Fetullah Gülen’in Atatürk Düşmanlığı

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Heee ya hemen Anayasa Mahkemesine bi dava açın hatta gitmeye bile gerek yok İPTAL yaz 0606 ya gönder chp ve ekibi tarafından kapatılması veya iptal edilmesini istedigin konuyu seç hemen kapatsınlar.Hatta yalıçınkaya ve ekibinin fotosu da hediye olsun.
 
Heee ya hemen Anayasa Mahkemesine bi dava açın hatta gitmeye bile gerek yok İPTAL yaz 0606 ya gönder chp ve ekibi tarafından kapatılması veya iptal edilmesini istedigin konuyu seç hemen kapatsınlar.Hatta yalıçınkaya ve ekibinin fotosu da hediye olsun.

süpersin bilader ya aslında bu çok iyi fikir o kadar prosedürden kurtulurlar oturdukları yerden ülkeyi yönetirler
 
Atatürk düşmanlığı

1. Dr. Rıza Nur: Kurtuluş Savaşı’nda I.TBMM’de milletvekili olan, daha sonra İsmet Paşa’nın başkanlığındaki Lozan heyetinde yer alan Dr. Rıza Nur, 1927’de Atatürk’ün Nutuk’ta kendisini eleştirmesine tepki duyarak, yazdığı eserlerde, özellikle “Hayat ve Hatıratım” adlı 1000 sayfalık eserde, Atatürk’ü küçük göstermeye çalışarak, Atatürk’e ağır hakaretlerde bulunmuştur. Sonraları “ruh hastası” olduğu anlaşılan Rıza Nur’un yalan ve iftiraları uzun süre Atatürk düşmanlarının bir numaralı kaynağı olmuştur

image7BC.JPG
[/IMG]

Dr. Rıza NUR

2. Kazım Karabekir: Kurtuluş Savaş’ında Doğu Cephesi’ndeki katkılarından dolayı tanınan Karabekir, savaş sonrasında Atatürk’ün fazlaca ön plana çıkmasını içine sindiremeyerek ve Atatürk’ün Nutuk’ta ona yönelik ağır eleştirilerine kızarak kaleme sarılacak ve özellikle “İstiklal Harbimiz” adlı eserinde

Atatürk’ü ipe sapa gelmez şekilde eleştirecektir. “Atatürk, dinsiz ve namussuz olmamızı istiyordu!” “Atatürk Kuran’ı Türkçeleştirerek Kuran’ın ilahi mesajını etkisizleştirmek istiyordu!”

gibi akıl dışı eleştirileri uzun süre sorgulanmadan kabul görmüştür. Karabekir, söz konusu eleştirilerinde “Atatürk Kurtuluş Savaşı’na karşıydı; Kurtuluş Savaşı’nı ben başlattım ve yürüttüm!” diyecek kadar ileri gitmiştir.
Karabekir’in Atatürk’e yönelik “temelsiz eleştirileri” uzun yıllar boyunca Atatürk düşmanlarının en önemli refaransı olmuştur.

resimgoster.aspx
[/IMG]
Kazım KARABEKİR

3. Said-i Nursi: Asıl Adı Said-i Kürdi olan ve doğduğu “Nurs Köyünden” dolayı Nursi adını alan Said-i Nursi, (Bu şekilde Kuran’daki Nur süresinde benden bahsediliyor diyecekti!) bir İslam alimidir. Meşrutiyet yıllarında “Osmanlı nasıl kurtulur?” sorusuna yanıt arayan din adamlarından biriydi. Çok sayıda dinsel içerikli esere imza atan Nursi, Meşrutiyet yıllarında Padişahçı-dinci Volkan Gazetesi’nin kurucularından biriydi. Said-i Nursi, İngilizler için çalışan bir Nakşibendi’di olan ve zamanına göre çağdaş İslamcı yazılarıyla tanınan Derviş Vahdeti’yle birlikte Volkan Gazetesi dışında bir de İttihad-i Muhammed-i Cemiyeti’ni kurmuştu. Said-i Nursi ve Derviş Vahdeti Volkan’daki yazılarıyla softaları ve alaylı askerleri kışkırtmışlar ve 1909 yılında Meşrutiyet rejimine karşı “gerici” 31 Mart İsyanı’nın patlak vermesinde etkili olmuşlardı.(Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, İş Bankası Yay, İst 2007, s.60)



İşte Meşrutiyet yıllarının “kışkırtıcılarından” Said-i Nursi, Kurtuluş Savaşı yıllarında da Mustafa Kemal’in din temelli olmayan “çağdaş bir devlet kuracağını” anlayarak Kurtuluş Hareketi’ne uzak kalmayı tercih etmiştir. Ayrıca Atatürk’ün de, “fazlaca tutucu” görüşlerinden dolayı Nursi’yi istemediği açıktır.

Said-i Nursi, laik ve çağdaş bir devlet kurarak şeriat devletine son veren Atatürk’e çok ağır ifadelerle saldırmıştır.

Nursi’ye göre Atatürk “ahir zamanda gelecek olan deccaldir, süfyandır.” Nurculara göre de “Cumhuriyet kefere düzendir.”


6360.jpg

Said-i NURSİ (KÜRDİ)

Özellikle 1980’lerden sonra Fethullah Gülen önderliğinde büyük bir hızla büyüyen NURCU HAREKET, Said-i Nursi’nin kitaplarını refarans olarak almıştır. Nursi’nin risalelerini okuyan genç nesillerin Atatürk’e düşman olmaları gecikmemiştir.

bca44ffb341d86ceba6f938219468cee.jpg
[/IMG]
Atatürk düşmanlığının yakın tarihli aktörleri sözüm ona bazı “aydınlardır.” Sağda ve solda konuşlanan (konuşlandırılan) bu aydınlar(!) meydanı da boş bularak Atatürk düşmanlığını körüklemişlerdir.

Bu aydınların özellikle “dini kullanan kesimde” (dinci kesim), sürekli yeni bir devrimden söz eden Marksist- Leninist kesimde, Kürt bölücülüğü yapan kesimde ve 80’lerden sonra İkinci Cumhuriyetçi diye adlandırılan kesimde konuşlandıkları görülmektedir.

İdris Küçükömer, İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, Kadir Mısırlıoğlu, Mustafa Müftüoğlu, Abdurrahman Dilipak, Hasan Hüseyin Ceylan, Mehmet Altan bu aydınlar arasında gösterilebilir.

Tabii, özellikle 1950′den sonraki "karşı devrimci" siyasileri de unutmamak gerekir…

Atatürk düşmanlığında, bu aydınlardan özellikle İdris Küçükömer, Fikret Başkaya gibi sol ve Kürtçü aydınlarla, Kadir Mısırlıoğlu ve Abdurrahman Dilipak gibi “dinci” (dini kullanan) aydınlar çok önemli bir rol oynamışlardır. Örneğin, Fikret Başkaya’nın “Paradigma’nın İflası” Kadir Mısırlıoğlu’nun “Lozan Zafer mi Hezimet mi” adlı çalışması ve Abdurrahman Dilipak’ın “bizi nasıl katlettiler” cümleleriyle süslü, kaynaksız kitapları, Atatürk düşmanlarının en çok başvurduğu kaynaklardandır.

Fakat her şeye rağmen 1980’den sonra laik ve çağdaş cumhuriyetten yana gerçek bilim insanlarının arşiv çalışmaları sonucunda Atatürk hakkındaki pek çok gerçek belgelerle gün ışığına çıkmıştır. Böylece Atatürk istismarcıları, yavaş yavaş ortadan kaybolmuştur.

1990’lardan sonra Atatürk’e yönelik olumsuz yargılar, ağır eleştiriler içeren kitapların sayısında büyük azalma görülmüştür. Gerçekler gün ışığına çıktıkça “aydın yalanları” azalmıştır.

Sinan MEYDAN
 
bilmedğiniz seyleri atıp tutuyorsunuz asıl bu ülkede karısıklıga sebebiyet veren sen ve senin gibiler o yüzden toparlanamıyoruz..biraz halimize şükretsek söyle ülkemize iyilikleri dokunacak birilerini secsek varya süper bi ülke olur f.gülen'i en azından bir Türk oldugu için sevin ya da saygı duyun birbirimiz saygı duyarsak sevgi gösterirsek ancak kalkınırz..

sen bir yorum yapmadan once bir kitap oku boylece ogrenmiş olursun

fethullah gulen gibi Atatürk düşmanı takiyeci gerici tarikatçı yalancı bir adamı sevmem için hiç bir neden yok. o yüzden dert etme, rahat ol.

bilgisiz yorumlarından sıkıldım, hiç bir bilgi içermeyen mesajlarında sadece " başbakan bilir, ne varmış bunda, halimize şükredelim, durmak yok yola devam"

gibi reklam kokan ve slogan sozler var.

insanın aklına gelmiyor degil hani, bir insan hiç mi bu olayları gormez hiç mi ülkenin her anlamda ozellikle de ekonomik anlamda ucuruma suruklendigini yoksa bunları gormemesi icin birileri birtakım seylerle gozlerini acmasını mı engelliyor.

iyi forumlar
 
Niye Atatürk Allah mı? Atatürk'ün sevk kader etme gücü mü var?

Hangi anlamda söylediğimi sende biliyosun oda biliyo konuyu bulandırma.

Hatta Atatürk olmasaydı sende bende olmazdık yalan mı ?

Sende bende olmazdı derken yine anlama derecene göre anlatayım.Yine sende bende olurduk ama bi gavur çocuğu olurduk müslümanda doğmazdık pislik içinde yaşardık.Şimdi anlamadıysan yapabileceğim bişey yok.

yanına gidip gördün mü burdan iftira atmak kolay, ahkam kesmek hepsi cok kolay işler yasamayan bilmez..

Kitap okursan sende anlarsın bişeyi öğrenmen için illa gidip görmen gerekmez.
Şimdi dersin nerden biliyon gerekir.

O zaman bana Kurtuluş Savaşı yalandı de.
 
Kurtuluş Savaşımızın kahramanlarına “kahpe” diyen zihniyet

Kurtuluş Savaşımızın kahramanlarına “kahpe” diyen zihniyete daha ne kadar katlanılacak?


Sadık Albayrak, Tayyip’in İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde danışmanlığını yapmış, belediye şirketi olan Kültür A.Ş’nin başına getirilmişti. Arkadaşlıkları Milli Türk Talebe Birliğine dayanıyor, Tayyip onun için “Benim idolüm” diyordu.

Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde dünürü olan ve Yeni Şafak Gazetesi yazarlığı da yapan Sadık Albayrak, “Şeyhülislam Mustafa Sabri” adlı kitabında Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kahramanları hakkında işgal kuvvetleri ile aynı dili konuşuyordu;

“…İki paralık Mustafa Kemal kuvvetinin baskısına boyun eğerek İngilizlerin, Fransızların ve sair devletlerin İstanbul’dan çekilip gitmelerini ancak Kemalistlerin idam ettiği Türk aklı kabul edebilir…”

Potamyalı Tayyip’in Danışmanlarından ve hatta kızını verdiği dünürü AKP’li Sadık Albayrak kitabında Türkleri “Cibilliyetsiz ve Milliyetsiz” olarak tanımlıyor ülkeyi yönetenlerin kimliği hakkında ipuçları veriyordu.

“.. Mustafa Kemal’in ve Ankara Hükümetinin kahpeliklerini, sahtekârlıklarını şu ufacık mukaddimeye (önsöz) sığdıracak değilim. Demek isterim ki, bu şekil değiştirmeleri, bu zıtlıkları işleyebilmek için insan utanmamazlıkta da kahraman olmalıdır. Hele dinsizlik olmadan haksızlığın, hayasızlığın bu derecesi tasavvur olunamaz..”

Aynı Sadık Albayrak, “Hilafet Ve Halifesiz Müslümanlar” adlı kitabının 131 ve 132. sayfalarında; Halifeli şeriat devletine olan özlemlerini anlatıyor, kurtuluşun halifeli şeriat devletinde olduğunu vurguluyordu:

“…Bu esaslar ışığında düşünülürse Müslümanların birliği, iktisadi ve içtimâi hayatlarının tanzimi şeriat yönünden sağlanmadığı devirlerde, Müslümanların bir halifeye ihtiyaçları vardır.

Dünyada bir buçuk milyara varan Müslümanların, uydurma hudutlarla ayrılıp beşeri sistemlerin esaretinde yaşayıp devam etmeleri fikren cahiliyet devrini daha tamamlamadıklarını gösterir.

Müslümanı, oturduğu hiçbir topraktaki idare tatmin edemediğine ve çoğu yerde laik-kapitalist, sosyalist ve kavmiyetçi sultalar hâkimiyet tesis ettiğine göre XX. asrın başından itibaren halifeli cemiyet-ümmet haline gelmeleri İslam şeriatının ana esaslarından biri ve en önde gelenidir.

Batıl sistemleri yıkmak, Müslümanlarca yaşamak ancak İslam’ın devlet yapısını teşkil eden halifeli şeriat devletine adım atmakla olur.

Ehl-i Sünnet Müslümanlarının önderi durumunda bulunan âlimlerin, Müslümanların cahiliyet ölümünden kurtulmaları için gösterecekleri bir başka yol yoktur…”

Yunan Turizm Bakanı ile Sirtaki oynadığı Sisam Adası’na giderken, “Kurtuluş bayramı, kafayı çekme günü” diyen, AKP’li Kültür Bakanı Atilla Koç, Aydın’ın Yunan işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 7 Eylül 2006 yılında “Yabancı işgal etti diye kutlama olmaz” diyebiliyor, kimlerle hangi kulvarlarda yürüdüğünü gösteriyordu.

Tayyip’in dünürü olan Sadık Albayrak‘ın kitabında Kurtuluş Savaşı kahramanlarına nasıl hakaretler yağdırılıp, 1923 Türkiye’si hedef alınıyorsa, Fetullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen “Sızıntı” dergisinin yazarlarından Nihat Dağlı, yine aynı grup tarafından çıkarılan “Bu Kavga Kimin” adlı kitabında, yok etmek istedikleri hedeflerinin 1923 yılında kurulan “Cumhuriyet” olduğunu, hilafet ve şeriat özlemlerini açık bir şekilde ifade ediyordu. Bu kitaptan alıntılara geçmeden önce Gülen’in talebelerinden Şemsettin Nuri‘nin “Kırık Tayflar” adlı kitabından “Sızıntı” ile ilgili bilgileri ilk ağızdan,

Fetullah Gülen’den izleyelim:

“…Bu mevkute, neşrettiğin (hitap Bediüzzaman Hazretlerinedir) ışığa tercüman olma mülahazasıyla yola çıktı. Varılacak yer uzak, yollar da tekin değildi. Cinler, ifritlerle beraber taarruza geçti…”

Gülen, Kürt Said’in sözde yaydığı ışığa tercüman olma amacıyla yani tamamen onun fikirleri doğrultusunda “Sızıntı” dergisini çıkardıklarını söylüyor, şunları da ilave ediyordu:

“Sızıntının ilk onbir senesinde 132 sayı risalelerden sadeleştirilerek yapılan iktibaslar vardır. Bir yönüyle bu iktibaslar Sızıntının çıkış gayesine denk ölçüde önemlidir. Bazı çevreler Risalelerin sadeleştirilmesine sıcak bakmazlar ve bunu tenkit malzemesi olarak kullanırlar…”

Gülen ve talebesi Şemsettin’e göre, Sızıntı; İslam devletinin yeniden kuruluşunun destanı:

“Birinci cihan harbiyle batıp giden İslam Devleti, zamanın ana rahminde yepyeni bir tarihi doğuşa hazırlanıyor. Ne muhteşem bir doğuştur bu, nefsin ve şeytanın radyasyon sızıntılarına mukabil, ruhun ışık sızıntıları, kutlu tayflar halinde toplanıp kalplerde yoğunlaşarak hidayet lazerleri halinde küfrün, karanlığın urlarını, kanserlerini kuruta kuruta geliyor. Nefs kışının inkâr kefenlerini yırtıp, ruhun bahar filizlerini vere vere ilerliyor. İşte sızıntı’da böyle bir gelişin destanı sunuluyor.”

Sızıntı dergisinin yazarlarından ve bu cemaatın bir üyesi olan Nihat Dağlı, “Bu Kavga Kimin” adlı kitabında Cumhuriyet dönemini, 1923 kimliğini şiddetle red ederek, zorla şapka giydirildiğini, harf devrimleri ile insanların cahil bırakıldığını iddia ediyor, adeta kinini kusuyor, o da Gülen ve Kürt Said’i göklere çıkarıyordu.

“Cumhuriyet döneminde İslamla barışık olmayan yeni sistem, batıda olduğu gibi doğuda da var olan bütün İslami müessese ve Müslüman şahsiyetleri hedef almıştı. Latin harflerinin kabulü ile başlayan yeni vetirede medreseler illegalliğe itiliyordu. Oysa medrese, doğuda hayatla eş anlamlıydı. Medresesiz bir doğu düşünülemezdi. Yeni anlayışın estirdiği yabancılaşmanın tesirini, ancak medreseler kırabiliyordu. Latin harflerinin kabulü medreselerin dokusunu koparıyordu. Bölgedeki huzursuzluğun ortaya çıkışını hazırlayan sebeplerden birisi de bu olsa gerek. Zira, bölgenin tümüne yayılmış bir hayat dokusunun koparılması bahis mevzuydu….”

Sızıntı ailesinin de üyesi olan Nurcu yazar, kitabın 22. sayfasında Cumhuriyet rejimine olan düşmanlığını iftiraları ile sergiliyordu:

“… 1923 hareketi modernizmi esas alan bir hareketti. Maziye kin duyuyordu. Dinden arındırılmış bir vetire başlatıyordu. Bu vetirede din, referans alınmıyor ve fırsat nispetinde hayattan kovuluyordu. Kıble, modernizmi din derecesinde kabullenen batı olmuştu. Batılı değerlerle yeni bir insan şekillendirmek suretiyle, yeni bir toplum öngörülüyor ve dini kurumlar üst değer olmaktan çıkarılıyordu. Bu süreçte, bütün müesseseler batılı değerler perspektifinde tanımlandı ve bunun ışığında faaliyet sahaları belirlendi.”

Kitabın 39. sayfasında ise halifeliğin kaldırılmasının, tekke ve zaviyelerin kapatılmasının, harf devriminin yapılmasının, geçmişle bağın kopartılması olarak tanımlanıyordu:

“Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki söylem ise, İslam’a karşı konulan radikal bir çıkıştı. Halifeliğin kaldırılması, medrese ve tekkelerin kapatılması, sosyal hayatta yeni düzenlemelere gidilmesi, harf devrimi yapılarak geçmişle olan bağın kopartılması vs…. Bütün bunlar Osmanlının şahsında ‘İslam’a hayır’ın ifadesiydi…

Bu bir tenakuzdu, Kuvay-ı Milliye ruhuyla ters düşmekti. Zira kurtuluş savaşında, batılı değerlerin saldırısından hareketle İslami değerlerin savunulması gerektiği öne sürülerek, insanların yardımı isteniyordu. Ancak 1923′ten sonra, batılı değerlerin savunulması ve yerleşilmesi adına İslam kapı dışarı edilmişti. Eğer dini sömürü gibi bir anlayıştan bahsedilirse ilk sömürü cumhuriyetin o yıllarında yapılmıştır…

… Millet huzursuzdu ve Ankara’ya kırgındı. Soğukluklar başlamıştı. İsyanların oluşumunu sağlayan bir zemin ortaya çıkmıştı. Bu acınası bir durumdu. O güne dek ehl-i salib’e duyulan kinler, ifade edilmese bile yeni oluşuma yönelmeye başlamıştı. Ankara ise, ihtimal dâhilinde olan bu gelişmelere mani olmak için yeni düzenlemelere gidiyordu. Provoke hadiseler bahane edilerek yurt sathında İstiklal Mahkemeleri kuruluyordu. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın bir uygulaması olan bu mahkemeler, hukuki hiçbir dayanağa dayanmıyor; sadece sindirme, korkutma ve olası bir hareketin sahiplerine gözdağı verme düşüncesiyle hareket ediyorlardı…”

Gülen’in Sızıntı dergisinin yazarı, İngilizlerin çıkarlarına hizmet için kiralanan insanların çıkardıkları ve ayrı bir kürt devleti kurma bahanesi ile yapılan isyanları savunuyor, bu isyanları 1923 kimliğine bir başk
aldırış olarak vurguluyordu:

“Eğer o dönemde isyanların varlığından söz ediliyorsa, bunun en büyük sebebi, yeni oluşumun savuna geldiği ve dayattığı yeni kimliktir. Bu kimliğe, ciddi bir itiraz vardı. Bu ülkenin mümin insanları, dipçikle şapka giymeyi, Kur’an’ın bir suç unsuru olarak telakki edilmesini hak etmediklerini düşünüyorlardı. Bu bir zulümdü…

Olan isyanlar, ifade edildiği gibi başka sebepleri olmakla birlikte ağırlıklı olarak dine gelen saldırılar sebebiyle ortaya çıkmıştı. Mesela Şeyh Said hadisesi bunlardan biridir. Her ne kadar resmi ideoloji bu isyanı farklı tanımlasa da Şeyh Said hadisesi, yeni kimliğe olan bir itirazdır, dini karşısına alan laik yapılı Cumhuriyet idaresine karşı Osmanlı idaresini talep etmeyi ifade etmişti…”

Nurcu yazar, Kürt Said’in bir öldüğünü ancak bin olarak dirildiğini de iddia ediyor, devletin Said’i sürekli olarak rahatsız ettiği görüşünü savunuyordu:

”…Vazifeli insanlar vazifelerini yaparlar. Allah dilemedikçe hiçbir güç onları vazifelerinden alıkoyamaz. Bediüzzaman Hazretleri de bir hizmet sistematiğinin dellalıydı. O vazifesini bitirecekti. Bu sebeple 1960′a kadar 1923 zihniyetinin takibatından kurtulamayacaktı. Koskoca bir devlet, ailesi dahi olmayan, insanlara hak ve hakikati ulaştırmaktan öte bir gayeyi gütmeyen Bediüzzamanı sekerat anında bile rahatsız etmekten çekinmeyecekti. Ve Said bir olarak Rahman’a kavuşacak, ancak Anadolu’nun bağrında bin olarak dirilecekti. Eserleri belde belde dolaşacak, dillere çevrilecek, inkar düşüncesi onların ışığında boğulacak ve milyonlar imanın kutlu iklimiyle buluşacaktı….”

“Dış tehlikelere karşı kurulan, ona göre yapılandırılan ordu, Cumhuriyetle birlikte devrimlerin bekçiliği rolüne de girmişti. Böylece oluşturmaya çalışılan yeni devletle yeni kimlik, ‘birlik ve bütünlük’ ordunun teminatı ile sağlanmış oluyordu” şeklinde alıntı yapılan kitapta, Nurcuların Türk Silahlı Kuvvetleri hakkındaki düşünceleri de açığa çıkıyordu:

“Birlik ve bütünlük sağlanmış mıydı yoksa öyle mi görünüyordu? Öyle göründüğü kanaatındayım. Çünkü birlik ve bütünlük’ gönülde, yani dipçik ve silahın uzanamadığı sevgi ikliminde kurulur. Oysa söz konusu olan ne sevgiydi ne de birbirini anlama esası üzerinde bir araya gelmeydi. Zora dayanılarak yapılan inkılaplar yine zora dayanılarak korunuyordu ve bugün de korunmaya devam ediliyor…“

Fetullah Gülen’in redaktörlüğünü yaptığı Nil yayınlarından Mehmet Kafkas adına çıkan “Geçmişi Bilmek” adlı kitapta, 31 Mart isyanlarını bastıran Atatürk’ün Kurmay Başkanı olduğu ordu için; “Haçlı Ordusu” ifadesi kullanılıyor, “başıbozukların ve serserilerin katıldığı ordu”… Hatta, “adları kötüye çıkmış Bulgar ve Rum gönüllülerini barındıran ordu” tanımlaması yapılıyordu.

Yine aynı kitabın 161. sayfasında,

“Yıldız Sarayını yağmalayan, İstanbul’a girer girmez yolda rastladıkları alim ve salih kişileri öldürmeye başlayan, her türlü zulüm ve zorbalık yapan hareket ordusunun subayları arasında Atatürk, Rauf Orbay, Ali Fethi Okyar, İsmet İnönü de bulunuyordu…” deniyordu.

Tüm bu oluşumlar ve hareketler Laik Demokratik Cumhuriyet’in engin hoşgörüsü altında gelişiyor, dallanıp budaklanıyordu. Tabi ki nereye kadar?..

KAYNAK:Ergün Poyraz’ın “Musa’nın Çocukları” adlı eserinden alınmıştır.
getimageV2.asp
 
Fettuhlah Gülen istediği kadar okul açsın İstiklal Marşını okutsun öğrencilerini aydın bi yolda okutmadıkça kendi çıkarları doğrultusunda öğrencilerini gerici bir yöne veriyorsa o adam değil zat olmak benim elimin kiri olamaz...
 
Devamlı soyledim yine soylum ya suçlama yapan arkadaşlar bir taneniz belgeli bir suçlama yapsın varsayımlar olayları kişisel yorumlamalar üzerine suçlamalarda bulunuyonuz hatta iftira atıyonuz bir belge gosterin bak tekrar diyim anlamıyosunuz çünkü BELGE ....yeterli gelmezse yine soylerim tamam...
 
Herkez kafasından atıyo demi kitap yazarları yaşanmış olayın hepsi boş dimi.Konu açıldığından beri gösterilmiş olan kitapları oku kanıt sana.
 
Herkez kafasından atıyo demi kitap yazarları yaşanmış olayın hepsi boş dimi.Konu açıldığından beri gösterilmiş olan kitapları oku kanıt sana.

bunun aksini soyleyen kitaplarda var hatta topa tuttuğunuz f.gülenin gerçkten iyi bir insan olduğunu soyleyen (ülke çapında bilinen insanlarca)video da var ee nolcak şimdi al benimkide kanıt...
 
saçma saçma başLıkLar açıyorsun..
madem böyLe bişiden çekiniyordu,şimdi dünyanın dört bir yanından neden okuLLarı var??
 
Kendi kuruntunuz "karqta".. Ne kadar başarılı olduklarını dünyanın her tarafında gösteriyorlar.Tee Afrakanın en ücra köşelerinde Türkiyenin yerini dahi bilmeyen zenci insanlara Türkiyenin ne olduğunu anlatan Türkçeyi öğreten o kişilerin yani senin tabirinle fetoşcular bu msiyonuda üstlenmişsin. Senin ağababaların Türkiyenin gündemini asılsız işlerle meşgul ederken o adamlar orada ailerinden binlerce kilometre uzakta vatanına hasret duyuyorlar. Madem çok ilericisiniz madem onlar geri kafalılar yiyorsa aileni bırakıta git oralara Türkçeyi öğret. Ama nerede sizde o milliyetçilik sadece lafta icraatt lazım bize .... Daha bir kaç gün önce Türkçe olimpiyatları yapıldı onlar tafafından ama sizin o sıralarda başka işleriniz vardı.

karqta madem böle saçma bir konu açtın sorularıma cevap ver susma:eek:
 
Cumhuriyet Düşmanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Makamı

Cumhuriyet Düşmanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Makamı

Fetullah Gülen Cemaatinin Hedefi Türk’ün Millî Varlığını Yok Etmektir. Özellikle “ulusal” varlığa düşman, İslam maskesi takmış kişiler hangi ittifak için bir arada bulunuyorlar? Neden “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” yerine “Anadolu Cumhuriyeti” kurmak isteyenler bunların makamlarında ağırlanıyor? Neden bölücü terör örgütüne destek veren DTP’nin paraleli doğrultusunda “Kürt Sorunu”ndan bahsediyorlar? Bunların ortak hedefi ne? Türkiye’yi ABD’nin hizmetinde bir İslam devleti yapmak mı?

Türk Milletine yönelik kinlerini “İslam tacirliği” yaparak kusan yapının ana hedefi Cumhuriyetimizi yıkmaktır. Çünkü Cumhuriyetimizin temeli Türk devrimine dayanır. Türk Devrimi bütün yönleriyle incelendiğinde Türk’ün milli varlığına-özüne dönüş demektir. Atatürk, Türk milletine Türklüğünü yeniden iade eden dahi önderdir. Büyük Türk milleti, Atatürk’ün gerçekleştirdiği Türk Devrimi ile millet olmanın yüksek şuuruna varmış bu şuurla yeniden ayağa kalkmıştır. Atatürk maziyi bu prensiple tasfiye etti, yeniliği bu prensiple getirdi. Bütün Türk ihtilali bütün eserleriyle bu prensibe dayanıyor.

İşte Cumhuriyet düşmanlığının ana sebebi Türklüğe has bir devrim olmasıdır. Cumhuriyet düşmanı yapılanmaların hepsinin genel hedefi Türklüğümüzdür ve her adımlarını ulusal olan ne varsa yok etmek için atarlar. Ulusal yerine küresel kanunlarını meşrulaştırmak ve yerleştirmek gayretiyle olabilecek her yolu denerler. “Ümmetçilik hayali” kuranlar ise zaten küresel güçlere hizmet etmektedirler.

Gayri Türk, gayri milli ve Türk’e düşman unsurların yürüttüğü bu oluşum, hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin yeni bir yüz ve çehre ile mevcut iktidarların içerisinde yer almakta Cumhuriyeti tasfiye planını uygulanmaya devam ettirmektedir. Bu nedenle sözde bir demokrasi anlayışı adına Türk’ün adı geçmeyen bir yönetim biçimi hayali kuruyorlar..

İşte bu nedenle Cumhurbaşkanlığı makamı ele geçirilmeye çalışılıyor.

Hatta bu oyunda bile mazlum Türk çocukları kullanılmakta Türkmenlerin Yörüklerin yoğun olduğu yörelere özel imkânlar akıtılarak Işık evleri ve kolejleri ile Türk evlatlarının kafalarına fanuslar geçirilmekte “Ben Türk’üm bu ülkenin asıl sahibiyim. Cihan devleti kurmuş bir milletin şerefli bir evladıyım” demesi gereken evlatlarımız “Hoca efendim bilir, Türküm demek günahtır” demektedirler.

Çıkardığı isyanla Musul vilayetini kaybetmemize sebep olan Şeyh Sait “Bir Türk’ü öldürmek 70 gâvuru öldürmekten daha evladır” demişti. “Ey Asuriler ve Kıyyaniler zamanında pişdar kahraman askerler olan Arslan Kürtler 500 yıldır yattınız uyanınız artık sabahtır” diyen Said-i Kürdi Efendi, hasta yatağında bile “Ben biraderi azamım, erkemim. Şeyh Sait Efendi’nin öcünü alacağım demiştim, aldım” demiştir.

Nasıl almıştır?

Doğuda Kürt vatandaşlarımızı kışkırtarak, Batı’da ise Türk çocuklarını Atatürkçülük şuurundan uzaklaştırarak! Bu gün bu oyun, Fetullah Hoca ile devam etmektedir.

Said-i Kürdi (namı diğer Said-i Nursi), o günlerde dünyanın Emperyal gücü olan İngilizlerle birlikte hareket ediyordu. Fetullah Hoca Efendi bu gün Amerika ile birlikte hareket ediyor. Cemaatine “Türkiye’de yönetimi ele geçirmenin yolu Amerika ile işbirliğinden geçer” diyor. Nedense bu işbirlikçi Cemaatleri kullanan güçlerin tamamı Atatürk düşmanı! Fetullah Gülen ve Cemaati ile bu cemaatin yayın organı olan gazeteler nerede gerçek ulusal bir oluşum meydana gelse hemen ona saldırmaktadır. Yapılan gerçek dışı yayınlar ise, “PKK yandaşı gazete ve sitelerde” kullanılmaktadır.

Televizyonlarda “Cemaatin işi” veya “Tarikat bağlantısı” diye adlandırılan Fetullahçı yapının hedefi devleti ele geçirmek ve Türk çocuklarını milli şuurdan yoksun hale getirerek onlardan acımasızca intikam almaktır. Hırant Dink Cinayeti, Danıştay cinayeti, Andıç meselesi veya Örnek Paşa ile ilgili düzmece haberlerde aynı Cemaatçi yapılanmanın eseriydi. Malatya Suikastı’nın arkasında da aynı oluşumlar var!

Nereye baksanız aynı oluşumlarla bağlantılı evler ve bu evlerde eğitilen ve vatanını sevmenin böyle olacağı şeklinde beyni yıkanan gençlerimiz ortaya çıkıyor! Türk çocukları cinayetlerde kullanılıyor. Hem öldürtüyor hem medyada yaygara yaparak vatanseverlik duygu ve düşüncesine saldırıyor ve vatanseverliği suçlu ilan ediyorlar. Nitekim Danıştay Katliamının katili Alparslan Arslan, 12 Ağustos 2006 günü duruşmada Fetullah Gülen’in öz amcazedesi-yeğeni Av. Kemalettin Gülen’in ismini vermiştir. Saldırgan ve ailesi Fetullahçıdır.

Aynı şekilde Hırant Dink suikastının adresinin de emniyet içerisindeki Fetullahçı yapılanmaya dayandığı ortaya çıkmış, gazetelerde bu işin içyüzü ile ilgili birçok haber çıkmıştır. Onlarda her fırsatta bu tür olaylarla ilgili düzmece manşetler atıyorlar ve hep bu yolla TSK’yı yıpratma yöntemini kullanıyorlar.

Bu Türkiye üzerine oynanan bir oyun... Cumhurbaşkanlığı makamı da oyunun bir parçası... Ve bu oyunu oynayan Gülen Cemaati yalnızca bir kukla!

kaynak:http://www.irtica.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1
 
bunun aksini soyleyen kitaplarda var hatta topa tuttuğunuz f.gülenin gerçkten iyi bir insan olduğunu soyleyen (ülke çapında bilinen insanlarca)video da var ee nolcak şimdi al benimkide kanıt...

verdiginiz ornekler farklı, millet sana delil kanıtla adamın neler yaptıgını kimlere hizmet ettigini sunuyor

sen de bunun aksini sadece soyleyen kitapları ve milletin bazılarının sevdigini soyluyorsun.

o kanıtları curutucek ve fethullahı temize cıkarıcak bir sey yok merak etme.

bu vatan bu hainleri unutmayacak
 
verdiginiz ornekler farklı, millet sana delil kanıtla adamın neler yaptıgını kimlere hizmet ettigini sunuyor

sen de bunun aksini sadece soyleyen kitapları ve milletin bazılarının sevdigini soyluyorsun.

o kanıtları curutucek ve fethullahı temize cıkarıcak bir sey yok merak etme.

bu vatan bu hainleri unutmayacak

Benim amacım f.güleni temize çıkarmak yada adına leke sürmek değil zaten yaptığı şeyleri bilen biliyor bilmeyende buraya gelip iftira atıyor benim anlam veremediğim ve karşı olduğum şey bu insanın içinde bulunduğu oluşumun tümüne dil uzatmanız iftira atmanız...biri hata yaptıysa hepsi hatalıdır diyorsunuz ama bir atatürkcü yanlış yaptı ozaman tüm atatürkcüler yanlış insanlardır diyincede susuyorsunuz yada konuyu saptırma diyorsunuz..yani sizin amacnız ne o bile belli değil duymuşsunuz birlerinden birşeyler gelmiş buraya koyoyorsunuz..... siz bu insanlarla bulundunuzmu?neler yapıp yapmadıklarını gordunuzmu?atatürk yada vatan düşmanlığına şahit oldunuzmu?emnim hiç birini yapmadınız...ha şunuda inkar etmicem bu insanların içinde atatürk düşmanı vatan düşmanı olanlarda var ama bunları açığa çıkarmak yapılması gerekndir sizin gibi hepsine iftira atmak değil...
 
Benim amacım f.güleni temize çıkarmak yada adına leke sürmek değil zaten yaptığı şeyleri bilen biliyor bilmeyende buraya gelip iftira atıyor benim anlam veremediğim ve karşı olduğum şey bu insanın içinde bulunduğu oluşumun tümüne dil uzatmanız iftira atmanız...biri hata yaptıysa hepsi hatalıdır diyorsunuz ama bir atatürkcü yanlış yaptı ozaman tüm atatürkcüler yanlış insanlardır diyincede susuyorsunuz yada konuyu saptırma diyorsunuz..yani sizin amacnız ne o bile belli değil duymuşsunuz birlerinden birşeyler gelmiş buraya koyoyorsunuz..... siz bu insanlarla bulundunuzmu?neler yapıp yapmadıklarını gordunuzmu?atatürk yada vatan düşmanlığına şahit oldunuzmu?emnim hiç birini yapmadınız...ha şunuda inkar etmicem bu insanların içinde atatürk düşmanı vatan düşmanı olanlarda var ama bunları açığa çıkarmak yapılması gerekndir sizin gibi hepsine iftira atmak değil...

fethullahcıların cogu kandırılmıs saf gencler, ben onları kandıranlara onların temiz inanc duygularıyla oynayıp kendileri icin robot yapanlara bunları diyorum.
 
fethullahcıların cogu kandırılmıs saf gencler, ben onları kandıranlara onların temiz inanc duygularıyla oynayıp kendileri icin robot yapanlara bunları diyorum.

kandırılmak!!!!yapma arkadaşım ya bu insanların içinde tüm dünya çapında gençler var hepsimi kandırıldı..eğer kandırılmış olsa bu insanların davasını anlamamış olsa bunca hakarete bunca iftiraya nasıl goğüs gericek....siz kandırıldığına inanıyorsunuz ama gerçek bu değil...ha şunuda inkar etmim kafasında belli bir düşünce sistemi olmayan insanlar üniverstede bu insanların olayı anlatması sonucunda bu düşünceyi benimseyip bunlara katılıyor sen buna kandırılma diyorsan atatürkcü düşünceye katılanlarda kandırılmış demektir...
 
Kendi kuruntunuz "karqta".. Ne kadar başarılı olduklarını dünyanın her tarafında gösteriyorlar.Tee Afrakanın en ücra köşelerinde Türkiyenin yerini dahi bilmeyen zenci insanlara Türkiyenin ne olduğunu anlatan Türkçeyi öğreten o kişilerin yani senin tabirinle fetoşcular bu msiyonuda üstlenmişsin. Senin ağababaların Türkiyenin gündemini asılsız işlerle meşgul ederken o adamlar orada ailerinden binlerce kilometre uzakta vatanına hasret duyuyorlar. Madem çok ilericisiniz madem onlar geri kafalılar yiyorsa aileni bırakıta git oralara Türkçeyi öğret. Ama nerede sizde o milliyetçilik sadece lafta icraatt lazım bize .... Daha bir kaç gün önce Türkçe olimpiyatları yapıldı onlar tafafından ama sizin o sıralarda başka işleriniz vardı.

karqta madem böle saçma bir konu açtın sorularıma cevap ver susma:eek:

cnku ordaki kucuk milletlerdede icten cokertmek kendine adam yetistirmek ulkeyi yonetimi icin adam yatistiriolar hemde dinini deistiriolar abd bunu bu ulkelere daha cabuk ulasmak icin yapıo bunun icinde guleni desteklio
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst