ERBAKAN’ı anlamayanlar utansın!!!
1969’da başlayan, Milli Nizam Partisi’nin kuruluşu ile dalga dalga yayılan, Milli Selamet Partisi ile meclise dahil olan, Refah Partisi ile şahlanan, Fazilet’le olgunlaşan, SAADET’le de saflaşan bir siyasi çizgi ile insanımıza şahsiyet kazandıran, siyasette de var olduğunu hatırlatan insandır, ERBAKAN.
1969 öncesi gazete ve dost meclislerindeki sohbetlerden tanıdığım, 1969 seçimlerinde müstakil grup adı altında mülaki olduğumuz muhterem ERBAKAN’la gıyabında hemhal olmamız için bu satırları yazıyorum.
Milli Selamet Partisinin 1978 kongresi sonrasından 1995 yılına kadar ayrı kaldığım, ikbal dönemlerinde ise bir araya gelmediğim, ancak müşkül durumlara düşüldüğünde hep yanında bulunmaktan şeref duyduğum muhterem Erbakan’ı son kez ana hatları ile milletimize anlatmak, böylece vebalden kurtulmak istiyorum.
Tanıdığım ve bildiğim kadarıyla gençlik yıllarından itibaren milli ve manevi değerlerle mücehhez, öz be öz bir Anadolu çocuğu olduğu gibi hep Anadolu’yu soluklamış, Anadolu’nun derdi ile hemdert, sevinci ile de mesrur olmuştur.
ERBAKAN, Anadolu’dan hiçbir zaman kopmadı
Fikri ve eğitim sahalarında daima çok önemli projelere damgasını vurmuş ve batı aleminde de şahsiyeti ile itibar kazanmış, batı aydınlarınca alkışlanmış ve onların hayranlığına vesile olmuştur. Buluşları ve çıkışları ile batının dikkatini çekmiş olan Erbakan, hiçbir zaman batının iltifatlarına icabet etmemiş, alaka duymamış, Anadolu’dan hiçbir zaman kopmamıştır.
Onun yegane derdi Anadolu’yu ve Anadolu insanını horlanmışlıktan, sömürülmekten kurtarmak ve batıya karşı var olduğumuzu ispatlamak için gece gündüz çalışmak.
Teknik üniversitedeki hocalık döneminde, batının baskıcı tahakkümü altında uyuklayan aydınlarımızı uyandırmak ve Anadolu meşalesini Anadolu’da Ağrı’nın, Erciyes’in tepesine dikecek nesilleri yetiştirmek için gece gündüz demeden çalışmak, yüzlerce güzel insanın kariyer sahibi olmasını sağlamak önemli hedeflerindendi.
Yabancı sermayenin sömürüsünü durdurmak, ülke imkanlarını ülke içinde değerlendirilmesini temin etmek için sanayicimizi, tüccarlarımızı, esnafımızı kucaklaştırmak ve yek vücut hale getirmek için Odalar Birliği Başkanlığı mücadelesine girişmiştir.
Kendisi ile merdane mücadele edemeyenler, dış mihrakların emir komutasında siyaset yapanlar muhterem ERBAKAN’ı haksız ve kanun dışı yollarla devre dışına bırakmaya çalıştılar, ama başaramadılar.
Zira; Anadolu insanı ticari ve sanayi hamlesine hasret, sayın Erbakan da bu insanlara hasretti. Onlar için Anadolu’yu adım adım dolaşarak, ticaret ve sanayi açısından esnafımızı, tüccarımızı, sanayicimizi enforme etmeye çalıştı.
Ticaretimize o dönemlerde kotalarla hakim olan dış mihraklar ve azınlıkların karşısında, birlik meşalesini yakmanın heyecanı içinde kıvranıp, duruyordu. Anadolu tüccar, sanayici ve esnafına milli şahsiyet ve milli duruş sergilemeleri için onların önünde bir serdengeçti gibi mücadele ediyordu.
Siyaset sahnesinde esamesi dahi okunmayan, milli ve manevi değerlerle mücehhez insanları siyasette söz sahibi yapmak için de bir başka mücadeleye girişmiş ve milletimizi heyecandan heyecana sürükleyerek Milli Görüş etrafında toplamak, onları ve milleti mason, fermason, ateist kesimlerin tahakkümünden kurtarmak ve şahsiyetli siyasete adapte etmek için hamle üstüne hamle yapıyordu.
1969’da başlayan, Milli Nizam Partisi’nin kuruluşu ile dalga dalga yayılan, Milli Selamet Partisi ile meclise dahil olan, Refah Partisi ile şahlanan, Fazilet’le olgunlaşan, SAADET’le de saflaşan bir siyasi çizgi ile insanımıza şahsiyet kazandıran, siyasette de var olduğunu hatırlatan insandır, ERBAKAN.
Kötülüğe asla pirim vermedi
Her hükümet ortağı olduğu dönemde (-müstakil iktidar değil) kalkınma hızını artıran, manevi değerlerin ihyası için kıyasıya siyasi mücadele veren, ülkenin sanayileşmesi için var gücüyle çalışan, Kıbrıs’ın fethi emrini vererek yeniden dış politikada şahsiyet bulmamıza vesile olan icraatların başında hep o ve arkadaşları vardı.
Her zaman milletin hayrına olanları yapmak için, milleti devletle kaynaştırmak için, hırsızın, arsızın önünü kesmek için, soyguncuların hortumlarını kurutmak için mücadeleden bıkmayan, onlara aman vermeyen bir dik duruşun içinde olmuştur.
Milletin imkanlarını havuzda toplayan ve o imkanları yine milletin fertlerine dağıtarak işçinin, memurun, emeklinin, Bağ-Kur’lunun soluklanmasına imkan bahşeden o ve arkadaşlarıdır.
Kapitalist sömürücü dünyaya karşı hak ve adaleti temsil edecek projelere imza koyan ve İslam dünyasını D-8 gibi evrensel bir projede birleştirmeye çalışan yine odur. İlerlemiş yaşına rağmen gece gündüz mesai sarf eden, tüm İslam dünyasının dertlerini bohçalayıp, omzuna alan, sömürülen İslam dünyasını sömürülmekten kurtarmaya çalışan yine odur.
Anadolu’nun her köşesinde emeği var
Bütün bu gerçeklere rağmen, ülkemizdeki bazı insanların grup, meşrep, klik ve diyalogcuların muhterem Erbakan’ı anlamamalarını, hatta onu tökezletmek için gayret göstermelerini anlamakta zorlanıyorum. Musalli, inanan ve inandığını da hayatına uygulayan muhterem ERBAKAN’ın etrafında kenetlenmeleri gerekenler tam aksi masonlara, solculara, kozmopolitlere, revizyonistlere, hem de din-i mübin-i İslam’ın emirlerine muhalefet edercesine yardımcı olmalarını anlamakta cidden mazuruz.
Masonları nurlandıran, diyalog fetvaları ile İslam’ın kavramlarının içini boşaltmaya, Euro İslam, Ilımlı İslam, diyalog ve hoşgörü safsataları ile millet fertlerini kandırarak iğfal eden, böylece maddi imkanlara kavuşan bu insanlara, insanlarımızın bir bölümünün hala iltifat etmesini de anlayabilmiş değiliz. Hele hele, emek vererek yetiştirdiği ve söz sahibi olmalarını sağladığı, evlat derecesinde korumaya çalıştığı bazı insanlar tarafından hançerlenmesine şaşmamak mümkün değildir.
Muhterem Erbakan’ı Yahudisi, İngilizi, Amerikalısı, ateisti, solcusu anlayıp, önünü kesmek için mücadelede ittifak etmelerini anlayabiliyoruz. Ancak, aynı safta namaza durduğumuz insanların Erbakan’a karşı takındıkları tavrı kavramakta zorlanıyoruz.
Her türlü say-ü gayretinden müstefit olanların, küfr-ü nimet içinde olmaları, iman ve inancın zafiyetinden kaynaklanır. Onun için “ey iman edenler, iman ediniz” hükmü ilahisine kulak açmamız gerekir kanaatindeyiz.
Muhterem ERBAKAN’ın, Anadolu’nun her dağında, her ovasında emeği vardır. Irmakların, denizlerin dalgalarının Hu… çekmesinde onlarla beraberdir. Anadolu’nun her kokusunda, ecdat akıncılarının kılıcında, bayrağın hilalinde, Halit Bin Zeyd’in gönlünde, gönül dostlarının meclisinde, şühedanın bahçesinde, insanımızın sofrasında, duasında, bereketinde vardır. Dualarımız size ve ömrünüzedir, muhterem ERBAKAN…
1969’da başlayan, Milli Nizam Partisi’nin kuruluşu ile dalga dalga yayılan, Milli Selamet Partisi ile meclise dahil olan, Refah Partisi ile şahlanan, Fazilet’le olgunlaşan, SAADET’le de saflaşan bir siyasi çizgi ile insanımıza şahsiyet kazandıran, siyasette de var olduğunu hatırlatan insandır, ERBAKAN.
1969 öncesi gazete ve dost meclislerindeki sohbetlerden tanıdığım, 1969 seçimlerinde müstakil grup adı altında mülaki olduğumuz muhterem ERBAKAN’la gıyabında hemhal olmamız için bu satırları yazıyorum.
Milli Selamet Partisinin 1978 kongresi sonrasından 1995 yılına kadar ayrı kaldığım, ikbal dönemlerinde ise bir araya gelmediğim, ancak müşkül durumlara düşüldüğünde hep yanında bulunmaktan şeref duyduğum muhterem Erbakan’ı son kez ana hatları ile milletimize anlatmak, böylece vebalden kurtulmak istiyorum.
Tanıdığım ve bildiğim kadarıyla gençlik yıllarından itibaren milli ve manevi değerlerle mücehhez, öz be öz bir Anadolu çocuğu olduğu gibi hep Anadolu’yu soluklamış, Anadolu’nun derdi ile hemdert, sevinci ile de mesrur olmuştur.
ERBAKAN, Anadolu’dan hiçbir zaman kopmadı
Fikri ve eğitim sahalarında daima çok önemli projelere damgasını vurmuş ve batı aleminde de şahsiyeti ile itibar kazanmış, batı aydınlarınca alkışlanmış ve onların hayranlığına vesile olmuştur. Buluşları ve çıkışları ile batının dikkatini çekmiş olan Erbakan, hiçbir zaman batının iltifatlarına icabet etmemiş, alaka duymamış, Anadolu’dan hiçbir zaman kopmamıştır.
Onun yegane derdi Anadolu’yu ve Anadolu insanını horlanmışlıktan, sömürülmekten kurtarmak ve batıya karşı var olduğumuzu ispatlamak için gece gündüz çalışmak.
Teknik üniversitedeki hocalık döneminde, batının baskıcı tahakkümü altında uyuklayan aydınlarımızı uyandırmak ve Anadolu meşalesini Anadolu’da Ağrı’nın, Erciyes’in tepesine dikecek nesilleri yetiştirmek için gece gündüz demeden çalışmak, yüzlerce güzel insanın kariyer sahibi olmasını sağlamak önemli hedeflerindendi.
Yabancı sermayenin sömürüsünü durdurmak, ülke imkanlarını ülke içinde değerlendirilmesini temin etmek için sanayicimizi, tüccarlarımızı, esnafımızı kucaklaştırmak ve yek vücut hale getirmek için Odalar Birliği Başkanlığı mücadelesine girişmiştir.
Kendisi ile merdane mücadele edemeyenler, dış mihrakların emir komutasında siyaset yapanlar muhterem ERBAKAN’ı haksız ve kanun dışı yollarla devre dışına bırakmaya çalıştılar, ama başaramadılar.
Zira; Anadolu insanı ticari ve sanayi hamlesine hasret, sayın Erbakan da bu insanlara hasretti. Onlar için Anadolu’yu adım adım dolaşarak, ticaret ve sanayi açısından esnafımızı, tüccarımızı, sanayicimizi enforme etmeye çalıştı.
Ticaretimize o dönemlerde kotalarla hakim olan dış mihraklar ve azınlıkların karşısında, birlik meşalesini yakmanın heyecanı içinde kıvranıp, duruyordu. Anadolu tüccar, sanayici ve esnafına milli şahsiyet ve milli duruş sergilemeleri için onların önünde bir serdengeçti gibi mücadele ediyordu.
Siyaset sahnesinde esamesi dahi okunmayan, milli ve manevi değerlerle mücehhez insanları siyasette söz sahibi yapmak için de bir başka mücadeleye girişmiş ve milletimizi heyecandan heyecana sürükleyerek Milli Görüş etrafında toplamak, onları ve milleti mason, fermason, ateist kesimlerin tahakkümünden kurtarmak ve şahsiyetli siyasete adapte etmek için hamle üstüne hamle yapıyordu.
1969’da başlayan, Milli Nizam Partisi’nin kuruluşu ile dalga dalga yayılan, Milli Selamet Partisi ile meclise dahil olan, Refah Partisi ile şahlanan, Fazilet’le olgunlaşan, SAADET’le de saflaşan bir siyasi çizgi ile insanımıza şahsiyet kazandıran, siyasette de var olduğunu hatırlatan insandır, ERBAKAN.
Kötülüğe asla pirim vermedi
Her hükümet ortağı olduğu dönemde (-müstakil iktidar değil) kalkınma hızını artıran, manevi değerlerin ihyası için kıyasıya siyasi mücadele veren, ülkenin sanayileşmesi için var gücüyle çalışan, Kıbrıs’ın fethi emrini vererek yeniden dış politikada şahsiyet bulmamıza vesile olan icraatların başında hep o ve arkadaşları vardı.
Her zaman milletin hayrına olanları yapmak için, milleti devletle kaynaştırmak için, hırsızın, arsızın önünü kesmek için, soyguncuların hortumlarını kurutmak için mücadeleden bıkmayan, onlara aman vermeyen bir dik duruşun içinde olmuştur.
Milletin imkanlarını havuzda toplayan ve o imkanları yine milletin fertlerine dağıtarak işçinin, memurun, emeklinin, Bağ-Kur’lunun soluklanmasına imkan bahşeden o ve arkadaşlarıdır.
Kapitalist sömürücü dünyaya karşı hak ve adaleti temsil edecek projelere imza koyan ve İslam dünyasını D-8 gibi evrensel bir projede birleştirmeye çalışan yine odur. İlerlemiş yaşına rağmen gece gündüz mesai sarf eden, tüm İslam dünyasının dertlerini bohçalayıp, omzuna alan, sömürülen İslam dünyasını sömürülmekten kurtarmaya çalışan yine odur.
Anadolu’nun her köşesinde emeği var
Bütün bu gerçeklere rağmen, ülkemizdeki bazı insanların grup, meşrep, klik ve diyalogcuların muhterem Erbakan’ı anlamamalarını, hatta onu tökezletmek için gayret göstermelerini anlamakta zorlanıyorum. Musalli, inanan ve inandığını da hayatına uygulayan muhterem ERBAKAN’ın etrafında kenetlenmeleri gerekenler tam aksi masonlara, solculara, kozmopolitlere, revizyonistlere, hem de din-i mübin-i İslam’ın emirlerine muhalefet edercesine yardımcı olmalarını anlamakta cidden mazuruz.
Masonları nurlandıran, diyalog fetvaları ile İslam’ın kavramlarının içini boşaltmaya, Euro İslam, Ilımlı İslam, diyalog ve hoşgörü safsataları ile millet fertlerini kandırarak iğfal eden, böylece maddi imkanlara kavuşan bu insanlara, insanlarımızın bir bölümünün hala iltifat etmesini de anlayabilmiş değiliz. Hele hele, emek vererek yetiştirdiği ve söz sahibi olmalarını sağladığı, evlat derecesinde korumaya çalıştığı bazı insanlar tarafından hançerlenmesine şaşmamak mümkün değildir.
Muhterem Erbakan’ı Yahudisi, İngilizi, Amerikalısı, ateisti, solcusu anlayıp, önünü kesmek için mücadelede ittifak etmelerini anlayabiliyoruz. Ancak, aynı safta namaza durduğumuz insanların Erbakan’a karşı takındıkları tavrı kavramakta zorlanıyoruz.
Her türlü say-ü gayretinden müstefit olanların, küfr-ü nimet içinde olmaları, iman ve inancın zafiyetinden kaynaklanır. Onun için “ey iman edenler, iman ediniz” hükmü ilahisine kulak açmamız gerekir kanaatindeyiz.
Muhterem ERBAKAN’ın, Anadolu’nun her dağında, her ovasında emeği vardır. Irmakların, denizlerin dalgalarının Hu… çekmesinde onlarla beraberdir. Anadolu’nun her kokusunda, ecdat akıncılarının kılıcında, bayrağın hilalinde, Halit Bin Zeyd’in gönlünde, gönül dostlarının meclisinde, şühedanın bahçesinde, insanımızın sofrasında, duasında, bereketinde vardır. Dualarımız size ve ömrünüzedir, muhterem ERBAKAN…