Fenerbahçe Tarihi

EFRAAN

New member
Amblemin Hikayesi

Bugün yüzbinlerce göğsü süsleyen Fenerbahçe Kulüp Rozeti 1910 yılında, kulübümüzün 33 numaralı azası ve devrinin Penaltı Kralı olarak bilinen sol açık Topuz Hikmet tarafından çizildi, Tevfik Haccar (Tasçı) tarafından Almanya'da yapıldı. Beş renkten oluşan rozette Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazısını taşıyan beyaz çerçeve temizlik ve açık yürekliliğin , kırmızı ton sevgi ve bağlılığın ifadesi olup bayrağımızı sembolize eder. Ortada bulunan sarı lacivert kalp şeklindeki sarı, Fenerbahçe'ye duyulan gıpta ve kıskançlığı, lacivert ise soyluluğu tasvir eder. Bu iki renk arasından yükselen palamut dalı ise, Fenerbahçelilik'in kudret ve kuvvetinin ifadesidir. Yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının mukadder oluşunu gösterir.

Topuz Hikmet rozetimizin hikayesini şöyle anlatır :

Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan sarı-laciverte çevrildikten sonra bu yeni renklerimizle bezenmiş bir rozet yaptırılması işi bahis mevzuu oldu. Arkadaşlarım bu rozetin çizilmesini bana bıraktılar.
İlk önce bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra kırmızı üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve tesis tarihini yazdım. Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım; 'Kalpten gelen bir bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek'.
Çizdiğim şekil arkadaşlar tarafından beğenildi ve yeni rozetlerimiz o tarihlerde Almanya'da bulunan arkadaşımız Tevfik Haccar'ın delaletiyle orada yaptırıldı. Yeni harflerin kabulünden sonra aynı şekilde muhafaza edildi. Sadece 'Fenerbahçe Spor Kulübü - 1907' yazısı yeni harflerle tebdil olundu[/QUOTE]
 

HeLLSPoRT

нα¢кнєℓℓ ѕρσя ѕσяυмℓυѕυ
\\\_Yüzde Yüz Fener_ ///

Fenerbahçe'nin 100 yıllık şanlı tarihinden müthiş notlar...


UNUTULMAZBAŞKANLAR UNUTULMAZFUTBOLCULARYÖNETİCİLER...

GALATASARAYFENER'LEOYNAMAKTAN NEDENÇEKİNDİ...

TARİHE DAMGA VURAN 100ÜNLÜ FENERBAHÇELİ İSİM...

SEMBOL OLMUŞ İSİMLERDEN İLGİNÇ ANILAR...

5 KİŞİNİNYAKTIĞIATEŞ 25MİLYONANASIL ULAŞTI?

F.BAHÇE'NİNTARİHE GEÇEN VE DESTAN YAZILAN 100 BÜYÜK MAÇI..



Galatasaray, Fener'i yenmek için Alman askerlerini oynattı
Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihinde ezeli rekabetin çok önemli bir yeri var. Özellikle Galatasaray'la oynanan futbol maçları bu rekabetin en büyük parçası. İşte onlardan birinde, 18 Nisan 1918'deki derbide Sarı-Kırmızılı takım kadrosuna Alman askerlerini alıp Fener'in karşısına çıkınca hükmen yenilgiden kurtulamıyor.

İki damla gözyaşı süzüldü önce yukarıdan aşağıya. Sonra da 2 bayrak düştü ağır ağır. Gecenin karanlığını yırtarcasına canhıraş bir ses yükseldi boğazlardan; Şampiyon Fenerbahçe.. Çoluğu çocuğu, genci yaşlısı, kadını kızı 7'den 70'e 50 binin üzerinde insanın doldurduğu Şükrü Saracoğlu Stadı tarihi günlerinden birini yaşarken, Sarı-Lacivertli renklere gönül verenler takımlarının şampiyonluk sevincine tanıklık ediyorlardı.. Evet Fenerbahçe şampiyondu.. Hem de 16'ncı kez.. Bu şampiyonluğu bu kadar değerli kılan olay ise ezeli rakip Galatasaray karşında alınan 1-0'lık galibiyet ve ardından gelen turdu.. Bir Fenerbahçeli için Galatasaray galibiyeti, hele hele bir de işin ucunda şampiyonluk turu varsa, ömre bedel bir olaydı.. Fenerbahçe'nin 1907 yılında kurulduğunu düşünürsek geride kalan 99 sene içinde tarihe geçen olayların bir çoğu Galatasaray ile oynanan karşılaşmalarda gerçekleşti.. Bir Fenerbahçeli'ye ''Şampiyonluk mu daha değerli? Yoksa Galatasaray galibiyeti mi?'' diye soracak olursanız cevap belli; "Tabii ki Galatasaray galibiyeti.. Hele hele bu galibiyetin sonunda bir de şampiyonluk gelmişse, değmeyin keyfimize." Bu iki ezeli rakip sadece yeşil sahalarda ve salonlardaki rekabeti ile değil, yaşamın her alanındaki kapışmaları ile de gündemde kalmayı bildi.. Geçmişe bakıldığında Fenerbahçe ile Galatasaray kapışması her anlamda tarihe damga vurdu. Fenerbahçe'nin büyük bir oranda üstünlük kurduğu ezeli rekabette önemli olaylar da yaşandı.. Şimdi dönelim 1909 yılına.. F.Bahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan rekabette G.Saray'a karşı ilk 7 maçı kaybetti.. Ancak Sarı-Lacivertli ekip 4 Ocak 1914 tarihinde İstanbul Ligi'nde oynanan karşılaşmada elde ettiği 4-2'lik galibiyetten sonra ezeli rakibine karşı tüm kategorilerde büyük bir üstünlük kurdu.. Ülkemizin düşman işgali altında bulunduğu o yıllarda bir maç oynandı ki, daha doğrusu oynanamadan yarıda kaldı, ezeli rekabetin en ilginç kapışmalarından biri olarak tarihe geçti.. 12 Nisan 1918.. Fenerbahçe ile Galatasaray İstanbul Ligi'nde karrşı karşıya.. İttihatspor'un sahasında oynanan bu büyük derbide tahta tribünler dolu mu dolu.. Önce Fenerbahçe sahaya çıkıyor.. Tribünlerden müthiş bir uğultu yükseliyor.. Sarı- Lacivertli taraftarlar takımlarını bağırlarına basıyorlar. Sonra sahaya Galatasaray geliyor.. Tribünlerden yine büyük bir uğultu kopuyor. Ancak bu uğultu bir sevgi gösterisinden çok bir protestoya benziyor.. Çünkü Sarı-Kırmızılı ekibin kadrosunda tanıdık isimlerin yerine Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın yanında yer alan Almanya'nın o tarihte İstanbul'da bulunan askerleri bulunuyor.. Bu ilginç kadro değişikliği o günün tarihçileri tarafından aynen şöyle yorumlanıyor; -''Galatasaray kendisi açısından büyük önem taşıyan bu maçta yerli oyuncularıyla Fenerbehçe'yi yenemeyeceğini anlayınca kadrosunu Alman askerleri ile takviye etme yoluna gitti. Çünkü o tarihte Alman askerleri arasında futbolu çok iyi bilen isimler vardı...'' Sarı-Kırmızılı ekibin bu ilginç kadro takviyesi İstanbul Ligi organizasyon komitesi tarafından kabul görmüyor. Sarı-Kırmızılı ekip sahaya başka bir kadro da çıkaramıyor.. Fenerbahçe'nin de itirazıyla Galatasaray 3-0 hükmen mağlup ilan ediliyor.. Geliyoruz, 15 Haziran 1923'teki bir başka ilginç maça.. Fenerbahçe ile Galatasaray bu kez Taksim Stadı'nda bir kupa mücadelesinde karşı karşıya geliyorlar.. Bu maç için ilk kez bilet bastırılıyor ve satışa sunuluyor.. Fenerbahçe ezeli rakibi karşısında 1-0 öndeyken Galatasaray bir faul olayını bahane edip 67'nci dakikada sahadan çekiliyor.. Karşılaşma 1-0 olarak Fenerbahçe'nin galibiyetiyle tescil ediliyor..

Hepsi de okumuş çocuklar

Diğer tüm futbol takımlarının aksine Fenerbahçe'nin özellikle 1920'li yıllardaki kadrosunun tamamı dünyanın çeşitli üniversitelerinde okuyan futbolculardan oluşuyordu. Tabi bu olay da diğer kulüplerin Sarı-Lacivertli kulübü büyük oranda kıskanmasına neden oluyordu.. O yıllarda Fenerbahçe Futbol Takımı'nı oluşturan 11 ve öğrenim gördükleri üniversiteler şöyleydi;

* KALECİ: Şekip (Güzel Sanatlar Akademisi Mezunu).

* SAVUNMA: Cafer (Eczacılık Fakültesi), İsmet (Tıp Fakültesi), Hasan Kamil (Michigan Üniversitesi).

* ORTA SAHA: Fahir (Fen Fakültesi), Kadri (Ticari İlimler), Ragıp (Ziraat Fakültesi), Sabih (Tıp Fakültesi). Ömer (Hiedelberg Üniversitesi).

* FORVET: Zeki Rıza (Veteriner Fakültesi), Alaattin (Güzel Sanatlar Fakültesi), Bedri (Diş Hekimliği Fakültesi). İşin en ilginç yanı ise Fenerbahçe'nin kadrosunda yer alan tüm oyuncular yüksek öğrenim görmenin yanısıra aynı zamanda çok iyi derecede de yabancı dil biliyorlardı. Aynı yıllarda Galatasaray ve Beşiktaş takımlarında üniversite ve fakülteye giden ya da mezun olan futbolcu sayısı 3'ü, 5'i geçmezken ve ilk öğrenimden mezun olmuş futbolcular ağırlıktayken, Fenerbahçe'nin yedek oyuncuları da dahil takım halinde yüksek öğrenim gören isimlerden oluşması sadece Türkiye'de değil, dünya yüzünde de eşine benzerine rastlanılmayan bir durumdu.. Sarı-Lacivertli kulüp "Okumuş" öğrenci özelliği olan takımıyla günümüze kadar uzanan bir tarihsel bir dönemecin içinde hep oldu.. Bunun son örnekleri de Fenerbahçe'de uzun yıllar kaptanlık yapan "İmparator" lakaplı Oğuz Çetin ile gol kralı Aykut Kocaman oldu..


Hiç yenilmeden gelen ilk şampiyonluk

YIL 1899.. Yer: Moda.. Deniz öğrencisi Fuat Hüsnü Kayacan, arkadaşları Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile birlikte bugün Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'nın bulunduğu çayırda topla alıştırmalar yapıyor. Futbol, bu tarihten bir kaç yıl önce İngilizler tarafından icat edilmiş.. Ancak ateş kısa sürede Avrupa'nın her yerini olduğu gibi Osmanlı'yı da yavaş yavaş sarmaya başlamış.. 3 arkadaş bir yandan meşin yuvarlağa voleyi yapıştırırken, diğer yandan da ''Ah be keşke bizim de futbol oynayabileceğimiz bir takımımız olsa'' diyerek iç çekiyorlar.. Bu özlem bir süre sonra ''Black Stocking (Siyah Çoraplılar) ismiyle bir futbol takımının kurulmasına sebep oluyor.. Fakat kulüp kurma sevinci iş başındaki Padişahlık yönetiminin engellemesi ile yarıda kalıyor ve Black Stocking daha kurulma aşamasında dağıtılıyor.. Aradan 3 yıl geçiyor.. Aynı isimler bu kez yanlarına bir kaç genç daha alarak 1902 senesinde bu kez ''Kadıköy Futbol Kulübü'' adı altında bir kez daha bir araya geliyorlar.. Ancak bu kulübün akıbeti de diğerinden farklı olmuyor. İş başındaki Monarşi yönetimi sert hafiye baskınlarıyla bu girişimi engelliyor.. Aradan bir 5 yıl daha geçiyor.. Bu kez Ziya Bey (Songülen), Ayetullah ve Necip beyler 1907 yılının bir bahar gününde bir maç dönüşü evde çay içerken içlerinde hiç bitmeyen ideallerini gerçekleştirmeye karar veriyorlar.. Artık o tarihte monarşi rejimi gevşemiştir.. Bu da kulübü özgürce kurmanın yolunu açmıştır. Beklenen oluyor, Fenerbahçe Futbol Kulübü bir daha kapatılmamak üzere kuruluyor.. Ziya Bey kulübün ilk başkanı olarak tarihteki yerini alırken, Ayetullah Bey genel sekreter, Necip Bey de genel kaptan ve veznedar olarak görev alıyor. Kuruluş rengi ise Sarı-Beyaz.. Kurulduktan sonraki yıllar oldukça zor geçiyor. Çünkü o tarihte kaliteli futbolcu bulmak çok zor. Ancak İstanbul limanına demirleyen Türk bandıralı gemilerden ödünç gelen isimlerle maçlara çıkılabiliyor. 1909 yılında ise ''Futbol'' terimi çıkartılarak kulübün ismi Fenerbahçe Spor Kulübü olarak tescil ediliyor. Renkler ise Sarı-Beyaz'dan Sarı-Lacivert'e dönüştürülüyor.. 1909-1911 yılları Fenerbahçe için oldukça zor geçiyor. Kulüp bir ara dağılma noktasına geldiyse de Elkatipzade Mustafa Bey devreye girip işi kurtarıyor. Lokali dahi olmayan kulübün alt yapısını St.Joseph, Robert Kolej ve Kadıköy Numune Mektebi'nden topladığı gençlerle oluşturup, geleceğe yatırım yapıyor. Bu büyük atılım başarısız geçen iki yılın ardından Fenerbahçe'ye hiç yenilmeden ilk şampiyonluğu getiriyor.. Bu da taraftarlarını büyük sevince boğuyor..


Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydı

Fenerbahçe, bugün Ulusoy Federasyonu ile yaşadığı sorunların bir benzerini, hatta daha da beterini 1960-61 sezonunda o günün federasyonu ile de yaşamıştı. Muhterem Özyurt başkanlığındaki federasyon ile Sulhi Garan'ın MHK'si Kanarya'yı şampiyon yapmamak için her yolu denemişti.. Ancak sezon sonu gülen yine Fenerbahçe olmuştu


***


Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydı


Fenerbahçe bugün Haluk Ulusoy Federasyonu ile hangi sorunları yaşıyorsa, bundan 46 yıl önce de o zamanın Futbol Federasyonu ile benzer problemleri yaşamış.. Hatta daha da fazla acılar çekmiş.. Gidiyoruz o yıllara; 1960-61 sezonu.. 27 Mayıs ihtilalinin rüzgarlarının çok sert estiği günler.. Futbol Federasyonu ve kurulları değişmiş.. İstifa eden federasyonun yerine Muhterem Özyurt Federasyonu kurulmuş.. Yönetimde bulunan ve aynı zamanda MHK Başkanı da olan Sulhi Garan, Halim Çorbalı ve Mustafa Çakar (Ahmet Çakar'ın babası) o dönemde sıkı birer Fenerbahçe karşıtı isimler. Ve bu 3'lü Sarı-Lacivertli kulübe kesinlikle sempati duymuyor.. MHK Başkanı Sulhi Garan'ın Fenerbahçe düşmanlığı sezon başlangıcında hemen etkisini gösteriyor. Bir maçta, o yıllarda en centilmen futbolcu ünvanını bir kaç kez üst üste kazanmış olan oyunculardan Yüksel ile Hilmi, hakemlerin karşılaşma sırasındaki taraflı tutumlarını protesto ederek ''Siz Türk futbolunun katillerisiniz'' diye bağırıyor.. İki futbolcu bunun üzerine Federasyon tarafından 15'er gün cezaya çarptırılıyor.. Futbol Federasyonu ve MHK'nin ilk yarı boyunca Sarı-Lacivertli kulübe karşı tüm düşmanca tavırlarına karşı takım devreyi Galatasaray'ın sadece 1 puan gerisinde ikinci olarak tamamlıyor. Sezonun ikinci yarısı ise tamamen bir Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi olarak geçiyor. Federasyon ise bu kavgada Galatasaray'dan yana ağırlık koyuyor ve Sarı-Kırmızılı takımın şampiyon olabilmesi için herşeyi yapıyor.. Bu düzende 28'inci haftaya kadar geliniyor.. Fenerbahçe bir hafta önce Adana Demirspor'u 5-0 yenmiş. O haftaki rakip ise Gençlerbirliği.. Başkent ekibinin başkanı ve yöneticileri maç öncesi ortamı germek için herşeyi yapıyorlar. Hatta başkanları biraz daha ileri giderek Sarı-Lacivertliler'i kızdıracak şu demeci veriyor: -''Eğer Fener'e yenilirsek, yakama Fenerbahçe rozeti takıp, bir ay dolaşacağım..'' Bu söz maç öncesi tansiyonu iyice yükseltiyor.. Karşılaşmanın 82'nci dakikası 3-2 Gençlerbirliği'nin üstünlüğü ile geçiliyor.. 83'üncü dakikada Fenerbahçe Yüksel ile beraberlik golünü buluyor. Ancak orta hakem Muzaffer Sarvan (Eski hakem Oğuz Sarvan'ın babası) bu nizami golü vermesine rağmen yan hakemin ısrarla kaldırdığı bayrak sonrası tam 2 dakika sonra golü iptal ediyor.. Futbolcularla, hakem Muzaffer Sarvan arasında kısa süreli bir gerginlik yaşanırken, sahanın içine kadar giren bir Deniz subayı ''Ben Albayım. Atın bu ********leri dışarı'' diyerek, Fenerbahçeli futbolculardan Hilmi ve Şeref'in boğazına sarılıyor. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu olay sonrasında maç yeniden başlıyor. 86'ncı dakikada Şeref'in vuruşu skoru 3-3'e getiriyor. Bir önceki golü iptal ettiren yan hakem bayrağını yine kaldırıyor. Ancak hakem Sarvan bu kez ona uymayarak golü sayıyor. Ve karşılaşma da bu sonuçla bitiyor. Maç sonrası ise seyircilerden biri sahaya bir şişe fırlatıyor. Bu da olay oluyor. MHK Başkanı Sulhi Garan ertesi gün soluğu Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural'ın yanında alıyor. ''Eğer Fenerbahçe'ye ceza verilmezse hakemler maçlara çıkmayacak'' tehdidinde bulunuyor. Sıkıyönetim komutanı bunun üzerine Rüştü Dağlaroğlu, Faruk Ilgaz ve Fikret Kırcan'ı mak..... çağırıyor. Onlara şu uyarıda bulunuyor; -''Siz ve kulübünüz çok tehlikeli yoldasınız.. Size karşı sert tedbirler almak üzereydik ama dua edin Korgeneralimiz bu işi bir sivile havale etti. Fakat bir şartla. Eğer Cuma gününe kadar suçluları cezalandırmazsanız kulübünüzün tüm spor faaliyetlerini 11 Mart'tan itibaren durduracağız..'' Bunun üzerine sözü Rüştü Dağlaroğlu alıyor.. ''Bakın sayın komutan. Fenerbahçe Kulübü bundan 40 yıl öncede kapatılmak istenmiş. Kaldı ki o tarihteki suçlamalar bugünkü gibi iftira değil gerçekti. Kulübümüz o tarihte düşmanla savaşmak için Anadolu'ya silah sevkiyatını gerçekleştirmiş, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetlerinin tepkisini çekmişti. Kulübümüzü kapatmak için İngiliz askerleri bahçede beklerdi. O zaman düşmanların komutanı General Harrington'un başaramadığı bu olayı bugün sizin yapmaya çalışmanız bizi çok üzdü. Fenerbahçe, başta Atatürk olmak üzere tüm ulusun sevgisini kazanmış bir kulüptür. Sahaya atılan şişenin sorumlusu kulübümüz değil, bize karşı düşmanca bir tavır takınan Futbol Federasyonu ve MHK'dır'' diye konuyu bağlıyor.. Bunun üzerine gerginlik bir süreliğine rafa kalkıyor. Ancak hıncını asker yoluyla alamayan Federasyon, teknik direktör Szekely ile birlikte 6 oyuncuyu ceza kuruluna sevkediyor. Fenerbahçe Yönetimi aynen bugünlerde de olduğu gibi bunun üzerine sert bir açıklama yapıyor. Fenerbahçe Atina'ya özel bir maç oynamaya gittiği zaman da cezalar açıklanıyor. Buna göre Şeref, Lefter ve Hilmi'ye 1'er, Yüksel ile Kadri'ye 2'şer, Kaptan Naci'ye 3, teknik direktör Szekely'e de 1 ay ceza veriliyor. Cezalardan o tarihte kulüpte genel sekreter olarak görev yapan Faruk Ilgaz da 6 ayla nasibini alıyor. Cezaların açıklanmasından sonra Türkiye bibirine giriyor. Ortaklık karışıyor. İşin ilgiç tarafı, hakem Muzaffer Sarvan'ın ''Fenerbahçe'den hiç kimsenin bana bir saldırısı olmadı. Federasyon bana 'maçı neden tatil etmedin' diyerek büyük baskı yaptı'' sözleri üzerine bu cezaların bir federasyon tezgahı ile verildiği ortaya çıkıyor. Ancak Fenerbahçe herşeye rağmen ve tüm as oyuncularının cezalı olmasına karşın İstanbulspor'u sahaya sürdüğü gençlerle 6-2 yeniyor ve Türkiye Ligi'nde ikinci şampiyonluğuna ulaşıyor.


Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!

1963-64 sezonunun son haftası. Lider Fener İzmir'de Altay'la oynuyor.. İkinci Beşiktaş şampiyon olmak için Altaylılar'a galip gelmeleri şartıyla adam başı 2 bin 500 lira ve 3 gün tatil teklifinde bulunuyor

Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!


Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihine damgasını vuran ezeli rekabet içinde Beşiktaş'la olan çekişme de önemli bir yer tutuyor. Her ne kadar Beşiktaş ile oynanan karşılaşmalar, Galatasaray ile yapılan maçlar kadar çok büyük yankı uyandırmasa da özellikle son yıllardaki karşılaşmalar her iki kulüp arasında büyük gerilimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Ancak bugünkü gerilimleri günleri hiç de aratmayacak olan 1963-64 sezonu iki kulübün ezeli rekabet tarihine ilginç bir maçla geçmiştir.. Şimdi sizleri o günlere geri götürüyoruz; 1 9 6 2 - 6 3 sezonunun başında kaleci Özcan Arkoç'u Beşiktaş'a kaptıran Fenerbahçe, bir sonraki sezona bunun intikamını alarak başlamak arzusundadır. Bu nedenle Beşiktaş'ın iki yıldız oyuncusu Şenol ile Birol sansasyon yaratacak bir şekilde Siyah-Beyazlı kulüpten transfer edilir. Bununla da yetinmeyen Sarı-Lacivertliler Karagümrük'ten Aydın Yelken, Kasımpaşa'dan İhsan Okçuoğlu ve Karşıyaka'dan Ogün Altıparmak'ı (Kırık ayağı alçıda olmasına rağmen) kadrosuna katar.. İki sembol oyuncusu Şenol ile Birol'u Fenerbahçe'ye kaptıran Beşiktaş bunun acısını sahada çıkartmak ve ezeli rakibinin önünde şampiyon olmak için o sezon büyük bir mücadele ve savaş başlatır. 1963-64 sezonuna 10 bin kişinin izlediği antrenman ile başlayan Sarı Kanaryalar ligin açılışını 2-0 kazandığı Beyoğluspor maçıyla yaparken, kapanış ise İzmir'de 3-0'lık Altay galibiyetiyle noktalanır. Bu maç aynı zamanda Fenerbahçe'nin o sezon şampiyonluğunu ilan ettiği karşılaşmadır. Ancak bu maç öncesi ortaya çıkan söylentilerin bugün yaşananlarla aynı paralellikte olması ilginç bir gelişmedir.. İsterseniz o tarihi final öncesine götürelim sizleri.. Fenerbahçe sezon içinde bir ara Beşiktaş'ın 4 puan gerisine düştüyse de Altay'la İzmir'de oynanacak son karşılaşmaya puan avantajıyla çıkma şansı yakalamıştır. Şampiyon olabilmesi ancak Fenerbahçe'nin Altay'a yenilmesi ile gerçekleşebilecek olan Beşiktaş, bu zorlu mücadeleye Altay'dan daha fazla önem vermektedir. Bu nedenle İstanbul'un Siyah- Beyazlı ekibi elindeki tüm imkanları seferber eder. O günlerde ortalığa yayılan dedikodu şudur; -''Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenmesi için Altaylı futbolculara 2 bin 500'er lira teşvik primi vermenin yanısıra, İstanbul Hilton Oteli'nde eşleriyle birlikte 3'er gün tatil yaptırma sözü verdi..'' İşin ilginç tarafı Beşiktaş kulübü tarafından da yalanlanmayan bu dedikodu dalgası tüm ülkeyi sarmış, milyonlar 31 Mayıs 1964 günü Alsancak Stadı'nda oynanacak olan tarihi finali beklemeye başlamıştır.. Lefter, Ogün, Selim, Mikro Mustafa ve Özer gibi as oyuncularından yoksun olarak maça çıkan Fenerbahçe, Alsancak Stadı'nın hıncahınç dolduran binlerce taraftarının müthiş tezahüratı ile Altay'ı 3-0 yenip şampiyonluğunu ilan ederken, Beşiktaş lig ikinciliği ile yetinmek zorunda kalmıştır.. Fenerbahçe'nin Alsancak Stadı'nda kazandığı şampiyonluk o kadar büyük bir coşkuya neden olmuştur ki, o sırada İzmir Limanı'na demirleyen gemiler düdüklerini dakikalarca çalarak kutlamalara katılmışlardır.. Sarı-Lacivertli ekip maç sonrası şampiyonluk kupasını kulübe düşmanlığı tescillenen Futbol Federasyonu Başkanı Muhterem Özyurt'un elinden alırken, karşılaşmayı yöneten İsviçreli hakem Albert Ginard 'Ben hayatımda böyle muhteşem bir maç yönetmedim'' açıklamasını yapmıştır.. Ertesi gün piyasaya çıkan gazeteler 1963-64 sezonunu şampiyon olarak kapatan Fenerbahçe'ye övgüler yağdırırken, ''Fenerbahçe'nin ölüsü bile şampiyon oldu'' başlığı altında Beşiktaş'a da gönderme yapılması, dikkati çeken bir başka unsurdur.. Ancak o sezonun belki de en önemli olayı Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye gönderdiği tebrik telgrafıdır.. Sarı-Lacivertli ekibin özellikle Altay ile oynadığı son maçta yenilmesi için her türlü olanağı seferber eden Siyah-Beyazlı kulüp, ''Milli lig şampiyonluğunuzu en samimi hislerimizle tebrik ederiz'' cümlesiyle bir anlamda kendisini de affettirme yoluna gitmiştir..


Arif gelemeyecek.. Çünkü şehit düştü

Fenerbahçe'nin Türk halkı tarafından fazlaca sevilmesinin bir nedeni de Kurtuluş Savaşı yıllarında gerek Anadolu'ya silah sevkiyatını bizzat yönetmesi, gerek işgal kuvvetlerinin takımlarıyla yaptığı maçlardan hep galibiyetle ayrılması, gerekse de cephede şehit verdiği çok sayıdaki futbolcusundan kaynaklanmaktadır.. Şehidin büyüğü, küçüğü olmaz ama ''En büyük şehit'' ya da ''En anlamlı şehit'' denilince o yıllarda tek bir isim akla gelmektedir. O da Fenerbahçeli Arif'tir.. ''Çanakkale geçilmez'' destanını yazan askerlerden biri olan Arif, bir yandan düşmana geçit vermezken, bir Galatasaray maçı öncesi takımının da formasını giyebilmek için tam 26 saat at sırtında yolculuk yapmış, maçını oynadıktan sonra yine atla geldiği gibi giderek düşmana karşı savaşını sürdürmüştür.. Arif'i 1917 yılında Galatasaray maçında oynamaya bu kadar hevesli kılan olay ise ilk kez bir büyük derbide oynama isteğiydi.. Arif gibi o maçta oynamak isteyen bir başka Fenerbahçeli futbolcu da kaptan Galip Kulaksızoğlu'ydu.. Galip de Kırklareli'nden at sırtında derbi karşılaimasına gelmişti. İki futbolcunun bu maç sonrası cepheye dönmeleri ise gerçekten dramatik, hazin bir öykünün ortaya çıkmasına neden olacaktı.. Galip Kulaksızoğlu savaşta yaralanıp, tedavi için İstanbul'a geri gönderilirken, Arif Emirzade ise daha bir süre cephe ile Fenerbahçe takımı arasında gidip gelmeyi sürdürecekti.. Doğaldır ki Arif yoğun yurt savunması içinde takımının her maçına yetişemiyordu. Ama iddialı maçların hiç birini kaçırmamaya çalışıyordu. Özellikle de Galatasaray karşılaşmalarını. Fenerbahçe Kulübü, 1919- 1920 sezonuna iddialı gimek istiyordu. Bunun için, ilk kez sahaya çıkacakları İdmanyurdu maçında, sağbekleri Arif'in mutlaka oynamasını istiyorlardı. Kumandanlıktan özel izin alarak, Arif'in oynamasını sağlama almışlardı. O mutlaka gelmeliydi, gelecekti... Arif gerçekten de, Fener defansının vazgeçilmez adamıydı... Onun nasıl bir futbolcu olduğunu anlamak için, eski Fenerbahçeli futbolculardan Sedat Taylan'ın 1944 yılında yayınladığı, "Fenerbahçe'den Hatıralar" adlı kitabına bir göz atalım: "Arif, çok eskiden Fenerbahçe takımında, müteaddit defalar tekdirle seyremiştim. O zaman, Fenerbahçe müdaafasının belkemiği vaziyetindeydi. Zayıf fakat çok çetin, gözü pek bir oyuncuydu. Sert, fakat faulsuz oynardı. Maç sırasında asabi olan Arif, maç bitiminde sakin ve nazik bir genç olurdu..." Evet, daha önce de söyledik... Fenerbahçe, 1919- 1920 sezonunun ilk maçı olan İdmanyurdu mücadelesi için, Papazın bağında Arif'i bekliyordu... O gelmeliydi, gelecekti, gelirdi de... Fakat, onun yerine, kara haber geldi: "Arif, tam kalbine yediği bir kurşunla, şehit oldu." Fenerbahçeliler, gelen haberle bir anda mateme boğuldu. Herkes birbirine sarılıp ağlıyor, Türk futbolunun yetiştirdiği en gerçek kahramanının kaybına kahroluyordu... Hüzün, dalga dalga tüm İstanbul'a yayılmıştı. Ancak, maç oynanmalıydı... Fenerbahçeli yöneticiler, santra çizgisinin başladığı yerdeki sahanın kenarına bir sandalye koydular ve üzerine Arif'in 2 numaralı formasını astılar. Takım, sahaya 10 kişi çıkmıştı... Ama, Fenerbahçe eksik değildi. Saha kenarındaki sandalyede asılı duran forma, Arif'i sahaya sürmüş gibiydi. Sanki, rakibin ataklarını, o durduruyordu. Fenerbahçe, kahramanının huzur içinde toprakta yatması için, o denli coşkulu oynadı ki, rakibi İdmanyurdu'nu tarihinin en farklı skoru ile yendi: 11-1. O günden bu yana, o rekor hkırılamadı. Fenerbahçeli tüm futbolcular, bu galibiyet sonrasında hep birlikte 2 numaralı formanın önünde saygı duruşuna geçerek, "Ruhun şad olsun Arif" dediler.

Fener'in Şehit Futbolcuları

FUTBOLCUNUN ADI - ŞEHİT DÜŞTÜĞÜ YER

1- Arif Bor Ovası
2- Nurettin Fikirtepe Bataryası
3- Halim Fikirtepe Bataryası
4- Kemal Yeri belli değil
5- Zeki Çanakkale Savaşı
6- Hüsnü Çanakkale Savaşı
7- Neşet Çanakkale Savaşı
8- Refik Bey Kulüp binasında
9- Mustafa Bey Kulüp binasında
10- Ethem Erenköy Bataryası
11- Haldun Yeri belli değil


ALLAH RAHMET EYLESİN



Para isterim yoksa çıkmam

Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş

Para isterim yoksa çıkmam

Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş.

Fenerbahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan ezeli rekabette Galatasaray ile resmi, özel tam 353 kez oynadı ve bunların 133'ünden galip ayrılırken, 109 maç da berabere sonuçlandı.. Ancak bu 353 maçın içinde öylesine ilginç olaylar vardı ki, onları buraya taşımamak olmaz.. Galatasaray, geride kalan bir asırlık rekabette tam 5 kez, evet 5 kez Fenerbahçe'nin karşısına şu ya da bu sebepten dolayı çıkmadı.. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp bu 5 karşılaşmanın sonunda hükmen yenilgiyi kabul etti. Bunlardan ilkini yazı dizimizin ilk gününden hatırlıyorsunuz. 12 Nisan 1918'deki maçta oynatmak için Türk oyuncu bulamayan ve o sırada Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak içine girip İstanbul'a gelen Alman askerlerinden medet uman Sarı-Kırmızılı ekip 3-0 hükmen mağlup ilan edilmişti.. Galatasaray ikinci hükmen yenilgisini ise 15 Haziran 1923'te Taksim Stadı'nda oynanan kupa maçında Fenerbahçe önünde 1-0 yenik durumdayken 67'nci dakikada sahadan ayrılarak almıştı.. Cim-Bom ezeli rakibine karşı 1942 yılına kadar uzanan derbi serisinde sahaya çıkmamazlık yapmazken 27 Eylül'de İstanbul Ligi'nde oynanması gereken bir mücadele içinse garip bir istek ileriye sürdü.. Maç hasılatından daha yüksek oranda bir pay isteyen Sarı-Kırmızılı kulüp, önerisi kabul görmeyince çareyi Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamakta buldu. 1942-43 sezonuna dahil olan bu maç için Fenerbahçe Stadı'nın toprak zeminine çıkan Sarı-Lacivertli oyuncular karşılarında Galatasaray'ı bulamayınca bir süre bekleyip evlerine döndüler. Bu maç ezeli rekabet tarihine 3-0 Sarı-Kırmızılılar'ın hükmen yenilgisi ile geçmiş oldu. Bundan tam bir yıl sonra yani 1942-43 sezonunda Galatasaray hasılat olayını bir kez daha ileriye sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmadı ve 3-0 hükmen yenilgiyi kabullendi. 3 Ocak 1943'te oynanması gereken İstanbul Ligi'ne dahil bu karşılaşma da Sarı-Kırmızılılar'ın tarihine kara bir leke olarak geçti.. İki ezeli rakip arasında son hükmen yenilgi olayı ise 6 Şubat 1944'te oynanması gereken 100'üncü derbide gerçekleşti. İstanbul Ligi'nde Şeref Stadı'nda yapılacak olan karşılaşma Galatasaray'ın bu kez mazeret dahi ileri sürmeden maça çıkmaması ile oynanamadı. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp ezeli rakibi Fenerbahçe önünde hükmen yenilgiyi bir kez daha kabullenmiş oldu. Böylece bu 5 hükmen yenilgi 353 maçlık Fenerbahçe- Galatasaray ezeli rekabetine damgasını vururken tarihe de geçmiş oldu.. Fenerbahçe ile Galatasaray 97'si lig, 39'u Türkiye Kupası, 3'ü Federasyon Kupası, 3'ü Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3'ü Başbakanlık Kupası, 34'ü Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası, 1'i Atatürk Kupası, 18'i Milli Küme, 81'i Istanbul Ligi, 4'ü İstanbul Kupası, 3'ü İstanbul Şildi, 2'si Spor-Toto Kupası, 5'i Donanma Kupası, 48'i özel maç ve 48' de özel kupa maçı olmak kaydıyla ezeli rekabetin çeşitli dallarında karşılaştılar.. İki takımın arasındaki derbi maçları İnönü stadı'nda 12, Fenerbahçe Stadı'nda 106, Ali Sami Yen Stadı'nda 42, Taksim stadı'nda 36, Şeref Stadı'nda 20, Ankara 19 Mayıs Stadı'nda 12, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2, İzmir Atatürk Stadı'nda 1, Ankaragücü Stadı'nda 1, Offenbach'ta 1, Frankfurt'ta 1 ve Köln'de 1 olmak üzere 12 değişik statta oynandı.. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında en fazla seyircili karşılaşma 21 Eylül 2003'te İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2-2 biten lig mücadelesinde 70 bin 125 kişi ile oynanırken, en az seyircili maç ise 1922-23 sezonuna dahil, 17 Kasım 1922'de Fenerbahçe Stadı'nda hakem Fethi Tahsin Başaran'ın şemsiye ile yönetmek zorunda kaldığı 14 kişinin izlediği karşılaşma oldu.. İki ezeli rakip ayrıca 100 yıllık tarihlerinde 56 kez ile en çok Mart ayında karşı karşıya gelirken, 13 kezle de en az Temmuz ayında kapışmışlar.. Fenerbahçe ayrıca 244 resmi organizasyonda Galatasaray'a karşı 83 kez şampiyonluğa ulaşırken, Sarı-Kırmızılı ekibin 242 organizasyonda şampiyonluk sayısı 74 olarak kalmış.. Özel organizasyonlarda 70 kez yer alan Sarı Kanaryalar 42 kez mutlu sona ulaşırken, Cim-Bom 56 kez katıldığı bu organizasyonlarda sadece 19 kez ipi Fenerbahçe'nin önünde göğüslemiş.. Yine iki ezeli rakip arasında 23 Şubat 1934 tarihinde Taksim Stadı'nda oynanan karşılaşma ''Kavgalı maç'' olarak spor tarihine geçmiş. Karşılıklı faullerle gerginleşen maç seyircilerin de olaya katılmasıyla yarıda kalmış.. iki takımdan tam 17 futbolcunun ceza almasıyla birlikte iş Beşiktaş'a yaramış ve Siyah-Beyazlı ekip, iki rakibinin eksik kadrolarla maçlara çıkmasını fırsat bilerek o sezon İstanbul Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmış..

 

HeLLSPoRT

нα¢кнєℓℓ ѕρσя ѕσяυмℓυѕυ

Atatürk'ten anlamlı cevap Biz de 3-3 berabereyiz

İki kere ikinin 4 ettiği kadar kesin bir şey var. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Fenerbahçeli.. Çünkü Atatürk'e bu kadar sahip çıkan, onun eşyalarını müzesinde itina ile muhafaza eden başka bir kulüp yok. Kaldı ki Ata'nın zamanında Fenerbahçe Spor Kulübü'nü ziyaret etmişliği, yanan kulüp binası için yaptığı para yardımı da var. Atatürk'ün Fenerbahçe'nin dışında başka hiç bir kulübe gitmemesi ve açıkça Fenerbahçe'yi sevdiğini söylemesi de işin rengini ortaya koyuyor. İşte 10 Ağustos 1928 cuma akşamı. Yer; Dolmabahçe Sarayı.. Büyük Önder, Galatasaray Kulüp Başkanı Necmettin Sadak, yine Galatasaraylı yöneticilerden Ruşen Eşref ve Mustafa Necati'nin yanısıra Fenerbahçeli olarak bilinen Sabri Toprak ve Vasıf Çınar ile oturmaktadır.. Atatürk o gün oynanan Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmasının 3-3 berabere bittiğini öğrendikten sonra şu sözleri sarfeder; -''Öyle mi?. Zaten biz de burada 3-3 berabereyiz.. Çünkü ben de Fenerbahçeli'yim.'' Ulu Önder bu sözleri söylerken Fenerbahçeli Sabri Toprak ve Vasıf Çınar'ı işaret etmiştir. Salonda bulunan Galatasaray Kulübü Başkanı Necmettin Sadak ile yanındaki 2 arkadaşı Ata'nın bu yaklaşımına sadece tebessümle karşılık verirler. İşte 5 Haziran 1932.. Bir kanıt daha; Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Kuşdili'ndeki lokali çıkan yangınla büyük hasar görmüştür. Kulüp lokalinin yanması camiada büyük bir üzüntüye neden olurken, yurdun her yanından da yardım yağmaya başlamıştır. Ancak içi yanan bir büyük isim daha vardır. Ve o da çok sevdiği kulübe yardım etmek istemektedir.. Onu da şöyle gerçekleştirir.. Katibi Umumi n..... Hasan Rıza imzasıyla Fenerbahçe Spor Kulübü İdare Heyeti'ne gönderilen telgrafta aynen şunlar yazmaktadır; -''Yeni kulüp binası inşaasına yardım olmak üzere, Reisi Cumhur Hazretleri'nin emirleri ve İş Bankası ile heyeti idare n..... 500 lira gönderilmiştir.. Alındığını isar buyurulmasını rica ile hürmetlerimi takdir ederim..'' Telgrafın gerçek anlamı ve gönderilen paranın değeri bugünün ölçüleriyle paha biçilemez bir olay olarak göze çarparken, Ulu Önder'in Fenerbahçe'ye olan sevgisini ortaya koyması açısından da müzenin en değerli köşesinde yerini muhafaza ediyor..



Hitler'in kahrolduğu maç

Fenerbahçe tarihi hem muhteşem, hem de ilginç maçlarla dolu.. İşte 1941-42 sezonu; Alman diktatör Hitler'in propaganda takımı Admira özel maç için Türkiye'ye geliyor ve Sarı- Lacivertli ekiple oynamaya karar veriyor. Papazın Çayırı'ndaki karşılaşmayı 2-0 kazanan Kanarya, Hitler'e de mesaj göndermeyi ihmal etmiyor; "F.Bahçe kimseye boyun eğmez.."

Hitler'in kahrolduğu maç

Fenerbahçe tarihi hem muhteşem, hem de ilginç maçlarla dolu.. İşte 1941-42 sezonu; Alman diktatör Hitler'in propaganda takımı Admira özel maç için Türkiye'ye geliyor ve Sarı- Lacivertli ekiple oynamaya karar veriyor. Papazın Çayırı'ndaki karşılaşmayı 2-0 kazanan Kanarya, Hitler'e de mesaj göndermeyi ihmal etmiyor; "F.Bahçe kimseye boyun eğmez..".


1941-42 sezonu... Aynı zamanda 2'nci Dünya Savaşı yılları. Türkiye Cumhuriyeti bir şekilde savaşın dışında kalmış.. Ancak Almanya'nın lideri Hitler her fırsatta Türkiye'yi, Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi yine yanlarına çekmek istiyor.. Ülke olarak henüz kendimizi yeni yeni toplamışız. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Almanlar'ın, dolayısıyla da Hitler'in baskısına ve restlerine boyun eğmeyerek Türkiye'yi savaşa sokmuyor.. Sonra Türkiye ile Almanya arasında bir saldırmazlık anlaşması imzalanıyor.. Ancak Almanlar Bulgaristan'ı ve Yunanistan'ı yutmuş.. Yani tam dibimize kadar gelmişler.. İşte tam o sıralar Hitler'in Avrupa'yı dolaşan propaganda takımı Admira Türkiye'ye de uğruyor.. Ve ''Saldırmazlık anlaşması'' nın gereği olarak Admira ile bir maç ayarlanıyor.. Admira ile de oynamak, tabii ki kurulduğu günden bu yana önüne gelen Avrupalı'yı deviren Fenerbahçe'ye düşüyor.. Bu maçın Hitler açısından önemini anlatmak gereksiz.. Ünlü diktatör savaşın o çılgın günlerinde bile Admira'dan sık sık haber alıyor. Kısacası Hitler için Admira'nın Fenerbahçe ile oynayacağı maç önemli.. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ona boyun eğmemiş, hiç olmazsa bir Türk takımı eğsin düşüncesinde.. Ama o tarihlerde Dünya'yı sarsan bu diktatörün bilmediği bir şey var. Kurtuluş Savaşı'nda 7 cihanın kurduğu takımlara boyun eğmemiş Fenerbahçe.. Hitler'in takımına mı yenilecek? Papazın Çayırı'nda oynanan ve oldukça da sert geçen karşılaşmayı Fenerbahçe önce Taka Naci'nin, ardından da Halit Deringör'ün golleriyle 2-0 kazanıyor. Karşılaşma bitimi Sarı-Lacivertli taraftarlar, yöneticiler ve futbolcular, Papazın Çayırı'nda büyük bir sevinç gösterisi yaşarken, ortaya da ortak olarak şu görüş çıkıyor: -"O takımı yenmek Adolf Hitler'i yenmek gibiydi bizim için. Futbolu propaganda için kullandıklarından onları çok önemli bir mağlubiyete uğrattık.'' Şimdi o gollerden ikincisini kaydeden Fenerbahçe'nin efsane isimlerinden Halit Deringör'e gidiyoruz ve ona kulak veriyoruz; -"Ya tıp, ya da yüksek felsefe okumak istiyordum. Edebiyat Fakültesi Akaretler'deydi. O zaman üniversite mezunu olmak çok önemliydi iş bulma imkanı çok daha fazla oluyordu. Coğrafya okuyordum. Bu bana yetmedi. 1949 yılında bir sınavla beş yıllık tütün eksperliğini kazandım. Fenerbahçe'deki futbolumuz tamamen amatörceydi. Bir şampiyonluktan sonra bize cüzdan hediye etmişlerdi. O zaman içi boştu. Hala saklarım." Toplam 330 maç oynadı Halit Deringör Fenerbahçe'de ve 110 gole imzasını koydu. Giydiği milli formayla dört maça çıktı ve dört gol kazandırdı takımımıza. Yine kendi anlatıyor: "Bak neler yaşamışız; birkaç kuruş param var. Galata Köprüsü'nden Kadıköy vapuruna geliyorum Fenerbahçe'nin muhasibi çıktı karşıma telaş içinde. Kulübün su borcu vardı kesildi sularımız dedi. 400 lira para vardı ona verdim." O sene Lefter, Selahattin, Erol parası bol transferlerle Adalet takımına gidecekler. Adaletli idareciler Halit'i de almak istiyorlar; "Seni alacağız dediler iki dokuma makinesi üç bin lira da para teklif ettiler. Dünyamı şaşırdım. Babam 'Git aptallık etme' dedi. Ben de 'Sen ne biçim konuşuyorsun bu din değiştirmek gibi bir şey' diyerek karşı çıktım. Bir ay beklediler beni, gidemeyeceğimi söyledim. Bir kongrede Rize Milletvekili Parlamento Başkanı Osman Kavrakoğlu bana kuru bir teşekkür etti kürsüden. Tabii cepte yine metelik yoktu." 1943, 45, 46 ve 50 yıllarındaki şampiyon Fenerbahçe takımının sol açığıydı Halit Deringör. Üç yüz küsur maça yüz küsur gol sığdırmıştı. Dört kez milli formayı giymiş rakip ağları o formayla dört kez ziyaret etmişti. Moda Çayırı'ndan, Hitler'in takımına o tarihsel dersi verdiği maçtan, köylülerle kader birliği yaptığı on beş yıllık sürede gördüğü sevgi ve ülkeyi karanlıkta boğmak isteyenlerin eziyetine kadar biraz Cemil Sena, biraz Farabi, biraz Yaşar Kemal, biraz Aziz Nesin ama en çok da kendisiydi Halit Deringör; "Biz neysek oyuz!" diyordu! "Biz neysek oyuz!"



İkiside şehit düştü ama silahlar yerine ulaştı

Devir, İstanbul'un işgal devri... Sabahın ilk ışıklarını karşılamak, işgal İstanbul'unda, sadece balıkçılara verilmiş bir hak... Lüfer, palamut, kofana... Artık, neyi takmışsan kafana... Ağ mı gerersin, olta mı atarsın, yoksa volta mı? Bu yalancı sabah özgürlüğü, boşuna değil. Çünkü, işgalciler de beslenecek. Sofralarına balığı kim getirecek? İşte bu görüntüde Fenerbahçe Kulübü'nün dereye bakan arka tarafındaki balıkçı teknesinde, çingene palamudu telaşı var. Ağlar da tamam.. "Vira Bismillah" denildi, denilecekti. Ama yükle yükle tekne dolmuyor, bu Fener'in balıkçıları denizi mi kurutmaya niyetli?... Aslında yüklenen ağ değil, silahtı... Olta yerine, uzun namlulu tüfek vardı... Mermiler, yem niyetine kullanılacaktı. Top, tüfek, bomba... Şimdilerde olsa, bunlar trole çıkıyor dersin. Fakat onlar, Anadolu'ya... Atatürk ve silah arkadaşlarına gidiyordu.. Çünkü onlar cephede cephane bekliyordu... Çünkü kurşun ata ata biterdi. Yooo, öyle değil... Ömür biter, kurşun bitmezdi. Sağolsun Fenerbahçe de, cephaneyi eksik etmezdi... Gecenin sessizliğinde karanlığı yaranlar, yalnız Fenerbahçe'nin balıkçı görünümündeki yurtseverleri değildi. Düşman, bir Rum ihbarının sinsiliğinde, kulüp binasına doğru sokuluyordu. İşgal kuvvetleri, Fenerbahçe'yi suç üstünde yakalayacaktı. Teknede taşıdıklarını, "Balıktı" diye yuttururken, işgalciler alıktı... Şimdi de, Fenerbahçe'yi faka bastıracaklardı. Sinsi sinsi sokulan silahlı kalabalık, kulüp binasındakilerin dikkatinden kaçmadı. Gözcüler, arkadaşlarını uyardı. Son bir gayretle, son parti silah tekneye yüklenirken, işgalciler iş işten geçtiği için telaş içinde ateşe başladı. Ancak, kulüpten karşılık gördüler... Fenerbahçe'nin ikinci takımında futbol oynamış Refik ve Mustafa Beyler düşmanı oyalıyordu. Ancak, sayıca çok üstün olan İngiliz işgalciler; kısa sürede binaya girdiler ve yüzlerce tüfeğin ateşi altında Refik ve Mustafa beyleri şehit ettiler. Ama, o arada tekne yola çıkarılmış, silahlar kurtarılmıştı. Düşman, hiçbir ipucu bulamamıştı. İki şehit vardı ama, hiç şahit yoktu. Onlar hayata gözlerini kapamadan, Anadolu'ya son cephaneyi ve son kafileyi göndermeye muvaffak olmuşlardı. Görev tamamlanmıştı. Ruhları şad olsun..



Yıl; 1985.. F.Bahçe Şampiyon Kulüpler Kupası 1.tur ilk maçında Fransa'da Bordeaux önünde.. Skor; 2-2.. Chaban Delmas Stadı'nda 11 cesur yürek, Türkiye'de milyonlar ayakta.. Hüseyin çıkıyor sahneye ve Fener'i galip getiren3'üncü golü atıyor.. Ve Hüseyin bu golle tarihe geçerken, 28 yaşında da hayata veda ediyor.

1985 yılı.. Bir önceki sezonu şampiyon olarak bitiren Fenerbahçe, o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda 1984 Avrupa Şampiyonu Fransa'nın güçlü temsilcisi Bordeaux ile eşleşmiş.. Şu an Beşiktaş'ı çalıştıran Tigana, Gires, Batista, Lacombe gibi dünya futboluna damgasını vurmuş isimler Bordeaux'nun kadrosunda.. İlk bakışta izlenim şu; Fenerbahçe bu takımdan fark yiyerek kupaya daha ilk turdan veda eder.. Ancak bu takımın adı Fenerbahçe.. Ummadık anlarda inanılmazı başaran Fenerbahçe.. Fransa'daki maç başlayınca o gün bir destan yazılacağı daha henüz ilk dakikalarda belli oluyor.. İlk golü Selçuk atıyor.. Yürekler kıpır kıpır.. Ama karşılaşmanın daha henüz başları.. Sonra 1-1 oluyor.. ''Eyvah şimdi fark yiyeceğiz'' derken bu kez sahneye B.Şenol çıkıyor. Fenerbahçe 2-1 önde.. Ama Fransızlar'ın maçı bırakmaya niyeti yok.. Bir kez daha skor eşitleniyor.. Bundan sonrası tam bir Çin işkencesi.. Sahada 11 cesur yürek, radyoları başında milyonlarca Fenerbahçeli kıyasıya bir savaşın içine giriyor Bordeaux'da.. Ve bir genç adam çıkıyor sahneye. O ana kadar oynadığı muhteşem oyunun mükafatını almak için Fransızlar'ın kalesi önünde fırsat kolluyor. Sonra.. Sonrası mutluluk gözyaşları.. İşte o genç adam yani Hüseyin Çakıroğlu takımının 3'üncü golünü Bordeaux ağlarına gönderip, Fenerbahçe'yi tarihi bir zafere ulaştırıyor. Sonrasında İstanbul'da 0-0'lık beraberlik ve geçilen tur.. Bu aynı zamanda hem Fransızlar'a hem de Fenerbahçe'ye inanmayanlara atılan bir tokat oluyor.. Gaziantep'ten Fenerbahçe'ye bir sezon önce gelen Hüseyin, çok ama çok seviliyor. Ancak genç futbolcunun küçük bir sorunu ortaya çıkıyor.. O da ayağındaki küçük bir çıban. Hüseyin bunun için soluğu, yönetici Hüsnü Çil ile birlikte Profesör Dr.Kaya Çilingiroğlu'nun muayenehanesinde alıyor. Başlıyor derdini anlatmaya; -''Kaya abi.. Şu küçücük şey masaj olurken hem canımı acıtıyor, hem kötü gözüküyor. Alalım şunu gitsin..'' Çilingiroğlu, Hüseyin'in ayağındaki çıbanı kontrol ediyor ve ''Hüseyin bunu almasına alalım da, daha sonra da biopsiye gönderelim. Sonra altından kötü bir şey çıkmasın. İçimiz rahat olsun'' diye cevap veriyor.. Hüseyin Tez canlı. Dinler mi. ''Amannn abi. Kim bekler yarını'' diyerek soluğu özel bir klinikte alıyor.. Aldırıyor o hain, küçük çıbanı ayağından ve devam ediyor futbol yaşantısına.. Geliyoruz 1985'in Aralık ayına. Adana'da Polonya bir milli maç var. Hüseyin, Selçuk, Abdülkerim, Müjdat Milli Takım kadrosunda. Pazar günü akşam toplanacak Milli Takım. Ama Fenerliler lig maçlarını cumartesi oynayıp soluğu ertesi sabah Adana'da alıyorlar. Milli Takım Teknik Direktörü Coşkun Özarı kampa erken gelen Fenerli futbolcuları uyarıyor; ''Aman gözünüzü seveyim ortalıkta fazla dolaşmayın. Buralar ucuz sanatçı kaynıyor. Sonra hakkınızda dedikodu çıkar..'' Selçuk, Hüseyin'le oda arkadaşı. ''Hadi Hüseyin gel biraz dolaşıp dönelim'' diyor. Ama Hüseyin ''Benim halim yok'' diye reddediyor. Selçuk daha sonra odaya döndüğünde bakıyor ki, Hüseyin bitkin bir şekilde uyuyor.. Nereden bilsin ki o hain çıbanın neden olduğu hastalık oda arkadaşını esaret altına almış.. 3 gün sonraki milli maçta Hüseyin şahane oynuyor. Ama bu onun son maçı oluyor. Milli Takım dağılıyor, Fenerli futbolcular İstanbul'a dönüyor. Ertesi gün yapılan antrenmanda Hüseyin bir kafa topuna çıkarken yere yığılıp kalıyor. Apar topar Amerikan Hastanesi'ne kaldırılıyor Sarı-Lacivertli futbolcu. Teşhis; Kanser.. Sonrası bir film şeridi çabukluğunda geçiyor Hüseyin için. Ama umutlar da yavaş yavaş tükeniyor. Kulüp, oyuncusunu Amerika'ya gönderiyor tedavisi için. Ancak iş işten geçmiş. Küçük bir çıban, dert yumağı olup 28 yaşında Hüseyin'i bizden alıyor. Ve sonrasında şu dizeler dökülüyor onun için ağızlardan; Genç yaşta bu dünyadan Göçüp, gittin Hüseyin Bizleri acılara Atıp, gittin Hüseyin

Ne sen bizlere doydun Ne de biz doyduk sana Fenerbahçe forması Kefen mi oldu sana?



Sağbek Muzaffer Kaleye Geçti

Türkiye'de görev yapmış Futbol Federasyonları'nın nedense Fenerbahçe'ye karşı hep düşmanca tavırlar içinde oldukları dikkati çekiyor.. Dizinin ikinci bölümünde 1960-61 sezonunda o zamanın federasyonunun Sarı-Lacivertli kulübe karşı takındığı sert ve acımasız tavırları ortaya koymuştuk.. Şimdi sizleri biraz daha gerilere 1938 yılına götürüyoruz.. Fenerbahçe, Milli Küme'de cumartesi ve pazar günkü deplasman maçlarından ikincisini kendi stadında oynamak ister. Ancak Federasyon (Turk Spor Kurumu Genel Merkezi) bu isteği reddeder..Bunun uzerine takım pazar günkü maçlarına Taksim yerine Kadıköy'de sahaya çıkar ve hükmen yenik sayılır. İkinci hükmen yenilgi olayı ise bir harcırah konusunda gerçekleşir. Federasyonun o dönemde takımlara ödediği deplasman masrafı olan 800 lira yerine Fenerbahçe'ye 650 lira göndermesi üzerine takım vapura binmez ve İzmir'e gitmez. Bunun üzerine Fener ikinci kez hükmen yenik ilan edilir.. Bu hükmen yenilgiler ve Fenerbahçe'nin boyun eğmeyen tutumu Futbol Federasyonu'nu iyice sinirlendirir. Fenerbahçe, Milli Küme'den ihraç edildiği gibi, diğer kulüplerle özel maç yapması dahi yasaklanır.. Yani bugünkü kavgalar ve gürültüler aynen o günlerde de yaşanır. Fenerbahçe-Federasyon sürtüşmesi, maçlar Kadıköy'e alınmasına rağmen devam eder. Bu arada Sarı- Lacivertliler'in yönetimi futbol faaliyetlerini bir süre tatil etme kararı alır. Ancak daha sonra Fener'de başkanlık yapan dönemin futbolcusu Muvaffak Menemencioğlu'nun desteklediği futbolcular 19 Mart 1939 sezonunun ilk Milli Lig karşılaşmasını çıkıp oynarlar ve maçı 1-0 kazanırlar. O maç için lisans ibra edemeyen takıma Federasyon ayrıcalık tanır ve bunu da basın yoluyla açıklayarak futbolcuları desteklediğini bildirir. Fenerbahçe Genel Kurulu 29 Mart 1939'da olağanüstü toplanır. Yönetim kurulunun aldığı karara rağmen kendilerinden habersiz maç yaptıkları için futbolcular ciddi şekilde uyarılır ve bunun tekrarında kulupten ihraç edilecekleri söylenir.. Genel Kurul aynı zamanda 1939 yılı Milli Ligi'ne katılma kararı alır. Bunun üzerine Yonetim Kurulu istifa eder ve derhal olağanüstü kongreye gider.. Göreve yeni seçilen yönetim kurulu ise çok basarısız olur ve Fenerbahçe tarihinin en kötü sonuçlarını alır.. Takım sezonu 5'inci bitirir. Ve kulüpten ihraç edilen futbolcular nedeniyle bir çoğu maça 10 kişi çıkılır. Hatta zaman zaman kalecisiz bile kalınır ve sağ bek Muzaffer kaleye geçer..



3 avans 4'de biter

Fenerbahçe'nin tarihi kendisiyle gerek saha içinde, gerekse saha dışında alay edenlere attığı tokatlarla doludur.. Özellikle bu karşılaşmaların bir çoğunun Galatasaray ile oynananlar olduğu düşünülürse, edilen alaya verilen cevaplar daha da bir anlam kazanır. Örneğin G.Saray'ın Hocası Mustafa Denizli'nin "Fener'e tarihi fark atacağız" deyip, 5 yemesi, örneğin Cim-Bom'dan ilk devre 3 yiyip, ikinci yarı 4 atılması....


Yıl; 1943.. Galatasaray İzmir'de Altinordu'yu 4-0 yenmiş, Fenerbahce ise aynı gün Göztepe'ye 2-1 yenilmiş.. Galatasaray 1 puan farkla liderliğe yükselmiş.. Aynı akşam Galatasaraylılar İzmir'de bir pavyonda sabaha kadar eğlenmiş mikrofonlarda Fenerbahçe'ye hem hakaret, hem de alay etmişler. Ancak Fenerbahçeliler'in soğukkanlılığı sayesinde hiçbir olay yaşanmamış.. Ancak bu olay Sarı-Lacivertliler'i çok hırslandırmış. Bir sonraki hafta ligde Fenerbahçe'nin rakibi Galatasaray.. Fenerli futbolcular sahaya galibiyet yemini ederek çıkmışlar.. Ve maçı şahane bir futbol oynayarak 1-0 kazanmışlar. Sarı-Lacivertli taraftarlar futbolcuları maç bitimi omuzlara alarak ''Şampiyon'' tezahüratı eşliğinde sahada tur atmışlar.. Fenerbahçe daha sonraki haftalarda Vefa'yı 4-0, Beşiktaş'ı da 4-1 yenerek 3'üncü kez Milli Küme'de şampiyonluğa ulaşmış.. Yıl; 1950.. Ligde son maç Fenerbahçe ile Galatasaray arasında.. Tüm Türkiye'de soluklar tutulmuş.. Galatasaray 1 puan önde ve kendisine şampiyonluk için bir beraberlik yetiyor. Kanarya'nın şampiyon olabilmesi için mutlaka ezeli rakibini yenmesi gerekiyor.. Yurtta hayat durmuş. Bu önemli karşılaşma öncesinde Galatasaraylılar her maç öncesi olduğu gibi yine Fenerbahçeliler hakkında alaycı ifadeler kullanıyorlar. Sarı-Kırmızılı ekibin bazı futbolcuları ''Fenerbahçe'yi yenmekle kalmayacağız. Fark yapacağız'' gibisinden sözler sarfedince takım hırslanıyor.. Lefter maç öncesi takımı topluyor ve onlara aynen şu konuşmayı yapıyor; -''Ezeli rakibimiz işi yine alay noktasına getirdi. Milyonlarca taraftarımız bugün bizden galibiyet ve şampiyonluk bekliyor. Sahaya çıkalım ve onlara Fenerbahçe'nin kim olduğunu gösterelim. Hadi koçlarım..'' Maç başlıyor.. İlk yarının ortalarına doğru Fenerbahçe, Galatasaray ceza sahası önünden bir frikik atışı kazanıyor.. Lefter'in önünde kalabalık bir baraj var. Galatasaraylılar Lefter'in topu direkt olarak kaleye vuracağını düşünüyor Sarı-Kırmızılılar.. Ancak Fenerli futbolcu topa yaklaşırken, Niyazi barajın önüne fırlıyor.. Top Niyazi'nin önüne düşüyor. Onun plasesi Turgay'ın sağına gidiyor ve Fenerbahçe 1-0 öne geçiyor. Bu gol Fener'in şampiyon olmasına yetecek. Ancak daha 65 dakika var. İkinci yarı ile birlikte Galatasaray Fenerbahçe'nin üstüne dalga dalga gelmeye başlıyor. Radyoda maçı anlatan Muvakkar Ekrem Talu bas bas bağırıyor: ''Metin sağdan ilerliyor, onun pası Coşkun'da (Özarı). Coşkun bakıyor ve Suat'ı (Mamat) görüyor, Suat kaleye şutluyor ve goooolllll...'' Milyonlarca Fenerbahçeli bu haber üzerine yıkılıyor.. Ancak aradan bir süre geçiyor. Talu hemen ekliyor; "Hayır gol değil. Şükrü bir lastik gibi uzandı ve topu doksandan kornere tokatladı. Fenerbahçe hala 1-0 önde..'' Maçın sonları yaklaşıyor. Bitmek bilmeyen dakikalar bunlar.. 2 dakika kalıyor. Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan edebilmek için bu 2 dakikayı bitirmek zorunda. Naci kafaya çıkıyor, top Can'a (Bartu) geliyor. Can Lefter'i kaçırıyor. Lefter topu sürüyor, sürüyor kalesinden çıkmayan Turgay'ın yanından meşin yuvarlağı ağlarla buluşturuyor ve durumu 2-0 yapıyor. Fenerbahçe artık şampiyon ama maç daha bitmedi. Saniyeler var. Fenerli futbolcular aralarında paslaşıp sürenin bitmesini bekliyorlar. Niyazi pasını Can'a veriyor. Can Şirzat'ı görüyor. Şirzat Ergun'a pas atıyor. Ergun geriye döner gibi yapıp vuruyor. Ve top bir kez daha Turgay'ın yanından ağlara gidiyor. Maç da 3-0 bitiyor. Bir hafta süreyle Fener'le alay eden Galatasaraylılar sahayı üzgün terkederken Fenerliler şampiyonluk turu atıyor.. Yıl; 1983.. Fenerbahçe ligde lider. Galatasaray üçüncü. İki ezeli rakip Ali Sami Yen'de karşı karşıya geliyorlar. Fener'e bu maçtan 1 puan alması yeterli olacak. Karşılaşmanın ilk yarısı 3-1 Galatasaray'ın galibiyetiyle noktalanıyor. İkinci devrenin hemen başında Sarı-Kırmızılı ekip bir gol daha atıp skoru 4-1'e getiriyor. Galatasaray tribünleri Fenerli futbolcularla alay edip, ''Alpaslan Fener'i mezara götür'' diye bağırıyorlar. Sarı-Lacivertli oyuncular bu dakikadan sonra rakip kaleye yükleniyorlar. Ve maç 4-4 biterek Fenerbahçe tarihine altın harflerle yazılıyor.. Yıl; 1989.. Fenerbahçe bir yandan ligde şampiyonluğa koşarken diğer yandan Türkiye Kupası'nda çeyrek finalde Galatasaray ile eşleşiyor. Kadıköy'deki ilk maç 2-2 bitiyor. Ali Sami Yen'deki rövanşın ilk yarısında Tanju'nun golleriyle Galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapatıyor.. Ancak Sarı- Kırmızılı oyuncular daha ilk devre bitmeden özellikle 3-0'ı bulduktan sonra Fenerli futbolcularla saha içinde alay etmeye başlayıp, bacak arası çekmeye çalışıyorlar.. Bunu onur meselesi yapan Fenerbahçeli topçular ikinci yarıya fırtına gibi giriyorlar. Aykut'un 1, Hasan'ın 3 golüyle ezeli rakibini 4-3 yenen Fener tarihi bir zafere imza atıyor. Ve 1991-92 sezonu: Fenerbahçe ligde kötü günler yaşıyor.. Galatasaray Teknik Direktörü Mustafa Denizli o hafta ligde karşılaşacakları Fenerbehçe maçı için ''Tarihi fark olur'' gibisinden sözler sarfediyor.. Ancak karşılaşmayı 5-1 Fenerbahçe kazanıyor...



Ya cepheye gidersin Ya Fener'den gidersin

Önce Birinci Dünya Savaşı, sonra Kurtuluş Savaşı derken, Fenerbahçe'nin formasını çıkarıp, askeri üniformasını giyen futbolcuları şehit ya da gazi olunca takım çökmüştü. Kadro erimiş, Fenerbahçe'nin elinde oynatabileceği sadece 3 futbolcu kalmıştı.. Kayıplar nedeniyle, 1916-17 sezonunda lig, 15-16 yaş grubundaki çocuklarla oynanabilmişti. Fenerbahçe'nin Arif, Kaptan Galip ve Sabri gibi futbolcuları; çoğu kez savaş alanlarından kopup gelerek sahaya çıkmış ve takımlarına destek vermişlerdi. Dünyada böylesine cepheden lig maçlarına koşmuş, tekrar savaşa dönmüş başka futbolcular yoktu.. Arif'in kaybı, Fenerbahçe'nin müthiş bir milliyetçilik duygusunun kabarmasına yol açmıştı. Bunun bir uzantısı olarak, işgal yıllarında, Kurtuluş Savaşı, için çok aktif bir rol oynamıştı. Evet, Türk futbolu topyekün savaşın içindeydi. Ancak, arada çatlak sesler çıkmıyor değildi. Herkes koşa koşa cepheye giderken, bazı futbolcular, silah altına girmemek için çaba sarf ediyordu. Bunlardan biri de Nuri'ydi.. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak şımartılmıştı Nuri... Askere gitmek istemiyordu. Fenerbahçe Yönetimi, "Nasıl herkes düşmanla savaşıyorsa, sen de eline silah alacaksın" diye çıkışmıştı bu yetenekli futbolcusuna.. Ancak Nuri, zoru görünce patlamıştı: "Üzerime gelmeyin, yoksa Altınordu'ya geçerim!..." Başkan Hamit Hüsnü'nün cevabı kesindi: "Ya cepheye gidersin, ya Fener'den gidersin..." Nuri, blöfünün sökmediğini görünce, daha da küstahlaşmıştı; "Başkan ben bu kulüpten gidersem, birçok futbolcu da peşimden gelir." Hamit Hüsnü Bey'in Kuşdili'ndeki öfkesi, taa Kadıköy İskelesi'nden duyuluyordu: "Haddini bil, efendi... Fenerbahçe'de senin gibi başka bir vatan haini bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol.." Nuri'nin o andan itibaren, Fenerbahçe ile ilişkisi kesildi.. Ama, Nuri neden "Altınordu'ya geçerim" diyordu. Çünkü Altınordu, Osmanlı'nın güçlü isimlerinden Talat Paşa'nın başkanlığı, yani koruması altındaydı. Bünyesinde bulunan futbolcuları askere almıyordu. Herkes açlık ve yokluk çekerken, Altınordulu futbolcular bolluk içindeydi. Bazıları böyle çıkarını düşünürken, Fenerbahçe cephelerde şehit üstüne şehit veriyordu. Üstelik, sağ kalıp geri dönenlere de, hiçbir ayrıcalık yoktu. Onlar toplumdan ve kulüplerinden gördükleri saygıyı, en büyük nimet olarak bellemişlerdi. Vatan selamete çiksın, onlara yeterdi... Fenerbahçe, durup dururken, ya da kupası çok diye "Büyük kulüp" olmadı. Tarihi şerefle dolu olduğu için büyük kulüp oldu ve Türkiye'de milyonlar tarafından çok sevildi...



Gol atamadım bari tekme atayım

1967-68 sezonu Fenerbahçe'nin bütün rekorları kırarak tam 5 kupa birden kazandığı bir dönem oldu.. Sarı-Lacivertli ekip o sezon en güçlü takımların katıldığı Balkan Kupası'nı da alarak Türkiye'ye ilk uluslararası başarıyı yaşattı. Ancak 1967-68'in bir başka özelliği de "Taçsız Kral" Metin Oktay'ın Fenerbahçe'ye 3-0 yenildikleri maçta kendisini savunan Yılmaz Şen'e tekme atarak futbol yaşamındaki ilk ve tek kırmızı kartını görmesiydi



1967- 6 8 sezonu Fenerbahçe tarihinin en parlak dönemini oluştururken, biri Türkiye'nin ilk uluslararası kupası olan Balkan Kupası olmak üzere tam 5 kupa birden kazanılmış.. Sezona bir önceki dönem küme düşen İstanbulspor, Karşıyaka ve İzmirspor'un yerine 2'nci Lig'den gelen Bursaspor, Mersin İdmanyurdu ve Şekerspor'un katılımıyla başlanmış.. Teknik direktörlüğe 3'üncü kez Molnar getirilmiş.. Fenerbahçe ilk maçında Feriköy'ü 3-0 yenerek başladığı ligde son maçında Şekerspor ile berabere kalmış ve en yakın takipçisi Beşiktaş'ın 7 puan önünde şampiyonluk ipini göğüslemiş. Yoğun bir sezon geçiren Sarı-Lacivertli ekip as oyuncuları Can Bartu, Şeref ve Özer'den yoksun olmasına rağmen 3 Mart 1968'de oynadığı karşılaşmada Galatasaray'ı Ogün Altıparmak, Yaşar ve Abdullah Çevrim'in golleriyle 3-0 gibi farklı bir skorla devirmiş. Bu karşılaşmanın bir büyük özelliği de ''Taçsız Kral'' unvanlı Galatasaraylı Metin Oktay'ın, ''Gol atamıyorum bari tekme atayım'' diyerek o ana kadar kendisini başarıyla savunan ve adım attırmayan rahmetli Yılmaz Şen'e tekme atarak 70'inci dakikada oyun dışı kalması olmuş.. Bu Metin Oktay'ın ilk ve son kırmızı kartı olarak tarihe geçmiş.. 32 haftalık maratonda Fenerbahçe şampiyonluğunu 29'uncu haftada Hacettepe'yi 3-0 yenerek bitime 3 hafta kala elde ederken, o sezon ayrıca finalde Yunanistan'ın AEK takımını 3-1 yenerek Balkan Kupası'nı, Federasyon Kupası'nı (Türkiye Kupası), Spor-Toto Kupası'nı ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı da müzesine götürmüş.. O 5 kupalı döneme teknik direktör Molnar'ın ''Ben geliyö kupalar geliyö'' sözü de damgasını vurmuş.. Sarı-Lacivertli kulüp 5 kupalı şampiyonluğu milyonlarca taraftarı ile birlikte muhteşem organizasyonlarla kutlarken, o günün Futbol Federasyonu, aynen bugünlerde olduğu gibi Fenerbahçe'nin diğer kulüplerle arasındaki farkın gittikçe açıldığını farketmiş ve ''Ben bu kulübü ne yapsam da engellesem'' diyerek, bir sonraki sezon tasarladığı oyunu sahneye koymuş.. Federasyon, ülkemizi 1968-69 sezonunda Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda temsil eden Fenerbahçe'nin ''Anasından emdiği sütü, burnundan getirmeye'' karar vermiş.. Sarı- Lacivertli ekip ilk turda İngiltere'nin dünyaca ünlü takımı Manchester City'yi, deplasmanda 0-0 berabere kaldığı maç sonrası rövanşta 2-1 yenerek elemiş, o dönemde eşi benzeri olmayan bir başarıya daha imza atmış.. Ancak bu büyük başarı, ''Hiç bir başarı cezasız kalmaz. Özellikle de bunu Fenerbahçe başarıyorsa'' diyen Federasyon tarafından hemen cezalandırılma yoluna gitmiş.. Federasyon Fenerbahçe'ye özellikle lig maçlarının tarihleri konusunda en küçük bir tolerans dahi göstermemiş, 2'nci turda Hollanda'nın Ajax takımı ile eşleşen Sarı-Lacivertli ekip, rakibiyle ilk karşılaşmasını lig maçından hemen 2 gün sonra oynamak zorunda bırakılmış. 18 günde 3'ü deplasman olmak üzere Kanarya tam 6 maça birden çıkmak zorunda kalmış.. Milli Takım'a da aynı tarihlerde 8 futbolcu veren Fenerbahçe, Futbol Federasyonu tarafından altından kalkamayacağı bir temponun içine sokulmuş. Bu nedenle Sarı-Lacivertli ekip 1968-69 sezonunu favori olduğu halde başarısız olarak geçirmiş. Takım entrikalarla tamamlanan ligi 4'üncü sırada bitirirken, Futbol Federasyonu da amacına ulaşmış.. Fenerbahçe 1969-70 sezonuna Rumen İonescu'nun teknik direktörlüğünde hazırlanmış.. Sarı-Lacivertli ekip o sezon 6'ncı şampiyonluğuna ulaşırken Beşiktaş 8, Galatasaray ise 9'uncu olmuş.. Ancak Fenerbahçe şampiyonluğa ulaşmasının yanısıra o sezon Avrupa'da çok daha büyük ve anlamlı başarıya da imza atmış. Lig'de 30 maçta sadece 6 gol yiyen Fenerbahçe o sezon hiç bir karşılaşmada 2 golü kalesinde görmediği gibi 24 maçta da hiç gol yememiş.. Sarı-Lacivertli ekibin kalesini koruyan Rumen Datcu da Fenerbahçe ile birlikte tarihe geçmiş..



Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihine baktığımızda özellikle futbol dalında sadece Türkiye sınırları içinde değil, Avrupa'da da bir çok ünlü kulübe nasip olmayan bir şekilde korkunç bir kupa koleksiyoncusu olduğunu görürüz.. Futbol dalında elde edilmiş birinciliklerden resmi 84 adet, özel 42 adet olmak üzere toplam 126 kupaya sahip olan Sarı-Lacivertli kulübün müzesinde hemen hemen her organizasyondan şampiyonluk kupası bulunuyor. Bu sayının 2 ve 3'üncülüklerden gelen kupalarla arttığını düşünürsek müzede boş yer kalmadığını söylemek abartı olmaz.. Fenerbahçe'nin müzesinde abartmıyorum yoldan geçen 10 kişiye sorsak geçen yılın birincisini bilemeyeceğinden adımız gibi emin olduğumuz UEFA Kupası yok ama çok daha anlamlı binasının önündeki iskeleye yanaşan motorlarla Anadolu'ya silah kaçırmaktaydılar. Fenerbahçe kulübünün kayıkhanesi bir silah ve cephane deposu haline getirilmişti. Geceleri gizlice bu kayıkhanenin önündeki ahşap iskeleye yanaşan motorlar buradan yüklenip, gizlice Moda koyuna açılıyor, oradan İzmit'e geçerek Anadolu'ya silah ve cephane götürüyorlardı. Fenerbahçe kulübünün bu "Zararlı (!) faaliyeti" İşgal Orduları Başkomutanlığı tarafından haber alınmış, ancak bunun farkına varan Fenerbahçeliler kayıkhaneyi derhal boşaltarak cephaneyi çevredeki üye ve sporcu evlerine taşımışlardı. Kulübü basan işgal kuvvetleri birlikleri ortada delil bulamamışlardı. Ancak yine de Başkomutanlık tarafından Fenerbahçe Kulübü'ne süngülü bir müfreze bırakılmış ve Fenerbahçe kulüp binası haftalarca işgal altında tutulmuştu. Tüm çabalara rağmen bir şey elde edememiş olmak, işgal ordularının İngiliz Başkomutanı General Harrington'u oldukça öfkelendirmekteydi. Fenerbahçe'ye; hiç olmazsa futbol sahasında acı bir darbe indirebilmek için elinden "Gardler Muhteliti Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, Başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler." Fenerbahçeliler bu meydan okumanın direkt olarak kendilerini hedef aldığını hemen anlamışlardı. Ve yine gazeteler aracılığı ile hemen gereken cevabı vermişlerdi: "Fenerbahçe Kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul eder." İstanbul'da büyük bir heyecan uyandıran maç 29 Haziran 1923 günü, Taksim Stadı'nda çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı. Bu maçı izlemek üzere "Iron Duck Zırhlısı" ile özel olarak gelen Malta Valisi Lord Plummer'de İşgal Orduları Başkomutanı General Harrington'la birlikte şeref köşesindeki yerini almıştı. Şeref köşesinin önündeki masanın üzerinde de maçın galibine verilecek olan General Harrington Kupası" duruyordu. Fenerbahçe bu tarihi maça, hiç gol yemeden İstanbul şampiyonluğunu kazanan ünlü kadrosuyla çıktı: Şekip Kulaksızoğlu- Hasan Kamil Sporel


Kimin var bu kadar kupası

Fenerbahçe'nin futbol tarihi anlı-şanlı kupalarla dolu.. Sarı-Lacivertliler resmi 84, özel organizasyonlarda 42 olmak üzere tam 126 kupaya sahip.. Ancak müzedeki en anlamlı kupa; İşgal kuvvetleri komutanı General Harrington adına düzenlenmiş olanı.. Bunun dışında Türkiye'nin ilk uluslararası kupası olan Balkan Kupası da F.Bahçe'nin müzesinde.


anlamlı ve Kurtuluş Savaşı'na damgasını vurmuş General Harrington Kupası var. Düşünsenize; bir sabah uyandığınızda hiç tanımadığınız, belki üniformasını daha önce hiç görmediğiniz, başka başka diller konuşan bir sürü silahlı adam köşe başlarını tutmuş, ordunuzun silahlarına el koymuş, kirli çizmeleriyle o kutsal topraklarınızı çiğniyor.. Yaşanan bu korkunç kargaşanın başlangıcından itibaren Türk gençleri işgal kuvvetleri ile spor, özellikle de futbol sahalarında büyük bir rekabete girişmişti. İşte Fenerbahçe'de, bu her sınıftan düşman birlikleri içinde pek çok tanınmış futbolcusu bulunan, İngiltere ve Fransa liglerinin hemen hemen en ünlü takımlarında forma giymiş futbolculardan oluşan birbirinden güçlü takımlarla maçlar yapmış ve oynadığı 50 maçın 41'ini kazanıp, 4'ünde berabere kalarak işgal altında bezmiş, ezilmiş Türk halkının yüreğinde bir nebze olsun teselli ve umut tohumları yeşertmişti. Fenerbahçe'nin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de "General Harrington Kupası" maçıdır. İşgal Orduları Başkomutanlığı, Fenerbahçe Kulübü'ne karşı özel bir kin duymaktaydı. Çünkü Fenerbahçe takımı yalnız işgal kuvvetlerine mensup takımları peş peşe yenerek halkın milli duygularını şahlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda düşman açısından "Hayli zararlı" faaliyetlerde de bulunuyordu. İstanbul işgal altındayken Fenerbahçeliler, Kurbağalıdere kenarında kulüp binasının geleni yapmaktan geri kalmamıştı. Başkomutan Harrington amacına ulaşabilmek için ortaya altın madalyalar konulmuş bir turnuva düzenlenmiş ve turnuva sonunda üç takım ön plana çıkmıştı: Irish Guards, Grenadiers Guards ve Goldstream Guards... Bu üç takımın en seçkin elemanları sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. Bu arada Cebelitarık ve Mısır'daki İngiliz askeri kuvvetlerinden, hepsi de profesyonel birer futbolcu olan dört önemli oyuncu getirtmiş ve adeta bir "İngiltere Milli Takımı" oluşturmuştu. Hedef o kadar büyüktü ki, ortaya konan bir metreye yakın, gümüş işlemeli kupa Başkomutan "General Harrington" adını taşıyordu. "Goldstream Guards" adı altında oluşan bu takım özel şekilde kampa alınarak sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. Ve bundan sonra General Harrington tarafından İstanbul gazetelerine şöyle bir ilan verilmişti: Cafer Çağatay- Kadri, İsmet, Fahir- Sabih, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri, Bedri Gürsoy. Büyük bir çekişme içinde başlayan ve hep aynı çekişmeyle geçen maçın ilk yarısını 1-0 yenik kapatan Fenerbahçe, ikinci yarıda coşmuş ve klasik futbolunu ortaya koymaya başlamıştı. 60. dakikada Zeki Rıza'nın golüyle beraberliği yakalayan Sarı-Lacivertli takım bundan sonra daha da açılmıştı. 74. dakikada yine Zeki Rıza (Sporel) çok sert bir şutla Fenerbahçe'yi galip duruma yükseltmiş ve bundan sonra oyunda Sarı-Lacivertli takımın baskısı daha da artmıştı ve Fenerbahçe, güçlü rakibini eze eze yenmişti bu tarihi maçta. Maçtan sonra işgal orduları Başkomutanı General Harrington, adını taşıyan bu büyük gümüş kupayı Fenerbahçe takımı kaptanı Hasan Kamil Sporel'e verirken Taksim Stadı'nda fesler havada uçuşuyor ve yer yerinden oynuyordu adeta. Fenerbahçeli futbolcular, ellerinde General Harrington Kupası olduğu halde seyircilerin omuzları üzerinde stattan çıkarılmışlar ve Beyoğlu caddelerinde, büyük sevgi gösterileri arasında dolaştırılmışlardı. Bu galibiyet, milli bir zafer etkisi uyandırmıştı. Nitekim maç gecesi Lozan Konferansı'nda bulunan Türk Heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında heyet başkanı İsmet Paşa (İnönü) tarafından Fenerbahçe kulübüne; "Heyetimiz n..... hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim" diye bir kutlama telgrafı gönderilmişti.



Tarihin en büyük kıyağı

1979-80 sezonu.. Bitime iki hafta kalmış.. Fenerbahçe'nin ikinciliği garanti, Galatasaray ise küme düşme hattında.. İki ezeli rakip İnönü'de karşılaşıyor.. Favori Fener Cim-Bom'u yenerse yüzde 90 küme düşürecek.. Ancak "Ezeli dostluk" burada devreye giriyor ve 0-0 biten maç sonrası Galatasaray 2'inci lige düşmekten kurtuluyor.


1979-80 sezonu.. Fenerbahçe lige iyi başlayamamış.. Şükrü Ersoy'un teknik direktörlüğünde ilk 8 haftada üst üste yenilgiler alan Sarı-Lacivertli ekip eski futbolcusu Ziya Şengül'ü takımın başına getirdikten sonra hızla bir yükseliş sürecine girmişler.. Öyle ki ilk 8 haftada küme düşme hattında yer alan Fenerbahçe ''Atı alıp çoktan Üsküdar'ı geçen'' Trabzonspor'un ardından ligi ikinci sırada bitirmeyi başarmış.. Ancak o sezon Kanarya gibi lige iyi başlayamayan bir başka takım da Galatasaray.. Sarı Kırmızılı ekip kötü başladığı sezonda o kadar kötü bir performans sergilemiş ki, neredeyse ikinci lige düşüyormuş.. Küme düşme korkusunu özellikle son haftalarda büyük ölçüde içinde hisseden Cim-Bom'a yardım eli ise bitime 2 hafta kala ezeli rakibi Fenerbahçe'den gelmiş.. Şimdi o tarihi maça gidiyoruz; 4 Mayıs 1980 Pazar.. Fenerbahçe'nin başında Ziya Şengül, Galatasaray'ın başında Turgay Şeren var. İnönü Stadı'na çıkmadan önce Sarı-Lacivertli ekip lig ikinciliğini garantilemiş. Ancak durum Galatasaray açısından hiç de parlak değil. Sarı-Kırmızılı takım Fenerbahçe'ye yenilirse büyük ölçü de bir sonraki sezon Türkiye İkinci Ligi'nde yer alacak. Bu da Türkiye'de bir ilk olacak. Sarı-Kırmızılı ekibin korkulu rüyadan uyanabilmesi için derbiden en az 1 puan çıkartması gerek. Fakat bu hiç kolay değil. Çünkü Fenerbahçe özellikle ligin ikinci yarısında önüne geleni devirmiş.. Ve bu maçın da mutlak favorisi. Tüm ülke ezeli rekabet mücadelesine kilitlenmiş.. Futbol otoriteleri ''Fenerbahçe, Galatasaray'a kaç atar?''ın hesabını yaparlarken bir yandan da Sarı-Kırmızılı ekibin bu maçı kaybettiği takdirde kümede nasıl kalacağını tartışıyorlar.. Fenerbahçe'nin soyunma odasında daha önce Galatasaray'da top koşturmuş ve daha sonra Sarı-Lacivertli ekibe transfer olmuş B.Mehmet, Şevki gibi futbolcular "Fenerbahçe'siz Galatasaray, Galatasaray'sız Fenerbahçe olmaz" gibisinden aralarında konuşmalar yapıyorlar. Kaptan Cemil Turan da onları başıyla tasdik ediyor. Takımlar sahaya çıkıyorlar.. Fenerbahçeli futbolcular oldukça rahat. Galatasaraylılar ise oldukça tedirgin. Hatta bazıları tir tir titriyor.. Çünkü işin içinde küme düşüp Galatasaray tarihine kara bir leke sürmek var. Maç başlamadan Ziya Şengül ile Turgay Şeren birbirlerine başarı diliyorlar. Ancak Şeren, Şengül'e ''Eeee. Ne olacak bu maç. Bizi yenecek misiniz'' diye soruyor. Ziya Şengül Turgay Şeren'e dönüyor ve ''İhtiyar sen işine bak. Kardeş kardeş oynarız. Bir puan sizin olur'' diye cevap veriyor. Bu arada sahanın bir başka yanında Fenerbahçe Kaptanı Cemil Turan ile Galatasaray'ın sağ açığı Öner Kılıç arasında ilginç bir konuşma geçiyor. Cemil, Öner'e ''Hayrola niye titriyorsun?'' diye soruyor. Öner ''Abi biliyorsun durum kötü. Size de yenilirsek kümede kalmamız mucizeye kalıyor'' diye cevap verince Kaptan emektar futbolcuyu rahatlatıyor: -''Oğlum küme düşecek başka takımlar varken ne yapacağız. Koskoca Galatasaray'ı mı düşüreceğiz. Bu bize yakışmaz. Başkaları düşsün. Siz topunuzu oynayın. Bu karşılaşmanın skoru 0-0'dır..'' Maçın en büyük gol pozisyonunu Fener yakalıyor. Rahmetli Önder kaleci Eser'i de geçmesine rağmen topu auta atıyor ve karşılaşma da berabere bitiyor. Galatasaray, Fenerbahçe'den aldığı 1 puanla rahatlıyor. Kalan 2 haftada küme düşme hattından çıkarak 16 takımlı ligi 29 puanla küme düşme hattının sadece 2 puan üstünde 9'uncu sırada bitiriyor.. Ve o sezon ligden 23 puanlı Diyarbakırspor, 25 puanlı Kayserispor ve 27 puanlı Göztepe düşen ekipler oluyorlar.. Böylece Fenerbahçe ile Galatasaray'ın o sezonki karşılaşması ''Tarihin en büyük kıyağı'' olarak kitaplarda yerini alıyor..


Tarihten

KURULUŞ AMACI
Fenerbahçe Kulübü'nün ilk tüzüğü, 2005 yılı Ağustos ayında Fenerbahçe Müze Kurulu Başkanı Dr. Sertaç Kayserilioğlu tarafından eski bir sahaf dükkanında bulundu. 1913 yılında Osmanlıca olarak yazılan tüzüğün ikinci maddesinde, "Fenerbahçe Kulübü'nün kuruluş amacı; vatan gençlerini, vatanın korunmasına ve askeri seferberliklere hazırlamaktır" yazılıydı.

GOL YEMEME REKORU
SARI-LACİVERTLİ kulüp, 1922-1923 sezonunda dünya rekoruna imza attı. Fenerbahçe, bu sezon hiç gol yemeden şampiyonluğa ulaşmıştı.
84 ORGANİZASYONDA ŞAMPİYONLUK YAŞADI
FENERBAHÇE, tarihinde 84 resmi lig ve kupa şampiyonluğu yaşayarak bu alandaki rekoru da elinde tutmaktadır. Ezeli rakip G.Saray'ın şampiyonluk sayısı ise 77'dir.

İSTANBUL ŞİLDİ'NİN EBEDİ SAHİBİ FENERBAHÇE,
İstanbul Şildi için düzenlenen turnuvalarda 4 kez şampiyon olup şildin nihai sahibi olmaya hak kazanan tek takım oldu.

1000. VE 2000. GOLLER
ULU ÖNDER Atatürk'ün, stadına büstünün konmasına ilk izin verdiği kulüp Fenerbahçe'dir.

BİR SEZONDA 5 KUPA
FENERBAHÇE, 1967-1968 sezonunda tam 5 kupa birden kazanarak bir rekora imza attı. Sarı-Lacivertliler, aynı sezonda lig şampiyonluğunu, Türkiye Kupası şampiyonluğunu, Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı, Spor Toto Kupası'nı ve Balkan Kupası'nı müzesine götürdü.

BİRİNCİ LİG'İN REKORU
1959 yılında başlayan Türkiye Deplasmanlı Futbol Ligi'nde 1 sezonda en az gol yeme rekorunu 1969-1970 sezonunda kırdı. Sarı-Lacivertli takımın kalesinde gördüğü 6 gol, 47 yıllık lig tarihinde bir daha geçilemedi.

1000. VE 2000. GOLLER
FENERBAHÇE, ebedi puan cetvelinde 1000 ve 2000 gol barajlarını geçen ilk takımdır.

165 MİLLİ FUTBOLCU
MİLLİ Takım'a en fazla futbolcu veren kulüp Fenerbahçe'dir. Toplam 165 Fenerli futbolcu milli olmuştur.

100 ünlü Fenerbahçeli
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, F.Bahçeli olduğunu gizlemeyen ancak bu özelliğini kulüp lehine kullanmayan bir özelliğe sahipti. Kendisinden sonra başbakan olan G.Saraylı Mesut Yılmaz ise tersi icraatları nedeniyle Fenerliler'i çok kızdırmıştı.

İş dünyasının duayenlerinden Kadir Has, Türkiye'nin 4 bir yanına yaptırdığı hayır eserleriyle tanınıyor. Has'ın adı zaman zaman Fenerbahçe başkanlığı için geçse de kendisi bu konudaki teklifleri geri çevirmiştir.

103 Gollük Rekor
1988-1989 sezonunda 36 maçta 103 gol atan Fenerbahçe, bu alanda müthiş bir rekora sahip oldu. Sarı-Lacivertli ekip 2.86'lık gol ortalamasıyla da dikkatleri çekmişti.

1. Lig'in İlk Şampiyonu
FENERBAHÇE, deplasmanlı Birinci Futbol Ligi'nde ilk şampiyonluğu yaşayan takım oldu. 1959'da oynanan ilk sezonda ipi Sarı-Lacivertli takım göğüslemiştir.

İstanbul Ligi'nde 16 Kez
BİRİNCİ Lig kurulmadan önce oynanan İstanbul Futbol Ligi'nde en çok şampiyon olan takım unvanı da Fenerbahçe'nin elindedir. Kanarya, bu ligde toplam 16 kez şampiyonluğa ulaşmıştır.

Zeki Rıza'nın Milli Rekoru
BİR milli maçta en çok gol atan ilk futbolcu unvanını Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel elde etmiştir. 17 Haziran 1924 tarihinde Finlandiya'yı 4-2 yendiğimiz karşılaşmada Ay-Yıldızlı ekibin tüm gollerini Zeki Rıza Sporel atmıştır.

Can Hem Basketbolda Hem Futbolda Milli
Fenerbahçe'nin efsane futbolcularından Can Bartu, dünya spor tarihinde kolay kolay başarılamayacak bir unvana sahiptir. Can Bartu, hem basketbol, hem de futbol milli takımlarında forma giymeyi başarmıştır.

Manchester'a 40 Yıl Sonra İlk Hüzün
1996-97 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden Fenerbahçe, İngiliz ekibi Manchester United'ın Avrupa kupalarında 40 yıldır süren kendi sahasındaki yenilmezliğini Boliç'in attığı golle yıkmayı başardı.

Atletizmde Madalya Kazananlar Fenerli
Olimpiyat Oyunları tarihinde atletizmde madalya kazanan Türk sporcular Fenerbahçe'ye mensuptur. 1948 Londra Olimpiyatları'nda 3 adım atlamada bronz madalya kazanan Ruhi Sarıalp, o dönemde Sarı-Lacivertli kulübün bünyesinde spor yapıyordu. 2004 Atina Olimpiyatları'nda çekiç atmada bronz elde eden Eşref Apak da F.Bahçe forması giyiyor.
 

HeLLSPoRT

нα¢кнєℓℓ ѕρσя ѕσяυмℓυѕυ

F.Bahçe'nin 100 tarihi maçları
SEZON MAÇ SKOR ORGANİZASYON
2002-2003 FENERBAHÇE-G.SARAY 6-0 SÜPER LİG
1996-1997 M.UNİTED-F.BAHÇE 0-1 ŞAMP.LİGİ
1984-1985 BORDEAUX-F.BAHÇE 2-3 ŞAMP.K.KUP.
2004-2005 F.BAHÇE-M.UNİTED 3-0 ŞAMP.LİGİ
1976-1977 F.BAHÇE-G.SARAY 6-1 DEPREM KUP.
1988-1989 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 2-1 BİRİNCİ LİG
1991-1992 F.BAHÇE-G.ANTEP 8-4 BİRİNCİ LİG
1989-1990 F.BAHÇE-G.SARAY 5-1 BİRİNCİ LİG
1988-1989 G.SARAY-F.BAHÇE 3-4 TÜRKİYE KUP.
1960-1961 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 2-6 CEMAL GÜRSEL KUP.
1988-1989 F.BAHÇE-TRABZON 5-1 BİRİNCİ LİG
1995-1996 TRABZON-F.BAHÇE 1-2 BİRİNCİ LİG
1982-1983 G.SARAY-F.BAHÇE 4-4 BİRİNCİ LİG
1992-1993 F.BAHÇE-G.SARAY 5-2 BİRİNCİ LİG
1968-1969 F.BAHÇE-M. CITY 2-1 ŞAMP.K.KUP.

1968-1969 M.CITY-F.BAHÇE 0-0 ŞAMP.K.KUP.
2000-2001 F.BAHÇE-G.SARAY 4-4 TÜRKİYE KUPASI
1994-1995 F.BAHÇE-KAYSERİSPOR 8-1 BİRİNCİ LİG
2001-2002 F.BAHÇE-G.RANGERS 2-1 ŞAMP.LİGİ ÖN ELEME
1959-1960 F.BAHÇE-NICE 2-1 ŞAMP.K.KUP.
1988-1989 G.SARAY-F.BAHÇE 2-3 BAŞBAKANLIK KUP.
1992-1993 F.BAHÇE-KARŞIYAKA 7-1 BİRİNCİ LİG
1993-1994 F.BAHÇE-SAMSUN 8-1 BİRİNCİ LİG
1996-1997 G.SARAY-F.BAHÇE 0-4 BİRİNCİ LİG
2000-2001 F.BAHÇE-G.ANTEP 4-3 SÜPER LİG
1961-1962 KARŞIYAKA-F.BAHÇE 2-7 BİRİNCİ LİG
1929-1930 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 5-0 İST. AMATÖR LİGİ
1978-1979 F.BAHÇE-PSV 2-1 ŞAMP.K.KUP.
1990-1991 F.BAHÇE-GUIMARAES 3-0 UEFA KUPASI
1982-1983 F.BAHÇE-TRABZON 4-2 BİRİNCİ LİG

1980-1981 F.BAHÇE-G.SARAY 5-0 TSYD KUPASI
1993-1994 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 1-2 BİRİNCİ LİG
1996-1997 F.BAHÇE-DENİZLİ 7-0 BİRİNCİ LİG
1988-1989 ESKİŞEHİR-F.BAHÇE 2-7 BİRİNCİ LİG
2004-2005 F.BAHÇE-KAYSERİ 7-0 BİRİNCİ LİG
1931-1932 F.BAHÇE-G.SARAY 5-1 İSTANBUL LİGİ
1941-1942 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 2-5 MİLLİ KÜME
1990-1991 F.BAHÇE-G.SARAY 5-2 TSYD KUPASI
2001-2002 F.BAHÇE-G.SARAY 1-0 SÜPER LİG (G.Saray'a 4 kırmızı çıktı)
2000-2001 F.BAHÇE-TRABZON 5-2 SÜPER LİG
1974-1975 F.BAHÇE-GÖZTEPE 7-1 BİRİNCİ LİG
2002-2003 F.BAHÇE-BURSASPOR 7-1 SÜPER LİG
2003-2004 F.BAHÇE-ELAZIĞ 7-1 SÜPER LİG
1915 G.SARAY-F.BAHÇE 0-4 ÖZEL MAÇ
1996-1997 MACCABİ-F.BAHÇE 0-1 ŞAMP.LİGİ ÖN ELEME

1984-1985 F.BAHÇE-DENİZLİ 7-0 BİRİNCİ LİG
2003-2004 F.BAHÇE-ELAZIĞ 7-1 SÜPER LİG
2005-2006 F.BAHÇE-G.SARAY 4-0 SÜPER LİG
1995-1996 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 1-2 BİRİNCİ LİG
1997-1998 F.BAHÇE-ŞEKERSPOR 7-0 BİRİNCİ LİG
1999-2000 G.SARAY-F.BAHÇE 0-1 SÜPER LİG
1995-1996 F.BAHÇE-G.SARAY 3-1 BİRİNCİ LİG
1999-2000 G.SARAY-F.BAHÇE 0-1 SÜPER LİG
1975-1976 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 4-0 ZAFER KUPASI (İzmir'de oynandı)
1977-1978 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 1-4 FAHRETTİN'İN JÜBİLESİ
1960-1961 KARŞIYAKA-F.BAHÇE 1-7 BİRİNCİ LİG
1986-1987 F.BAHÇE-RİZESPOR 6-0 BİRİNCİ LİG
1984-1985 F.BAHÇE-MALATYA 6-1 BİRİNCİ LİG
1990-1991 KARŞIYAKA-F.BAHÇE 2-6 BİRİNCİ LİG
1991-1992 F.BAHÇE-TRABZON 4-1 BİRİNCİ LİG

2005-2006 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 1-2 SÜPER LİG
1990-1991 GUIMARAES-F.BAHÇE 2-3 UEFA KUPASI
1922-1923 G.SARAY-F.BAHÇE 0-4 İSTANBUL LİGİ
1923-1924 F.BAHÇE-G.SARAY 4-0 İSTANBUL LİGİ
1988-1989 F.BAHÇE-MALATYA 6-1 BİRİNCİ LİG
1998-1999 F.BAHÇE-ADANASPOR 6-0 BİRİNCİ LİG
1924 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 4-0 ÖZEL MAÇ
2003-2004 TRABZON-F.BAHÇE 0-1 SÜPER LİG
1940-1941 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 2-5 MİLLİ KÜME
1939-1940 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 1-5 İST. AMATÖR LİGİ
1988-1989 F.BAHÇE-ADANA D.S. 6-0 BİRİNCİ LİG
1959-1960 F.BAHÇE-ŞEKERHİLAL 6-1 BİRİNCİ LİG
1920-1921 F.BAHÇE-G.SARAY 4-0 İSTANBUL LİGİ
1926 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 4-1 ÖZEL MAÇ
1916-1917 F.BAHÇE-G.SARAY 4-1 İSTANBUL LİGİ

1916-1917 F.BAHÇE-G.SARAY 4-1 İSTANBUL LİGİ
1973-1974 F.BAHÇE-TRABZON 4-2 FEDERASYON KUPASI
1951-1952 G.SARAY-F.BAHÇE 3-3 ÖZEL (İlk profesyonel maç)
1992-1993 TRABZON-F.BAHÇE 3-4 BİRİNCİ LİG
1920 F.BAHÇE-G.SARAY 4-0 UNION CLUB BAYRAMI
1926 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 4-1 ÖZEL MAÇ
2006-2007 F.BAHÇE-E.FRANKFURT 2-2 UEFA LİGİ
1918 G.SARAY-F.BAHÇE 0-4 ÖZEL MAÇ
2005-2006 TRABZON-F.BAHÇE 2-3 SÜPER LİG
2000-2001 F.BAHÇE-A.GÜCÜ 5-1 SÜPER LİG
1999-2000 BEŞİKTAŞ-F.BAHÇE 1-3 BİRİNCİ LİG
1997-1998 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 2-0 ATATÜRK KUP. FİNALİ
2003-2004 F.BAHÇE-G.SARAY 2-1 SÜPER LİG
2000-2001 F.BAHÇE-DENİZLİ 5-2 SÜPER LİG
1990-1961 F.BAHÇE-İSTANBUL 6-2 BİRİNCİ LİG

1994-1995 F.BAHÇE-PETROLOFİSİ 6-2 BİRİNCİ LİG
1995-1996 F.BAHÇE-ESKİŞEHİR 6-0 BİRİNCİ LİG
1920-1921 G.SARAY-F.BAHÇE 4-1 İSTANBUL LİGİ
1990-1961 F.BAHÇE-İSTANBUL 6-2 BİRİNCİ LİG
1916-1917 F.BAHÇE-G.SARAY 4-1 İSTANBUL LİGİ
1934-1935 F.BAHÇE-BEŞİKTAŞ 4-2 İST. AMATÖR LİGİ
1988-1989 F.BAHÇE-TRABZON 3-1 FED.KUP. (uzatmada)
1997-1998 F.BAHÇE-SAMSUN 6-2 BİRİNCİ LİG
1992-1993 F.BAHÇE-ADANA D.S. 6-1 BİRİNCİ LİG
2006-2007 F.BAHÇE-K.ERCİYES 6-0 SÜPER LİG


Başkanlar
1907-1908 Nurizade Ziya Songülen
1908-1909 Ayetullah Bey
1909-1910 Tevfik Haccar Taşçı
1910 Hakkı Saffet Tarı
1910-1911 Galip Kulaksızoğlu
1911-1912 Şehzade Osman Fuat Efendi
1912-1914 Dr.Hamit Hüsnü Kayacan
1914-1915 Hulusi Bey (Salih Hulusi Kezrak)
1915-1916 1923-1924 Mehmet Sabri Toprak
1916-1918 Dr. Nazım Bey
1918-1919 İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci
1920-1923 Şehzade Ömer Faruk Efendi
1924-1925 Nasuhi Esat Baydar
1926-1927 Ali Naci Karacan
1928-1932 Muvaffak Menemencioğlu
1932-1933 Sait Selahattin Cihanoğlu
1933-1934 Hayri Celal Atamer
1934-1950 Mehmet Şükrü Saracoğlu
1950-1952 Ali Muhittin Hacı Bekir
1952-1953.1954-1955Osman Kavrakoğlu
1953-1954 Bedii Yazıcı
1955-1958 Zeki Rıza Sporel
1958-1960 Agah Erozan
1960 Medeni Berk
1960-1961 Hasan Kamil Sporel
1961-1962, 1980-1981 Razi Trak
1962-1966 Dr. İsmet Uluğ
1966-1974, 1976-1880, 1983-1984 Faruk Ilgaz
1974-1976 Emin Cankurtaran
1981-1983, 1994-1998 Ali Şen
1984-1986 Fikret Arıcan
1986-1989 Tahsin Kaya
1989-1993 Metin Aşık
1993-1994 Güven Sazak
1994 (5.5 ay) Hasan Özaydın
1998 Aziz Yıldırım


Teknik direktörler

1907-1910 Hüseyin Dalaklı
1910-1915 Galip Kulaksızoğlu
1915-1921 Fuat Hüsnü Kayacan
1921-1924 Mustafa Elkatipzade
1924-1926 Sami Coşar
1926-1929 Hikmet Mocuk
1907-1929 arası profesyonel hoca kullanılmadı. İlk dönemde çalışan tüm teknik adamların ortak özelliği Türk kökenli olmalarıydı.

1929-1932 (30 ay) Necmettin Çakar
1932-1934,1939 (5 ay) Josef Svenk (Mac.)
1934-1937 James Elliot (İng.)
1939 (3 ay) G. Nemetz (Mac.)
1941-1944 John Prayer (İng.)
1944 (6 ay) Miço Dimitropulos (Rum)
1945-1947 Fikret Arıcan
1947-1948, 1957-1960, 1967-1967 Ignace Molnar (Mac.)
1948-1949 Cihat Arman
1949-1951 Peter Molley (İskoçya)
1951 (2 ay) James Mc Cormick (İsk.)
1951-1953, 1956-1957, 1960-1962Lazslo Szekelly (Mac.)
1953-1955 Zarko Mihailovic (Yug.)
1955 (6 ay) İmre Markos (Mac.)
1955-1956 Fikret Arıcan
1962 (6 ay), 1965-1966 (6 ay) Necdet Erdem
1962-1964 Miroslav Kokotoviç (Yug.)
1964-1965 Oscar Hold (İng.)
1965 (5 hafta) Selahattin Torkal
1967-1968, 1975-1976 Abdullah Gegiç
1969 (2 hafta) Fikret Kırcan
1969 (2 hafta) Basri Dirimlili
1969-1970 Trian Ionescu (Rom.)
1972-1975 Waldir Pereira Didi (Bre.)
1976 (3 ay) İlie Datcu (Rom.)
1976 (2 hafta) Nedim Günar
1976-1978 Tomislav Kaloperoviç (Yug.)
1975 (1 maç),1978-1979 Necdet Niş
1979 (5 ay) Şükrü Ersoy
1979-1980 Ziya Şengül
1980-1982 Friedel Rausch (Alm.)
1982 (2 ay) Enver Katip
1982-1984, 1986-1987 Branko Stankoviç (Yug.)
1984-1985 Todor Veselinoviç (Yug.)
1985-1986 Kalman Meszöly (Mac.) 42
1987 (3 hafta) Ercan Aktuna
1987 (4 ay) Yılmaz Yücetürk
1987 (1 hafta) Birol Pekel
1987-1988 Pal Csernai (Mac.)
1988-1990 Todor Veselinoviç (Yug.)
1990 (2 hafta) Ömer Kaner
1990-1991 Guus Hiddink (Hol.)
1991 (2 hafta) Erol Togay
1991 (3 ay) Tınaz Tırpan
1991-1993 Joseph Venglos (Slo.)
1993-1995 Holger Osieck (Alm.)
1995 (6 hafta) Tomislav İviç (Yug.)
1995-1996 Carlos Alberto Parreira (Bre.)
1996-1997 Sebastiao Lazaroni (Bre.)
2000-2001 Mustafa Denizli
2002 Werner Lorant (Alm.)
2002-2003 (4 ay) Oğuz Çetin
2003 (2 ay) Tamer Güney
2003-2006 Christoph Daum (Alm.)
2006 - Arthur Antunes Zico (Bre.)




Golcüler

352 MAÇ - 470 GOL Zeki Rıza Sporel
615 MAÇ - 423 GOL Lefter Küçükandonyadis
324 MAÇ - 362 GOL Alaaddin Baydar
388 MAÇ - 232 GOL Naci Bastoncu
406 MAÇ - 231 GOL Fikret Arıcan
185 MAÇ - 204 GOL Melih Kotanca
366 MAÇ - 194 GOL Cemil Turan
605 MAÇ - 168 GOL Şeref Has
330 MAÇ - 162 GOL Can Bartu
315 MAÇ - 140 GOL Aykut Kocaman
412 MAÇ - 139 GOL Fikret Kırcan
304 MAÇ - 134 GOL Selçuk Yula
278 MAÇ - 129 GOL Osman Arpacıoğlu
181 MAÇ - 121 GOL Muzaffer Çizer
394 MAÇ - 120 GOL Müjdat Yetkiner
295 MAÇ - 200 GOL Ogün Altıparmak
268 MAÇ - 115 GOL Yüksel Gündüz
176 MAÇ - 112 GOL Burhan Sargın
330 MAÇ - 107 GOL Halit Deringör
184 MAÇ - 102 GOL Şaban Topkanlı
416 MAÇ - 101 GOL Nedim Doğan
114 MAÇ - 90 GOL Sait Selahattin Cihanoğlu
202 MAÇ - 90 GOL Elvir Boliç
226 MAÇ - 84 GOL Ali Rıza Tansu
264 MAÇ - 84 GOL Engin Verel
273 MAÇ - 79 GOL Niyazi Tamakan
216 MAÇ - 79 GOL Niyazi Sel
219 MAÇ - 79 GOL Ergun Öztuna
317 MAÇ - 79 GOL Şükrü Birand
368 MAÇ - 75 GOL Esat Kaner
268 MAÇ - 75 GOL Mustafa Güven
295 MAÇ - 74 GOL Yaşar Mumcuoğlu
216 MAÇ - 73 GOL Galip Kulaksızoğlu
375 MAÇ - 71 GOL Oğuz Çetin
274 MAÇ - 66 GOL Mehmet Ali Has
215 MAÇ - 64 GOL 36 Sabih Arca
213 MAÇ - 51 GOL Erol Keskin
440 MAÇ - 47 GOL Naci Erdem
112 MAÇ - 46 GOL Feridun Bugeker
209 MAÇ - 45 GOL Dusan Pesiç
152 MAÇ - 43 GOL Rıdvan Dilmen
211 MAÇ - 41 GOL Hüseyin Yazıcı
306 MAÇ - 40 GOL Selim Soydan
414 MAÇ - 38 GOL Alpaslan Eratlı
134 MAÇ - 38 GOL Bedri Gürsoy
240 MAÇ - 33 GOL Fuat Saner
212 MAÇ - 33 GOL Samim Var
113 MAÇ - 32 GOL Topuz Hikmet
236 MAÇ - 31 GOL Kemalettin Şentürk
108 MAÇ - 28 GOL Hasan Kamil Sporel
154 MAÇ - 24 GOL Birol Pekel
409 MAÇ - 23 GOL İsmail Kartal
372 MAÇ - 22 GOL Basri Dirimlili
219 MAÇ - 22 GOL Selahattin Torkal
166 MAÇ- 22 GOL Abdullah Çevrim
213 MAÇ - 21 GOL Tayfun Korkut
126 MAÇ - 18 GOL Canan Açıkgöz
312 MAÇ - 14 GOL Mehmet Reşat Nayır
261 MAÇ - 13 GOL Önder Mustafaoğlu
295 MAÇ - 13 GOL Serkan Acar
416 MAÇ - 12 GOL Nedim Günar
269 MAÇ - 11 GOL Ümit Özat




Fenerbahçe'nin Birinci Lig'de Şampiyon Olan Kadroları

TEKNİK DİREKTÖR: IGNACE MOLNAR

ÖZCAN ARKOÇ
ŞÜKRÜ ERSOY
MEHMET ÇEÇİK
SERACETTİN KIRKLAR
NEDİM GÜNAR
BASRİ DİRİMLİLİ
NECDET ÇORUH
AKGÜN KAÇMAZ
OSMAN GÖKTAN
NACİ ERDEM
AVNİ KALKAVAN
ERGUN ÖZTUNA
CAN BARTU
ŞEREF HAS
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS
NİYAZİ TAMAKAN
(MİKRO) MUSTAFA GÜVEN
YÜKSEL GÜNDÜZ
HÜSEYİN YAZICI

TEKNİK DİREKTÖR: LASZLO SZEKELLY

ŞÜKRÜ ERSOY
ÖZCAN ARKOÇ
NEDİM GÜNAR
İSMAİL KURT
ATİLLA ALTAŞ
ÖZCAN KÖKSOY
NACİ ERDEM
AVNİ KALKAVAN
ŞEREF HAS
OSMAN GÖKTAN
(MİKRO) MUSTAFA GÜVEN
ERGUN ÖZTUNA
CAN BARTU
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS
YÜKSEL GÜNDÜZ
BASRİ DİRİMLİLİ
AKGÜN KAÇMAZ
HÜSEYİN YAZICI
KADRİ
NECDET ÇORUH
SELÇUK HERGÜL
HİLMİ KİREMİTÇİ
BÜLENT
CAHİT
BURHAN SARGIN
SELAHATTİN TORKAL

1963 1964
TEKNİK DİREKTÖR: MIROSLAV KOKOTOVİÇ

HAZIM CANTEZ
ALİ FİLİBELİ
ÖZCAN KÖKSOY
ŞÜKRÜ BİRAND
İSMAİL KURT (BÜYÜK)
ATİLLA ALTAŞ
ŞEREF HAS
OSMAN GÖKTAN
ÖZER KANRA
YILDIRIM İPER
ALİ İHSAN OKÇUOĞLU
OGÜN ALTIPARMAK
ŞENOL BİROL
BİROL PEKEL
ZİYA ŞENGÜL
AYDIN YELKEN
YÜKSEL GÜNDÜZ
ERGUN ÖZTUNA
SELİM SOYDAN
HALDUN YAĞIZER
NEDİM DOĞAN
CENGİZ ASLAN
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS
(MİKRO) MUSTAFA GÜVEN
HÜSEYİN YAZICI
TUNCAY
İSMAİL ALEMDAR (KÜÇÜK)
GÜRAY
YILDIRIM İPER
İBRAHİM

1964 1965
TEKNİK DİREKTÖR: OSCAR HOLD

HAZIM CANTEZ
ALİ FİLİBELİ
ATİLLA ALTAŞ
ÖZCAN KÖKSOY
ŞÜKRÜ BİRAND
İSMAİL KURT (BÜYÜK)
İSMAİL ALEMDAR (KÜÇÜK)
ŞEREF HAS
OSMAN GÖKTAN
ZİYA ŞENGÜL
ERCAN AKTUNA
HÜSEYİN YAZICI
ALİ İHSAN OKÇUOĞLU
BÜLENT BUDA
OGÜN ALTIPARMAK
YAŞAR MUMCUOĞLU
ŞENOL BİROL
BİROL PEKER
NEDİM DOĞAN
SELİM SOYDAN
AYDIN YELKEN
HALDUN YAĞIZER
ŞERAFETTİN TURGAY
BURHAN İPEK
ÖZER KANRA
YÜKSEL GÜNDÜZ
ERGUN ÖZTUNA
YILDIRIM İPER

1967 1968
TEKNİK DİREKTÖR: IGNACE MOLNAR

YAVUZ ŞİMŞEK
HAZIM CANTEZ
ALİ FİLİBELİ
ŞÜKRÜ BİRAND
NUMAN OKUMUŞ
LEVENT ENGİNERİ
ZİYA ŞENGÜL
ERCAN AKTUNA
YILMAZ ŞEN
SELİM SOYDAN
ÖZCAN KÖKSAL
SERKAN ACAR
OGÜN ALTIPARMAK
FUAT SANER
ABDULLAH ÇEVRİM
NEDİM DOĞAN
CAN BARTU
YAŞAR MUMCUOĞLU
RAŞİT KARASU
BİROL PEKER
ERDİNÇ SANDALCI
ŞEREF HAS
ÖZER KANRA
YAKUP

1969 1970
TEKNİK DİREKTÖR: TRIAN IONESCU

İLİE DATCU
YAVUZ ŞİMŞEK
NUMAN OKUMUŞ
ŞÜKRÜ BİRAND
LEVENT ENGİNERİ
ZİYA ŞENGÜL
ION NUNWEILLER
ERCAN AKTUNA
YILMAZ ŞEN
SERKAN ACAR
OGÜN ALTIPARMAK
SELİM SOYDAN
CAN BARTU
NEDİM DOĞAN
FUAT SANER
ABDULLAH ÇEVRİM
YAŞAR MUMCUOĞLU
ZEKİ
TACETTİN ERGÜNSEL
ÇETİN

1973 1974
TEKNİK DİREKTÖR: WALDIR PERERIA DİDİ

İLİE DATCU
YAVUZ ŞİMŞEK
ADİL ERİÇ
YILMAZ ŞEN
ZİYA ŞENGÜL
ALPASLAN ERATLI
ERSOY SANDALCI
SELAHATTİN KARASU
CEMİL TURAN
OSMAN ARPACIOĞLU
MUSTAFA KAPLAKASLAN
ÖNDER MUSTAFAOĞLU
SERKAN ACAR
NİYAZİ GÜLSEVER
ENDER KONCA
ŞÜKRÜ BİRAND
ERCAN AKTUNA
FUAT SANER
KAMİL GÜVENAL
İBRAHİM KAVAL
İHSAN
İSMET SARAL

1974 1975
TEKNİK DİREKTÖR: WALDIR PERERIA DİDİ

YAVUZ ŞİMŞEK
ADİL ERİÇ
TİMUÇİN ÇUĞ
YILMAZ ŞEN
ZİYA ŞENGÜL
ALPASLAN ERATLI
ERSOY SANDALCI
ERDİNÇ SANDALCI
SELAHATTİN KARASU
CEMİL TURAN
OSMAN ARPACIOĞLU
MUSTAFA KAPLAKASLAN
NİYAZİ GÜLSEVER
SERKAN ACAR
ENDER KONCA
ZAFER ATAMER
AYDIN ÇELİK
EYÜP ODABAŞI
EMİN İLHAN
RECEP

TEKNİK DİREKTÖR: BRANKO STANKOVİÇ

YAŞAR DURAN
NURETTİN YILDIZ
ERDOĞAN ARICA
ONUR KAYADOR
ALPASLAN ERATLI
CEM PAMİROĞLU
MÜJDAT YETKİNER
ÖZCAN KIZILTAN
OSMAN DENİZCİ
MEHMET HACIOĞLU
ARİF KOCABIYIK
SEDAT KARAOĞLU
ÖNDER ÇAKAR
SELÇUK YULA
BAHTİYAR YORULMAZ
İBRAHİM BEGOVİÇ
FAHRUDDİN ZEYNELOVİÇ
HASAN YILDIZELİ
SERTAÇ


TEKNİK DİREKTÖR: TODOR VESELİNOVİÇ

YAŞAR DURAN
NURETTİN YILDIZ
İSMAİL KARTAL
CEM PAMİROĞLU
ABDÜLKERİM DURMAZ
MÜJDAT YETKİNER
ERDOĞAN ARICA
ÖNDER ÇAKAR
ENGİN VEREL
DUSAN PESİÇ
SEDAT KARAOĞLU
HÜSEYİN ÇAKIROĞLU
İLYAS TÜFEKÇİ
ŞENOL ÇORLU
SBRENKO REPÇİÇ
BİROL ALTIN
TUĞRUL DURU
SELÇUK YULA
ONUR KAYADOR
ARİF KOCABIYIK
HASAN ÖZDEMİR
TURGAY AKSU

TEKNİK DİREKTÖR: TODOR VESELİNOVİÇ

TONİ SCHUMACHER
CAN BARHAN
MURAT ŞAHİN
İSMAİL KARTAL
NEZİHİ TOSUNCUK
MÜJDAT YETKİNER
ŞENOL USTAÖMEROĞLU
TURHAN SOFUOĞLU
OĞUZ ÇETİN
HAKAN TECİMER
SERDAR ŞENKAYA
ERDİ DEMİR
RIDVAN DİLMEN
HASAN VEZİR
AYKUT KOCAMAN
TAYGUN ERDEM
ERGİN PARLAR
ŞENOL ÇORLU
SEDAT KARAOĞLU
BİLAL GÜVEN
DURMUŞ ALİ ÇOLAK
ÖNDER ÇAKAR
ORHAN KAPUCU


TEKNİK DİREKTÖR: TOMİSLAV KALOPEROVİÇ

RADMILO İVANÇEVİÇ
FUAT GÜNGÖR
NİYAZİ GÜLSEVER
ONUR KAYADOR
CEM PAMİROĞLU
EMİN İLHAN
YENAL KAÇIRA
ZAFER GÖNCÜLER
ÖNDER MUSTAFAOĞLU
RADOMİR ANTİÇ
COŞKUN DEMİRBAKAN
AYDIN ÇELİK
BAHRİ KAYA
CEMİL TURAN
TUNA GÜNEYSU
ALPASLAN ERATLI
ŞEVKİ ŞENLEN
ENGİN VEREL
SERKAN ACAR
İSMAİL KURŞUN
HALİL POÇAR
NACİ


1995 1996

TEKNİK DİREKTÖR: CARLOS ALBERTO PARREIRA

ENGİN İPEKOĞLU
RÜŞTÜ REÇBER
MURAT ŞAHİN
UCHE OKECHUKWU
JES HÖGH
EMRE AŞIK
TARIK DAŞGÜN
AYGÜN TAŞKIRAN
BÜLENT UYGUN
SERKAN RENÇBER
HALİL İBRAHİM KARA
EROL BULUT
TAYFUN KORKUT
SAFFET AKBAŞ
KEMALETTİN ŞENTÜRK
İLKER YAĞCIOĞLU
OĞUZ ÇETİN
AYKUT KOCAMAN
DALIAN ATKINSON
ELVIR BOLİÇ

2000 2001

TEKNİK DİREKTÖR: MUSTAFA DENİZLİ

RÜŞTÜ REÇBER
OĞUZ DAĞLAROĞLU
RECEP BİLER
MUSTAFA DOĞAN
ZORAN MİRKOVİÇ
MİRKO MİRKOVİÇ
NİKOLA LAZETİÇ
UCHE OKECHUKWU
ABDULLAH ERCAN
OGÜN TEMİZKANOĞLU
HAİM REVİVO
YUSUF ŞİMŞEK
SAMUEL JOHNSON
ALİ MEHMET GÜNEŞ
CELİL SAĞIR
JOHN LESHIBA MOSHEOU
ÖMER KARABACAK
SERKAN ÖZSOY
KENNET ANDERSON
MILAN RAPAİÇ
NİYAZİ SERHAT AKIN
ELVİR BALİÇ
SEMİH ŞENTÜRK
ERHAN UYAROĞLU

2003 2004

TEKNİK DİREKTÖR: CHRISTOPH DAUM

VOLKAN DEMİREL
RECEP BİLER
ÜMİT ÖZAT
FATİH AKYEL
FABIO LUCIANO
STJEPAN TOMAS
İSMAİL GÜLDÜREN
MEHMET ALPER AKICI
MAHMUT HANEFİ
IVAYLO PETKOV
SERVET ÇETİN
ALİ MEHMET GÜNEŞ
NİYAZİ SERHAT AKIN
SELÇUK ŞAHİN
MEHMET YOZGATLI
YUSUF ŞİMŞEK
ERHAN ALBAYRAK
HAKAN BAYRAKTAR
KEMAL ASLAN
MARCO AURELIO
TUNCAY ŞANLI
SERGEI REBROV
OLCAN ADIN
PIERRE VAN HOOIJDONK
MARCIO NOBRE
SEMİH ŞENTÜRK

2004 2005
TEKNİK DİREKTÖR: CHRISTOPH DAUM

RÜŞTÜ REÇBER
VOLKAN DEMİREL
RECEP BİLER
ÖNDER TURACI
FABIO LUCIANO
SERVET ÇETİN
FABIANO RODRIGUEZ
MAHMUT HANEFİ
DENİZ BARIŞ
ÜMİT ÖZAT
FATİH AKYEL
SERKAN BALCI
ALEX DE SOUZA
SELÇUK ŞAHİN
KEMAL ASLAN
MEHMET YOZGATLI
MARCO AURELIO
TAYLAN IŞILDAR
GÜRHAN GÜRSOY
TUNCAY ŞANLI
MURAT HACIOĞLU
PIERRE VAN HOOIJDONK
NİYAZİ SERHAT AKIN
SEMİH ŞENTÜRK
MARCIO NOBRE
NICOLAS ANELKA


Sembol kaleciler

1 1939-1951 (309 MAÇ) Cihat Arman
2 1951-1957 (212 MAÇ) Selahattin Ünlü
3 1954-1962 (262 MAÇ) Şükrü Ersoy
4 1962-1968 (226 MAÇ) Hazım Cantez
5 1967-1977 (251 MAÇ) Yavuz Şimşek
6 1969-1975 (214 MAÇ) İlie Datcu
7 1981-1986,1991 (261 MAÇ) Yaşar Duran
8 1994-2003,2004 (447 MAÇ) Rüştü Reçber


Son 6 yılın golcüleri

1 218 MAÇ - 85 GOL Tuncay Şanlı
2 127 MAÇ - 65 GOL Alex de Souza
3 120 MAÇ - 62 GOL Marcio Ferreira Nobre
4 179 MAÇ - 59 GOL Niyazi Serhat Akın
5 75 MAÇ - 41 GOL Pierre van Hooijdonk
6 101 MAÇ - 46 GOL Haim Revivo
7 151 MAÇ - 24 GOL Samuel Johnson
8 23 MAÇ - 21 GOL Stecanelo Washington



100 yılda 126 kupa

SEZON ORGANİZASYON TEKNİK DİREKTÖR


1 1911-1912 İSTANBUL FUTBOL LİGİ GALİP KULAKSIZOĞLU
2 1913-1914 İSTANBUL FUTBOL LİGİ GALİP KULAKSIZOĞLU
3 1914-1915 İSTANBUL FUTBOL LİGİ GALİP KULAKSIZOĞLU
4 1920-1921 CUMA LİGİ FUAT HÜSNÜ KAYACAN
5 1922-1923 CUMA LİGİ MUSTAFA ELKATİPZADE
6 1929-1930 İSTANBUL FUTBOL LİGİ NECMETTİN ÇAKAR
7 1930 İSTANBUL ŞİLDİ NECMETTİN ÇAKAR
8 1932-1933 İSTANBUL FUTBOL LİGİ JOSEF SVENK
9 1933 İSTANBUL AMATÖR LİGİ JOSEF SVENK
10 1934 İSTANBUL ŞİLDİ JAMES ELLIOT
11 1934-1935 İSTANBUL FUTBOL LİGİ JAMES ELLIOT
12 1935 İSTANBUL AMATÖR LİGİ JAMES ELLIOT
13 1935-1936 İSTANBUL FUTBOL LİGİ JAMES ELLIOT
14 1936-1937 İSTANBUL FUTBOL LİGİ JAMES ELLIOT
15 1937 MİLLİ KÜME JAMES ELLIOT
16 1938 İSTANBUL ŞİLDİ JOSEF SVENK
17 1939 İSTANBUL ŞİLDİ JOSEF SVENK
18 1940 MİLLİ KÜME G. NEMETZ
19 1943 MİLLİ KÜME JOHN PRAYER
20 1943-1944 İSTANBUL FUTBOL LİGİ JOHN PRAYER
21 1944 İSTANBUL AMATÖR JOHN PRAYER
22 1945 İSTANBUL KUPASI FİKRET ARICAN
23 1945 MİLLİ KÜME FİKRET ARICAN
24 1945 BAŞBAKANLIK KUPASI FİKRET ARICAN
25 1946 MİLLİ KÜME FİKRET ARICAN
26 1946 BAŞBAKANLIK KUPASI FİKRET ARICAN
27 1946-1947 İSTANBUL FUTBOL LİGİ FİKRET ARICAN
28 1947-1948 İSTANBUL FUTBOL LİGİ IGNACE MOLNAR
29 1950 MİLLİ KÜME PETER MOLLEY
30 1950 BAŞBAKANLIK KUPASI PETER MOLLEY
31 1952-1953 İST. PROFESYONEL LİGİ LASZLO SZEKELY
32 1956-1957 İST. PROFESYONEL LİGİ LASZLO SZEKELY
33 1958-1959 İST. PROFESYONEL LİGİ IGNACE MOLNAR
34 1959 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ IGNACE MOLNAR
35 1960-1961 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ LASZLO SZEKELY
36 1963-1964 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ KOKOTOVİÇ
37 1964-1965 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ OSCAR HOLD
38 1964-1965 BAŞBAKANLIK KUPASI OSCAR HOLD
39 1966-1967 BALKAN KUPASI ABDULLAH GEGİÇ
40 1966-1967 SPOR TOTO KUPASI ABDULLAH GEGİÇ
41 1967-1968 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ IGNACE MOLNAR
42 1967-1968 FEDDERASYON KUPASI IGNACE MOLNAR
43 1968 CUMHURBAŞKANLIĞI KUP. IGNACE MOLNAR
44 1969 TSYD KUPASI TRIAN IONESCU
45 1969-1970 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ TRIAN IONESCU
46 1973 BAŞBAKANLIK KUPASI W.PEREIRA DİDİ
47 1973 CUMHURBAŞKANLIĞI KUP. W.PEREIRA DİDİ
48 1973 TSYD KUPASI W.PEREIRA DİDİ
49 1973-1974 FEDERASYON KUPASI W.PEREIRA DİDİ
50 1973-1974 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ W.PEREIRA DİDİ
51 1974-1975 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ W.PEREIRA DİDİ
52 1975 CUMHURBAŞKANLIĞI KUP. W.PEREIRA DİDİ
53 1975 TSYD KUPASI W.PEREIRA DİDİ
54 1976 TSYD KUPASI ABDULLAH GEGİÇ
55 1977-1978 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ TOMA KALOPEROVİÇ
56 1978 TSYD KUPASI TOMA KALOPEROVİÇ
57 1978-1979 FEDERASYON KUPASI NECDET NİŞ
58 1979-1980 TSYD KUPASI ZİYA ŞENGÜL
59 1980 BAŞBAKANLIK KUPASI ZİYA ŞENGÜL
60 1980 TSYD KUPASI FRİEDEL RAUSCH
61 1982 S.KUV.DON.VAK.KUPASI BRANKO STANKOVİÇ
62 1982 TSYD KUPASI BRANKO STANKOVİÇ
63 1982-1983 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ BRANKO STANKOVİÇ
64 1982-1983 FEDERASYON KUPASI BRANKO STANKOVİÇ
65 1983 S.KUV.DON.VAK.KUPASI BRANKO STANKOVİÇ
66 1984 S.KUV.DON.VAK.KUPASI BRANKO STANKOVİÇ
67 1984 CUMHURBAŞKANLIĞI KUP. BRANKO STANKOVİÇ
68 1984-1985 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ TODOR VESELİNOVİÇ
69 1985 S.KUV.DON.VAK.KUPASI TODOR VESELİNOVİÇ
70 1985 CUMHURBAŞKANLIĞI KUP. TODOR VESELİNOVİÇ
71 1985 TSYD KUPASI TODOR VESELİNOVİÇ
72 1986 TSYD KUPASI TODOR VESELİNOVİÇ
73 1988-1989 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ TODOR VESELİNOVİÇ
74 1989 BAŞBAKANLIK KUPASI TODOR VESELİNOVİÇ
75 1990 CUMHURBAŞKANLIĞI KUP. ÖMER KANER
76 1993 BAŞBAKANLIK KUPASI HOLGER OSİECK
77 1994 TSYD KUPASI HOLGER OSİECK
78 1995 TSYD KUPASI C.ALBERTO PARREIRA
79 1995-1996 TÜRKİYE BİRİNCİ LİGİ C.ALBERTO PARREIRA
80 1998 BAŞBAKANLIK KUPASI OTTO BARİÇ
81 998 ATATÜRK KUPASI JOACHIM LÖW
82 2000-2001 TÜRKİYE SÜPER LİGİ MUSTAFA DENİZLİ
83 2003-2004 TÜRKİYE SÜPER LİGİ CHRISTOPH DAUM
84 2004-2005 TÜRKİYE SÜPER LİGİ CHRISTOPH DAUM

42 tane özel kupa



SEZON ŞAMPİYONANIN ADI

1 1913-14 İTTİHAT VE TERAKKİ KUP.
2 1920-21 UNION CLUB KUP.
3 1920-21 TURNUVA KUP.
4 1920-21 ŞEH. ABDÜLHALİM KUP.
5 1921-22 HİLALİAHMER KUP.
6 1921-22 TÜR. İD. CEM. KUP.
7 1923-24 SPOR ALEMİ KUP.
8 1923-24 GENERAL HARRINGTON KUP.
9 1925-26 TEYYARE CEM. KUP.
10 1936-37 19 MAYIS STAD KUP.
11 1939-40 CUM. BAYRAMI KUP.
12 1947-48 MAKBUT CEMİYETİ KUP.
13 1948-49 İZMİR FUAR KUP.
14 1949-50 SON SAAT KUPASI
15 1950-51 GAZ. CEM. KUP.
16 1951-52 EVA PERON KUP.
17 1952-53 AKIN GAZETESİ KUP.
18 1952-53 FUAR KUP.
19 1952-53 EGE EXPRES KUP.
20 1952-53 ÇANAKKALE ABİDE KUP.
21 1953-54 EMBROS GAZETESİ KUP.
22 1953-54 ATATÜRK STADI KUP.
23 1953-54 FUAR KUP.
24 1953-54 ANKARA TELGRAF KUP.
25 1954-55 DOĞUBANK KUP.
26 1955-56 ÜÇLER DOSTLUK KUP.
27 1957-58 19 MAYIS STADI 2. KUP.
28 1957-58 MÜLKİYE KUP.
29 1958-59 BURSA YANGINI KUP.
30 1958-59 VALİ DİLAVER ARGUN KUP.
31 1959-60 ADANA KUP.
32 1959-60 CEMAL GÜRSEL KUP.
33 1965-66 ALİ SAMİ YEN KUP.
34 1972-73 ZAFER KUP.
35 1973-74 HASAN TAHSİN KUP.
36 1974-75 SİLAHLI KUVVETLER KUP.
37 1974-75 1. ZAFER KUP.
38 1975-76 2. ZAFER KUP.
39 1976-77 VAN DEPREMİ KUP.
40 1980-81 BERLİN KUP.
41 1980-81 VATAN KUP.
42 1981-82 WESTFALYA KUP.



Anılar


Galatasaray'sız Fenerbahçe, Fenerbahçe'siz Galatasaray olmaz
Hep eski bir slogan vardır... "Fenerbahçe'siz, Galatasaray olmaz, Galatasaray'sız da Fenerbahçe olmaz" diye... Dünya döndükçe bu slogan da olduğu yerde duracak. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım için başkaları ne düşünür bilmem ama ben çok severim. Fenerbahçe kulübünün yapılaşmasında çok büyük rol oynamıştır. Kadıköy'deki stadyum, antrenman tesisleri, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün binası gerçekten herkesin gıptayla ve iftiharla bakacağı tesislerdir. Sportif başarı da istediğini elde edememiştir ama sahaya çıkıp kendisinin oynayacak hali de yok. Dünyanın neresinde süper bir futbolcu varsa adam alıp getirdi. "Teknik direktör" dediler, bir sürü Avrupalı ün yapmış teknik adamı takımının başına getirdi.Bu sene ise 100. Yılı'nda şampiyonluğa doğru gidiyorlar. Avrupa'da da birşeyler yapacaklar gibi gözüküyor. Artık bundan sonrasını Fenerbahçeli futbolcular ve teknik direktör söyleyecek... Ben Fenerbahçe Kulübü'nün 100. Yılı'nı bir Galatasaraylı olarak canı gönülden kutlarım...
TURGAY ŞEREN GALATASARAY ESKİ KAPTANI VE KALECİSİ



"Yeni stadımızın çimlerini yolup bozduğu için kaleci Şenol'dan davacıyız!"
82-83 sezonunda 7 senedir yenemediğimiz Trabzonspor'la şimdiki adı Şükrü Saracoğlu olan statta ilk Fenerbahçe-Trabzon maçını yapıyorduk. Benim attığım 3 golle 4-2 kazandık. O maçta Özcan'ın attığı 4. golde Arif'in kaleci Şenol'a yaptığı hareketleri hiç unutamam. Kale çizgisi önünde Şenol bir sağa bir sola atlarken, Arif 10-15 saniye topu müthiş hareketlerle Şenol'a kaptırmamıştı. Devamında da Özcan'a çıkarttığı top benim attığım 3 golü de gölgede bırakmıştı. Maçtan sonra yönetici Mesut Dizdar'ın verdiği şu demeç ortalığı sarsmıştı: "Şenol Güneş'ten davacıyız. Yeni yaptığımız stadımızın çimlerini yolup bozduğu için kaleci Şenol'a dava açacağız!.." NOT: O zaman benim için önemli değildi ama şu anda bütün Fenerbahçeliler'i üzen bir durum olduğu için söylüyorum. Yine aynı sezon finalde Mersin İdman Yurdu'na attığım golle Türkiye Kupası'nı kaldırmıştık. Aradan 24 yıl geçti. O kupa, hala o kupa... Umarım o dönemde bu kadar önemli olmayan o gol, bu sezon arkadaşlarımız tarafından unutturulacaktır...
SELÇUK YULA anlatıyor




Cihat Arman'ın Şükrü Gülesin'e şakası

1950'li yılların başları. Fenerbahçe ile Beşiktaş bir lig maçında o zamanki adıyla Dolmabahçe Stadı'nda kozlarını paylaşıyor. Tribünler tıklım tıklım dolu ve iki takımın taraftarları nefeslerini tutarak bu zorlu maçı izliyor. Fenerbahçe rakibi karşısında daha üstün bir futbol sergiliyor ve sağlı sollu ataklarla Beşiktaş kalesini ablukaya alıyor. Siyah-Beyazlı takımın savunmaya çekildiği bir anda Fenerbahçe bir köşe atışı kazanıyor. İlk yarının 35. dakikası oynanıyor ve Sarı-Lacivertlilerin kullandığı bu atış sonrası Beşiktaş defansından bir oyuncu topu uzaklaştırmak için topu öyle bir vuruyor ki, meşin yuvarlak bir anda Beşiktaş'ın etkili santrforu Şükrü Gülesin'le buluşuyor. O tarihte kornerden attığı gollerle tanınan iri yapılı forvet Şükrü, bir Fenerbahçe defans oyuncusunu geçtikten sonra Fenerbahçe kalecisi Cihat Arman'la karşı karşıya kalıyor. Tecrübeli ve kurnaz kaleci Cihat, Şükrü'nün golü atacağını anlayınca akıl almaz bir oyuna başvuruyor ve iki ellerini beline bağlayarak, "Boşu boşuna koşuyorsun, görmüyor musun hakem faul düdüğü çaldı" diyerek Şükrü'ye sesleniyor. Cihat'ın bu sözlerine inanan Şükrü hakem kararına öyle bir kızıyor ki sinirden topa vargücüyle vuruyor. Meşin yuvarlak füze gibi giderek denize doğru yol alıyor. Sinirli bir şekilde geriye dönün Şükrü, hakemin aut kararı verdiğini görünce, Cihat'ın kahkalarıyla kandırıldığını anlıyor. Sonra milli kaleciye dönerek, "Alacağın olsun bunun öcünü alacağım" diyor.



Son 10 yıldaki gelişim inanılmaz

Dile kolay 100 yıl çok uzun bir süre. Fenerbahçe'nin öncelikle 100 yılı tüm camiasına kutlu olsun. Kabul etmek gerekir ki Fenerbahçe bu 100 yıllık süreçte Türk Futbolu'nun lokomotiflerinden birisi. Kazandığı lig şampiyonluklarının yanında sayısız kupaları müzesine taşımış bu sportif başarıları yanında son 10 yılda da tesisleşme açısından gıpta edilir bir kulüp yapısına kavuşmuştur. Futbolculuğum zamanında Trabzonspor Fenerbahçe rekabeti birçok kez yaşadım. Her zaman saygı duyduğumuz bir rakibimizdi. Trabzon Fenerbahçe rekabetinin üst boyutlarda olmasının en önemli sebeplerinin başında birbirleriyle girdikleri şampiyonluk mücadeleleri olarak söyleyebiliriz. Şimdi Fenerbahçe'den artık Türk Futbolu Avrupa'da da başarılı sonuçlara imza atmasını bekliyor. Kulüp bazında gerçekten büyük gelişmeler gösteren Fenerbahçe'nin önümüzdeki yıllarda Avrupa'da da ses getirebilecek bir takım olacağını söyleyebiliriz.
İSKENDER GÜNEN TRABZONSPOR'UN ESKİ KAPTANI



Kalede Haydar Var, Gören Vursun!

"1982-1983 sezonu Ali Sami Yen Stadı'nda Galatasaray'la şampiyonluğu etkileyecek bir maça çıktık. Teknik direktörümüz o tarihte Branko Stankoviç'ti. Bize bu maçtan alacağımız bir beraberlik yetiyordu. Ancak yenilmek, şampiyonluğun kaybedilmesi anl..... gelebilirdi. Stankoviç'in verdiği taktik gereği, ilk yarıda Galatasaray karşısında kendi sahamızda çakılı kaldık. İleriye hiç çıkmadık. 3-1 de geriye düştük. Soyunma odasına girdiğimizde Yugoslav hoca, aynı taktikle oynayacağımızı söyledi. İkinci yarının başında Seydiç bir gol daha attı. 4-1 yenik duruma düştük. Santra yaparken, takıma dedim ki, 'Taktiği maktiği boşverin. Kaleyi gören vursun. Çünkü Galatasaray kalesinde Haydar var.' 20 dakikada bulduğumuz 3 golle durumu 4-4 yaptık. Hatta son dakika Selçuk boş kaleye atamadı. Yoksa maçı 5-4 kazanacaktık. Buradan aldığımız 1 puan bizi şampiyonluğa yaklaştırdı."


'Ayı'

'Ayı' Lakabını Bana Fenerliler Taktı 40 senedir Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin içindeyim. Oynadığım yıllardaki o seviyeli rekabeti özler hale geldim. Bugün kulüp taraftarları cephelere ayrılmış savaş halinde gibiler. Bu geçmiş yöneticilerle bugünkü yöneticilerin kalite ve kalitesizliği net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bugünkü durumun nedeni budur. Size futbol oynadığım dönemde iki kulüp arasında yaşanan tatlı rekabeti ve mizah anlayışını aktarmak istiyorum... Futbol oynarken çok güçlü bir yapım vardı. 2-3 kişi benle baş edemezdi. Doğal olarak da "Ayı Gökmen" lakabını aldım. "Ayı" benden sonra sevimli bir hayvan haline geldi. Fener maçlarında Fener taraftarı sırf benle uğraşırdı. Ben soyunma odasındayken Fener tribünleri "Ayı Gökmen" diye tezahürat yapar, sahaya çıktığımda da "Sahada ayı var" diye devam ederdi. Bu tezahüratlar sonunda ben Fener tribünlerinin önüne gider öpücük verirdim. Çünkü biliyorum ki kızsam onların istediği olacak. Tribün önündeki o kalabalığa baktığım zaman beni bir yakalasalar oyacaklar... Oyun başlar, hele gol attıktan sonra direk yine Fener tribünlerine gider aynı öpücüğümü tekrarlardım. İşte rakip taraftar ve rakip oyuncunun böyle bir mizahi anlamda bir iletişimi vardı. Nereden nereye geldik. Bugün vazgeçilmez bir kin, öfkeyle birlikte şiddete dönüştürülen ortam söz konusu... Yazık çok yazık...
GÖKMEN ÖZDENAK GALATASARAY'IN ESKİ SANTRFORU





Sahada Rakip, Saha Dışında Dosttuk

Türk Futbolu'nun temel direği olan 3 büyük kulüp... Ne mutlu ki bu büyük kulüpler sırasıyla 100. yıllarını kutladılar. Fenerbahçe'nin böyle bir onuru yakalaması Türk futbolu ve dünya futbolu adına son derece önemli bir durum. Bu onura dünyada zaten çok az kulübün sahip olduğunu da düşünürsek hiç de küçümsenmeyecek bir başarı... Zira böylesine 100. yılı deviren kulüplerde mutlak suretle uzun süreli başarıların önemli rolü var. Tabii bunların yanında işin gerçek sahibi ise arkasına aldığı seyirci potansiyeli. Seyircisi olmayan bir kulübün bu kadar uzun süreli yaşaması mümkün değil. Bu özellik Türkiye'de diğer ülkelerden farklı bir şekilde 3 büyük kulübe dağılmış durumda. Bu seyirci potansiyeli bakımından da en güçlü olan kulüp Fenerbahçe. Üstüne üstlük, bu taraftara yeni yapılan stadın atmosferini de eklersek, ayrı bir güç oluşuyor. Şimdiki futbolculara ve taraftarlara örnek olması açısından geçmiş dönemle ilgili bir şey hatırlatmak istiyorum. Bizler 3 büyükte oynayan futbolcular birbirimizle oynadığımız maçlardan önce ve sonra her zaman dostluklarımız ve arkadaşlıklarımız devam etmiştir. Milli Takım'da bir arada olduğumuz bu futbolcularla saha içinde oluşan her olumlu ve olumsuz hareket sahada içinde kalmıştır. Keza seyirci de bu davranış biçimimizi görerek yıllarca birbirlerine hiç sataşmadan sürtüşmeden spor ahlakına uygun şekilde takımlarını desteklediler. Biz bu güzellikleri yıllarca yaşadık. Şu anda en büyük temennim bu güzelliklerin aynen devam etmesi. Fenerbahçe'de son yıllarda tribünde bu güzellikler yaşanmaya başladı. Bu manada seyircinin zaptedildiğini düşünüyorum. Bunda da sanırım yönetimin etkisi olduğu inancındayım...
Zekeriya Alp Beşiktaş'ın Eski Kaptanı




"Sahaya Yap Şevki, Sahaya Yap!" "1970'li yılların sonları... Eskişehirspor'dan Fenerbahçe'ye transfer olan Şevki'nin bir maçta hayalarına top geliyor. Şevki acı içinde yerde kıvranırken, tribünler "Çişini yap Şevki, çişini yap Şevki" diye inliyor. Sarı- Lacivertli futbolcu, çaresiz bir şekilde kıvranmasını sürdürürken, yanına takım arkadaşı Cemil geliyor. Fenerbahçe'nin ünlü kaptanı Şevki'ye "Hadi çömel de yap bari. Tribünler de görsün" diyor. Ancak Şevki, "Kaptan sen ne diyorsun" diyerek hakemden izin istiyor ve soluğu soyunma odasının yolunu tutarak tuvaletini yapıp sahaya dönüyor.



Saracoğlu'nun Önünden Geçerken İmreniyorum

İyi bir takım yapmak kolaydır. İyi bir kulüp olmak zordur. Fenerbahçe iyi bir kulüp oldu. Başkanını tanımam etmem ama ağırlığı olan bir kulüp oldu. Takım yaparsın şampiyon olursun. Ama dediğim gibi kulüp olmak zordur. Bu kadar kalabalığı toplamak zordur. Tesisiyle, futbolcusuyla yönetimiyle gıpta edilecek bir kulüp haline geldi. Ben Suadiye'de oturuyorum. Stadın önünden geçerken gıpta ediyorum. Ama bu ülkenin insanı olarak da imreniyorum. Fenerbahçe 100. Yılı'nda da iyi bir takım kurdu. Bu ülkenin en iyi kadrosu şu anda Fenerbahçe'de. Tabii ki bocalama devresi oldu. 4 futbolcu monte ettiler. Çabuk toparladılar. Ligde 7 puan öndeler. Türkiye Kupası'nda sıkıntıları olmadı. Avrupa'da final oynayacak bir Türk takımı varsa, o da Fenerbahçe'dir. Fenerbahçe'nin Zico ile bir kan uyuşmazlığı oldu ama bir organ nakli yaşandı. Maçlar yol aldıkça iş görecek bir kadrosu var. Alex eleştiriliyor ama Maradona da koşmuyordu, Pele de... Cruyff da yapmıyordu bu işi.
VEDAT OKYAR BEŞİKTAŞ'IN ESKİ KAPTANI



EVDEN KRAMPONLARI GETİRİLDİ

60'lı yıllardı... Eskişehir'in fırtına gibi estiği bir dönemdi. Eskişehir ile Fenerbahçe İnönü Stadı'nda maç yapacaktı. Fenerbahçe, Moda'da Mano Palas Otel'de kampa girdi. Ancak o dönemin teknik kadrosu, takımın as futbolcularından Fuat Saner'i kadroya almadı ve evine gönderdi. Maç sabahı takım İnönü Stadı'na hareket edecekti. Ancak hiç hesapta olmayan bir olay yaşandı. Ziya Şengül sabah aynada saçını tararken kaskatı kesilmişti. Ziya'nın boynu tutulunca tüm planlar alt üst olmuştu. Gaffur diye bir genç futbolcu vardı. Ziya'nın yerine o oynayacaktı. Ancak Fuat'ın tribünde maçı seyretmeye geldiği duyulunca anons yapılarak soyunma odasına çağrıldı. (Bu arada Fuat kadroya giremediği için sabaha kadar eğlenmişti) Maç öncesi soyunma odasına çağrılan Fuat'a "Hemen hazırlan. Ziya'nın boynu tutuldu, sen oynuyorsun" denildi. Fuat "Kramponumu bile getirmedim" deyince hemen Fuat'ın evine biri gönderildi ve kramponları maç başlarken stada yetiştirildi. Fuat, saha kenarında ayakkıbalarını giydi ve attığı iki golle takımını galibiyete taşıdı. Maç 3-0 bitti ve Fener, Fuat'ın attığı gollerle liderliği ele geçirdi. O sezon sonunda da şampiyon oldu.
EYÜP KARADAYI Gazeteci



İlyas tüfekçi
BORDEAUX maçı benim için unutulmaz bir maçtı. Bu zafer hem Fenerbahçe ve hem de Türk futbol tarihine geçmişti. O gün çok iyi oynamıştım. Fransız basını tarafından sahanın yıldızı olarak lanse edilmiştim. Statta 40 binin üzerinde Fransız seyirci vardı. Otobüsle maça giderken insanlar devamlı bize 5 işareti yapıyordu. Avrupa Şampiyonu Fransa'nın 6 oyuncusu Bordeaux'da oynuyordu. Kendi takımımızda bile 2-0 yenilgiye razı olan arkadaşlar vardı. Ancak sahadaki maç farklı oldu. Hayatımın en iyi futbolunu o maçta oynadım. Dünyanın en iyi orta saha oyuncuları olarak Fransız Tigana, Giresse ve Platini gösteriliyordu. Gerçi Platini yoktu ama Tigana ile Giresse'i sahadan silmiştim. Fenerbahçe'de oynadıktan sonra Galatasaray'a geçtim ama Bordeaux maçı hayatımın en önemli maçlardından biridir.


ÇALIŞMALARI TEBRİK ETMEK LAZIM
G.SARAY, Beşiktaş, Fenerbahçe 100 yılı aşkın mazileri olan kulüplerimiz... Fenerbahçe önemli bir yıl yaşıyor. Hiç kolay değil, bir asırı deviriyor. Her yıl önemlidir ama 100. Yıl her için daha da önemlidir. Böyle kurumlarda taraftarıyla yöneticisiyle futbolcusuyla Fenerbahçe'yi başarılı kılmaya çalışacaklardır. Beşiktaş ve Galatasaray bu heyecanı yaşadı. Galatasaray Yılı'nda şampiyon olamamıştı ama Beşiktaş, 100. Yılı'nda şampiyonluk yaşadı. Son yıllarda Fenerbahçe büyük atılım içinde. Diğer kulüplere göre bir adım önde. Yaptığı planlı çalışmalarla önemli çok önemli adımlar attı. Bu yönden de tebrik etmek lazım, alkışlamak lazım. Rekabet olacaktır. Fener, Beşiktaş, Galatasaray olduğu müddetçe bu rekabet hep devam edecektir. Ancak Play'den hiç kopmamak lazım. Fenerbahçe de taraftarıyla, yöneticisiyle, sporcusuyla Beşiktaş 100. Yılı'nda başarılı olmak isteyecek. Fenerbahçe camiasına 100. Yılı'nda başarılar diliyorum.
MEHMET ÖZDİLEK (ŞİFO) BEŞİKTAŞ'IN ESKİ KAPTANI





İDMANA ÇIKMADAN OYNADIM
1983'te askere gitmiştim. Başkanımız Ali Şen'di. Manisa Kırkağaç'ta askerlik yapıyordum. 83-84 Sezonu'nda hafta sonları birliğimden izin alıyordum ve maçlara çıkıyordum. Maçtan bir gece evvel de birlikten ayrılıyor maç sabahı takıma dahil oluyordum. O zaman teknik direktörümüz Stankoviç'ti. Asla antrenmana çıkmayan oyuncuya ve formda görmediği oyuncuya forma vermezdi. Çok disiplinli biriydi. Ben de takım kaptanıydım. Bir kaç defa birliğimden izin alamadım ve maçlara çıkamadım. O maçlarda da takım kötü sonuç alınca Stankoviç tüm maçlara çıkmamı istedi. Orduspor'la deplasmanda oynuyorduk. Ben yine birliğimden izin alamadım. Ancak Stankoviç benim maça yetişeceğimi sanıyormuş. Takım arkadaşlarım anlattı. Hoca soyunma odasında 11 kişilik kadronun 10 kişisini açıklamış ve formaları asmış. Bir tek 4 numaralı forma belli değilmiş. "Niye gelmedi hala. O gelmeyince yeniliyoruz" demiş. Son maçın başlamasına 20 dakika kalana kadar beklemiş. Ancak ben gelmeyince sonunda Sedat'a formayı vermiş. Maçta Orduspor da galip gelince, çok üzülmüş. Beni hep örnek sporcu gösterirdi. O nedenle de takım kaptanı yaptı. Onun gibi katı, diktatör, astığı astık kestiği kestik bir adamın prensiplerinden ödün vermesi beni çok etkilemişti. İdmana çıkmadan beni sahaya sürmesini hiç unutamam.
ONUR KAYADOR Fenerbahçe eski kaptanı




Dünyanın en çok bilinen kulüpmarşı


ENGİN VEREL Fenerbahçe sadece muhteşem tarihiyle değil, muhteşem ve dillerden düşmeyen ''Fenerbahçe Marşı'' ile de milyonları peşinden sürükleyen bir kulüptür. Sarı-Lacivertli kulübün 100 yıllık tarihine 2 ayrı marş damgasını vurmuştur.. İlki Süleyman Nazif'in Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 senesinde yazılan marş, bir diğeri 1973 yılından günümüze gelen sözlerini Fecri Ebcioğlu'nun yazdığı ve dönemin ünlü sanatçısı Nesrin Sipahi'nin seslendirdiği Fenerbahçe Marşı'dır.. İspanyollar'ın ''Viva Espana'' ezgisinin müziğinden esinlenerek derlenen marş dillerde o kadar yer etmiş ki, her Fenerbahçeli marşı ezbere bilir olmuş.. Bir gün hiç unutmam Galatasaraylı bir futbolcuya ''Neden Kadıköy'de Fenerbahçe karşısında bu kadar ezik oynuyorsunuz?'' diye sormuştum. O da bana aynen şu cevabı vermişti: -''Abi biz genelde Fenerbahçe takımından sonra sahaya çıkarız. Koridorda beklerken ezeli rakimiz sahaya çıkarken hoparlörlerden ortalığı inleten Fenerbahçe Marşı ve ona eşlik eden binlerce kişi tüylerimizi diken diken eder. O an biz de ne moral kalır, ne de motivasyon. Bence Fenerbahçe'nin bizi sürekli o statta yenmesinin sırrı bu marş..'' Gerçekten de gerek statta, gerekse de çalındığı her yerde tüyleri diken diken eden Fenerbahçe Marşı ''Kalpleri fetheden renkler.. Yaşa Fenerbahçe.. Türk'ün kalbi sende atar.. Yaşa Fenerbahçe'' diye başladı mı, insan iliklerine kadar donuyor sanki.. Bir de Galatasaray ya da Beşiktaş'ın bu kadar kulağa hoş gelen ve camiaya malolmuş bir marşı olmadığı için de Fenerbahçe Marşı, özellikle milyonlarca Fenerbahçeli'ye ayrı bir gurur veriyor..

Hep bilirler bizi, sporculuğun mefharıyız
Mesleğin aşıkıyız, bendesiyiz, serveriyiz
Bu güzel milletin zinde dilaverleriyiz
Biz Fenerbahçeliler Türk elinin erleriyiz


***

Yükselen ırkımızın şanı dolar yadımızda
Hepimiz mert ve metin, benzeriz ecdadımıza
Onların ruhu koşar her zaman imdadımıza
Biz Fenerbahçeliler Türk elinin erleriyiz

Kalpleri Fetheden Renkler
Yaşa FENERBAHÇE
Türk'ün Kalbi Sende Atar
Yaşa FENERBAHÇE

***
Mazinde Bir Tarih Yatar
Yaşa FENERBAHÇE
Ne Mutlu Seni Sevene
Yaşa FENERBAHÇE

***
Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler
Hala Sevilen Birer Abidedirler
Hiçbir Kulüpte Olmayan Bu Dostluk
Yıllar Yılı Hep Şampiyon Olduk

***
Kalpleri Fetheden Renkler
Yaşa FENERBAHÇE
Türk'ün Kalbi Sende Atar
Yaşa FENERBAHÇE

***
Maç Yaparken Sahada Sarı Kanaryalar
Rakip Takıma Krampon Toplatırlar
Sıkı Dur Karşı Defans Fener Geliyor
Şut ve Gol Ağları Deliyor

***
Kalpleri Fetheden Renkler
Yaşa FENERBAHÇE
Türk'ün Kalbi Sende Atar
Yaşa FENERBAHÇE

***
Mazinde Bir Tarih Yatar
Yaşa FENERBAHÇE
Ne Mutlu Seni Sevene
Yaşa FENERBAHÇE


FECRİ EBCİOĞLU 1973


100 ünlü Fenerbahçeli

* Fenerbahçe'nin ezeli rakipleri tarafından da paylaşılamamasına karşın Atatürk'ün, 3 Mayıs 1918 günü kulübü ziyaretinde yazdığı yazı, Ulu Önder'in gönlünde yatan kulüp hakkında önemli ipuçları veriyor.

* Türk iş dünyasının duayenlerinden Sakıp Sabancı'yı 2 yıl önce kaybettik. Sabancı, 1907 Fenerbahçeliler Derneği'nin kurucu üyeleri arasında yer alıyordu.

DEVLET ADAMLARI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ŞÜKRÜ SARACOĞLU
ADNAN MENDERES
TURGUT ÖZAL
KENAN EVREN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
YAŞAR BÜYÜKANIT
İSMET SEZGİN
MELİH GÖKÇEK
KADİR TOPBAŞ
BEDRETTİN DALAN
Osman Kavrakoğlu
SELAMİ ÖZTÜRK
İNAL BATU
İLKER BAŞBUĞ
CELAL DOĞAN

SPOR ADAMLARI&SPORCULAR

ZEKİ RIZA SPOREL
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS
CİHAT ARMAN
FİKRET KIRCAN
CAN BARTU
BASRİ DİRİMLİLİ
FİKRET ARICAN
ALİ NACİ KARACAN
ŞEREF HAS
YILMAZ ŞEN
FARUK ILGAZ
ŞENES ERZİK
ALİ ŞEN
RUHİ SARIALP
CEMİL TURAN
SEMİH BAYÜLKEN
SELİM SOYDAN
ERGUN ÖZTUNA
BİROL PEKEL
ÖZCAN ARKOÇ
SELÇUK YULA
AYKUT KOCAMAN
MÜJDAT YETKİNER
OGÜN ALTIPARMAK
SERKAN ACAR
ALPASLAN ERATLI
CEM PAMİROĞLU
MEHMET BATURALP
AYDIN ÖRS
HAMZA YERLİKAYA
ZİYA ŞENGÜL
OĞUZ ÇETİN
İBRAHİM KUTLUAY
HİDAYET TÜRKOĞLU
MEHMET OKUR


İŞADAMLARI

SAKIP SABANCI
MUSTAFA KOÇ
FERİT ŞAHENK
KADİR HAS
ALİ KOÇ
CEM BOYNER
AYHAN BERMEK
BAŞARAN ULUSOY
ABDULLAH KİĞILI
EMİN CANKURTARAN
FERRUH TANAY
MUSTAFA TAVİLOĞLU
HAMDİ AKIN
NİHAT ÖZDEMİR
VEFA KÜÇÜK
ALİ ŞEN
ÖMER DİNÇKÖK
OSMAN ÇARMIKLI
GÜRBÜZ REFİOĞLU
ŞADAN KALKAVAN
HACI BOYDAK

SANATÇILAR

KADİR İNANIR
TARKAN
AJDA PEKKAN
CEM YILMAZ
HALİL ERGÜN
ADNAN ŞENSES
KEREM GÖRSEV
BEYAZIT ÖZTÜRK
TARIK AKAN
SADRİ ALIŞIK
KADİR ÇÖPDEMİR
KIRAÇ

YAZARLAR&GAZETECİLER

ORHAN PAMUK
İSLAM ÇUPİ
ERTUĞRUL ÖZKÖK
UĞUR DÜNDAR
ZAFER MUTLU
ŞANSAL BÜYÜKA
MEHMET Y. YILMAZ
SAMİM VAR
OĞUZ ARAL
ERGUN BABAHAN
TEKİN ARAL
RÜŞTÜ DAĞLAROĞLU
CEM ATABEYOĞLU
EMRE AKÖZ


Yakın Zamanda Sabite Atıcam
 
Üst