
NTV Spor’un başarılı spikerlerinden Dilara Gönder, güzelliğiyle de adından sıkça söz ettiriyor. Gönder, kariyeri ve özel yaşamı hakkında konuştu.
Yalnız mı yaşıyorsunuz? Aile yaşantınız nasıldır?
Evet, ailem Antalya’da ama ablam İstanbul’da. Ablam 2.5 yaş büyük benden. 18 yaşındaydım en son o çekirdek ailenin içinde bulunduğumda. Şimdi 28 yaşındayım ve artık izinler oldukça ya da onlar buraya geldikçe görüşebiliyoruz.
Aile konusunda çok şanslıyım; son derece özgür bilince sahip olan ve çocuklarına öyle yaklaşan bir ailem var. Benim arayışlarıma her zaman izin verdiler ve saygı duydular. Üniversite formumu bile tek başıma doldurdum. Alman disiplini vardır benim üzerimde. 5 yaşında geldim Türkiye’ye. Ama ailem daha uzun yıllar yaşadığı için onlarda o alt yapı var. Hayal kırıklığı yaşatmadım tüm bunlara rağmen. Öyle ki, benim hala ev telefonum yoktur. 18 yaşındayken de ailem "arayıp evden kontrol edeyim" gibi bir şeye gerek duymadı. Sonsuz bir güven ve saygı, sevgi üzerine kuruludur her şey.
Çocukluğunuza dair en çok neyi hatırlamaktan haz duyarsınız?
Mutlu bir çocukluk geçirdim ama en mutlu olduğum an, sabah 7 ’de kalkıp annemin yaptığı kazandibinden bir parça alıp "Super Mario" oyununun başına oturmaktı. Ben böyle çok kalabalığı, akrabaların bir araya gelip hep birlikte oturduğu zamanları pek sevmem. Az ve öz olmayı severim. Şükür ki, ailem de öyle.
Ergenlik döneminiz nasıl geçti?
Ooooo! Acayip çirkin bir kızdım. Arayışımın en çok olduğu bir dönemdi. 14-15 yaşlarındayken bir yandan keman ve solfej dersi alıyordum, diğer yandan spor yapmaya çalışıyordum, okula gidiyordum, aşık oluyordum. Her şeyi bir arada yaşıyordum.
Günlük tutma konusunda istikrarsız olmama rağmen orta ikinci sınıfta yazdığım bir günlük vardı. "Bu sene nasıl geçti? İlk 10 madde" diye bir şey sıralamışım. Yıllar sonra bir okudum ki, yarısı hoşlandığım insanlardan oluşuyor; ilk bikinimi aldığım, bilmem kime açıldığım, o beni terk etti, ben şunu terk ettim gibi... Oldukça flörtçü bir mizaç var. Bunlara rağmen erkeklerle ilişki anlamında çok geç kaynaştığımı da söylemeliyim. Erkeklerle hep beraber büyüdüğüm için o aşk denilen şeyi de çok geç hayatıma soktum. Küçük çaplı, çocukla şeyler oldu genelde. 16 yaşındayken ablam üniversiteye gitti, ev bana kaldı. Ergenliğim telefonda geçti diyebilirim. Maliyetini de ailem karşıladı tabii.


