Ecdada sövene ödül, Allah diyene sürgün!

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Askerlikte bir kural vardır... Komutanlar; "En iyi savunma, taarruzdur" derler... Doğrudur; "savunma"nın en iyisi, gerçekten de "taarruz"dur...

Çünkü, "savunma" yapan bir kişi veya askerî birliğin, mutlaka bir "açığı" vardır!.. Ya "yeterli gücü" yoktur, ya da "cephane"si azdır... Buna karşılık, "taarruz" eden bir kişi veya askerî birliğin, her şeyden önce "kendisine güveni var" demektir... En azından, "karşı taraf" böyle düşünür ve saldıracaksa bile "temkinli" ve "tedbirli" davranır!..
O halde, tekrar edelim:
"En iyi savunma, taarruzdur!"
Başta CHP'liler olmak üzere, birçok "laikçi" işte bunu yapıyor!.. Evet, "savunma" yapmak yerine, sürekli "taarruz"da bulunuyorlar!..
Böyle yapmakla da, "rakip"lerini "aşağılık kompleksi"ne itmeye ve "savunma" yapmasını sağlamaya çalışıyorlar!..
Meselâ, diyorlar ki;
"AK Parti, yoğun bir siyasi kadrolaşma içinde!.. Çeşitli kuruluşların başına getirdikleri insanlar, AK Parti'nin ideolojisine yakın kafada kişiler!.. Bu atamalarla, devlete sızmaya ve rejimi tehdit etmeye başladılar!.. AK Parti Hükümeti, bir din devletine doğru hızla yol alıyor!"
Evet, böyle "taarruz" ediyorlar!..
Peki, bu iddialar "gerçek" midir?..
"Kadrolaşma" iddialarının aslı var mıdır?..

ECDADA KÜFRET, ÖDÜLÜ HAKET!

Açık ve net söyleyeyim:
Bu "iddia"ların aslı olsaydı, meselâ Edirne/Keşan'daki, meselâ İstanbul'daki olaylar cereyan eder miydi?..
Yani, buralarda görevli "öğretmen"ler veya "müdür"ler, "AK Parti'nin onaylamayacağı" bir icraat içinde olurlar mıydı?..
Cevabım tek kelime:
"Olmazlardı!"
Evet, olamazlardı... Çünkü, değil Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, AK Partili herhangi bir kişi "ecdadımıza sövülmesi"ne razı olmazlar, "sövecek" ve "sövülmesine göz yumacak" birini de o göreve getirmezlerdi!..
Ama onlar, "hâlâ görevde"ler!..
Bilmeyenler ve duymayanlar için Keşan'daki olayı özetleyeyim:
Efendim;
Keşan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, geçtiğimiz ay Cumhuriyet'in 84. yıldönümü sebebiyle ilköğretim okulları arasında bir "kompozisyon yarışması" düzenlemiş...
Müdürlük ayrıca "torpil olmaması için" öğrencilerden kompozisyonlarda kendi isimleri yerine mahreç kullanmalarını istemiş...
Türkçe öğretmenlerinden oluşan 7 kişilik seçici kurul, sonuçları açıkladığında, "Yekta Baydar İlköğretim Okulu 5. sınıfı"nda öğrenim gören ve "Güneş" mahrecini kullanan bir öğrencinin "Cumhuriyet Gelince" başlıklı kompozisyonu ikincilik ödülünü almış!.. Çünkü bu kompozisyonda, Sultan Vahdettin'den "hain" olarak söz ediliyormuş!..
Bu arada dereceye giren kompozisyonlar yerel gazetelerde de yayınlanmış...
Bu kompozisyonları okuyan yerel Keşan Medya Gazetesi Köşe Yazarı Mustafa Kabakçılı, ikinci olan kompozisyonda öğrencinin son padişah Vahdettin'in ismini kullanmadan "hain" diye bahsetmesine kızarak, "Ödül istiyorsan ecdadına küfret" başlığıyla bir yazı yazmış!..
Mustafa Kabakçılı çok doğru söylemiş... Bu ülkede "ödül" alan herkes ya "ecdadımıza" ya da "milletimizin inanç ve değerleri"ne söverek ödül almıyor mu?..
Meselâ Orhan Pamuk'a verilen ödül de, İsviçre'de yayınlanan Tagesanzeiger gazetesinin Das Magazin isimli kültür ekine yaptığı "30 bin Kürt'ü ve bir milyon Ermeni'yi öldürdük, Türkiye'de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum" şeklindeki sözlerinden dolayı verilmemiş midir?..
İşte Edirne/Keşan'daki "ödül" olayı!..
Böyle bir kompozisyonu "5. sınıftaki bir çocuk" yazabilir mi?.. Bu yaşta bir çocuk Sultan Vahdettin Han için "hain" diyebilir mi?..
"Hain" demeseydi "ödül" alabilir miydi?..
Bir soru daha:
Bu ödülü veren öğretmenler, "AK Parti siyasi kadrolaşması"(!)nın neresindedir?.. AK Parti, "ecdada söven" bir kompozisyona "ödül" veren öğretmenleri bile bile o göreve getirmeyeceğine göre; bu nasıl "kadrolaşmadır, bu nasıl din devletine gidiş"tir?..

ECEVİT'İN GÖZÜYLE VAHDETTİN
Bırakın AK Parti'yi, eğer yaşıyor olsaydı, böyle bir kompozisyona Bülent Ecevit de şiddetle karşı çıkar ve "Vahdettin hain değildi" derdi...
Malûm, bu tartışma yıllardır sürüyor... Sultan Vahdettin, bu ülkenin "yerli" insanlarının gözünde bir "kahraman"dır!.. "Türkiye'ye fransız"ların gözünde ise "hain"dir!..
Sultan Vahdettin; kimilerine göre, İngiliz gemisiyle ülkeyi terk eden bir hain, kimilerine göre ise Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışını onaylayan ve vatanın kaderini Atatürk'e teslim eden bir kahraman.
Resmi tarih ile muhalif görüşü savunanlar arasında tartışma 80 yıldır sürüyor.
Bülent Ecevit, 16 Temmuz 2005'te olaya yeni bir boyut kazandırmıştı...
Osmanlı'nın son sultanı ile uzaktan akraba olan eski Başbakan, Vahdettin'e 'vatan haini' denilmesine karşı çıkıyor ve diyordu ki:
"Kurtuluş Savaşı'na açıktan olmasa bile, belirgin şekilde destek oldu. İstanbul'dan ayrılacağı zaman devletin elinde külliyetli altın ve para vardı. O, çok az bir miktar aldı. İstese tümünü alabilirdi. Saygıdeğer bir davranışta bulundu."
Uzun lâfın kısası;
Ecevit bile böyle derken, Sultan Vahdettin için "hain" diyen bir çocuğa ödül vermek; "Orhan Pamuk'a ödül vermek" gibidir ki, ona "kimler"in ödül verdiğini söylemeye herhalde gerek yok!..
Tabiî bu ödülü veren "zihniyet"in de "hangi kadrolaşmanın ürünü" olduğunu sormak gerekir!..
Öyle anlaşılıyor ki;
"Devlet kadrolarına çöreklenenler" hep aynı taktiği kullanıyor!.. "AK Parti kadrolaşıyor" diye saldırıyorlar ki, "kendi kadroları" görevde kalmaya devam etsin!..

TÜRKİYE'NİN İLK TİCARET LİSESİ
Şimdi de, "zihniyet" itibariyle "Keşan'daki olay"a benzeyen bir başka olaydan söz etmek istiyorum...
Ama, olaya geçmeden önce, "tarihî bir vakıa"ya dikkat çekmek istiyorum:
Malûm; Osmanlı'nın en zor dönemlerinde "Duyun-u Umumiye İdaresi"nin, devletin tüm gelir kaynaklarına el koyması ve Osmanlı ticaretinin özellikle Galata Bankerleri olarak bilinen "gayrimüslim"lerin elinde bulunması, Osmanlı’yı iyice zor duruma düşürmüştü!..
Bunun üzerine Sultan 2. Abdülhamid, Türk halkının ticareti öğrenmesi için bir okul açmaya karar verir...
Duyun-u Umumiye İdaresi bunu engeller. Ancak Sultan Abdülhamid Han, bu işi Musevi asıllı bir kişiye yaptırarak 16 Ocak 1883'te Osmanlı'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin "ilk ticaret lisesi"ni kurdurur.
İşte bu okul, hâlâ "öğrenime hizmet" vermektedir... Evet, "Sultanahmet Ticaret Meslek ve Anadolu Ticaret Meslek Lisesi" olarak!..

TEKBİR GETİRDİ DİYE SÜRGÜN!

Ama, "kimler"in ve "hangi zihniyet"in yönetiminde?..
Buyrun, Eminönü'ne doğru uzanalım!..
Efendim;
Temsilî "namaz kılma çizgileri"nin bile MEB'in dağıttığı kitapların içerisinden çıkarıldığı ve bunların yerine başlarında kippa bulunan resimlerin konulduğu henüz hafızalarda yerini korurken, bir soruşturma haberi de İstanbul'daki meslek lisesinden geldi.
Eski adı Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi olan Sultanahmet Ticaret ve Meslek Lisesi ve Anadolu Ticaret Meslek Lisesi'nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde öğrencilerine Allahü Ekber dedirttiği için öğretmen H.Ç.'nin ifadesi alınmış...
İfadesi alınan öğretmen, Eminönü'ndeki okulundan alınarak Üsküdar ilçesinde bir başka okula görevlendirilmiş!..
İddialara göre;
Okulun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni H.Ç., geçtiğimiz yılın 5 Kasım 2006 tarihinde 11/A sınıfında ders yaparken sınıfta öğrencilerle birlikte "tekbir" getirmiş... Yani, "Allahüekber, Allahüekber, Lâilahe illallahü vallahü ekber... Allahüekber velillahil hamd" diyerek, "Allah'ın büyüklüğü"nü ifade eden bir "dua" okumuş...
Bunun üzerine; Sultanahmet Ticaret ve Meslek Lisesi ve Anadolu Ticaret Meslek Lisesi'nde 16 yıldır müdürlük yapan Sırrı Gülmez, bu duanın "müfredatta olmadığını" ve tekbirin "MEB Temel Eğitim Kanunu'na aykırı olduğunu" iddia ederek öğretmen hakkında "soruşturma" açmış!..
Sonuçta, biraz önce dediğim gibi; öğretmen H.Ç., buradaki görevinden alınarak, Üsküdar'daki Sosyal Meskenler İlköğretim Okulu'na gönderilmiş!..

HANGİ SİYASİ KADROLAŞMA?..

Her iki örnekten sonra, şunu söylemek istiyorum: Keşan'daki okulda Sultan Vahdettin Han'a "hain" dediği için öğrencisine "ödül" veren öğretmenler ile Sultanahmet'teki okulda "tekbir" getirdiği/getirttiği için öğretmeni "sürgün" ettiren müdür, hangi "kadrolaşma"nın ürünüdür?..
Bu zihniyetteki "öğretmen" ve "müdür"ler görevde iken, Türkiye nasıl "din devleti"ne gidiyor, onu da "CHP'lilere" ve "laikçilere" sormalı!..
Ne demiştik yazının başında?..
"En iyi savunma, taarruzdur!"
CHP'liler ve laikçiler, "AK Parti kadrolaşıyor" şeklindeki saldırılarla, "kendi kadrolarını" işte böyle gözlerden gizliyor, zihniyetlerini işte böyle yaşatıyorlar!..
O zihniyet malûm;
"Ecdada küfredene ödül,
Allah diyene sürgün!"
Nee, "AK Parti kadrolaşıyor!" mu dediniz?!?..
----------
Peres niye övdü?

"Düğün değil bayram değil; eniştem beni niye öptü?" diyen baldız gibi, biz de soralım: "Düğün değil bayram değil, Şimon Peres bizi niye övdü?"
Bunu sorarken, bir gerçeği unuttuk... Oysa herkes bilir ki; hiç kimse, "üzerine binmeyeceği" bir eşeğin önüne ot atmaz!..
Demek ki; İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres'in Meclis'teki övgülerinin altında da, "sırtımıza binme isteği" yatıyor!..
Meğer; "Dağdaki teröristleri F-16'larla takip ederek bitiremezsiniz" deyip eklemiş: "Bizde, atom ve molekül ölçeğinde takip ve ölçme sağlayan nanoteknoloji var... Bu teknoloji ile üretilmiş silahlarımız, çok hafif yeleklerimiz ve bomba tanıyan giysilerimiz var!.. Gelin, bunları satalım size ve birlikte çalışalım!"
Bunu söyleyen "60 yıllık ve 5 milyonluk bir devlet"in başkanı!.. Teklif ettiği ülke de, "80 yıllık ve 70 milyonluk" Türkiye!..
Sadece "bu ayıp bize yeter" ise de, şunu hatırlatalım: Geçenlerde düşen F-5 uçağı, İsrail tarafından "reorganize" edilmişti!.. Tıpkı "hangar"lardan çıkamayan F-4 uçakları gibi!..
Hani demem o ki; "övgü"lerin cazibesine kapılıp da, "bir kazık daha" yemeyelim!..
 
doğru hiç kadrolaşma söz konusu değil.herşey güllük gülistanlık.ben okyanustaki 2 su damlasından bahsedeceğim.2007 yılı ogretmen atamalarında cok açık varmış gibi 700 din ögretmeni atanırken sadece 30 tane matematik öğretmeni atanmıştır..bu birincisiydi.
ikincisi ise bir resim.milli egitim bakanlıgının talim terbiye kurulu imzası almış bir kitap.ve verilen örnege bir bakın
http://img155.imageshack.us/my.php?image=bilmece2131pg2.jpg

1. örnege iyice bakın ve mizah anşayışına iyi dikkat edin.kadınların günümüzde kaçıncı planda olmasını istediklerini gösteriyor..
 
Peres niye övdü?
"Düğün değil bayram değil; eniştem beni niye öptü?" diyen baldız gibi, biz de soralım: "Düğün değil bayram değil, Şimon Peres bizi niye övdü?"
Bunu sorarken, bir gerçeği unuttuk... Oysa herkes bilir ki; hiç kimse, "üzerine binmeyeceği" bir eşeğin önüne ot atmaz!..
Demek ki; İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres'in Meclis'teki övgülerinin altında da, "sırtımıza binme isteği" yatıyor!..
Meğer; "Dağdaki teröristleri F-16'larla takip ederek bitiremezsiniz" deyip eklemiş: "Bizde, atom ve molekül ölçeğinde takip ve ölçme sağlayan nanoteknoloji var... Bu teknoloji ile üretilmiş silahlarımız, çok hafif yeleklerimiz ve bomba tanıyan giysilerimiz var!.. Gelin, bunları satalım size ve birlikte çalışalım!"
Bunu söyleyen "60 yıllık ve 5 milyonluk bir devlet"in başkanı!.. Teklif ettiği ülke de, "80 yıllık ve 70 milyonluk" Türkiye!..
Sadece "bu ayıp bize yeter" ise de, şunu hatırlatalım: Geçenlerde düşen F-5 uçağı, İsrail tarafından "reorganize" edilmişti!.. Tıpkı "hangar"lardan çıkamayan F-4 uçakları gibi!..
Hani demem o ki; "övgü"lerin cazibesine kapılıp da, "bir kazık daha" yemeyelim!..

Hasan Karakaya'nın Peres ile ilgili tespitine katılıyorum(her ne kadar kendisini,
Peres ve İsrail Yahudi olduğu için, bunu yazmak zorunda hissetmişse de mantıklı bir parça yazmayı başarmış)

diğer bir bölüm:
Vahdettin hain miydi değil miydi bunun hakkında konuşacak kadar bilgim yok açıkçası
Ancak, ecdadımız Vahdettin değil,Osmanlıdır.Bu ecdadın içinde cihan padişahları vardır!
Vahdettin Osmanlı'nın ne padişahıdır?ne iş yapmıştır?Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuklarıyız,onun ne faydasını gördük?
Vahdettin tek başına Osmanlı kültürünü, anlayışını ve ecdadımızı yansıtır mı?
Haindir ya da değildir bunu okumak öğrenmek lazım ancak ecdadım diye göstermek zorunda değilim.Vahdettin bir Osmanlı Padişahıdır, ve ona, ne iş yaptığı belli olan padişahlar kadar saygı göstermek zorunda değiliz.Hain diyen 5. sınıftaki öğrenci bunu nerden biliyor orası da ayrı konu.Ecdad olmayı hakedecek kadar büyük işlerde bulunmadığı için Vahdettin şaibeli bir konudur.Yani Vahdettin, "bir birey olarak" ecdad değildir!
Bu bağlamda düşünüldüğünde "ecdada sövene,ödül" kısmı "günümüz ümmetçilerinin" çıkardığı basit bir duygu sömürüsünden öteye gidemiyor.


Diğer konuya gelecek olursak.Hayatlarında bir kez bile lise ortamı görmüş insanlar olayın öğretmenin derste tekbir getirmesinden kaynaklanmadığını çok rahatlıkla kavrayabilirler.Okullar özellikle "liseler" içinde öğretmenler ve idareciler arasındaki "görüş farklılıklarından" tutunda "koltuk hırsı"na kadar varan, anlaşmazlıklar ve çıkar çatışması vardır.Anlaşamazlığı bulunanlar birbirlerinin kusurunu aramakta ve sürekli olarak birbirleri hakkında sürekli soruştuma açılması istemiyle il ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne giderler.
Bunlar olmamalıdır ve eğitim sisteminin ne halde olduğuna açık kanıttır bunlar aslında.Bu tür olayların sorumlusu da başta Milli Eğitim Bakanıdır!
"Derste tekbir getirdi diye sürgün edildi" şeklinde çarptıma yorumları sadece ve sadece Vakit'te görmemiz ilginç değil.Her olayda "dine dayalı bir çarpıtma"dan haber ve yorumdan başka bir şey yapmaktan aciz gazete ve köşeyazarlarından ancak bu kadarını bekliyoruz.Bunun adı din sömürüsüdür.Çıkar için dini değerleri kullanmaktır.
 
Bak adım gibi biliyorum.Siyasi amaç güden güzel bir değerlendirme,ama bunun sonu yine laiklik ve türbanla bitecek ve chamur tarafından konu kapatılacak.O yüzden
no comment

sadece emeğe saygı....
 
Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ;2325158' Alıntı:
Hasan Karakaya'nın Peres ile ilgili tespitine katılıyorum(her ne kadar kendisini,
Peres ve İsrail Yahudi olduğu için, bunu yazmak zorunda hissetmişse de mantıklı bir parça yazmayı başarmış)

diğer bir bölüm:
Vahdettin hain miydi değil miydi bunun hakkında konuşacak kadar bilgim yok açıkçası
Ancak, ecdadımız Vahdettin değil,Osmanlıdır.Bu ecdadın içinde cihan padişahları vardır!
Vahdettin Osmanlı'nın ne padişahıdır?ne iş yapmıştır?Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuklarıyız,onun ne faydasını gördük?
Vahdettin tek başına Osmanlı kültürünü, anlayışını ve ecdadımızı yansıtır mı?
Haindir ya da değildir bunu okumak öğrenmek lazım ancak ecdadım diye göstermek zorunda değilim.Vahdettin bir Osmanlı Padişahıdır, ve ona, ne iş yaptığı belli olan padişahlar kadar saygı göstermek zorunda değiliz.Hain diyen 5. sınıftaki öğrenci bunu nerden biliyor orası da ayrı konu.Ecdad olmayı hakedecek kadar büyük işlerde bulunmadığı için Vahdettin şaibeli bir konudur.Yani Vahdettin, "bir birey olarak" ecdad değildir!
Bu bağlamda düşünüldüğünde "ecdada sövene,ödül" kısmı "günümüz ümmetçilerinin" çıkardığı basit bir duygu sömürüsünden öteye gidemiyor.


İncubus84_
Vahdettin hanın Kurtuluş savaşı sırasında verdiği destekleri araştırmadan Gözü kara bi şekilde ecdad olamaz diye saldırmak tahminimce günümüz laikçiklerinin düşünme mantelitesinin en somut örneğidir


Diğer konuya gelecek olursak.Hayatlarında bir kez bile lise ortamı görmüş insanlar olayın öğretmenin derste tekbir getirmesinden kaynaklanmadığını çok rahatlıkla kavrayabilirler.Okullar özellikle "liseler" içinde öğretmenler ve idareciler arasındaki "görüş farklılıklarından" tutunda "koltuk hırsı"na kadar varan, anlaşmazlıklar ve çıkar çatışması vardır.Anlaşamazlığı bulunanlar birbirlerinin kusurunu aramakta ve sürekli olarak birbirleri hakkında sürekli soruştuma açılması istemiyle il ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne giderler.
Bunlar olmamalıdır ve eğitim sisteminin ne halde olduğuna açık kanıttır bunlar aslında.Bu tür olayların sorumlusu da başta Milli Eğitim Bakanıdır!
"Derste tekbir getirdi diye sürgün edildi" şeklinde çarptıma yorumları sadece ve sadece Vakit'te görmemiz ilginç değil.Her olayda "dine dayalı bir çarpıtma"dan haber ve yorumdan başka bir şey yapmaktan aciz gazete ve köşeyazarlarından ancak bu kadarını bekliyoruz.Bunun adı din sömürüsüdür.Çıkar için dini değerleri kullanmaktır.

İncubus84_
Olayın çarpıtma olup olmadığını belgeleyen hehangibi somut kanıt bulunmadan sadece kişisel varsayımlarla oldu bittiye getirmekte Haberi yapan kişileri zan altında bırakır tarzda karşıt yorumlarda bulunmak Yazarında açıkça belirttiği karşı savunma modeline cuk diye oturmakta ne diyim Hasan Karakaya birilerini anlatmış varmı böyle insanlar diye soranlar olursa diyede bu arkadaşlardan bi tanesi kendini gösterme ehtiyacı hissetmiş cidden ibretlik bi olay



slm ve duayla...(=
 
Vahdettin gibi hainler olmasaydı bu gün TC olmazdı.Vatanı ingilizlere teslim eden onlardan medet uman bir soysuz hain olmazda nedir.O küçücük çocuk bile bunu anlayabilecek beyine sahipmiş ne mutlu ona.Ama kaymakam ve vali soruşturmayı hemen patlatmışlar.Memleket vahdettin dönemindeki ihanetlerin bir başka boyutunu yaşıyor bizler seyrediyor ve bir Atatürk bekliyoruz.Oysa Atatürkü anlamış olsaydık bunların hiçbirisini yaşamazdık.
 
AKP'nin kadrolaşması zaten bilene birşey.Sadece son dönemde “seçim yatırımı” niteliğinde gerçekleştirdiği sözleşmeli personel ve işçi alımlarıyla kamu personel sayısında yaşanan ciddi bir artış var. Kamudaki istihdam 61 bin 640 artarak 3 milyon 7 bin 616 kişiye ulaştı. Bu kapsamda sözleşmeli personel sayısı 40 bin 537 kişi artarak 206 bin 94’e, geçici personel sayısı 7 bin 207 kişi artışla 77 bin 56’ya yükseldi.
Ecdadımıza sövülmesi(ki bizim ecdadımız Vahidettin mi Osmanlı mı tartışılır.) Madem Hasan Karakaya'nın bu kadar gücüne gitti Vahidettin'e hain denilmesinden çok daha büyük hakaretlerle Türklüğü sövenlere karşı tek güvence olan 301. MADDE yi AB emriyle KALDIRMAYA ÇALIŞAN iKTİDARI NEDEN AĞZINA ALMAMIŞ.Elif Şafak'lar,Orhan Pamuk'lar,Hrant Dinkler ve bunlar gibi onlarca hainin tüm dünyanın gözü önünde ecdadımız ve TC için ettikleri hakaret ve küfürleri küçücük bir ilkokul öğrencisinin bilemediniz 100 kişiye ulaşan kompozisyonundan dahamı az yaralamış Karakaya'yı?
Aslında yazısından çıkan tek sonuç AKP'nin dinci değil sadece dini sömüren bir parti olduğu ama bunu bile itiraf edememiş olayı hala AKP nin kadrolaşmadığının bir kanıtı olarak değerlendirmiş.
Yazıdaki tek katıldığım yön olan İsrail ile ilgili düşünceleri bile bu taraflı ve sığ yorumun altında yok olup gitmiş.Her zaman olduğu gibi neye hizmet ettiği belli bir Karakaya yorumu.
 
Bazıları hepimiz ermeniyiz diye bağırırken Hasan karakaya ne yazmış önce bi okumak sonra saldırmak lazım
Fikir sahibi olmadığınız kişiler hakında zikir sahibi olmak Ortak özelliğinizmidir bilinmez ama öyle bir misal vermişsinizki Ben artık Biraz araştırın demekten kendimi alamıyorum araştırmayı sadece belli gazetelerin belli köşelerini okumak saymaktan bi kurtulun (=

At gözlüğünü çıkarın geyiğine girmeyede gerek yok sadece verdiğiniz misallerle alakalı karaladığınız yazar Sizler hepimiz ermeniyiz diye haykırırken neler demiş bi öğrenmeniz sizin yararınızadır
 
Her zaman AKP zihniyetini anlayamamışımdır(Şimdi zaten anlayamazsın. Kafanız yetmez gibi zihniyet örnekleriyle de karşılaşmam kuvvetle olası neyse ben dedim ya anlayamam) Bana hep çelişkileri içinde barındırdığını gösterir. Başlık konusunu yazan yazarda tipik zihniyet örneği vermiş ve çok iyi bildikleri “en iyi savunma hücumdur” prensibini rakiplerine mal edip, hücuma geçmişler ve maalesef hep zihniyetlerinin boşluğunun bir doğal sonucu olarak da kontrataktan gol yemişler. Tabi bu toplum edebiyatında kontrataktan gol yemeyi, partiler arenasında muhalefetin hanesine pozitif hale dönüşmemesini bırakın devamlı kendi kalelerine gol atmaktan, rakiplerinin kalesini göremiyorlar bile. AKP’nin karşısındaki parti liderleri öyle birer rol almışlar ki siyaset sahnesinde, birinin bir dediği diğerini tutmuyor.Diğeri ise AKP’nin en sıkıştığı anlarda AKP’nin payandası oluveriyor.Politika zaten üretemiyorlar.Yazar bir yerde doğru söylüyor savunmayı falan bırakın herkes hücuma demeye getiriyor.Çünkü bu halkın soyutlandığı,lider sultasının egemen olduğu,kapitalizmin ve emperyalizmin borusunun öttüğü,Ulusal değerlerin ayaklar altına alındığı,Vatanseverlerin horlandığı siyasi arenada AKP zihniyeti emperyalizmin formasını giymiyorlarsa eğer kesinlikle kendi kalelerine emperyalizm adına golleri sıralıyorlar.
AKP zaten ülkemiz üzerinde oynanan oyunların yüzeye vuran finalidir. Öyle ki başlığın konusu olan kadrolaşmanın amacı zaten ülkemizin çekilmek istendiği tuzağın ilerideki toplumsal altyapısının dayanak bulmasını amaçlamaktadır. Düşünemeyen ve emperyalizmin dayatmalarını sadece din maskesi altında daha kolay algılayanları istedikleri kıvama getirme çabalarıyla karşı karşıyayız. Konu başlığı makalesi de buna güzel bir örnektir. Bakın kendilerinin aydını olarak yazısını koydukları makalede de var olmadığını öne sürdükleri kadrolaşma konusunda yukarıda dediklerimi ne güzel sergilemiş. Kadrolaşmanın ne boyutlarda olduğunu herkes bilmektedir. Yazar da bilmektedir. Bugün hemen hemen bütün kurumların ele geçirildiği gibi demokrasilerde tarafsız olması gereken kurumlardan emniyette nasıl kadrolaşıldığı ve nasıl AKP politikalarına hizmet ettiğinin örnekleriyle çokça karşılaştık ve karşılaşacağız Keza yine tarafsız olması demokrasi için olmazsa olmaz olan kurumlardan Adalet sisteminin savcılarında da nasıl siyasi olabildiklerinin örneklerinide görebilmekteyiz Bırakın kurumları AKP’nin başının bile istediği karar çıkmadığı zaman mahkemeleri yerden yere vurduğunu da biliriz. İstediği kararlar çıktığında alkışladığınıda biliriz hepimiz.
Yazarın birinci örneğinde olduğu gibi adı üzerinde bir kompozisyon yarışmasında ki kompozisyon yarışmalarında kriterler metinin akıcılığı,düzen ve tertibi,anlatmak istediğini anlatma başarısıdır.Oysa yazarın savunduğu yerel gazeteci çıkmıştır ve ödül alan eserin fikir kısmını eleştirebilmiş ve bu fikrin ödül almamasını beyan edip,jüriyi suçlamıştır.Yani haddini aşmıştır.Ucuz kahramanlık yapmıştır.Gazeteci gibi değil,tam bir siyasetçi gibi davranmıştır.Ne yazık ki AKP zihniyeti bunun arkasında olduğunu göstermiştir.Bu yerel gazeteci niçin edebiyat ve bilim kurallarını hiçe sayarak böyle davranma gereği duymuştur?Çünkü kadrolaşmanın sahip çıkıldığı bir iktidarla karşı karşıyayız da ondan.Kadrolaşma bilime ve gerçeğe aykırıda olsa kabulleridir çünkü AKP zihniyetinin aydını olarak kendilerinin tetikçiliğini yapan bir yazar da her zaman ki gibi çorbada benimde tuzum olsun örneği her zaman ki gibi akla da bilime de tezat olsa prim yapmak için yalan yanlış yazar ve AKP zihniyeti de alkışlar. "Ödül istiyorsan ecdadına küfret" teşhisi doğrudur ama bu örnek için geçerli değildir. Her şeyi çarpıtan zihniyet bir şekilde burada da bunu çarpıtmış. Çünkü söz konusu olan Vahdettin’in hain olmadığı AKP için siyasi bir simgedir tıpkı Türban gibi ve Vahdettin için Atatürk zaten notunu vermiştir Nutuk’ta ama AKP için Vahdettin hain olmamalıdır. Vahdettin hain olursa sanki Atatürk’ün payesinin artacağını sanmaktadırlar. Oysa Atatürk kendisini halkına da dünya yada ispatlamıştır ve onun ekstra payeye hiç ihtiyacı yoktur. Vahdettin Atatürk’ü eğer vatanı kurtarsın diye gönderdiyse eğer neden tutuklatmak için emirler çıkarttı. Atatürk’ün görevlendirdiği yerel yöneticileri yıldırdı yada öldürttü. Daha bir sürü delil isteyen Nutuk’u lütfen okusun.Ama olmaz AKP zihniyeti direk Atatürk hain diyemiyor bu süreçte ve Vahdettin hain değil demekle akıllarınca o zaman Atatürk hain mesajı vermeye çalışıyor akıllarınca.Şu anda sağ eliyle sol kulağını gösteriyor ve sağ eliyle sağ kulağını gösterme zamanının gelmesini bekliyor.Ayrıca Vahdettin ecdatsa ;Atatürk ne oluyor,Onu ecdattan saymıyordu?Daha neyi ben anlatıyorum ki AKP Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı ile buralara gelmedi mi?Atatürk’e küfredenlerle kol kola aynı safları tutmadılar mı?
İkinci Örnekte ise, bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni çıkıyor.Din kültürü ve Ahlak dersinde din dersi vermeye kalkıyor.Din dersinde din dersi işlenir.Zaten soruşturma açtıran Müdürde nedenini açıklamış “Konunun suç olup-olmadığı benimle alakalı değil. Bu devletin işleyişi var. Yasası, öğretmeni, müfettişi var. Burası benim babamın malı değil. Herkes uyması gerek kurala uyacak” diyerek doğal görevini yapmış. Şimdi beni de, görevini yapan müdür’de tarafınızdan din düşmanı gibi gösterilir ve din kullanılarak rakipler kolay yoldan ekarte edilmeye çalışılır. Alışmışsınız çünkü işin kolayına o yüzden zaten işin detayına girmezsiniz. Dinsiz dersiniz ve olayın içinden çıkıverirsiniz ve olayları hiç irdeleme gereği bile duymazsınız.
Sonuç olarak kadrolaşma olmadığına dair verdiğiniz, her iki örnekte göstermektedir ki bilakis kadrolaşma olmadığını göstermeye çalışırken aslında aksini ispatlamaktadır. AKP, AB’yi hedef olarak gösterirken, bir taraftan tabanı AB normlarını benimseyememekte ve bu normların aksini savunmaktadır. Çünkü iki örneğinde gösterdiği gibi bırakın laiklik kurallarını, demokrasi kurallarını bile ihlal etme çabalarındadırlar. Ya AB’yi hedef gösteren AKP samimi değildir, ya da tabanı AKP’yi anlayamamaktadır. Bence bu tezat gibi görünen durum aslında hiç de tezat değildir. Aksine AKP’nin politikalarının ta kendisidir. Ne demişti Erdoğan ve hamileri zamanında “Demokrasi durağına geldiğinde inilecek araçtır” dememişlerimiydi? İşte o durağa gelinceye kadar böyle tezatlarla sık sık karşılaşacağız. Ama o malum durak gelecek mi orası hiç belli olmaz. Çünkü bana göre samimi olmayan ve tabanını şeriat getireceğiz diye oluşturanlar aynı zamanda emperyalizmle iş tutmakta ve onlarla aşık atmaktadırlar. Emperyalizmle aşık atanlarda, bilmeliler ki onların kontrolüne girenler kolay kolay yakayı sıyıramazlar. Üstelik emperyalizm ikinci bir İran belasını başlarına musallat etmek isterler mi? Hiç sanmam. Benim tavsiyem; Dimyat’a pirince gidenler, farkında olmadan evrim geçirip evlerindeki bulgurdan olmamaya baksınlar. Herhalde bu atasözünü fazla açmama gerek yoktur. Zaten anlayan anlamıştır. Anlayamayan da ya bunun ne anlama geldiğini soruştursunlar ya da özel mesajla sorsunlar.
Yazar Peres konusunda, durmuş saat günde iki kez doğruyu gösterirmiş örneği doğruyu göstermiş bizim görüşümüze paralel gelmiş ama yanlış kapı çalıyor. AKP’nin ve hamisinin ABD-İsrail diyalogunu biraz mürekkep yalayan herkes biliyor. Öyle ki hiçbir suçları olmayan Müslüman ülkelere bahane yaratıp nota veren hükümetimiz. Ne yazık ki çok gerekli olmasına rağmen bu ülkeler söz konusu olduğunda “Müzik notası değil” diyebilmektedir. Kuzey Irak işgali nedeniyle sınırımızdaki terörist sızmalar niyetine, muhatabımız olan ABD’ye nota verme, topraklarımız üzerinden Suriye’yi vuran İsrail’e nota vermeyen hükümet,haberli yada habersizde olsa bu ülkelerin kontrolüne girmiştir demektir ve bu konuların bizler tarafından işlendiğini de herkes bilir.
 
Ben meydanlarda Hepimiz ermeniyiz diye bağırmadım lafınızı bilinde konuşun önce.Hasan karakaya'yı kimseden dinlemiycem.Bu ülkenin terör belasına ''Bolu Beyi'nin zulmü olmasa, Köroğlu olur muydu? '' diye yorum yapan bir insanın yazılarında ciddiye alıp da neyi okuyacağım ki?Hrant'ın ardından ''Hepimiz Ermeniyiz''diye bağıran benliksiz bir kaç hainin yaptığı bugün AB emriyle 301 in sonunu getirmeye çalışanlardan çok mu faklı idi.Dink'i yargılayan o 301.madde değil miydi?Karakaya'nın sözcülüğünü yaptığı AB nin ağzına bakan bu yönetim değil mi?
Konu dışına fazlasıyla çıkıldığı ve tartışma kişiselleştiği için başkada bir cevap yazmayacağım.
 
ben kadrolaşmayı bizzat hastanede gördüüm,akp gelince başhekim koltuguna direk akp li biri oturtuldu,ters görüştekiler tayin edildi... ankarada yapılan yeni diş merkezine bitmesinden 9 ay önce akp yakını 10 küsür doktor atandı,9 ay haybeye maaş aldılar...
 
Devletin başına geçip te kadrolaşmaya yapmayan bir tane parti gösteremessiniz.
 
Akp kadrolaşsın yapımıyorsada yazıklar olsun. Bu güne kadar millet hep chp kadrolaşmasından çekmişti zaten hiç değilse akp liler biraz vicdanlı. Sonuna kadar kadrolaşmaya devam.:biggrin Herkes bulduğu fırsatı değerlendiriyorsa akp bunu hakediyor demektir.:clap
 
incubus84' Alıntı:
Vahdettin hanın Kurtuluş savaşı sırasında verdiği destekleri araştırmadan Gözü kara bi şekilde ecdad olamaz diye saldırmak tahminimce günümüz laikçiklerinin düşünme mantelitesinin en somut örneğidir

Ne senden, ne Vakit köşeyazarı Hasan Karakaya dan ecdadımızın kim olduğunu öğrenecek değiliz.
Hele hele bir "hain" suçlaması yapılan birisini(aslında Vahdettin'in ne olduğunu herkes "bal gibi" biliyor) "ecdad" yapacak hiç değiliz.

Güzel bir söz vardır:
"Atasını bilmeyen, it peşinde gezer" diye


madem savunuyorsun Vahdettin adlı "HAİNİ" Vahdettin'in KURTULUŞ SAVAŞIN da verdiği destekleri(?!?) kanıtla sonra konuş

Vahdettin denilen adamı ben ecdadım olarak görmüyorum
Türk milletinin ecdadında vatan hainliği ile suçlanan padişah olmaz,olamaz!

Ecdadımız kimdir?
(aklıma ilk gelen isimleri kısaca sayayım)




  • [*]Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'dir
    [*]26 yaşında tahta çıkan ve Avrupalıların bile "Muhteşem" Süleyman dedikleri,
    [*]Avrupa da önemli fethiler yapmış KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN dır
    [*]12 yaşında tahta çıkan, 21 yaşında İstanbul'u fetheden FATİH SULTAN MEHMET tir
    [*]Yıkılmış Osmanlı devletini düşman işgalinden kurtaran bu yolda şehit olan vatan evlatları
    [*]ve Türkiye Cumhuriyetini 15 yılda şahlandıran Mustafa Kemal Atatürk'tür.


yukarıda saydığım örnekler çoğaltılabilir,ayrıca bu vatana hizmet etmiş nice analar, nice bacılar da vardır(kadınlarında hakkını yemeyelim)

VE

Bunlara ecdad derken, Vahdettin'e de ecdad denirse(?!?)
Bu millet için hizmet eden,canını ortaya koymuş insanlara "terbiyesizlik yapılmış" olur
Ecdada yapılamış olan en büyük hakarette budur

 
Ben sana duygu sömürüsü yapma hain diyosan nedenlerini say diyorumki varsa bi bildiğin zikrinden evvel fikrini tartşalım ama sen Osmanlının soyağacını sayarak Vahdettin Hanı hain ilan etmeyi becerebileceğini düşünmek gibi acaip bi olaya dalmışsın

******************************************
**********************************

Herneyse Aslını inkar edenin diye başlayıp ilginç kelimelerin birleşimiyle oluşan devrik bi cümle vardı O cümledeki virgül kadar bilgi sahibi olduğunu kanıtlada c/p yapmadan vahdettin hakkında ne biliyosunda hain diyosun bi açıkla desem
Çokmu zor yerden elmiş olurum (=
 
oo taş devri hainlerini niye sayıyosunuz,şimdi satan satıyo paşalar gibi maşallah,zamanında dedelerimiz kanlarını dökmüş kurtarmış vatanı gene satıyolar biz gene dökeriz kanımızı kurtarırız işin kötüsü ondan sonra gene bi şerefsiz çıkar satar vatanını!


bu arada,vahdettin hiçbi hainlik yapmadı diyorsanız ,en büyük hainliği bir lider olarak işgale tepkisiz kalması , devleti yönetme becerisine sahip değilse yerine yönetebilecek bir insanı geçirmemesidir..
 
AKP nin kadrolaşma yapmadığını iddia etmiş arkadaş, gülmekten yerlere yattım... bu kadar komik bir iddiaya acaba kendiside inanıyor mu?

RTÜK'ün başında kim var?
THY Yönetim kararıyla Saidi Nursi'yi anma törenlerine sponsor olmadı mı?
AKP iktidarı süresince kaç tane imam kadro değiştirdi?
Bakanlar arasında kaç tane ilahiyat kökenli kişi var?


ben Türk'üm Osmanlı değilim..Kimse osmanlı padişahlarının saf Türk olduğunu iddia edemez. Padişahların çoğunun annesi gayri müslim dir... inanmayan biraz araştırsın. ben birkaç tane veriyorum

HTML:
*kanuni sultan suleyman'in annesi: leh yahudisi helga
*2. selim'in annesi: rus kizi roksalan
*3. murat'in annesi: yahudi raşel
*3. mehmet'in annesi: yunanli helen
*1. mustafa'nin annesi: ispanyol violetta
*2. osman'in annesi: evdoksiya (liste boylece uzayip gidiyor)
 
İlahiyat bir bilim dalıdır
İlahiyat kökenli insanların Bakan olması sizi nie rahatsız etti anlamak zor değil sizce bakanlar başbakanlar cumhurbaşkanları harp akademisi kökenli olmalı cuntacı darbeci olmalı :p


Geçti o günler artık..!!!
 
Osmanlı padişahlarının anaları..
1- I.murat'in annesi bizanslı horofira yani nilüfer hatun.
2- yıldırım bayezid'in annesi bulgar marya yani gülçiçek hatun.
3- çelebi mehmet'in annesi bulgar olga hatun.
4- II.murat'ın annesi veronika.
5- fatih sultan'ın annesi sırp despina yani hüma hatun.
6- II.bayezid'in annesi kornelya.
7- yavuz selim'in annesi; ayşe takma adlı pontuslu bir rum.
8 -kanuninin annesi; polonya yahudisi helga yani hafza sultan.
9- II.selim 'in annesi yahudi kızı roksalan yani hürrem sultan.
10-III.murat 'ın annesi yahudi raşel yani nurbanu sultan.
11-III.mehmet'in annesi venedikli bafo yani safiye sultan.
12-I.ahmet'in annesi yunan helen yani handan sultan.
13-genç osman'ın annesi sırp evdoksiya yani mahfiruz sultan.
14-IV.murat'ın annesi sırp anastasya yani mahpeyker sultan.
15-IV. mehmet'in annesi rus nadya yani turhan sultan.
16-II.süleyman'ın annesi sırp katrin yani dilaşüb hatun.
17-II.ahmet'in annesi polonya yahudisi eva yani hatice sultan.
18-II.mustafa'nın annesi rum evemia yani emetullah sultan.
19-III.ahmet'in annesi de aynı yani ii.mustafa ile aynı anneden.
20-I.mahmut'un annesi aleksandra yani saliha sultan.
21-II.osman'ın annesi sırp mari yani şehsüvar sultan.
22-III.mustafa'nın annesi fransız janet yani mihrişah sultan.
23-I.abdülhamit 'in annesi fransız ida yani şermi sultan.
24-III.selim'in annesi cenevizli agnes yani mihrişah sultan.
25-IV.mustafa'nın annesi bulgar sonya yani sineperver sultan.
26-II.mahmut'un annesi fransız rivery yani nakşidil sultan.
27-I.abdülmecit'in annesi rus yahudisi suzi yani bezm-i alem valide sultan.
28-abdülaziz'in annesi roman besime yani pertevniyal sultan.
29-V.murat'in annesi fransız vilma yani şevkefza sultan.
30-II.abdülhamit 'in annesi ermeni virjin yani tirimüjgan sultan.
31-mehmet reşat'ın annesi arnavut sofi yani gülcemal sultan.
32-mehmet vahdettin'in annesi çerkes henriet yani gülistan sultan .

__________________

osmanlıyla ilgili başka yorum yapmıyorum...
 
Geri
Üst