Duyan, Bilen Var mı?

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Duyan, Bilen Var mı?

Fatma Sibel Yüksek




Diyarbakır bombacısı olarak yakalanan on beş yaşındaki çocuğun arkasında bir terör örgütü tespit edilmiş mi?

Bilmiyoruz…

Devletin paraları ile yurtdışında bir takım bölücü konferanslara katılıp "Türkiye bölünecek" diyen 'milletvekili' kılıklı mağara ......... hakkında herhangi bir soruşturma var mı?

Yok…

Sınırötesi operasyonu dünya kamuoyunda "Kürtlere kırım uygulanıyor" şeklinde lanse etmeye hazırlanan, bu amaçla büyük bir kampanya başlatmış olan ve "dağda çadır kuracağını" açıklayan ayrılıkçılara "Siz siyasi parti misiniz, terör örgütü müsünüz?"

diye soran var mı? Yok…

DTP'li 'milletvekili' Pervin Buldan'ın devlet tarafından tahsis edilmiş resmi aracında uyuşturucu ve silah bulundu…

Netice ne oldu, milletvekilliğinin düşürülmesi için herhangi bir girişim falan var mı? Yok…

Meclis'te gözümüzün önünde Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılık yemini edip de her gün bu yemine aykırı eylem ve söylem icra edenlere "N'oluyor?" diyen var mı?

Yok…

Özellikle Türk bayrağı asılı evlerin önündeki arabaları yakan çapulculardan kaçı yakalandı, kaçı tutuklandı, arkalarından terör örgütü çıktı mı? Bilmiyoruz….

"Diyarbakır'ın adı Amed olarak değiştirilsin" diyerek açıkça bölücülük yapan entel hakkında harekete geçen bir resmi makam gördünüz mü? Göremezsiniz….

Mustafa Kemal'in manevi huzuruna başında kapşon, elinde simitle çıkan soytarıyı bir tek Dışişleri yetkilisi uyarma ihtiyacı hissetmiş mi?

Yok….
E benim de söyleyecek bir şeyim yok…Her şey ortada.

Olup bitenleri bir avuç insanın yazıp çizmesinden ve sürekli bedel ödemelerinden hiç hicap duymayanların yolu açık olsun…

Adı hâlâ Türkiye Cumhuriyeti olan bu ülkede "Türküm" demek bir cesaret meselesi haline gelene kadar susanlar….

Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilirken kadeh kaldırırsınız artık (Cola Turka kadehi…)

Tabii sıra size gelmemişse….
 
Kardesim yazın gayet güzel ..

Artık hakkaten bunaldım ... Önceden işyerine giderken arabada haberleri dinlerdim artık dinlemiyorum çünkü her sabah bu tür haberler mewcut ve inanın sanki hergün bi seyler yitiriyormuşuz gibime-me(!) geliyor...
 
Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilirken kadeh kaldırırsınız artık (Cola Turka kadehi…)

tasfiyeden ziyade tesviye ediliyor dense daha dogru olur...cola turkayla teswiye edilir ancak bu iş :) anlayana :)
 
YASALAR ÖNÜNDE ZEHİRLENDİK... (I)
Yazar M. KARABULUT
Cuma, 25 Ocak 2008
YASALAR ÖNÜNDE ZEHİRLENDİK... (I)
Türkiye'de yasal zeminde "değişme" karşı duran kişiler, "değişim" isteyen tarafın, "yargıçlar önünde" henüz ortada yasaları-kuralları yok iken, olmayan yasalar karşısında sanki kabahatleri varmış gibi cezalandırılmak istenmektedir...


Demokratik devletlerde, devlet düzenindeki kabahatlerin hepsi yazılıdır. Devletin varlığına, düzenine yani anayasa ve kanunlarına karşı şiddete dayalı bir örgütlenme içerisindeysen suçlusundur. Hiçbir "devlet" kendi kamu düzenine karşı olan bir suçu görmezlikten gelemez. Yargı erki ise "suç ve cezayı" bu esaslara göre belirler. Demokratik ülkelerdeki "suç ve ceza" sistemini biraz daha açacak olursak, mevcut yasalar önünde yasama, yargı ve yürütme erkinin tüm mensupları da dahil olmak üzere eşittir.

Diğer bir ifade ile demokratik devletlerde düzen "yasalar" ile sağlanır. İşte bu nedenden dolayıdır ki, zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir "hukuk devleti" olduğuna dikkat çekerek, demokrasinin gereği "gücünü" yasalardan alan yasama, yürütme ve yargı eleştirilmekte hatta davalar bile açılmaktadır.

Bu bağlamda yazımı, altı ayı geçkindir iddianamesi ortada olmadığından dolayı henüz yargı önüne çıkmayan ve cezaevinde yatan arkadaşım Ergün Poyraz ile iki gün önce gözaltına alınan Erenerol ve Kerinçsiz'e getirmek istiyorum...

Üçünü de çok yakinen tanıyorum. Eğer bu kişiler, yukarıda tanımladığım mevcut "yasal sistemin" dışında insanlar olsaydı, ben bu satırları böyle yazmazdım. Bu kişiler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığına bölünmez bütünlüğüne canları da dahil olmak üzere hiçbir karşılık beklemeden feda edecek kadar ülkelerini seven yurtsever kişilerdir. Tam tersi, mevcut yasalarımız ve ülke bütünlüğümüzün korunması hususunda düşüncelerini açıklayan ve dava açan insanlardır. Güçlerini ise egemenlik haklarımızdan ve yasalarımızdan alıyorlar...

O zaman bu insanlar neye göre suçlanıyor?

Türkiye'deki demokratik düzen bir "değişime" girdi. Bu "değişimin" ortada henüz uygulanır yasaları yok ama Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren, Atatürk Cumhuriyetçileri ile Atatürk Cumhuriyetine karşı olanlar arasında "derin" bir kavga vardır. Türkiye'de kavganın karşı tarafı, kendisini değiştirmek istenen ANAYASA, özelleştirme, türban ve benzer uygulamalar ile göstermektedir...

Türkiye'de "değişim" isteyen tarafın meşruluğu, yasalarda gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra sağlanacaktır. O zamana kadar "değişim" isteyen taraf meşru değildir ve mevcut yasalar önünde suçludur. Türkiye'de istenen "değişimin" kırılma noktası ise "LAİKLİKTİR."


Türkiye'de laik düzeni kendi faaliyet alanında serbestlik yaratmak üzere değiştirmek isteyen ve bu alanda "ön plan çıkartılmış" iki güç vardır. Bunlardan birincisi F. Gülen örgütlenmesi, ikincisi ise Fener Rum Kilisesi'dir.

Türkiye'de "değişim" isteyenlerin en büyük sıkıntısı ise istenen "değişimin", Cumhuriyet yasalarının içinde ve Atatürk'ün yanında yer alarak yapılamadığından kaynaklanmaktadır. Doğal olarak da laik Cumhuriyet'e taraf olanlar, bu "değişimin" farkında olduğundan dolayı karşı duruyorlar.

Bende bu "değişimi" istemini "gerici" bulduğumdan dolayı istemeyen taraftayım. Bende "gücümü" mevcut yasalardan alıyorum. Çünkü yasalar şuan da benden yana. Eğer mevcut yasalar F. Gülen örgütlenmesi ile Fener Rum Kilisesi'nin ihtiyaçlarını karşılamak üzere değişirse, onlar meşru ben ise gayri meşru olacam... Birey olarak "düşüncelerimi" açıklama konusunda ise şuandaki T.C. Anayasa'sında mevcut olan, "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi" ile "İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme" ön görülen anayasa'dan çıkartılmaz ise yine suçlu olmayacağım.

Fakat, Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, yasal zeminde "değişme" karşı duran kişiler, "değişim" isteyen tarafın "yargıçlar önünde", henüz ortada yasaları-kuralları yok iken, olmayan yasalar karşısında sanki kabahatleri varmış gibi cezalandırılmak istenmektedir...

Verilen ceza şimdilik mahkemelerde olmasa da, "değişim isteyen taraf adına hareket eden basın-yayın organları", yaptığı haber ve köşe yazıları ile "suç ve cezayı" belirlemektedir. Hiçbir demokrasi, "suç ve ceza" konusunda basın-yayın organlarını kullanmaz. Bugün ne yazık ki, kendi ülkesinde "değişime" karşı yasalarını savunmak kaydı ile düşüncelerini açıklayan ve bu yolla dava açan kişiler özellikle çoğu basın-yayın organları tarafından zehirlemek istenmekte, Cumhuriyet savcıları ise suç bulmakta ve mahkemeye çıkartmakta güçlük çekmektedir. Dünyanın hiç bir yerinde, basın-yayın organlarının böylesi bir hak ve hukuku yoktur.

Lütfen durun artık.

Türkiye çok zor şartlar altında da olsa demokrasisini geliştirmiş, çağdaşlıktan yana olan uygar bir ülkedir. Onun için istediğiniz "değişim" konusunda ilk önce yasalarımızı değiştirin, sonrada değiştirdiğiniz yasalara göre insanları muhakeme edin ve cezalandırın.

Mevcut yasalarımıza göre suçun ne olduğunu ise tarihe not düşürmek ve örnek olması için bir daha ki yazımda belgesi ile birlikte yazacağım.
 
yasa arkadan gelir.

yazar da amma sallamış kanunu kuralı yok diye.
olmayabilir, bu ceza vermeye engel değildir.

Hala alışamamışlar,
yasa çıkarmak için bir itici güç olması lazımdır.
Birisine gıcığın varsa, tut onu at içeri daha sonra
onun eylemini suç sayan bir yasa çıkarırsın nasıl olsa.

Baksana Merkez Bankasının İstanbul'a taşınacağından
kimsenin haberi yok iken İstanbul da yeri hazırlanıyor.
Belki ihalesi bile yapılmıştır.
Biz de şimdi tartışalım taşınsın mı, taşınmasın mı diye. :vur:vur:vur

Adam hala AKP hükümetine alışamamış anlaşılan.
 
Hayat Geçmişe Bakarak anlaşılır gelecege bakarak Yaşanır...Biz geçmişten Hiç ama Hiç ders almamışız...İçimizdeki sinsi hastalık Türkiye nin felaketi olacak...
 
MARS'TA YARATIK VARSA...
Yazar Hakan ARIKAN
Cuma, 25 Ocak 2008

TÜRKİYE'DE DE ERGNEKON adlı bir örgüt VARDIR
Dünyanın en kolay kandırılabilir aptallarının bulunduğu yer olan Amerika'da sahip olunan ileri bilişimi ülkenin akil adamları aptal halkın dikkatini bütünüyle gerçek gündemden uzaklaştırıp ilgisiz yerlere çekmek için kullanmaktadırlar. Kimi zaman Nasa'dan Mars'ta "yaratık" resimleri yayımlanmakta ve onların aptallarıyla birlikte bizdeki amerikanlaşan aptallar da hemen balıklama dalmakta, kimi zaman ise iş basitinden ve en etkilisinden ele alınmakta "filanca Müslüman terör örgütü" falanca eylem hazırlığında iken federal soruşturma bürosu ya da merkezi haberalma teşkilatı tarafından yakalandı türünden basın açıklamaları yapılmaktadır...

Dünyanın gittikçe amerikanlaşan ülkesi Türkiye'de de benzer şekilde davranışlar sergilenmektedir; ama tek farkla: bizde filan kuyruklu yıldız 3 ay sonra dünyaya çarpabilir, yerkürede yaşam sona erebilir, ya da yeniden taş devrine dönebiliriz türünden açıklamalar Zeki Türk İnsanı'nda asla pirim yapamayacağından yapılabilecek şeyler sınırlıdır...

Seneler boyunca yavaş yavaş istenilen zehir insanımıza yazılı-sözlü-görsel iletişim araçları ile zerkedilir... Bunları yapanlar akil kişiler değil bilakis bütünüyle ondan yoksun zavallılardır... Cumhuriyet ile, Kurucu Önder ile, Kurucu Millet ile 85 senelik, 89 senelik, 400 senelik bir savaşları vardır!

Amerika'da işler sistem, millet ve devlet için işlemekle birlikte bizde hep bunların "karşıtlığı" biçiminde işlemektedir... Temel söylemleri uzun yıllar boyunca "Kemalist devlet, yıkılacak elbet" olan Darvin'i haklı çıkartan tek örnek olan bu zavallı insan müsvetteleri bizdeki işleyişi yönlendiren yerlerdedir... Erki ellerine geçirinceye kadar demokrasiden ve egemen devletlerin eşsiz himayesinden sonuna kadar yararlanmışlardır. Bu himaye merkezi kimi zaman çiftlikte fiilde ve düşüncede esir olarak yaşanılan yer olarak dahi olsa vatan olmuştur! Eşsiz himayenin sonucunda seneler süren içten içe sızmalarla kurumlar ele geçirilmiş ve "güç bende artııııık-his man" tarzında eyleme geçilmiştir. Kendilerinden olmayan herkes ile açık bir savaş başlatırlar... "Düşünce anayasal güvence altında olduğundan" ve tek suçları kendileri gibi düşünmemek olan kişiler "hiç olmamış ve de olmadığı yetkili herkesçe bilinen" terör örgütü üyesi yapılıverirler...

Şubatın soğuğu gibi bitmiş, K-rtlar vadisi gibi süregelen dizilerde bu dünyada yalnızca bizde suç olarak kabûl ettirilmeye çalışılan ve suçlu olarak gösterilen vatani meselelerde tek dertleri yemek içmek ve seks olan hayvandan farkı kalmamış mahlûkatlardan çok çok fazla duyarlı kişiler hep bu senaryoların yazarları tarafından kendi yüzlerindeki ve içlerindeki nursuzluğun eseri olarak seneler boyunca milletimize "dış mihraklı" odaklar olarak yansıtılmaktadır... Bak şu işe ki bu yazarların efendileri en dışarıda yaşamaktadır ve başrol oyuncuları da oranın vatandaşıdır.

Zehir yavaş yavaş milletimizi etkilemiştir ve tam bir paranoya hali kişileri ve de "kurumları" kaplamıştır... Yani artık denek niyetine kullanılan toplum ve kurumlar harekete geçirilmeye hazırdır... "Vatansever, rejim savunucusu, ülkede ‘tek devlet-tek millet-tek dil-tek bayrak ve de TEK DİN' gibi..." kutsalları sonuna kadar yaşatmak sevdasındaki ne kadar yazar, çizer, düşünür, subay, avukat, eğitimli, eğitimsiz var ise hepsi toptan ülkenin istikrarını bozmaya çalışan dış mihraklı odakları ilân edilirler, hepsi de haindirler! ( burada kahkahalarla gülebilirsiniz, kendinizi gergin ortamın huzursuzluğundan kurtarın ve güzel milletimizin aydınlık yarınlarını düşünerek gönül rahatlığı ile gülün)

Yazıyı uzatmamın bir gereği yok; biz (Çılgın) Türkler tarih yapmamızla ünlüyüz... Eh ne yapalım; yazma işi de Radikâlinden Zaman Dede'ye kalsın!!!
 
Ergenekon Operasyonu'ndaki iddiaların hangisi doğru?
GÜNÜN OLAYIErgenekon Operasyonu"ndaki iddiaların hangisi doğru?
29 Ocak 2008 Salı 00:34
GÜNÜN OLAYI
Ergenekon Operasyonu"ndaki
iddiaların hangisi doğru?



Yayın yasağına rağmen taarruzda olan AKP ve cemaat matbuatındaki bombardımandan satırbaşları:
Meğer, bu Ergenekon Örgütü Türk-Kürt çatışmasının peşindeymiş!
Meğer, emekli General Veli Küçük 5 cinayetin emrini bizzat vermişmiş!
Meğer, bu çete üniversiteleri bile fişlemişmiş!
Meğer, bu yapı Danıştay"a yapılan saldırıdan, Cumhuriyet gazetesine konan bombaya, Diyarbakır"daki provokasyondan (Katliamdan)Hrant Dink cinayetine, Fethullah Gülen"e suikast girişiminden misyonerlere yapılan saldırılara kadar pek çok şeyden sorumluymuş.
Meğer, PKK"nın Diyarbakır saldırısını ben yaptım demesi, yani katliamı üstlenmesi de fasa fiso imiş!
Meğer, bu Ergenekon"a yurt dışından 50 milyon dolar gelmişmiş!
Meğer, bu çete hükümete karşı bir kalkışmayı örgütlüyormuş!
Meğer, bunların amacı devleti ele geçirmekmiş!
Yeter, yeter demeyin bu çetenin(!)yaptığı daha çok şeyler varmış!
Utanmasalar İkiz Kuleleri bunlara bombalatıp, Uğur Mumcu cinayetini de bunlara işlettirecekler.
Evet ,yayın yasağına rağmen bütün bu iddialar, AKP yandaşı medyanın manşetlerini süslüyor.
Peki, medya bütün bunları masa başında mı uyduruyor?
Elbette değil.
Belli ki geçmişte yaşadığımız sarı zarf dağıtımı misali bir dağıtım ve yönlendirme var.
Peki bunun adı ne midir?
Daha önce de yazdık bu operasyon ve tantanası açık bir psikolojik harekattır.
Hedefi de tartışmasız müesses nizamdır.
Amaçları hem orayı aşındırmak, hem de gözdağı vermektir.
Yargı süreci devam ettiği için ayrıntılarına giremeyeceğiz ama sorarım size var olan tabloda o yaman çelişkiler nasıl izah edilecek?
İşte size mini bir örnek:
Ergenekon"a yurt dışından 50 milyon dolar geldi deniliyor.
Nereden, kimden geldi bu para neden açıklanmıyor?
Öyle ya paranın geldiğini tespit edenlerin kaynağına da ulaşmış olmaları gerekmiyor mu?
Hem Türk ulusalcılarının dünyada böyle dostları ya da yoldaşları var da bunu kimse niye bilmiyor?
Peki böyle bir para vardı ise, Orhan Pamuk"a suikast için 2 milyon doların aranması neyin nesidir? 50 milyon doları olan bir örgüt, suikast için elindeki paranın çok cüz"i bir kısmını kullanmadı da para arayışına mı girdi?
Sorarım size, yurt dışından bu kadar para bulabilen bir örgüt nasıl olur da adam öldürecek bir suikast tabancasını temin edemez?
Hayır bütün bunları ben uydurmuyorum, bu iddialar iki gün öncesindeki Hürriyet Gazetesinin manşetini süslüyordu.
Hürriyet de bunu gaiplerden duyup yazmadı, ona da sarı zarfçılar tarafından belli ki servis edildi..
Görüyorsunuz sadece bu çelişki bile hadisenin gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.
Hayır amacım asla suçu ve suçluyu korumak değildir ve olamaz.
Suç varsa elbette sorumluları cezasını çekecektir.
Söylemek istediğim, Ergenekon Operasyonu olayında bilinmeyen amaç ve projelerin olabileceğidir.
Hem yargılama daha başlamadı.
Suç ispatlanmadığına göre ortada suçlu da yoktur.
Bekleyelim bakalım, yargı nasıl karar verecek?
Bu arada Şemdinli olayını ve orada 38 yıla mahkûm edilen ama sonradan bu kararı bozulup beraat eden Astsubay örneğini hatırlayın... O günlerde bu kesim aynı şeyleri yazıp çizmişti. Sonuç ortada.
Fotoğraf şudur: Ergenekon Operasyonu devletin fiilen ikiye bölündüğünün net belgesidir.. Daha fazla yazmayayım ama, Türkiye"de acayip şeyler oluyor.



+++++



YAKIŞMADI...
Bahçeli, Erdoğan"ın kapıcısı mı?



Durun, bu ifade bana ait değil, tersine yayınlanan o karikatürdeki bu yakıştırma Sayın Bahçeli"ye liderlik noktasında itiraz eden bendenizi de fazlasıyla sinirlendirmiştir. Bu yakıştırmanın sahibi Cumhuriyet Gazetesidir. Görmeyenlere hatırlatalım. Önceki günkü Cumhuriyet"te yayınlanan karikatürde Devlet Bey, kapıcı olarak çizilmiş ve RTE yazan dairenin önündedir. Kapıda ise Emine Erdoğan Hanımefendi... Emine Hanım, Devlet Bey"i kapıda görünce Tayyip Bey"e seslenir: “Devlet Efendi geldi, bir isteği var mı diye soruyor...” Evet karikatür aynen böyle... Kuşkusuz bu karikatürle Bahçeli"nin AKP"nin yörüngesine girmesi bu şekilde eğlenilip, eleştiriliyor. Ama yapılan eleştiride aşağılama vardır ve bunu protesto ediyoruz.. MHP gibi yapının genel başkanı adı ne olursa olsun kapıcı diye sunulamaz... Tam bu noktada dün sorduklarımızı yineleyelim;Yeniçağ, Bahçeli"yi eleştirmiştir de ona hiç kapıcılığı layık görmemiştir. Hal bu iken Bahçeli"nin gözünde Cumhuriyet hâlâ mukaddes, Yeniçağ ise düşmandır. Değil ise sorarım size, Yeniçağ Bahçeli"nin emriyle, ben bu gazeteye gelmeden beri yani bir yılı aşkın bir süredir MHPm Genel Merkezine sokulmazken, Cumhuriyet hâlâ neden Genel Başkana sunulan ilk beş gazetenin en üstünde olandı?



+++++



YAKIŞTIRAMADIM...
Filozof (!) Mümtazer"in söylediklerine bakın!



Önceki akşam Habertürk"te Basın Kulübünü izlerken Mümtaz"er Türköne"nin ettiği şu söze takıldım: “Türbana karşı çıkanların hepsi şaibeli(Hırsız demek istiyor) ve hakkında soruşturma yapılan isimlerdir. İşte onlar yolsuzluklarını örtmek için türbanı kullanıyorlar...” Üniversitede başörtü serbestliğini bu satırların yazarı da savunuyor ama, ona karşı çıkanları hırsız diye itham etmek insafsızlığın ötesinde bayağılıktır... Ülkücüleri cahil diye küçümseyen yeni küreselci (Aslında konjonktürcü) Mümtaz"er kardeşe bu satıhlığı doğrusu hiç yakıştıramadım. Onun kalibresinde olan biri, başörtüsünü daha haklı gerekçelerle savunabilirdi. Yapamadığına göre filozofluğunun(!) sanal olup olmadığı noktasında da şüpheye düştüm... Bir başka şey, bu Mümtaz"er kardeş bir kez olsun ABD emperyalizmine neden bir laf olsun etmez? Geçmişte ettim diye bu konuyu geçiştiremez, şimdi yani bugün neden bir satır olsun yazmıyor.Yoksa yazdırmıyorlar mı? E, bunu bile yazdırmayanların yerinde ne işin var be adam!

Sebahattin ÖNKİBAR
YENİÇAĞ
 
Geri
Üst