DOĞRULUKLA HAREKET EDEN TAKILIP YOLLARDA KALMAZ

Hz. Adem’in alnında tevbe nûrunu parlatan doğruluktur..
Dünyanın tûfana gömüldüğü bir dönemde, tufan peygamberine sefîne-i necât olan sıdktır.
Alev alev ateşler içinde Hz. Halil’i berd u selâma ulaştıran sıdktır..
Evet o, âdiyât içinde emekleyip duran kimseleri hârikulâdeliklere yükselten bir peyk ve varlığın perde arkası kapılarını açan sırlı bir anahtardır.
O peykle seyahat eden takılıp yollarda kalmaz, o anahtarı kullananın da yüzüne kapılar kapanmaz. Bu engin mülâhaza, âşıklar sultanı Hz. Mevlânâ tarafından ne hoş terennüm edilir..
“Âşığın sıdkı cansızlara da tesir eder; insanın kalbine müessir olması neden tuhaf sayılsın? Hz. Musa’nın sıdkı; dağa, asâya, hattâ o muhteşem deryâya bile tesir etmişti. (Hz. Musa’nın, Tur dağındaki tecelli esnasında asâsının yılan olduğu, (Tâ-Hâ/17-20) Benî İsrâil’i Nil’den geçirirken onu deryâya çalınca, on iki yolun açıldığına işaret ediyor ki, (Şuara/63) bunların hepsi Kur’ân âyetleriyle sabittir.) Hz. Ahmed’in sıdkı ise Ay’ın cemâline, hattâ o parlak Güneş’e tesir etmişti.”
Ailem