Efendimiz’i (sas) çok seviyoruz

İki cihanın güneşi Efendimiz’i (sas) elbette çok seviyoruz. Ancak, O’nu sevdiğimizin alâmeti O’na gönderdiğimiz salâvatlar olduğu gibi, emirlerini yapmak, nehyettiği şeylerden kaçmak da bu kapsamdadır.
O’nu nefsimizden, evladımızdan, ailemizden daha çok sevmezsek kâmil anlamda iman etmiş, teslim olmuş sayılmayız.
Sevgi bilmekle olur. Bilmediğimiz bir şeyi sevemeyiz ki.
İnsan ne kadar tanıyorsa bir şeyi onu ancak tanıdığı kadar sever.
İnsan haşirde, mizanda, sıratta kendine dost olacak bir zâtı ne kadar sever?
Efendimiz’e inanmak din olduğu gibi sevmek de dindir.
Peki biz Efendimiz’i (sas) yeterince seviyor muyuz?
Yeterince tanısak daha çok seveceğiz.
Gençler, yaşlılar, toplumun her kesiminden insanlar, dünya milletleri Efendimiz’i seviyor mu?
Tanısalar sevecekler...
O zaman önce kendimiz hakkıyla tanımalı, O’na layık ümmet olmalı, sonra da O’nun nam-ı celilini bütün dünyaya duyurmalıyız. O’nun sünnetini en güzel şekilde temsil etmek O’nu tanımak ve tanıtmaktır.
Efendimiz’e karşı alakasız duran, alakasız davranan insanlar, insanlık için O’nun ne ifade ettiğini bilseler, buna muttali’ olsalar, Allah’ın O’nu âlemlere nasıl bir rahmet olarak gönderdiğini bilseler sevmemek mümkün değildir.
Efendimiz’den habersiz ve gafil olan insanların öğrenmeme, araştırmama adına bir eksiklikleri var. Bizim de O’nun mübarek davasını ve ismini layıkıyla öğretmeme ve temsil etmeme anlamında bir eksikliğimiz var. O’nu anlatıp, sevdirememişsek eksiklik bizdedir.
MUSTAFA AYDIN