ATATÜRK’ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7
tespitim oldu. İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir
diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım. O günün Ankarası
kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir
tek iğde ağacı varmış. ATATÜRK o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını
durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. “Aman demişler paşam ne
yapıyorsunuz böyle?”, “Eee o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin,
soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı
var”. Yani “niye şaşırıyorsunuz?” der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına
“İşte bu benim...” derken bide bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor “Ne yaptınız bu
ağaca” diyor. “Paşam” diyorlar “yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı”. “Yahu
diyor bitek bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” diyor.
Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde
hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır. Çok zor
şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu
toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in omuzlarındadırda onun
için.
Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz projeyi de o gün düşünmeye başladı. Hani
“Bir daha böyle bir şeyle karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim” diye. Çok değil
doğa katliamı, en kolay yaptığımız katliam.
Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta.
Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek
üzeredir. “Yahu” der “sen hayatında hiç böyle bir ağaç
yetişdirdinmiki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini
ve niye ?” der. Bahçıvan derki; “Paşam çınar ağacının
kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün
pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz
ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama
biz ağacı kesiyoruz”. Bir an düşünür; “Hayır gerekirse
köşkü ağaçtan uzaklaştırırız” der. Derlerki bu gün Mustafa
Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutupta ağaçtan
uzaklaştırmak? Ama inanırmısınız mühendis değil, mimar
değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyormusunuz?
İstanbul’daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya
taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de
kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvay raylarını
döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek
hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının
kurtuluşunu temin eder.
tespitim oldu. İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir
diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım. O günün Ankarası
kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir
tek iğde ağacı varmış. ATATÜRK o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını
durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. “Aman demişler paşam ne
yapıyorsunuz böyle?”, “Eee o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin,
soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı
var”. Yani “niye şaşırıyorsunuz?” der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına
“İşte bu benim...” derken bide bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor “Ne yaptınız bu
ağaca” diyor. “Paşam” diyorlar “yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı”. “Yahu
diyor bitek bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” diyor.
Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde
hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır. Çok zor
şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu
toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in omuzlarındadırda onun
için.
Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz projeyi de o gün düşünmeye başladı. Hani
“Bir daha böyle bir şeyle karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim” diye. Çok değil
doğa katliamı, en kolay yaptığımız katliam.
Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta.
Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek
üzeredir. “Yahu” der “sen hayatında hiç böyle bir ağaç
yetişdirdinmiki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini
ve niye ?” der. Bahçıvan derki; “Paşam çınar ağacının
kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün
pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz
ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama
biz ağacı kesiyoruz”. Bir an düşünür; “Hayır gerekirse
köşkü ağaçtan uzaklaştırırız” der. Derlerki bu gün Mustafa
Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutupta ağaçtan
uzaklaştırmak? Ama inanırmısınız mühendis değil, mimar
değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyormusunuz?
İstanbul’daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya
taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de
kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvay raylarını
döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek
hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının
kurtuluşunu temin eder.