Erdoğan: Bugün Türkiye için milattır

€rd@ls10

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
2 Ocak 2008
Mesajlar
16,867
Reaction score
0
Puanları
0
TBMM Genel Kurulu'nda demokratik açılım çalışmaları konusunda kürsüye Başbakan Erdoğan çıktı. Erdoğan geçmişte yaşananları hatırlattı, kronikleşen sorunları çözmek için bugünün milat olarak kabul edilmesini istedi.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, ''Ülkemizdeki tüm sorun alanlarına el atmak, sıkıntıları hafifletmek, demokrasiyi her alanda hakim kılmak izin demokratik açılım sürecini başlattık. Yani bu olayı sadece terör sorunu olarak algılamak veya anlatmak ayrı bir yanlıştır, sadece Kürt sorunu olarak algılamak veya anlatmak ayrı bir yanlıştır. Hedef milli birlik ve kardeşlik projesidir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda gerçekleşen demokratik açılım görüşmelerinde konuştu. Başbakan Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in TBMM'nin açılışı öncesinde yayınladığı tebliğde o gün, yani 23 Nisan 1920'den itibaren 'askeri ve sivil bütün makamlarla, bütün makamlarla, bütün milletin tek merciinin, Büyük Millet Meclisi olacağını' ifade ettiğini söyledi.

TBMM'nin o günden itibaren, aziz milletin tek merci olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Bu Meclis Gazi bir meclistir, bu meclis Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare eden Meclis'tir. Bu Meclis, millet iradesinin tezahür ettiği, tecessüm ettiği Meclistir. Bu Meclis, açıldığı 23 Nisan 1920'de, bu ülkenin bütün renklerini, bütün çiçeklerini, bütün kokularını, bu ülkenin topyekün sesini, nefesini bünyesinde toplamış, bu ülkeyi teşkil eden, Cumhuriyeti kuran bütün unsurları çatısı altında birleştirmiş bir Meclistir" ifadeleri kullandı.

Başbakan Erdoğan, 1920'de ilk Meclis'te; Ankara Mebusu Mustafa Kemal, Afyonkarahisar'dan Ömer Lütfi Ergoşa, Ardahan'dan Filibeli Hilmi, Balıkesir'den Abdulgafur Efendi, Bilecik'ten Mostarlı Boşnak Ahmet Lakşe, Bitlis'ten Derviş Sepunç, Burdur'dan Mehmet Akif Ersoy, Çankırı'dan Müştak Torba, Diyarbakır'dan Abdülhamit Hamdi, Manisa'dan Çerkes Reşit, Dersim'den Diyab Ağa olduğunu belirterek, "Kurtuluş Savaşı'na başkumandanlık yapan, Türkiye Cumhuriyeti'ni inşa eden ruh ve irade, Türkiye'nin tüm unsurlarını
işte bu Meclis'te cem etmiştir. Atatürk'ün en büyük başarılarından biri, her türlü farklılığı önce TBMM çatısı altında, ardından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı paydasında birleştirmek, millet olma bilincini güçlendirmek olmuştur" diye konuştu.

İlk Meclis'in açılışında Gazi'nin dile getirdiği, 'Efendiler; burada maksut olan ve Meclis-i Alimizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslamiyedir, samimi bir mecmuadır' sözlerini hatırlatan Erdoğan, "Bu Meclis, aziz milletimizin hamurunu çokluk içinde birlik anlayışıyla yoğurmuş, milletimizin birlik ve bütünlük ruhunu tesis etmiştir" şeklinde konuştu.
Büyük Millet Meclisi'nin Kayseri'ye taşınması teklifi karşısında söz alan ve 'Biz buraya Ankara'dan kaçmak için gelmedik. Savaşmaya, dövüşerek ölmeye geldik' diyen Dersim Mebusu Diyab Ağa'nın, bu Cumhuriyet'in hangi ruh ve ideal üzerine inşa edildiğinin en somut abidelerinden yalnızca bir tanesi olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:

"89 yıl boyunca da bu Meclis hep milletin Meclisi olarak kalmıştır ve hep öyle kalacaktır. Türkiye'nin her meselesinin çözüm yeri bu Meclis'tir. Türkiye'de her meselenin cesaretle, samimiyetle, açık seçik konuşulacağı zemin işte bu Meclis'tir. Bu Meclis, 89 yıl öncesinin gerisine düşemez. Bu Meclis, 89 yıl önce, renklilik üzerine, özgürlük üzerine, en önemlisi de demokrasi üzerine inşa ettiği temellerinden ve ilkelerinden taviz veremez."

DİNLEYİCİ LOCASINA ELİ TUTULARAK GETİRİLENLER

Başbakan Erdoğan, varlık-yokluk mücadelesi veren, istiklal mücadelesi veren, bir milleti küllerinden ayağa kaldıran şanlı Meclis'in, elbette her türlü sorunu ele alabilecek, her türlü sorunu çözüm yoluna koyabilecek bir tarihi geçmişe, derin bir tecrübe ve sağduyuya sahip olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin en önemli sorun alanlarıyla ilgili meseleleri de elbette Meclis'te konuşmak, tartışmak durumundaydık ve bu amaçla genel görüşme yapılmasını istedik. Bundan daha doğal ne olabilir. Her meselenin özgürce konuşulduğu, cesaretle konuşulduğu, millet adına konuşulduğu, nezaketle, edeple, adapla, karşılıklı saygıyla, hoşgörüyle ele alındığı İlk Meclis, bugünkü Meclis için bir model olmak, bir ilham kaynağı olmak zorundadır. İktidar kadar muhalefet de demokrasinin olmazsa olmaz unsurudur.
Muhalefetin, iktidarla her konuda bire bir düşünmesini, mutabık olmasını, her konuda ittifak etmesini asla bekleyemeyiz, bu, demokrasinin de doftün çiçeklerini, bütüğasına aykırıdır.

Ancak, her konuya, sırf iktidarın önerisidir, fikridir, girişimidir diyerek karşı çıkmak; yapıcı bir öneri, yapıcı bir eleştiri getirmek yerine, temelden her meselenin karşısında durmak millet istifadesine de değildir, memleket yararına da değildir. Demokrasinin en temel şartı diyalogtur, müzakeredir, uzlaşı aramaktır. Her konuda uzlaşmak, her konuda aynı düşünmek demokrasinin bir gereği değildir, ama her türlü farklılığa rağmen konuşmak, tartışmak, sorunlara çözüm aramak demokrasinin bir gereğidir. Konunun özüne dönük görüş beyan etmek, eleştiri getirmek yerine, hükümet kendisini anlatamasın diye çaba göstermek, farklı polemiklerle konuyu saptırmaya çalışmak bir muhalefet tarzı olamaz."

Bu Meclis'te yeni olmadıklarını, uzun yıllardır bu Meclis'te olan milletvekilleri olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, bugün Türkiye'nin her tarafında televizyonlarda Meclis'i izleyen vatandaşların siyasette tutarlılık istediğini kaydetti. Başbakan Erdoğan, dinleyici locasında bayrak açarak eylem yapan şehit annesinin kendisinin misafiri olduğunusöyleyen CHP'li Canan Arıtman'a da gönderme yaparak, "İzleyici tribünlerine eli tutularak getirilenler olursa bunlar, bu Meclisin asaletiyle bağdaşmaz. Milletin
Meclisi'ndeki üslup, elbette çocuklara, elbette gençlere, elbette tüm bir millete örnek teşkil edecek bir üslup olmalı, sağduyuyu ve aklı selimi yansıtan bir üslup olmalıdır" görüşünü dile getirdi.

ATARÜK KİN GÜTMEMİŞ, İNTİKAM HİSSİ DUYMAMIŞTIR

Trablusgarp Savaşı'nda, Tobruk ve Derne'de savaşan; Balkan Savaşı'nda, Gelibolu, Bolayır, Dimetoka ve Edirne'yi savunan; Çanakkale Savaşı'nda Anafartalar Grup Komutanı olarak zafere imza atan ve Kurtuluş Savaşı'nın Başkumandanı olarak bu ülkeyi istiklaline kavuşturan Gazi Mustafa Kemal'in, Cumhuriyetin ilanının hemen ardından, savaştığı tüm ülkelerle diplomatik ilişkileri geliştirmenin gayreti içinde olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Atatürk, kin gütmemiş, intikam hissi içinde olmamış, küsmemiş, husumet beslememiş, tam tersine, işgalci ülkelere Kurtuluş Savaşı'nda gereken cevabın verildiği düşüncesiyle yeni bir dönem başlatmıştır."

Başbakan Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in, ülkenin etrafına duvarlar örmediğini, ülkenin ufkunu daraltmadığını, tam tersine, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' diyerek Türkiye'yi büyütmenin mücadelesine, istikbal mücadelesine yoğunlaştığını söyledi. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Soruyorum; yurtta sulhu tesis edemeyenleri cihanda sulhu tesis edebilir mi? Bunun başarılması lazım. Bugünün, ulusal ve uluslararası meselelerini, dar kalıplar üzerine inşa edenler, meselelere hissi yaklaşanlar, ulusal ve uluslararası problemleri kin, nefret ve intikam duygusuyla mülahaza edenler, Cumhuriyet'in kuruluş ruhuna ve kurucusuna haksızlık ederler.

Biz, 'Türkiye'nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili' diyen bir anlayışla değil, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' anlayışıyla hareket
ediyoruz. Biz, düşman üretmek değil, dost kazanmak yaklaşımıyla dış politika belirliyoruz. Bizim barışçı aktif dış politikamızı eleştiren anlayış o gün var olsaydı, ne Kurtuluş Savaşı son bulurdu, ne Lozan olurdu, ne Cumhuriyet, ayakları üzerinde doğrulurdu. Emin olun ki bu anlayış, Atatürk'ün diplomatik temaslarına da 'dünyada sulh' anlayışına da karşı gelir, ayak direrdi. Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923'te ne kadar büyük düşündüyse, bugün de o kadar büyük düşünmek durumundadır. Bu devlete ve bu millete büyük düşünmek yakışır. Bizler, küçük meselelere takılıp kalamayız. Biz, ülke olarak, millet olarak, devlet olarak, tarih boyunca her zaman büyük düşündük, büyük adımlar attık, büyük hedefler belirledik ve büyük ideallerin peşinden koştuk. Bugün de aynı ruh ve aynı heyecanla büyük düşünmek ve büyük hedeflere doğru kararlı adımlarla ilerlemek, bizim ve tabii ki bu yüce Meclis'in asli vazifesidir.

Bu Yüce Meclis, memleketin meselelerine çözüm üretecek güce sahip bir Meclis'tir. Hiçbir ülke, topluluk, grup ya da zümre, milletin bu aziz Meclisi'ne hiçbir şey dayatamaz. Bu Meclis yıllar yılı hayali tehditlerle meşgul edilmiştir, şimdi olduğu gibi. İçini bildikleri için değil, gerçekleri bildikleri için değil, dış güçlerin talimatlarıyla, oralardan verilen emirlerle, Büyük Ortadoğu Projesi gibi ifadelerle. 'Nedir' diye sorsanız, içeriğinde ne var diye sorsanız bilmezler. Söyledikleri bir şey de zaten
yok. Hiç bir zaman bir belgeye, delile bağlı olarak da konuşamazlar. Çünkü o kapasiteleri de yok. Böyle bur durumları var. Bu ülkenin enerjisi, var olmayan tehditler nedeniyle israf edildi.

Dünya değişirken, dönüşürken, gelişirken, bu ülke sonu gelmeyen tartışmalarla, çözüm üretilmeyen meselelerle oyalandı, duraklatıldı, geri bırakıldı. Bugün, o eski anlayışla, o eski siyaset tavrıyla, artık tedavülden kalkmış siyasi üslupla, Türkiye'ye yeni tehditler, yeni korkular, var olmayan ve var olmayacak yeni düşmanlar üretmek suretiyle kimsenin sanal tehditler üretmeye hakkı yoktur."

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ALDIĞI İRTİFA

Başbakan Erdoğan hükümet olarak 7 yıldır bu ülkenin kronik meselelerini çöze çöze bugüne geldiklerini belirterek, enflasyondan faizlere, dış ilişkilerden, uluslararası yatırımlara, turizm gelirlerinden ücretlere, bölünmüş yollardan dersliklere, modern teknolojiyle donatılmış okullardan üniversitelere, yüksek standartlı demokrasiden dış politikaya kadar her alanda ezberleri bozup, statükoyu değiştirdiklerini ve Türkiye'ye yeni bir ufuk çizdiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, muhalefet sıralarından yükselen sesler üzerine, "Herkes görevini yapıyor, merak etme" dedi.

Daha sonra konuşmasına devam eden Başbakan Erdoğan, 7 yıl boyunca ekonomiyi, toplumsal yaşamı, dış politikayı sağlam bir zeminde yüceltmek için, demokratik hak ve özgürlükleri olabildiğince genişlettiklerini anlattı. Başbakan Erdoğan, "Bu iktidar döneminde temel hak ve özgürlüklerin almış olduğu irtifa hiçbir dönemde olmamıştır" ifadelerini kullandı.

ÖNCELİKLİ SORUN TERÖR

Bugün çağdaşlığın da modernliğin de evrensel değerlerle buluşmanın da yolunun demokrasiden, daha ileri, gelişmiş bir demokratik standarda ulaşmaktan geçtiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ülkemizdeki tüm sorun alanlarına el atmak, sıkıntıları hafifletmek, demokrasiyi her alanda hakim kılmak izin demokratik açılım sürecini başlattık. Yani bu olayı sadece terör sorunu olarak algılamak veya anlatmak ayrmı bir yanlıştır, sadece Kürt sorunu olarak algılamak veya anlatmak ayrı bir yanlıştır.

Hedef milli birlik ve kardeşlik projesidir. Süreç demokratik açılım sürecidir. Burada tabii ki öncelikli sorun terörle mücadeledir. Etnik unsurların sorunlarıyla mücadeledir. Bunun içinde Kürt sorunu da vardır, Arnavut sorunu da vardır, benim Türk vatandaşımın sorunu da vardır. Lav, Abaza, Arnavut, Roman hepsinin kendilerine göre sorunları var. Bunları çözmek durumundayız. Bunun yanında azınlıkların da sorunları var. İnanç gruplarını sorunları var."
Bu sözleri üzerine, CHP sıralarından gelen tepki üzerine Erdoğan, "Sana gelmiyor, bana geliyor bunlar. Bu sorunlar bana geliyor. Size gelmiyor çünkü sizi kimse muhatap olarak kabul etmez" dedi.

Bu sorunlara yönelik Ziya Gökalp döneminde bile çözümler üretildiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Sayın Baykal 20 yıl önce biz bunu yaptık diyor. Kürt sorunuyla ilgili bir proje ifade etmiş. Ama bakıyorsunuz ki şimdiki konuşmalarla onun arasında farklılıklar var. Bu da çok enteresan. Notlar elimde var, tutanaklar da var, notlar da var" diye konuştu.

Her sorunun demokratik standartların yükselmesiyle çözülmesini istediklerini belirten Başbakan Erdoğan, "7 yıl boyunca bu anlaşıyla, bu kucaklayıcı tavırdan taviz vermedik. 72 milyon insanımızın sofrasındaki ekmeğin büyütülmesinin gayreti içinde olduk" şeklinde konuştu.

İHA
 
ülkemiz huzuru için bir milat ama siyasi hayatını krize ve gerilime borçlu olan CHP ve şehidlerin kanı üzerinden siyasi varlığını devam ettiren MHP nin işine yaramaz
 
Geri
Üst