Garip dede türbesinin tarihi kültürü

cnrsvc

New member
Garip dede türbesinin tarihi kültürü

Garip dede türbesinin tarihi kültürü

Garip dede türbesinin tarihi kültürü










































Garip dedede her gün öğle vakitleri etli pilav dağıtılmaktadır öyle güzel pilavı varki

dünyada böyle lezzet yok oraya hem dua okumak için hemde pilav yemek için gidin

lezzeti çok güzel ağzınıza layık istanbul küçükçekmecede garip dede türbesi

cayda içebilirsiniz hiç para ödemeden

orda her şey ücretsiz datılmaktadır

bağış kutusunada para atabilirsiniz


GARİP DEDE'NİN TARİHÇESİ

Garip Dede hakkında kesin kronolojik bir bilgiye sahip değiliz. Garip Dede kimdir? Nereden gelmiştir? Ne zaman ve hangi tarihler arasında yaşamıştır? Bilinmemektedir. Bilinen bir şey varsa o da, Garip Dede' nin ulu kişi olduğudur.Kimsesizliğinden dolayı Garip Dede diye anılmış olabilir. 1600'lü yıllarda yaşadığı, 102 yaşında Hakk'a yürüdüğü söylenmektedir. Küçükçekmece göl kenarında onu tanıyan ve sevenler, küçük bir türbe yapmışlar. Halk sürekli gelip bu evliyayı ziyaret ederek günümüze taşımıştır. Bu evliyalar ülkemizin yüz aklarıdır. Onlar bizim tarihimiz, kültürümüz ve ecdatlarımızdırlar.

Garip Dede' nin de menkıbesi şöyledir:

Nurani yüzlü, uzun sakallı, garip bir dede bütün köyü dolaşmasına rağmen, bir lokma ekmek, sıcak bir aş bulup karnını doyuramamıştı. Bu zavallı Hak dostunu, kimse evine davet edip sofrasını açmaz. Umutsuzdur, açtır. Karnı doyduktan sonra dünya malı onun için anlamsızdır. Uğramadığı bir tek ev kalmıştır. Son umutla o kapıyı da çalar.

-“Buyurun ne istiyorsunuz?”

-“Açım!”

Kapıyı açan yaşlıca kadıncağız onu içeriye davet eder. Sıcak bir aş ikram eder,karnını doyurur.

Garip Dede dua ettikten sonra, yaşlı kadına ;

-“Çocuklarını al ve bu köyden uzaklaş, ama uzaklaşırken arkana bakma” der.

Kadıncağız çocuklarını alır ve köyden uzaklaşır, yolda aklına gelir, "Neden arkana bakma dedi?" merakını yenemez ve döner bakar. Ne görsün; köy çökmekte ve yerini sular kaplamakta. Bağırırlar; -“Köy çöktü...Köy çöktü...!”

Evet söylence bu ya köy çökmüştür. Yerinde göl oluşmuştur. İşte çöken köyün bulunduğu yerin adı "ÇEKMECE GÖLÜ"olarak değiştirilmiştir. İşte Çekmece ve Garip Dede' nin hikayesi...Garip Dede, Allah'ın verdiği ilahi gücü kullanır. Onun işi sevgidir, halk insanı olmaktır. Garip Dede kerametleri sayesinde evliya olmuş, halkımızın gönlüne taht kurmuş,dertlere derman, gönüllere şifa olmuş, sevilmiş, umut olmuş.

O bir Hak aşığıdır. İçindeki o ilahi aşkı aramış,ömrü boyunca Anadolu'yu karış karış dolaşmıştır. Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin felsefesinden etkilenerek onunla gönül ilişkisi kurmuş, onun hoşgörü ve insan sevgisini kendisine ilke edinmiştir. Rumeli'de Hacı BektaşVeli'nin halifesi gibi İslam'ı yaymakla ömrünü geçirmiştir. Ve ömrü boyunca insanları uyarmak uğraşmış, insanlara yol göstermiştir, umut olmuştur.

KAYNAK:GARİP DEDE TÜRBESİ(bende ordayım..)

GARİP DEDE TÜRBESİ RESMİ İNTERNET SİTESİ



























































/////////////////////////////////////7
























































15. Yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın başlarında yaşayan Garip Dede, bir Anadolu erenidir. Gül Baba ile musahiptir. Yol kardeşi bu iki erenin Merzifon’da başlayan birlikteliği uzun süre devam eder. Kimsesizliğinden dolayı Garip Dede diye anılmış olabilir. 102 yaşında Hakka yürüdüğü söylenmektedir.söylenceye göre, II. Beyazıt Amasya Valisi iken Merzifon Piri Baba Dergahı ndaki erenlerle yakın bir ilişki kurar. Padişah olunca da bu erenlerle birlikte İstanbul’a gider… Garip Dede, Gül Baba ve II. Beyazıt arasındaki iyi ilişkiler İstanbul’da da sürer. Gül Baba, hayırlı bir iş yapmak isteyen II. Beyazıt’a bir okul açmasını önerir. Okul, devşirme usulüyle alınan yeniçerilere ve acemi olanların yetiştirilmesini gerçekleştirecektir. Galata Sarayı Enderun’u Hümayunu’nun, bugünkü adıyla Galatasaray Lisesi’nin kuruluşu gerçekleşir. Gül Baba okulun ilk hocalarındandır. Bir gül bahçesi olan ve başında sürekli gül taktığı için böyle anılan Gül Baba II. Beyazıt için sarı ve kırmızı güller yetiştirmektedir. II. Beyazıt sarı ve kırmızının okulun renkleri olmasını emrederek, bu okulu öneren ve kuruluşuna büyük emeği olan Gül Babayı onurlandırır.

Galatasaray Lisesi’nin içinde Gül Babanın hatırasını yaşatmak için sembolik bir anıt mezar yapılmıştır. Lise yakınında ise Gül Babanın makam türbesi vardır. Bir gelenek olarak Galatasaray Lisesinden mezun olanlar Gül Baba türbesini ziyaret ederler.

Gül Baba ve Garip Dede'nin beraberliği Kanuni Sultan Süleyman’ın Macaristan seferinde de devam eder. Gül Baba ve Garip Dede'nin de katıldığı bu yolculuğun daha başında Garip Dede 16. yüzyılın başlarında Hakk'a yürür. Küçükçekmece Gölü'nün yanı başına gömülür. Adına yapılan türbeye daha sonra bir de dergah eklenir. Daha yolculuğun başında yol kardeşinden ayrılan Gül Baba, Osmanlı ordusuyla Macaristan'a ulaşır. Gül Baba, hoşgörülü yaklaşımı ve insan sevgisine dayalı düşünceleri ile kıssa zamanda herkesin sevgisini kazanır. Avusturya İmparatorluğu’nun kıskacındaki Macaristan’a 10 yıldan fazla bir zaman himayesi altına alan Kanuni Sultan Süleyman, sonunda Budin'i de almaya karar verir. Budin'in fethi sırasında Gül Baba şehit düşer Tuna nehrinin yamaçlarına gömülür. Cenaze törenine Kanuni Sultan Süleyman’la birlikte binlerce kişi katılır. Gül Baba’nın Merzifon'dan başlayan yolculuğu 1541 yılında Macaristan'da noktalanır. Bir ömre çok şey sığdıran Gül Baba’nın adı, yüzyıllardır hoşgörünün, barışın, dostluğun simgesi olur. Ölümünden birkaç yıl sonra yaptırılan türbesi farklı kültürlerden insanların ziyaretgahı olur. Gül Baba tekkesi ise Hacı Bektaş Veli'nin uyandırdığı çerağın aydınlını Macaristan'a yansıtır



Garip Dede' nin de menkıbesi şöyledir

Nurani yüzlü, uzun sakallı, garip bir dede bütün köyü dolaşmasına rağmen, bir lokma ekmek, sıcak bir aş bulup karnını doyuramamıştı. Bu zavallı Hak dostunu, kimse evine davet edip sofrasını açmaz. Umutsuzdur, açtır. Karnı doyduktan sonra dünya malı onun için anlamsızdır. Uğramadığı bir tek ev kalmıştır. Son umutla o kapıyı da çalar.

-“Buyurun ne istiyorsunuz?”

-“Açım!”

Kapıyı açan yaşlıca kadıncağız onu içeriye davet eder. Sıcak bir aş ikram eder,karnını doyurur.

Garip Dede dua ettikten sonra, yaşlı kadına ;

-“Çocuklarını al ve bu köyden uzaklaş, ama uzaklaşırken arkana bakma” der.

Kadıncağız çocuklarını alır ve köyden uzaklaşır, yolda aklına gelir, "Neden arkana bakma dedi?" merakını yenemez ve döner bakar. Ne görsün; köy çökmekte ve yerini sular kaplamakta. Bağırırlar; -“Köy çöktü...Köy çöktü...!”

Evet söylence bu ya köy çökmüştür. Yerinde göl oluşmuştur. İşte çöken köyün bulunduğu yerin adı "ÇEKMECE GÖLÜ"olarak değiştirilmiştir. İşte Çekmece ve Garip Dede'nin hikayesi...Garip Dede, Allah'ın verdiği ilahi gücü kullanır. Onun işi sevgidir, halk insanı olmaktır. Garip Dede kerametleri sayesinde evliya olmuş, halkımızın gönlüne taht kurmuş,dertlere derman, gönüllere şifa olmuş, sevilmiş, umut olmuş.

O bir Hak aşığıdır. İçindeki o ilahi aşkı aramış,ömrü boyunca Anadolu'yu karış karış dolaşmıştır. Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin felsefesinden etkilenerek onunla gönül ilişkisi kurmuş, onun hoşgörü ve insan sevgisini kendisine ilke edinmiştir. Rumeli'de Hacı Bektaş Veli'nin halifesi gibi İslam'ı yaymakla ömrünü geçirmiştir. Ve ömrü boyunca insanları uyarmak uğraşmış, insanlara yol göstermiştir, umut olmuştur.

Kanımıza göre; Garip Dede Merzifonludur. Gül Baba’ya çağdaş ve pirdaş-tır, ve aynı zamanda müsahip kardeştirler.

Garip Dede; Merzifon’da Piri Baba Tekkesi’nde yetişerek ve mütekamil bir insan olarak İstanbul’a gelmiş, muhtemelen devlet ve yeniçeri ocağında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Sefere giderken bilmediğimiz bir nedenle Hakk’a yürümüş, naşı öldüğü yere gömülerek inşa edilmiştir.

Garip Dede; 16. Yüzyılda yaşamış bir Alevi Dede’sidir. Bektaşi geleneğindeki “Kırk İstanbul Erenleri”nden bir zat-ı muhteremdir.



İsmali ONARLI
 
Üst