Zaman bu haberi niye yaptı ?
Kişisel görüşlerimdir .
Mahzun Kırmızıgül , İbrahim Tatlıses , Haluk Levent konserlerinde de bu tür posterler açılıyor.İlginç olan Zaman Gazetesi'nin bu konudaki tutumu. Edip Akbayram kişisel olarak hoşlanmadığım bir isim .Misalen Cumhuriyet mitingine Tatlıses katılmış olsa idi , Zaman aynı tepkiyi verir miydi ?
Ya da şöyle sorayım Tatlıses konserleri ve PKK sloganlarını , bayraklarını Zaman aynı puntolarla hiç manşetine taşımış mıdır ? Yapılan şey bir göz boyama harekatıdır ve Gülen medyasının bu konuda giderek uzmanlaştığını , algıda seçicilik üzerine yoğunlaşmış psikolojik haberler yaptığını son zamanlarda sık sık görmeye başladık , zannediyorum bunu New Jersey'de ikamet edenlerin sık sık istiharelere yatmasına ve rüyalarında CIA ve NSA tekniklerinin içlerine doğmasına bağlamak mümkün ( Kızılderilileri kastediyorum tabii ki , bilirsiniz yerliler bu türden paranormal teknikleri kullanırlar ).Gerçi Zaman ve New Jersey ne alakadır , değil mi ?
Neyse önce şunu bir belirteyim : PKK posteri açıldığında her kim tepki koymadıysa o şerefsizi kınıyorum.
Şimdi de tencere dibin kara bahislerine bir dönelim
Bu konuya bazen eleştiri gelse de ben anımsatmakta fayda görüyorum.Yoksa olay şuna benzer , efendim ABD-İngiltere-İtalya-İspanya ve diğer koalisyon güçleri Irak'ta bir Haçlı Savaşı başlatırlar .Bu terimi bizzat Bush kullandı .
18/09/2001 (185 kişi okudu)
Bush'un Haçlı Gafı
WASHINGTON - ABD Başkanı George Bush, terörle mücadele kampanyası için Haçlı Seferleri' ne atfen de kullanılan 'crusade' kelimesini sarf edince, Müslümanların tepkisini çekti. Dün ABD' de hayatın giderek normale dönmesi dolayısıyla bir konuşma yapan Bush, "Nasıl işletmeciler, çiftçiler ve işçilerin işleri varsa, bizim de işimiz var. Dünyayı şer işleyenlerden temizleyeceğiz. Bu seferberlik (crusade), bu terörizmle savaş bir müddet devam edecek" dedi. Bush'un 'crusade' sözünü telaffuz etmesi, ABD'ye yönelik terör saldırılarının ardından Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya'da Müslümanların nefret saldırılarına maruz kaldığı bir zamana denk geldi. Arizona eyaletinde bir Sih, kendisini Arap sanan saldırganlar tarafından öldürüldü. (Dış Haberler)
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=14683
Derken Ebu Garib adlı Irak'taki cezaevinde binlerce Müslüman kadın ve erkeğe tecavüz edildiği , birbiriyle cinsel ilişkiye zorlandıkları ( eşcinsel ilişki dahil ) , elektrik verildiği , uzuvlarının kesildiği vb. , ABD ve diğer koalisyon güçlerinin bu işi sistematik bir şekilde gerçekleştirdikleri ve askeri makamların bilgisi ve emirleri dahilinde prosedürün gerçekleştiği ortaya çıktı.Cenevre Konvansiyonu hükümlerinin işlemesi yönünde ( eğer ki işletilebilse idi Bush ve ABD askeri ve sivil yetkililerinin tümünün yargılanması söz konusu olacaktı ) uluslarası kamuoyu oluşmaya başlamışken Danimarka karikatür krizi patlak verir aniden.
Hem de karikatürlerin yayınlamasının üstünden bir seneden fazla zaman geçtikten sonra.Neticeyi biliyoruz , ABD ve İngiltere bu vahim karikatür krizini kınadılar ve tepkileri yönetmeyi başardılar : Danimarka kahrolsun ! ama ABD ve koalisyon güçleri katliama , tecavüze , bombalamaya , Müslümanlar'ı istedikleri
soymaya ,yönlendirmeye devam edebilsinler , yeter ki karikatür olmasın.
Şimdi bu alakasız konuyu bir tarafa bırakalım ve başka mevzulara dalalım.
Zana ve saz arkadaşları 11 Haziran 2004 saat 16:00 sıralarında Dışişleri konutunda ağırlanmıştı.Ağırlayan kimdir ? AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı adayı "Sayın" Abdullah Gül.
Evet yanlış okumuyoruz : Yargıtay kararıyla tahliye edilen eski DEP'li Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak, Dışişleri Bakanlığı konutunda saat 16.00 sularında Abdullah Gül'le biraraya geldi.
Yaklaşık bir saat süren görüşme sırasında Dışişleri Konutunun kapıları basına kapatıldı. Büyük bir gizlilik içinde yapılan görüşme programı basına sızdırılmadı. Basın mensupları, DEP'in teklifi sonucu yapılan görüşmenin olacağını son anda öğrendi.
Bir saatlik görüşme sonrasında ise, herhangi bir açıklama yapılmazken, eski DEP'lileri taşıyan kırmızı renkli otomobil basın mensuplarının beklediği kapıdan değil, konutun diğer kapısından çıktı. Görüşme sonrasında herhangi bir açıklama yapılmadı.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=425857
FP kapatılma davasında Başsavcılık İddianamesi içinde yeralan Zana ve arkadaşlarına ilişkin bilgi ( metin Fazilet Partisi davası içindedir , cümleler savcılığa aittir )
.............
Leyla ZANA ve arkadaşlarına ilişkin, Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 8.12.1994 tarihinde verilen ve kamuoyunda ''DEP Kararı'' diye anılan kararın gerekçesinden 112, 113 ve 114 ncü sahifeleri aşağıya aynen alıyorum :
(Sanık Leyla ZANA'nın 20 Ekim 1991 seçim kampanyasındaki konuşmaları, TBMM'nde yeminini eda ettikten sonra Kürtçe slogan atması, Alman Bavyera ve SAT Televizyonlarında yaptığı röportajlar, Suruç ilçesinde Belediye Başkanı seçimi münasebetiyle kadınlardan oluşan topluluğa yaptığı konuşma, Kopenhag'da düzenlediği basın toplantısındaki açıklamaları, Sanık Leyla ZANA'nın Milletvekili dokunulmazlığı korumasında yaptığı siyasi çalışmalarıdır. Siyasi çalışmalarından Leyla ZANA'nın PKK ile aynı paralelde faaliyet gösterdiği anlaşılır. PKK'nın amacı Devletin bir kısım toprakları üzerinde Marksist-Leninist esaslara dayalı müstakil bir Kürt Devleti kurmaktır. Leyla ZANA'nın 1991 seçim kampanyasından itibaren yaptığı konuşmalar, basına verdiği demeçler incelendiğinde Leyla ZANA'nın da aynı kasıtla siyasi çalışma yaptığı görülür. Bunlar Leyla ZANA'nın açıktan yaptığı çalışmalardır. Dosyada Leyla ZANA'nın PKK örgütü içinde illegal faaliyet gösterdiğini açıklayan deliller de mevcuttur.
Bucak ailesi Siverek ve Hilvan'a yayılmış, kalabalık ve köklü ailedir. Başlangıçtan itibaren Bucak ailesi PKK'ya karşı çıkmış, PKK'yla silahlı çatışmaya girmiştir. PKK örgütünün Bucak ailesinin hakim olduğu Siverek ve Hilvan'a giremediği, Bucak ailesinin PKK'ya karşı çıkması sebebiyle aileden 140 kişinin PKK militanları tarafından öldürüldüğü, Bucak ailesi büyüğü Serhat Edip BUCAK'ın 20 Ekim 1991 seçimlerinde Milletvekili seçilmesinden sonra SHP'den Milletvekili seçilen Zübeyir AYDAR, Leyla ZANA, Sedat YURTTAŞ ile tanıştığı, bu tanışmadan sonra 1992 yılı Bahar aylarından bir akşam Zübeyir AYDAR'ın önceden haber vererek Sedat Edip BUCAK'ı evinde ziyaret ettiği, ziyaret sırasında Zübeyir AYDAR'ın:
-PKK'nın Bucak ailesine 12 Eylül 1980 öncesi yanlışlar yaptığını söyledikten sonra "Ben PKK adına Bucak ailesinden özür diliyorum. Siverek ve Hilvan'da PKK'nın faaliyet göstermesine karşı gelmeyin. Biz Bucak Ailesine ve mensuplarına hiç bir zarar vermeyeceğiz. Siverek ve Hilvan'da kamu kurum ve kuruluşları, askeri ve polis tesisleri ve insanları bizim hedefimiz olacak. Size zarar vermeyeceğiz. PKK'ya müsade edin" dediği, Sedat Edip BUCAK'ın:
''Biz PKK'ya müsade edemeyiz. PKK. Siverek ve Hilvan'a girmesin" demesi üzerine, Zübeyir AYDAR'ın:
"PKK, Kürdistan'da her karış toprağa girmek zorundadır. Hilvan ve Siverek de Kürdistan'dır. Buralara da girmek zorundadır" dedikten sonra evden ayrıldığı, 1992 yılı sonbaharında Leyla ZANA, Zübeyir AYDAR ve Ali YİĞİT'in, Sedat Edip BUCAK'ı Oran'daki Milletvekili Lojmanlarının içerisinde bulunan Meclis Lokantasına akşam yemeğine davet ettikleri, akşam yemeğinde Zübeyir AYDAR, Ali YİĞİT ve Sanık Leyla ZANA'da başka o tarihlerde HEP Genel Sekreteri olan Ahmet KARATAŞ'ında bulunduğu, Ahmet KARATAŞ'ın Sedat Edip BUCAK'a ;
''PKK'nın Hilvan ve Siverek'de devlet aleyhtarı faaliyet yürütmesine ses çıkarmamasını, karşı çıkmamasını, örgütün Bucak ailesine zarar vermeyeceğini söylediği, Sedat Edip BUCAK'ın Hilvan ve Siverek Bölgesinde Bucak ailesinin bulunduğunu, örgütün fikir ve görüşlerini benimsemediklerini, örgüte karşı çıkacaklarını söylemesi üzerine sanık Leyla ZANA'nın;
"Bir hemşehrinle görüş, daha iyi olur", diyerek söze karıştığı, Leyla ZANA'nın ısrarla bir hemşerinle görüş demesi üzerine Sedat Edip BUCAK'ın;
"Benim hemşerim kim? " diye sorduğu, sanık Leyla ZANA'nın da;
"Benim Genel Sekreterim sayın Abdullah ÖCALAN, senin hemşehrin. Telefon numarasını verelim. Abdullah ÖCALAN'la görüş. PKK'nın Hilvan ve Siverek'e girip girmemesi konusunda daha rahat anlaşırsınız" cevabını verdiği, Sedat Edip BUCAK'ın Abdullah ÖCALAN'la görüşmeyi kabul etmediği,
8 Nisan 1993 günü sanık Leyla ZANA'nın yanında Abdülcebbar GEZİCİ olduğu halde Sedat Edip BUCAK'ı evinde ziyaret ettiği, Abdülcebbar GEZİCİ'yi, Sedat Edip BUCAK'a Abdülcebbar YILDIZ adıyla tanıttığı, Abdülcebbar GEZİCİ'nin Kürtlerle Kürdistan üzerine bir giriş konuşması yaptıktan sonra Sedat Edip BUCAK'a;
"PKK'nın Siverek'e gireceğini, Bucak ailesine zarar vermeyeceğini, buna karşılık Bucak ailesinin devlete yardım etmesi halinde cezalandırılacağını, Bucak ailesinin PKK'ya karşı tavır almaması gerektiğini, Bucak ailesinin gerillaya örgüte yani PKK'ya zarar vermesi halinde Bucak ailesi mensuplarının da cezalandırılacağını" söylediği, Sedat Edip BUCAK'ın;
"Seni buraya gönderen kim?" sorusunu Abdülcebbar GEZİCİ'nin;
"Ben Kürdistan Halkının isteği doğrultusunda geldim" dediği, Sedat Edip BUCAK'ın;
"Bu cevap yeterli değil" demesi üzerine, Abdülcebbar GEZİCİ'nin;
"Sayın Genel Sekreter Abdullah ÖCALAN beni buraya gönderdi. Leyla hanımla da yanına geldik" cevabını verdiği, Sedat Edip BUCAK'ın ;
"Siverek ve Hilvan'a girmeyin " demesine karşılık Abdülcebbar GEZİCİ'nin;
"Biz Siverek ve Hilvan'da size zarar vermeyeceğiz. Askere, Polise, Kamu Kurumlarına yönelik Devletle mücadelemiz var. Devlete eylem yapacağız" dediği, Sedat Edip BUCAK'ın ;
"Hilvan ve Siverek'de havaya sıkılacak bir kurşunu dahi bize Bucak ailesine sıkılmış addederiz. Halka sıkılmış addederiz. Müsaade edemeyiz." diye karşı çıkması üzerine Abdülcebbar GEZİCİ'nin Sedat Edip BUCAK'a;
"Senin bu teklifin çok anlamsız. Biz Kürdistan'da her karış topraga girmek zorundayız. Gireceğiz." dediği, bu sözler üzerine Sedat Edip BUCAK'ın sinirlendiği, ayağa kalktığı ve Abdülcebbar GEZİCİ'ye hitaben;
"Siverek de, Hilvan da orada, gidin girin" diye bağırdığı, bunun üzerine sanık Leyla ZANA'nın araya girerek;
"Sedat çok çabuk sinirleniyorsun, bunu konuşarak çözeriz, anlaşalım. Eğer sen Abdullah ÖCALAN'la görüşürsen daha iyi olur. Ama sen ben aramam dersen, senin vereceğin telefona ve saate göre Abdullah ÖCALAN seni arar" dediği, Sedat Edip Bucak'ın;
Abdullah ÖCALAN'ın da kendisini aramasını kabul etmediği anlaşılmaktadır).
.....................
Kaynak :
http://www.belgenet.com/arsiv/fazilet_7.html
Bir başka haber :
****************************************
Osman Baydemir’e AKP Davetinin Belgesi
13.09.2006 11:16
Defalarca AKP hükümetinin yanlışlarını yazdım. Zapt edilmez bir AKP düşmanlığından ziyade akılcı ve doğrucu bir yaklaşım ile gördüklerimizi izah etmeye gayret ediyoruz.
Gazetecilik onurlu ve şerefli bir meslek. Her ne kadar bizim insanımız gazetecileri kendi kafasında farklı bir kalıba oturtmuş olsa da, biz kimliğini taşıdığımız “gazeteciliğin” adına ve şanına yakışır bir tutum içinde sizlere hitap etmeye çalışıyoruz
Bunları niçin yazıyorum? AKP’ye muhalif yazılar yazınca bizi ön yargılı ve AKP düşmanı olarak görenler oldu maalesef. Kimseye düşmanlığımız olmadığı için bilgi ve belgeye dayanarak konuştuğumuzu izah etmeye çalıştık.
İşte size bunlardan bir örnek daha. Elimde bir belge var. AKP’nin Eskişehir eski İl Başkanı Sayın Fikret Dönmez, partisinin Eskişehir İl kongresine Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i davet ediyor,
Osman Baydemir, çok yoğun bir insan olduğu için(!), davete katılamıyor ve 21.04.2006 tarihli bir mektupla Fikret Dönmez’e cevap veriyor...
Mektup şöyle:
Sayın; Fikret Dönmez 21/04/2006
AK Parti Eskişehir İl Başkanı
Çok arzulamama rağmen, planlanmış çalışmalarımdan ötürü İl Başkanlığınızın 2.olağan kongresine katılamayacağım için üzüntülerimi belirtir, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
En derin saygılarımla
Av.Osman Baydemir
Büyükşehir Belediye Başkanı
Bu konuda mantık aramaya çalışıyorum. Ben işin içinden çıkamıyorum. Eskişehir ve Diyarbakır şehirleri birbirine oldukça uzak mesafede. Belki yakın olsalar bir mantık bağı kurulabilir. Ama ben bir mantık kuramadım.
AKP bugün milletten yetki almış ve tek başına iktidarda olan bir parti. Bu partinin Eskişehir İl başkanı Baydemir’i neden kongresine davet etti?
Osman Baydemir hakkında bugün yüzlerce dava açılmış durumda. Bu davaların çoğu da PKK denen eli kanlı katillere yardımları, onların cenazelerine gönderdiği belediye arabaları, Türk Silahlı Kuvvetleri için söylediği sözler vs vs .
İşin garip tarafı, bu soruşturmaların çoğunu İçişleri Bakanlığı’nın açmış olması. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Diyarbakırlı ve AKP Milletvekili.
Diyarbakır neresi, Eskişehir neresi?
Şimdi şu sorular yanıt bekliyor ve kafalarımızı karıştırıyor :
Sayın Fikret Dönmez, Osman Baydemir’i hangi sıfatla kongresine davet etti.
Kendisi ile Osman Baydemir arasında bir akrabalık var mıdır? Ya da bir ticari ortaklık söz konusu mudur?
Cevaplarını bekliyoruz.
Resmin büyük hali :
http://www.aktifhaber.com/images/news/osmanbaydemiraciklamabuyuk.jpg
Kaynak :
http://www.aktifhaber.com/print_article.php?aID=2057
Bu arada Aktifhaber sitesi NOKTA dergisinin internet sitesidir , yani Gülen Medyasına aittir. (
http://www.aktifhaber.com/reklam.php linki tıklandığında ekrana gelen telefon numaralarını Türk telekom sitesinden sorgulamanız yeterlidir , Nokta Dergisi Çankaya, Ankara / Yeni Medya Basın Yayın Anonim Şirketi bilgisi önünüze gelecektir )
Devam edelim başka haberlerle :
Nil Demirkazık Öcalan'ın sesi!
16 Ocak 2007 Salı 14:30
İNTERNETHABER/Türkiye onu ilk olarak "ünlü bir antikacı" olarak tanıdı... Nerede kalabalık varsa orada görüldü. Son olarak AK Parti'den milletvekili aday adayı oldu.
Sonra Kurtlar Vadisi Irak filminde başında bir poşu ile ortaya çıktı. Yine sansasyon yaratma peşinde etrafına kameraları topladı.
Kimse Nil Demirkazık'ın gerçekte neyin peşinde olduğunu çözemedi. Şu son yaptığına bakılacak olursa çözülecek gibi de değil.
ÖCALAN'IN SİTESİNDE YAZIYOR
Nil Demirkazık şimdilerde teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'ın mesai arkadaşı... Öcalan'ın "n****a" sitesinde köşe yazarlığı yapıyor.
..............
http://internethaber.com/news_detail.php?id=62662&uniq_id=1179153695
Bir başka haber , AKP milletvekili İhsan Arslan hakkında, halen kendisi AKP milletvekilidir :
******************
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş
Emin ÇÖLAŞAN [email protected] / Hürriyet
DÜN Mardin’de bir şehit daha verdik. Teğmen Cengiz Evranos, PKK pususunda şehit düştü. Hiç kuşkunuz olmasın, biz daha nice şehitler vereceğiz, nice şehit cenazeleri kaldıracağız.
Askerlik yan gelip yatma yeri değil ki!
Dünkü
Tercüman Gazetesi’nde
Faruk Mangırcı’nın manşetten verilen haberi vardı. Okuyunca irkildim, şaşırdım, Türkiye’nin kimlere emanet edildiğini, kimlerin eline bırakıldığını ve bizi "milletin vekili" olarak kimlerin temsil ettiğini bir kez daha utanarak gördüm.
Adı
İhsan Arslan. AKP Diyarbakır milletvekili. Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınlarından biri. Oğlu Mücahit Arslan, yine Başbakan’ın en yakın danışmanı. Hatta sağ kolu. Bunlar müteahhit. Kamu kuruluşlarına ve
AKP’li belediyelere iş yapıyorlar.
Şimdi Kürt Soruşturması isimli kitaba bakalım. AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan görüşlerini açıklıyor! Milletin vekili olan bu şahıs bakınız ne gibi inciler saçıyor:
"Doğduğum yer olarak Kürdistan vatanımdır. Halen yaşamakta olduğum yer itibarıyla da Türkiye vatanım durumundadır."
"Müslümanların vatanı neresi ise orayı korumak, orayı kurtarmak ve vatan diye orasını isimlendirmek gerekir. Bu manada Türkiye coğrafyasının Misak-ı Milli ile çizilen sınırları hiçbir anlam ifade etmemektedir."
"Son İslam devletini (Osmanlı’yı) ve onun müesseselerini (padişahlık ve halifeliği) ortadan kaldıran ve yegáne politikası İslam’a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye (Cumhuriyet rejimine) karşı tüm isyan ve başkaldırıları (Cumhuriyet dönemindeki Kürt isyanları ve PKK olayı) alkışlamak gerekir."
Evet, aynen bunları söylüyor!
* * *
AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, vecize yumurtlamayı sürdürüyor:
"Zulme karşı verdiği mücadele sonunda halkın mazlumiyeti yanında onun yegáne koruyucusu ve destekçisi konumuna giren gerilla hareketi (yani PKK!) bölge halkının gözünde muteber (seçkin-saygın) bir kişiliğe sahip olmuştur. Mücadelenin ilk günlerinde bir köye gece gizlice gidebilen gerilla timleri (PKK’lılar) artık gündüzleri gitme imkánını bulmuştur. Halk, ulusal kurtuluş mücadelesi verdiği kabul edilen PKK hareketi yanında yer almaya başladı."
"Bölgedeki (Güneydoğu’daki) tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır."
"Kemalist, laik ve demokratik ilkeler Türkiye’de herkese zorla dayatılmaktadır... (PKK’yı kastederek) Bu inkárcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız?"
"Kısa vadede yegáne çözümün ve önlemin, Türkiye’nin tamamına uygulanacak yeni bir ’EYALET SİSTEMİ’ olduğunu hatırlatmak isterim."
Adam PKK’yı gerilla, PKK terörünü ulusal kurtuluş savaşı, Güneydoğu’yu Kürdistan olarak tanımlıyor, bununla da yetinmeyip Cumhuriyet rejimine dil uzatmaya yelteniyor.
Bu adam AKP Diyarbakır Milletvekili. Oğluyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı ve akıl hocası.
* * *
Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin bunların elinde nerelere sürüklenmek istendiğini artık hepiniz çok iyi biliyorsunuz. O yüzden, bunları yadırgamayın.
İhsan Arslan bu görüşlerinde yalnız değil. Şimdi kendisinin başbakanı olan
Recep Tayyip Erdoğan bile geçmişte benzer sözleri söylerdi:
"Bize göre demokrasi ancak bir ARAÇTIR. Hangi sisteme (Kürtçülük, İslamcılık) gitmek istiyorsanız, bu düzenin seçiminde bir araçtır."
"Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır."
"Şu anda Türkiye’de 27 etnik grup yaşamakta. Bunların varlığının tanınması gerekir. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR gibi tezler yanlıştır."
"Örneğin KÜRTLER biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilir. Bu durumda belki OSMANLI EYALETLER SİSTEMİ benzeri bir şey yapılabilir."
Başbakan ile milletvekilinin EYALET önerisi nasıl da örtüşüyor!
Başbakan sözlerini daha sonra şöyle sürdürüyor:
"(Devlet yapısını) Ben İslam’ın devlet planı içinde düşünüyorum. Bizim için en üst belirleyici İSLAM’IN İLKELERİDİR. Her şey ona göre belirlenir. Türkiye’nin yarınında artık KEMALİZME yer yoktur."
"Biz Türkiye’yi önemsiyoruz ve TÜRKİYELİLER olarak buna mecburuz... Günümüz Türkiyelileri... Biz Türkiyelilere diyoruz ki..."
Dikkat ediniz, söylemlerinde "Türk" yok, "Türkiyeli" var!
AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’la başbakanının söylemleri birbiriyle ne güzel uyuşup örtüşüyor! Ülkemizi şimdi onlar yönetiyor.
Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.
Dün yine bir teğmenimiz şehit edildi, kimin umurunda! Biz onların sözlerine bakalım, teselli bulalım! Elbet vardır bir bildikleri!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/5148993.asp?yazarid=5&gid=61
"Sayın" Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eli kanlı bir katil olan, uluslarası uyuşturucu ve silah kaçakçılığı , insan kaçakçılığı organizasyonu PKK'nın başı
Öcalan için "Sayın" ve şehitlerimiz için "kelle" dediği radyo konuşmasını ise buraya tekrar alma lüzumu bile hissetmiyorum.
Şimdi Zaman Gazetesi haberini başa dönüp lütfen tekrar okuyalım , videoyu da izleyelim, ve Edip Akbayram konserlerinde olan biteni Zaman Gazetesiyle beraber hep beraber kınayalım ve ulusalcıları da hep beraber yerden yere vuralım.Veya Zaman Gazetesi'nin yaptığı haber sonrası kamuoyunda algılamalar başka yönlere kaymış mıdır onu oturup sorgulayalım.
Acaba tepki kime gitmeliydi ?