Ergenekonun kökleri ve Menemen____

LOOPUSED

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
12,048
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
€z€Ld€n €b€d€
Ergenekon’un kökleri ve Menemen!


Menemen de 31 Mart gibi bir komplo idi.. Derin devletin karanlıklarda kalmış faili meçhullerle dolu karanlık ve kanlı bir operasyonu..
Her ikisi de “irtica” senaryoları ile süslendi.. Neydi bu olay: Menemen olayı ya da Kubilay olayı, 23 Aralık 1930 günü Menemen’de gerçekleşti. Askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin bir grup meczup tarafından öldürülmesiyle başlayan ve daha sonra Menemen halkına ve dindar çevrelere karşı başlatılan bir operasyonun bahanesi olarak kullanıldı..

Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edildi. Olay bahanesi ile, çok uzaklardaki şehirlerden toplanan birçok dindar kişi Divanı Harp’te idam cezası ile yargılandı ve infazlar gerçekleşti.

Tarihçi Cezmi Yurtsever’e göre: “Kubilay’ı şeriatçılar değil, o günün Ergenekoncuları öldürdü”. “Tarihe Menemen ya da Kubilay olayı olarak geçen olaylar, ‘derin devletin din adamlarını tasfiye projesi” idi.


Yurtsever, Genelkurmay Başkanlığı kozmik tarih arşiv belgelerinde araştırma yaptığını vurgulayarak, 23 Aralık 1930 tarihinde İzmir’in Menemen ilçesinde yaşanan olaylardan sonra bütün din adamlarının tek tek fişlendiğine dikkat çekti.

Karanlık ve kanlı bir senaryodan söz ediyoruz ve 80 yıldır bu ülkede Menemen ve Kubilay isimlerinin arkasına saklanılarak, bir cinayet bahane edilerek başka bir cinayet meşrulaştırılmaya, İslâm’a ve Müslümanlara hakaretler edilmeye devam ediliyor.

Kubilay’ın vahşice öldürülmesi olayı hiç kimsenin savunamayacağı bir vahşet elbette.

Menemen olayı ile ilgili olarak, bu olayı derin devletin tertiplediğini öne süren Yurtsever şunları söyledi: “Genelkurmay’ın, Menemen olaylarının içinde yer alan telgraf memuru Nail Bey’in olay gözlem tanık raporu, şaşırtan bilgilerle dolu.

23 Aralık 1930 tarihinde sabah 8 civarında yaşanan Menemen olayları ile ilgili açıklamalar yapan Nail Bey’in ‘Menemen olaylarını yaratanlar telleri kestik diye bağırmaktalar. Bendeniz derhal telleri muayene ettim. Teller iyi ve İzmir’e malumat verdim. Bu sırada Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Fahri Bey gelip şakilerle görüştü. Artık ne görüştüğünü ben anlayamadım. Yalnız kasaplar arasındaki mevkide bulunan halk tarafından alkışlandı. Yüzbaşı Fahri Bey çekilip gitti. Ne tarafa gittiğini şüphesiz bilemiyorum. Kubilay beyin kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze kumandanı evkafın kahvesi önünde askeri durdurtup süngü tak emrini verdi. Kendisi şakilerin yakasını tuttu. Asker süngü taktı. Onlar dönmelerine devam ediyor. Beraberlerce Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. Öbür taraftan dönüp gelen diğer arkadaşı bunların o vaziyetini görünce Kubilay Bey’in arkasından bir silahla vurdu’ diye tanık ifadesi yayınlanıyor.

Nail Bey, açıklamalarına Kubilay Bey’i korumakla görevli askerlerin birdenbire kaçarak yok olduklarını da açıklıyor. Bundan sonra Kubilay arkadan aldığı kurşun yarası ile hükümet binası ve yanındaki Gazaz Camii bahçesine sığınıyor. Orada yere düşüyor. Mehdi Mehmet ve yanında bulunan şahsın yardımıyla Kubilay’ın kafası kesiliyor.”


Ancak birileri bu vahşetten yola çıkarak astığı astık, kestiği kestik daha vahşi şeyler yapıyorlar.

Bu karanlık planın başında General Muğlalı var. Hani şu 33 askeri kurşuna dizdiren paşa.. Adı kışlalara verilen komutan!

Buraya kadar telgraf memuru Nail Bey’in açıklamalarından resmi tarihin 80 yıldan beri topluma sunduğu ‘Kubilay, Mehdi Mehmet ve adamlarının önüne çıkarak eyleme son vermelerini istediği ve askerlerin manevra fişekleri ile ateş açtıkları ve Mehdi Mehmet’e isabet ettiği halde öldürmediği bunun üzerine Mehdi’nin ‘Bana kurşun işlemiyor, ben Mehdiyim’ konuşması yaptığı yönündeki bilgilerin Genelkurmay belgelerinde yer almadığını aktaran Yurtsever, “Menemen olayı başından sonuna kadar Menemen’deki olayları yakından izleyen Alay Kumandanlığı ve dönemin İçişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde hazırlanan bir tertip olayıdır. Mehdi Mehmet, olay esnasında içki içen serkeş ayyaşın birisidir. Kullanılan, yönlendirilen ve kanlı eylem yaptırılan bir kişidir.

Mehdi Mehmet şeriatçı değil ajan da olamaz; yönlendirilen, kullanılan, aklı yerinde olmayan hasta ruhlu bir insandır” ifadesini kullandı.

Genelkurmay sitesinde yer alan tarihi belgeler arasında Türkiye genelinde çok sayıda din adamının rejim için tehlikeli görülerek izlendiği isim listesinin yer aldığını vurgulayan Yurtsever, “Olayların asıl sorumlusu görülen İstanbul’daki Erbilli Şeyh Esat Efendi, aslen Türkmendir. Mehmet Akif Ersoy’a hocalık yapmış, Kurtuluş Savaşı esnasında da General Fevzi Çakmak ile yakın işbirliği içinde olmuştur.

Ahmet Yesevi’den Nakşibendi’ye kadar uzanan yüzyıllar içinde devletin destekçisi olan dini bir harekettir. Esat Efendi, Menemen olayından sonra sorgulaması, yapılmaksızın hakkında idam cezası verilmiş, 87 yaşının içinde bulunduğu için yasalara göre 65 yaşından büyük olduğu dikkate alınarak idam infazı yerine getirilmemiş, ancak oğlu ile birlikte 28 kişi asılmıştır. İlginçtir ki Menemen olayı esnasında Kubilay’ı yalnız bırakan askerlerin ve de olay öncesi Mehdi Mehmet ile görüşerek bilgi aktaran Yüzbaşı Fahri Bey ile Mehmet Ali Bey’in ifadeleri yoktur. Bu askerlerin neden ifadesi yoktur?” şeklinde konuştu.


Menemen olayıyla ilişkilendirilen din adamları listesinde Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey’in adının geçtiğini vurgulayan Yurtsever, şunları söyledi: “Sami Bey, önce göz hapsine alındı. Sonra susturuldu. Ramazanoğulları ailesinin kuruculuğunu yaptığı Adana şehir merkezindeki vakfa ait yüzlerce dükkan, ırmak hamamı ve mescitler, camiler yıkılmış veya satılarak elden çıkarılmıştır. Hatta, Ramazanoğulları vakıf arazisi içinde yer alan İncirlik arazisi de 1950’li yıllarda Amerikalılara üs olarak verilmiştir. Bir Adanalı tarihçi olarak soruyorum: Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey’in suçu neydi?

Menemen olayının perde arasında derin devletin din adamlarını tasfiye planı vardır. Konuyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri Cezmi Yurtsever Kişisel Web Sitesi - Ana Sayfa sitesinde de yayınlayarak Kubilay ve Menemen olayını özgür tarihçilerin tartışmasına açıyorum.”


Menemen’de yargılama sonunda “irticai ayaklanma” gerekçesi ile 37 idam ve 41 kişiye değişik cezalar verildi.. Sanıkların çoğunun Menemen’le hiçbir alakası bile yoktu.. Menemen’de, olayda kullanılan meczuba “ip sattı” diye bir de Yahudi’yi idam ettiler. Öte yandan, siyasi açıdan 1930’da Mustafa Kemal’in emri ile Ali Fethi Okyar tarafından kurulan parti, Menemen Olayı’ndan hemen önce 17 Kasım 1930’da kendi kendini feshetti. CHF’den kaçan halk SCF’ye sığınıyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın 99 günlük varlığı Menemen olayının gölgesinde son buldu..


Hadi madem şu 33 kurşun hikayesi ile de kısa bir bilgi verelim. 30 Temmuz 1943 günü akşamüstü, Van’ın Özalp ilçesinde 33 Kürt köylüsü, gözaltında tutuldukları sınır karakolundan alındılar ve içlerinden 32’si, yargısız infaza tabi tutularak kırsal bölgede kurşuna dizilerek öldürüldü. Katliamdan kurtulan tek kişi, bir taşın arkasına gizlenmiş ve cinayetleri başından sonuna kadar izlemişti. 1950’lerin başında Muğlalı idam cezasına çarptırıldı ve bu ceza 20 yıl hapse çevrildi. 1951 yılında kalp krizi geçiren general Muğlalı cezaevinde öldü. Bu general Menemen olayının arkasındaki isimdir aynı zamanda! Sahi dünden bugüne ne değişti? Türkiye nereye gidiyor? 80 yıl yol aldıktan sonra hâlâ buralarda mı olmamız gerekiyordu?


Selâm ve dua ile..



kaynak
 
YALAN BUNLAR!

31 mart yobaz ayaklanmasıdır sloganı ise allahekber dir.saiti kürdü bu ayaklanma sonucu idam edilmekten deli olduğu için kurtulmuştur.

Menemen hadisesi yobaz ayaklanmasıdır sloganı allahekber dir. bu ayaklanmada başı çekenlerin torunları akp sıralarındadır.

Maraş ve Sivas hadiseleri yobaz ayaklanmasıdır sloganı gene allahekberdir. sivas sanıklarının destekçileri (sivas sanıkları için hapishaneye bile gidip sanıkları ziyaret eden zihniyet) akp sıralarındadır.
 
ADAM sana belgeleriye tanklarıyla yazmış.. sende belgelerini koy ..yaşayan tanıklarıyla hemde.. size göre herşey yalan zaten... bırakın bu sloganları..resmi tarih çöktüü.. siz hala direnin.. arşivler açılacak, bak adam g. kurmay arşivleirnden yazmış yazacağını.. sen nerden yazıyorsun ? kafadan..hadi bak işine trafoo..
 
o zaman bu allhekber diyerek dolaşanlar ergenekoncu oluyor ?

yobazlar ile ergenekoncuları birbirine karıştırmamak gerek.
 
YALAN BUNLAR!

31 mart yobaz ayaklanmasıdır sloganı ise allahekber dir.saiti kürdü bu ayaklanma sonucu idam edilmekten deli olduğu için kurtulmuştur.

Menemen hadisesi yobaz ayaklanmasıdır sloganı allahekber dir. bu ayaklanmada başı çekenlerin torunları akp sıralarındadır.

Maraş ve Sivas hadiseleri yobaz ayaklanmasıdır sloganı gene allahekberdir. sivas sanıklarının destekçileri (sivas sanıkları için hapishaneye bile gidip sanıkları ziyaret eden zihniyet) akp sıralarındadır.

hayııırrr yalan bunlar:durdurun

Adam belge koymuş trafoo ne saçmalıyon=)
 
Menemenden itibaren kendi adamlarını katledip müslümanlar yaptı diyecek kadar hainler bunlar

En son 2. menemen olayı dedikleri Danıştay Cinayetini ellerine yüzlerine bulaştırdıkları için foyaları meydana çıktı

İlk başlarda 2. Menemen dedikleri Danıştay katliamın ergenekoncu katillerin işlediği ortaya çıınca dut yemiş bülbüle döndüler.Menemeni falan unuttular
 
sivas sanıklarının hapishanedeki ziyaretçileri kim? ergenekoncularmı ? cafer erçakmak neci ergenekoncumu? derviş memed kim? bülent arınçın öz dedesi değilmi?


ya bırakın bu yalanları, imkanınız olsa bir kaşık suda insanı boğarsınız yobazlığınızı islam sanıyorsunuz islam ile de alakanız yok .....
 
Olayı biraz daha derinden araştırsanıza; ;Orta Asya'dan göç etmemizin başlıca nedeni de ergenekon olmasın aslında?
 
yukardaki yalanları üreten bir merkez vardır herhalde....Ne kinmiş be kardeşim ne düşmanlıkmış bu böyle....yazık yazık....
 
yukardaki yalanları üreten bir merkez vardır herhalde....Ne kinmiş be kardeşim ne düşmanlıkmış bu böyle....yazık yazık....

Evet öyle bir kinmiş ki bu; dış düşmanların niyetinden daha tehlikeli....en azından biliyorsun onlar düşman....ama bu; sırttan hançerlemenin ta kendisi...

Ama hançeri yanılıp da ters tutarlarsa işte o zaman vay hallerine....toz duman....
 
işte gerçek belgeler.genelkurmay arşivinden üstelik o günkü kayıtların resimleri.Ya bir tek lafınız doğru olsun dişimi kırıcam....:001_rolleyes:İiçinde Nail beyin ifadesinin tam ve GERÇEKmetnide var.hadi kolay gelsinnnn


Arşiv Belgeleriyle Menemen Olayı



Buda arşiv kayıtları linki:

Genelkurmay Başkanlığı Resmi Kurumsal İnternet Sitesidir - Anasayfa - Turkish General Staff Official Web Site - Main Page


Eylemin ele başı ve Yedek Subay Mustafa Kubilay’ın başını keserek öldüren Giritli Hasan oğlu Mehmet, Osman oğlu Şamdan Mehmet, Hasan oğlu Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet, Nalıncı Hasan ve Çakır oğlu Ramazan, eylemci grubunu oluşturmaktadır.
Eylemcilerin hepsi Manisa’da ikamet etmektedirler ve Nakşi tarikatiyle bağlantıları vardır. Onları bu tarikata sokan ve eğiten, Manisa Askeri Hastahanesi imamlığından emekli İbrahim Hoca’dır. İbrahim Hoca da İstanbul Erenköy’de Şevki Paşa köşkünde oturan Şeyh Esat’a bağlıdır. İbrahim Hoca, halifeler halifesi olarak, tarikatın etki alanının genişletilmesinden ve yaygınlaştırılmasından sorumludur."

"ŞEYH ESAT’IN YİRMİBİN MÜRİDİ VARDI"

Belgeler arasında İbrahim Hoca’nın ifadesine de yer verildi. İfadesinde tekkeler yasaklanmadan önce Şeyh Esat’ın tahminen yirmibin civarında müridi bulunduğunu belirten İbrahim Hoca’nın, Manisa’daki müritlerin sayısı sorulduğunda ise hiçbir açıklama yapmadığına dikkat çekildi.
Belgeler arasında İbrahim Hoca’nın, Şeyh Esad’la ilişkisini açıkça ortaya koyan Şeyh Esad’ın yazdığı mektuplara da yer verildi. İbrahim Hoca’nın ifadesinde, bu bağlantısıyla ilgili söyledikleri ise şöyle:
"İlk tarikate intisabım oniki sene evveldir. Nakşibendidir. Şeyhim İsmail Necati’ydi. Bab-ı ali’de oturuyordu. Tekkesi vardı. Ölmüştür. Ondan bir sene sonra tahminen o zaman Çapa’da tekkesi bulunan Şeyh Esat Efendi’nin zikrine gittim ve ona bağlandım. Yani benim hocam oldu. Yirmibir senedir tarikatin imamıdır."

"MÜRİD HÜSNÜ EFENDİ’NİN AÇIKLAMALARI"

Şeyh Esad’ın oğlu (halife) Mehmet Ali’nin de İbrahim Hoca’nın bağlantısını "Kendisi, pederimin on senelik dervişlerindendir. Şurdan burdan hiç tanımadığımız adamları ziyaret maksadıyla bana ve pederime getirirdi" şeklinde ifade ettiğine yer verilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:
"Şeyh Esad’ın müridlerinden Hüsnü Efendi, ’daima sözünden ve nasihatinden ilham alarak kendisini şeyhe bende (kul) eden kişileri’ sayarken ilk isim olarak İbrahim Hoca’yı belirtir. İbrahim Hoca’nın Manisa’da görevli iken merkeze bağlı Horosköy’de yoğun faaliyetleri vardır. Burada ikamet eder, cami yaptırır, tarikate adam kazandırma çalışmalarını sürdürür, vaaz verir. ’Hoca köyümüzde oturduğu sırada Cuma günleri ve bazan hafta aralarında ve bazan da kendisi ne zaman isterse o vakit köy camisinde vaaz verirdi. Köyde bulunduğu bir gün ikindi namazı sırasında camide vaaz etmeye başladı’. Hoca, ’Şapka giyen gavurdur. Biz gavur olamayız. Rakı içen ve yalan söyleyenler de gavurdur’ diye söyleniyordu." İbrahim Hoca’nın bu köyde özellikle ileri gelenlerle sıkı ilişkiler kurduğu, düzenli ve gizli bir bağlantısı bulunduğu ifade edilen değerlendirmede, ayrıca Şeyh Esat’ı ziyaret edenlerin dönüşte şeyhi övücü propaganda yaptıkları anlatıldı."BİZ FES GİYMEK İSTİYORUZ"

Menemen’deki olaydan iki ay önce, İbrahim Hoca’nın Manisa’ya geldiği belirtilen değerlendirmede, olayın gelişimiyle ilgili şu bilgilere yer verildi:
"Kandırılmış kişilerin ağzından dökülen şu sözler, meselenin ne kadar farklı bir mecrada seyrettiğini ortaya koymaktadır. ’Araplıkla beraber sultanlık ve Sultan Hamid’in oğlu gelecek. Tekkeler kapandı ama açılacak ve serbest olacak.
Kılıçlarımız gelecek kesecekler. Fes giyilecek’, ’Biz, fes giymek istiyoruz.
Müslümanlık istiyoruz.’ İbrahim Hoca, Manisa’ya geldiği zaman birçok kişi onu ziyaret eder. İbrahim Hoca’nın çok yakını olan Osman Çavuş ’İnşaallah reis-i cumhuru gebertirler de rahat yüzü görürüz, fes giyeriz.’ demekten çekinmez. İbrahim Hoca, Osman Çavuşun kendisiyle olan bağlantısını ifadesinde teyit eder. ’Tekaüt (emekli) edildikten sonra İstanbul’a gittim. Orada ikamet etmeye başladım ve İstanbul’da iken bir defa Cemal ve bir defa Osman ve bir defa da tabur imamı İlyas Efendi’den mektup aldım."

MÜRİTLERİN İSTANBUL’DA ŞEYH ESAT’I ZİYARETLERİ

Menemen olayının kilit isimlerinden ve eyleme bizzat katılan Nalıncı Hasan’ın, Şeyh Esat’ı ziyaret etmek üzere İstanbul’a gittiği zaman İbrahim Hoca’yla buluştuğu, İbrahim Hocanın da bunu açıkça anlattığına işaret edilen değerlendirmede, İbrahim Hoca’nın bu görüşmelerle ilgili şu ifadelerine yer veriliyor:
"Bir sene evvel Manisalı basmacı Osman Efendi ile Nalıncı Hasan’ı Esat Efendi’nin evinde gördüm ve hep beraber bir odada oturduk ve bir gece beraber kaldık ve yanımıza kimse gelmedi. O gece yattık, sabahleyin Esat Efendiyi ziyaret ettik... Haseki civarında bulunan Hoca Esat’ın oğlu Ali Efendi’nin evine gittim.
Osman Efendi ve Nalıncı Hasan ile orada hepimiz birleştik ve dördümüz oturduk...
Bir veyahut iki gün sonra Osman Efendi ile Nalıncı Hasan bizim eve geldiler. Bir gece kaldılar ve sabahleyin gittiler." Genelkurmay Başkanlığı, 23 Aralık 1930 tarihinde gerçekleşen Menemen Olayı’ndan önce eylemcilerin belirli bir hazırlık yaptıklarını ve daha sonra eyleme geçtiklerini arşiv belgeleriyle gözler önüne serdi.
Genelkurmay Başkanlığı, Yedek Subay Mustafa Kubilay’ın Menemen’de katledilişine ilişkin Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE)
Başkanlığı arşivlerindeki belgeleri internet sitesinde yayınladı.
Menemen Olayında adı geçenlerden Saffet Hocanın, elebaşı eylemci mehdi Mehmet’le ilişkisinin tanık ifadeleriyle ortaya konulduğu Genelkurmay Başkanlığı değerlendirmesinde, "Menemen Olayı, 23 Aralık 1930 tarihinde gerçekleşmiştir.
Eylemciler, bu tarihten önce belirli bir hazırlık yapmışlar ve daha sonra eyleme geçmişlerdir" denildi.

EYLEM HAZIRLIKLARI

Eylemcilerden mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet Emin, Ali oğlu Hasan, Nalıncı Hasan, Topçu Hüseyin, Süleyman Çavuş, Çakır oğlu Ramazan, Çırak Mustafa, Hüseyin oğlu Ali’nin, önce bir esrarkeş kahvesinde daimi surette toplanarak orasını tekke haline getirdikleri ve daha sonra da Tatlıcı Hüseyin’in Manisa’daki evinde dört gün süren bir toplantı yaptıklarına işaret edilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:
"Gerçekleştirilecek eyleme ilişkin görüşme yapılır ve silah tedariki kararlaştırılır. Giritli İsmail ve bıçakçı Hacı Mustafa’dan birer silah alınır. 7 Aralık günü mehdi Mehmet, Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet aldıkları silahlarla Paşaköy’e giderler. Ertesi gün de Ali oğlu Hasan, Nalıncı Hasan, Çakır oğlu Ramazan, Paşaköy’e ulaşırlar. Paşaköy’de üç gün kaldıktan sonra, Manisa’nın kuzey doğusunda yer alan Yağcılar köyüne uğrar ve burada yedi gün kalırlar. Ardından o gece yarısı eylemciler, Bozalan’a hareket ederler.
Bozalan’a doğru giderlerken, mehdi Mehmet, iki günden beri mehdiliğini ilan ettiğini, Menemen’de bunu halka açıklayacağını söyler. Nalıncı Hasan da Menemen’deki bir camiden sancak alabileceğini belirtir ve uzun bir yürüyüşten sonra Bozalan köyü yakınlarına gelirler. Dinlenmek için yatarlar ve bu sırada Çakır oğlu Ramazan kaçar." Değerlendirmede, eylemcilerden mehdi Mehmet’in, buradan halka kendisinin "mehdi" olduğunu ve kendilerine iltihak etmelerini telkin ettiği ifade edilerek, Manisa’dan ayrılmalarından sonra geçen 15 gün boyunca eylemcilerin bu köylerde propaganda faaliyetlerinde bulundukları, bu süre içinde bir kısım halkı etkiledikleri ve yardım gördükleri belirtildi.

23 Aralık 1930 günü eyleme geçilmesinin kararlaştırıldığı ve eylemcilerin
başlarında mehdi Mehmet olmak üzere Menemen’e sabah ezanı sırasında gelerek Müftü camisine girdikleri anlatılan değerlendirmede, şöyle devam edildi:
"Camide bulunan sancağı alıp mehdi, halkı kendilerine katılmaya davet eder ve şunları söyler. ’Taraf-ı ilahiden geliyoruz. Şeriat istiyoruz. Askerin kılıç ve kurşunu bize işlemez. Herkes bu bayrağın altından geçecektir. Geçmeyenleri kılıçtan geçireceğiz. Bugün zeval (öğle) vakti yetmişbin kişi bize yardıma gelecektir.’ Kendilerine katılan grupla birlikte eylemciler, sokaklarda dolaşıp herkesin dükkanlarını kapayarak peşlerinden gelmelerini söyleyerek yürüyüşe geçerler.
Saffet Hocanın evinin önünden geçerlerken o da evden çıkar ve grubun arkasından yürür. Mehdi Mehmet, Saffet Hocaya karşı saygıda kusur etmez. Bir süre sonra Saffet Hoca gruptan ayrılır ve meseleden hiç haberi yokmuş gibi tekrar evine döner ve pencereleri kapatır. Eylemcilerin bulunduğu grup, Belediye binasının önüne kadar gelir. Kalabalık artar. Mehdi Mehmet kendisinin mehdiliğine ve şeriati yerine getireceklerine dair halka hitap eder."

JANDARMA EYLEM HABERİNİ ALIYOR

Jandarma Bölük Komutanının, eylem haberini almasının ardından topluluğun bulunduğu alana giderek, eylemcilere dağılmalarını söylediği belirtilen değerlendirmede, olaylar şöyle anlatıldı:
"Mehdi Mehmet, ’Ben mehdiyim. Şeriatı ilan ediyorum. Bana kimse mukavemet edemez’ diye cevap verirken, kalabalıktan alkışlar yükselir. Herhangi bir üzücü olaya meydan vermemek için, Bölük Komutanı hükümet binasına gelerek 43’ncü Piyade Alayından takviye kuvvet ister.
Bu sırada Alay Komutanlığında eğitime çıkmak üzere hazırlanan Yedek Subay Mustafa Kubilay’a bir müfrezeyle olay yerine gitmesi emredilir. Cephane almadan hemen hareket eden müfrezeyi, Yedek Subay Mustafa Kubilay, halkla bir çatışmaya meydan vermemek için askerlere süngü taktırarak alandaki kahvenin önüne bırakır ve kalabalığa hitap eden eylemcilerin yanına gider. Mehdi Mehmet’in yakasından tutarak silahını teslim etmesini ister. Eylemcilerin arasından ateş açılır ve Mustafa Kubilay yaralanır.

KUBİLAY’IN KATLEDİLİŞİ

Yaralanan Mustafa Kubilay, hemen yakındaki caminin avlusuna doğru koşar. Bu sırada bir el daha ateş edilir ve Mustafa Kubilay avluda yere düşer. Cephaneleri olmayan müfrezedeki askerler geri çekilirler. Mustafa Kubilay’ın düştüğünü gören mehdi Mehmet, yanındakilerden birisinin bıçağını alarak avluya gider. Yerde yatan ve henüz ölmemiş olan Mustafa Kubilay’ı sürükleyip, bir ayağı ile vücuduna basmak suretiyle yüzüstü yatırıp bıçakla boynundan keserek, başı alır ve saçlarından tutarak taşa vurduktan sonra meydana tekrar dönüp, camiden aldıkları sancağın ucuna geçirir. Sancağı ucunda takılı başla birlikte orada bulunan elektrik direğine bağlayarak halkı tam anlamıyla etkilemek isteyen eylemcilere, Kamil adlı bir kişi nasıl yardım ettiğini şu sözlerle anlatmaktadır: ’O gün ben evvela evime gidip korkmamalarını söyledim. Sonradan ikinci defa bunların yanına gelip halkın arasına karıştığımda, biraz evvel ellerinde getirdikleri zabitin (subayın)
kafasını sancak ağacının ucuna geçirdiler. Sancağı oradaki direğe bağlamak için ahaliden ip istediler. Ben, derhal koştum, dükkanımdaki küçük bir ipi alıp silahlılara verdim. Bu iple Zabitin başı bulunan sancağı direğin yanına dikip bağladılar."

"BU, ADİ BİR VAKA OLARAK KABUL EDİLMEMELİ"

Bu sırada, Alaydan gönderilen kuvvetlerin olay yerine yetişerek, ateş açan eylemcilerle çatıştığı belirtilen değerlendirmede, Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki’nin şehit oldukları olayda eylemcilerden de mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet’in ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin’in yaralı olarak ele geçirildiği anımsatıldı. Kargaşadan yararlanarak kaçan Nalıncı Hasan ile Ali oğlu Hasan’ın da ertesi gün Manisa’da yakalandıkları ifade edilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:
"Olayın hemen ardından güvenlik güçleri tedbirler alır. Sıkıyönetim ilan edilir. Olaylar sırasında ihmali görülen kamu görevlileri hakkında yasal işlem yapılır görevden el çektirilir. Geniş çaplı soruşturmalar yapılır ve olaya karışanlar, azmettiriciler tutuklanırlar ve yargılanırlar.
Eylemle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla kaldırmaya teşebbüs ve yardım edenler, yargılamalar sonucu 32 kişi idam, 73 kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılır.
Sıkıyönetim Komutanı Tümgeneral Mustafa Muğlalı, Menemen’de meydana gelen olaylarla ilgili olarak Başbakanlığa ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği raporlarda önemli tespitler yapar: Bu vak’a dört beş serseri tarafından adi bir vaka olarak kabul edilmemelidir. Bu olayı meydana getirenler, sabırsız ve acele davranarak bu işin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Bu hususta, memleketimizde gizliden gizliye çalışan ve bir teşkilat meydana getiren hain eller bulunduğu mutlaka dikkate alınmalıdır."

ATATÜRK’ÜN BAŞSAĞLIĞI MESAJI

Değerlendirmede, Menemen’de gerçekleştirilen eylemin sıradan bir olay olarak geçiştirilemeyeceğinin en önemli kanıtının da Atatürk’ün 28 Aralık 1930 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerine gönderdiği başsağlığı mesajı olduğu vurgulandı.
Değerlendirmede yer verilen Atatürk’ün başsağlığı mesajı ise şöyle:
"Menemen’de yakınlarda meydana gelen gericilik girişimi sırasında Yedek Subay Kubilay Beyin görevini yaparken öldürülmüş olmasından dolayı Cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Kubilay Beyin şehit edilmesinde gericilerin gösterdiği vahşilik karşısında Menemen’deki halktan bazılarının alkışla onaylamaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanılacak bir olaydır.
Vatanı savunmak için yetiştirilen, içteki her politika ve ayrılığın dışında ve üstünde saygın bir konumda bulunan Türk subayının, gericiler karşısındaki yüksek görevinin yurttaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına kuşku yoktur.
Menemen’de halktan bazılarının hataları bütün millette acıya sebep olmuştur.
Saldırının acılığını tatmış bir kesime genç ve kahraman Yedek Subayın uğradığı saldırıyı, milletin bizzat Cumhuriyet’e karşı bir öldürme girişimi olarak kabul ettiği ve cüretkârlarla, destekçileri, ona göre takip edeceği kesindir. Hepimizin dikkati bu sorundaki görevlerimizin gereklerini duyarlılıkla ve gerektiği biçimde yerine getirmeğe yöneliktir.
Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin idealist öğretmenler topluluğunun değerli üyesi Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet, hayatını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır."

Genelkurmay neden açıkladı?

Ankara kulislerinde bir süredir, Genelkurmay Başkanlığı'nın 76 yıl önce meydana gelen Menemen olayları konusundaki belgeleri kamuoyuyla paylaşma olasılığı konuşuluyordu.
Genelkurmay'ın tutumu, dün saat 09.00 sıralarında açıklığa kavuştu. Çünkü bu saatte, arşivdeki bazı bilgi ve dokümanlar Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinden kamuoyuyla paylaşıldı. Anadolu Ajansı'nın 12.28'den itibaren içeriğini abonelerine geçmeye başladığı belgeler konusundaki yeni soru, "Genelkurmay'ın bu paylaşıma neden gerek duyduğu" oldu. Kısa bir süre sonra kulislerde bu soru da yanıtını buldu. Zaman gazetesi, Kubilay'ın katledilmesinin 76. yıldönümünden 1 gün sonra, 24 Aralık 2006'da manşetini ve birinci sayfasının önemli bir bölümünü, olayın faillerinin "bir avuç esrarkeş olduğu" iddiasına ayırması Genelkurmay Karargâhı'nda not edilmişti. Gazetenin manşetine "Zaman, tarihi sırrın belgesini yayımlıyor - Devletin arşivine göre Kubilay'ın katilleri esrarkeş" başlığıyla yansıyan iddialar, 25 Aralık'ta daha çok Nur cemaati üyelerince takip edilen Yeni Asya'da, 26 Aralık'ta Yeni Şafak'ta, 1 Ocak 2007'de Zaman grubuna bağlı haftalık Aksiyon dergisinde de yer bulmuştu. Kulislerde konuşulan duyumlara göre, Genelkurmay, "esrarkeşlerin değil Nakşibendi tarikatı mensuplarının işlediği bir cinayete işaret eden" Menemen belgelerini bu yayınlar üzerine paylaşmaya karar vermişti.

 
muammer-oz

emeğinize sağlık, çok aydınlatıcı olmuş.

Şimdilerde moda olmuş: kim allahekber sloganı atıp suç işliyorsa ergenekoncu ilan ediyorlar demiyorlarki yaf bu katiller yobazoğlu yobaz hayvan oğlu hayvan katil oğlu katil ..

hizbullahı domuzbağlarınıda ergenekona bağlarlar, nasıl bir zihniyetse pisliklerine sahip çıkmıyor tavuk gibi her yere pisliyor kendileri temiz dolaşıyor......
 
güzel baglantı kurmuslar
 
bu ne biçim bir post?

burada yönetici yokmudur?

size bir dincinin ansiklopedisi vereyimmi?

dindar ile dinci arasındaki farkı vereyimmi?

yokmu buraların bir yöneticisi?

bu forumda küfür etmek bu kadar serbestmi?

insanların dinini sorgulamak kimin haddi?

Burada yönetici de var, sizin hiç görmediğiniz kadar oturmuş bir düzende var..

Telaş etmenize gerek yok..

Burası Hackhell, hala farkedemediniz mi?

Önce bölüm kurallarımızı okumanızı isterdim ama okumamışsınız..

Okumuş olsaydınız konuda ne kadar ararsanız arayın yöneticiyi bulamayacağınızı anlardınız..

Bölümümüzün Şikayet kısmı var kullanmanızı öneririm..

http://www.hackhell.com/serbest-kursu/423167-siyaset-ve-politika-sikayetamponeri-basligi.html
 
Derviş Mehmet Kimin dedesi Bülent Arınç... Peki Bülent Arınç Kim Vatan İhanet'le Suçlanmış Bir Partinin Söz'de 2. Ama Genel Başkan'dan Daha Fazla Görevi Olan Biri...

muammer-oz'e Bir Yardım'da Ben Edeyim.. :goz:

Tutanaklardan yargılamanın ilk günü...:
(15 Ocak 1931)

Ceza muhakemeleri usulü kanununun 135 inci maddesi mucibince maznunlara isnat olunan suçların mahiyet ve mevzuu makamı riyasetten izah olunduktan sonra ilk evvela sorguya çekilen maznunlardan Mehmet Emin� ika ettikleri hadisenin mahiyetini anlatması lüzumu ihtar olundu.

Merkum Mehmet Emin, ifadesinde, Mehdi�in iki fikre sahip olduğunu anladım. Birisi kendisine Mehdi süsü veren maktul Mehmed�n yanına iltihak ettiğimiz zaman bu adamın tarzı hareket ve icraatından kendisinin iki fikre hizmet ettiğini anlıyorum. Noktai nazarına göre merkumun bir fikri, bizleri, kendi emeline ram edip, bizim akidelerimizi zehirlemek, yani dervişlik yaptırmak ve esrar içirmek suretile bizi fikren tesmim etmek, biri de merkumun dini ve tekke ve şeyhliğini iade etmek hülyasile Cumhuriyet� karşı suikast eylediğine zahip oluyorduk. Menemen hadisesine tekaddüm eden zamana kadar bu adamın yanında bulundukça merkumun bütün ahval ve harekâtından edindiğim malûmata göre merkum Mehdi Mehmet, menfi vaziyet ve hareketlerinde Menemen�e bulunan Şeyh Saffet Efendiye istinat ve mumaileyhten ilham aldığını anlıyordum. Hatta Mehdinin Şeyh Saffet� istinat ettiğini de herkes bilir. Bizi mecnun gibi bir hale sokan Mehdi, kendi nezdinde bulunduğumuz müddetçe, bize, daima, Allah bana görünüyor. Hazreti Allah kullarına çok zikretmeği emrediyor. Siz de çok zikrediniz, böylelikle naili meram olursunuz. Tarikatın mercii Hazreti Peygamberdir. Resulûllah Efendimiz böylece zikir ve tevhide riayet etmiş ve böylece Allah�n habibi olmak şerefine müyesser olmuştur, gibi bir takım sözler söyler dururdu. Beni nakşıbendi tarikine intisap ettirmeğe âmil olan bu Mehdi ile beraber bulunurken, Manisa vaizlerinden Hafız Ahmet, Hacı Hilmi, Şeyh Hakkı, Hoca Saffet�n vaizlerinde bulunuyorduk. Bunlar mevizlelerinde dalına nakşî tarikatın ihyası için daima zikreylemeği tavsiye eylerdi. Hatta bunlardan Hacı Hilmi, namazı müteakip cemaate zikrettirir. Ve Hafız Ahmet te böylece vaiz esnasında �ezküruni ezkürükümküm�gibi ayetler okuyarak, bu suretle, mumaileyh te çok zikretmeği tavsiye eder dururdu.

Bu defa Mehdi, kendisinin Hafız Ahmet�e mübahase ettikleri bir sırada Hafız Ahmet�en, kıyamet günlerinde bir mehdinin çıkacağı herkesçe malûmdur. Bu mehdi beni Adem midir, yoksa gaipten mi zuhur edecektir. Sormuş, o da bütün peygamberânın beni Adem�en geldiğine göre mehdinin de Adem evladından olması lâzım geleceğini söylediğini ve bunun üzerine, kendisinin, Hafız Ahmed� işte o mehdi benim dediğini ve bundan böyle mehdiliği ilân edeceğini söylemesi üzerine, Hafız Ahmette sen bu işi yapabilir misin dediğinde yaparım demiş ve bu vaziyette Hafız Ahmet te Mehdi Mehmed�n elini öpüp, bu adam hakikaten evliyadır. Siz de buna itikat ediniz diyor. Ve Mehdi�e dokunmayın suretinde tavsiyede bulunuyor. Bunu gerek Mehdi ve gerekse merkumun dervişi furuncu Ahmet hikâye eyledi. Biz de böylece iğfal edildik. Ve bu maceralara kapıldık. Mehdi Mehmetle müritleri Ramazan, Tatlıcı Hüseyin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan ve ben ve daha bazı müritlerle beraber Çırak Mustafa�ın kahvesinde toplanıyor. Ve orada zikrederek, bilâhare hükûmet bunu haber aldı, kahve kapatıldı, ondan sonra Tatlıcı Hüseyin�n evinde toplanır ve yine devam eder ve Laz İbrahim, İzmirli Mehmet, Ali Hoca, İmam İlyas Efendi, Şeyh Hakkı ve Hacı Hilmi, Hafız Cemal, Hafız Ahmet, Ragıp Bey de Mutaf Süleymanın evinde içtima eder, tarikata ait konuşmalarda bulunurlardı.

S- Mehdi Mehmet ne kadar zikretmenizi tavsiye ederdi?

C - Lâyetenahi zikrediniz diyor ve hatta bize günde ne miktar ismi celal çekiyorsunuz diyor, biz de 500 e kadar devam etmekte olduğumuzu söylediğimizden Mehdi bu kadar zikir azdır, daha fazla, daha çok zikrediniz, ne kadar çok zikrederseniz o derece Allah� yakın olmuş olursunuz diyordu.

S - Her Müslüman evinde duasını yapar, ibadet etmek memnu değildir. Bu toplantılarda bir fenalık yapmak için ne gibi sözler konuşulurdu?

C - Her toplantıda, hükûmetin maksadı ve her hedefi Müslümanları gavur ettirmektir. Mehdi, dini iade etmek için bütün emellerini hep bu noktada toplar maksadı aşikardır. Cumhuriyeti yıkmak, gençliğin mefkûresini zehirlemekti ve bu meyanda Mehdi Mehmet, bütün memurlar kâfirdir, ailelerini açık saçık gezdiriyorlar diyerek mütemadiyen hükümet aleyhinde ve tarikat lehinde söz söylerdi. Öyle bir hale gelmiştim ki Mehdi�in dediklerini yapmamak iradesinden mahrum kalmıştım. Adeta bu Mehdi�e uymak için büyük bir meyil hissediyorum. İşte böylece aldandık, hatta Paşa Hazretleri cumhuriyetin düşmanı olduğunu anladığım Laz İbrahim, nakşibendi tarikatının ve bu teşekkül ve bu şebekenin kuvvetli amillerindendir. Bunlar tarikat kisvesine bürünerek din perdesi arkasından büyük oyunlar oymamışlardır. Laz İbrahim, İstanbul�an tarikatın neşir ve tamimi için kitaplar getirtti camide vaz ettiği esnada şapka giyenler gâvur olur der ve bilâ perva alenen zikrettirirdi. Mehdi Mehmet te, Arabistan cihetlerinden dini kurtaracak bir halifenin zuhur edeceğini söyler ve bu zamanın hulûlünü görmek için müritlerini fazla zikrettirirdi. Ben, bu Mehdi Mehmed� mürit olmazdan evvel üzüm zamanında beni bağına amele olarak almıştı. Kendisile o vakit tanışmıştım, işte, o vakit beni nakşibendilik tarikatına intisap ettirmek için tarikatın muhassenatından bahsederdi. Ben de evvelce de arzettiğim veçhile her nasılsa Mehdinin iğfalkâr sözlerine kapıldım ve tarikata girdlm. İşte bundan sonra Mehdi müritlerini istihareye yatırır, gece gördüğümüz rüyaları, uyandıktan sonra bizden sorar ve hallederdi ve tarikata karşı bizim meylimizi daha ziyade artırmak için fazla fazla zikretmemizi söylerdi. Bizi adeta teshir etmişti

S- Tatlıcı Hüseynin evinde neler görüşülüyordu?

C - Her akşam zikredilirdi. Son gecelerde idi Mehdi bu evde beni, Küçük Hasan�, Nalıncı Hasan�, Ramazan�, ayırarak hep birlikte bir mağaraya gideceğimizi ve orada 15 gün mütemadiyen zikredeceğimizi ve kendisine ilham nazil olacağını ve Hazreti Peygambere de böyle ilham nazil olduğunu ve bununla beraber mürşit ve kutbülaktap Esat Hoca�ın dünya avcunda olduğunu, isterse tufanlar ve firtınalar yaratıp dünyayı alt üst edecek kudrette bulunduğunu söylemiştir. Menemen meselesi Manisa�a hiç konuşulmadı. Bu bahis esnasında Sütçü Memet evinde bir fıransız filintası olduğunu ve onu alarak Mehdi Memet, Sütçü Memet, Şamdan Memet; üçü Paşa Köyüne ve bir sonra da ben, Ramazan, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan�a Paşa Köyünde onlara iltihak etmek için yola çıkmamız kararlaştırıldı. Oradan da Bozalan� gidilecekti ve bu seyahat esnasında halkı dine davet etmek için kasabalar, köyler, vilayetler gezilecek ve Mehdi Arabistan�, kadar hatta Çin� kadar giderek Hazreti İsa ile birleşeceğini ve oradan Avrupa�a dönerek Avrupa Devletlerini dahi dine davet edeceğini söyliyordu. Bu seyahat kararlaştırıldıktan sonra Mehdi Memet, Şamdan Memet ve Sütçü Memet, Paşa Köyüne hareket ettiler ve bizim de oraya gelmemizi tenbih ettiler. Bir gün sonrada biz Paşa Köyüne gittik. Orada onlarla buluştuk. Mehdi�in bacanağı Ahmed�n evine misafir olduk. Bize yemek verdiler. Mehdi orada kendisine ve Şamdan Memed� birer silâh daha temin etti.

S- Silâhları kimlerden aldılar?

C - Silâhları kimlerden aldıklarını bilmem dedi ve ifadesine devamla; biz bu köyde bir kaç gün kalarak zikrettikten sonra Mehdi orada Mehdiliğini ilân etti ve yanındaki köpeği köylülere göstererek bu mehdinin alâmetidir. Yani Kıtmirdir. Herkes bana tabi olacak dedi. Köylülerden bazıları inandı, bazıları seyirci kaldı. O köyden Sütçü Memed�n köyü olan Bozalan� gitmek üzere yola çıktık. Tam 11 saat yol yörüdükten sonra sünbüller mevkii denen mahalle geldik. Orada çamlar altında su başında oturduk. Gece idi. Ramazan, su dökmek bahanesile ayrıldı ve oradan kaçtı. Hatta Sütçü Memet aramak için gitti, bulamadı geldi. Ondan sonra Mehdi bizi sıkı bir nezaret altına aldı. Tehdide başladı, kaçarsanız sizi vururum dedi. Biz korktuk, kaçamadık, bu çamlar altında da esrarlı sigaralar içtik ve Bozalan� yakınladığımız zaman biz bir dağda kaldık. Sütçü Memet köye gitti ve sabahleyin Sütçü Memed�n arkasından Hacı İsmailoğlu Hüseyin gelerek bizi aldı Bozalan� gittik Hacı İsmail�n bulduğu bir eve girdik, orada bir hafta kadar zikrettik. Mehdi orada köylüye avlanmak için geldiğini söyledi ve orada zikretmekte bir mahzur gördü olacak ki, Sütçü Memed� biz burada lâyıkile zikrimizi yapamıyoruz, bize dağda bir kulübe yapsınlar dedi. Sütçü Memet�e eniştesi Mustafaya dağda bir kulübe yapmasını söyledi. Kulübe yaptılar, kulübeye gittik, orada mütemadiyen zikre ve esrarlı sigaralar içmeğe başladık. Mehdi Memet �üphanellezi esra biabdihi leylen minelmescidilharam�ayetini okuyarak Hazreti Peygamber de bu esrardan içti ve öylece miraca çıkarak Allah ile görüştü, diyerek bizi mütemadiyen zikrettirdi ve esrar içirdi. Biz orada iken yemeklerimizi Bozalan�an Hasan ve Hacı İsmail getirirdi. Bozalanlılar bizi hepsi görmüştü, kulübede iken son günlerde idi Mehdi Memet, Menemen� kimin eyi bildiğini küçük Hasan�an sordu, o da Nalıncı Hasan�n her vakit Menemen pazarlarına nalın satmak için gidip geldiğinden onun bileceğini söyledi. Bunun üzerine Mehdi Menemen� gideceğiz, benim tanıdığım Saffet Hocanın evinde bir akşam kalacağız, onun vaızlarını dinliyeceğlz ve oradan Kutbülaktap Esat Hocaya ve umum şeyhlere telgraflar çekeceğiz, Hükûmeti işgal edeceğiz, tekkeleri açacağız, Hükûmeti iki ay tatil edeceğiz diyordu.

S- Menemenden başka daha nerelere gidilecekti?

C- Manisa, Ankara ve daha sair vilayetler işgal edildikten sonra İstanbula giderek halifeliği iade edeceğini ve Menemende Saffet Hocayı Manisa�a da diğer bir şeyhi ve böylece her memlekete birer şeyh ikame edeceğini söylemişti. Paşa Hazretleri, biz meczup ve teshir edilmiş bir vaziyette idik. Ben üç aydan beri yerde miyim, gökte miyim hiç kendimi bilmiyorum. Kulübeden Menemene gelmek üzere yola çıktık. Bozalan kenarında Abdülkerim ve Hoca Mustafa�a rast geldik, onlar bizi geçirdiler, lâhavle çeke çeke Gediz çayı kenarına geldik, kayıkçıyı uyandırdık kayıkçı bizi diğer tarafa geçirdi, vakit sabaha yakındı, Menemen kenarında bir zeytinliğe oturduk. Orada yine esrarlı sigaralar içtik, Ayetülkürsi okuduk. Lâilâhe illâllah diyerek tekbir ve tehlil ile Menemen içerisine girdik, çarşı içerisinde bir camiye geldik, Nalıncı Hasan, caminin içinden bir sancak alarak çıktı, camide bir kaç kişi vardı, sancakla zikrede ede bir kaç mahalle dolaştık, Mehdi Memet, Şeyh Saffetle görüşmüş, fakat ben görmedim. Ben kendime malik değildim, Şeyh Saffet ile Mehdi�in görüştüğünü çocuklar bilir, ben görmedim. Paşam: Bu nakşi tarikatı zehirle dolu bir melânet yuvasıdır. Bunların kökünü kazımak lâzımdır, bunların kökü kazınmadıkça Cumhuriyet selâmet bulamaz. Bunları kökünden kazınmasını isterim Paşa Hazretleri.

S - Asıl Kublây Beyin başının kesildiği andaki vaziyeti anlatmadın. Ruhlu noktayı geçtin, orasını da anlat bakalım?

C- Esas mesele, hükümet meydanında zikredip dönerken sancağı diktik, bu esnada bir jandarma neferi geldi. Mehdi�in ne istediğini sordu, o da ben Mehdiyim, biz burada zikrederek halkı dine ve tarikata davet edeceğiz dedi. Jandarma olamaz deyince, Mehdi ısrar etti, jandarma gitti. Arkadan jandarma yüzbaşısı geldi. Mehdi onunla da bir şey konuştu, yüzbaşı gitti, biraz sonra askeri yüzbaşısı geçerken Mehdi onu çağırdı ve konuştu. Yüzbaşı bırakıp gitti. Müteakiben de bir genç zabit müfrezesile gelmiş, Mehdi, zabitin kafasını kesmiş, sancağın ucuna dikmiş, benim bunlardan hiç haberim yok. Ben mütemadiyen sancak altında kendimden geçmiş bir vaziyette zikrediyordum. Her taraftan ateş başladı. Mehdi, Şamdan Memet, Sütçü Memet vurularak düştüler, ben de yaralandım, düştüm. Paşa Hazretleri, Mehdi, bize Hükûmet kuvvetlerinin kendisi ile beraber olduğunu, kendilerine silah atmıyacaklarını, kimseye bir zararları dokunmıyacağını, yalnız, halkı dine ve şeriata davet ile Mehdiliğini ilân edeceğini söyledi ve bu suretle bizi kandırdı.

Kubilay Olayı (1930) - BELGEnet

Belgelerin Devam'ını Mahkemede Söylediklerini Buradan Okuyabilirler.. :goz:

Dindar'ları Korumak Amacıyla... Kendilerini 2.Cumhuriyetçi Çakma Milliyetçiler... Yalanlarınıza Anca Kendiniz Oynar Kendiniz Gülersiniz... :goz:
 
Geri
Üst