Gül, Yazıcıoğlu videosunu Koşaner'e izletmiş

innuendo

HANZALA
Moderatör
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
9,878
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
FİLİSTANBUL
Gül, Yazıcıoğlu videosunu Koşaner'e izletmiş

184020110921073329300.jpg


Cumhurbaşkanı Gül'ün söz ettiği kaza kırım görüntülerini bir subay mektupla göndermiş. Gül, videoyu Işık Koşaner'e de izletmiş.

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili çarpıcı bilgiler gelmeye başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün “vatansever biri” demekle yetindiği bir subay, Çankaya Köşkü’ne bir mektupla birlikte, helikopter enkazının başında çekilmiş CD ulaştırdı.

Amatör olduğu söylenen CD’de kaza yerindeki askeri üniformalı 3 kişinin görüntüsü var. Bunların ikisi, Gül’ün "Keçiler mi götürdü?" dediği helikopterin beynini sökerken, diğeri de işlemi kayda alıyor. Bu üç subayın da halen görev başında oldukları söyleniyor. Cumhurbaşkanı Gül, bu görüntüleri izledikten sonra Devlet Denetleme Kurulu'na gönderiyor. Görüntüler olayı araştıran Özel Yetkili Savcılığa da ulaştırılıyor. Gül, Köşk’te yapılan bir görüşmede, görüntülerden dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e de söz ediyor.

Radikal'in haberine göre yeniden alevlenen tartışmaların ardından BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Yazıcıoğlu’nun eşi ve ağabeyi, bugün Malatya’daki Özel Yetkili Savcılık’ta bu görüntüleri izleyecek. Destici, Yazıcıoğlu’nun ölümünün Ergenekon, Balyoz ve Şike davaları gibi ciddiyetle araştırılarak, bir an önce sonuca ulaşılması gerektiğini söyledi. Radikal’e konuşan Destici, “O helikopterin nasıl uçtuğu, nasıl düştüğü ve niye bulunamadığı açıklığa kavuşmalı. Yakında önemli gelişmeler bekliyorum” dedi. Yazıcıoğlu kazasıyla ilgili muvazzaf subay düzeyinde bazı tutuklamalar olabileceği konuşuluyor.

Cumhurbaşkanı Gül’'ün, gazetecilere yaptığı açıklamadan önce, ağustos ayında BBP yöneticilerini Çankaya Köşkü’nde kabul ederek bu bilgileri aktardığı ortaya çıktı. Radikal’e konuşan BBP’nin önemli bir ismi şunları söyledi:

KOŞANER'E İZLETTİ:
Cumhurbaşkanı, Koşaner’le görüntüleri konuşmuş. Işık Paşa, “Elimizden geleni yaptık. Haksızlık yapılıyor” deyince video ve fotoğrafları göstermiş, “Bunlar ne öyleyse” demiş.

‘VATANSEVER’ SUBAY:
Cumhurbaşkanı’na bir zarf içinde ve postayla mektup ve CD gelmiş. Mektupta olayla ilgili şüpheler anlatılmış. Gönderenin ‘vatansever bir subay’ olduğunu söylemekle yetindi.

ÖZEL ALETLE GELDİLER: Cumhurbaşkanı helikopterdeki vidaların “tornavida” ile sökülemeyeceğini söyledi. Özel aletlerle gelmişler.

'MERHUM’DAN 'ŞEHİT'E: Cumhurbaşkanı başlangıçta “merhum” diyor, olayı kaza gibi görüyordu. Son görüşmede “şehit kardeşim” dedi.

YANLIŞ YERDE ARAMA: Cumhurbaşkanı, “Aramalar verilen koordinatlar dışında olmuş. Aklım almıyor, bu nasıl iş” diyerek şaşkınlığını ifade etti.

Kazayla ilgili 5 büyük şüphe

1- Radar kayıtlarında görülen F-16’nın hava akımının helikopteri düşürdüğü iddiaları ve bölgedeki askeri radarların kazadan kısa süre önce aniden ve birlikte arızalanması.

2- Arama-kurtarma faaliyetlerinin başındaki Albay Sezai Akgün’ün Meclis Araştırma Komisyonu’na sinyal alınan noktayı aramak isterken Genelkurmay’dan gelen telefonla yanlış noktaya yönlendiklerini söylemesi.

3- Enkaza ait parçaların gizlice sökülüp, boş bir arazide kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından yakılması. Kaza kırım ekibinde savcı olmaması.

4- Cumhurbaşkanı’nın dikkat çektiği gibi, 3 askerin ‘helikopterin beyni’ni sökmesi.

5- Ölen 6 kişinin kanlarında yüksek miktarda karbonmonoksit gazının tespit edilmesi.

RADİKAL


Kaynak
 
Sn. Başbakan’a açık teşekkür mektubu…

Sn. Başbakan,


Bir yıldır fırsat bulamadığım bir teşekkür vazifesini itmâm etmek artık üzerime vâcip oldu, bu kadar zaman ihmâlkârlığım nezdinizde hoşgörüye muhavveldir…


Malûmunuz olduğu üzre, 25 Mart 2009 tarihinde Maraş’ın Çağlayancerit beldesinde seçim mitinginde yaptığı konuşmadan sonra Yozgat’a gitmek üzere havalanan helikopterin Kanlıçukur mevkiinde düşmesi sonucu, bütün hayatını aziz Türk milletinin mukadderâtına adayan Muhsin Yazıcıoğlu ve yol arkadaşları Yüksel Yanci, Erhan Üstündağ, Murat Çetinkaya, İsmail Güneş ve helikopter pilotu Kaya İstektepe vefât ettiler…


Sn. Başbakan,

Arama kurtarma çalışmaları esnâsındaki bütün acemilikler, karışıklıklar, bilgi kirlilikleri, dezenformasyon için size ve size bağlı bulunan ve başta; “Bu mesele gereğinden fazla konuşuldu” diyen Ulaştırma Bakanınız olmak üzere ilgili bakanlarınıza ve yine size bağlı bulunan tüm kuruluşlarınıza da teşekkürü bir borç bilirim.

Yetkililerimizin “halen devam eden” müteselsil teşekkürleriyle her ne kadar siz ve size bağlı kurumlarınız kendinizi ve vicdanlarınızı mebzûl miktarda ve hatta fazlasıyla istirahata ve huzura almış iseniz de, bendeniz de bizzat teşekkür etmek ve huzurunuza katkıda bulunmak istedim…

Biliyorum ki, o helikopterin içinde zât-ı âlinizin evlâd ü i’yâli de bulunsaydı, hükümetinizden bir bakan ya da partinizden bir milletvekili veya üst düzey bir yetkiliniz de bulunsaydı da sizin ve size bağlı kurumlarınızın bundan farklı olarak yapacak fazlaca bir şeyiniz olmayacaktı(!).

Ve orada yitip gidecek olan canlarınızın ardından hiçbir bürokratınıza kıymayacaktınız.. Hepsi yerli yerinde duracaklardı(!).

Parti içi meselelerden dolayı kıydığınız bürokratlar gibi kimseyi cezalandırmayacaktınız. Kanlıçukur’da kaybettiklerimizin aileleri, ardında bıraktığı sevenleri, çocukları için yüreklerini soğutmak kabilinden de olsa, nezaketen bile olsa bir jest yapmadığınız ve hiçbir bürokratınızı yerinden oynatmadığınız gibi…

25 Mart’ta Kanlıçukur’da kaybettiğimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve “ecel arkadaşları”nın ardından bizzat üst düzey “resmî”yetkililerimizin ağzından duyduğunuz ve halen devam eden müteselsil teşekkürler sizi bundan alıkoydu. Müteselsil bir teşekkürün pervâsızlığı üzerine rahatlayan vicdanlarınıza mütevâzı bir ilâve kabul ediniz bu satırları lûtfen…

Bir yıldır olduğu gibi şimdi yine sizler, Sn. Başbakan, Sayın Ulaştırma Bakanı, Sivil Havacılık Genel Müdürü, Maraş Valisi, Maraş Emniyet Müdürü, tüm sivil ve askerî erkân çocuklarınızı öpmeğe devam edebilirsiniz.. Çocuklarınız sizlerin eve dönüşünüze sevinmeğe devam edebilirler, camdan el sallayarak sizi uğurlayabilirler…

Fakat, Şevval’in, Azra’nın, Hilal’in Tuluğhan ve Çağan’ın, artık eve gelecek ve giderken el sallayacağı bir babası yok…

Fakat, Firuze ve Fatih Furkan’ın, Selcan, Mehmet Alper ve Samet Furkan’ın ve Abdullah Alperen’in hayatı paylaşabilecekleri babaları yok artık…

Sn. Başbakan,

Sizin ve bürokrasinizin elinden geleni yaptığına kâniyim, size daha nice yıllar siyâsî ikbâl ve bürokrasinize hayırlı terfîler temennî ediyorum(!).

Üst düzey “resmî” yetkililerimizin müteselsil teşekkürü bir sanat hâline getirme hususundaki kabiliyetlerini ve bir yıllık istikrarlarını da hayranlıkla izliyorum…

Sn. Başbakan,

Varsın ateşin düştüğü ocaklar kırık kalpleriyle yanmaya devam etsin, Allah sizin ve bürokratlarınızın huzurunuzu dâim etsin…

Saygılarımla…

Adnan İSLAMOĞULLARI
40ambar
 
Sn. Başbakan’a açık teşekkür mektubu…

Sn. Başbakan,


Bir yıldır fırsat bulamadığım bir teşekkür vazifesini itmâm etmek artık üzerime vâcip oldu, bu kadar zaman ihmâlkârlığım nezdinizde hoşgörüye muhavveldir…


Malûmunuz olduğu üzre, 25 Mart 2009 tarihinde Maraş’ın Çağlayancerit beldesinde seçim mitinginde yaptığı konuşmadan sonra Yozgat’a gitmek üzere havalanan helikopterin Kanlıçukur mevkiinde düşmesi sonucu, bütün hayatını aziz Türk milletinin mukadderâtına adayan Muhsin Yazıcıoğlu ve yol arkadaşları Yüksel Yanci, Erhan Üstündağ, Murat Çetinkaya, İsmail Güneş ve helikopter pilotu Kaya İstektepe vefât ettiler…


Sn. Başbakan,

Arama kurtarma çalışmaları esnâsındaki bütün acemilikler, karışıklıklar, bilgi kirlilikleri, dezenformasyon için size ve size bağlı bulunan ve başta; “Bu mesele gereğinden fazla konuşuldu” diyen Ulaştırma Bakanınız olmak üzere ilgili bakanlarınıza ve yine size bağlı bulunan tüm kuruluşlarınıza da teşekkürü bir borç bilirim.

Yetkililerimizin “halen devam eden” müteselsil teşekkürleriyle her ne kadar siz ve size bağlı kurumlarınız kendinizi ve vicdanlarınızı mebzûl miktarda ve hatta fazlasıyla istirahata ve huzura almış iseniz de, bendeniz de bizzat teşekkür etmek ve huzurunuza katkıda bulunmak istedim…

Biliyorum ki, o helikopterin içinde zât-ı âlinizin evlâd ü i’yâli de bulunsaydı, hükümetinizden bir bakan ya da partinizden bir milletvekili veya üst düzey bir yetkiliniz de bulunsaydı da sizin ve size bağlı kurumlarınızın bundan farklı olarak yapacak fazlaca bir şeyiniz olmayacaktı(!).

Ve orada yitip gidecek olan canlarınızın ardından hiçbir bürokratınıza kıymayacaktınız.. Hepsi yerli yerinde duracaklardı(!).

Parti içi meselelerden dolayı kıydığınız bürokratlar gibi kimseyi cezalandırmayacaktınız. Kanlıçukur’da kaybettiklerimizin aileleri, ardında bıraktığı sevenleri, çocukları için yüreklerini soğutmak kabilinden de olsa, nezaketen bile olsa bir jest yapmadığınız ve hiçbir bürokratınızı yerinden oynatmadığınız gibi…

25 Mart’ta Kanlıçukur’da kaybettiğimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve “ecel arkadaşları”nın ardından bizzat üst düzey “resmî”yetkililerimizin ağzından duyduğunuz ve halen devam eden müteselsil teşekkürler sizi bundan alıkoydu. Müteselsil bir teşekkürün pervâsızlığı üzerine rahatlayan vicdanlarınıza mütevâzı bir ilâve kabul ediniz bu satırları lûtfen…

Bir yıldır olduğu gibi şimdi yine sizler, Sn. Başbakan, Sayın Ulaştırma Bakanı, Sivil Havacılık Genel Müdürü, Maraş Valisi, Maraş Emniyet Müdürü, tüm sivil ve askerî erkân çocuklarınızı öpmeğe devam edebilirsiniz.. Çocuklarınız sizlerin eve dönüşünüze sevinmeğe devam edebilirler, camdan el sallayarak sizi uğurlayabilirler…

Fakat, Şevval’in, Azra’nın, Hilal’in Tuluğhan ve Çağan’ın, artık eve gelecek ve giderken el sallayacağı bir babası yok…

Fakat, Firuze ve Fatih Furkan’ın, Selcan, Mehmet Alper ve Samet Furkan’ın ve Abdullah Alperen’in hayatı paylaşabilecekleri babaları yok artık…

Sn. Başbakan,

Sizin ve bürokrasinizin elinden geleni yaptığına kâniyim, size daha nice yıllar siyâsî ikbâl ve bürokrasinize hayırlı terfîler temennî ediyorum(!).

Üst düzey “resmî” yetkililerimizin müteselsil teşekkürü bir sanat hâline getirme hususundaki kabiliyetlerini ve bir yıllık istikrarlarını da hayranlıkla izliyorum…

Sn. Başbakan,

Varsın ateşin düştüğü ocaklar kırık kalpleriyle yanmaya devam etsin, Allah sizin ve bürokratlarınızın huzurunuzu dâim etsin…

Saygılarımla…

Adnan İSLAMOĞULLARI
40ambar

Videonun içeriğine gel videonun içeriğine

konu neden bahsediyor sen neden bahsediyorsun
 
Videonun içeriğine gel videonun içeriğine

konu neden bahsediyor sen neden bahsediyorsun

Ordu içerisinde kümelenen cuntacı, darbeci, ABC ci veya Maocu yapılanmalara karşı en sert açıklamalarda bulunan, baskılara karşı en dik duran siyasi irade şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu tarafından sergilendi her zaman.

Muhsin Başkan Seksen darbesinde darbecilerin işkencelerinden geçerken, biat ettiğiniz hocaefendiniz(pensilvanya müftüsü) evren paşaya yağ çekmekle meşguldü.

28 Şubatta anlı şanlı mücahidler(!) kararların altına çatır çatır imza atarken, gene malum hocaefendiniz çevik bire destek mektupları yazıp "hükümet düşmeli" açıklamaları yaparken, Muhsin Başkan "türkiye iran olmaz suriye olmasınada biz müsade etmeyiz" diyerek darbecilere karşı en dik duran lider oluyor bütün müslümanların haysiyet ve onurlarını tek başına müdafa ediyordu.

Lakin Muhsin Başkan zinde güçlerle mücadelenin ABD desteğiyle gerçekleşmesine karşıydı.

AKP ve cemaatin hak ve adalet gözetmeksizin, abd nin ortadoğudaki çıkarlarına hizmet ederek karşılığında ülkedeki devlet erkiyle mücadele yöntemine, daha akp kurulmadan kendisine yapılan siyasi işbirliği teklifine ret yanıtı vermiştir.

Ergenekon davası ile ilgili Muhsin Başkanın açıklamaları:

“Araştırma, soruşturmalar yapılır, sonra karar verilir. Ancak artık mahkeme krarı olmadan da yargılamalar yaşanıyor. Kim kime ne kadar vurursa hesapları yapılıyor. “

“herhangi bir iddia ile birini aldığınızda, yeri belli, çağırıldığında gelebilecek olan bir insanı gece gözaltına alma şeklini doğru bulmuyoruz.”

“Hukuk herkes için lazımdır. Bu insanlar 13 aydır tutuklu. İnsanların suçlu olup olmadıklarına mahkeme karar verir. Bir kimsenin suçu sabit olana kadar suçsuz sayılır. Biz kimseyi peşinen suçlu sayamayız. Ben, olağanüstü dönemlerin mağduriyetini yaşayan kuşağı temsil ediyorum. 5,5 yıl hücrede kaldım ama suçsuzluğum ispatlandı. Her gözaltına alınan suçlu, her tutuklanananı suç örgütü mensubu gibi göremeyiz… Hükümet ve darbeciler tarafı gibi sınıflandırmak doğru değildir.”


Velhasıl Muhsin Başkan bölücünün ve dış mihrakların elini güçlendirecek bir şekilde ordu düşmanlığı yapmaz, darbecinin milletin hakkını gaspettiği iddasıyla egemen güç haline gelip, sınav hırsızlığı yapacak kadar kul hakkı yiyebilen gözü dönmüşlerle asla birlikte olmaz. Açılım diyerek memleketi bölünmenin eşiğine getiren milli devlet, üniter yapı özürlülere asla eyvallahı yoktur. Milletin üzerinde postal tahakkümüne de, onun yerini alan takunya tahakkümüne de karşıdır.

Muhsin Başkanın katilleri ister statükonun, israilin, masonların dönme ve devşirme tabakanın apoletli hainleri olsun, isterse muhafazakar ayağına milleten oy alıp ABD nin taşeronluğunu yapanlar olsun... Farketmez.. Rahmetli hepsine karşıydı, hepsiyle görülecek hesabı vardı...

Şahadetinden bu yana topyekün devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla iflas etmiştir.
İflas ettikleri gibi ihmal ve kusurların üzeri örtüldü.
Meclis araştırma komisyonu resmen yattı.
Rahmetlinin eşinin ısrarlarıyla ddk araştırmaları ancak sonuç vermeye başladı, akp bu süreçte ihmali bulunan bir tek bürokratını harcamaya kıyamadı.
İktidar yalakası bazı BBP tayfası dahi( yalçın topçu denilen hain ve şürekası, abdurrahim karakoç v.s) ısrarla suikat değil kazadır dediler, devlete teşekkür ettiler, devlet görevini yapmıştır dediler.
akp li binali yıldırım " Muhsin Yazıcıoğlu meselesi fazla konuşuldu" dedi.
akp li ertuğrul günay " taceddin dergahına defnedilmesine karşıyım" dedi.
fetullah gülen "“Asker vazifesini yapmadı dediler, ben yaptığına kâniyim yani. Hakikaten herkes seferber olmuş. Sivil inisiyatif bu mevzuda bir şey yapmadı, ben o kanaatte değilim, herkes elinden geleni yaptı.” dedi.

Ve bugün! Hükümetiniz, reisi cumhurunuz, başvekiliniz, cemaat imamınız, her gün bölücü ağızlara kiraladığınız köşelerle zehir kusan medyanız, liboşlaşmış, kokuşmuş, cıvıklaşmış İslamcılığınız(!), her daim Türküm demekten ürkmüş ağızlarınız, altan kardeşlerden beslenen fikri altyapınız ve yalancı baharlarınızla birlikte;

Türkçe duran, milli devlet sevdalısı, Muhammed aleyhisselama ümmet olmaya çalışan ve Allahın birliğine inanan, cesur, Türk milleti için kendisini feda edebilecek seviyede iman sahibi, Natocu, gladiocu,küresel emperyalistlerin müttefiki olmayan bu insanın mübarek ve mukaddes şahadetini, kokuşmuş iç siyasetiniz de gündem değiştirme adına kullananlar Yazıklar olsun size.

Eğer Devletseniz size düşen katili bulmak ve hakettiği cezayı vermektir. iki-üç ay önce öğrenilmiş bir bilgiyi, tam hükümetin mit-pkk görüşmeleri ortaya çıktığı ve paçasının tutuştuğu vakit çoktan midesinde hazmedilmiş bir baklayı gündemi değiştirmek adına üstelik yurtdışında ayaküstü dillendiren reisi cumhurun zokasını afiyetle yememizi kimse beklemesin.


" Yanıbaşımızda Irakta müslüman kadınlar, amerikalı askerler tarafından tecavüze uğrarken, Türkiyede müslümanlar kılını kıpırdatmıyorsa, iktidarda islamcı diye bilinen bir hükümetin iş başında olmasından dolayıdır." ŞEHİD MUHSİN YAZICIOĞLU
 
Geri
Üst