Fethullahçı Ihaneti
FETHULLAHÇI İHANETİ
TURK DUNYASINI TEHDIT EDEN DIS ODAKLI GUC:
Dr. Necip Hablemitoglu
Turkiye'nin icinde bulundugu toplumsal-siyasal sorunlarin en buyugu, ust kultur kimliginin tam anlamiyla olusmamasi. Bir baska ifadeyle, toplumun "ulus", vatandasin da "birey" olma surecinin henuz tamamlanamamasi. Turk toplumunun gelismis Batili ulkelerde oldugu gibi "ulus" asamasina gelememesinin onunde - ki sosyolojik acidan toplumlarin gelisim surecindeki en son ve kacinilmaz asamadir, ulus olmak - birtakim tarihsel engeller bulunuyor. Bunlarin basinda, "ulus" yerine "ummet", "birey" esasi yerine "kul" anlayisini devlete egemen kilmaya çalisan dinsel cemaatler, bir baska ifadeyle tarikatlar geliyor. Dis odakli bir baska engel de, enternasyonalizm esasina dayali ideolojiler. Ornegin, "butun dunya halklarinin bir bayrak altinda toplanmasi" hayalini hayata gecirmeye çalisan, yakin geçmise kadar Ruscu, Maocu, Enver Hocaci, Kastrocu olarak farkli platformlarda devlete karsi silahli eylem koyan orgutler -ki kalintilari gunumuzde de varligini surduruyor- bu kesim içinde yer aliyor. Bir uçuncu tarihsel engel de yine dis odakli olarak toplumumuzu tehdit etmeye, uluslasmamizi önlemeye çalisan alt kultur fasizmi. Bir baska ifadeyle, boluculuk. Toplumumuzda bunlari mebzul miktarda görüyoruz: Kurtçuluk, cerkezcilik, lazcilik, pomakcilik, bosnakcilik, gurcuculuk v.s. Hatta, etnik acidan ozbe oz Kipcak Turku olan Kirim kokenli Turkler arasinda -nadir de olsa- rastlaniyor tatarciliga. Hepsi de devletin ulkesi ve milletiyle bolunmezligine, Turkluk bilincine, uluslasmamizi saglayacak tek yol olan laik hukuk sisteminin isletilmesine karsilar. Bir baska deyisle, din, ideoloji ve etnik köken farkliliklarina ragmen bu üç dis odakli tehdit grubunda yer alanlarin tamami, Turkiye ve Ataturk dusmanliginda ayni çizgiye geliyor, uzlasiyor...Bu calismanin konusu, dusmanlarimiza taseronluk yapan tehdit gruplarindan sadece biri: Fethullahcilar!..
Fethullahcilar hakkinda bilimsel bir yargiya varabilmek için once sorunun ozune gitmek gerekiyor:
1. DINSEL ACIDAN FETHULLAHCILAR
Once, cevaplandirilmasi gereken temel soru su: Islamiyette Allah ile kul arasinda aracilik yapan bir ruhban sinifi, hatta "din adami" denilen ilahi guc ve yetkilerle donatilmis bir kesim var mi?!. Cevabi gayet net ve acik: Hayir!.. En son ve en gelismis, akla, mantiga ve bilime en fazla onem veren din olan Islamiyette, musevilikte ve hristiyanlikta oldugu gibi bir araci somurusune, inanc suistimaline dayali sapkinliklara asla geçit verilmemis... Mevcut tek Tanrili dinlerin içinde kutsal kitabi tahrifata ugramamis tek dinin mensuplari olarak su sorunun da cevabini aramaliyiz: Kur'an-i Kerim'de, mezhepler ve tarikatlara yer verilmis mi?!. Cevabi, tartisma goturmeyecek kadar acik: Asla!.. Mezhepler ve tarikatlar sozkonusu olmadigi gibi müslümanlari bolecek firkalasmalar da memnu kilinmis... Bu tur sapkinliklar, Hz. Peygamberimizin vefatindan sonra baslamis, gunumuze kadar varligini -giderek artan biçimde- sürdürebilmis...Fethullan Gulen, bir tarikat ya da cemaat seyhi (son imaj degisikligi ile cemaat lideri) olarak Kur'an-i Kerim'de olmayan hangi hususlari ongoruyor?!. Cevabi çok açik. Nur Cemaatinden geldigini soyluyor. Bir baska ifadeyle, Nur mektebinde yetismis. Bir baska ifadeyle Seyh Said-i Nursi'nin (Kurdi) talebesi. Said-i Nursi ise Turkiye Cumhuriyeti yasalarina ihanetten defalarca mahkum olmus, son mahkumiyetinde bir agacin ustuna tirmanip tuneyerek unlu "nur risalelerini" yazan kisi, bir meczup. Hocasi boyle olan kisinin Islamiyete ve dine hizmeti ne olabilir, once bunun ortaya konulmasi gerekir. Islamiyette, Allah, kullarina "sahdamari kadar yakin"ken, araya sekreterlik iddiasinda bulunan birtakim sapkinlari koymanin dinle ne olcude bagdastiginin cevabinin da verilmesi zorunludur. Dinin esas kaynagi olan Kur'an-i Kerim dururken, kaynagi sozde anlasilir bir bicimde yorumlamak iddiasiyla ve bozuk, hatta igrenclestirilmis bir dille ehliyetsiz bir sapkin tarafindan bir agac tepesinde calakalem yazilmis risalelerin (brosurlerin) ne degeri olabilir ki? Fethullah Gulen, iste bu mektepte, yuzbinlerce kandirilmis Turk insani arasina dahil olarak, omrunun en guzel yillarini heba etmis; taraftarlarinin deyimiyle "kisisel zevklerinden arinmis ve bu ugurda evlenmemistir" bile. Sonra da kendi cemaatini kurdugunu biliyoruz. Ve soylemi ne kadar "hosgorulu" olsa ve "kalplere ilik ilik aksa" da, kokeni bu!.. Sonuçta bir tanim koymak gerekirse, Fethullah Gulen bir tarikat ya da cemaat lideri olarak nasil tanimlanabilir? Tek cumleyle O, Allah ile kullari arasina girmeye calisan bir araci!... O'nun Allah'ini gerçekten sevmesi, gerçekten hosgorulu olmasi, bayragina, milletine devletine baglilikta gercekten samimi olmasi bu sonucu degistirmiyor...
2. TOPLUMSAL VE SIYASAL ACIDAN FETHULLAHCILAR
Demokrasinin ve dolayisiyla siyasal bir rejim olarak Cumhuriyetin ongordugu "ulus" modeli ile cemaatlerin ongordugu "ummet" modeli birbiri ile celisir mi? Gelismis Batili Devletler için bu sorunun cevabi hayir, Turkiye icinse evet!.. Nedenine gelince, ornegin A.B.D.'de -kucukleri hariç- 5000 civarinda tarikat faaliyet gosteriyor. Cesitli Avrupa ulkelerinde ise Kilisenin kendi finans kuruluslari, okullari, hatta Hollanda'da oldugu gibi universiteleri bulunuyor. Ama hiçbir tarikatin siyasal sistemi elegecirmek, kadrolasmak ve rejimi degistirmek gibi bir amaci ya da politikasi yok!... Hristiyanlik Dunyasi, yuzyillar oncesinde kendi icinde gerceklestirdigi kanli egemenlik savasindan sonra dinsel-toplumsal-siyasal uzlasmayi saglamis. Bugun artik boyle sorunlari yok. Ama Turkiye oyle mi? Dinsel yapi, farkli mezhepler hukukunun uygulanir olmasi, yuzyillar boyunca bir ulus-devlet olmamiza engel olmus. Birakin, bu yuzden devlet ve toplum olarak geri kalmamizi, stratejik açidan "yumusak karin bolgemizi" yani en zayif oldugumuz zaaf tarafimizi olusturmus.
Turkiye'de Osmanli Imparatorlugu'ndan bu yana suregelen -gerçek Islamiyet degil- siyasal Islam tehlikesi hicbir zaman da ortadan kalkmamis, her zaman tehdit teskil etmis...Iste, Ataturk'un ilke ve devrimleri, Turk Toplumunu boylesine kisir bir döngünün içinden cikarmayi amaclamis. Cagdas Turk insani, inanc ayrimi ve sorgulamasi yapmaksizin, "ummet" den ulusa, "kul"dan da bireye gecisi hedef almis. Tarihin akisini geriye dondurmenin olanaksizligini bilenler için bu asamadan sonra "cemaat" duzenine donmek, ya da bu duzeni mazur göstermeye calismak, hic suphesiz murtecilikten baska bir sey degil. Konunun bir baska boyutunda ise, basta Ingiltere olmak uzere bazi buyuk devletlerin istihbarat orgutleri, yuzyillar boyu Turkleri hep bu zaaf noktasindan vurabilecek uzman elemanlar yetistirmisler. I. Dunya Savasi ve Milli Mücadele doneminde bize en büyük zarari, Lawrance, Frew, Nowel gibi Islamiyeti çok iyi bilen istihbaratcilar verirler. Ornegin, asil ogrenimi papazlik uzerine olan Mr. Frew, Anadolu'da çok sayida ic ayaklanmanin cikmasina neden olmakla bilinir. Onbinlerce insanimiz, bir Ingiliz istihbaratci-papazi tarafindan kullanildiklarini anlamadan, B.M.M. otoritesine karsi ayaklanarak kendi askerlerini acimadan kursunlarlar, hem de Yunan saldirilari ile esgudumlu olarak. Carlik Rusyasi'nda da Turklerin ezilmesi, somurulmesi ve cahil birakilmasi için din adamlarini kullanan Rus hukumetleri, rejim degistikten, komunizmle birlikte ateizmi-dinsizligi esas aldiktan sonra bile Islamiyeti kullanmaya devam ederler. Nitekim, Serif Manatof, Ziynetullah Nevsirvanof gibi Komintern ajanlari, Eskisehir'de "Yesilordu" orgutunu kurduktan sonra, ilk bildirilerinde, Hz. Omer'in musluman olduktan sonra tum malini fakirlere dagittigi gerekçesiyle ilk buyuk komunist oldugu dogrultusunda deli zirvasi propagandalara girisirler. Asr-i Saadet donemi yani Hz. Peygamberimizin yasadigi doneme donusun ancak komunist olmaktan geçtigini onesuren bu ajan-provakatorlere en buyuk destek de B.M.M. Diyarbakir Milletvekili ve Naksibendi Seyhi olan Seyh Servet Efendiden ve müritlerinden gelir.Kisaca Türk toplumunun büyük çogunlugunu olusturan saf, temiz ama cahil kesim, yuzyillar boyu kendilerini Allah'a yakinlastirdiklarina inandiklari guzel soylemlere inanmislar; ardinda kimlerin oldugunu arastirmadan bu tur kiskirtmalara kapilmislardi. Mezhep ve tarikat farkliliklari ugruna kendi soydas ve dindaslarini bogazlayabilmisler, kendi devletine karsi silah cekebilmislerdi. Maalesef 21. Yuzyila girerken, Turkiye'de ilkokuldan itibaren devlete karsi kosullandirilmis, militanlastirilmis çok sayida universite ögrencisi, esnafi, sanayicisi, politikacisi ve burokrati ile bir kesim, toplumu ortaçag karanliklarina goturmenin, kendi devletini gucsuz dusurmenin hatta yikmanin kavgasini verebiliyor. Arkalarindaki guc, Ingiltere mi, A.B.D. mi, Rusya mi, Suudi Arabistan mi, Libya mi, Iran mi?!. Hiçbiri bunu arastirma geregini bile duymuyor...Türkiye'deki tarikat gruplari ve radikal Islamci gruplarla, onlara destek veren dis baglantilarini birlikte degerlendirmek, dolayisiyla Fethullahcilari da bu baglamda degerlendirmek gerekiyor.
(NECIP HABLEMITOGLU'NU SAYGI VE RAHMETLE ANIYORUZ)