Fenerbahçe'nin 100 yıllık şanlı tarihinden müthiş notlar...
UNUTULMAZBAŞKANLAR UNUTULMAZFUTBOLCULARYÖNETİCİLER...
GALATASARAYFENER'LEOYNAMAKTAN NEDENÇEKİNDİ...
TARİHE DAMGA VURAN 100ÜNLÜ FENERBAHÇELİ İSİM...
SEMBOL OLMUŞ İSİMLERDEN İLGİNÇ ANILAR...
5 KİŞİNİNYAKTIĞIATEŞ 25MİLYONANASIL ULAŞTI?
F.BAHÇE'NİNTARİHE GEÇEN VE DESTAN YAZILAN 100 BÜYÜK MAÇI..
Galatasaray, Fener'i yenmek için Alman askerlerini oynattı
Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihinde ezeli rekabetin çok önemli bir yeri var. Özellikle Galatasaray'la oynanan futbol maçları bu rekabetin en büyük parçası. İşte onlardan birinde, 18 Nisan 1918'deki derbide Sarı-Kırmızılı takım kadrosuna Alman askerlerini alıp Fener'in karşısına çıkınca hükmen yenilgiden kurtulamıyor.
İki damla gözyaşı süzüldü önce yukarıdan aşağıya. Sonra da 2 bayrak düştü ağır ağır. Gecenin karanlığını yırtarcasına canhıraş bir ses yükseldi boğazlardan; Şampiyon Fenerbahçe.. Çoluğu çocuğu, genci yaşlısı, kadını kızı 7'den 70'e 50 binin üzerinde insanın doldurduğu Şükrü Saracoğlu Stadı tarihi günlerinden birini yaşarken, Sarı-Lacivertli renklere gönül verenler takımlarının şampiyonluk sevincine tanıklık ediyorlardı.. Evet Fenerbahçe şampiyondu.. Hem de 16'ncı kez.. Bu şampiyonluğu bu kadar değerli kılan olay ise ezeli rakip Galatasaray karşında alınan 1-0'lık galibiyet ve ardından gelen turdu.. Bir Fenerbahçeli için Galatasaray galibiyeti, hele hele bir de işin ucunda şampiyonluk turu varsa, ömre bedel bir olaydı.. Fenerbahçe'nin 1907 yılında kurulduğunu düşünürsek geride kalan 99 sene içinde tarihe geçen olayların bir çoğu Galatasaray ile oynanan karşılaşmalarda gerçekleşti.. Bir Fenerbahçeli'ye ''Şampiyonluk mu daha değerli? Yoksa Galatasaray galibiyeti mi?'' diye soracak olursanız cevap belli; "Tabii ki Galatasaray galibiyeti.. Hele hele bu galibiyetin sonunda bir de şampiyonluk gelmişse, değmeyin keyfimize." Bu iki ezeli rakip sadece yeşil sahalarda ve salonlardaki rekabeti ile değil, yaşamın her alanındaki kapışmaları ile de gündemde kalmayı bildi.. Geçmişe bakıldığında Fenerbahçe ile Galatasaray kapışması her anlamda tarihe damga vurdu. Fenerbahçe'nin büyük bir oranda üstünlük kurduğu ezeli rekabette önemli olaylar da yaşandı.. Şimdi dönelim 1909 yılına.. F.Bahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan rekabette G.Saray'a karşı ilk 7 maçı kaybetti.. Ancak Sarı-Lacivertli ekip 4 Ocak 1914 tarihinde İstanbul Ligi'nde oynanan karşılaşmada elde ettiği 4-2'lik galibiyetten sonra ezeli rakibine karşı tüm kategorilerde büyük bir üstünlük kurdu.. Ülkemizin düşman işgali altında bulunduğu o yıllarda bir maç oynandı ki, daha doğrusu oynanamadan yarıda kaldı, ezeli rekabetin en ilginç kapışmalarından biri olarak tarihe geçti.. 12 Nisan 1918.. Fenerbahçe ile Galatasaray İstanbul Ligi'nde karrşı karşıya.. İttihatspor'un sahasında oynanan bu büyük derbide tahta tribünler dolu mu dolu.. Önce Fenerbahçe sahaya çıkıyor.. Tribünlerden müthiş bir uğultu yükseliyor.. Sarı- Lacivertli taraftarlar takımlarını bağırlarına basıyorlar. Sonra sahaya Galatasaray geliyor.. Tribünlerden yine büyük bir uğultu kopuyor. Ancak bu uğultu bir sevgi gösterisinden çok bir protestoya benziyor.. Çünkü Sarı-Kırmızılı ekibin kadrosunda tanıdık isimlerin yerine Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın yanında yer alan Almanya'nın o tarihte İstanbul'da bulunan askerleri bulunuyor.. Bu ilginç kadro değişikliği o günün tarihçileri tarafından aynen şöyle yorumlanıyor; -''Galatasaray kendisi açısından büyük önem taşıyan bu maçta yerli oyuncularıyla Fenerbehçe'yi yenemeyeceğini anlayınca kadrosunu Alman askerleri ile takviye etme yoluna gitti. Çünkü o tarihte Alman askerleri arasında futbolu çok iyi bilen isimler vardı...'' Sarı-Kırmızılı ekibin bu ilginç kadro takviyesi İstanbul Ligi organizasyon komitesi tarafından kabul görmüyor. Sarı-Kırmızılı ekip sahaya başka bir kadro da çıkaramıyor.. Fenerbahçe'nin de itirazıyla Galatasaray 3-0 hükmen mağlup ilan ediliyor.. Geliyoruz, 15 Haziran 1923'teki bir başka ilginç maça.. Fenerbahçe ile Galatasaray bu kez Taksim Stadı'nda bir kupa mücadelesinde karşı karşıya geliyorlar.. Bu maç için ilk kez bilet bastırılıyor ve satışa sunuluyor.. Fenerbahçe ezeli rakibi karşısında 1-0 öndeyken Galatasaray bir faul olayını bahane edip 67'nci dakikada sahadan çekiliyor.. Karşılaşma 1-0 olarak Fenerbahçe'nin galibiyetiyle tescil ediliyor..
Hepsi de okumuş çocuklar
Diğer tüm futbol takımlarının aksine Fenerbahçe'nin özellikle 1920'li yıllardaki kadrosunun tamamı dünyanın çeşitli üniversitelerinde okuyan futbolculardan oluşuyordu. Tabi bu olay da diğer kulüplerin Sarı-Lacivertli kulübü büyük oranda kıskanmasına neden oluyordu.. O yıllarda Fenerbahçe Futbol Takımı'nı oluşturan 11 ve öğrenim gördükleri üniversiteler şöyleydi;
* KALECİ: Şekip (Güzel Sanatlar Akademisi Mezunu).
* SAVUNMA: Cafer (Eczacılık Fakültesi), İsmet (Tıp Fakültesi), Hasan Kamil (Michigan Üniversitesi).
* ORTA SAHA: Fahir (Fen Fakültesi), Kadri (Ticari İlimler), Ragıp (Ziraat Fakültesi), Sabih (Tıp Fakültesi). Ömer (Hiedelberg Üniversitesi).
* FORVET: Zeki Rıza (Veteriner Fakültesi), Alaattin (Güzel Sanatlar Fakültesi), Bedri (Diş Hekimliği Fakültesi). İşin en ilginç yanı ise Fenerbahçe'nin kadrosunda yer alan tüm oyuncular yüksek öğrenim görmenin yanısıra aynı zamanda çok iyi derecede de yabancı dil biliyorlardı. Aynı yıllarda Galatasaray ve Beşiktaş takımlarında üniversite ve fakülteye giden ya da mezun olan futbolcu sayısı 3'ü, 5'i geçmezken ve ilk öğrenimden mezun olmuş futbolcular ağırlıktayken, Fenerbahçe'nin yedek oyuncuları da dahil takım halinde yüksek öğrenim gören isimlerden oluşması sadece Türkiye'de değil, dünya yüzünde de eşine benzerine rastlanılmayan bir durumdu.. Sarı-Lacivertli kulüp "Okumuş" öğrenci özelliği olan takımıyla günümüze kadar uzanan bir tarihsel bir dönemecin içinde hep oldu.. Bunun son örnekleri de Fenerbahçe'de uzun yıllar kaptanlık yapan "İmparator" lakaplı Oğuz Çetin ile gol kralı Aykut Kocaman oldu..
Hiç yenilmeden gelen ilk şampiyonluk
YIL 1899.. Yer: Moda.. Deniz öğrencisi Fuat Hüsnü Kayacan, arkadaşları Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile birlikte bugün Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'nın bulunduğu çayırda topla alıştırmalar yapıyor. Futbol, bu tarihten bir kaç yıl önce İngilizler tarafından icat edilmiş.. Ancak ateş kısa sürede Avrupa'nın her yerini olduğu gibi Osmanlı'yı da yavaş yavaş sarmaya başlamış.. 3 arkadaş bir yandan meşin yuvarlağa voleyi yapıştırırken, diğer yandan da ''Ah be keşke bizim de futbol oynayabileceğimiz bir takımımız olsa'' diyerek iç çekiyorlar.. Bu özlem bir süre sonra ''Black Stocking (Siyah Çoraplılar) ismiyle bir futbol takımının kurulmasına sebep oluyor.. Fakat kulüp kurma sevinci iş başındaki Padişahlık yönetiminin engellemesi ile yarıda kalıyor ve Black Stocking daha kurulma aşamasında dağıtılıyor.. Aradan 3 yıl geçiyor.. Aynı isimler bu kez yanlarına bir kaç genç daha alarak 1902 senesinde bu kez ''Kadıköy Futbol Kulübü'' adı altında bir kez daha bir araya geliyorlar.. Ancak bu kulübün akıbeti de diğerinden farklı olmuyor. İş başındaki Monarşi yönetimi sert hafiye baskınlarıyla bu girişimi engelliyor.. Aradan bir 5 yıl daha geçiyor.. Bu kez Ziya Bey (Songülen), Ayetullah ve Necip beyler 1907 yılının bir bahar gününde bir maç dönüşü evde çay içerken içlerinde hiç bitmeyen ideallerini gerçekleştirmeye karar veriyorlar.. Artık o tarihte monarşi rejimi gevşemiştir.. Bu da kulübü özgürce kurmanın yolunu açmıştır. Beklenen oluyor, Fenerbahçe Futbol Kulübü bir daha kapatılmamak üzere kuruluyor.. Ziya Bey kulübün ilk başkanı olarak tarihteki yerini alırken, Ayetullah Bey genel sekreter, Necip Bey de genel kaptan ve veznedar olarak görev alıyor. Kuruluş rengi ise Sarı-Beyaz.. Kurulduktan sonraki yıllar oldukça zor geçiyor. Çünkü o tarihte kaliteli futbolcu bulmak çok zor. Ancak İstanbul limanına demirleyen Türk bandıralı gemilerden ödünç gelen isimlerle maçlara çıkılabiliyor. 1909 yılında ise ''Futbol'' terimi çıkartılarak kulübün ismi Fenerbahçe Spor Kulübü olarak tescil ediliyor. Renkler ise Sarı-Beyaz'dan Sarı-Lacivert'e dönüştürülüyor.. 1909-1911 yılları Fenerbahçe için oldukça zor geçiyor. Kulüp bir ara dağılma noktasına geldiyse de Elkatipzade Mustafa Bey devreye girip işi kurtarıyor. Lokali dahi olmayan kulübün alt yapısını St.Joseph, Robert Kolej ve Kadıköy Numune Mektebi'nden topladığı gençlerle oluşturup, geleceğe yatırım yapıyor. Bu büyük atılım başarısız geçen iki yılın ardından Fenerbahçe'ye hiç yenilmeden ilk şampiyonluğu getiriyor.. Bu da taraftarlarını büyük sevince boğuyor..
Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydı
Fenerbahçe, bugün Ulusoy Federasyonu ile yaşadığı sorunların bir benzerini, hatta daha da beterini 1960-61 sezonunda o günün federasyonu ile de yaşamıştı. Muhterem Özyurt başkanlığındaki federasyon ile Sulhi Garan'ın MHK'si Kanarya'yı şampiyon yapmamak için her yolu denemişti.. Ancak sezon sonu gülen yine Fenerbahçe olmuştu
***
Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydı
Fenerbahçe bugün Haluk Ulusoy Federasyonu ile hangi sorunları yaşıyorsa, bundan 46 yıl önce de o zamanın Futbol Federasyonu ile benzer problemleri yaşamış.. Hatta daha da fazla acılar çekmiş.. Gidiyoruz o yıllara; 1960-61 sezonu.. 27 Mayıs ihtilalinin rüzgarlarının çok sert estiği günler.. Futbol Federasyonu ve kurulları değişmiş.. İstifa eden federasyonun yerine Muhterem Özyurt Federasyonu kurulmuş.. Yönetimde bulunan ve aynı zamanda MHK Başkanı da olan Sulhi Garan, Halim Çorbalı ve Mustafa Çakar (Ahmet Çakar'ın babası) o dönemde sıkı birer Fenerbahçe karşıtı isimler. Ve bu 3'lü Sarı-Lacivertli kulübe kesinlikle sempati duymuyor.. MHK Başkanı Sulhi Garan'ın Fenerbahçe düşmanlığı sezon başlangıcında hemen etkisini gösteriyor. Bir maçta, o yıllarda en centilmen futbolcu ünvanını bir kaç kez üst üste kazanmış olan oyunculardan Yüksel ile Hilmi, hakemlerin karşılaşma sırasındaki taraflı tutumlarını protesto ederek ''Siz Türk futbolunun katillerisiniz'' diye bağırıyor.. İki futbolcu bunun üzerine Federasyon tarafından 15'er gün cezaya çarptırılıyor.. Futbol Federasyonu ve MHK'nin ilk yarı boyunca Sarı-Lacivertli kulübe karşı tüm düşmanca tavırlarına karşı takım devreyi Galatasaray'ın sadece 1 puan gerisinde ikinci olarak tamamlıyor. Sezonun ikinci yarısı ise tamamen bir Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi olarak geçiyor. Federasyon ise bu kavgada Galatasaray'dan yana ağırlık koyuyor ve Sarı-Kırmızılı takımın şampiyon olabilmesi için herşeyi yapıyor.. Bu düzende 28'inci haftaya kadar geliniyor.. Fenerbahçe bir hafta önce Adana Demirspor'u 5-0 yenmiş. O haftaki rakip ise Gençlerbirliği.. Başkent ekibinin başkanı ve yöneticileri maç öncesi ortamı germek için herşeyi yapıyorlar. Hatta başkanları biraz daha ileri giderek Sarı-Lacivertliler'i kızdıracak şu demeci veriyor: -''Eğer Fener'e yenilirsek, yakama Fenerbahçe rozeti takıp, bir ay dolaşacağım..'' Bu söz maç öncesi tansiyonu iyice yükseltiyor.. Karşılaşmanın 82'nci dakikası 3-2 Gençlerbirliği'nin üstünlüğü ile geçiliyor.. 83'üncü dakikada Fenerbahçe Yüksel ile beraberlik golünü buluyor. Ancak orta hakem Muzaffer Sarvan (Eski hakem Oğuz Sarvan'ın babası) bu nizami golü vermesine rağmen yan hakemin ısrarla kaldırdığı bayrak sonrası tam 2 dakika sonra golü iptal ediyor.. Futbolcularla, hakem Muzaffer Sarvan arasında kısa süreli bir gerginlik yaşanırken, sahanın içine kadar giren bir Deniz subayı ''Ben Albayım. Atın bu ********leri dışarı'' diyerek, Fenerbahçeli futbolculardan Hilmi ve Şeref'in boğazına sarılıyor. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu olay sonrasında maç yeniden başlıyor. 86'ncı dakikada Şeref'in vuruşu skoru 3-3'e getiriyor. Bir önceki golü iptal ettiren yan hakem bayrağını yine kaldırıyor. Ancak hakem Sarvan bu kez ona uymayarak golü sayıyor. Ve karşılaşma da bu sonuçla bitiyor. Maç sonrası ise seyircilerden biri sahaya bir şişe fırlatıyor. Bu da olay oluyor. MHK Başkanı Sulhi Garan ertesi gün soluğu Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural'ın yanında alıyor. ''Eğer Fenerbahçe'ye ceza verilmezse hakemler maçlara çıkmayacak'' tehdidinde bulunuyor. Sıkıyönetim komutanı bunun üzerine Rüştü Dağlaroğlu, Faruk Ilgaz ve Fikret Kırcan'ı mak..... çağırıyor. Onlara şu uyarıda bulunuyor; -''Siz ve kulübünüz çok tehlikeli yoldasınız.. Size karşı sert tedbirler almak üzereydik ama dua edin Korgeneralimiz bu işi bir sivile havale etti. Fakat bir şartla. Eğer Cuma gününe kadar suçluları cezalandırmazsanız kulübünüzün tüm spor faaliyetlerini 11 Mart'tan itibaren durduracağız..'' Bunun üzerine sözü Rüştü Dağlaroğlu alıyor.. ''Bakın sayın komutan. Fenerbahçe Kulübü bundan 40 yıl öncede kapatılmak istenmiş. Kaldı ki o tarihteki suçlamalar bugünkü gibi iftira değil gerçekti. Kulübümüz o tarihte düşmanla savaşmak için Anadolu'ya silah sevkiyatını gerçekleştirmiş, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetlerinin tepkisini çekmişti. Kulübümüzü kapatmak için İngiliz askerleri bahçede beklerdi. O zaman düşmanların komutanı General Harrington'un başaramadığı bu olayı bugün sizin yapmaya çalışmanız bizi çok üzdü. Fenerbahçe, başta Atatürk olmak üzere tüm ulusun sevgisini kazanmış bir kulüptür. Sahaya atılan şişenin sorumlusu kulübümüz değil, bize karşı düşmanca bir tavır takınan Futbol Federasyonu ve MHK'dır'' diye konuyu bağlıyor.. Bunun üzerine gerginlik bir süreliğine rafa kalkıyor. Ancak hıncını asker yoluyla alamayan Federasyon, teknik direktör Szekely ile birlikte 6 oyuncuyu ceza kuruluna sevkediyor. Fenerbahçe Yönetimi aynen bugünlerde de olduğu gibi bunun üzerine sert bir açıklama yapıyor. Fenerbahçe Atina'ya özel bir maç oynamaya gittiği zaman da cezalar açıklanıyor. Buna göre Şeref, Lefter ve Hilmi'ye 1'er, Yüksel ile Kadri'ye 2'şer, Kaptan Naci'ye 3, teknik direktör Szekely'e de 1 ay ceza veriliyor. Cezalardan o tarihte kulüpte genel sekreter olarak görev yapan Faruk Ilgaz da 6 ayla nasibini alıyor. Cezaların açıklanmasından sonra Türkiye bibirine giriyor. Ortaklık karışıyor. İşin ilgiç tarafı, hakem Muzaffer Sarvan'ın ''Fenerbahçe'den hiç kimsenin bana bir saldırısı olmadı. Federasyon bana 'maçı neden tatil etmedin' diyerek büyük baskı yaptı'' sözleri üzerine bu cezaların bir federasyon tezgahı ile verildiği ortaya çıkıyor. Ancak Fenerbahçe herşeye rağmen ve tüm as oyuncularının cezalı olmasına karşın İstanbulspor'u sahaya sürdüğü gençlerle 6-2 yeniyor ve Türkiye Ligi'nde ikinci şampiyonluğuna ulaşıyor.
Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!
1963-64 sezonunun son haftası. Lider Fener İzmir'de Altay'la oynuyor.. İkinci Beşiktaş şampiyon olmak için Altaylılar'a galip gelmeleri şartıyla adam başı 2 bin 500 lira ve 3 gün tatil teklifinde bulunuyor
Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!
Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihine damgasını vuran ezeli rekabet içinde Beşiktaş'la olan çekişme de önemli bir yer tutuyor. Her ne kadar Beşiktaş ile oynanan karşılaşmalar, Galatasaray ile yapılan maçlar kadar çok büyük yankı uyandırmasa da özellikle son yıllardaki karşılaşmalar her iki kulüp arasında büyük gerilimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Ancak bugünkü gerilimleri günleri hiç de aratmayacak olan 1963-64 sezonu iki kulübün ezeli rekabet tarihine ilginç bir maçla geçmiştir.. Şimdi sizleri o günlere geri götürüyoruz; 1 9 6 2 - 6 3 sezonunun başında kaleci Özcan Arkoç'u Beşiktaş'a kaptıran Fenerbahçe, bir sonraki sezona bunun intikamını alarak başlamak arzusundadır. Bu nedenle Beşiktaş'ın iki yıldız oyuncusu Şenol ile Birol sansasyon yaratacak bir şekilde Siyah-Beyazlı kulüpten transfer edilir. Bununla da yetinmeyen Sarı-Lacivertliler Karagümrük'ten Aydın Yelken, Kasımpaşa'dan İhsan Okçuoğlu ve Karşıyaka'dan Ogün Altıparmak'ı (Kırık ayağı alçıda olmasına rağmen) kadrosuna katar.. İki sembol oyuncusu Şenol ile Birol'u Fenerbahçe'ye kaptıran Beşiktaş bunun acısını sahada çıkartmak ve ezeli rakibinin önünde şampiyon olmak için o sezon büyük bir mücadele ve savaş başlatır. 1963-64 sezonuna 10 bin kişinin izlediği antrenman ile başlayan Sarı Kanaryalar ligin açılışını 2-0 kazandığı Beyoğluspor maçıyla yaparken, kapanış ise İzmir'de 3-0'lık Altay galibiyetiyle noktalanır. Bu maç aynı zamanda Fenerbahçe'nin o sezon şampiyonluğunu ilan ettiği karşılaşmadır. Ancak bu maç öncesi ortaya çıkan söylentilerin bugün yaşananlarla aynı paralellikte olması ilginç bir gelişmedir.. İsterseniz o tarihi final öncesine götürelim sizleri.. Fenerbahçe sezon içinde bir ara Beşiktaş'ın 4 puan gerisine düştüyse de Altay'la İzmir'de oynanacak son karşılaşmaya puan avantajıyla çıkma şansı yakalamıştır. Şampiyon olabilmesi ancak Fenerbahçe'nin Altay'a yenilmesi ile gerçekleşebilecek olan Beşiktaş, bu zorlu mücadeleye Altay'dan daha fazla önem vermektedir. Bu nedenle İstanbul'un Siyah- Beyazlı ekibi elindeki tüm imkanları seferber eder. O günlerde ortalığa yayılan dedikodu şudur; -''Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenmesi için Altaylı futbolculara 2 bin 500'er lira teşvik primi vermenin yanısıra, İstanbul Hilton Oteli'nde eşleriyle birlikte 3'er gün tatil yaptırma sözü verdi..'' İşin ilginç tarafı Beşiktaş kulübü tarafından da yalanlanmayan bu dedikodu dalgası tüm ülkeyi sarmış, milyonlar 31 Mayıs 1964 günü Alsancak Stadı'nda oynanacak olan tarihi finali beklemeye başlamıştır.. Lefter, Ogün, Selim, Mikro Mustafa ve Özer gibi as oyuncularından yoksun olarak maça çıkan Fenerbahçe, Alsancak Stadı'nın hıncahınç dolduran binlerce taraftarının müthiş tezahüratı ile Altay'ı 3-0 yenip şampiyonluğunu ilan ederken, Beşiktaş lig ikinciliği ile yetinmek zorunda kalmıştır.. Fenerbahçe'nin Alsancak Stadı'nda kazandığı şampiyonluk o kadar büyük bir coşkuya neden olmuştur ki, o sırada İzmir Limanı'na demirleyen gemiler düdüklerini dakikalarca çalarak kutlamalara katılmışlardır.. Sarı-Lacivertli ekip maç sonrası şampiyonluk kupasını kulübe düşmanlığı tescillenen Futbol Federasyonu Başkanı Muhterem Özyurt'un elinden alırken, karşılaşmayı yöneten İsviçreli hakem Albert Ginard 'Ben hayatımda böyle muhteşem bir maç yönetmedim'' açıklamasını yapmıştır.. Ertesi gün piyasaya çıkan gazeteler 1963-64 sezonunu şampiyon olarak kapatan Fenerbahçe'ye övgüler yağdırırken, ''Fenerbahçe'nin ölüsü bile şampiyon oldu'' başlığı altında Beşiktaş'a da gönderme yapılması, dikkati çeken bir başka unsurdur.. Ancak o sezonun belki de en önemli olayı Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye gönderdiği tebrik telgrafıdır.. Sarı-Lacivertli ekibin özellikle Altay ile oynadığı son maçta yenilmesi için her türlü olanağı seferber eden Siyah-Beyazlı kulüp, ''Milli lig şampiyonluğunuzu en samimi hislerimizle tebrik ederiz'' cümlesiyle bir anlamda kendisini de affettirme yoluna gitmiştir..
Arif gelemeyecek.. Çünkü şehit düştü
Fenerbahçe'nin Türk halkı tarafından fazlaca sevilmesinin bir nedeni de Kurtuluş Savaşı yıllarında gerek Anadolu'ya silah sevkiyatını bizzat yönetmesi, gerek işgal kuvvetlerinin takımlarıyla yaptığı maçlardan hep galibiyetle ayrılması, gerekse de cephede şehit verdiği çok sayıdaki futbolcusundan kaynaklanmaktadır.. Şehidin büyüğü, küçüğü olmaz ama ''En büyük şehit'' ya da ''En anlamlı şehit'' denilince o yıllarda tek bir isim akla gelmektedir. O da Fenerbahçeli Arif'tir.. ''Çanakkale geçilmez'' destanını yazan askerlerden biri olan Arif, bir yandan düşmana geçit vermezken, bir Galatasaray maçı öncesi takımının da formasını giyebilmek için tam 26 saat at sırtında yolculuk yapmış, maçını oynadıktan sonra yine atla geldiği gibi giderek düşmana karşı savaşını sürdürmüştür.. Arif'i 1917 yılında Galatasaray maçında oynamaya bu kadar hevesli kılan olay ise ilk kez bir büyük derbide oynama isteğiydi.. Arif gibi o maçta oynamak isteyen bir başka Fenerbahçeli futbolcu da kaptan Galip Kulaksızoğlu'ydu.. Galip de Kırklareli'nden at sırtında derbi karşılaimasına gelmişti. İki futbolcunun bu maç sonrası cepheye dönmeleri ise gerçekten dramatik, hazin bir öykünün ortaya çıkmasına neden olacaktı.. Galip Kulaksızoğlu savaşta yaralanıp, tedavi için İstanbul'a geri gönderilirken, Arif Emirzade ise daha bir süre cephe ile Fenerbahçe takımı arasında gidip gelmeyi sürdürecekti.. Doğaldır ki Arif yoğun yurt savunması içinde takımının her maçına yetişemiyordu. Ama iddialı maçların hiç birini kaçırmamaya çalışıyordu. Özellikle de Galatasaray karşılaşmalarını. Fenerbahçe Kulübü, 1919- 1920 sezonuna iddialı gimek istiyordu. Bunun için, ilk kez sahaya çıkacakları İdmanyurdu maçında, sağbekleri Arif'in mutlaka oynamasını istiyorlardı. Kumandanlıktan özel izin alarak, Arif'in oynamasını sağlama almışlardı. O mutlaka gelmeliydi, gelecekti... Arif gerçekten de, Fener defansının vazgeçilmez adamıydı... Onun nasıl bir futbolcu olduğunu anlamak için, eski Fenerbahçeli futbolculardan Sedat Taylan'ın 1944 yılında yayınladığı, "Fenerbahçe'den Hatıralar" adlı kitabına bir göz atalım: "Arif, çok eskiden Fenerbahçe takımında, müteaddit defalar tekdirle seyremiştim. O zaman, Fenerbahçe müdaafasının belkemiği vaziyetindeydi. Zayıf fakat çok çetin, gözü pek bir oyuncuydu. Sert, fakat faulsuz oynardı. Maç sırasında asabi olan Arif, maç bitiminde sakin ve nazik bir genç olurdu..." Evet, daha önce de söyledik... Fenerbahçe, 1919- 1920 sezonunun ilk maçı olan İdmanyurdu mücadelesi için, Papazın bağında Arif'i bekliyordu... O gelmeliydi, gelecekti, gelirdi de... Fakat, onun yerine, kara haber geldi: "Arif, tam kalbine yediği bir kurşunla, şehit oldu." Fenerbahçeliler, gelen haberle bir anda mateme boğuldu. Herkes birbirine sarılıp ağlıyor, Türk futbolunun yetiştirdiği en gerçek kahramanının kaybına kahroluyordu... Hüzün, dalga dalga tüm İstanbul'a yayılmıştı. Ancak, maç oynanmalıydı... Fenerbahçeli yöneticiler, santra çizgisinin başladığı yerdeki sahanın kenarına bir sandalye koydular ve üzerine Arif'in 2 numaralı formasını astılar. Takım, sahaya 10 kişi çıkmıştı... Ama, Fenerbahçe eksik değildi. Saha kenarındaki sandalyede asılı duran forma, Arif'i sahaya sürmüş gibiydi. Sanki, rakibin ataklarını, o durduruyordu. Fenerbahçe, kahramanının huzur içinde toprakta yatması için, o denli coşkulu oynadı ki, rakibi İdmanyurdu'nu tarihinin en farklı skoru ile yendi: 11-1. O günden bu yana, o rekor hkırılamadı. Fenerbahçeli tüm futbolcular, bu galibiyet sonrasında hep birlikte 2 numaralı formanın önünde saygı duruşuna geçerek, "Ruhun şad olsun Arif" dediler.
Fener'in Şehit Futbolcuları
FUTBOLCUNUN ADI - ŞEHİT DÜŞTÜĞÜ YER
1- Arif Bor Ovası
2- Nurettin Fikirtepe Bataryası
3- Halim Fikirtepe Bataryası
4- Kemal Yeri belli değil
5- Zeki Çanakkale Savaşı
6- Hüsnü Çanakkale Savaşı
7- Neşet Çanakkale Savaşı
8- Refik Bey Kulüp binasında
9- Mustafa Bey Kulüp binasında
10- Ethem Erenköy Bataryası
11- Haldun Yeri belli değil
ALLAH RAHMET EYLESİN
Para isterim yoksa çıkmam
Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş
Para isterim yoksa çıkmam
Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş.
Fenerbahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan ezeli rekabette Galatasaray ile resmi, özel tam 353 kez oynadı ve bunların 133'ünden galip ayrılırken, 109 maç da berabere sonuçlandı.. Ancak bu 353 maçın içinde öylesine ilginç olaylar vardı ki, onları buraya taşımamak olmaz.. Galatasaray, geride kalan bir asırlık rekabette tam 5 kez, evet 5 kez Fenerbahçe'nin karşısına şu ya da bu sebepten dolayı çıkmadı.. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp bu 5 karşılaşmanın sonunda hükmen yenilgiyi kabul etti. Bunlardan ilkini yazı dizimizin ilk gününden hatırlıyorsunuz. 12 Nisan 1918'deki maçta oynatmak için Türk oyuncu bulamayan ve o sırada Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak içine girip İstanbul'a gelen Alman askerlerinden medet uman Sarı-Kırmızılı ekip 3-0 hükmen mağlup ilan edilmişti.. Galatasaray ikinci hükmen yenilgisini ise 15 Haziran 1923'te Taksim Stadı'nda oynanan kupa maçında Fenerbahçe önünde 1-0 yenik durumdayken 67'nci dakikada sahadan ayrılarak almıştı.. Cim-Bom ezeli rakibine karşı 1942 yılına kadar uzanan derbi serisinde sahaya çıkmamazlık yapmazken 27 Eylül'de İstanbul Ligi'nde oynanması gereken bir mücadele içinse garip bir istek ileriye sürdü.. Maç hasılatından daha yüksek oranda bir pay isteyen Sarı-Kırmızılı kulüp, önerisi kabul görmeyince çareyi Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamakta buldu. 1942-43 sezonuna dahil olan bu maç için Fenerbahçe Stadı'nın toprak zeminine çıkan Sarı-Lacivertli oyuncular karşılarında Galatasaray'ı bulamayınca bir süre bekleyip evlerine döndüler. Bu maç ezeli rekabet tarihine 3-0 Sarı-Kırmızılılar'ın hükmen yenilgisi ile geçmiş oldu. Bundan tam bir yıl sonra yani 1942-43 sezonunda Galatasaray hasılat olayını bir kez daha ileriye sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmadı ve 3-0 hükmen yenilgiyi kabullendi. 3 Ocak 1943'te oynanması gereken İstanbul Ligi'ne dahil bu karşılaşma da Sarı-Kırmızılılar'ın tarihine kara bir leke olarak geçti.. İki ezeli rakip arasında son hükmen yenilgi olayı ise 6 Şubat 1944'te oynanması gereken 100'üncü derbide gerçekleşti. İstanbul Ligi'nde Şeref Stadı'nda yapılacak olan karşılaşma Galatasaray'ın bu kez mazeret dahi ileri sürmeden maça çıkmaması ile oynanamadı. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp ezeli rakibi Fenerbahçe önünde hükmen yenilgiyi bir kez daha kabullenmiş oldu. Böylece bu 5 hükmen yenilgi 353 maçlık Fenerbahçe- Galatasaray ezeli rekabetine damgasını vururken tarihe de geçmiş oldu.. Fenerbahçe ile Galatasaray 97'si lig, 39'u Türkiye Kupası, 3'ü Federasyon Kupası, 3'ü Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3'ü Başbakanlık Kupası, 34'ü Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası, 1'i Atatürk Kupası, 18'i Milli Küme, 81'i Istanbul Ligi, 4'ü İstanbul Kupası, 3'ü İstanbul Şildi, 2'si Spor-Toto Kupası, 5'i Donanma Kupası, 48'i özel maç ve 48' de özel kupa maçı olmak kaydıyla ezeli rekabetin çeşitli dallarında karşılaştılar.. İki takımın arasındaki derbi maçları İnönü stadı'nda 12, Fenerbahçe Stadı'nda 106, Ali Sami Yen Stadı'nda 42, Taksim stadı'nda 36, Şeref Stadı'nda 20, Ankara 19 Mayıs Stadı'nda 12, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2, İzmir Atatürk Stadı'nda 1, Ankaragücü Stadı'nda 1, Offenbach'ta 1, Frankfurt'ta 1 ve Köln'de 1 olmak üzere 12 değişik statta oynandı.. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında en fazla seyircili karşılaşma 21 Eylül 2003'te İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2-2 biten lig mücadelesinde 70 bin 125 kişi ile oynanırken, en az seyircili maç ise 1922-23 sezonuna dahil, 17 Kasım 1922'de Fenerbahçe Stadı'nda hakem Fethi Tahsin Başaran'ın şemsiye ile yönetmek zorunda kaldığı 14 kişinin izlediği karşılaşma oldu.. İki ezeli rakip ayrıca 100 yıllık tarihlerinde 56 kez ile en çok Mart ayında karşı karşıya gelirken, 13 kezle de en az Temmuz ayında kapışmışlar.. Fenerbahçe ayrıca 244 resmi organizasyonda Galatasaray'a karşı 83 kez şampiyonluğa ulaşırken, Sarı-Kırmızılı ekibin 242 organizasyonda şampiyonluk sayısı 74 olarak kalmış.. Özel organizasyonlarda 70 kez yer alan Sarı Kanaryalar 42 kez mutlu sona ulaşırken, Cim-Bom 56 kez katıldığı bu organizasyonlarda sadece 19 kez ipi Fenerbahçe'nin önünde göğüslemiş.. Yine iki ezeli rakip arasında 23 Şubat 1934 tarihinde Taksim Stadı'nda oynanan karşılaşma ''Kavgalı maç'' olarak spor tarihine geçmiş. Karşılıklı faullerle gerginleşen maç seyircilerin de olaya katılmasıyla yarıda kalmış.. iki takımdan tam 17 futbolcunun ceza almasıyla birlikte iş Beşiktaş'a yaramış ve Siyah-Beyazlı ekip, iki rakibinin eksik kadrolarla maçlara çıkmasını fırsat bilerek o sezon İstanbul Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmış..