Fethullah Gülen'e Dokunan Bir Savcı Daha Derin Cemaatin Hedefi Oldu

  • Konbuyu başlatan WoLF
  • Başlangıç tarihi
W

WoLF

Guest
fethullah-gulene-dokunan-bir-savci-daha-derin-cemaatin-hedefi-oldu-2109101200_l.jpg


Sol Haber sitesinde Fethullah Gülen'e dokunduktan sonra hakkında soruşturma başlatılan Savcı Salim Demirci'nin başına gelenleri anlatan bir haber yer aldı.

İşte o haber:

Bir İlhan Cihaner vakası daha yaşanıyor. “Rahşan affı”yla kurtulan Gülen hakkındaki beraat kararının iptalini isteyen savcı Salim Demirci, önceki örneklerde görülen sürecin benzerini yaşıyor.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in başına gelenler, artık geniş kesimler tarafından biliniyor. Erzincan’da Gülen ve diğer cemaatler hakkında soruşturma başlatan Cihaner, Ergenekon davasıyla bağlantılandırılıp usulsüz bir süreç sonunda uzun süre hapiste tutulmuş, hakkında geniş bir karalama kampanyası yürütülmüştü.
Ancak Cihaner’in açtığı soruşturma, Gülen hakkındaki ilk önemli dava değildi. Daha önce eski Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı Nuh Mete Yüksel, Gülen hakkında dava açmıştı. Yüksel iddianamesinde Fethullah Gülen’i “laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak”la suçladı. Gülen’in 10 yıla kadar hapsini istiyordu.
Davanın ardından Nuh Mete Yüksel’in özel hayatına dair bir kaset ortaya çıktı. Yüksel HSYK tarafından DGM savcılığından alındı, dolayısıyla Gülen davasından çekildi.
Bundan sonrasını, gazeteci Hüseyin Özalp ayrıntılı bir şekilde kaleme aldı. Uzun yıllar TGRT, NTV kanallarında ve Sabah gazetesinde çalışan Özalp, 94’ten bu yana Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi ve AKP’nin faaliyetlerini izliyor. Özalp’in, yargıya dönük baskıları anlattığı “Son Kale Kuşatılan Yargı” isimli ilk kitabı piyasaya çıktı.
Yüksel’in çekildiği dava, 2003 yılında savcı Salim Demirci’ye verildi. Gülen’in yargılandığı dava da “Rahşan affı” kapsamına girmişti. Kesin hükme bağlanması ertelenmişti. Ancak Gülen’in avukatları, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki değişiklik üzerine yeniden yargılanma talebinde bulundular ve beraat talep ettiler. Bunun üzerine Gülen davası yeniden görülmeye başlandı.
2006 yılının başlarında artık davanın sonuna gelinmişti. Avukatlar, mahkemeye Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı ve Gülen’i aklayan bir rapor sundular. Bu Emniyet raporunda cemaatin TMK kapsamında bir örgüt olmadığı, düzeni değiştirme amacı gütmediği savunuluyordu. Avukatlar, Emniyet’in bu raporunu “Bilgi Edinme Yasası” vasıtasıyla elde ettiklerini söylediler.
Davaya yeniden bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Mayıs 2006’da Gülen hakkında oybirliğiyle beraat kararı aldı. Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz, karardan önce savcıya görüşünü sordu. Savcı Salim Demirci, “beraat talebinin reddini” talep ediyordu. Demirci, Haziran ayında kararı temyiz etti. Demirci, temyiz dilekçesinde Gülen’in savunması alınmadan hüküm kurulmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu söylüyor, Emniyet’in son raporunun ise daha önce sunulan bilgilerle çelişkili olduğunu vurguluyordu.

VE SES KAYDI ÇIKIYOR

Dava süreci devam etti. 2008 Mart ayında Gülen davası, Yargıtay’da son aşamaya geldi. 7 Mart 2008 günü, Demirci’nin bir ses kaydı yayınlanıyor. Kayıtta Demirci, Diyarbakır’daki uygulamalar nedeniyle Başbakan Erdoğan ve Efkan Ala’yı küfürlü sözlerle eleştiriyor.
Ortam dinlemesiyle alındığı açıklanan ses kaydının tarihi ise çok manidâr: 2006 yılının Nisan ve Mayıs ayları. Yani Fethullah Gülen davasının yerel mahkemede karar süreci. Yani, birileri savcı Salim Demirci’nin Gülen’in beraatine itiraz edeceğini anlar anlamaz ortam dinlemesiyle Demirci’yi takibe alıyor. Küfürlü konuşmayı buluyor. İki sene bekliyor, ve tam da Yargıtay karar vereceği sırada piyasaya sürüyor. Zira, kayıtla aynı gün, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin, Gülen’in beraat kararını onadığı haberi, Anadolu Ajansı’na düşüyor.

ADALET BAKANLIĞI'NDAN HUKUKSUZLUK

Demirci’nin ses kaydı, yasal yollardan elde edilmediği için hukuki bir değer taşımıyor. Buna rağmen Adalet Bakanlığı, bu illegal ses kaydına dayanarak savcı Demirci hakkında soruşturma başlattı.
Soruşturma sonucunda Demirci hakkında iddianame hazırlandı. Bu iddianame, Osman Kaçmaz’ın başkanı olduğu Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. Osman Kaçmaz, Başbakan Erdoğan’ın ölen askerlere “kelle” ve Abdullah Öcalan’a “sayın” demesi sebebiyle yargılanmasına karar vermişti. Kaçmaz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de kayıp trilyon davasından yargılanması gerektiği kararı vermiş, Gül için “şüpheli” sıfatı kullanmıştı. Bu iki kararın ardından Kaçmaz hakkında yandaş basında bir karalama kampanyası başlatıldı, Bakanlık hakkında inceleme başlattı, ve Ergenekon soruşturmasına dahil edildi.

SALİM DEMİRCİ'YE DAVA

Elbette savcı Salim Demirci’ye karşı atılan adımlar, hakkında piyasaya sürülen ses kaydıyla sınırlı kalmadı. Demirci hakkında “Zincirleme şekilde görevi ihmal, kül halinde görevi kötüye kullanmak” iddialarıyla suçlamalar yapıldı ve teftiş başlatıldı. Demirci, 2004 ile 2007 yılları arasında toplam 64 dosyayı 3 aydan 4 yıla kadar, bir kısmını ise zamanaşımı süreleri dolana kadar sürüncemede bırakmakla suçlandı. Demirci hakkındaki ihmal suçlamalarından biri de bir uyuşturucu davası içindi.
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Salim Demirci hakkında “soruşturma açılması için yeterli delil bulunduğu” kararına vardı. Demirci, Yargıtay’da yargılanacak.
Mahkemenin kararına başkan Osman Kaçmaz katılmayarak şerh düştü. Kaçmaz, Demirci’ye atfedilen hakaret eylemlerinin tek “delilinin” yasadışı bir delil, bir ses kaydı olduğunu belirtti. Kaçmaz, görevi kötüye kullanma ve ihmal konusunda yasada “kişinin mağduriyeti veya kamu zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlilerinin cezalandırılacağını” hatırlatarak, Demirci’nin durumunda bunların söz konusu olmadığını belirtti.
Şimdi Gülen’i soruşturan bir savcı daha, hakkında açılan davayı bekliyor. Eski örnekler, Demirci’nin kısa süre sonra yandaş basın tarafından topa tutulmaya başlanacağını gösteriyor.

Odatv.com
 
Fetullah müslüman,Akp de demokratik bir parti...Keşke herşey göründüğü gibi olsa.Allah'ım Türk'ü koru!
 
Yasadışı ses kayıtlarını yayınlamaktan yada kayıt yapmaktan En son nezaman birisi ceza aldı?
Her yerde kayıtlar uçuşuyor devlet ne iş yapıyor?
 
Yasadışı ses kayıtlarını yayınlamaktan yada kayıt yapmaktan En son nezaman birisi ceza aldı?
Her yerde kayıtlar uçuşuyor devlet ne iş yapıyor?

başbakan kendisi sölemişti hatırlarsanız,ne demişti ?

cemaatlerime dokunmayın dememişmiydi ?

şimdi bizim de bu konuda devletten bişi beklememiz çok saçma ve mantıksız olur.
 
Size birkaç önemli husus yazacağım. Her Türk evladı düşünsün, araştırsın.

1. Fethullah'ı her Türk tanıyor. Herkes birşeyler yazıyor. Ama Fethullah'ın yayılma haritasını görmüyor. Atatürk, Kurtuluş savaşı öncesi nerelerde kongre yaptıysa, hangi insanları peşine taktıysa, fethullah'ta öncelikle oralardaki insanları ele geçirdi. Köle yaptı. Cumhuriyetten intikam alırcasına. Son kale Samsun vardı. O da gitti.

2. Bambaşka ama çok önemli bir husus. Türkiye'de rekabet kurulu diye bir kurum var. Bir araştırın, bu kurum ne iş yapar? Kime hizmet eder? Kaymak zengin tabakayı korumak üzere kurulmuş bir kurum. Örnek verelim. Çok param var. Her ürün için bir fabrika kurdum. Bu ürünlerimi sadece kendi marketimde millete ucuz satmak istiyorum. Olmaz işte! Rekabet kuruluna şikayet ederler, marketlerim ve fabrikalarım kapanır. Size daha inanılmaz birşey söyliyeyim. Sanayağ markette 80 kuruş. Bakkalda 1 lira. Bakkal şikayet etse, "serbest piyasa" derler. Ama bakkal 65 kuruşa satsa, market şikayet etse, 5.000 lira para cezası yer. Bakkalı kapatırlar. İsterlerse, bakkalın ruhsatını iptal ederler. O zamanlar rekabet kurulu başkanı Aydın Ayaydın idi. Merak ettim, şunu bir araştırayım dedim. Size yukarıda yazdıklarım ne ki? deli olunacak kurallar buldum. Resmen bu kurum kapatilizmin bekçisi.

3. TMSF denen kurum nedir? Kime hizmet eder? Olaya çıplak gözle baktığımızda, amme alacaklarının temini kurum gibi görünür. Bu da rekabet kurulu gibi kapatilizmin koruyucudur. İstemedikleri zümreye bankacılık yaptırmazlar, borsaya sokmazlar. Soksalar bile alaşağı ederler. Size komik bir örnek vereyim. Çok zenginim. Borsada da 100 milyar lira sadece bir fabrikamın hissesi var. Servetimin yanında devede kulak. Diyelim; o hisselerimin değeri çok düştü. Yandım. Bütün malvarlığıma el konuyor. "Kardeşim! hemen peşin vereceğim" diyorum. Bankada trilyonlarım var. Olmaz! Bütün servetim kayyuma devredilecek. Bütün mal varlığım ölmüş eşek fiyatına satılacak. Kalan para bana verilecek. ( Şimdi ileri zekalı biri çıkar: " taksitlendirme bile yapıyorlar." der. O şirketinde mal veya para bulunamayanlar için. Ya da ödemeye yetmeyenler için. ) Araştırın, neler bulacaksınız!

1946 yılından itibaren emperyalizm bu ülkeye taht kurmuş. Kendini savunacak bütün mekanizmaları oturtmuşlar. Hatta yargı dahil. Bunu birçok yargı kararlarında gördük. Akp, yargıyı ele geçirmeye çalışmıyor, ele geçirilmiş yargıyı kendine çevirmeye çalışıyor. ABD ve AB'nin istemediği hiçbir parti iktidar olamaz. Medya gücü ellerinde. Koyunlara çoban olurlar. Yalan, dolan, din, iman ile koltuklar değişir ama koltukta oturan tipler değişmez.

NOT: Bunu yazmazsam, büyük hata olur. İran'ın Türkiye'de bir bankası var. Adı Bank Mellat. İstanbul, Ankara ve İzmir'de şubeleri var. Bütün işlemlerini Türk lirası üzerinden ve Türk bankası gibi yapıyor. İran , çoğu ambargoyu bu banka ile deliyor. ABD ve AB ekonomileriyle alış-veriş yapıyor. Uluslararası anlaşmalarda bu suç. Akp, iktidardan indiği an bütün avrupa ve amerika ekonomileri başımıza bela olacak. Açtıkları tazminatları ödeyemeyeceğiz. Öde ödeyebiliyorsan! Nasıl mı? Bank Mellat müdahalesinden zarar ettiğini beyan edecekler. İran ambargoda olduğu için bu işi biz yaptırıyoruz gibi olacak. Yani suçluya yardım ve yataklık. Bunu bir kenara not edin! Ekonomimizin battığı ve elimizdekilerin hepsinin alındığı gün, o gündür.
 
Geri
Üst