Ermenilerin ,Anadoluda Türklerle karşılaşmadan önceki durumu:Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır.Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkanlardan gayr-i müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur.
Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı "millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Türkçe konuşan, ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler,hatta Bayındırlık,Bahriye,Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Hatta Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de yazmışlardır.
Agop KAZAZYAN Maliye Bakanı
Mareşal Garabet Artin DAVUT Paşa P.T.T Bakanı
Andon Tıngır YAVER Paşa P.T.T Bakanı
Oskan MARDİKYAN P.T.T Bakanı
Berdos HALLACYAN Bayındırlık Bakanı
Mareşal Garebet Artin DAVUT Paşa Bayındırlık Bakanı
Avukat Krikor SİNAPYAN Bayındırlık Bakanı
Krikor AGATON Bayındırlık Bakanı
Gabriel NORADUNKYAN Bayındırlık Bakanı
Gabriel NORADUNKYAN Dışişleri Bakanı
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA KAÇ TÜRK'E MARAŞAL UNVANI VERİLMİŞTİR..?
Bu unvanları alabilen ermeniler Osmanlı devletin bir parçası değilmidirler.?Buğün Ermeniler acaba :suçlamalarında
''Türk ''ifadesini kullanırken ne yapmak istiyorlar..?Bu davranış bir cehaletin sonucu değilde, bilinçli bir davranışın ön plana çıkması neticesi sonucu olmuştur.!
Osmanlının en hazin ve zor yıllarında Dışişleri bakanı bir Ermeni!
Ermeni -Türk birlikteliği resmi olarak 1071' de başlayıp tehçirle bitmez..Ancak Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi baş gösterince, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başlamıştır. Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde, Osmanlı devleti içine soktuğu provokatörlerin faaliyetleriyle Ermeniler; dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış, Doğu Anadolu’da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştirAnadolu dışında kurulan Hınçak, Taşnak, Ramgavar, Hınçak İhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi örgütler, halkı silahlı ayaklanmaya sevk etmişlerdir.
Rus belge ve hatıra türü yazılarda,Ermeni çeteler zaman zamanda kendi vatandaşlarına da zulüm ve işkence yapmaktan kaçınmamışlardır. Anadoluda ihanetin tohumları atılıyordu,Aslında yapılmak istenen tamamiyle OSMANLININ paylaşımı ,petrole ulaşma oyunu idi.Bu oyunu önceleri Ruslar sahnelemiş,kendilerine yandaş olarakta Ermenileri fügüran seçmişlerdi. Karşılık olarakta Doğu Anadoluda bağımsız bir devlet vad edilmişti.İngiltere ve fransa bu oyundan önceleri hoşlanmadılar.
Fransa'da yayınlanan Le Petit Journal Gazetesi'nin 24 Kasım 1895 tarihli sayısında,
Ermeniler'in Doğu'da bir cami çıkışında Müslümanları nasıl katlettiklerini gösteriyor ve bu vahşeti nefretle kınıyor.Bugünkü Fransa ise, Ermeniler'i Müslümanların katlettiğni savunuyor. !Yıllardır Ermeniler'in dünyada önümüze çıkardığı sözde soykırım iddialarına, 112 yıl önce Fransa'da yayınlanan Le Petit Journal Gazetesi'ndeki haber ve belgeler, Ermeniler'e tokat gibi cevap niteliği taşıyor.
Türk ,Ermeni,Kürt,Çerkes,Tatar... var. Onlar osmanlıydı.Batının çıkar çatışmaları ve bu kardeş uluslardan ermeni cemaati, hızla diğer osmanlı milletlerine düşman ediliyordu.
Fransız diplomat ve tarihçisi M.Engelhardt da, "Turkey and the Tanzimat" adlı eserinde ,
Türkiye'deki Gayrimüslimler'in kendi dinî liderlerinin baskısından rahatsız olduklarını ifade etmekte ve
"İllerdeki yönetimin de İstanbul Patriği'ne bağlandığı devirden itibaren (XVIII. yüzyıl), ilişkileri daha sık olan paşaların tutumlarından çok, kendi kiliselerinin, kendi liderlerinin giderek artan zulmüne katlanmak zorunda kalmışlardır."demektedir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda kendi dillerini unutan ve Türkçe konuşan Ermenilerin, Avrupa kamuoyunda, Hristiyan Türklerden başka bir şey olmadıkları kanaati bile yer etmiş idi.
1835-1839 yılları arasında Türkiye'de bulunan Helmuth von Moltke İstanbul'da, Osmanlı Başkumandanı (seraskeri)'nın Ermeni tercümanı ve ailesinden bahsederken, Ermeniler hakkında şunları yazıyor: "Bu Ermenilere aslında Hristiyan Türkler demek mümkün, bu hâkim milletin (Türkler'in) âdetlerinden, hattâ lisânından o kadar çok şey almışlar." Diye yazıyorlardı.
Buğün Yunanistan'daki türkler,tüm sahip oldukları kuruluş ve yapılanmalarının başına ''TÜRK '' kelimesini kullanamıyor. !
Yani Türk okulu,Türk derneği ğibi ifadeleri 2007 yılında kullandırmayı men eden bir avrupa devleti ve tarihinin tüm devirlerinde her türlü imkan ve özgürlüğe sahip ermeniler içinde bulundukları topluma ihanet eden , bazı Ermeniler...
Polonyalı seyyah Mikoşa, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin durumlarını şöyle tasvir ediyordu:"Ermeniler'e, Türkler tarafından, herhangi bir milletten daha çok saygı gösterilmektedir. Onlar, Rumlardan daha geniş bir din hürriyetine mâliktirler.
" Mikoşa, Ermenilerin,"eski âdetlerini" tamamen unutmuş olduklarını izah ettikten sonra devam ediyor:"Geçmişte kendilerinin ne oldukları üzerinde kat'iyyen düşünmüyorlar...
Fikir bakımından bir ihtilâl plânını kavrayabilecek kaabiliyette değildirler...
Hatta, Osmanlı Devleti'nin çökeceği günün yaklaşmakta olduğu kendilerine söylendiği zaman, bundan memnun olmadıkları bile görünmektedir."Mikoşa'nın bu kanaatini paylaşan bir Ermeni ileri geleni olan Mıgırdiç Dadyan da, 1867 yılında kaleme aldığı bir inceleme yazısında Osmanlı rejimine teşekkür etmekte idi. XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki Ermeni toplumunu anlatan bu yazısında Mıgırdiç Dadyan, Osmanlı Ermenileri'nin tam bir hürriyet içinde, sosyal kalkınmalarını nasıl geliştirdiklerini şüpheye yer bırakmayan bir şekilde göstermektedir.
Osmanlı Hükûmeti'nin muvafakati alınarak doğrudan doğruya Ermeni Patrik Meclisleri tarafından hazırlanmış olan bu nizâmnâmede, Ermenilere "devlet içinde devlet", "yönetim içinde yönetim" denilebilecek kadar ölçüsüz imtiyazlar tanınmakta idi. Ermeniler bu "Millet Nizâmnâmesi" ile bir bakıma Ermeni asillerin tahakkümünü ortadan kaldırmak istemişlerdi.
Bu dönemde, Gregoryen Ermeniler İstanbul'daki patriklerinin idaresinde 26 Episkoposluk dairesinde yaşıyorlar, çoğunluğu şehirlerde bulunan Katolik Ermeniler ise bir Patrik yönetiminde 13 Episkoposluk dairesi teşkil ediyorlardı. Kagik Ozanvan adlı Ermeni yazar, bu nizâmnâmenin, Ermenilerde ihtilâl ruhunu uyandırdığını ve "Ermeni Meselesi" nin masa üzerine konulduğunu ifade etmiştir.Osmanlı devleti adeta,ermenilerin, avrupalıların çıkarları için düzenlediği oyunlara alet olmamaları için her şeyi yapıyordu.
Buna karşılık,Patrik Nerses, 17 Mart 1878 günü de, İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Layard'ı ziyaret ederek,
"Bir yıl önce Osmanlı idaresinden şikâyetimiz yoktu, ancak Rus zaferi şimdi durumu değiştirdi, doğuda bağımsız bir Ermenistan istiyoruz.
Eğer siz yardım edemezseniz bunu gerçekleştirmek için Rusya'ya müracaat ederiz." demiş,
elçi Ermenistan'dan nereyi kasdettiğini sorunca, "Van, Sivas, Diyarbakır ve Kilikya" diye cevap vermişti. Elçinin, evet ama bu yerlerin hiçbirinde çoğunlukta değilsiniz." demesi üzerine de, "Bunu biliyoruz, ama şimdi Rusya, Doğu'da topraklar kazanıyor, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki güç dengesi değişti. Biz de geleceğimizi düşünmeliyiz." diye Ermenilerin amacını açıklıyordu.
Artık yüzbinlerce Türk ve ermeninin ölümüne sebep olacak kurşun,yivden çıkmıştı...Gelecek te birlik ve hoşğörünün yerini kan ve ölüm alacaktı.
Bu isyan ve ihtilal hazırlıkları dış destekle her geçen sene daha
bilinçli bir şekil alıyordu,
1912 yılına girilirken , yönetimdeki İttihat ve Terakki hükümeti, bazı gelişmeler dolayısıyla, bu defa yeni bir reform projesi hazırlama, ve uygulama işinin bir Avrupalı müfettişe havale olabileceği yönünde İngiliz hükümetine müracaat eder.Bu teklif üzerine İngiliz hükümeti, müfettişlik için Lord Milner'i seçmişse de sonradan bu kararından vazgeçecektir. Aslında 1909 sonrasında reform konusunun Avrupalı devletler, özelikle de İngiltere'nin inisiyatifine bırakılması eğiliminin ağırlık kazandığı gözlenmekteydi. Zaten 1913 yılına gelindiğinde yine bu çerçevede, Reform Genel Müfettişliğinden başka, birçok Avrupalı müfettiş bazı önemli bürokratik görevlere atanmıştı.
Bunlardan bazıları:
Mülkiye Müfettişi İngiliz Yüzbaşı Daves, Mülkiye Teftiş Müdürü Gravü, Adliye Bakanlığı Teftiş Heyeti Başkanı İngiliz Hukukçu Clarc ve Maliye Bakanlığı Genel Müdürü Henry Beylerdi. Evet osmanlı, Ermeni olaylarını adeta avrupalı müfettişlere havale etmek istiyordu.Van ve Adana olaylarından sonra ,Avrupada bağlantısız devletlerden(isviçre,norveç...) olayları incelemeleri için müfettiş göndermeleri istenir. Bu istek red edilir.Eğer osmanlı haksız ise ,yani çıkan olayların sorumlusu ise Böyle bir araştırma isteğinde bulunabilirmiydi..?
Veya sorumuzu tersine çevirerek soralım.
olayları çıkaranlar osmanlı vatandaşları ise neden bu teklifi red ettiler.? Bence bunun tek bir açıklaması var, Çıkan olayların sorumluları ,Ermeniler olduğu için Osmanlının bu isteği red edildi..1914 yılında taşnakların yaptıkları Erzurum'daki partinin 8. kongoresineİttihatçıların ileri gelenleri katılıyorlar.
Rusların Doğu anadoludaki ilerleyişleri devam ederken, Ermenilere ,İttihat ve terakki partisi Gizli bir öneri götürerek,Doğu anadoluda 6 vilayette(Van,Erzurum,Harput,
Bitlis,Sivas,Muş)Yönetimlerinin başına Norveç'li 2 vali olmak kaydıyla Muhtariyet teklif ediyor.....
Bu ittihat ve terakki partisinin adeta ulusuna ihaneti idi.!
ERMENİLER BU TEKLİFİDE KABUL ETMEDİLER !!!
Çünkü Yapılan bu teklif Rus ve ingilizler tarafından Öğrenilmiş,Ermenilere Tam bağımsız 2 Ermeni devleti söz verilmişti. (G. Pastırmacıyan, Why Armenia Shold Be Free?, aktaran S. Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar)
OSMANLININ SONUNU GETİRMEK İSTEYENLERİN BAŞLANGIÇTA TEK BİR MÜTTEFİKLERİ VARDI, ... ERMENİLER .!!
2 Mayıs günü Doğu Cephesi komutanı olarak Enver Paşa’nın İçişleri Bakanı Talat Paşa’ya yazdığı meşhur bir telgraf var.
Bu telgraf şöyle: "Van Gölü etrafında Ermeniler isyanlarını sürdürmek için daima toplu ve hazır bir haldeler. Ermeniler’in buralardan çıkarılarak isyan yuvalarının dağıtılması düşüncesindeyim. ‘’
3. Ordu komutanlarının verdiği bilgiye göre Ruslar 20 Nisan 1915 tarihinde kendi sınırları içindeki Müslümanları sefil ve perişan bir halde sınırlarımızdan içeriye sürmüşlerdir. (Tehçir etmişler)
''Hem buna karşı olmak ve hem yukarıda bahsetmiş olduğum amacı sağlamak için bu Ermenileri aileleri ile birlikte Rus sınırları içinde çeşitli yerlere dağıtmak gerekmektedir.Bu iki şekilden uygun olanın seçilmesi ile tatbikini rica ederim'
Tehçire gelinen bu süre içinde Osmanlı halkı çok büyük acılar çektiler..
Buğün ermeniler kendilerine şu soruyu sormalılar..İçinde bulunuğu topluma ihanet edipte cezasız kalanı varmıdır..?
1944 Savaş sonrası Almanlarla işbirliği yapan 50.000 Fransızın infaz edildiğini ve bunun 35.000 nin General De Goelle tarafından imzalanması.
‘’1940’ta Polonya ile Sovyetler Birliği arasında 20 yıl önce cereyan eden savaştan sonra ülkede kalan 380.000 Polonyalı, 1944 yılında SSCB alınan kararla 10.000 lerce Kırım Türkünü Sürgün edilmesi.!
Amerikalılar,2.ci Dünya savaşı daha çıkmadan , Amerikada yaşayan Japonları ,ülkenin iç kısımlarında toplayarak,onları adeta göz altına alması …Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz,
Bu topraklarda hayatını kaybeden yüzbinlerce insanın vebali,Batının emperyalist fikirlerine inanıp,onların kuklası durumuna düşen Bazı Ermeniler Gerçekleri saptırarak,ellerindeki kanı,vicdanlarındaki satınalınmışlığın ezikliğini silemezler.
Ünlü bir Ermeni tarihçisi olan C. Oskanyan 1857 yılında yayınlanan The Sultan and His People ( padişah ve tebaası ) adlı kitabında Ermenilerin Osmanlı'daki sosyal yaşantılarını şöyle anlatmıştır:
“Ermeniler Türkiye'de günlük hayatın esasını teşkil eder. Türkler, sanayinin bütün dallarını onlara bırakmışlardır. Dolayısıyla bankacılar, tüccarlar, zanaatkarlar hep Ermenidir. Ayrıca Ermenilerle Türkler arasında his benzerliği ve menfaat birliği mevcuttur. Duyguları ve adetleri aynıdır. Bu sebeple Ermeniler kendilerini Türklere iyi uydurmuşlar ve onların güvenini kazanarak en nüfuzlu ve imtiyazlı cemaat haline gelmişlerdir ve hala da öyledir
Nalbandian Ne diyor; ta, başlangıçtan itibaren, 1910’lardan, 1908’lerden itibaren, Ermeni Hınçak ve Daşnaklar, çıkacak dünya savaşını, Ermenistan’ın bağımsızlığını elde etmesi için bir fırsat olarak görüyorlar, İşbirlikçi Ermeniler bunu böyle görüyorlar.
Ne yazıkki Hıncak ve Taşnak ruhlu insanlar ,bu coğrafyada yüzbinlerce,Türkün,Ermeninin,Kürdün,Çerkezin ölümüne sebep olmuşlardır…..
Osmanlı devletini parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı amaçlayan ülkelerce ortaya çıkarılmış, bugün ise isimleri değişmekle birlikte aynı çıkar çevrelerinin Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için sıcak tuttukları temelsiz, yapay ve maksatlı bir sorundur.
aLıntıdır..