Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

fells2

Banned
Katılım
3 Şub 2008
Mesajlar
8,906
Reaction score
0
Puanları
36
Konum
Turkey
I.GİRİŞ
Öğreti ve uygulamadaki yerleşmiş adıyla destekten yoksun kalma tazminatı, Borçlar Kanununun 45 nci maddesinde düzenlenmiş olup; bir şahıs öldüğünde, ölenin sağlığında destek olduğu veya ileride destek olacağı kimseleri korumayı, desteklerinin ölümünden önceki sosyal ve ekonomik durumlarına uygun hayat sürdürebilmeleri için, ölüm sebebiyle mahrum kaldıkları yardımı , ölüme sebebiyet verenden tazmin edebilmelerini amaçlayan bir tazminat türüdür. Destekten yoksun kalma tazminatının, kapsam ve miktarlarının belirlenmesi oldukça güçtür. Desteğin ölümünden önce kurulmuş olan veya destek yaşasaydı, kurulması muhtemel olan bir bakım ilişkisinin tespit edilmesi, ardından bu bakım ilişkisinin destek yaşasaydı gelecekte göstereceği değişim neticesinde, destekten yoksun kalanın uğradığı zarar miktarının ve ödenecek tazminat miktarının tespit edilmesi, tahminlere ve varsayımlara dayalıdır. Bu nedenle, kanun koyucu tarafından, yalnızca B.K.nun 45 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bir cümle düzenlenmiş olan destekten yoksun kalma tazminatında, hak sahiplerinin zarar miktarlarının ve bu bağlamda tazminat miktarının belirlenmesinde mahkemelere önemli görevler düşmektedir. Bu çalışmada, gerek özel hukuk, gerekse idare hukuka alanında uygulaması olan destekten yoksun kalma tazminatının, hukuki mahiyeti, niteliği, dayanakları ve şartları ile tazminata ilişkin genel hususlar üzerinde durulacaktır.
II.DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATININ TANIMI, NİTELİĞİ VE DAYANAKLARI
A)GENEL OLARAK
Zarar veren bir olay, bir kişinin ölümü sonucunu doğurabilir. Böyle bir durumda, bazı kişiler onun ekonomik desteğinden, mali yardım ve bakımından yoksun kalabilirler. İşte; öldürülenin bu destek ve yardımından yoksun kalanlarının uğradıkları bu zarara, destek kaybından doğan zarar denir.
B.K.nun 45 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, tedavi masraflarını ve çalışmaya muktedir olmamaktan mütevellit zararı ihtiva eder” ifadesi, mevcut ve yakın sürede olacak zararları belirlenmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, “ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir" denilerek istisna bir kuruma yer verilmiştir. Günümüze gelen şekliyle bu kavram, “Destekten Yoksun Kalma Tazminatıdır” . Bu tazminat haksız fiilden doğan tazminattan farklıdır. B.K.nun 41 nci maddesinde düzenlenen haksız fiilden doğan tazminatta, giderim hakkı sadece eylemden doğrudan doğruya zarar görene tanındığı halde; destekten yoksun kalma tazminatında ise, desteğini yitiren üçüncü kişi, zararlarının tazminini talep edebilir. Destek kaybından doğan zarar, niteliği itibariyle hem dolaylı bir zarar, hem de maddi bir zarardır. Ancak, dolaylı bir zarar olmasına rağmen, kanun koyucu, destekten yoksun kalanlara, uğradıkları zararın tazmini hususunda özle bir hükümle talep hakkı tanımıştır. Zarar veren olay sonucu, zarar verici olaydan doğrudan doğruya etkilenen kişi öldüğü için, onun zararı değil üçüncü kişilerin zararı söz konusu olmaktadır.
Bu bağlamda, destekten yoksun kalma zararı, ölüm zararının (tam bütünlük zararı) karşılığı demek değildir. Bu zarar aslında bir yansıma zararıdır. Ancak; öyle yansıma zararları vardır ki, kanun koyucu yerinde olarak bunların tazmini için özel kural getirir. Destekten yoksun kalma tazminatı da, yansıma zararının sonucudur.
B)TANIMI
Destekten yoksun kalma tazminatı, doktrinde ve uygulamada şu şekilde tanımlanmakta veya ifade edilmektedir: EREN’e göre; “Öldürülenin destek ve yardımlarından yoksun kalanların uğradıkları bu zarara, destek kaybından doğan zarar denir.”
TUNÇOMAĞ’a göre; “Bir kimsenin öldürülmesiyle, yardımcılarını kaybetmiş bulunan yakınlarına, ölüm sonucu uğradıkları zararlarını tazmin ettirme hakkı tanıyan...” tazminat türüdür".
GÜRBÜZ’e göre; “Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin yani ölenin yaşaması muhtemel süre içinde ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırmak suretiyle yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödenmesinden ibarettir".
ÖZTÜRKLER’e göre; “Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini kaybeden kimseye diğer bir deyimle ölen kimsenin yakınlarına, ölüm olayından önceki sosyal ve ekonomik düzeyinin devamını sağlayacak bir miktar para ödenmesidir...”
KILIÇOĞLU’na göre bu zarar; “Ölüm nedeniyle ölenin değil, yasanın ifadesiyle, müteveffanın yardımından mahrum kalanların şahsından doğan bir zarardır.”
KARAHASAN’a göre; “Destekten yoksun kalma giderimi, üçüncü kişilere tanınmış bir haktır. Bu hak, ölenden geçen bir hak olmayıp, doğrudan doğruya desteğini yitirenlerin kişiliklerinden doğar. Ölenle ya da mal varlığı ile ilgisi bulunmadığını belirtmek için de istemin bağımsızlığından söz edilir.”
TURAL’a göre; “Destek tazminatı, ölen bir kazalı ile “fiili bir ilişkisi” olan kişilerin, haksız eylemden doğan zararları ağırlıklı tatminleridir."
Yargıtay, destekten yoksun kalma tazminatı çeşitli kararlarından şöyle tanımlamıştır:
“Ölüm nedeni ile Borçlar Yasasının 45 nci maddesine dayanan destekten yoksun kalma tazminatı; yoksun kalanlarla ölenin yaşayabilecekleri muhtemel süre içinde, ölenin çalışıp kazanabileceği süredeki kazancı tutarından davacılara ayırıp ileride yapabileceği yardımının tutarının peşin ve toptan ödetilmesinden ibarettir.”
“Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yani ölenin, yaşamaları muhtemel süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırmak suretiyle yapabileceği yardım tutarının, peşin olarak ve toptan ödetilmesinden ibarettir.”
C)NİTELİĞİ
Destekten yoksun kalma tazminatı, Borçlar Kanununun 41 nci maddesinde zarar görene tanınmış giderim hakkının istisnasını teşkil etmekte olup; bu hak, ölenden değil, desteğini yitirenlerin kişiliklerinden doğar. Bu nedenle tazminat talebinin bağımsızlığı üzerinde görüş birliği vardır.
Destekten yoksun kalma tazminatı talebinin bağımsız olması, tazminat alacağının, ölen ile yahut ölenin mal varlığıyla ilgisinin bulunmaması anlamına gelir. Bu tazminatı talep hakkı, ölüm sebebiyle desteğinden yoksun kalanlara, ölenden geçmiş, ölenin kişiliğine bağlı bir hak değildir. Aksine, doğrudan doğruya desteğini kaybedenin kişiliğinden doğan bir haktır ve ölenin mal varlığını girmez. Bu nedenle, ölen, sağ iken, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkı üzerinde tasarrufta bulunamaz. Ancak, boks, güreş gibi spor karşılaşmalarında beden tamlığının ihlal edilmesi veya ölüm hallerinde, rıza sebebiyle sorumluluğa esas olmayacaktır.
Destekten yoksun kalma tazminatını talep hakkı, mirasçılık sıfatından da bağımsızdır. Destekten yoksun kalan, ölenin mirasçısı olup da, mirası reddetse dahi, ölüme sebep olan şahıstan tazminat talebinde bulunabilir. Çünkü, bu tazminatı talep hakkı, mirasçılık sıfatından doğmaz. Ancak, mirası reddetme sebebi, mal varlığının borca batık olması ise, desteğin bakım gücüne sahip olması şartı gerçekleşmemiş olacağından, destekten yoksun kalan, tazminat talebinde bulunamayacaktır. Keza, mirastan çıkarma veya mirastan yoksunluk hallerinde, ölenin, destekten yoksun kaldığını iddia eden şahsa bakma iradesi bulunmadığından, mirasçının tazminat talebinin reddi gerekecektir.
İcra İflas Kanununun 82 nci maddesi uyarıca, destekten yoksun kalma tazminatının haczi mümkün değil ise de; devri yasaklayan bir kanun hükmü bulunmadığından, destekten yoksun kalma tazminatı alacağının devri mümkündür. Bu bağlamda, Borçlar Kanununun 123 ncü maddesi uyarınca destekten yoksun kalma tazminatının takası mümkün değildir.
D)DAYANAKLARI
1)Haksız Fiiller
Bir kimsenin eylemi nitecisinde, bir başka kişi ölür ise, ölüme sebebiyet veren, ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı, Borçlar Kanununun haksız fiillere uygulanacak hükümleri uyarınca sorumludur. Bu nedenle, destekten yoksun kalma tazminatının düzenlendiği B.K.nun 45/2 nci maddesi, haksız fiillere uygulanacak kanun hükümleri arasında yer almaktadır. Destekten yoksun kalma zararını giderim borcu, doğrudan haksız fiili işleyen kimseye ait olduğu gibi, bizzat haksız fiil işlememiş olmakla birlikte, başka bir kimsenin haksız fiilinden sorumlu olan kişiler için de mevcuttur. Yani, sorumluluğun sebep veya kusur sorumluluğu olmasının önemi yoktur. Sorumluluğu doğuran olay, B.K.nun 41 ncu maddesinde hüküm altına alınan şekilde gerçekleşebileceği gibi, B.K.nun 55 nci maddesinde hüküm altına alınmış olan istihdam edenin sorumluluğu, B.K.nun 56 ncı maddesinde hüküm altına alınmış olan, hayvan tutucusunun sorumluluğu, B.K. nun 58 nci maddesinde hüküm altına alınmış bulunan bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğu, Medeni Kanunun 369 ncu maddesinde hüküm altına alınan ev başkanının sorumluluğu ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85 nci maddesinde hüküm altına alınmış olan araç işletenin sorumluluğunda olduğu şekilde de cereyan edebilir.
2) Sözleşme Hükümlerine Aykırı Hareketler
Sözleşme hükümlerine aykırı hareket edildiği iddiası ile destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulup bulunulamayacağı hususu tartışmalı ise de; T.T.K. nun 806/2 nci maddesi uyarınca ölümle sonuçlanan kazalar, T.T.K. nun 1130/1 nci maddesine göre denizde yapılan yolcu taşıması sırasında ölümle sonuçlanan kazalar, Türk Sivil Havacılık Kanununun 120 nci maddesi uyarınca ölümle sonuçlanan hava kazaları sebebiyle, taşıma sözleşmesinin tarafı olmamalarına rağmen, desteğini kaybeden kişilerin, doğan zararlarının tazminini talep etmelerini mümkündür.
İşvereninin, işçisine göstermek zorunda olduğu gözetme borcuna aykırı hareketi sonucu işçinin ölümü halinde, ölen işçinin desteğinden yoksun kalanlar, B.K.nun 332/2 nci maddesi uyarınca işverenden uğradıkları zararın tazminini talep edebilirler.
3) Vekaletsiz İş Görme
B.K.nun 410 ve devamındaki maddelerde hüküm altına alınmış bulunan vekaletsiz iş görme çerçevesinde, vekaletsiz iş göreninin fiili neticesinde ölenin desteğinden yoksun kalanlar, vekaletsiz iş gören kişiden destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilirler.
III. DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATININ ŞARTLARI
A) DESTEK OLANIN ÖLMESİ
B.K.nun 45 nci maddesinde, “Bir adam öldüğü taktirde...” ifadesi kullanıldığından, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının doğabilmesi için, desteğin ölmesi gerekir. Bu tazminatın talep edilebilmesi için ilk şart olan desteğin ölümünün gerçekleşmiş olması şartı, destekten yoksun kalma tazminatını diğer tazminat çeşitlerinden ayıran en temel özelliktir. Bu konuda, desteğin belirleyici niteliği önem taşır. Kimin destek sayılması gerekeceğinin ortaya konulabilmesi için bu kavramın ne anlama geldiğinin ve kimlerin destek sayılabileceğinin belirlenmesi şarttır.
1) Destek Kavramı
B.K.nun 45/2 nci maddesinde, “... müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları...” şeklinden ifade edilen bu terim, İsviçre Borçlar Hukukuna aittir. İsviçre Borçlar Kanununun 45/3 ncü maddesinde “... desteklerini kaybetmişlerse...” ifadesi mevcut olmasına rağmen, tercüme hatası nedeniyle B.K.nun 45/2 nci maddesinde, “...müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları...” ifadesi yer almaktadır.
Destek, başkasının geçimini kısmen veya tamamen, sürekli ve düzenli olarak sağlayan veya ona ileride bakması kuvvetle muhtemel olan kişidir. Bir kimsenin, başkalarının desteği sayılabilmesi için, fiili bakım münasebetinin varlığı yeterlidir. Akrabalık, mirasçılık gibi kanuni ve akdi bir bakma mükellefiyeti aranmaz. Bir başka ifadeyle; kanunen veya sözleşmeden doğan bir ödev bulunmaksızın, bir kimsenin eylemli ve düzenli olarak ötekine yardım etmesi ve bu durumlardan, ileride yardımının sürüp gitmesinin beklenir bulunması sonucunun çıkarılması, ölenin destek sayılması için yeterlidir. Ayrıca, destek sayılabilmek için ölüm anına göre bakma ilişkisinin kurulmuş olması da aranmaz; olayların normal akışına göre, eğer ölüm meydana gelmemiş olsaydı, az çok yakın bir gelecekte bakma ilişkisinin kurulmasının beklenir olması de yeterlidir.
Burada bir kimsenin geçimini bütün olarak yüklenmek şartı da aranmaz. Bunun bir kısmını dahi üzerine alan kimse de destek sayılmaktadır.Aynı şekilde, sadece ölüm zamanına kadar yardımda bulunmuş olan kimse değil, olayların doğal gelişmesine göre yakın veya uzak zaman dilimi içerisinde diğerine bakan kimse de destek sayılarak, destek kavramına oldukça geniş bir anlam verilmiştir.
Yargıtay’da bir karında destek kavramının, hukuki bir ilişkiyi değil fiili bir durumu amaçladığını, hısımlık ilişkine ve nafaka hakkındaki hükümlere dayanmadığını belirterek, kanun gereğince bir kimseye yardım etmek zorunda bulunan kişinin değil, fiilen ve düzenli olarak, onun geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde yardım eden ve olayların normal akışına göre, eğer ölüm gerçekleşmeseydi, gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimsenin destek sayılacağına hükmetmiştir. Yine bir başka kararında da; mirasçısı olsun veya olmasın, ölenin akrabası olsun veya yabancısı olsun, ölüm sebebiyle ölenin yardımından mahrum kalmış olan herkesin, ölüme sebebiyet verenden B.K.nun 45 nci maddesi uyarınca tazminat isteyebileceğine hükmetmiştir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, destek kavramının dayanağı, hukuksal bir ilişki değil eylemli bir durum olduğundan, hısımlığa ve nafakaya ilişkin kanun hükümlerine dayanmaz. Dolayısıyla, bu bakımından destek kavramı, 4721 sayılı M..K.nun 364’ncü maddesine göre belirlenmez.
Doktrinde ve uygulamada kabul gören destek kavramı dikkate alındığında, iki tür desteğin söz konusu olduğu görülecektir. Bunlardan ilki olan fiili destek, ölüm anında kısmen veya tamamen diğer kimselerin bakımını fiilen üzerine almış olan ve ileride de bu durumu devam ettirilecek olan destektir. Farazi destek ise, ölümü anında ve daha önce davacıların bakımını kısmen veya tamamen karşılamadığı halde ileride üzerine alması muhakkak olan kimse demektir.
2. Destek Çeşitleri
Fiili ve farazi destek olmak üzere iki destek çeşidi vardır.
a) Fiili Destek
Destekten yoksun kalma talebinde buluna kişiye, ölümü anına kadar fiili ve düzenli bir şekilde bakan kimseye fiili destek denir. Bir başka ifadeyle, ölümü anında diğer kimsenin bakımını kısmen veya tamamen fiilen üzerine almış olan ve ileride de bu durumu devam ettirilecek olan desteğe fiili destek denir.
Bakım, fiili ve düzenli olarak kendisine bakılan kişinin yaşama ihtiyaçlarını tamamen veya kısmen sağlamaya, onu zarurete düşmekten korumaya yönelik olmalıdır. Ayrıca, fiili bakım ilişkisinden, destek ölmeseydi, bakımının düzenli olarak devam edeceğinin anlaşılması gerekir. Bakma, eylemli ve düzenli olarak kendisine bakılan kimsenin geçimini kısmen yada tamamen sağlama, onu zaruretten koruma amacına yöneldiğinden; devamlı olarak bakımı amacı taşımayan, değişik nedenlerle yapılan bağışlar, verilen hediyeler destek sayılmayı gerektirmez.
Bakım amacıyla yapılan yardımlar, para şeklinde olabileceği gibi, ayni yardım veya hizmet şeklinde de olabilir. Nitekim Yargıtay’da bir kararında bu hususu vurgulamış ve boş zamanında ev işlerinde yardım, hastalık ve sıkıntılı zamanlarda yardıma koşmanın da maddi desteğin kapsamına girdiğine hükmedilmiştir.
Eşler birbirlerini için, ana ve baba çocukları için, çalışmakta olan çocuklar ana ve babaları için kardeşle birbirleri için ve özellikle kırsal kesimde yüksek oranda rastlanıldığı üzere, resmi nikahı olmaksızın beraber yaşayanlar birbirleri için fiili destek sayıldıklarından, bu hususların kısaca incelenmesinde yarar görülmüştür.
aa) Eş
21.11.2001 tarihinde kabul edilen Medeni Kanunun 185/3 ncü maddesi uyarınca, eşler birbirine yardımcı olmak zorundadırlar. Yeni Medeni Kanununun getirdiği sistemde aile reisliği kavramı bulunmadığı gibi, kocanın tek başına eşine ve çocuklarına bakma yükümlülüğü de yoktur. M.K.nun 186 ncı maddesine göre; “...birliği eşler beraberce yönetirler. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” Maddenin lafzından da anlaşılacağı üzere, eşlerin birbirlerinin desteği olduklarını ispat etmeleri gerekmez.
Kural olarak, eşlerin birbirlerine bakma yükümlülükleri, boşanma ile son bulur. Ancak, boşanma neticesinde nafaka yükümlülüğü olmasa dahi, eşlerden birinin boşanmadan sonra da diğer eşe bakmaya devam etmesi her zaman mümkündür. Destek, yalnızca başkasına yaşama için gerekli ihtiyaçlar sağlayan ya da bu amaçla para veren kimse değildir. Yemekleri hazırlamak, eve bakmak gibi hizmetlerle çalışmasını başkalarına ayıran kimse de destektir. Dolayısıyla, ölen eşin ev hanımı olması veya çalışan eş olmasının tazminat talebi açısından bir önemi yoktur.
Yargıtay’da bir kararında haksız eylem sonucu karşı ölen kimsenin, karasının hayatta iken yapmakta olduğu yardımdan yoksun kalmış sayılabileceğine, bu yardımın da, ev hizmeti olduğuna hükmetmiştir.
bb) Ana-Baba
Ana ve babanın çocuklara karşı olan bakma ödevi, kanun hükümlerine dayanır. Buna ilişkin düzenlemeler, Medeni Kanunun; 185/2, 327/1, 328 ve 364/1 nci maddelerinde yapılmıştır. Anılan hükümler incelendiğinde, eşlerin, çocuklarına uygun biçimde bakma ödevi altında oldukları görülecektir. Dolayısıyla, anne ve baba çocuklarının fiili desteğidir. Yaşı küçük çocuğun, anne veya babası tarafından bakıldığını ispat etmesi gerekmez. Zira; kural olarak, çocuklar için bakım süresi 18 yaşın tamamlanması ile sınırlıdır. Öğrenim yapma ya da çocuğun sakat olması gibi durumlar da bakım süresi, bu yaştan sonra da devam eder.
Çocuğun evlilik dışı olması, üvey olması veya evlat edinilmiş olması anne ve babanın çocuğun fiili desteği olmaları durumunu ortadan kaldırmaz. Bu durumda, çocuğun tanınması, kişisel bütün sonuçlarıyla babalığa ya da edim babalığına hükmedilmesi ya da eylemli ve düzenli olarak bakıldığının kanıtlanması gerekir.
Çocuğun, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilmesi için, desteğin ölümü anında doğmuş olması gerekmez. Ölüm anında ana rahminde bulunan çocuk da, sağ ve tam doğmuş olmak şartıyla tazminat isteminde bulunabilir.
cc) Çocuklar
Kural olarak, yetişmiş çocukların, elverişli ekonomik durumunda olsalar dahi, anne ve babalarına bakma yükümlülükleri yoktur. Zira, M.K. nunun 364/1 nci maddesi uyarınca, çocuk, kendisinin ödeme gücünü sahip bulunması ve anan babanın zaruret içinde olması halinde yardım nafakası ödemekle yükümlüdür. Ancak, yetişkin çocuk, ölüm anına kadar anne ve babasının düzenli ve devamlı bakımını yüklenmiş ise, aralarında fiili bakım ilişkisi kurulduğundan, anne ve babasının fiili desteği sayılır.
Bu konudaki esas güçlük, henüz yetişmemiş, eli kazanç tutmamış çocuğun ölümünde belirir. Bu durumda, ana babanın destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilmeleri , yaşamın ve olayların normal akışı içinde, ileride çocuklarının yardımlarına ihtiyaç duymalarına ve çocuğun da bakım gücüne kavuşabileceğinin umulur olmasına bağlıdır. Bu durumda, farazi desteklik söz konusu olur.
dd) Kardeşler
M.K.nun 364 ncü maddesine göre, herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan kardeşlerine nafaka vermekle yükümlü olup; kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Bu düzenleme uyarınca, kural olarak, kardeşlerin birbirine karşı bakım ödevi yoktur. Ancak, bir kardeşin diğer kardeşe eylemli ve düzenli olarak yardım etmesi halinde, bu kardeş diğerinin desteği sayılır. Bu halde, davacı kardeşin refah halinde bulunması şartı aranmaz. Kardeşler arasında fiili bakım ilişkisi olduğundan, hayatta kalan kardeş destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilir.
Ölen kardeşin, küçük olması ya da başka bir yerde yaşaması gibi nedenlerle ölümünden önce yardımının bulunmaması durumunda ise, sağ kalan kardeşin, ihtiyaç içinde bulunduğunu ya da ileride ihtiyaca düşeceğini ve ölenin bolluk içinde yaşadığını, hiç değilse ileride bolluğa erişmesinin beklenir olduğunu ispatlaması gerekir.
ee) Medeni Nikah Olmaksızın Birlikte Yaşayanlar
Medeni nikah bulunmaksızın, karı koca hayatı yaşayanlar arasında kurulmuş olan hayat birliği, ölüm gerçekleşmemiş olsaydı gelecekte de bu şekilde devam edeceğine dair ciddiyet ve süreklilik taşıyorsa, taraflar arasında bir fiili bakım ilişkisinin varlığından söz edilebilecektir.
ff) Nişanlılar
Nişanlılık, evlenmenin gerçekleşeceği hakkında kuvvetli bir karine teşkil ettiğinden, fiili bir bakım ilişkisi yok ise de; ölen nişanlının, ölüm vuku bulmasa da idi, olayların olağan akışına göre davacı nişanlıya bakmasının kuvvetle muhtemel olduğunun ispatı halinde, nişanlıların birbirlerinin farazi desteği olduğundan söz edilebilecektir.
b) Farazi Destek
Farazi destek, ölmeseydi, olayların olağan akışına göre, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunan kişiye bakması kuvvetle muhtemel olan kişiye denir. Bir başka ifadeyle; ölüm meydana gelmeden önce veya ölüm, anında .bir kimsenin bakımını kısmen veya tamamen karşılamadığı halde, ileride üzerine almasına kesin gözüyle bakılan kişiye farazi destek denir . Özellikle, küçük çocuklar anne ve babaları için, nişanlılarda birbirleri için farazi destek sayılırlar.
B) DESTEĞİN BAKIM GÜCÜNE SAHİP OLMASI
Destekten yoksun kalma tazminatında, eylemli düzenli olarak yardım etme önem taşır. Desteğin yardımı ise bakma olarak belirir. Bakma, ihtiyaç içinde olan bir kimseye eylemli ve düzenli yardım etme olarak tanımlanır. Destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulabilmesi için, desteğin bakım gücüne sahip olması gerektiğinden, şu anda veya ileride bakım gücü olmayan kişinin destek olduğundan söz etmek mümkün değildir. Ancak, buradaki bakma gücü, bakım mükellefiyeti değildir. Bakım mükellefiyeti olmayan bir kişi de destek olabilir.
Bakma, yardım görenin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde olabileceği gibi kısmen de olsa yeterlidir. Burada önemli olan nokta, ölüm meydana gelmeseydi, yaşamın normal akışı içinde desteğin yardımının ileride de beklenir olması halidir. Bakmanın belli bir ölçüsü veya şekli söz konusu değildir. Kısmen veya tamamen bir kimsenin gereksinimi karşılamak şeklinde olabileceği gibi, para, erzak veya elbise, öğrenim olanağı sağlamak, iş temin etmek, iş yerinin kira bedelini karşılamak gibi şekillerde de olabilir. Hizmet olarak yardımda bulunuyor olmak da destek sayılmak için yeterlidir. Zira, yapılan hizmetlerle başkalarına bu hizmetler karşılığında para ödenmesi önlenir. Bu nedenle, evli kadın, yaptığı ev hizmetleri nedeniyle kocasının ve çocuklarının desteği sayılır.
Bakma, sürekli ve düzenli olmalıdır. Bu niteliği taşımayan ara sıra yapılan yardımlar, bağışlar ile verilen hediye veya paralar destek sayılmayı gerektirmez. Düzenlilik ve devamlılık, özellikle, ölenin kanuni bakım yükümlüğü altında bulunmadığı kişiler için önem taşır. Çünkü, bu iki unsurdan birinin eksik olması halinde, yardımının ölümünden sonra devam edip etmeyeceği kestirilemez.
Düzensiz ve devamlılık arz etmeyen bakım yardımından faydalananlar, destek sözcüğünün taşıdığı, kendisine ve yardımlarına güvenilecek kişi anlamı ile bağdaşmayacak şekilde, yardımları yapan tarafından gelecekte de yardım yapılmaya devam edileceği hususunda güven duygusuna sahip olamazlar. Bu nedenle, ara sıra ve düzensiz yapılan bakım yardımları sebebiyle, destekten yoksun kalma tazminatı istenemez. Dolayısıyla, bakma, devamlılık arz etmelidir ve ölüm anında devam eden bir yardımın, ileride de devam edeceği hususunda kuvvetli bir olasılık olması gerekir.
Bakım gücü ise, desteğin, bakım yardımını sağlayabilecek maddi imkanlara sahip olmasını ifade eder. Buradaki bakım gücü, mükellefiyet anlamına gelmez . Destek kavramı, anlamı itibariyle bakım gücünü de içerir. Ancak yardım gücü ve olanağının başka kaynaklardan sağlanmasının, bir başka ifadeyle bu yardımın başka bir kişiye dayanmasının bir önemi yoktur. Örneğin, kadının, kocasından aldığı haçlık ile ana babasına yardımı destek niteliğindedir. Fakat bu konudaki önemli nokta, bakım gücünü gayri ahlaki kaynaklara dayanmamasıdır. Bu olmadığı sürece, desteğin, kendisinin çalışarak veya başkasından aldığı para ile yardım etmesi önemli değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle açılan davalarda, ölenin, hayatta iken kendisine devamlı ve düzenli olarak baktığını ve bakım gücünü ispat yükümlülüğü davacıya aittir. Ölen, davacıya karşı kanunen nafaka yükümlülüğü altında ise, bakma mükellefiyetinin ispatı kolaydır. Ancak, ölen ile davacı arasında, ölüm anına kadar fiili bakım ilişkisini kurulmamış ise, bir başka ifadeyle farazi desteklik söz konusuysa, davacının, ölüm olamasaydı, ölenin bakım gücüne sahip olacağını ve aralarında fiili bakım ilişkisinin kurulacağını ispatlaması gerekir. Yargıtay’da kararlarında, bakım gücü araştırıldıktan sonra tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğine hükmetmiştir.
C) DAVACININ BAKIM İHTİYACI İÇİNDE BULUNMASI
Destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının doğumunun diğer bir şartı da, davacının yani destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacı içerisinde olmasıdır. Desteğin yardımı olmaksızın sosyal seviyesine uygun şekilde geçimini sağlayamayacak kişi, bakım ihtiyacı içinde sayılır. Destekten yokun kalma tazminatı için, yardım gören kimsenin, devamlı ve gerçek bir ihtiyacı içinde bulunması gerekir. Eğer, bu kişi ölen desteğin devamlı ve düzenli bakım yardımlarına ihtiyaç duymuyor ise, destekten yoksunluk zararından söz edilemez.
Destekten yoksun kaldığını iddia eden kişinin bakım ihtiyacı içerisinde olması, sefalete düşmesini değil, sosyal durumuna uygun bir hayat sürebilme imkanından yoksun kalmasını ifade eder. Eğer, ölenin eylemli olarak baktığı kişi, ölüm yüzünden. bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa; ihtiyaç bulunmak koşulu gerçekleşmiş sayılır. Bura önemli olan, davacının ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir . Bakım ihtiyacının tespitinde, destekten yoksun kalanın içerisinde bulunduğu hayat standardı ölçü olarak alınır. Burada amaç, desteğin ölümü ile neticelenen eyleminin mali sonuçlarından destekten yoksun kalanı korumaktır. Yargıtay da, bakım ihtiyacının, davacının zaruret ve sefalete düşmesini değil, sosyal seviyesine uygun olan hayat tarzını devam ettirmek için gerekli imkanlardan yoksun kalmasını ifade ettiğine hükmetmiştir.
Destekten yoksun kaldığı iddiasıyla tazminat isteminde bulunan kişinin, zaruret haline düşmesi yerine, sosyal seviyesine uygun bir hayat sürememesi hususunun bakım ihtiyacının tespitinde esas alınması gerekirse de; desteğin ölümüne kadar süren lüks, israflı bir yaşantının devam ettirilmemesi, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkına gerekçe olamaz. Çünkü, aşırı harcamalar, normal yaşama ihtiyaçlarının dışında kalır. Öte yandan, zarar gören, mesleğinden veya mal varlığından elde ettiği gelir ile desteğin ölümünden sonra, sosyal seviyesine uygun bir yaşam sürdürüyorsa, yine zarar görenin bakım ihtiyacı içinde olduğundan söz edilemez. Yargıtay’da bir kararında bu hususu şöyle ifade etmiştir: “ ... Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğin ölümünden önce destekten yoksun kalanın sosyal ve ekonomik durumunun, desteğin ölmesinden sonra da aynı düzeyde kalmasını sağlamaktır. Davacılardan, babanın, desteğin ölümünden sonra da ekonomik durumunda bir değişiklik olmadığı ve özellikle bakım ihtiyacı içine düşmediği anlaşılmakla, bakım ihtiyacı içinde olma koşulu gerçekleşmemiştir...” Ancak ölüm anına kadar yardıma muhtaç olduğu halde, ölümden sonra destekten yoksun kalana miras geliri düşmesi veya başka bir yerden yüklü miras kalması halinde, bu durumun, destekten yoksun kalanı ihtiyaçtan kurtardığı oranda artık destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulmamalıdır. Fiili bakım ilişkisinin mevcudiyeti halinde, bakım ihtiyacı, ölen desteğin ölüm anına kadar destekten yoksun kalana yaptığı ayni ve nakdi yardım tutarına göre takdir edilir.
D) BİR ZARARIN DOĞMASI
B.K.nun 45/2 nci maddesinde; “...Müteveffanın yardımından mahrum kalanlar...” denmek suretiyle, destekten yoksun kalma tazminatının zarar unsuru ifade edilmiştir. Maddede sözü geçen “zarar” kavram tanımlanmamış ise de; zarar, desteğini yitirenin zararlandırıcı olaydan önceki sosyal ve ekonomik yaşayış düzeyini, olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile, aynı derecede tutabilmek için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir şeklinde tanımlanabilir.
Zarar ile bakım ihtiyacı arasında da sıkı bir bağlantı vardır. Zira, destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacı yoksa, bir zararın mevcudiyetinden de söz edilemez. Maddi zarar, bir kimsenin, iradesi dışında malvarlığında meydana gelen azalmadır. Malvarlığının, zarara sebebiyet veren olayın meydana gelmesinden önceki ve sonraki durumu arasındaki fark, maddi zararı meydana getirir. Bir kimsenin ölümü sonucu, ölenin desteğinden yoksun kalanların uğradıkları zarar da maddi zarar olarak kabul edilir.
 
IV.DESTEKTEN YOKSUNLUK ZARARININ BELİRLENMESİ
A)GENEL OLARAK
Destekten yoksun kalma tazminatının şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmeseydi zarar gören, malvarlığı açısından hangi durumda bulunacak idiyse, o durumun yeniden kurulmasıdır. Bu zarar, eğer destek ölmeseydi, destekten yoksun kalanın gelecekte faydalanacağı yardımı tespit etmek suretiyle oluşur. Burada karşılanması gereken zarar, desteğin sağlayacağı yardımların toplamıdır.
Destekten yoksun kalma zararının tespiti gelecekte meydana gelecek bir zararın tespiti niteliğinde olduğu için, matematiksel bir kesinlikle tespit edilmesi mümkün değildir. Zararın tespitinde, fiili karinelere hal ve şartların icabına, ölen destek ile destekten yoksun kalan arasındaki ilişkiye dayanılarak, gelecekte meydana gelecek zarar hakkında tahmin yapılacaktır. Tazminat miktarının tayinine ilişkin olarak iki yerleşmiş prensip olduğu kabul edilmektedir. Bunlar, tazminatın zarar miktarını aşamayacağı ve kural olarak zararın tamamını kapsayacağıdır.
Yargıtay’ın bir kararında, destekten yoksun kalma zararının belirlenmesinde göz önünde bulundurulacak hususlar şu şekilde açıklanmaktadır: “.. Ölüm nedeni ile Borçlar Kanununun 45 nci maddesine dayanan destekten yoksun kalma tazminatı, yoksun kalanlarla ölenin çalışıp kazanabileceği süredeki kazancı tutarından davacılara ayırıp, ileride yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödenmesinden ibarettir. Böylece tarafların yaşayacakları süre içerisinde her ay kazanılacak miktar, hayat denemelerine göre bu kazançtan davacılara ayrılacak miktarın tutarı ve ileride ödenecekken peşin ödenmesi yüzünden, peşin sermaye faizinin ayrı ayrı hesaplanıp, sonunda destekten yoksun kalana ödetilmesinden ibarettir. Bu yolla davacıların gerçekte uğradıkları zarar tespit edilmiş olur...”
Zararın hesaplanmasında, hakim, hesaba ilişkin tüm verileri belirlemeli, özellikle ortalama yaşam ve çalışma süreleri hesaplanırken hangi cetveller kullanılarak hesaplama yapılması gerektiği, ölen desteğin yaşarken davacıya yaptığı yardımların miktarının davacı tarafından tam kanıtlanamaması durumunda hangi orana başvurulacağı, dul kadın evlenme şansının tazminat miktarına etkisinin hangi oranda olacağı, zarar miktarının destekten yoksun kalana sermaye olarak ödenmesinde peşin ödeme değerinin ne şekilde hesaplanacağı hususlarında talimatlar vererek, zarar ve tazminat hesabında mevcut bilirkişi insiyatifini kırmalı, bilirkişinin sadece hesap bilirkişisi olmasını sağlamalıdır.
B)ZARARIN BELİRLENMESİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
1)Desteğin Geliri
Destekten yoksun kalma zararlarının tespiti için, öncelikle ölen desteğin gelirinin tespit edilmesi gerekir. Zira, desteğin gelirinin tespiti, destekten yoksun kalma zararının doğumu için gerekli olan şartlardan birisi olan desteğin bakım gücünün tespitine yarayacaktır. Desteğin ölümünden doğan zarar hesaplanırken, desteğin gelir durumu, ekonomik imkanları esas alınır.
Desteğin gelirine, hayatta kalsaydı, hak sahiplerine yapacağı farz edilen bakım yardımının devam edeceği süre zarfında, elde edebileceği meslek içi ve dışı tüm gelirler ve mali imkanlar dahildir. Bu nedenle, desteğin, yardımının devam edeceği var sayılan süredeki ekonomik kaynaklarının ve bunlardan sağlanan gelirlerin ortaya konması tazminatın hesabında büyük önem taşır.
a) Fiili Desteğin Geliri
Eğer ölen destek, fiili destek ise, fiili desteğin gelirinin tespiti, farazi desteğin gelirinin tespitine göre daha kolaydır. Zira, fiili desteğin tüm kazançları, mali imkanları ve çeşitli kaynaklardan temin ettiği gelirlerin tespiti için somut verilere dayanma imkanı mevcuttur. Fiili desteğin geliri, sadece sağlığında sahip olduğu malvarlığına göre değil, malvarlığında veya gelirinde destek ölmeseydi meydana gelmesi kuvvetle muhtemel olan gelişmeler dikkate alınarak artan oranlı hesaplanmalıdır. Fiili desteğin geliri, ölenin meslek içi ve meslek dışı kazançlarını içerir. Ayrıca bu gelir tespit edilirse, belirli ve belirsiz zamanlarda meydana gelen artışlar da dikkate alınmalıdır. Desteğin kazancına, mamelekin gelirleri, çeşitli kaynaklardan sağlanan yardımlar, yardım gücünü arttıran avantajlar girer.
Ölen desteğin, bir kamu kurumu veya herhangi bir iş yerinde ücretli olarak çalışan memur veya işçi olması halinde, gelirinin hesabında somut verilere dayanabilme imkanı yüksektir .Bu durumda, desteğe ölümünden önceki son ayda ödenen maaş ve aylığın net miktarı ile makam ücreti, fazla çalışma ücreti, ek ders ücreti, prim, tazminat gibi adlarla yapılan net ödemeler, ölenin hangi devrelerde terfi edeceği ve her üst derecede maaş ve ücretlerinde meydana gelecek artışların net miktarı, ölenin zarar devresi içindeki gelirlerinin toplamıdır. Ücret ile çalışan desteğin gelirinin tespiti, kural olarak, iş yerinden celp edilecek ücret bordroları vb. kayıtlar ile mümkündür. Ancak, ülkemizde, kamu kurumları dışındaki işyerlerinde çalışanların ücretlerinin düşük göstermesi eğilimi mevcut olduğundan, destekten yoksun kalan, desteğin gerçek ücretini her türlü delille ispat edebilir. Yargıtay da bir kararında bu hususa işaret ederek; desteğin olay tarihindeki yaşı, mesleği, kıdemi ve özellikle yaptığı işi dikkate alarak, bordrodaki ücretinin gerçek ücreti yansıtamayacağından bahisle, desteğin gerçek ücretinin, ticaret odası tarafından bildirilen emsal ücrete göre hesaplanması gerektiğine hükmetmiştir.
Fiili destek, avukat, mühendis, esnaf gibi serbest meslek mensubu ise, gelirinin tespitinde vergi beyannameleri veya ticari defterlerinden yararlanılır. Ayrıca, serbest meslek mensubu desteğin gelirini belirlemede de, tanık beyanlarından veya zabıta araştırılmasından istifade edilebilir. Yargıtay’da bir kararında; “...müteveffanın İstanbul’da serbest pazarcılık yapan bir kimse olduğu ifade edildiğine göre, taraflardan murisin işinin nitelik ve vusati hakkında delilleri sorulup, tümünün usulünce toplanması, bu meyanda vergiye kayıtlı ise kaydın bulunduğu yerlerden murisin verdiği beyannamelerin getirtilip incelenmesi, bunun dışında herhangi bir meslek kuruluşunda kaydı varsa bu kayıtların getirtilmesi, işin niteliğinin açıkça belirlenmesini takiben ilgili resmi merciler ve dernekler gibi kuruluşlardan bu alandaki emsal kazanç ortalamalarının sorulması, müteveffanın sabit ve sürekli bir gelire sahip olmadığı anlaşıldığında asgari ücret miktarının ilgili kuruluşlardan sorulması gibi araştırma işleminin ikmalinden sonra müteveffanın belirlenecek gerçek gelirine göre destekten yoksunluk zararı miktarının bilirkişiye yeniden hesaplattırılması gerekir...” demek suretiyle aynı yönde içtihat tesis etmiştir.
Başladığı bir işten nasıl bir sonuç alacağı henüz belli olmadan ölen desteğin geliri ise, genel olarak bu işte çalışanların ortalama kazançlarına göre belirlenmelidir.
Yargıtay’a göre; ölen desteğin, mesleği ve gelirinin belli olmaması halinde, çalışabilecek yaşa gelmişse, yaşadığı yerde yapabileceği işler, yetenekleri, sağlık durumu, enerjisi, yaşayış tarzı gibi kriterler dikkate alınarak geliri hesaplanmalıdır. Fiili desteğin ölüm anında işi veya gelirinin bulunmaması halinde, kazancı, asgari ücretin altında olamaz.
b) Farazi Desteğin Geliri
Farazi desteğin gelirinin tespitinde hatasız bir tahmin yapmak mümkün olmaz. Bu durumda, farazi desteğin, örneğin ölüm anına kadar çalışma yaşamına atılmamış çocuğun yahut gencin, hayatta kalsaydı nasıl bir işte çalışabileceği ve ileride elde etmesi kuvvetle muhtemel olan geliri, ailesinin sosyal ve ekonomik durumu, öğrenim olanakları, kabiliyetleri, zeka derecesi göz önünde tutularak tahmin edilir.
Tahminler neticesinde, ölen farazi desteğin mesleği tespit edilemiyorsa, asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmalıdır. Farazi desteğin, henüz gelir elde etmeye başlamamış olmakla birlikte, ileride hangi mesleğe sahip olacağı önceden tespit edilebiliyorsa, bu meslek mensuplarının ortalama kazancı, desteğin gelirinin hesaplanmasında esas alınmalıdır. Örneğin, ölenin eğitim fakültesi öğrencisi olması halinde öğretmenlerin ortalama kazancı esas alınacaktır. Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir.
c) Gelirin Arttırılması
Gerek fiili desteğin gerekse farazi desteğin, zaman içerisinde mesleğinde ustalaşacağı, yükseleceği ve bu durumda gelirinde artış olacağı aşikardır. Desteğin geliri, sadece onun sağlığındaki gelir durumuna göre değil, gelecekte kaydetmesi muhtemel gelişmeler sonucu meydana gelebilecek değişiklikler dikkate alınarak tespit edilmelidir.
Yargıtay, uzun bir süre, desteğin gelecekteki gelirinin yıllık %5 oranında artacağı kuralını benimsemiştir. Ancak, bilahare, gelecek yıllardaki kazançların gerçeğe yakın uygun oranda arttırılması suretiyle tespitinin adalet ve nesafet gereği olduğundan hareketle, uygun oranda arttırım yapılması esasını kabul etmiştir. Uygulamada, Mahkemelerce farklı oranların uygulanmasının yarattığı sakıncalar dikkate alınarak, bilahare bu içtihattan da dönülmüş ve desteğin gelirinin yıllık artış hızının ve gelir toplamından yapılacak iskontonun hesabında %10 oranının uygulanması kuralı benimsenmiştir. Belirlenen %10’luk gelir artış oranı, enflasyon oranından bağımsız olarak desteğin gelirindeki reel artışı göstermektedir. Dolayısıyla, ücret artış hızı, ölen desteğin gelirinde enflasyon oranında arındırılmış olarak, mesleğindeki terfileri veya uzmanlaşması nedeniyle meydana gelecek olan artışları ifade eder.
2. Gelirin Netleştirilmesi
Destekten yoksun kalma tazminatının hesabında desteğin, desteğinden yoksun kalana yapacağı yardım tutarının belirlenmesi büyük önem arz eder. Yardım tutarının belirlenebilmesi için de, tespit edilmiş olan gelirin netleştirilmesi gerekir. Net gelirin tespitinde matematiksel bir ölçü mevcut değildir. Bu nedenle, net geliri, her somut olayın özelliğine göre tespit etmek gerekir.
Genel olarak, net gelirin tespit edilmesinde, desteğin brüt gelirinden, gelir elde etmek için yapması gereken harcamalar, yaşasaydı ölen desteğin ödemekle yükümlü olacağı her türlü vergi, resim ve harçlar, desteğin ölümünden önce ödediği ve ödemek zorunda olduğu nafaka ve yardım miktarı indirilmelidir.
C)YARDIM MİKTARI VE GELİRİN PAYLAŞTIRILMASI
Desteğin net geliri tespit edildikten sonra, destek olan yaşasaydı gelirinden kimlere ne miktarda yardım yapacağının ortaya konulması gerekir. Tazminatın tayini açısından son derece önem arz etmesine rağmen, yardım miktarının tespiti oldukça zor bir konudur.
Yardım miktarının ispatı için her türlü delile başvurulabilir. Ölüm anına kadar destek yardımda bulunmuş ve bu yardımın miktarı belli ise, bu miktardan hareket edilir. Böyle bir belirginlik yoksa; destek olan yaşasaydı, zaman içerisinde ihtiyaçlarının ve masraflarının artacağı, dolayısıyla gelirinin kendisine ayıracağı payın yükseleceği göz önünde bulundurulmalı, bu nedenle, gelirin paylaştırılmasına geçmeden önce, destek yaşasaydı gelirinden kendisine ne miktarda pay ayıracağının tespit edilmelidir. Desteğin, evli olup olmadığı, varsa çocuk sayısı gibi hususlar desteğin kendisine ayıracağı payın tespitinde önem taşır. Fiili desteğin yapacağı yardım miktarının belirlenmesinde, farazi desteğe nazaran somut veriler bulunabilir. Desteğin, desteğinden yoksun kalana gönderdiği yardımın miktarı, banka dekontu gibi yazılı belgelerle yahut tanıkla ispat edebiliyorsa, yardım miktarının tespiti kolaydır. Yine, destek ile desteğinden yoksun kalan arasında bir nafaka mükellefiyeti mevcut ise, yardım miktarı için nafaka tutarı esas alınır.
Farazi desteğin, gelecekte yapacağı yardım miktarını net olarak ortaya koymak mümkün değildir. Bu durumda; desteğin sağlayabileceği kazancı, destekten yoksun kalan ile arasındaki yakınlık derecesi, destekteki yardım ve fedakarlık duygusunun yüksekliği destekten yoksun kalanın yaşı, cinsiyeti, ihtiyaçları ve sürdüğü hayat tarzı gibi hususlar dikkate alınarak yardım miktarı tayin olunmaya çalışılacaktır.
2. Gelirin Paylaştırılması
Ölen desteğin, gelirinden bir kısmını kendisi için ayıracağı ve bu tahsisten vazgeçilemeyeceğinden hareketle, yardım paylarının geliri yutmaması prensibi kabul edilmiştir. Esas olan, gelirin tamamının yardıma tahsis olunmayacağıdır. Yargıtay, ölen desteğin gelirinden yoksun kalanlara ayrılacak payın tespitinde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerinin kıyasen uygulanması gerektiği görüşündedir.
D)YARDIMIN DEVAM SÜRESİ
Yardımın devam süresi, ölen destek yaşasaydı, desteğin bakım gücünün, destekten yoksun kalanların bakım ihtiyacının ve fiili bakım ilişkisinin bir arada devam etmeleri muhtemel olan süredir. Desteğin yardım süresi hesaplanırken, bir yandan desteğin çalışma süresi, diğer yandan da destekten yoksun kalanın yaşama süresi dikkate alınır. Bir başka ifadeyle, destekten yoksun kalma zararı süresinin bitiminin tayininde, ölen desteğin bakım gücü, destekten yoksun kalanların bakım ihtiyacı ve fiili bakım ilişkisi sürelerinin hangisi erken sona gerecekse, o tarih esas alınır. Bakım gücü ile ihtiyacın devam süreleri, destekten yoksun kalınan süreyi belirleyecektir.
Fiili desteğin ölmesi halinde, destekten yoksun kalma zararı, desteğin öldüğü tarihten itibaren doğmaya başlar. Destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacının veya desteğin bakım gücünün sona ereceği tarihten hangisi daha önce ise o tarihte sona erer. Farazi desteğin ölmesi halinde ise, destekten yoksun kalma zararının başlangıç tarihi olarak, ölen yaşasaydı bakım gücüne sahip olabileceği tarih ile destekten yoksun kalacak olan kimsenin bakım ihtiyacının doğacağı tarihten hangisi sonra ise, o tarih esas alınır.
Yardımın devam süresinin hesaplanmasında üç süre önem taşımaktadır. Bunlar, bakım gücünün devam süresi, bakım ihtiyacının devam süresi ve fiili bakım ilişkisinin devam süresidir. Fiili bakım ilişkisinin devam süresi özel durumlarda söz konusu olduğundan , bu bölümde ilk iki süre incelenecektir.
1. Desteğin Bakım Gücünün Devam Süresi
Desteğin bakım gücünün devam süresi, muhtemel yaşama süresi içinde, çalışarak gelir elde edebileceği sürenin hesaplanmasıyla bulunur. Bu kimsenin hayatın olağan akışına göre ömrünün sonuna kadar çalışamayacağından hareketle, Yargıtay’da çalışma süresinin, kural olarak yaşam süresinden önce sona ereceği görüşündedir. Buna göre, çalışma süresi kural olarak 60 yaşına kadar sürebilir. Ancak, şayet destek çalışmadan da bakım gücüne sahip ise, bu durumda bakım gücünün devam süresinin, desteğin muhtemel yaşama süresinin sonuna kadar süreceği kabul edilmelidir.
Türkiye koşullarına göre hazırlanmış, faal yaşam sürelerini gösterir bir tablo mevcut değil ise de; bugün gerek doktrinde, gerekse uygulamada 1989 yılında tek yaşlara göre kadın ve erkek için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından hazırlanmış yaşam tablolarının kullanılması savunulmaktadır. Ancak, herkes için kabul edilebilecek bir faal yaşam süresinin tespit edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğundan; hakim önüne gelen somut olayda, desteğin ölüm tarihindeki yaşı, mesleği, mevcutsa özel sağlık problemleri gibi hususları dikkate alınarak desteğin faal yaşam süresini tespit etmelidir .
2- Destekten Yoksun Kalanın Bakım İhtiyacının Devam Süresi
Destekten yoksun kalma zararı, destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacı devam ettiği sürece söz konusu olabilir. Ancak, bu süre, hiçbir zaman, destekten yoksun kalanın yaşam süresinden daha uzun olamaz.
Yargıtay, henüz ülkemizde muhtelif yaş, meslek ve cinsiyet gruplarına göre vatandaşların ortalama ömrünü gösteren istatistik cetvelleri hazırlanmadığından, uygulamada birliğin sağlanması için, ölüm ve cismani zarar halinde maddi tazminatın hesaplanmasında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bağlanan tarifenin birinci maddesi uyarınca, P.M.F.yaşama tablosundan yararlanılması ve ortalama ömrün belirlenmesinde bu tablodaki rakamların esas tutulması gerektiği görüşündedir.
Bakım ihtiyacının devam süresi, destekten yoksun kalanların sıfatlarına göre farklılık arz etmektedir . Eş, çocuk, anne-baba, nişanlılar ve kardeşler dışında kalanların bakım ihtiyacının devam süresini tespit etmek için, destek ile aralarındaki fiili bakım ilişkisinin mahiyeti önem arz eder. Zira, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilmek için, hısımlık veya mirasçılık gibi bir bağın bulunmasına gerek yoktur. Bu nedenle, hakim, somut olayın özelliklerine göre, destekten yoksun kaldığı iddiasından olan kişinin, bakım ihtiyacının devam süresini tespit etmelidir.
E) ZARARDAN İNDİRİM YAPILMASI
Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, destekten yoksun kalan kimsenin bakım ihtiyacını gidermek olduğundan, destekten yoksun kalanın, desteğin ölümü yüzünden elde ettiği veya gelecekte elde etmesi kuvvetle muhtemel olan yararlarının, zararlardan indirilmesi gereklidir. Eğer, zarardan bu indirimler yapılmazsa, destekten yoksun kalanın mal varlığında, desteğin ölümünden önceki haline göre zenginleşme meydana gelir ki, bu da destekten yoksun kalma tazminatının öngörülüş amacına aykırıdır.
Zarardan indirim yapılacak yarar kalemleri şöyle sıralanabilir:
1. Dul Kalan Eşin Evlenme İhtimali
Dul kalan eşin, gelecekte uğrayacağı destekten yoksun kalma zararı, hüküm tarihinde, tazminatın peşin değerinin verilmesi suretiyle giderilecektir. Dul eşin, gelecekte evlenip evlenmeyeceği ihtimallere dayalıdır. Hiç evlenmeyecekmiş gibi tazminata hükmedilmesi, dul eş lehine fazla tazminata hükmedilmesine, dul eşin sebepsiz zenginleşmesine neden olacaktır. Bu sorunu gidermek için hakim, somut olayda dul eşin evlenme şansını, yaşını, sağlık durumunu, önceki evliliğinden olan çocuk sayısını, kültürel sosyal ve ekonomik durumunu, ölen kocasına olan bağlılığı gibi faktörlere göre belirlemelidir. Genel hatlarıyla Yargıtayın görüşü de bu yöndedir.
2. Destekten Yoksun Kalanın Ölüm Dolayısıyla Elde Ettiği Menfaatler
a) Miras Geliri
Desteğin ölümü sonucu, mal varlığı aynı zamanda desteği olduğu mirasçılarına intikal eder. Bu durumda, destekten yoksun kalma zararından indirim yapılıp yapılmayacağı doktrinde tartışmalıdır.
Yargıtay’ın da kabul ettiği görüşe göre, ölen destekten intikal eden miras veya miras geliri arasında ayrım yapılmalı ve destekten yoksun kalan, kendisine destekten intikal eden miras geliri oranında, bakım ihtiyacından kurtulduğu ölçüde destekten yoksun kalma tazminatından indirime gidilmelidir.
b) Sigorta Tazminatları
Hayat sigortasının destekten yokun kalma zararlarından indirilip indirilmeyeceği de doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay’ında katıldığı görüşe göre, ölen desteğin sağlığında tedbirli davranışı sonucu ödediği primler dikkate alındığında, destekten yoksun kalana sigorta şirketlerince yapılan ödemenin, hesaplanacak tazminattan düşülmesi hukuk mantığına aykırıdır.
c) Sosyal Güvenlik Kurumlarınca Yapılan Yardımlar
Ölen desteğin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi ve destekten yoksun kalan da Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılacak yardım ve bağlanacak aykırılıkları almaya hak kazanmış ise, bu yardımlar ve aylıklar sebebiyle bakım ihtilacından kurtulduğu ölçüde, yardımların ve aylığın peşin ödeme değerinin destekten yoksunluk zararından indirilmesi, tazminatın öngörülüş amacına uygun olacaktır. Ancak Yargıtay bu konuda ikili bir ayrıma gitmektedir. Buna göre; kurumun rücu hakkı bulunan iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından bağlanan dul ve yetim aylıklarının, destekten yoksun kalma zararından mahsubu kabul edilirken, rücu hakkı bulunmayan ölüm sigortasından bağlanan dul ve yetim aylıklarının mahsubu ise kabul edilmemektedir.
1479 sayılı Kanunun 63 ncü madde uyarınca, ölen Bağ-Kur’lu desteğin yakınlarına gerekli ödemeler yapıldıktan sonra, Bağ-Kur’un desteğin ölümüne sebep olana rücu hakkı bulunduğundan, destekten yoksun kalanın sebepsiz zenginleşmesini önlemek için, yapılan yardımlar ve bağlanan aylığın peşin ödeme değeri, zarardan indirilir.
T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’nce, 5434 sayılı Kanun uyarınca hak sahiplerine yapılan yardımlar ve bağlanan aylıklar, bakım ihtiyacını gidereceğinden, bunların da destekten yoksunluk zararından indirilmesi gerekir. Yargıtay, eski tarihli kararlarında bu görüşte iken; bilahare, görüş değiştirerek, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce bağlanan aylıkların destekten yoksun kalma zararından indirilmemesi gerektiğine karar verilmiştir.
d) Ölüm Sonucu Tasarruf Edilen Giderler
Destekten yoksun kaldığı iddiasıyla tazminat talebinde bulunanların, desteğin ölümü sebebiyle yapmaktan kurtulduğu bir kısım masrafların, destekten yoksun kalma zararlarından indirilmesi gerekir. Örneğin, çalışarak aile bütçesine katkıda bulunmayan karasının ölümü nedeniyle desteğini kaybeden kocanın zararı hesaplanırken; kocanın, gelirinden karısına ayıracağı payın indirilmesi gerekir. Yine, farazi destek olan çocukların, anne ve babalarına destek olabilecek hale gelinceye kadar yapılması gerekip de ölüm nedeniyle yapılamayan öğrenim, giyim-kuşam, harçlık, yemek gibi yetiştirme masraflarının da destekten yoksun kalma zararından indirilmesi gerekir.
V.DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNAT MİKTARININ TESPİTİ VE ŞEKLİ
A) GENEL OLARAK
Destekten yoksun kalma tazminatı istemli bir davada, bilirkişi tarafından belirlenecek zararın tamamının sorumlu kimse tarafından tazmin edilmesi gerekli değildir. Bu nedenle, zarar miktarının tespitini müteakip, bu zararın nasıl ve ne oranda sorumlu kimse tarafından tazmin edileceği tespit edilmelidir.
Destekten yoksun kalma tazminatının tespitine ilişkin olarak Borçlar Kanunu’nda özel bir düzenleme yapılmadığından, anılan Kanunun tazminat miktarının tespitine ilişkin 43 ncü ve tazminatın tenkisine ilişkin 44 ncü maddelerinde yer alan zarardan indirim sebepleri, destekten yoksun kalma tazminat miktarının tespitinde de uygulanacaktır.
B)TAZMİNATTAN İNDİRİM SEBEPLERİ
1)Desteğin Kusuru
B.K.nun 44/1 nci maddesine göre; “Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği veya zararı yapan şahsın ve hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir.”
Bu hükme göre hakim, ölen desteğin, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek yahut zarara uğrayacağını bilerek ve isteyerek zararın doğmasına veya artmasına sebep olduğunu tespit ederse, desteğin eylemi ile zarar arasında uygun illiyet bağı da varsa, zarardan indirim yapılabilecektir. Hatta, desteğin ağır kusurunun bulunması halinde tazminata da hükmetmeyebilecektir.
Sebep sorumluluğunda ise kusur, sorumluluğun kurucu şartı olmadığından, destekten yoksunluk zararının kusur oranında paylaştırılması söz konusu değildir.
2)Desteğin Rızası
B.K.nun 44/1 nci maddesinde yer alan “Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu... takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir” hükmünden hareketle, desteğin rızası, haksız fiildeki hukuka aykırılığı ortadan kaldırıyorsa, destekten yoksun kalma tazminatı talebi reddedilebilir. Desteğin razısı, haksız fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmadığı hallerde, tazminattan indirim sebebi teşkil edebileceği gibi somut olayın özelliklerine göre, tazminat talebinin tamamen reddine de yol açabilir.
Kişinin, yaşama hakkı üzerinde tasarrufu bulunmadığından, ölümüne rıza göstermesi M.K.nun 23, B.K.’nun 20 nci maddeleri uyarınca geçersiz olacağından, bu yöndeki bir rıza ise hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz.
3)Tazminatın Ödenmesinin Zarar Verenin Mali Durumunu Kötüleştirilmesi
B.K.nun 44/2 nci maddesi uyarınca sorumlu kimse, ekonomik yönden zayıf durumda olup, tazminatın tamamını ödemesi onu zor duruma düşürüyor ve zararın meydana gelmesinde de kasdi ve ağır ihmali bulunmuyorsa, hakim tazminatın bir kısmını indirebilir.
4)Zarar Verenin Kusuru
B.K.nun 43/1 nci maddesine göre; “Hakim, ... hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şumulünün derecesini tayin eyler.” Buna göre, kusur sorumluluğunda, zarar verenin kusurunun hafifliği ve ağırlığının, zararın tam olarak tazmini hususunda önemi yoktur. Ancak hakim, zarar verenin hafif veya pek hafif kusurlu olduğu durumlarda, adaleti tesis düşüncesiyle tazminattan indirim yapabilir.
Sebep sorumluluğunda ise, kusur, sorumluluğun kurucu unsuru olmadığından, zarar verenin kusuruna bakılmaksızın, zarar veren zarar miktarının tamamını ödemekle yükümlüdür.
5)Hal ve Şartların Özelliği
B.K.nun 43/1 maddesine göre, hakim, somut olaydaki hal ve şartların özelliğini dikkate alarak tazminat miktarından indirim yapabilir. Bu halin indirim sebebi olması, kusur derecesinde tam tazminata hükmedilmesi gerektiği zamanda söz konusu olabilir. Hakim, bu hususun takdirini serbestçe yapar.
Hakim, zarar verenin, zararın doğumunu veya artmasını engellemek için her türlü tedbiri almasına rağmen, olayın kaçınılmaz olarak meydana gelmesi, olayın hatır taşıması sırasında cereyan etmesi gibi durumlarda, hal ve şartların özelliğini dikkate alarak tazminat miktarından indirim yapmalıdır. Kaçınılmaz olaydan bahsetmek için, olayın zarar veren ve zarar görenin eylemi ve iradesi dışında gerçekleşmesi ve illiyet bağının kopmamış olması gerekir.
C) DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATININ ŞEKLİ
Destekten yoksun kalma tazminatının aynen tazmini, desteğin ölümü nedeniyle mümkün olmadığından, zararın nakden tazmini söz konusu olacaktır. Nakden tazmin, irat biçiminde olabileceği gibi sermaye biçiminde de olabilir. Bunun şeklini, B.K.nun 43 ncü maddesi uyarınca, hal ve mevkiin icaplarını göz önünde bulundurarak hakim tayin eder. Hakimin bu takdir hakkı, taleple bağlılık kuralının bir istisnasıdır.
1) İrat Şeklinde Tazminat
İrat şeklinde ödeme, destekten yoksun kalana belirli dönemlerde gelir bağlamak suretiyle gerçekleştirilir ve destekten yoksun kalma tazminatının amacına ve niteliğine uygundur.
Hakim tarafından hükmedilecek irat, desteğin bakım gücü ile destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacının devam süreleri ile sınırlı olup; bu sürelerin birinin sona ermesi ile nihayete erer. Bu halde, tazminat borçlusu, desteğin belirli zamanlarda destekten yoksun kalanlara yaptığı ve yaşasaydı ileride yapacağı yardımın değerine eşit miktardaki parayı, aylık, üç aylık, yıllık gibi hakimin takdir edeceği belirli dönemlerde destekten yoksun kalana ödeyecektir. Tazminatın irat şeklinde ödenmesinde, hak sahibi destekten yoksun kalanın hayatta olması şarttır. Ölümü halinde, ihtiyaç kriteri ortadan kalkacağından, tazminat talebi mirasçılara geçmez. Destekten yoksun kalma tazminatına irat şeklinde hükmedilmesi için, B.K.nun 43 ncü maddesi uyarınca, tazminat borçlusunun teminat göstermesi şarttır. Bu tazminat, irat taksitlerinin zamanında ödenmesini sağlar. Teminat türünde taraflar anlaşamazlar ise, hakim teminatın ne olacağını belirler.
2)Sermaye Şeklinde Tazminat
Sermaye şeklinde tazminat ile amaçlanan, destekten yoksun kalana, düzenli bir gelir sağlamak yerine, yapılacak olan yardımın devam süresi dikkate alınarak, topluca bir miktar para ödenmesi suretiyle, zarar veren ile aralarındaki alacaklılık borçluluk ilişkisini sona erdirmektir. Bu şekilde ödenecek tazminatın hesabında, öncelikle destekten yoksun kalma zararının ve tazminatın kapsamının belirmesinde göz önünde bulundurulan hususlar dikkate alınarak, geleceğe yönelik periyodik gelirlerin miktarı belirlenmelidir. Ardında da, desteğin bakım gücü ile destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacının devam süreleri çerçevesinde, destekten yoksun kalanın, bu geliri ne kadar süreyle alacağı tespit edilmelidir. Müteakiben de, gelir taksitleri vadesinden önce ödendiği için bir indirime gidilerek, davalıya ödenecek elde edilen peşin değer bulunmalıdır.
VI. SONUÇ
Bir kimse öldüğünde, bu kişinin sağlığından destek olduğu veya ileride destek olacağı kimseleri, sosyal ve ekonomik yönden korumayı amaçlayan destekten yoksun kalma tazminatı, Borçlar Kanununun 45 nci maddesinin ikinci fıkrasında bir cümle ile düzenlenmiş; tazminatın kapsam ve miktarının belirlenmesi büyük ölçüde doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Destekten yoksun kalma tazminatı, doktrinde çeşitli şekillerde tanımlanmakla birlikte, kabul gören, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan tanımdır. Buna göre; “Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yaşamaları muhtemel süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırmak suretiyle yapabileceği yardım tutarının, peşin olarak ve toptan ödetilmesinden ibaret olan” tazminat şeklidir.
Tazminatın talep hakkı, ölen desteğin değil desteğini yitirenin kişiliğinden doğduğundan bağımsıdır. Dolayısıyla, tazminat alacağı, mirasçılık sıfatından doğmadığı gibi ölen desteğin kişiliği ile veya desteğin mal varlığı ile de ilgili değildir. Destekten yoksun kalma tazminatını talep hakkı, haksız fiil sonucu ölüme dayanabileceği gibi, denizde ve havada yapılan yolcu taşıması sonucu ölümlerde olduğu gibi sözleşme hükümlerine aykırı hareket sonucu da gerçekleşebilir. Tazminatı talep hakkının doğması için, gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul gördüğü üzere, bazı şartların gerçekleşmesi zorunludur.
Bu şartlardan ilki, desteğin ölmesidir. Tazminatı talep hakkı için, desteğin ölümünün gerçekleşmesi gerektiğinden, bu aşamada destek kavramı ve kimlerin destek sayılacağının açıklığa kavuşturulması büyük önem taşır.
Destek, başkasının geçimini kısmen veya tamamen, sürekli ve düzenli olarak sağlayan veya ona ileride bu şekilde bakması kuvvetle muhtemel olan herhangi bir kişidir. Bir kimsenin destek sayılabilmesi için, fiili bakım ilişkisinin varlığı yeterli olduğundan; destek ile geçimi sağlanan kimse arasında akrabalık, mirasçılık veya kanuni yahut akdi bir bakma yükümlülüğünün bulunması zorunlu değildir. Fiili veya farazi destek olmak üzere iki destek çeşidi vardır. Fiili destek; destekten yoksun kalana ölümü anına kadar fiili ve düzenli bir şekilde bakan kimsedir. Eşler birbirleri için, anne ve baba çocukları için, çalışmakta olan çocuklar anne babaları için fiili destek sayılır. Farazi destek ise; ölmeseydi, normal şartlarda ileride destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunan kişiye bakması kuvvetle muhtemel olan kişidir. Küçük çocuklar, anne ve babaları için, nişanlılar da birbirleri için farazi destek sayılmaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatı şartlarından ikincisi ise, desteğin bakım gücüne sahip olmasıdır. Dolayısıyla, ölümü öncesi veya ileride bakım gücü olmayan bir kimsenin destek olduğundan söz etmek mümkün değildir. Desteğin bakımının, belli bir ölçüsü veya şekli yoktur. Kısmen veya tamamen bir kimsenin gereksinimlerini karşılamak şeklinde olabileceği gibi, para, erzak veya elbise sağlamak, iş temin etmek, hizmet etmek suretiyle yardımda bulunmak gibi şekillerde de kendisini göstermesi mümkündür. Sürekli ve düzenli desteğin bu bakımı sağlayabilecek maddi imkanlara sahip bulunması şarttır.
Destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacı içinde bulunması da, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının üçüncü şartıdır. Buna göre, desteğin yardımı olmaksızın, mevcut sosyal ve ekonomik seviyesine uygun şekilde yaşantısını sürdüremeyecek kimse, bakım ihtiyacı içinde sayılır. Bu ihtiyaç, sefalete düşme değil, sosyal durumuna uygun bir hayat sürebilme imkanından yoksun kalınmasını ifade eder.
Destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının son şartı ise, bir zararın doğmuş olmasıdır. Zarar ile bakım ihtiyacı arasında sıkı bir ilişki bulunduğundan; zarar, destekten yoksun kalanın, desteğin ölümünden önceki sosyal ve ekonomik yaşayış düzeyini, ölümden sonraki dönemde de destek olmadan aynı seviyede tutabilmesi için muhtaç olduğu miktardır. Destekten yoksun kalanın zararın tespiti, gelecekte meydana gelecek bir zararın tespiti niteliğinde olduğu için matematiksel bir kesinlik ile belirlenmesi mümkün değildir. Zararın tespitinde, fiili karineler, hal ve şartların icabı, ölen destek ile destekten yoksun kalanın arasındaki ilişki dikkate alınarak, gelecekte meydana gelecek zarar hakkında tahmin yapılacaktır. Bu nedenle, zararın hesaplanmasında, hakimin, hesaba ilişkin verileri, özellikle ortalama yaşam ve çalışma süreleri hesaplanırken hangi cetvellerin kullanılacağını, desteğin yardım miktarını belirleyerek, hesap bilirkişine insiyatif bırakılmaması, büyük önem arz etmekte ise de; ne yazık ki uygulamada bu konudaki tüm insiyatif bilirkişilerdedir.
Zarar belirlenirken araştırılacak ilk husus, desteğin geliridir. Bunun belirlenmesi, destekten yoksun kalma zararının doğumu için gerekli olan şartlardan, bakım gücünün tespitine yarayacaktır. Fiili desteğin geliri, ölenin meslek içi ve meslek dışı kazancını içerir. Kazançlara, çeşitli kaynaklardan sağlanan yardım ve yardım gücünü arttırın avantajlar da girer. Farazi desteğin gelirinin hesaplanması ise oldukça zordur. Farazi desteğin, destek hayatta kalsaydı nasıl bir işte çalışabilirdi ve ileride muhtemel geliri, ailesinin ekonomik ve sosyal durumu ne olurdu, zeka derecesi nedir şeklinde bir dizi soruya verilecek yanıtlar göz önünde bulundurularak tahmin edilir.
Desteğin geliri belirlendikten sonra, bu gelirde gelecekte kaydedilmesi muhtemel gelişmeler sonucu meydana gelebilecek değişiklikler dikkate alınarak önce gelirin arttırılması yoluna gidilir. Ardından, bu gelirden yapılacak vergi, harç, nafaka gibi harcamalar düşülerek desteğin geliri netleştirilir.
Desteğin net gelirinin tespitini müteakip, bu gelirden destekten yoksun kalana yapılacak yardım miktarı ortaya konmalıdır. Yardım miktarı ise türlü delille ispatlanabilir. Bu bağlamda, ölen desteğin, gelirin bir kısmını kendisine ayıracağı dikkate alınarak, gelirin tamamının yardıma tahsis olunamayacağı prensibine özellikle dikkat edilmelidir.
Destekten yoksun kalanın zararı belirlenirken, desteğin yardımının devam süresinin ne olduğu büyük önem arz etmektedir. Yardımın devam süresi ise, ölen destek yaşasaydı, desteğin bakım gücünün, destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacının ve fiili bakım ilişkisinin bir arada devam etmeleri muhtemel olan süredir. Bu sürenin tayininde, bakım gücü, bakım ihtiyacı veya fiili bakım ilişkisi sürelerinden hangisi erken sona erecekse o tarih esas alınır.
Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacını gidermek olduğundan, destekten yoksun kalanın, desteğin ölümü nedeniyle elde ettiği veya ileride elde etmesi kuvvetle muhtemel olan miras geliri, sigorta tazminatları, sosyal güvenlik kurumlarınca yapılan yardımlar, ölüm sonucu tasarruf edilen giderler gibi yararların da zarardan indirilmesi gerekir.
Yukarıda özetlenen hususlar dikkate alınarak, destekten yoksun kalma zararı belirlendikten sonra, mahkeme tarafından, sorumlu kimsenin tazmin edeceği tazminat miktarı belirlenir. Tazminatın tespitine ilişkin olarak, Borçlar Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, anılan Kanunun 43 ve 44 ncü maddeleri hükümleri, burada da tatbik olunur. Bu bağlamda, desteğin kusuru, desteğin rızası, tazminatın ödenmesi halinde sorumlu kişinin mali durumunun kötüleşmesi, zarar verenin kusuru, hal ve şartların özelliği gibi yasal indirim sebepleri dikkate alınarak, destekten yoksun kalma tazminat miktarı belirlenir. Belirlenen tazminat miktarı, nakden tazmin suretiyle ödenir. Nakden tazmin, irat biçiminde olabileceği gibi sermaye biçiminde de olabilir.
KAYNAKÇA
EREN, Fikret :Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8 nci Bası İstanbul 2003.
GÜNDÜZ, Hakan :Destekten Yoksun Kalma Tazminatı,Ankara 2004 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi)
GÜRBÜZ, Metin :Beden Tamlığının İhlali (Sakatlık) Ve Ölüm Hallerinde Doğan Maddi Zararın Hesaplanması veTazminatın Tayini, Ankara 2001.
HATEMİ, Hüseyin "Ölüm ve Beden Bütünlüğü Zararlarında Giderim”, Ölüm ve Cismani Zarar Hallerinde Zararın ve Tazminatın Hesap Edilme Sempozyumu, Ankara 1993. İstanbul Barosu Dergileri
İYİMAYA, Ahmet :Sorumluluk ve Tazminat Hukuku Sorunları Ankara, 1995.İzmir Barosu Dergileri
KARAHASAN, Mustafa Reşit :Tazminat Hukuku- Maddi Tazminat, İstanbul 2001.
KARAHASAN, Mustafa Reşit :Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2003.
KILIÇOĞLU, Mustafa :Sorumluluk Hukuku, Ankara 2002.
KILIÇOĞLU, Mustafa :Tazminat Esasları ve Hesaplama Yönetmeleri, Ankara 2000.
KILIÇOĞLU, M.Ahmet :Borçlar Kanunu Genel Hükümler, Ankara 2003.
ORHUNÖZ, Ergün :“Destekten Yoksun Kalma Davalarında Desteğin Emekli Sandığına veya Sosyal Sigortalar Kurumu ya da Bağ-Kur Mensubu Olması Halinde Dava Açılırken Göz Önünde Tutulması Gereken Hususlar, İzmir Barosu Dergisi, Ocak 1994.
ORHUNÖZ, Ergün :Tazminat Davalarında Uygulama Sorunları, Ölüm ve Bedeni Zararlar, Ankara 2000.
ÖZTÜRKLER, Cemal :Ölüm ve Bedeni Zarar Hallerinde Maddi Tazminatın Hesaplanması Teknikleri, Ankara 2003.
SÜZEK, Sarper :“Destekten Yoksunluk ve Cismani Zararlarda İşverenin Özel Hukuktan Doğan Sorumluluğu”, Destekten Yoksunluk ve Cismani Zararlarda Sorumluluk ve Tazminat Sempozyumu, İstanbul 1996.
TEKİNAY, Selahattin Sulhi :Ölüm Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İstanbul 1962.
TUNÇOMAĞ, Kenan :Borçlar Hukuku Genel Hükümler,4ncü Bası, İstanbul 1969.
TURAL, Turabi :Tazminat ve Hesaplaması, Ankara 2000.
TURAL, Turabi :“Destek Zararı Hesabında İçtihat Aykırılığı Oluşturan Farklı Destek Dağıtımları”, İstanbul Barosu Dergisi, Eylül 2002.
UÇAKHAN GÜLEÇ, Sema :Maddi Tazminat Esasları ve Hesaplanması, 4 ncü Bası,Ankara 2002.
UYGUR, Turgut :Borçlar Kanunu, Ankara 2003. Yargıtay Kararları Dergisi.
YILMAZ Halil-KÜTÜK Ahmet :Yargıtay 4 ncü Hukuk Dairesinin Emsal Kararları (1998-2002), Ankara 2002
 
Geri
Üst