-HaKiKaT-
Altın Üye
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 10,386
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Başbakan Erdoğan, son dönemde hafta sonlarını Güneydoğu'ya ayırdı, miting gibi toplu açılış programları yapıyor. Dün Van'daydı, bugün ise Hakkari'ye geçecek. Başbakan'ın seyahatlerinden DTP ve bölücü terör örgütü müthiş rahatsız.
15 gün önce Diyarbakır gezisini sabote etmek için her yolu denediler. Erdoğan'ı Van'a gitmekten vazgeçirmek için de yoğun çaba harcadılar. Kimi DTP sözcüleri, seyahati 'tahrik' olarak değerlendirme cüretini gösterebildi.
Van Milletvekili Özdal Üçer'in söyledikleri inanılır gibi değil; "Erdoğan'ın gezisi Şaron'un El Aksa'yı ziyaretine benziyor. Gelişebilecek tüm olaylardan Erdoğan sorumludur." dedi. Başbakan'ın Van gezisini Şaron'un Mescid-i Aksa'yı ziyaretine benzetmek acaba hangi düşüncenin ürünü? Bu, çok tehlikeli bir söz. Kesinlikle kabul edilemez. Legal bir partinin milletvekili böyle bir açıklama yapabilir mi?
Bir milletvekili Başbakan'a 'Van'a gelme' deme hakkını kendinde nasıl buluyor? Sanmayın ki DTP'nin Van'da ezici üstünlüğü var, hayır, oyları çok düşük. 2004 yerel seçimlerinde belediye başkanlığını AK Parti'ye kaptırdılar. Bir buçuk yıl önce yapılan genel seçimlerde ise DTP kökenli bağımsızlar 7 milletvekilinden ancak ikisini alabildi. Rakamlar ortada, DTP'nin Van siyasetinde ağırlığı yok, AK Parti ile yarışabilmesi mümkün değil, arada büyük fark var.
Hal böyleyken DTP milletvekilinin Van'ı tek başına sahiplenme çabası anlaşılabilir gibi değil.
Başbakan Erdoğan, bu çirkin tehditlere, meydan okumalara aldırmadı, Van'a giderek doğrusunu yaptı. DTP'nin karşı gösterileri ise 'cılız' kaldı. 100-150 kişilik grup -çoğu da çocuk- tepkiden çok taşkınlık diyebileceğimiz, bir partiye asla yakışmayacak eylemler yaptı. Çevreyi tahrip ederken kendi halkına zarar vermekten çekinmediler. Araçları ateşe verdiler, cam çerçeve kırdılar. Hem DTP milletvekilinin Şaron benzetmesi hem de gösteri adı altında yıkıcı gösteriler birçok insana ister istemez 'DTP parti mi, yoksa terör örgütü mü?' sorusunu sorduruyor. Böyle siyaset olur mu?
DTP bölgenin sorunlarını, halkın sıkıntılarını bu şekilde mi çözecek? Bilmem farkında mı, DTP giderek parti olmaktan çıkıyor. Her şeye rağmen şans verilmesini savunanlar bile DTP'nin izlediği siyaseti anlamakta zorlanıyor. Bütün milletvekilleri ve belediye başkanları, bugün Diyarbakır'da oturma eyleminde. Amaç, soruna dikkat çekmek... Kimin dikkatini çekecekler? Hükümetin mi, Meclis'in mi, sivil toplum örgütlerinin mi? Hayır, hiçbirinin değil, hedef dışarısının, uluslararası camianın dikkatini çekmek. Bugüne kadar yaşananlar çözümün dışarıda değil içeride olduğunu göstermiyor mu?
DTP, Güneydoğu'da şiddete sempati ile bakan küçük bir azınlığın temsilcisi. Van örneği bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Sorunu çözmek için yola çıkan DTP, bugün çözümün önündeki en büyük engel olarak görünüyor. Bizzat kendisi soruna dönüştü. DTP, bu söylem ve eylem planı ile çözümün bir parçası değil tersine problemi derinleştiren aktörü durumunda. Ne bölgeyi temsil edebiliyor ne de Türkiye siyasetine ilişkin politika üretebiliyor.
Başbakan Erdoğan, Güneydoğu'ya gitmekle doğrusunu yapıyor. Mutlaka diğer partiler de bölgeye dönük özel strateji izlemeli. CHP ve MHP gibi Meclis'te grubu bulunan partilerin genel başkanları tepkilere aldırmadan Güneydoğu'ya gitmeli. Yerel seçim startını, takvimin işlemesini beklemeden bölgeden başlatmalı. DTP'nin siyaset alanı ancak bu şekilde daraltılabilir. Terörden bunalan ve farklı arayışlara yönelen bölge halkı, DTP dışındaki seçenekleri dikkate almaya hazır. DTP'nin siyasetini onaylamadığını, bu partinin mesajlarına kulağını tıkayarak gösteriyor.
Van'daki taşkınlıklar ve Hakkari'de benzer eylem hazırlığıyla bir partiden çok suç örgütüne benzediğini ortaya koyan DTP ile en iyi mücadele Ankara'da değil bölgede, Diyarbakır'da, Van'da yapılır...
Zaman
15 gün önce Diyarbakır gezisini sabote etmek için her yolu denediler. Erdoğan'ı Van'a gitmekten vazgeçirmek için de yoğun çaba harcadılar. Kimi DTP sözcüleri, seyahati 'tahrik' olarak değerlendirme cüretini gösterebildi.
Van Milletvekili Özdal Üçer'in söyledikleri inanılır gibi değil; "Erdoğan'ın gezisi Şaron'un El Aksa'yı ziyaretine benziyor. Gelişebilecek tüm olaylardan Erdoğan sorumludur." dedi. Başbakan'ın Van gezisini Şaron'un Mescid-i Aksa'yı ziyaretine benzetmek acaba hangi düşüncenin ürünü? Bu, çok tehlikeli bir söz. Kesinlikle kabul edilemez. Legal bir partinin milletvekili böyle bir açıklama yapabilir mi?
Bir milletvekili Başbakan'a 'Van'a gelme' deme hakkını kendinde nasıl buluyor? Sanmayın ki DTP'nin Van'da ezici üstünlüğü var, hayır, oyları çok düşük. 2004 yerel seçimlerinde belediye başkanlığını AK Parti'ye kaptırdılar. Bir buçuk yıl önce yapılan genel seçimlerde ise DTP kökenli bağımsızlar 7 milletvekilinden ancak ikisini alabildi. Rakamlar ortada, DTP'nin Van siyasetinde ağırlığı yok, AK Parti ile yarışabilmesi mümkün değil, arada büyük fark var.
Hal böyleyken DTP milletvekilinin Van'ı tek başına sahiplenme çabası anlaşılabilir gibi değil.
Başbakan Erdoğan, bu çirkin tehditlere, meydan okumalara aldırmadı, Van'a giderek doğrusunu yaptı. DTP'nin karşı gösterileri ise 'cılız' kaldı. 100-150 kişilik grup -çoğu da çocuk- tepkiden çok taşkınlık diyebileceğimiz, bir partiye asla yakışmayacak eylemler yaptı. Çevreyi tahrip ederken kendi halkına zarar vermekten çekinmediler. Araçları ateşe verdiler, cam çerçeve kırdılar. Hem DTP milletvekilinin Şaron benzetmesi hem de gösteri adı altında yıkıcı gösteriler birçok insana ister istemez 'DTP parti mi, yoksa terör örgütü mü?' sorusunu sorduruyor. Böyle siyaset olur mu?
DTP bölgenin sorunlarını, halkın sıkıntılarını bu şekilde mi çözecek? Bilmem farkında mı, DTP giderek parti olmaktan çıkıyor. Her şeye rağmen şans verilmesini savunanlar bile DTP'nin izlediği siyaseti anlamakta zorlanıyor. Bütün milletvekilleri ve belediye başkanları, bugün Diyarbakır'da oturma eyleminde. Amaç, soruna dikkat çekmek... Kimin dikkatini çekecekler? Hükümetin mi, Meclis'in mi, sivil toplum örgütlerinin mi? Hayır, hiçbirinin değil, hedef dışarısının, uluslararası camianın dikkatini çekmek. Bugüne kadar yaşananlar çözümün dışarıda değil içeride olduğunu göstermiyor mu?
DTP, Güneydoğu'da şiddete sempati ile bakan küçük bir azınlığın temsilcisi. Van örneği bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Sorunu çözmek için yola çıkan DTP, bugün çözümün önündeki en büyük engel olarak görünüyor. Bizzat kendisi soruna dönüştü. DTP, bu söylem ve eylem planı ile çözümün bir parçası değil tersine problemi derinleştiren aktörü durumunda. Ne bölgeyi temsil edebiliyor ne de Türkiye siyasetine ilişkin politika üretebiliyor.
Başbakan Erdoğan, Güneydoğu'ya gitmekle doğrusunu yapıyor. Mutlaka diğer partiler de bölgeye dönük özel strateji izlemeli. CHP ve MHP gibi Meclis'te grubu bulunan partilerin genel başkanları tepkilere aldırmadan Güneydoğu'ya gitmeli. Yerel seçim startını, takvimin işlemesini beklemeden bölgeden başlatmalı. DTP'nin siyaset alanı ancak bu şekilde daraltılabilir. Terörden bunalan ve farklı arayışlara yönelen bölge halkı, DTP dışındaki seçenekleri dikkate almaya hazır. DTP'nin siyasetini onaylamadığını, bu partinin mesajlarına kulağını tıkayarak gösteriyor.
Van'daki taşkınlıklar ve Hakkari'de benzer eylem hazırlığıyla bir partiden çok suç örgütüne benzediğini ortaya koyan DTP ile en iyi mücadele Ankara'da değil bölgede, Diyarbakır'da, Van'da yapılır...
Zaman