Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Asker-iktidar ilişkilerinde çok kritik bir haftayı kazasız belasız geride bıraktık...
Neden mi “kritik”ti bu hafta?
Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilişkisi kesilecek personel listesi, Yüksek Askeri Şûra’da (YAŞ) karara bağlanacaktı.
Ve Başbakanlık yaptığı dönemde bu kararlara “şerh” koyan Abdullah Gül, ilk kez toplantıya Cumhurbaşkanı olarak başkanlık edecekti.
Yaklaşık bir hafta boyunca bahisler açıldı siyaset ve medya kulislerinde:
- İmzalamayacak! Zaten yasal olarak gerek de yok...
- Olur mu canım, yine şerh koyacak!
- Hayır, paşa paşa imzalayacak.
***
Sonunda gerilim bitti ve YAŞ kararları açıklandı.
Yedisi irticai faaliyetlerden 38 personel TSK’dan atıldı.
Asker üyelerin tamamı imzalarken, Başbakan Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül her zaman olduğu gibi yine “şerh” koydular bu karara... Yani, katılmadıklarını belirttiler!
“Cumhurbaşkanı Gül” ise “Başbakan Gül” gibi düşünmediğini gösterdi ve şerh-merh düşmeden çaktı imzayı!
Ortaya da son derece garip bir tablo çıktı:
“Aynı adam...
Aynı konu...
Farklı tavır!”
***
Kimilerine göre bu son derece doğal... Böylece Abdullah Gül “devlet adamı sorumluluğu”nun bilincinde olduğunu kanıtladı, devletin zirvesinde “anlamsız bir kriz” çıkmasının da önüne geçti!
Ama...
Bu “tavır değişikliğiyle” çok daha önemli bir başka “tartışma”nın fitilini ateşledi:
“Başbakanların devlet adamı olma sorumluluğu, cumhurbaşkanlarına oranla daha mı azdır?”
Öyle olmalı!
Çünkü aksi taktirde “Başbakan Gül”ün “şerh” düşerek karşı çıktığı bir karara, “Cumhurbaşkanı Gül” imza koyar mıydı?
***
Devam edelim:
Eğer başbakanların “devlet adamı olma sorumluluğu”, cumhurbaşkanlarına göre daha azsa; bu, hükümetlerin her icraatının, “devletin çıkarına olmadığı” anlamına gelmez mi?
Böyle bir durumda hükümetlere nasıl güvenebiliriz?
Ve son olarak:
Abdullah Gül’ün, Başbakanlığı döneminde “siyasi neden” lerle koyduğu o “şerhler” yüzünden, bugün özür dilemesi gerekmez mi?
*****
DÜZ MANTIK!
Abdullah Gül, başbakanlık yaptığı dönemde irticai faaliyet nedeniyle ordudan personel atılmasına sıcak bakmıyordu.
Bugün ise bakıyor.
O gün Başbakan’dı ve AKP’liydi...
Bugün Cumhurbaşkanı ve “tarafsız...”
Bu durumda...
“AKP’li olmak, bazı konularda devletin çıkarlarına ters düşmek” anlamına gelmiş olmuyor mu?
*****
İLK DEĞİL!
Partisi muhalefetteyken Meclis kürsüsünde Avrupa Birliği’ni acımasızca eleştiren Abdullah Gül, hükümette değişmişti. AB yanlısı olmuştu.
Şimdi de başbakanken karşı çıktığı...
YAŞ kararlarına imzayı basıyor!
Artık rahat olun:
Görüşleri oturduğu koltuğa göre değişen Sayın Gül’ün, göz dikebileceği başka koltuk kalmadı!
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan da günün birinde Cumhurbaşkanı olursa, bugün “şerh” koyduğu YAŞ kararlarını imzalar mı?
*****
Hedefe bir adım daha mı?
Ne demişti Fethullah Hoca? “Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli. Taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.
Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek, tepemize binerler. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz.”
***
Ayda en az bir kez okuduğum bu sözleri, Adalet Bakanlığı’na “mülakatla hakim ve savcı alabilme” yetkisi veren yasanın Meclis’te kabul edildiğini duyunca dün bir kez daha okudum!
Şimdi 4 bin yeni hakim ve savcı alınacak; bunları da Adalet Bakanlığı bürokratları seçecek!
Fethullah Hoca’nın sözünü ettiği “zaman” geliyor mu ne?
Mustafa Mutlu
VATAN
Neden mi “kritik”ti bu hafta?
Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilişkisi kesilecek personel listesi, Yüksek Askeri Şûra’da (YAŞ) karara bağlanacaktı.
Ve Başbakanlık yaptığı dönemde bu kararlara “şerh” koyan Abdullah Gül, ilk kez toplantıya Cumhurbaşkanı olarak başkanlık edecekti.
Yaklaşık bir hafta boyunca bahisler açıldı siyaset ve medya kulislerinde:
- İmzalamayacak! Zaten yasal olarak gerek de yok...
- Olur mu canım, yine şerh koyacak!
- Hayır, paşa paşa imzalayacak.
***
Sonunda gerilim bitti ve YAŞ kararları açıklandı.
Yedisi irticai faaliyetlerden 38 personel TSK’dan atıldı.
Asker üyelerin tamamı imzalarken, Başbakan Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül her zaman olduğu gibi yine “şerh” koydular bu karara... Yani, katılmadıklarını belirttiler!
“Cumhurbaşkanı Gül” ise “Başbakan Gül” gibi düşünmediğini gösterdi ve şerh-merh düşmeden çaktı imzayı!
Ortaya da son derece garip bir tablo çıktı:
“Aynı adam...
Aynı konu...
Farklı tavır!”
***
Kimilerine göre bu son derece doğal... Böylece Abdullah Gül “devlet adamı sorumluluğu”nun bilincinde olduğunu kanıtladı, devletin zirvesinde “anlamsız bir kriz” çıkmasının da önüne geçti!
Ama...
Bu “tavır değişikliğiyle” çok daha önemli bir başka “tartışma”nın fitilini ateşledi:
“Başbakanların devlet adamı olma sorumluluğu, cumhurbaşkanlarına oranla daha mı azdır?”
Öyle olmalı!
Çünkü aksi taktirde “Başbakan Gül”ün “şerh” düşerek karşı çıktığı bir karara, “Cumhurbaşkanı Gül” imza koyar mıydı?
***
Devam edelim:
Eğer başbakanların “devlet adamı olma sorumluluğu”, cumhurbaşkanlarına göre daha azsa; bu, hükümetlerin her icraatının, “devletin çıkarına olmadığı” anlamına gelmez mi?
Böyle bir durumda hükümetlere nasıl güvenebiliriz?
Ve son olarak:
Abdullah Gül’ün, Başbakanlığı döneminde “siyasi neden” lerle koyduğu o “şerhler” yüzünden, bugün özür dilemesi gerekmez mi?
*****
DÜZ MANTIK!
Abdullah Gül, başbakanlık yaptığı dönemde irticai faaliyet nedeniyle ordudan personel atılmasına sıcak bakmıyordu.
Bugün ise bakıyor.
O gün Başbakan’dı ve AKP’liydi...
Bugün Cumhurbaşkanı ve “tarafsız...”
Bu durumda...
“AKP’li olmak, bazı konularda devletin çıkarlarına ters düşmek” anlamına gelmiş olmuyor mu?
*****
İLK DEĞİL!
Partisi muhalefetteyken Meclis kürsüsünde Avrupa Birliği’ni acımasızca eleştiren Abdullah Gül, hükümette değişmişti. AB yanlısı olmuştu.
Şimdi de başbakanken karşı çıktığı...
YAŞ kararlarına imzayı basıyor!
Artık rahat olun:
Görüşleri oturduğu koltuğa göre değişen Sayın Gül’ün, göz dikebileceği başka koltuk kalmadı!
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan da günün birinde Cumhurbaşkanı olursa, bugün “şerh” koyduğu YAŞ kararlarını imzalar mı?
*****
Hedefe bir adım daha mı?
Ne demişti Fethullah Hoca? “Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli. Taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.
Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek, tepemize binerler. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz.”
***
Ayda en az bir kez okuduğum bu sözleri, Adalet Bakanlığı’na “mülakatla hakim ve savcı alabilme” yetkisi veren yasanın Meclis’te kabul edildiğini duyunca dün bir kez daha okudum!
Şimdi 4 bin yeni hakim ve savcı alınacak; bunları da Adalet Bakanlığı bürokratları seçecek!
Fethullah Hoca’nın sözünü ettiği “zaman” geliyor mu ne?
Mustafa Mutlu
VATAN