şekilde bir problem yaratmış olması düşüncesindendir yoksa
yüksek öğrenimde yani üniversite de böyle bir yasağın olmayışı daha mı tehlikesizdir sen nasıl değerlendiriyorsun ?
 
Peki neredeyse tamamı hristiyan olan Fransa açısından soruyorum ;

Sence türbanı orta öğretimde yasaklamarı özgürlükler adına ne şekilde bir problem yaratmış olması düşüncesindendir yoksa
yüksek öğrenimde yani üniversite de böyle bir yasağın olmayışı daha mı tehlikesizdir sen nasıl değerlendiriyorsun ?

Arkadaşım

Bu yasakcı zihniyetin en büyük referansı fransadır. ancak fransa da bile Üniversitede hiçbir yasak yok. sadece orta öğretim ve ilköğretimde yasak.

İlk öğretimde yasak olmasının sebebi sanırım yaşlarının küçük olmasın sebebiyle bu tercihi kendi, özgür iradeleri ile yapamamaları ailesinin isteği ile başörtüsü takmalarıdır

ama Üniversitedeki bir kız eğer başını örtüyorsa bu onun kendi özgür iradesi ile verdiği karardır.

ama avrupanın sanırım fransa hariç çoğu ülkesinde liselerde de başörtüsü ile girilebiliyor

Bunun yanında avrupada fransada dahil cematlerin ve kilislerin kendi okulları var ve bu okullara giden öğrenciler kendi dinine ait sembollerle okula gidebiliyor. fransada ve belki bir kaç ülkede bu yasaklar sadece devlet okullarında geçerli

ama bizde böyle bir uygulama olduğu için öğrenciler in hi,ç bir alternatifi yok.

ama yinede sölüyorum bu aptal ve saçma yasak ne yazıkki dünyada sadece türkiyede var
 
Bu yasağa Anayasa mahkemesi verilen gerekçeli kararında şöyle bir değerlendirmeyi uygun görmüş işte karar ;


ANAYASA MAHKEMESİ'NİN GEREKÇELİ KARARI: "TÜRBAN DÜZENLEMESİ DİNİ SİYASETE ALET ETMEKTİR"


Anayasa Mahkemesi'nin üniversitelere başörtüsü takma serbestisi getiren Anayasa düzenlemesini ile ilgili verdiği iptal kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.

Mahkeme, gerekçeli kararında önceki yıllarda Danıştay'ın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlara atıfta bulundu.

9'a karşı 2 oyla alınan kararın gerekçesinde, "Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır" denildi.


Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP milletvekillerinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin "iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" istemiyle açtığı davada, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddelerini, Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddelerini gözeterek" iptal etmiş ve yürürlüğünü durdurmuştu.

Anayasa Mahkemesi'nin, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.

-ANAYASA'NIN DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ-

Gerekçede, şöyle denildi:

"Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen Cumhuriyetin temel niteliklerini dolaylı bir biçimde değiştiren ve işlevsizleştiren bu düzenleme Anayasa'nın 4. maddesinde ifade edilen değiştirme ve değişiklik teklif etme yasağına aykırı olduğundan, Anayasa'nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen teklif koşulunun yerine getirilmiş olduğu kabul edilemez."

Gerekçeli kararda içerik yönünden yapılan incelemede, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesinde, "Egemenliğin ulusa ait olduğu, ulusal irade dışında herhangi bir doğmanın siyasal düzene yön vermesine olanak bulunmadığı, hukuksal kuralların dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edildiği, çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğünün ayrımsız ve önkoşulsuz olarak herkese tanındığı ve anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadığı, dini veya din duygularının kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklandığı, devletin tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir cumhuriyeti" öngördüğü vurgulandı.

-TEMEL DÜZENİ DİN KURALLARINA DAYANDIRMA-

Anayasanın Başlangıç kısmının 5. paragrafında, "laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı", 14. maddesinde "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerin hiç biri(nin)... laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde" kullanılamayacağı, 42. maddesinde "Eğitim ve öğretim(in) Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre Devletin gözetim ve denetimi altında'' yapılacağı ve ''Eğitim ve öğretim hürriyeti(nin), Anayasaya sadakat borcunu ortadan" kaldırmayacağının hükme bağlandığı hatırlatılan kararda, Anayasa'nın 174. maddesinde de "Türkiye Cumhuriyeti'nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılap yasalarının iptal edilemeyeceğinin" öngörüldüğü belirtildi.

Anayasa'nın 24. maddesinin son fıkrasına göre, "kimsenin, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı''na işaret edilen gerekçeli kararda, şöyle denildi:

-ULUSAL İRADE YERİNE DİNSEL BUYRUKLAR-

"Anayasa koyucu ülkenin koşullarını dikkate alarak dinin veya din duygularının yahut dince kutsal sayılan şeylerin siyasi çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla kullanılmasını laiklik ilkesinin korunması bakımından zorunlu görerek yasaklama yolunu seçmiş ve temel hak ve özgürlüklerin kapsamı dışında bırakmıştır"

Atatürk devrimlerinde önemli bir yer tutan laiklik ilkesinin değerlendirilmesinde, söz konusu kurallar ile Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlarda ulaşılan sonuçların göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

"Anayasa Mahkemesinin birçok kararında ayrıntılı olarak açıklanan laiklik ilkesi, düşünsel temellerini Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma dönemlerinden alır. Çağdaş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre, siyasal ve hukuksal yapı, dogmalardan arındırılarak akılcılığı ve bilimsel yöntemleri esas alan katılımcı demokratik süreçlerin ürünü olan ulusal tercihlere dayanır. Bireylerin anayasal özgürlüklerinden inanç, din, mezhep veya felsefi tutum nedeniyle ayrımsız yararlandığı, akılcılığı esas alan bir süreç olan aydınlanma koşullarının sağlandığı toplumlarda laik ve demokratik değerler özümsenir, siyasal, sosyal ve kültürel yaşam da buna bağlı olarak evrensel değerlerin egemen olduğu çağdaş bir görünüm kazanır. Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak bir değer olduğu açıktır. Bireylerin özgür vicdani tercihlerine dayanan ve sosyal bir kurum olan dinler, siyasal yapıya egemen olmaya başladıkları veya ulusal irade yerine siyasal yapının hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturdukları anda toplumsal ve siyasal barışın korunması olanaksızlaşır. Hukuksal düzenlemelerin katılımcı demokratik süreçle ortaya çıkan ulusal irade yerine dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız kılar. Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır. Bu nedenle çağdaş demokrasiler, mutlak hakikat iddialarını reddeder, doğmalara karşı akılcılıkla durur, dünyayı dünyanın bilgisiyle açıklayabilecek toplumsal ve düşünsel temelleri yaratır, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, dini siyasallaşmaktan ve yönetim aracı olmaktan çıkarır."

-HERKESİN EĞİTİM HAKKI ENGELLENEBİLİR-

5735 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimsenin yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemeyeceği belirtilerek, yüksek öğretim kurumlarında dini amaçlı örtünme nedeniyle öğrenim hakkından yararlanmanın engellenmesinin de önüne geçildiği ifade edilen gerekçeli kararda, şöyle denildi:

"Bu durumda, yasa ile açıkça yasaklanmadıkça yüksek öğretimde kıyafetin herhangi bir ölçüye tabi tutulmaksızın serbest bırakıldığı, yükseköğrenim hakkını kullananlara bu kıyafetleri taşımaktan dolayı herhangi bir yaptırım uygulanamayacağı ortaya çıkmaktadır.

Bireysel bir tercih ve özgürlük kullanımı olsa da kullanılan dinsel simgenin tüm öğrencilerin bulunmak zorunda olduğu dersliklerde veya laboratuvar ortamlarında, farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunmaktadır. Bu olasılığın ortaya çıkması durumunda taşınan dinsel simgenin başkalarının üzerinde yaratacağı baskı ve olası eğitim aksamaları ile kamu düzeninin bozulması karşısında, üniversite yönetimlerinin ve kamu kurumlarının müdahalesine olanak verilmemesi, herkesin eşit şekilde eğitim hakkından yararlanmasını engelleyebilecektir"

-ÇOĞUNLUK İNANCIN DIŞINDA KALANLARIN HAKLARI-

Dava konusu kurala bakıldığında "kanunda açıkça yazılı haller"in ne olduğu ve ne zaman geçerlilik kazanacağı hususunun, "Yasa koyucunun aktif bir yasama tasarrufuyla anlaşılabileceği" belirtilen gerekçeli kararda, şöyle devam edildi:

"Anayasal düzenimizde yasa koyucuyu yasal düzenlemeye zorlayıcı bir hukuksal yaptırım mekanizması bulunmadığından, başkalarının özgürlükleri ve kamu düzenini koruyucu yasal önlemlerin alınmasının yasa koyucunun takdirine kalacağı açıktır. Yasa koyucunun temel siyasal karar mekanizması olduğu ve ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun belirli bir dine mensup olduğu dikkate alındığında, bu takdirin dinsel özgürlüklerin sınırlandırılmasında kullanılmasının güçlüğü açıktır. Temel düzen normu olan Anayasa kuralları değiştirilirken, çoğunluk inancının dışında kalan insanların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasının yasa koyucunun takdirine bırakılmaması, kayıtlar ve güvence mekanizmalarının doğrudan Anayasada yer alması, demokratik anayasacılık deneyiminin sonucu olan insan haklarına dayalı devlet olmanın da bir gereğidir. Toplumsal sorunların Anayasa'nın açık hükümleri çerçevesinde ve demokratik barışı ve uzlaşıyı esas alan yöntemlerle çözümü yerine, dinin, din duygularının veya dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilmek suretiyle kullanılmasına Anayasa izin vermemektedir.

Zira her bir toplumsal sorun istismarı, bu sorunun çözümlenmesi olanaklarını ortadan kaldırmak suretiyle, bir yandan toplumsal çatışmaların derinleşmesine ve demokratik süreçlerin işlevsizleştirilmesine yol açabilir; sonuçta devlet iktidarının toplumsal sorunları çözeceğine yönelik inancı zedeleyebilir. Dava konusu kuralın hazırlanış ve kabul biçimi Anayasa'nın 24. maddesinin son fıkrasının anlam ve özünü yansıtan bu temel zorunlulukları göz ardı etmektedir" (ANKA)

(EKİP/BUN)

(Ankara Haber Ajansı) 22.10.2008 11:30 [1517756]

Kaynak

Bu verilen karar gösteriyorki bundan sonra Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması mümkün değildir
ama kamuya ait üniversiteler de mi tartışmasını da beraberin de getirebilir.

Benim yukarıda anlattığım yöntem ile Anayasa hukukçularıyla birlikte bir değerlendirme yapılıp yüksek öğrenim yasasında yapılacak yeni bir düzenleme ile sadece ( Yeni Kurulacak Özel Üniversitelerde ) mümkün olabilir mi ? bilemiyorum gerekirse başbakanın yakın danışmanlarından bir tanesi babamın eski bir arkadaşı konunun bu şekilde ele alınması için bir girişimde bulunabilirim ama ne şekilde değerlendirilir bilemiyorum tabi ama şu an da içinde bulunduğumuz zeminde tek açılım bu yönde olabilir diye düşündüğümü ifade etmek isterim.
 
Peçe ile türban aynı şey mi ?

Siz aynı değil diyordunuz ama ....
 
Ahzab
59 - Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Ayetden anlaşıldığı gibi "Örtünmenin amacı tanınıp eziyet edilmesin diye"

yani örtünmek zorunlu değildir sadece o dönemlerde kadınlara tanınıp eziyet edilmesin diye örtünmeleri tavsiye edilmiştir.Bu sebeple kimse örtünmeye veya başını açmaya zorlanamaz.Fakat Türkiye Cumhuriyeti Laik bir ülke olduğu için kamu kurum ve kurluşlarında başlarını açmalarının ayetten anladığımca hiçbir günahı yoktur.
 
Geri
Üst