Devrimcilik Ve Kemalist Devrim

zerkli

New member
Katılım
7 Eyl 2008
Mesajlar
2,738
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
faşizm uygulayandan uygulanana bulaşan bir hastalı
Devrimcilik toplumda gerekli değişikliklerin reformlar yoluyla yavaşça değil, aniden, devrim şeklinde olması gerektiğini savunan görüştür.

Devrim sözcüğünün anlamı; kısa sürede meydana gelen köklü değişiklikler demektir. Bu sözcük anlamından esinlenerek devrimi; Devlet eliyle ülkenin sosyal hayatının ve kurumlarının akla yakın ve ölçülü yöntemlerle köklü bir şekilde yenileştirilmesidir. Kemalist Devrimcilik İlkesi, Halkçılıkla ve hatta demokrasi anlayışı ile iç içe bir anlam taşır. Buradaki devrimcilik, var olan sistemi değiştirmekten çok, onu revize etmek üzerine yapılanmıştır. Bu anlamda Kemalist Devrimcilik Revizyonist bir ilkedir.

Mustafa Kemal'in 1923'te Konya'daki bir konuşmasında yer alan şu cümleler, O'nun nasıl bir devrimcilik anlayışından hareket ettiğini, göstermektedir:
“ Bozuk zihniyetli milletlerde büyük çoğunluk başka başka hedefe, aydın denen sınıf başka zihniyete sahiptir. Aydın sınıf telkinle, aydınlatma ile büyük çoğunluğu kendi amacına göre ikna etmeyi başaramayınca, başka yollara başvurur. Halka zorbalık etmeye başlar. Başarıya ulaşmak için, aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında tabii bir uyum olması gerekir. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği ilkeler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalı. Bu halk bir defa karşısındakinin samimiyetle kendilerine yardımcı olacaklarına inanırsa her türlü hareketi derhal kabule hazırdır. Bunun için gençlerin herşeyden evvel millete güven vermesi gereklidir. ”

Bu, seçkinciliği açıkça yadsıyan, halkla bütünleşmeye ve dolayısıyla demokratik yöntemlere büyük önem veren bir devrimcilik anlayışıdır.

Kemalist Devrimcilik anlayışının iki yanı bulunur. Birinci yanı, eski düzenin geçerliliğini yitirmiş kurumlarını yıkıp, yerlerine çağın gereksinmelerini karşılayacak kurumları koymakla ilgilidir. Ama Kemalizm, bununla yetinmemekte, devrimciliği aynı zamanda sürekli olarak yeniliklere, değişimlere açıklık biçiminde anlatmakta ve kalıplaşmaya karşı çıkmaktadır.

Atatürk, Devrimcilik İlkesinin birinci ögesini şöyle tanımlıyordu:
“ Devrim, Türk Milleti'ni son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine, ulusun en yüksek medeni gereklere göre ilerlemesini temin edecek yeni kurumları koymuş olmaktır. ”

Atatürk, yaptığı devrimin ülkeye kazandırdıklarının korunmasını devrimcilik ilkesinin bir gereği sayıyordu. Ama O'nun açısından sorun o noktada bitmiyordu. Koşulların değişeceğinin, değişen koşulların yeni kurumları, yeni atılımları gerektireceğinin bilincindeydi. Bu nedenledir ki, Kemalist ideolojinin kalıplaşmasına, bir anlamda devrimin dondurulmasına karşıydı. Koşullara koşut olarak sadece kurumların değil, düşüncelerin de değişmesinin gerekliliğini biliyordu. İşte bu nedenledir ki, Kemalizm'in Devrimcilik ilkesi, aynı zamanda bir "Sürekli Devrimcilik" anlayışını da yansıtmaktadır.

En ilerici kurumlar bile, koşullar içinde eskir. En ileri bir devrimin bekçiliği ile yetinenler, günün birinde değişen koşulların gerisinde kalmaktan, tutuculaşmaktan kurtulamazlar. Kemalizm'in sürekli devrimcilik anlayışının temel sebebi budur.


http://tr.wikipedia.org/wiki/Devrimci


SÜREKLİ DEVRİM TEORİSİ

Sürekli Devrim [değiştir]

Sürekli devrim, Troçki'nin Marksizme en önemli katkısıdır. Söz konusu teorinin gelişimi Troçki'nin hayatının önemli bir bölümünü kapsar. Sürekli devrim düşüncesi ilk önce Sonuçlar ve Olasılıklar broşüründe dile getirilmiştir. Ekim Devriminin öncesinde ve sonrasında Troçki pek çok eserinde bu teoriyi tekrar tekrar şekillendirmiş, İstanbul'da kaldığı dönemlerde "Sürekli Devrim" adlı kitabını yazmıştır. İlerleyen dönemlerde özellikle de Çin üzerine yazdığı yazılarda teoriye son halini vermiştir. Sürekli Devrim, Hugo Chavez'in "Sürekli Devrim" adlı kitabını okuduğunu ve bu kitapta yazan görüşlere katıldığını belirtmesi üzerine tekrar güncellik kazanmıştır.

Sürekli Devrim düşüncesine göre geri kalmış ülkelerde bile devrimin öncüsü işçi sınıfı olmalıdır. Burjuva devriminin gerekleri bile ancak ve ancak işçi sınıfı tarafından yerine getirilebilir. Burjuva sınıfı gericileşmiş olduğu için bu görevleri yerine getirmekte ayak direyecektir. Önce bir burjuva devrimi yapmaya gerek yoktur.

Elbette burada bahsi geçen fikir doğrudan sosyalizme geçiş değildir. Sürekli Devrim adlı kitapta yazıldığı üzere Sürekli Devrim proletarya öncülüğünde ulusun baştan yaratılmasıdır. Sürekli devrimle birlikte aşamalar birbirine geçer. Teorinin en önemli noktalarından biri ister ileri bir kapitalist ülkede olsun isterse gelişmemiş bir ülkede olsun öncülük görevi sadece işçi sınıfınındır.

Fakat işçi sınıfı iktidarı ele alıp bu gereklilikleri yerine getirmekle yetinemez. Devrim bu noktada tamamlanmaz aksine yeni başlar. Devrim ulusal sınırlar içinde başlayacaktır ama ulusal sınırlar içine hapsolamaz, devrimin ayakata kalabilmesi için Dünyaya yayılması gerekmektedir. Kapitalizm tek tek ülkelerde değil bütün dümyaya devrilebilir.

Bu fikirler Sürekli Devrim Teorisinin özünü oluşturur.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Troçkizm#S.C3.BCrekli_Devrim


troçkinin hayatı için
http://tr.wikipedia.org/wiki/Lev_Troçki
 
Adama Sorarlar Kardeşim ; Madem Atatürkcüsün , Neyi Deviriyorsun Atatürk'ün Kurduğu Cumhuriyetimi ? Diyeeee ! ;) ! :durdurun
 
devrim efsanelerini hepiniz bilirsiniz...

_mesela kışlık sarayının 5 bin rus denizci tarafından basıldığı koca bir yalanmış...

_öve öve bitiremedikleri 15 bin kişilik leton ordusunda sadece 15 tane letonyalı olduğunu biliyor muydunuz...onlarda subaymış...

_yada "ford" markasının, babasının bugünün parasıyla 250 mılyon dolar cıvarında devrime yaptığı bağış belgelerine ne demeli...

_troçkinin yahudilerle arasının neden bu kadar ii olduğunu hiç düşünmüş müydünüz...

_leninin saklandığı şehire geldiğinde sarayın bizzat bundan haberi olduğunun bir belgesi olduğunu biliyor muydunuz??

_yada devrimin ilanıyla yıkılan binlerce camının ve kılısenın yerine petersburga yapılan 5 bin kişilik sinagoga ne demeli...

_sevgi kluplerini bilir misiniz?ya 15-55 yaş arası kadınların oraya zorla kayıtlarının yapıldığını???...siz şimdi o kadınların zengin rus komunistlerine hediye edildiğinide bilmezsiniz...yada 1 çocuk yaptırdıktan sonra kovulup piç ve sahipsiz bir ırk yaratılmaya çalışıldıığınında farkında olmayabilirsiniz...

peki ya kemalizm deyip sosyalizme kalıp yaptığınız mustafa kemal atatürk ve arkadaşlarına bir göz atalım mı?

_İzmire nasıl girdiğini bilir misiniz ata nın...

_peki ya ege de ki kadınlarımıza kızlarımıza tecavuz eden yunan namussuzlarını nasılda tekmelediğini...

_kurtuluş ordusunun sayısını bilir misiniz...aralarında sünnetsizin olmadığını...ölüme vatan için gittiklerini ve gerçek bir dava üzerine öldüklerinide bilirsiniz değil mi??

_yahudilerin lobi faaliyetlerinide bilirsiniz...Atatürkün localarına nasılda zincir vurduğunu anlatmazmıyız hepimiz...

_atatürkün hiçbiryerde saklanmadan göstere göstere savaştığınıda çok iyi biliriz...öyle sarayda basmadık,aslan gibi düşmanla göğüs göğüse çarpışmamışmıydık???

_hani atamda dememiş miydi?komunizm ilelebed düşmanımızdır diye??

_satılmışların sponsorla kurduğu sosyalizmi,ezilmişlerin savaşarak kurduğu türkiye cumhuriyetiyle sakın karıştırmayın..._



_
 
sadece saçmalamışsın


burda devrimciliğin ne olduğu yazıyor. sen ortaya bolşevik devrimini ve şehir efsanelerini atmışsın. bolşevik devrimine dair en ufak bir yazı yoktur burda. oraya troçkiyi eklememim nedeni sürekli devrim teorisinin babası olmasından ibarettir.

ayrıca kurtuluş savaşı ve sünnetli oalyınada ayrıca güldüm. mehmet gündem in "gayri müslim vatan şehitleri" yazı dizisini okumanı tavsiye ederim

ayrı bir kaynaktan bir örnek daha

"Çanakkale Savaşı’nın ölüm-kalım günlerinde Yüzbaşı Dimitroyati vurulmuştur. Doktor olduğu için de yarasının ölümcül olduğunu fark etmesi uzun sürmeyecektir. Bunun üzerine, kendisi için çırpınan Ali Çavuş’a dönerek şunları söyler Alay Tabibi Yüzbaşı Dimitroyati:

´Bak Ali Çavuş, öldüğümde gávur-mavur deyip başka yere gömmeye kalkarlar. Sakın, beni sizden ayırmalarına müsaade etme.´ "

http://www.haber7.com/haber/20060318/Gayrimuslim-vatan-sehitlerimiz.php


ne garip dimi. haber7 haber yapıyo ama siz bilmiyosunuz.



madem ırk din olayına girdin bide ben sana bişey söylimde bi araştır bakalım. hazar türklerini bi araştır bakalım kimmiş bu hazar türkleri

"Devrimcilik toplumda gerekli değişikliklerin reformlar yoluyla yavaşça değil, aniden, devrim şeklinde olması gerektiğini savunan görüştür."

konunu özü bu.


bolşevik devrimiyle, sosyalizmle bir alaksı yok.



ataürkte devrimcidir
humenynide devrimcidir
castroda devrimcidir
lenide devrimcidir
gorbaçovda devrimcidir
hz muhammed de devrimcidir

yani devrimcilikle sosyalizm aynı şey değildir
 
Adam'a Sorarlar... Cumhuriyet'e Karşı Gelenlere Karşı Böyle Olmazsan Elindeki Cumhuriyeti Götürmezler mi Diye :goz:

Sen Atatürkün ilkelerie getirdiklerine bağlı ol saygılı ol muhafaza et yeter
Atatürkün olduğu yerde troçki Hugo Chavez kim oluyoki ?
Atatürk sanki kominist devrim için ilk temelleri atmışta sonrası için bıraktığım yerden siz devam ediceksiniz demiş gibi bi intiba uyandırıp tarihi eğip bükmeye kalkmayın...
 
önce evrim sonra devrim.. var bu kelimelerin kökünde bişey ama evirip çevirmede pek mahir milletiz ya ,ondan tek bir draje de sunamıyorlar.aynen Necip Fazıl'ın dediği gibi..;

ne var lafı boş yere evirip çevirecek
hangi devrimdir,o ;devrimi devirecek..
.
 
önce evrim sonra devrim.. var bu kelimelerin kökünde bişey ama evirip çevirmede pek mahir milletiz ya ,ondan tek bir draje de sunamıyorlar.aynen Necip Fazıl'ın dediği gibi..;

ne var lafı boş yere evirip çevirecek
hangi devrimdir,o ;devrimi devirecek..
.



necip fazılın bu dizelerde bahsettiği "hangi devrim" "iran islam devrimi"
"o devrim" dediğide kemalist devrim olabilir mi?


insanın aklına geliyor işte. hani humeyni devriminin özü "devrim ihracı" dır ya. ordan geldi aklıma. en çok ihracat yapmak istedikleri ülkede türkiye zaten.
 
necip fazılın bu dizelerde bahsettiği "hangi devrim" "iran islam devrimi"
"o devrim" dediğide kemalist devrim olabilir mi?


insanın aklına geliyor işte. hani humeyni devriminin özü "devrim ihracı" dır ya. ordan geldi aklıma. en çok ihracat yapmak istedikleri ülkede türkiye zaten.

BİLEMEM....onu zamanı gelince ötelerde üstada sorarsın.. ben alıntıladım sadece. devrimden devrime evrimden evrime fark vardır ama diimi yani:::
 
BİLEMEM....onu zamanı gelince ötelerde üstada sorarsın.. ben alıntıladım sadece. devrimden devrime evrimden evrime fark vardır ama diimi yani:::

valla ötelerde karşılaşırsak vay üstadın haline
çünkü ben büyük ihtimal sıcak bir yerlerde olurum gibime geliyo
şaka bir yana


benimde anlatmak istediğim buydu zaten devrimden devrime fark vardır. devrim sadece bir biçimdir. onu ne için kullandığın ayrı bir konudur.

mesela bir ağrı kesiciyi ağrılarını dindirmek içinde kullabilirsin intihar etmek içinde.

peki intihar etmek için kullanıldığında ağrı kesici bir değişiklik gösteri mi?

hayır
 
Sen Atatürkün ilkelerie getirdiklerine bağlı ol saygılı ol muhafaza et yeter
Atatürkün olduğu yerde troçki Hugo Chavez kim oluyoki ?
Atatürk sanki kominist devrim için ilk temelleri atmışta sonrası için bıraktığım yerden siz devam ediceksiniz demiş gibi bi intiba uyandırıp tarihi eğip bükmeye kalkmayın...

chavez sadece oradaki bi söz chavezle M.Kemal Atatürk Zaten Birbirine Zıt Kutupta.. ama BaK chavez'in Yoldaşı Tek Bi görüşü Farklılığı olmayan Castro ne diyor..

Mart 1997’de Habitat Toplantısı için İstanbul’a gelen Fidel Castro, yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben asla başaramazdım. Asıl devrimci Atatürk. Bu kadar büyük bir devrim yaptım, ama Kemal Atatürk’ün yaptıklarını başaramazdım...” (Yeni Yüzyıl Gazetesi, 15 Mart 1997)

http://www.alevileriz.biz/archive/index.php/t-49515.html

Buda Hugo Chavez

Chavez’in bizzat Atatürk’ü ve onun devrimci idaresini araştırdığı anlaşılmaktadır. 1992’de girdiği hapisten çıktıktan hemen sonra en yakın danışmanı Arjantinli meşhur gerilla lideri ve düşünür Norberte Ceresole oldu. Chavez bu isim sayesinde Atatürkçü ve Nasırcı uygulamalarla ilgili bilgi edindi.

Yıllar sonra Norberte Ceresole’yi “saygıyı hak eden büyük bir entelektüel ve dost” olarak nitelendiren Chavez, 1998’de kitabında onun fikirlerinden esinlendiğini şöyle ifade ediyordu: “Norberto Ceresole’nin çalışmalarını ve fikirlerini tekrar ele alıyorum. Onun Brezilya, Arjantin ve Venezüella’nın omurgasını oluşturacak bir kıta birliği kurmak düşüncesini ben de savunuyorum.”

Ceresole, Arjantin’deki sol-Peronist hareketin lideriydi. Yıllarca yer altında mücadele eden silahlı Montoneros örgütünün üyesiydi. Bu hareketin amacı sol-Peronizmi iktidar kılmak ve Arjantin’i “sosyalist anavatan” haline getirmekti. Ceresole cunta yıllarında Arjantin’den kaçtı. Ancak Falkland Savaşları sırasında milliyetçi düşüncelerinden dolayı İngiltere’ye karşı Arjantin’i desteklemekten gocunmadı. Fidel Castro’nun ve Arap liderlerinin yakın dostuydu. Kendisi ayrıca Peru’nun devrimci cunta lideri Alvarado’nun danışmanlığını yapmıştı.

Ceresole daha sonra bazı sol kesimler tarafından aşırı-milliyetçi ve faşist olmakla suçlandı. Ancak özellikle Latin Amerika’nın kıtasal birliğini öne çıkaran ve anti-siyonist düşünceleriyle Castro ve Arap sosyalistleri arasında itibarı yükseldi.

Ceresole’nin sol cuntacılık ve sol milliyetçiliğe karşı ilgisi çoktu. Çalışmalarının önemli bir kısmı Atatürk ve Nasır üzerine eğiliyordu. Sol-peronculuğu Kemalizme ve Arap Sosyalizmine yakınlaştırmaya çalışıyordu.

Chavez’in tek bir esin kaynağı veya akıl hocası yok. Her şeyden önce kendi kafasıyla düşünen bir milliyetçi… Ancak Ceresole’nin Atatürkçülük ve Nasırcılıktan esinlenen düşüncelerinden Chavez’in de yararlandığına kesin gözüyle bakılabilir. Zaten Chavez hareketini örgütlediği en önemli iki yıl boyunca 1994-1995 yıllarında Ceresole’yi yanında ayırmadı ve en önemli danışmanı yaptı.

Chavez’i 1998 seçimlerinden önce karalamak isteyen Amerikancı ve sağcı karşıtları sürekli Chavez’in asker ve ihtilâlci kökenine vurgu yaptılar. Chavez’i “Atatürk ve Nasır gibi despot ve diktatör bir asker” olmakla suçladılar. Bugün de Amerikancı muhalefet sürekli Chavez’i “Atatürk gibi tek adam diktatörlüğü” kurmakla suçlamaktadır.

Dünyanın neresine giderseniz gidin cepheler hep aynı. Bizim cephemizde Tupac Amaru, Bolivar, Jose Marti, Atatürk, Nasır kurtarıcıdır. Onların cephesinde despot…

Dolayısıyla saptamanın doğruluğu tartışılmaz. Chavez’in kendisi bir neo-Kemalist kabul edilebilir.

Bize de Kemalistler olarak Chavezci olmak düşüyor. Dünyanın bir ucundaki insanlar emperyalizmden kurtulmak için Atatürk’ü keşfederken bizim kör olmaya hakkımız var mı?

http://skyturkvngenc.wordpress.com/2009/03/23/chavez-ataturk-ve-neo-kemalizm/

Kemalizm'le Hugo Chavez'in Düşüncesi Çok Farklıdır.. Ancak M.Kemal Atatürk'ün Düşüncelerini Araştırıp Onun Yolunu Işık Olarak Araştırmış.. Bir Işık Olarak Tutmuş... Gördüğünüz Gibi...Ha Chavez Fidel Vs. Bunlar beni ilgilendirmiyor ancak... Kendi Ülkelerin için Savaşmış İnsanlar Bunlar... Ve Emperyalizm'e Kafa Tutmuşlar Ve Tutmaya Devam Ediyorlar... Tüm Dünyanın Örnek Aldığı Gibi onlarda M.Kemal Atatürk'ü Örnek Alıyorlar... Ama Tayyibin Dediği Gibi Onların Gözleri Var Görmezler Kulakları Var Duymazlar.. Sizde Böylesiniz işte...
 
chavez sadece oradaki bi söz chavezle M.Kemal Atatürk Zaten Birbirine Zıt Kutupta.. ama BaK chavez'in Yoldaşı Tek Bi görüşü Farklılığı olmayan Castro ne diyor..

Mart 1997’de Habitat Toplantısı için İstanbul’a gelen Fidel Castro, yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben asla başaramazdım. Asıl devrimci Atatürk. Bu kadar büyük bir devrim yaptım, ama Kemal Atatürk’ün yaptıklarını başaramazdım...” (Yeni Yüzyıl Gazetesi, 15 Mart 1997)

http://www.alevileriz.biz/archive/index.php/t-49515.html

Buda Hugo Chavez

Chavez’in bizzat Atatürk’ü ve onun devrimci idaresini araştırdığı anlaşılmaktadır. 1992’de girdiği hapisten çıktıktan hemen sonra en yakın danışmanı Arjantinli meşhur gerilla lideri ve düşünür Norberte Ceresole oldu. Chavez bu isim sayesinde Atatürkçü ve Nasırcı uygulamalarla ilgili bilgi edindi.

Yıllar sonra Norberte Ceresole’yi “saygıyı hak eden büyük bir entelektüel ve dost” olarak nitelendiren Chavez, 1998’de kitabında onun fikirlerinden esinlendiğini şöyle ifade ediyordu: “Norberto Ceresole’nin çalışmalarını ve fikirlerini tekrar ele alıyorum. Onun Brezilya, Arjantin ve Venezüella’nın omurgasını oluşturacak bir kıta birliği kurmak düşüncesini ben de savunuyorum.”

Ceresole, Arjantin’deki sol-Peronist hareketin lideriydi. Yıllarca yer altında mücadele eden silahlı Montoneros örgütünün üyesiydi. Bu hareketin amacı sol-Peronizmi iktidar kılmak ve Arjantin’i “sosyalist anavatan” haline getirmekti. Ceresole cunta yıllarında Arjantin’den kaçtı. Ancak Falkland Savaşları sırasında milliyetçi düşüncelerinden dolayı İngiltere’ye karşı Arjantin’i desteklemekten gocunmadı. Fidel Castro’nun ve Arap liderlerinin yakın dostuydu. Kendisi ayrıca Peru’nun devrimci cunta lideri Alvarado’nun danışmanlığını yapmıştı.

Ceresole daha sonra bazı sol kesimler tarafından aşırı-milliyetçi ve faşist olmakla suçlandı. Ancak özellikle Latin Amerika’nın kıtasal birliğini öne çıkaran ve anti-siyonist düşünceleriyle Castro ve Arap sosyalistleri arasında itibarı yükseldi.

Ceresole’nin sol cuntacılık ve sol milliyetçiliğe karşı ilgisi çoktu. Çalışmalarının önemli bir kısmı Atatürk ve Nasır üzerine eğiliyordu. Sol-peronculuğu Kemalizme ve Arap Sosyalizmine yakınlaştırmaya çalışıyordu.

Chavez’in tek bir esin kaynağı veya akıl hocası yok. Her şeyden önce kendi kafasıyla düşünen bir milliyetçi… Ancak Ceresole’nin Atatürkçülük ve Nasırcılıktan esinlenen düşüncelerinden Chavez’in de yararlandığına kesin gözüyle bakılabilir. Zaten Chavez hareketini örgütlediği en önemli iki yıl boyunca 1994-1995 yıllarında Ceresole’yi yanında ayırmadı ve en önemli danışmanı yaptı.

Chavez’i 1998 seçimlerinden önce karalamak isteyen Amerikancı ve sağcı karşıtları sürekli Chavez’in asker ve ihtilâlci kökenine vurgu yaptılar. Chavez’i “Atatürk ve Nasır gibi despot ve diktatör bir asker” olmakla suçladılar. Bugün de Amerikancı muhalefet sürekli Chavez’i “Atatürk gibi tek adam diktatörlüğü” kurmakla suçlamaktadır.

Dünyanın neresine giderseniz gidin cepheler hep aynı. Bizim cephemizde Tupac Amaru, Bolivar, Jose Marti, Atatürk, Nasır kurtarıcıdır. Onların cephesinde despot…

Dolayısıyla saptamanın doğruluğu tartışılmaz. Chavez’in kendisi bir neo-Kemalist kabul edilebilir.

Bize de Kemalistler olarak Chavezci olmak düşüyor. Dünyanın bir ucundaki insanlar emperyalizmden kurtulmak için Atatürk’ü keşfederken bizim kör olmaya hakkımız var mı?

http://skyturkvngenc.wordpress.com/2009/03/23/chavez-ataturk-ve-neo-kemalizm/

Kemalizm'le Hugo Chavez'in Düşüncesi Çok Farklıdır.. Ancak M.Kemal Atatürk'ün Düşüncelerini Araştırıp Onun Yolunu Işık Olarak Araştırmış.. Bir Işık Olarak Tutmuş... Gördüğünüz Gibi...Ha Chavez Fidel Vs. Bunlar beni ilgilendirmiyor ancak... Kendi Ülkelerin için Savaşmış İnsanlar Bunlar... Ve Emperyalizm'e Kafa Tutmuşlar Ve Tutmaya Devam Ediyorlar... Tüm Dünyanın Örnek Aldığı Gibi onlarda M.Kemal Atatürk'ü Örnek Alıyorlar... Ama Tayyibin Dediği Gibi Onların Gözleri Var Görmezler Kulakları Var Duymazlar.. Sizde Böylesiniz işte...

bizim kendi fikir adamımız varken onu örnek alan bizden olmayan birilerinin fikirlerini ideallerini ülkemde uygulamalı olarak hemde devrim boyutunda görmekten hiçte memnun olmıyacağım siz başka fikirleri idealleri benimseyiip atatürküde kıyıdan köşeden örnek gösterip başka amaçlar peşinde koşuyosunuz annaşılan zaten avatarıındaki resmin nar gibi kızarmış olduğundan belli oluyo Atatürkün resmi ağzına kadar sola bulaşmış:)
 
bizim kendi fikir adamımız varken onu örnek alan bizden olmayan birilerinin fikirlerini ideallerini ülkemde uygulamalı olarak hemde devrim boyutunda görmekten hiçte memnun olmıyacağım siz başka fikirleri idealleri benimseyiip atatürküde kıyıdan köşeden örnek gösterip başka amaçlar peşinde koşuyosunuz annaşılan zaten avatarıındaki resmin nar gibi kızarmış olduğundan belli oluyo Atatürkün resmi ağzına kadar sola bulaşmış:)

Sadece Sana Gülüyorum... Daha Dün Akp'yi Savunan Biriydinn... Avatarındaki İmam Cha Vardı Ne olduda.. Kemalist oldun... Dost Acı Söyler Arkadaşım... Biz Örnek Almıyoruz.. Sizin Söylediklerinizin Yanlış Olduğunu Söylüyoruz.. Belirttim Ben Ne Cha'yı Ne Chavez'i Vs. Hiç Biri Benim ideolojime ters dedim iyi oku... ama sen kendin sapıtıp ondan sonra kendin üstünü örtüyorsun... altta kalmamak için lütfen konuyu kirletme...
 
sadece saçmalamışsın


burda devrimciliğin ne olduğu yazıyor. sen ortaya bolşevik devrimini ve şehir efsanelerini atmışsın. bolşevik devrimine dair en ufak bir yazı yoktur burda. oraya troçkiyi eklememim nedeni sürekli devrim teorisinin babası olmasından ibarettir.

ayrıca kurtuluş savaşı ve sünnetli oalyınada ayrıca güldüm. mehmet gündem in "gayri müslim vatan şehitleri" yazı dizisini okumanı tavsiye ederim

ayrı bir kaynaktan bir örnek daha

"Çanakkale Savaşı’nın ölüm-kalım günlerinde Yüzbaşı Dimitroyati vurulmuştur. Doktor olduğu için de yarasının ölümcül olduğunu fark etmesi uzun sürmeyecektir. Bunun üzerine, kendisi için çırpınan Ali Çavuş’a dönerek şunları söyler Alay Tabibi Yüzbaşı Dimitroyati:

´Bak Ali Çavuş, öldüğümde gávur-mavur deyip başka yere gömmeye kalkarlar. Sakın, beni sizden ayırmalarına müsaade etme.´ "

http://www.haber7.com/haber/20060318/Gayrimuslim-vatan-sehitlerimiz.php


ne garip dimi. haber7 haber yapıyo ama siz bilmiyosunuz.



madem ırk din olayına girdin bide ben sana bişey söylimde bi araştır bakalım. hazar türklerini bi araştır bakalım kimmiş bu hazar türkleri

"Devrimcilik toplumda gerekli değişikliklerin reformlar yoluyla yavaşça değil, aniden, devrim şeklinde olması gerektiğini savunan görüştür."

konunu özü bu.


bolşevik devrimiyle, sosyalizmle bir alaksı yok.



ataürkte devrimcidir
humenynide devrimcidir
castroda devrimcidir
lenide devrimcidir
gorbaçovda devrimcidir
hz muhammed de devrimcidir

yani devrimcilikle sosyalizm aynı şey değildir

Sondan başlayalım da hatlar kopmasın...devrimcilikle sosyalizm aynı şey değilse her devrimi nasıl savunuyorsun...Kore de bugun 2. bir devrim olsa ve kuzey kore bir devrimle insan haklarının kabul edildiği,açık piyasa ve şeffaf demokrasiye sahip bir ülke olsa bu devrim olur mu olmaz mı?Olursa sen "evet bu devrimdir diye sahip çıkabilir misin"?

Atatürk devrimci değildir....En azından bugün,bazı sol tandanslı zerzevatların çağırışımda bulundurmaya çalıştığı devrimle alakası yoktur.Atatürk kendiside söyler...
"Türk milleti tab'en demokrattır.Piyasamız liberaldir..."Yani o devrimle bizim devrim çoook farklıdır...

Hz muhammed de devrimci değildir...Sizin anladığınız devrimle alakası yoktur...

Bolşevik devrimiyle,sosyalizmle alakası yok değil,var...bilinçaltında kan kardeşi yapılmaya çalışılmış...

"Devrimcilik toplumda gerekli değişikliklerin reformlar yoluyla yavaşça değil, aniden, devrim şeklinde olması gerektiğini savunan görüştür."=teorik olarak insan için pratiğe geçmiş olması gerekir.

Sovyetlerde 7 milyon insanın aniden ideolojik sebeblerle asılmasıda buna dahil mi?

Bu devrimin parçası ise ki öyledir,saydıkların devrimci olamaz....

banane ki hazar türklerinden kendilerinin zamanla hristiyanlaşmış oldukarını biliyorum..

...amerikan ordusunda müslümanların olması amerikayı kurtuluş ordusu yapmaz...Müslümanlaştırmaz da...Ama tabiki dimitri benim için savaştıysa bu kendi kararı...çünkü bana saldıranlar müslüman olduğum için,kilise tarafından dualanmış bir haçlı ordusu...kimse toprak için bu kadar büyük bir kıyıma katılmaz...

Gül sen gülmeye devam edebilirsin... 1000 yıldır bir dinin bayraktarlığını yaptım yapıyorum...bu yüzden normalden daha fazla düşmanım var...hala bileğim adam akıllı bükülmedi ya bende onlara gülüyorum..gayri müslim şehit olmaz...dinin payesidir o...vatanı kutsal yapanda dindir...ama saygı duyarım o ayrı konu tabiki...

en son olarak "sadece saçmalamışssın" kısmından alayım ve bitireyim...

Dünyada yaşanan her yeniliği devrimle özdeşleştirmeye çalışan solcuların tek yapmaya çalıştığı şey...marx ı biraz daha yandaş bulmaya sevketmektir...sen troçkini kaynak verirsen devrimi tek merkeze bağlamışsın demektir ki bu da amacını açıkca ortaya koyar...

Saçmalamamışım hatta tam onikiden vurmuşumda haberim yok..
.
 
srcdrk a yanıt


ben devrimden bahsediyorum diyorum sen hala sosyalizmle bolşevik devrimiyle kan kardeşliğinden bahsediyorsun.


burda devrim ve devrimci kelimelerinin anlamından yani sözlük anlamından bahsediyoruz.
yani devrim sosyalizm çinde yapılır (küba örneği)
islam içinde yapılır (iran örneği)

ama sen ve senin gibi anlayışa sahip olan insanlar devrimi sadece sosyalizmle alakalı zannediyorsunuz.

devrim başka birşeydir sosyalizm başka birşey.

sosyalizme geçmek için devrim yapmak gerekmez.

mesela hugo çavezin yaptığı gibi yavaş yavaş da geçebilirsin sosyalizme. ve bu geçişte kimseyi asmak, sürmek zorunda kalmazsın.



hz muhammed devrimci olmasaydı kabedeki putları parçalamaz onalrın halk tarafından zaman içinde kaldırılmasını beklerdi.
yada bir elime ayı bir elime güneşi verseniz davamdan dönmem demezdi


hazar türkleri konusuna gelince, bilmediğin yetmiyormuş gibi araştırmıyorsunda. hazar türkleri hristiyan değil musevidir. ve sscb yönetiminde yaşadılar sscb yıkılıncaya kadar. sosyalizmle musevilik olayına ayrı bir penceredir. belkide senin iddia ettiğin o sinagoglar musevi hazar türkleri için yapılmıştır.


atatürke devrimci değildir demek onu yok saymaktan daha fena bir durumdur.

atatürk devrimci olmasaydı

saltanat kaldırılmaz atatürk kendini padişah ilan eder ve saltanatına devam ederdi
halifelik kaldırılmaz atatürk halife olur fetva vermeye devam ederdi
sen bu pc yi arap harfleriyle kullanmaya çalışırdın
bacağında pantolon değil şalvar veya daha değişik kıyafetler olurdu
kadınlar oy kullanmayı bırak dışarı çıkmak için bile kocalarının iznini almak zorunda kalırdı


daha saymama gerek varmı?

gelelim başta söylediğin örneğe.

ben devrimci bir sosyalist olarak dünyada yapılan bütün devrimlere sahip çıkmak zorunda değilim. ama devrim olduğunu kabul etmek zorundayım. tıpkı daha önce örnek olarak verdiğim ama anlamamakta direndiğin iran islam devrimi gib.
o da bir devrimdir ama ben bu devrimi benimsemek zorunda değilim.


umarım "artık" anlamışsındır
 
ben devrimci bir sosyalist olarak dünyada yapılan bütün devrimlere sahip çıkmak zorunda değilim. ama devrim olduğunu kabul etmek zorundayım. tıpkı daha önce örnek olarak verdiğim ama anlamamakta direndiğin iran islam devrimi gib.
o da bir devrimdir ama ben bu devrimi benimsemek zorunda değilim.


umarım "artık" anlamışsındır


Devrimi sahiplenmek,yada reddetmek!! sen reddebiliyorsan bende devrim olduğunu kabul etmeyebilirim...Bunu neden "bilmemekle" itham ediyorsun onuda anlamış değilim.Zorlama manipülasyon ve ucuz...

Sahiplenmediklerinize "devrim" ismini takmaktan vazgeçin o zaman lütfen.....Bırak da sahiplenen ismini koysun bi zahmet...

ne kurtuluş savaşı ve sonrası,nede islamiyetin doğuşu,devrim kelimesinin manasını karşılıyor olsada(ki bu eşgüdümleme amaçlı bir provokasyondur) hiçbir zaman ne marxla,ne bolşeviklerle ne de sözüm ona sosyalizmle tek bir çatı altında anılamaz..hele troçkinle hiiiç bağdaştırılamaz...
 
Sahiplenmediklerinize "devrim" ismini takmaktan vazgeçin o zaman lütfen.....Bırak da sahiplenen ismini koysun bi zahmet...



iran islam devrimi adını ben koymadım

orda humeyninin yaptığı şah rıza yı devirip yerine islam cumhuriyetini kurmaktır.

bunu yaparken izlediği yolada devrim denir.

ha sen rejim değişikliği diyebilirsin.
ya da başka bişey

ama senin ona ne dediğin önemli değildir

çünkü o bir devrimdir.


en azından dünyanın hemen hepsi öyle diyor
 
Sadece Sana Gülüyorum... Daha Dün Akp'yi Savunan Biriydinn... Avatarındaki İmam Cha Vardı Ne olduda.. Kemalist oldun... Dost Acı Söyler Arkadaşım... Biz Örnek Almıyoruz.. Sizin Söylediklerinizin Yanlış Olduğunu Söylüyoruz.. Belirttim Ben Ne Cha'yı Ne Chavez'i Vs. Hiç Biri Benim ideolojime ters dedim iyi oku... ama sen kendin sapıtıp ondan sonra kendin üstünü örtüyorsun... altta kalmamak için lütfen konuyu kirletme...

bak terbiyesizlik ediyosun daha dünde şimdide ben atatüürkü savundum ama akpden çok sizin gibi atatrüke kızıl rengi bulaştıranlara karşıydım her zaman bu memlekette dini sömüren çeşitli tarikatlar partiler varsa atatürkü sömüren chp solcular che hayranlar masonlar darbeciler anti demokratikler din düşmanları misyonerler ateistler var
biz dinimize diliimize vede atamıza sahip çıakrız elmayla armutu birbirine giydirmeyene çalışanada gerekli cevabı veirriz Attatürk bu milletin admaızıdr bu milletten gücünü almıştır bu milletle fikir üretmiştir onun bunun kızılın yeşilin rengine bürünmemiştir emperyalizm kadar kominizmide topraklarından defetmiştir.. öle bi amacı olsa kendi getrirdi...
yönetim şeklimiz bellidr demokratik laik türkiye cumhuriyeti... daha başkası olamaz... ne yeşil devrim olur ne kızıl... Atatürk lenin stalin hayranlarının tekelinde olamaz ....
 
İran Gibi Şeriat Devrimini İsteyenleride Görüyoruz...İnsanların Düşüncelerine Diken Ekenler Elbet Bir Gün Bunların Hesabını Verecek...Arkadasım Diosunki Komünizm Düşmanımızdır Demis Atamız Kaynak Belge Varmı Varsa Paylas Paylaski Kafadan Atma Laflarla İnsanların Kafasını Bulandırma...Atamız Demiştir : Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz.Bunuda Nutkundan Açıklamıştır.. Türkiyeyi Tekelleştiren Zihniyet Özgür Düşünceyi Tekelleştiremeyeceksin Elbet !!! Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye...Yaşa M.Kemal Paşa
 
ATATÜRK'ÜN DİKKAT ÇEKTİĞİ TEHLİKE: KOMÜNİZM

"Biz ne bolşeviğiz ne de komünist;ne biri ne diğeri olamayız.
Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız."

-Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk millet realitesinin ve milliyetçiliğin temel unsurlarını red ve inkar eden Marksizm'in ve komünizmin kesinlikle karşısındadır. Ülkeyi felakete sürükleyecek sınıflara bölecek menfaat gruplarını çatışmaya sokacak bu ideolojilerin her zaman karşısında yer almıştır. Atatürk'ün başlattığı Türk Devrimi doğuşundan itibaren bu tehlikelerle karşılaşmış Bolşevik liderler Türkiye'de komünist köylü hareketin yapılmasını sürekli teşvik ve tahrik etmişlerdir. Komünistler Türkiye'de milli ve bağımsız bir devletin kurulmasını istememişlerdir. Sosyal Hariciye Komiseri Çiçerin daha 13 Eylül 1919'da Sivas Kongresi sıralarında Türk köylüsünün komünist olmayan idarecilere karşı isyan etmesini tavsiye ederek Türk hareketine karşı davranış ve anlayışını göstermiştir.

Komünizmin Türk Devrimi için sakıncalı ve tehlikeli olduğunu Büyük Atatürk çeşitli vesilelerle değişik zamanlarda ifade etmiştir. Sivas Kongresi'nden hemen sonra Amerikalı General Harbord'a verilen 27 Eylül 1919 tarihli muhtırada Mustafa Kemal Paşa Milli Harekat'ın amacını anlatmış ve komünizmle ilgili görüşlerini şöyle dile getirmiştir:

"Bolşeviklere gelince bizim memleketimizde bu doktrinin hiçbir şekilde bir yeri olamaz. Dinimiz adetlerimiz ve aynı zamanda sosyal bünyemiz tamamiyle böyle bir fikrin yerleşmesine müsait değildir. Türkiye'de ne büyük kapitalistler ne de milyonlarca zanaatkar ve işçi vardır. Diğer taraftan zirai bir problemimiz yoktur. Son olarak sosyal bakımdan dini prensiplerimiz bolşevizmi benimsemekten bizi uzak tutmaktadır." (Atatürk'ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri IV. 1917-1938 Ankara 1964 s.78)


Ayrıca Atatürk çeşitli zamanlarda komünizmi tehlikeli gördüğünü ve hiçbir zaman bu karanlık sisteme geçit vermeyeceğini ifade etmiştir. Atatürk'ün bu konudaki bir sözü şöyledir:

6 Şubat 1921'de

"Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali memleketimizin içtimai şeraiti dini ve milli ananelerinin kuvvetli Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri C. III 2. Baskı s .20)

2 Kasım 1922'de

"Şurası unutulmamalı ki bu tarz-ı idare bir bolşevik sistemi değildir. Çünkü biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülasa bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir." (Ag.e c .3 2. Baskı s. 20)

21 Haziran 1935'te

"Türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet verme askerlerimize olduğu kadar sivil halkımıza da iyi bakmaktır." (A.g.e. c. 3 2. Baskı s. 99)

Son derece ileri görüşlü bir insan olan Atatürk'ün her zaman olduğu gibi bu düşüncesinde de yanılmadığı açık bir gerçektir.

Nitekim Rus yöneticilerin bu rejimi uyguladıkları ilk yıllarda kendi vatandaşlarına bile nasıl zalimce davrandıkları bilinmektedir. Kitleler halinde Rus halkının katledildiği gerçeği tüm dünyanın şahit olduğu bir olaydır. Lenin ve onu izleyen komünist yöneticiler SSCB'ni meydana getiren milletlere bolluk refah ve güzel bir yaşam vaad etmiş ancak sözlerinde durmamışlardır. İnsanlara güzel bir hayat getireceği iddiasıyla ortaya çıkan bu sistem uygulandığı ülkelerin halklarına ölüm esaret ve sefaletten başka bir şey getirmemiştir.

Bütün bu olayları yakından izlemiş olan Atatürk 1932 yılında Amerikalı subay Mac Arthur'la yaptığı bir konuşmada komünizmle ilgili düşüncelerini bütün açıklığıyla şöyle ifade etmiştir:

"Bugün Avrupa'nın doğusunda bütün uygarlıkları ve hatta bütün insanlığı tehdit eden yeni bir güç belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkanlarını top yekün bir şekilde dünya ihtilali gayesi uğruna seferber eden bu korkunç kuvvet üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malum olmayan yepyeni siyasal metodlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade etmesini bilmektedir. Avrupa'da çıkacak bir savaşın başlıca galibi ne İngiltere ne Fransa ne de Almanya'dır. Sadece bolşevizmdir. Rusya'nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok savaşmış bir millet olarak biz Türkler orada cereyan eden olayları yakından izliyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin düşünce yapılarını mükemmelen sömüren onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen bolşevikler yalnız Avrupa'yı değil Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri c. 3 s. 94-95)

Büyük Önder Atatürk Ali Fuat Cebesoy'a yazdığı mektupta komünizm tehlikesine karşı Türk Milleti adına duyduğu endişeyi şöyle dile getirmiştir:

"Komünistliğin memleketimizde değil henüz Rusya'da bile tatbik kabiliyeti hakkında açık kanaatler hasıl olamadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber içerden ve dışardan çeşitli maksatlarla bu akımın memleketimizi içine girmekte olduğu ve buna karşı akla uygun tedbir alınmadığı takdirde milletin pek çok muhtaç olduğu birlik ve sükununu bozan durumların ortaya çıkması da imkan dairesinde görülmüştü. ..." (31 Ekim 1920 SD IV s. 360-361 Ali Fuat Cebesoy'a yazdığı mektuptan)

Atatürk tüm dünyayı tehdit eden bu tehlikeye karşı milletin düşüncelerinde ve sosyal kurumlarda uygulanacak yöntemleri çözüm olarak görmektedir. Bu tehlikeye karşı öngördüğü değişiklikleri ise kendi sözleriyle şöyle özetlemek mümkündür:

"Rusya hariç olmak üzere bütün dünyada her kişi menfaat ve zararı kendine ait olmak üzere hayatını düzenler. Yalnız her kişiye çalışmalarında yeni yasal vasıtalar ve haklar verilir." (Medeni Bilgiler ve M. K. Atatürk'ün El Yazıları Afet İnan s. 68)

"Devlet bireyin yerini alamaz fakat bireyin gelişme ve kalkınması için genel koşulları göz önünde bulundurmalıdır. Devlet eliyle yapılacak işler bireyin büyük kar getirmediğinden dolayı yapmayacağı işler veya milli çıkarlar için gerekli olan ekonomik işleri kapsar. Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise devlet vatandaşların öğretimi eğitimi sağlığıyla ilgilenmek zorundadır. Devlet memleketin asayiş ve savunması için yollarla demir yolları ile telgrafla telefonla memleketin hayvanlarıyla her türlü taşıtlarıyla milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında bu saydıklarımız toptan tüfekten her türlü silahtan daha önemlidir. ... Özel çıkarlar çoğunlukla genel çıkarlarla tezat halinde bulunur. Bir de özel çıkarlar en nihayet rekabete dayanır. Oysa yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini bir serap karşısında aldatılmaya terk edenlerdir. ...Bir de ferdin kişisel çalışmaları ekonomik kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Ferdin inkişafına (gelişme) mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır. (Medeni Bilgiler ve M. K. Atatürk'ün El Yazıları Afet İnan s. 46-47)

Türkiye'ye sosyal ekonomik ve kültürel yön vermeyi hedefleyen Atatürk hedefini gerçekleştirmede komünizmi halkı için büyük bir tehlike olması dışında farklı bir şekilde değerlendirmemiştir. Çünkü bu kuramda fert yok devlet vardı. O "Ferdin hakkı ferde devletin payı devlete" diyordu. Ne ferdi yutan devlet ne devleti sömüren fert olmalıydı. Bu nedenle devletçilik ilkesini esas aldı.

Bu düşüncelerinin aksi yani komünizmin uygulanması halkın özgürlüğünün alınması ülkenin kalkınma yerine yok olma sürecine girmesi demekti. Bu nedenlerledir ki Atatürk komünizmi aziz Türk Milleti için büyük bir tehlike olarak görmüştür. Komünizmin hiçbir şekilde hayatını adadığı vatanına girmesini istemeyen Atatürk Milleti'ni bu büyük tehlikeye karşı uyarmıştır. Yüce Atatürk'ün "Komünizm Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir." (Faruk Şükrü Yersel Eskişehir Gazetesi 1926) sözlerinde Türk Milleti'ne yaptığı uyarı açıktır. Bu nedenle Türk Milleti komünizmi en büyük düşman bilmeyi ve gördüğü her yerde ezmeyi Türklüğe karşı manevi bir sorumluluk olarak kabul etmektedir.

Kaldı ki Türk Milleti'nin üstün zekasının bilincinde olan Atatürk komünizmin Türkiye'de hiçbir zaman başarılı olamayacağını bizzat defalarca ifade etmiştir. Örneğin 1935 yılında yaptığı bir konuşmada "Türkiye hiçbir zaman bolşevik olmayacaktır. Çünkü Türk Hükümeti'nin ilk amacı halka özgürlük ve mutluluk vermek askerlerimize olduğu kadar sivil halka da iyi bakmaktır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri c. 3 s. 99) ifadelerini kullanmıştır.

Atatürk başka konuşmalarında da komünizme karşı olan kesin kararını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Aynı zamanda Büyük Önder komünizmi faşizm ve Nazizm'le birlikte şu sözleriyle değerlendirerek bu konulardaki düşüncelerini de şöyle dile getirmektedir:

"Biz büyük savaşlar görmüş büyük bir milletiz.. Ama savaşçı değil barışçı felsefeyi benimsemiş bir milletiz. ... Kendimizi dünyadan soyutlayamayız. Dünya nimetlerinin emperyalist ülkeler tarafından zaman zaman pervasızca paylaşıldığını ve bu paylaşma esnasında gelişmemiş ülkelerin tarihten silindiğini hafızalardan silmek kadar gaflet olamaz. Dünyanın bugünkü durumu hiç de parlak görünmüyor. Her ülke gençliğini bir başka ideolojiye sahip olarak yetiştirme gayreti içinde. İtalya faşizm ideolojisine dört elle sarılmış. Bu ülkenin diktatörü olan Mussolini ülkesinin sekiz milyon faşist gencinin süngüsü üzerinde yaşadığını haykırıp duruyor... Almanya'da Hitler'in yaratarak geliştirmekte olduğu Nazilik de faşizmin bir başka bir büyük tehkileli benzeridir. Hitler bir ırkçıdır. Dikkat buyurunuz milliyetçi demiyorum ırkçıdır diyorum. Alman ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur. Tekmil Alman gençliğini peşine takmış onlara bu ideali aşılamıştır. Moskova'da oynanan oyun ise bir başka türlüdür. Stalin yalnız kendi gençliğine değil dünya gençliğine komünistlik ideolojisini aşılamaya çalışıyor. Komünistlik propagandasının fukarası ve cahili çok ülkelerde ne kolay taraftar topladığı ise ortada bir gerçektir." (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti Sabiha Gökçen s.155)

"... Hayır. Ne komünizm ne de faşizm... Bu iki ideoloji de memleketimizin ulusumuzun gerçeklerine karakterine asla uymaz. Şunu da hemen ilave edeyim ki ne faşizmin ne de Nazizm'in sonu yoktur." (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti Sabiha Gökçen s.159)

Bu sözlerden de açıkça anlaşıldığı üzere Atatürk açık beyanlarıyla komünizmi "en büyük düşman" ilan etmiştir. Faşizmin de komünizmin de Türk Milleti içinde barınamayacağına dikkat çekmiştir. Milletine komünist veya faşist olmamayı bu eğilimleri her görüldüğü yerde ezmeyi ve komünist yayılmacılığa karşı Misak-ı Milli sınırlarını korumayı vasiyet etmiştir.


Lütfen boş konuşmayınız...Gördüğünüz gibi atatürk devrimleriyle bolşeviklik çizgisini çoktan ayırmışşş
 
Geri
Üst