MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Adalet Bakanlığı’nın beş aydır Türkiye’ye getiremediği Almanya’daki Deniz Feneri davasının dosyasını, CHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kılıç getirmiş. Düzenlediği basın toplantısında da bu dosyadaki bazı önemli ifadeleri açıklamış.
Alman mahkemelerine göre, kayıp para tam 100 milyon liraymış! (Bugünkü parayla!)
Bu para, birilerinin hesabına aktarılmış.
Bu kişilerin tamamı AKP’yle bir şekilde ilişkiliymiş.
Dosyada adı geçen kişilerin bazıları uyuşturucu kaçakçılığına ve kara para aklama işlerine de karışmış.
RTÜK Başkanı ve “Başkent kahvehanelerinin müthiş okeycisi” Zahid Akman, bu roman gibi dava dosyasının en önemli kahramanlarından birisiymiş.
Onun adına bazı şirketlere 580 bin euro “sermaye” olarak aktarılmış.
Alman polisi tarafından basılan bir devlet bankasının Frankfurt Şubesi’nin Müdürü, bu olaydan sonra işini kaybetmek bir yana, Türkiye’ye çağrılıp terfi ettirilmiş.
Deniz Feneri yöneticileri, gemi almak için bu bankadan 1 milyon 700 bin euro kredi çekmiş.
Bu paranın 400 bin euro’su, Deniz Feneri oluşumunun en tepesindeki kişi olduğu söylenen Zekeriya Karaman’ın oğluna ait Türkiye’deki Haliç Limited Şirketi’ne verilmiş.
Tesadüf bu ya; Karaman’ın oğlu, Başbakan’ın oğluyla bacanakmış.
Bu para geldikten sonra, Başbakan’ın oğlu da “gemicik” almış.
Bu süreçte Başbakan’ın oğlu, Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin merkezine gitmiş...
***
“Miş”lerin, “mış”ların doğru olup olmadığını, dosyanın resmi yollardan Türkiye’ye ulaşmasından sonra öğrenebileceğiz.
İşin ilginci; bu dosyayı CHP’li herhangi bir milletvekili kendi olanaklarıyla Almanya’dan alabiliyor ama; Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanlığı bunu beceremiyor!
Bu yüzden, Alman mahkemelerinin Türkiye’yi karıştıracak çok önemli tespitleri, hâlâ “miş-mış” tan öteye gidemiyor...
Kaçarı yok, dosya elbette Türkiye’ye gelecek...
Ama... Seçimden sonra!
Çünkü o zamana kadar atı alan yine Üsküdar’ı geçmiş; AKP bu dosyadan dolayı oy kaybına uğramamış olacak...
***
Hani “Geciken adalet, adalet değildir” derler ya...
Acaba bu söz, Deniz Feneri dosyasıyla ilgili gelişmeleri yüzlerce yıl önceden gören biri tarafından söylenmiş olabilir mi?
*****
PAZARLIK!
Başbakan dün Nevşehir’de, “Biz şu anda IMF’yle pazarlık yapıyoruz. Olay bu kadar basit ve şu anda da iyi gidiyor” demiş.
Hükümetin tek derdi, “vatandaşların kemer sıkması”na dayanan ve “acı ilaç” içeren bu anlaşmayı, seçim sonrasına kadar geciktirebilmek...
29 Mart geçsin, bu pazarlık birkaç günde biter...
Bekleyin, görürsünüz!
*****
GÜNÜN SORUSU
Siyasi partilerin aday gösterme süresi bugün doluyor...
Acaba bir sonraki yerel seçimlere, genel başkanların iki dudağının arasından çıkan isimlerle değil de ön seçimlerle belirlenen adaylarla gidebilecek miyiz?
*****
Başbakan kar-çamur geziyor, diğerleri gizlenecek delik arıyor!
Her seçim dönemi aynı filmi görmekten bıktık... Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yine devlet işlerini bile askıya aldı, her gün bir ya da birkaç ilde miting düzenliyor.
Kar, yağmur, çamur demeden konuşuyor da konuşuyor!
Başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet partilerinin genel başkanları ise, Ankara’daki genel merkezlerinden dışarıya bile çıkmıyorlar...
Sanki seçime sadece 41 gün kalmamış gibi, sıcak odalarında oturup demli çaylarını yudumluyorlar..
Hatta yurdun dört bir yanından gelen kendi partililerini bile kabul edip görüşmüyorlar.
Çünkü korkuyorlar!
Kavga etmediği kişi ve kurum kalmayan Başbakan, devletin verdiği uçakla, arabayla, devletin memurlarını da yanına alarak elini kolunu sallaya sallaya dolaşırken, onlar masa başından seçim kazanmayı bekliyorlar...
Bu tablo da iktidar partisine oy vermeyen vatandaşların, “AKP’den kurtulma” umudunu kaybetmelerine neden oluyor!
***
Oturun beyler, hatta oturmak yetmez, makam odalarınızdaki masaların altına yatın...
Allah göstermesin, camdan falan görünürsünüz de vatandaş size derdini anlatmaya kalkar!
..::MUSTAFA MUTLU::...
Alman mahkemelerine göre, kayıp para tam 100 milyon liraymış! (Bugünkü parayla!)
Bu para, birilerinin hesabına aktarılmış.
Bu kişilerin tamamı AKP’yle bir şekilde ilişkiliymiş.
Dosyada adı geçen kişilerin bazıları uyuşturucu kaçakçılığına ve kara para aklama işlerine de karışmış.
RTÜK Başkanı ve “Başkent kahvehanelerinin müthiş okeycisi” Zahid Akman, bu roman gibi dava dosyasının en önemli kahramanlarından birisiymiş.
Onun adına bazı şirketlere 580 bin euro “sermaye” olarak aktarılmış.
Alman polisi tarafından basılan bir devlet bankasının Frankfurt Şubesi’nin Müdürü, bu olaydan sonra işini kaybetmek bir yana, Türkiye’ye çağrılıp terfi ettirilmiş.
Deniz Feneri yöneticileri, gemi almak için bu bankadan 1 milyon 700 bin euro kredi çekmiş.
Bu paranın 400 bin euro’su, Deniz Feneri oluşumunun en tepesindeki kişi olduğu söylenen Zekeriya Karaman’ın oğluna ait Türkiye’deki Haliç Limited Şirketi’ne verilmiş.
Tesadüf bu ya; Karaman’ın oğlu, Başbakan’ın oğluyla bacanakmış.
Bu para geldikten sonra, Başbakan’ın oğlu da “gemicik” almış.
Bu süreçte Başbakan’ın oğlu, Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin merkezine gitmiş...
***
“Miş”lerin, “mış”ların doğru olup olmadığını, dosyanın resmi yollardan Türkiye’ye ulaşmasından sonra öğrenebileceğiz.
İşin ilginci; bu dosyayı CHP’li herhangi bir milletvekili kendi olanaklarıyla Almanya’dan alabiliyor ama; Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanlığı bunu beceremiyor!
Bu yüzden, Alman mahkemelerinin Türkiye’yi karıştıracak çok önemli tespitleri, hâlâ “miş-mış” tan öteye gidemiyor...
Kaçarı yok, dosya elbette Türkiye’ye gelecek...
Ama... Seçimden sonra!
Çünkü o zamana kadar atı alan yine Üsküdar’ı geçmiş; AKP bu dosyadan dolayı oy kaybına uğramamış olacak...
***
Hani “Geciken adalet, adalet değildir” derler ya...
Acaba bu söz, Deniz Feneri dosyasıyla ilgili gelişmeleri yüzlerce yıl önceden gören biri tarafından söylenmiş olabilir mi?
*****
PAZARLIK!
Başbakan dün Nevşehir’de, “Biz şu anda IMF’yle pazarlık yapıyoruz. Olay bu kadar basit ve şu anda da iyi gidiyor” demiş.
Hükümetin tek derdi, “vatandaşların kemer sıkması”na dayanan ve “acı ilaç” içeren bu anlaşmayı, seçim sonrasına kadar geciktirebilmek...
29 Mart geçsin, bu pazarlık birkaç günde biter...
Bekleyin, görürsünüz!
*****
GÜNÜN SORUSU
Siyasi partilerin aday gösterme süresi bugün doluyor...
Acaba bir sonraki yerel seçimlere, genel başkanların iki dudağının arasından çıkan isimlerle değil de ön seçimlerle belirlenen adaylarla gidebilecek miyiz?
*****
Başbakan kar-çamur geziyor, diğerleri gizlenecek delik arıyor!
Her seçim dönemi aynı filmi görmekten bıktık... Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yine devlet işlerini bile askıya aldı, her gün bir ya da birkaç ilde miting düzenliyor.
Kar, yağmur, çamur demeden konuşuyor da konuşuyor!
Başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet partilerinin genel başkanları ise, Ankara’daki genel merkezlerinden dışarıya bile çıkmıyorlar...
Sanki seçime sadece 41 gün kalmamış gibi, sıcak odalarında oturup demli çaylarını yudumluyorlar..
Hatta yurdun dört bir yanından gelen kendi partililerini bile kabul edip görüşmüyorlar.
Çünkü korkuyorlar!
Kavga etmediği kişi ve kurum kalmayan Başbakan, devletin verdiği uçakla, arabayla, devletin memurlarını da yanına alarak elini kolunu sallaya sallaya dolaşırken, onlar masa başından seçim kazanmayı bekliyorlar...
Bu tablo da iktidar partisine oy vermeyen vatandaşların, “AKP’den kurtulma” umudunu kaybetmelerine neden oluyor!
***
Oturun beyler, hatta oturmak yetmez, makam odalarınızdaki masaların altına yatın...
Allah göstermesin, camdan falan görünürsünüz de vatandaş size derdini anlatmaya kalkar!
..::MUSTAFA MUTLU::...