ALPEREN OCAKLARI GENEL BAŞKANI
TEHDİT DEĞİL TEPKİ
Abdullah Gürgür, Taraf Gazetesi`nin Alperen Ocakları Kayseri İl Başkanı Yaşar Bekir Soğman ile yaptığı röportajı çarpıttığını, ortada bir tehdit değil tepki olduğunu belirtti.
MİLLİYET`İN VE TARAF`IN TAVRI PROVAKATİF
Kendisine bu olayın ve röportajın, Milliyet gazetesinin internet sayfasında da `Alperenler`den DTP`li milletvekilleri ve Baydemir`e haritalı tehdit` spotuyla verildiğini ilettiğimiz Gürgür, kendisinin de Milliyet İnternet sayfasını incelemesi sonrasında, bunun yanlış olduğunu, bir haberin başından ve sonundan eksiltmeler yaparak vermenin, haberi okuyan geniş kitleler üzerinde provakatif etki yapacağını söyledi.
İLLEGALİTE İLE BAĞIMIZ YOKTUR VE OLAMAZ
Alperen Ocakları Genel Başkanı Abdullah Gürgür, "Bizim illegalite ile hiçbir ilgimiz ve bağımız olamaz. Ayrıca bizim kendi tabanımızdan, genç kardeşlerimizden hiçbir korkumuz, çekincemiz, endişemiz yoktur. Bizim endişemiz, birilerinin gelip, bir kaç ay bizimle berabermiş gibi görünüp, mesela BBP veya Alperen Ocakları ileri gelenlerinden birisi ile kasten aynı karede resimlenip, bizim asla tasvip etmeyeceğimiz, aksine toplum huzuruna ve devlet bekasına aykırı göreceğimiz bir eylemde kullanılmasıdır. Bu gibi işlerle bizim üyelerimizin, samimi bir bağla bizimle yol arkadaşı olanların bir bağının olması zaten söz konusu bile değildir. Bu gibi kişilerle ve olaylarla asla hiçbir bağımız olmamıştır ve olmayacaktır" dedi.
PROVAKASYON KELİMESİ ÜZERİNDEN YAPILAN PASİFİZM
Gürgür sözlerinin devamında, "Diğer yandan, birilerinin devamlı kullandığı `provakasyon var!` sloganı, bizim vatan, millet, devlet, din gibi değerleri kutsal kabul ederek bunların savunmasında aktif ve sivil bir rol oynamamamıza engel olamayacaktır" diye konuştu.
Son zamanlarda `Provakasyon var` sözünün bir provakasyonu örtbas edebilmek için de kullanıldığını belirten Alperen Ocakları Genel başkanı Abdullah Gürgür, Taraf ve Milliyet`in girdiği şekliyle haberin çarpıtılmış olduğunun altını çizdi.
Gürgür, "Van`da bir DTP`linin, Kürdistan`nın sınırları belli olmuştur!` demesi provakasyon olmayacak, hiçbir devlet erki buna dair bir tepki vermeyecek ama biz buna bir tepki olarak ince bir istihza ile bu haritayı DTP`li milletvekillerine gönderdiğimizde bu provakasyon olacak, tehdit denecek, öyle mi, bu tepki de bize de haksızlıktır. Toplumu yanıltmadır. Durup dururken olan hiçbir tepki olmaz. Biz sınırlarımızın sıhhati ve sürekliliğini savunuyoruz. Yapılan sadece o provakatif beyanata bir cevaptır" dedi.
TANKIMIZ TOPUMUZ MU VAR Kİ TEHDİT OLSUN
Analiz Merkezi`nin `Bir gece ansızın gelebiliriz` sözünü anımsatması üzerine Gürgür, bu sözde bir tehdit unsuru olmadığını beyan ederek " Alperen Ocakları`nın tankı-topu mu vardır veya silahları mı vardır ki bu söz tehdit olarak haber yapılmaktadır? Bizim illegaliteye hiçbir zaman izin vermeyeceğimizi defaten bildirmemize rağmen hala bir takım aşırılıklarla beraber resmedilmeye çalışılmamız manidardır.Esas bu haberin kendisi bir provakasyondur. Hassasiyetlerimiz üzerinden ince bir tahrik yapılmakta, toplum yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır" dedi.
KÜRT KARDEŞLERİMİZLE HUSUMETİMİZ YOKTUR VE OLAMAZ
Özellikle Ahmet Altanın bugunku köşe yazısınıda art niyetli bulduğunu ifade eden Gürgür toplumun bilinçaltı kodlarıyla oynamaya çalışan Ahmet Altan, mensuplarının zihinlerinde olmayan fikirleri sanki varmış gibi göstererek aynı andan Kürt kardeşlerimizin hissiyatlarına dokundurarak bir düşmanlık ortamı tesis etmeye çalışmasını iyi niyetli bir yaklaşım olarak algılayamayacaklarını ifade etti. Ve artık Ahmet Altanın Ergenekoncu yapılanmalarla ciddi manada dirsek temasının olduğundan şüphelenmeye başladıklarını söyleyen Gürgür, Hükümet yetkililerini bu hususu incelemeye davet etti.
İNCELEME BAŞLATILDI
Toplumun merakının Muhsin Yazıcıoğlu ve Alperen Ocakları’na karşı uyandığı bir dönemde yanlış algılamalara neden olacak ifadeler kullanmanın da doğru olmadığını ifade eden Abdullah Gürgür, Kayseri il Temsilcileri ile alakalı da Disiplin kurullarının inceleme başlattığını ifade etti.
Yazıcıoğlu Öldürüldümü?
Yargıtay Başsavcısı’nın konuşmasını dinlediğinizde bile bazı çevrelerin nasıl “bela” aradıklarını görebiliyorsunuz.
Başsavcı, “ekonominin öne çıkmasından ve gelişmeden” yakınıyordu.
Düşünün ki bu ülkede “ekonomik gelişmelerden” şikâyetçi başsavcılar var.
Kriz olsun, ekonomi tıkansın, ortalık birbirine girsin istiyor gibiler.
Daha önce buna benzer konuşmaları, Ergenekon sanığı yazarlardan da duymuştuk.
Bir “krizden” medet umuyorlardı.
Darbe ortamı için en iyi yolun bu olduğuna inanıyorlardı.
Memleketin batmasına razı olabilecek bir çıldırma hali yaşıyor birileri anlaşılan.
Bu çıldırmışlığın sadece “ekonomik kriz” duasına çıkmakla kalmayacağı da aşikâr.
“İnsanlar sürünsünler, perişan olsunlar, işsiz ve aç kalsınlar yeter ki darbe olsun” noktasına geldiyseniz elinizdeki bütün imkânları ülkeyi tarumar etmek için kullanabilirsiniz.
Darbe döneminin bittiğini, Ergenekon soruşturmasının durmadığını, dünyanın gelişmiş ve demokrat bir Türkiye istediğini fark ettikçe de öfkeleri artacak.
Kışkırtacak işler yapmayı da deneyecekler.
Kitlesel, kanlı bir eylemi bile zorlayabilirler.
Nasıl yapacaklar bunu?
Eskiden ellerinde MHP vardı.
Devlet Bahçeli, çok tutucu politikalar izliyor, zaman zaman fevkalade şoven açıklamalar yapıyor ama MHP gençliğini sokağa çıkarmıyor.
MHP’yi “sokak eylemciliğine” sürüklemiyor, partisini darbecilere kullandırmıyor.
Geriye ne kalıyor?
Bu kanlı kışkırtmaların tek adresi şimdilik Alperenler.
Muhsin Yazıcıoğlu, ölümünden önce Şamil Tayyar’a, “bizim tarlayı önceden sürmüşler” diyerek tedirginliğini belli etmişti.
Demokrat aydınlarla bir toplantı düzenleyip konuşmak istiyordu.
Anlatacağı bir şeyler vardı herhalde.
Ve, bir kazada öldü.
O kazanın bir suikast olup olmadığı çok tartışıldı.
Elde bir belge, bir delil yok ama gelişmelere baktıkça insan o kazadan daha fazla kuşkulanıyor.
Çünkü Alperenler tuhaf işlere girişiyorlar.
Son olarak, DTP milletvekillerine, üstünde “bir gece ansızın gelebiliriz” yazan kartlar göndermişler.
Kürtleri tehdit ediyorlar.
O kadar kolay tehdit edilebilecek bir kitle değildir Kürtler.
En aşağı on beş yirmi milyon insandan bahsediyoruz.
Dağda silahlı binlerce Kürt var, onların şehirlerde sempatizanları var.
Üstelik bu insanlar öfke dolu.
Gençleri daha da öfkeli.
Bütün toplumun ve devletin çok özenli davranması gereken bir çizgi bu.
Alperenler bu çizgiyi rahatça geçebilecek gibi davranıyorlar.
Ne olacak peki geçerlerse?
Allah etmesin, böyle bir tehditten sonra bir DTP’linin başına bir iş gelirse ne olacak?
Belli ki Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra Alperenlerin önü açılmış.
Birileri, onlara “yürüyün” demiş.
Onlar da yürüyorlar.
Daha önce Ege kasabalarında, Sakarya’da küçük çaplı toplumsal kışkırtmalara şahit olmuştuk.
Bunlar bir yayılırsa, bir daha önünü almak sanıldığı kadar kolay olmaz.
Cehenneme döner ülke.
Çok kan akar.
Alperenlerin ya da o çocukları yönlendirenlerin öyle “nasihatle” yola gelmeyeceği, çıkaracakları belanın kendilerini de vuracağını anlamalarının pek mümkün olmayacağı seziliyor.
Onlar bu işi kaşıyacaklar.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” diye babalanacaklar, belki “ansızın gelmeye” de kalkışacaklar ama “geldiklerinde” neyle karşılaşacaklarını hiç bilmeyecekler.
Bu işi başından kesmek gerekiyor.
Birincisi yasal önlemlerle bu kışkırtmalara engel olmak.
Ama bu elbette yeterli değil.
Asıl önemli olan, bu “kışkırtılmaya” açık ortamı değiştirmek.
Kimsenin kışkırtmalarla bozamayacağı sağlamlıkta bir huzur ve güven iklimi yaratmak.
Bu da başbakana düşüyor.
Eğer başbakan bir an önce, bu gerginliği giderecek adımlar atmazsa, ülkeyi rahatlatmazsa, insanlara “barış geliyor” umudu vermezse...
“Ekonomik gelişmeden” yakınan başsavcılar, “Kürtler ölsün demek fikir özgürlüğüdür” diyen eski yargıçlar, “ansızın gelebiliriz” diyen Alperenlerle birileri toplumu kanlı bir kaosa götürecek adımları atacak.
İşaretler artık çok açık.
Başbakan bu işaretleri görmek zorunda, görmüyorsa çevresindeki birileri ona göstersin.
Sadece Türkiye değil bizzat başbakanın kendisi ve partisi de tehlikede.
Alperenler “Kürtleri” tehdit ediyor ama asıl tehdit ettikleri Türkiye.
Asıl tehdit ettikleri başbakan.
Başbakan Erdoğan, DTP Başkanı Ahmet Türk’e vereceği randevunun tarihini belirlerken sadece Kürt tarafına bakmasın bence, kafasını çevirip bir de Türk tarafına baksın, başsavcıya baksın, Alperenlere baksın...
Unutmasın ki “bir gece ansızın gelmek” için bekleyen “başka birileri” var, Alperenler sadece onların öncüleri.
AHMET ALTAN
TARAF
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
AHMET ALTAN YETER ARTIK KİME HİZMET EDİYORSUN
Rahmetli şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu hayatta ikende sürekli olarak Alperen Ocakları ile alakalı asılsız haberler yapan, köşe yazılarında yapılarımızı hep art niyetli düşünceleri ile karalamaya çalışan Taraf gazetesi ve bilhassa da Ahmet Altan artık iyice haddini aşmaktadır.
Ahmet Altan'ın bugünkü köşe yazısını incelediğimizde Alperen Ocakları'nın fikir dünyasında olmayan konuları ,sürekli eleştirdikleri ,niyet okuma taktiği ile ifade ederek sanki toplumda Kürt Kardeşlerimize karşı Ocaklarımızın bir düşmalığı varmış gibi bir kurgu ortaya koyması, Kürt kardeşlerimizin de hissiyatlarına dokundurarak bu olaya sessiz kalmamaları gerektiği yönünde, toplumda bir bilinçaltı kodlamasına girişmesi iyi niyetli olarak değerlendirilemez. Yazısında ayrıca şu ifadelere yer veren Altan;
Belli ki Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra Alperenlerin önü açılmış.
Birileri, onlara “yürüyün” demiş.
Onlar da yürüyorlar.
Eğer Ahmet Altan bu iftiralarına bir delil göstermezse MÜFTERİDİR.
Alperen ocakları tamamen milli, tamamen yerli ve dik duruşuyla hiçbir art niyetli kişi ve oluşumla görüşmez ,ilişkide bulunmaz, arkadan dolanmaz. Milli ve manevi değerlerine bağlı şeffaf bir şekilde ilmi ve kültürel faaliyetlerine devam edecektir.
Ayrıca son dönemde Alperen Ocaklarının her isminin telaffuz edildiği haberde provakasyon iddiasında bulunmak, daha buyuk bir provakasyonun gizlenmesine gayret göstermektir. Van belediyesi önünde "artık kürdistanın sınırları çizilmiştir" diyen DTP li milletvekiline, terör örgütünün kuruluş yıldönümlerinde emniyet güçleri ile çatışmayı kültür haline getirenlere, sokak sokak paylaşıp monotof kokteyli atanlara, apo posterlerini terör örgütü bayraklarını taşıyanlara, araç yakanlara, kaldırım parçalayanlara karşı devletin hiçbir hukuki mekanizmasının devreye girmemesi ve bu tarz davranışlara her hangi bir cezai mueyyide uygulanmaması ülkedeki tüm Kürt kardeşlerimizide zan altında bırakmaktadır. Kürt kardeşlerimizin tüm sıkıntıları bizim sıkıntımızdır. Siyasi erk burada terör ve şiddetle ilişkide olan tüm yapıları din, dil ve etnik yapı gözetmeksizin ortaya çıkartmalıdır. Farklılıkları zenginlik telakki eden Alperen Ocakları Müfterilerin ısrarlarına rağmen, bu provakasyonlara malzeme olmayacaktır. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Haberlerin başından sonundan kırparak art niyetli bir şekilde suni bir gündem oluşturmaya çalışan bu tarz yayınlarında, millet vicdanını zedelediğini belirtmek isteriz. Ve artık özellikle Ahmet Altan'ın Ergenekoncu yapılanmalarla ciddi manada birlikte hareket ettiğini düşünmekteyiz. Toplumda karmaşa ortamına neden olmak isteyen art niyetli çevreler, bu tarz girişimlerinde hep medyada bazı unsurları kullanarak, gündem tasarımcıları ile paslaşarak çalışmışlardır.
Lakin bu sefer millet vicdanında da mantıksal sorgulamaya tabi tutulduğunda çarpıklık oluşacak bir zemin kendilerine tercih etmişlerdir. Rahmetli Liderimiz Şehit Muhsin Yazıcıoğlu bu ülkede antidemokratik uygulamalara karşı en net tavrı sergilemiş Liderdir. Onun kurduğu yapıların bugün bu tarz ilişkilendirmelere tabi tutulması, bunu organize eden kişilerin kapasitesinide ortaya koymaktadır. Antidemokratik uygulamaların sıkıntılarını ailelerinde bizzat yaşayan camiamız bu tarz niyeti olan her türlü oluşumun karşısındadır.
Hassas bir süreçten geçtiğimizin farkındayız. Toplumun merakının Muhsin Yazıcıoğlu ismi ve Alperen Ocaklarına karşı uyandığı bir dönemde, bu tarz art niyetli insanların kullanabileceği malzemeler vermemek adına, aslında her hangi bir art niyet taşımıyan Kayseri il temsilcimizle alakalıda Disiplin Kurullarımız bir inceleme başlatmıştır. Bizim bu hassasiyetimiz tek başına milletimizin birliği, dirliği ve vatanımızın bölünmez bütünlüğü adına büyük bir adımdır. Fakat burada toplumun diğer kompartımanlarınada görevler düşmektedir. Basınımız, görsel medyamız ve kamuoyumuz bu hususta sağduyulu davranmalı ve üzerlerine düşen görevi en az bizim kadar özverili yapmalıdır.
KAMUOYUNA SAYGIYLA DUYURULUR.
ALPEREN OCAKLARI EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ GENEL MERKEZİ
BASIN YAYIN MASASI