MARCUSX
New member
En ilginç siyasetçi tipi!
Siyasette “kıvırma” sadece ülkemizdeki siyasetçilere has bir davranış biçimi değil... Siyasetçi olmanın doğasında var belki de...
İktidara gelmeden önce verdikleri sözlerle, iktidar olduktan sonra yaptıkları işler birbirlerini tutmaz onların...
Çok partili sisteme geçtiğimiz altmış yıllık sürede buna alıştık, kıvırmanın her türünü gördük...
Sol gösterip sağ vurana da tanık olduk; “Refahı artıracağız” deyip vatandaşın kursağındaki son lokmaya göz dikenlere de...
***
“Siyasetçi salvoları”nın her türüne alışığız; ama...
Şu son yedi yıldır hayatımıza giren yeni siyasetçi tipi, bambaşka!
Bugünküler, öncekiler gibi sadece “muhalefetteyken başka, iktidara gelince başka” konuşmuyor...
Sabah başka şey söylüyor...
Akşam o söylediklerini kendileri eleştiriyor...
Ağızlarından “barış” çıkıyor; tabanları, o sözlerin “kavga” anlamına geldiğini anlıyor ve ülkeyi cehenneme çeviriyor...
Böylece hem siyasetçi “barışçı” oluyor; hem de istediği kavganın fitilini ateşlemeyi başarıyor!
***
Gelelim sadede:
“Bu ülkenin bugüne kadar görüp göreceği en büyük gerilimleri yaratan siyasetçileri sayın” desem; aklınıza gelecek ilk birkaç siyasetçiden biri de eminim ki En Büyük Manisa Büyüğü olur...
Olmadık zamanlarda öyle laflar eder ki; gündemin altını üstüne getirir...
Çünkü partisinin “en savaşçı şahini” odur!
Ama...
Aynı zamanda öyle çabuk derlenip toparlanır ve başka bir kılığa girer ki, onun bu yeni tipini görenler, “Nasıl oldu da bu adama bugüne kadar Nobel Barış Ödülü verilmedi” diye hayıflanır!
***
Yine iktidara yakın bir televizyon kanalına çıkmış ve hepimizin ayakta alkışlayacağı sözler söylemiş...
Ülkenin çok büyük bir gerginlik yaşadığını belirterek, “2011 seçimlerine kadar böyle bir gerginlikle gitmek çok kötü, çok tehlikeli” demiş...
Kendi genel başkanı başta olmak üzere bütün siyasi parti liderlerini eleştirmiş...
Hepsinin haksız ithamlarla, suçlamalarla, hakaretlerle, küçültücü beyanlarla siyaseti küçülttüklerini, itibarsızlaştırdıklarını, bu gerginliğin de topluma dalga dalga yayıldığını dile getirmiş...
Kısacası; müthiş bir “siyasi üslup” dersi vermiş...
***
Tekrar edeyim:
Yukarıdaki sözleri söyleyen “barışçı ve erdemli” siyasetçi kim?
En Büyük Manisa Büyüğü!
Peki; bugüne kadar “Şeyini şey ettiğimin şeyi”, “Dindar Cumhurbaşkanı”, “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak, ne de Bülent Arınç” gibi veciz ifadelerle toplumu en çok geren siyasetçi kim?
O da En Büyük Manisa Büyüğü...
Peki; nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede böylesine farklı konuşabiliyor?
Bu sorunun yanıtı beni aşar...
Konuyu; ilgili meslek grubuna havale ediyorum!
***
GÜNÜN SORUSU
Genelkurmay Başkanı dün Trabzon’a giderek Oruç Reis Fırkateyni’nde basın toplantısı yaptı... “Neden Trabzon ve neden Oruç Reis” sorusunu ise kendisi sorup, kendisi yanıtladı:
“Her halde bunun nedenini herkes açıkça anlamaktadır.”
Oysa kimse anlamamıştı... Ama hiçbir gazeteci bunu İlker Başbuğ’a söyleyemedi... Sorum basit:
Böyle gazetecilik mi olur?
***
‘Provokasyon’ gerekçesi kabak tadı vermeye başladı!
Sayıları 10 bini bulan TEKEL işçileri, 31 Aralık’ta işsiz kalacak...
Dertlerini anlatmak için Ankara’ya gittiler ve bir meydanda toplanarak sadece “slogan” attılar...
Onlara ise önce tazyikli su, sonra da biber gazı atıldı...
Yetmedi; dün “dayak” atıldı!
Suçları, eylemlerine “kararlılıkla devam etmek”ti!
***
Ankara Valisi Kemal Önal diyor ki, “Eğer müdahale edip işçileri dağıtmasaydık, aralarına provokatörler katılacaktı... Bu konuda elimizde net bilgiler var.”
Bu açıklamayı duyunca, “Yeter artık” diyerek, masaya indirdim yumruğumu... Terör örgütü Tokat’ta askerlerimizi şehit ediyor; Türk Silahlı Kuvvetleri “provokasyon yapmak”la suçlanıyor...
Gözü dönmüş ayrılıkçılar tüm ülkeye ateşten gömlek giydiriyor; birileri bu eylemleri görmezden gelip, onlara tepki gösteren vatandaşları “provokatör” ilan ediveriyor!
İşçi eylem yapıyor; polisin attığı dayağın mazereti yine “provokasyon” oluyor...
Söyleyecek sözüm kalmadı:
Provokatörler götürsün hepinizi!
MUSTAFA MUTLU
Siyasette “kıvırma” sadece ülkemizdeki siyasetçilere has bir davranış biçimi değil... Siyasetçi olmanın doğasında var belki de...
İktidara gelmeden önce verdikleri sözlerle, iktidar olduktan sonra yaptıkları işler birbirlerini tutmaz onların...
Çok partili sisteme geçtiğimiz altmış yıllık sürede buna alıştık, kıvırmanın her türünü gördük...
Sol gösterip sağ vurana da tanık olduk; “Refahı artıracağız” deyip vatandaşın kursağındaki son lokmaya göz dikenlere de...
***
“Siyasetçi salvoları”nın her türüne alışığız; ama...
Şu son yedi yıldır hayatımıza giren yeni siyasetçi tipi, bambaşka!
Bugünküler, öncekiler gibi sadece “muhalefetteyken başka, iktidara gelince başka” konuşmuyor...
Sabah başka şey söylüyor...
Akşam o söylediklerini kendileri eleştiriyor...
Ağızlarından “barış” çıkıyor; tabanları, o sözlerin “kavga” anlamına geldiğini anlıyor ve ülkeyi cehenneme çeviriyor...
Böylece hem siyasetçi “barışçı” oluyor; hem de istediği kavganın fitilini ateşlemeyi başarıyor!
***
Gelelim sadede:
“Bu ülkenin bugüne kadar görüp göreceği en büyük gerilimleri yaratan siyasetçileri sayın” desem; aklınıza gelecek ilk birkaç siyasetçiden biri de eminim ki En Büyük Manisa Büyüğü olur...
Olmadık zamanlarda öyle laflar eder ki; gündemin altını üstüne getirir...
Çünkü partisinin “en savaşçı şahini” odur!
Ama...
Aynı zamanda öyle çabuk derlenip toparlanır ve başka bir kılığa girer ki, onun bu yeni tipini görenler, “Nasıl oldu da bu adama bugüne kadar Nobel Barış Ödülü verilmedi” diye hayıflanır!
***
Yine iktidara yakın bir televizyon kanalına çıkmış ve hepimizin ayakta alkışlayacağı sözler söylemiş...
Ülkenin çok büyük bir gerginlik yaşadığını belirterek, “2011 seçimlerine kadar böyle bir gerginlikle gitmek çok kötü, çok tehlikeli” demiş...
Kendi genel başkanı başta olmak üzere bütün siyasi parti liderlerini eleştirmiş...
Hepsinin haksız ithamlarla, suçlamalarla, hakaretlerle, küçültücü beyanlarla siyaseti küçülttüklerini, itibarsızlaştırdıklarını, bu gerginliğin de topluma dalga dalga yayıldığını dile getirmiş...
Kısacası; müthiş bir “siyasi üslup” dersi vermiş...
***
Tekrar edeyim:
Yukarıdaki sözleri söyleyen “barışçı ve erdemli” siyasetçi kim?
En Büyük Manisa Büyüğü!
Peki; bugüne kadar “Şeyini şey ettiğimin şeyi”, “Dindar Cumhurbaşkanı”, “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak, ne de Bülent Arınç” gibi veciz ifadelerle toplumu en çok geren siyasetçi kim?
O da En Büyük Manisa Büyüğü...
Peki; nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede böylesine farklı konuşabiliyor?
Bu sorunun yanıtı beni aşar...
Konuyu; ilgili meslek grubuna havale ediyorum!
***
GÜNÜN SORUSU
Genelkurmay Başkanı dün Trabzon’a giderek Oruç Reis Fırkateyni’nde basın toplantısı yaptı... “Neden Trabzon ve neden Oruç Reis” sorusunu ise kendisi sorup, kendisi yanıtladı:
“Her halde bunun nedenini herkes açıkça anlamaktadır.”
Oysa kimse anlamamıştı... Ama hiçbir gazeteci bunu İlker Başbuğ’a söyleyemedi... Sorum basit:
Böyle gazetecilik mi olur?
***
‘Provokasyon’ gerekçesi kabak tadı vermeye başladı!
Sayıları 10 bini bulan TEKEL işçileri, 31 Aralık’ta işsiz kalacak...
Dertlerini anlatmak için Ankara’ya gittiler ve bir meydanda toplanarak sadece “slogan” attılar...
Onlara ise önce tazyikli su, sonra da biber gazı atıldı...
Yetmedi; dün “dayak” atıldı!
Suçları, eylemlerine “kararlılıkla devam etmek”ti!
***
Ankara Valisi Kemal Önal diyor ki, “Eğer müdahale edip işçileri dağıtmasaydık, aralarına provokatörler katılacaktı... Bu konuda elimizde net bilgiler var.”
Bu açıklamayı duyunca, “Yeter artık” diyerek, masaya indirdim yumruğumu... Terör örgütü Tokat’ta askerlerimizi şehit ediyor; Türk Silahlı Kuvvetleri “provokasyon yapmak”la suçlanıyor...
Gözü dönmüş ayrılıkçılar tüm ülkeye ateşten gömlek giydiriyor; birileri bu eylemleri görmezden gelip, onlara tepki gösteren vatandaşları “provokatör” ilan ediveriyor!
İşçi eylem yapıyor; polisin attığı dayağın mazereti yine “provokasyon” oluyor...
Söyleyecek sözüm kalmadı:
Provokatörler götürsün hepinizi!
MUSTAFA MUTLU