ѕσηυη¢υ
кιℓℓ ƒσя &#
- Katılım
- 17 Eyl 2006
- Mesajlar
- 3,505
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Namusuyla haber yapan ’’7’’ gazeteciye yasak getiren Başbakanlık, Kanal ’’7’’ ile içli dışlı olan, vicdan hortumcusu Deniz Fenerci’ye sürekli basın kartı vermiş!
Şimdi siz bu haberi okuyunca, basın kartı denilen zamazingoyu önemli bi şey zannedebilirsiniz... Değildir.
*
İzmir’de mesleğe başladığımda çakal bir polis muhabiri vardı. Polisi dinlediğimiz telsizle giderdi pazara... Telsiziyle şöyle sallaya sallaya işaret ederek, "Şu domates kaça?" filan diye sorardı. Pazarcı da, "Herhalde sivil zabıta" diye düşünerek, domatesi kabağı beleşten verirdi... Basın kartı budur!
*
Belediye otobüsüne avanta binmekten başka işe yaramaz. Eskiden vapura da avanta biniliyordu, artık binilmiyor. Uganda dahil, dünyanın hiçbir ülkesinde geçmez. Bizim gibi dandik ülkelerde gösterirsin, adam sanırlar. Hepsi bu.
*
Yalakaların olmadığı dönemlerde böyle değildi. Denk getirirse, "babasını bile haber yapmaktan çekinmeyen" ağabeylerimiz beyaz gömlek giyer, sarı basın kartını da gömlek cebine koyardı, dışardan bakıldığında görülsün diye... Manevi önemi vardı. Şimdi yok. Ahali, tenhada kıstırsam da, ağzını burnunu kırsam diye gazeteci kolluyor sokakta.
*
Bugün için, dünyanın en lüzumsuz kurumudur Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü... Bana sorarsanız, kapatılması gereken KİT’lerin başında gelir. Zaten aslına bakarsanız, tek kart vardır, tek kart... Gazetelerin insan kaynakları müdürlüğünün verdiği kart...
Ki, o kart cebinde olmazsa, istersen Pulitzer’in olsun, binaya giremezsin!
*
Ve, sakın ola ki, "kart"ı olduğu halde Başbakanlığa sokulmayan gazeteci arkadaşlar üzülmesin... Bakın mesela, CHP Milletvekili Atilla Kart...
Adı üstünde ama, o bile giremiyor!
*
Peki nedir?
*
Başbakanlığa girmesi yasaklanan, Akşam Gazetesi muhabiri Ali Ekber Ertürk, dolandırıcıya sürekli basın kartı verildiğini "ampul" gibi astı mı manşete? Astı...
Budur.
Yılmaz Özdil
Şimdi siz bu haberi okuyunca, basın kartı denilen zamazingoyu önemli bi şey zannedebilirsiniz... Değildir.
*
İzmir’de mesleğe başladığımda çakal bir polis muhabiri vardı. Polisi dinlediğimiz telsizle giderdi pazara... Telsiziyle şöyle sallaya sallaya işaret ederek, "Şu domates kaça?" filan diye sorardı. Pazarcı da, "Herhalde sivil zabıta" diye düşünerek, domatesi kabağı beleşten verirdi... Basın kartı budur!
*
Belediye otobüsüne avanta binmekten başka işe yaramaz. Eskiden vapura da avanta biniliyordu, artık binilmiyor. Uganda dahil, dünyanın hiçbir ülkesinde geçmez. Bizim gibi dandik ülkelerde gösterirsin, adam sanırlar. Hepsi bu.
*
Yalakaların olmadığı dönemlerde böyle değildi. Denk getirirse, "babasını bile haber yapmaktan çekinmeyen" ağabeylerimiz beyaz gömlek giyer, sarı basın kartını da gömlek cebine koyardı, dışardan bakıldığında görülsün diye... Manevi önemi vardı. Şimdi yok. Ahali, tenhada kıstırsam da, ağzını burnunu kırsam diye gazeteci kolluyor sokakta.
*
Bugün için, dünyanın en lüzumsuz kurumudur Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü... Bana sorarsanız, kapatılması gereken KİT’lerin başında gelir. Zaten aslına bakarsanız, tek kart vardır, tek kart... Gazetelerin insan kaynakları müdürlüğünün verdiği kart...
Ki, o kart cebinde olmazsa, istersen Pulitzer’in olsun, binaya giremezsin!
*
Ve, sakın ola ki, "kart"ı olduğu halde Başbakanlığa sokulmayan gazeteci arkadaşlar üzülmesin... Bakın mesela, CHP Milletvekili Atilla Kart...
Adı üstünde ama, o bile giremiyor!
*
Peki nedir?
*
Başbakanlığa girmesi yasaklanan, Akşam Gazetesi muhabiri Ali Ekber Ertürk, dolandırıcıya sürekli basın kartı verildiğini "ampul" gibi astı mı manşete? Astı...
Budur.
Yılmaz Özdil