Duadaki Sırlar..

snıper

New member
Dualarımız zorluk zamanlarında mı güçleniyor? Allah’a yalnızca bir musibetle karşılaştığımızda mı gönülden yöneliyoruz? Dularımız zorluk yaşarken mi hep daha samimi oluyor? Kolaylık yaşarken Allah’ı daha mı az anıyor, daha mı az hatırlıyoruz?..

Dua, ihtiyaç içindeki, güçsüz ve sonlu bir varlık olan insanın, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, sınırsız ve sonsuz güce sahip Rabb’ine çağrıda bulunması, yardım dilemesi ve tüm benliğiyle O’na yönelmesidir.

Dua, insanların yalnızca zor zamanlarda; korku duydukları ya da tehlikelerle karşı karşıya kaldıklarında hatırladıkları bir ibadet değil, yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olmalıdır. İnsan Rabb’i karşısındaki aczinin bilincinde olarak hem kolaylıkta, hem de zorlukta O’ndan yardım istemelidir.

Kur’an’da, “Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?.. (Furkan Suresi, 77) buyrulur.

İnsan kulluğunun şuurunda olduğu sürece Allah Katında değerlidir. Bu nedenle Allah’a gönülden yönelmek, yapılan hatalar için O’na itirafta bulunmak ve yalnızca O’ndan yardım dilemek gerekir. Bundan farklı bir davranış Allah’a karşı büyüklenmektir ki, bunun karşılığı sonsuz azap olabilir.

Yoğun koşuşturma, stres ve yaşanan sıkıntılardan insanı feraha çıkaracak tek güç Allah’tır. Dua ederek Rabb’i ile bağlantı kuran insan, samimiyetle ettiği her duaya Allah’ın icabet edeceğinin bilincinde olarak bu ibadeti yerine getirmelidir.

Duada samimiyet çok önemlidir. Kuşkusuz insan Rabb’inden istediği şeyi samimi olarak ister. Ancak gerçek anlamda samimi dua, zahirinde gerçekleşmesi imkansız gibi olsa da, Allah’ın sonsuz güç sahibi olduğuna kesin bilgiyle inanarak ve dualara icabet ettiğine kanaat getirerek istemektir. İnsan o zaman dünyevi bir şey istiyorsa; örneğin bir ev ise istediği, en güzel olanını ister. Sonsuz ahireti için de Cennetteki en güzel köşke talip olur.

“Bence şöyle bir sonuç olur ama yine de dua edeyim; Allah belki kabul eder” diyerek sebeplere bağlı olarak dua etmek yanlıştır. (Rabb’imi tenzih eder, yüceltirim.) Allah, insanın kendi öngörüsüyle olması imkansız gibi görünen her şeyi sonsuz gücüyle yaratabilir. Allah sebeplerden münezzehtir ve yarattığı hiçbir olay birbirine bağlı olmak zorunda değildir. O, dilediğini dilediği gibi, dilerse sebepsiz yaratmaya gücü yetendir.

Kimi zaman insanların “ben Allah’a çok dua ettim duamı kabul etmedi” dediklerini işitiriz. (Rabb’imi tenzih eder, yüceltirim.) Oysa ibadet de kulluk da sürekli olmalıdır. İnsan sabırda, duada, şükürde, kısacası her ibadetinde “… O’na ibadette kararlı ol… (Meryem Suresi, 65) buyruğu gereği kararlılığını korumalıdır.

Diğer yandan, insan Kur’an’da da belirtildiği gibi hayra da şerre de dua eder. Kendisi için hayırlı olanı bilemez; onun bilgisi Allah’a aittir. Ancak insan bilmeden şerre de dua etse, Rabb’i onun için en hayırlı sonucu yaratır.

Ya da ettiği dua kabul olunmuştur ama kişi sonucu belli bir zaman sonra görecektir. Allah zamandan münezzehtir; zamana bağlı olan bizleriz. Dua ettiğimiz zaman ile sonuca şahit olacağımız zaman arasındaki süreç, sabır ve tevekkül sergileyeceğimiz süredir; onunla sınanırız.

İnsan dua ederken, o duanın kesinlikle kabul edileceğini düşünürse, isteği kabul görür. Peygamber’imiz(sav), (Ebu Nuaym, Hılye) buyurur. O halde insanın dua ediyor olması duasının kabul edileceği anlamındadır.

Dua gerçekte bizi kaderimizde olana doğru yönlendirir. Duayı ettiren, sonsuz öncede kaderimizi belirlemiş olan Yüce Allah’tır.

Kur’an’da, “Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir Suresi, 29) buyrulur. Allah’tan dileyebiliyor olmamız, O’nun dilemiş olduğunun işaretidir. O dilememiş olmasaydı biz aciz kullar da dileyemezdik.

… Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir.” (Hud Suresi, 61)
 

DeRSaaDeT

Islambol
Bir yerde okudum hatırlamıyorum. Bununla ilgili hadis-i şerif varsa dayım (innuendo= gerçek dayım değil manevisidir :biggrin:) biliyorsa ve bizimle paylaşırsa sevinirim.

Her dua kabul olur. Bazıları bu dünyada kabul olur. Kimi de, ahirette kişinin sevap defterine yazılır ve bu dünyadaki kabul olmayan dualarının karşılığı denir. Şimdi olay şöyle. Dua sevaptır. Çünkü rabbimize gösterdiğimiz acziyetimizin bir ifadesidir. Onun kulu olarak kendimizi kabul ettiğimizin göstergesidir. Dua Allah'ı anmaktır ve bu noktadan bakılırsa dua zikirdir. Zikir, yani Allah'ı anmak ise sevabdır.

Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.

Bakara Suresi 152. Ayet
 

innuendo

HANZALA
Sanırım bahsettiğin hadis bu Delibebe kardeşim:

“Allah’a dua eden herkese Allah icâbet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.[Tirmizi]

Diğer bir hadis te:

“Eğer bir kul, Cenâb-ı Hakk’a bir hususda duâ eder de icâbet olunmazsa onun yerine bir hasene, yani bir sevâb yazılır.”


Bir islam Alimi duanın kabul olma olayını şöyle açıklamış: “Eğer desen: “Bir çok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir… her duaya cevap var ifade ediyor.

Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenabı Hakkın hikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: “Ya Hekim! Bana bak.” Hekim: “Lebbeyk” der… “Ne istersin?” cevap verir. Çocuk: “Şu ilâcı ver bana” der.
Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenab-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hazır, nâzır olduğu için, kulun duasına cevap verir.

Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.”
 
Üst