Demokratik Açılım [ Tek Başlık ]

Türkiyeye Neler Oluyor..?

Türkiye'ye neler oluyor?
Çok değil bundan iki yıl önce, 2007 Nisan ayında asker muhtıra verirken, kim, Türkiye'nin gerek toplumsal gerek siyasi dinamikleri itibariyle hızla çıta atlamaya doğru yol aldığını söyleyebilirdi?

Kim ülkenin meşruiyet ve rejim krizlerinden, kapatma davalarından bu kadar çabuk sıyrılabileceğini tahmin edebilirdi?

Sık söylenen sözdür:

Bu ülke güvenlik uygulamaları, dindar-laik tartışması, asker-sivil gerginliği gibi kendi siyasi ve toplumsal dokusunu tahrip eden, enerjisini emen sorunlarından uzaklaşabilirse, “uçuşa” geçebilecek bir ülkedir.

Bugüne uyarlanırsa aslında söylemek istenen şudur:

Yaşlı Avrupa'nın karşısında genç ve dinamik bir nüfus, hareketli bir ekonomi, enerji diyarının tam ortasında etkin bir konum, açılacak alan arayan reel ve mali sektörlere açık bir yatak olan bir bölgenin merkezinde durma, dün krizlerin bugün ise istikrar arayışlarının merkezi olan Ortadoğu gücü olma…

Tüm unsurlar bir araya geldiği zaman (ki geliyor) ve tüm bunlara Türkiye'nin demokrasi yoluyla ürettiği istikrar eklendiği an (ki adım adım ekleniyor), Türkiye uçuşa kalkabilir.

Bugün bu oluyor.

Kuzey Irak'ta oluşan doğal bir durumu, Kürt varlığını içine sindiren, dahası bunu kendi esnek bir politikasıyla, kendi çıkarlarıyla birleştirip, yönlendirmek isteyen bir Türkiye'den söz ediyoruz…

Ortadoğu çok eksenli bir bölge…

Başbakan Bağdat seyahatinden yeni geri döndü.

Bağdat'la yapılan ekonomik anlaşmalar, bu ülkenin yeniden oluşumunda Türkiye'nin oynayacağı politik ve ekonomik rol, çatışmadan uzak bir model oluşturma gücü bir yanda…

Kapalı toplum Suriye'nin kapılarını açan, adeta bu ülkeyi kendi içinde bir reform dizisine zorlayan, Türkiye üzerinden Batı'yla integrasyona iten dış politika öte yanda…

Bunlara İsrail'le, kendi toplumsal eğilimlerinden hareketle mesafe koyan ve kendisini değil İsrail'i zorlayan öncü, siyasi etik açıdan doğru tutum ile İran'ı sınırda tutan bir politikayı ilave ettiğiniz zaman Türkiye'nin Ortadoğu'da bölge açısından taşıyıcı bir güç haline gelmeye başladığını, bunu yaparken kendisini yeniden inşa ettiğini görürsünüz.

Kafkasya'ya dönüp baktığınızda da göreceğiniz benzer bir tablodur:

Ermenistan'la ilişkilerde hamle üstünlüğüyle imajını yeniden kurmaya çalışan, sırtındaki tarihsel yükten arınmayı hedefleyen, enerji bölgesinde istikrarlı ve etkin güç olma yolunda ilerleyen bir Türkiye…

Bunlar silkinen, kendisine güvenli, bu güveni izah edecek güçlü iç dinamiklere sahip bir ülkenin görüntüsüdür.

Nitekim başınızı Batı cephesine çevirdiğiniz zaman bunu daha iyi hissedebilirsiniz…

İlk kez bir Türk yetkilisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ilk kez geçenlerde, zamanı geldiği zaman AB'ye girip girmeyeceğimizi Norveç'in yaptığı gibi halka danışabiliriz diyordu.

Bu sözlerin ifade ettiği içe kapanmacılık değil, özgüvenli ve en demokratik, en etkin olacağını tercih edeceğini ifade eden bir duruştur.

Şöyle ifade etmek belki daha doğru:

Türkiye son dönemlerde AB'yi memnun eden, hatta şaşırtan bazı adım ve hamleleri, bunlar kendisinden talep edildiği için yapmıyor.

Bunları kendi iç dinamikleriyle ve çıkarları böyle gerektirdiği için gerçekleştiriyor.

Türkiye'nin “ev ödevleri” döneminin geride kalacağı bir dönemin yapraklarını çevirmeye başladık gibi geliyor bize…

Nitekim son İlerleme Raporu'na bakın.

Bu 12'ncisi…

Bu 12. İlerleme Raporu'nda Türkiye sadece eleştirilmiyor, eksikleriyle anılmıyor.

Aynı zamanda yaptıklarıyla, hedefleriyle tanımlanıyor.

Tek bir örnek yeterli:

Bir önceki İlerleme Raporu Ergenekon davasıyla ilgili olarak salt usulsüzlüklere değinirken, son raporda şu cümleler yer alıyor:

“Ergenekon, demokratik kurumların doğru işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni arttırmak için Türkiye'ye bir fırsat sunuyor…”

Toplumsal değişme, siyasi zıplama sinyalleri üst üste oturuyor…

Uyum sağlamak ve mutluluk duymak gerek…

Ali Bayramoğlu

kaynak : http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?t=17.10.2009&y=AliBayramoglu
 
TuğяuL;4707837' Alıntı:
dikkat li oku marcus yazdığım cümlede her ikisi de var

görüyorum ki sen de performansına hiç ibr şey katmamışsın. hala aynı :smile:

elbette her ikisi de var.okudum.ama yazarı eleştirmekten geri durmuyorsun:smile:
 
kuş giribi de kene salgını da abartılmıştı ve domuz gribide abartılıyor.
fakat yazarın dediği gibi abartma sadece Türkiye'ye ait değil tüm dünya abartıyor
 
bu ülke bir cüce değil dev olduğunun farkına geçte olsa vardı
 
Amerika, “PKK’nın son kullanma tarihinin bittiğini” ilan etti!

Amerika, “PKK’nın son kullanma tarihinin bittiğini” ilan etti!

Süreç yaman bir hızla işliyor. Baş döndürücü tempo; “Kürt açılımı-Ermeni barışması-İsrail’e kapanma-İran’la tokalaşma-Başkan Obama ile bir daha kucaklaşma” türü unutulmaz kompozisyonlar yaratarak sürüyor.

Sahne içinde sahne!

Numara içinde numara!

Adada yatmakta olan Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla “hem Kandil’deki dağlardan hem de Avrupa’daki şehirlerden PKK’lıların 5’er-10’ar kişilik barış elçileri oluşturarak Ankara’ya gelmeleri ve teslim olmaları” emrini verdiği, Türkiye Başbakanı da 9 bakanıyla Irak’a tam entegrasyon (ekonomik, siyasi, kültürel bütünleşme, tasada ve kıvançta birlikte olma hali) gezisine çıktığı gün ABD de numarasını çekti.

Başbakan’ın Irak gezisi!

Apo’nun teslim olun emri!

ABD’nin son numarası!

Aynı güne denk geldi.

Ne müthiş tesadüf!

ABD Hazine Bakanlığı, terör örgütü PKK’nın lider kadrosunda ilk üç sırayı tutan Murat Karayılan, Ali Rıza Altun, Zübeyir Aydar’ı “özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı” olarak listeye aldığını açıkladı. Bu kararıyla ABD, bütün dünyaya “PKK’nın son kullanma tarihinin bittiğini” ilan etmiş oldu.

Amerika işte bu!

Böyle numara çeker!

Halkının bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşan diye ilan edip yıllardır desteklediği, beslediği, koruduğu, eğittiği, helikopterlerden malzeme atarak savaşma gücünü canlı tuttuğu PKK’yı bugün “eroin kaçakçısı” ilan eder.

Süreç şimdi hızlanıyor.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yeni başkanı Behram Salih’in gazetecilere söylediği; kulaklara ABD üfürmeli plan uygulamaya konulacak.

PKK bitirilecek.

Üst düzey küçük kadrosu Kuzey Avrupa’da İsveç, Norveç, Finlandiya gibi ülkelere “sığınmacı” olarak yollanacak. Büyük bölümü Türkiye’ye paketlenecek ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da utangaç ifadeyle söylemeye çalıştığı gibi “teröristlik yapmış değil teröre teşvik edilmiş insanlardan sayılıp” hapse konmayacak, annelerinin yanına gönderilecek. Bir kısmı Irak Kürdistanı’na entegre edilecek. Geri kalanı da İran’a, Suriye’ye postalanacak.

Ortadoğu’da petrol bitmez.

ABD’de de numara bitmez.

Bir numara daha çekebilir.

Karayılan’ı yakalar.

Tayyip Erdoğan’a teslim eder.

Öcalan’ı Ecevit’e teslim etmişti.

Tarih yazılmıştı!

Karayılan’ı da Erdoğan’a paketler.

Yine tarih yazılır!

ABD, “bu tarih yazmaların” karşılığında Türkiye’den ne ister!

Seçkin dikkat beklerim!



*****


Ceylan’ı unutma!

İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, sivil kurumlara “üç koldan” çok detaylı araştırma yaptırdı ve “Ceylan’ın ölümüne neden olan bombanın havan mermisi olmadığını, askeri birlikten ya da karakoldan ateşlenmediğini, tüfekle atılmış ve patlamadan orada kalmış bir Launcher bombası olduğunu” açıkladı.

Bu bomba kime ait.

Komandoya mı?

Jandarmaya mı?

Polise mi?

Yoksa PKK’ya mı?

Bu bölgede bir çatışma oldu da bu bomba atıldı, patlamadan orada toprakta mı kaldı? Ya da tersi mi oldu? Bu bomba eğitim sırasında atıldı fakat patlamadı. Eğer böyle olduysa; komando ya da jandarmanın sorumlu komutanlarının rapor tutup kayda alarak, bombayı imha etmeleri gerekirdi. Bunu yapmadılar mı?

Bu soruların cevabı olmalı.

Meclis ne güne duruyor!

Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, bu soruların cevabını verecek araştırmayı yapıyor mu?

Ceylan’ı unutma!

KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...17.10.2009&Newsid=265246&Categoryid=4&wid=108
 
kimileri icraat yapıyor kimileri ise laf yapıyor.türkiye bu hamleleri yaparken baykal ve bahçeli hep bağırdı çağırdı ama kervan yürüdü.onlara rağmen yürüdü.
 
arkadaşın yazarı eleştirmesine niye takıldın bu yazar yanılmaz biri mi yoksa bir çeşit tanrımı yoksa

bu Tuğrul la benim aramda bir konu.o devamlı aynı yazarı aynı şekilde eleştirir.bende hep ona yazarı değil yazıyı eleştir derim.bu bayağıdır böyle gidiyor.bir çeşit kısır döngü.:smile:
 
pkk biter farklı bir terör gelir. bu coğrafyada yaşıyorsak terörü kabullenmemiz lazım.
 
Şehit anaları hakkınızı helal ediyor musunuz?

En uzun işgal dönemi

2002 yılından bu yana 7 sene geçti.

Bu, tarihimizdeki en uzun işgal dönemi.

Ve tam da 1918-1922 yılları arasındaki işgal programı uygulanıyor.

Neydi Mondros’un maddeleri, hatırlıyor muyuz?

- Türk Ordusu’nun silahının elinden alınması...

- Ordu komutanlarının yargılanması...

- Kürdistan ve Ermenistan’ın kurulması...

O zaman yabancı devletler bu programı uygulayabilmek için Türkiye’yi işgal etmek zorunda kalmıştı, bugünse AKP eliyle rahatça uygulayabiliyorlar.

AKP dururken işgal kuvvetine ne hacet!..

Ama AKP’nin son “Kürt Açılımı” Mondros’u, Sevr’i bile aşmış durumda. Ancak Yunanlıların Megali İdeası ile kıyaslanabilir. Türklerin Anadolu’dan tümüyle atıldığı Bizans’ın dirildiği bir Yunan düşü...

1000 yıllık Türk ülkesinin adını tartışmak ne demek?

Burası Türkiye olmadan önce Bizanstı eğer Türkiye yıkılırsa yine Bizans olur.

Ama kendisi de Potamyalı olmakla gurur duyan birinin de Türkiye yerine Bizans’ı tercih etmesi son derece normal.

Potamyalı Potamyalılığını yapıyor kısacası.

Şehidimiz Başbuğ’un anası ile Apo’nun anası bir mi?


Ama bu defa hadlerini fazlasıyla aşıyorlar.

Ne diyor, bizim için önemli olan anaların ağlamaması...

Münevver Karabulut cinayetinde aynı adam çıkıp kızın annesini suçlamıştı ‘kızınıza sahip çıksaydınız’ diye.

Ama PKK’lı terörist ölünce aynı adamın çıkıp teröristin anasının bir elini öpmediği kaldı.

Peki şehit annesi?

Nolacak ki ha şehidin anası ha teröristin anası?

Potamyalı için bir...

O zaman soralım Potamyalıya, şehidin anası ile teröristin anası birse, oğlu bugün dağda Türk Ordusu’nun emrindeki askerle PKK için dağa çıkan teröristin annesi de bir mi?

Ne de olsa ikisi de oğul hasreti çekiyordur hani.

Ya da şöyle soralım, şehit ve teröristin annesi birse, o şehitlerin başı olan İlker Başbuğ ile o teröristlerin başı olan Apo’nun anası da bir mi senin için?

Şehit ailesi yok terörist ailesi var

Akan kan dursunmuş...

Gören de akan kandan şikayetçiler, üzülüyorlar sanacak...

Soralım o zaman bu açılımın arkasındakilere, meclistekilere:

Aranızda şehit ailesi olan bir milletvekili var mı?

Yok değil mi!..

Çünkü milletvekilinin, bakanın, kodamanların çocukları şehit olmaz...

O halde akan kandan muzdarip olan bir parlamentomuz yok.

Ama o parlamentoda teröristlerin aileleri var.

Ölü teröristlerin aileleri de var.

Gördünüz mü siz meclisi?

Şehit ailesine kapalı terörist ailesine açık bir meclis.

Kürt açılımını bu meclis yapmayacak da kim yapacaktı...

Bu aydın sürüsünü hiç şehit cenazesinde gördünüz mü?

Bir de Potamyalının sürüsü var elbette...

Hepsi barışçı, akan kan dursuncu.

O sanatçı tayfasından biri Başbakan’ı aramış, tam destek vermiş...

Tek derdi varmış, bu ülkenin genç evlatları ölmesinmiş...

O sanatçının veya başka bir sanatçının, o çok içli, çok duygusal, insan sevgisiyle dolu, barışsever sanatçılarımızın, aydınlarımızın bugüne kadar hiç Genel Kurmay’ı aradığını duydunuz mu?

Mesela o sanatçı hiç bir şehit asker için komutanları arayıp ‘üzüntünüzü paylaşıyoruz’ demiş midir?

Ya da bu ülkenin gençleri ölmesin diyen o sanatçı bugüne kadar bir şehit anasını aramış mıdır?

Bugüne kadar siz hiç bir sanatçımızı şehit cenazesinde gördünüz mü?

Kürtçe şarkı söyleyen dillerin bir kez olsun şehitler için bir türkü yaktığını gördünüz mü...

Göremezsiniz...

Çünkü meclistekiler gibi bunların da ne ailelerinde ne yakınlarında şehit asker yoktur...

Ama çevrelerinde terörist çoktur.

Şehit ailelerinin karşısına çıkın

O halde ne yüzle şehitler adına çıkarlar ortaya?

Şehit ailelerini çağırın karşınıza...

Potamyalı korkmuyorsa 3 bin asker şehidimizin annesini, babasını alsın karşısına...

Anlatsın ne istediğini ve destek istesin.

Alabilir mi o desteği?

Ama en başta askerlere şehit olma emrini verenler çıkmalı ortaya.

Yani komutanlar, başkomutan...

Başkomutan kendi şehidinin anası ile teröristin anasını bir görmüyorsa susmamalı...

Susmamalı çünkü o askerlerin vebali üzerindedir.

Başkomutan da alsın 3 bin şehit anne ve babasını karşısına..

Desin ki...

Biz yıllardır PKK ile savaştık ama vazgeçtik artık...

Sizlere oğlunuzun kanını yerde bırakmayız diye söz vermiştim ama akan kan dursun diye bu sözümü tutamayacağım...

Hakkınızı helal edin...

Evet helallik istesinler anne babalardan bakalım şehit anası hakkını helal ediyor mu...

Bir de insanlardan bundan sonra askere evlat göndermesini istemeyin...

Şehit ailesi olmak zor.

Ne arayanınız olur ne soranınız...

Devletiniz size oğlunuzun mezar taşıyla başbaşa bırakır.

Teröristle oğlunuzu bir kefeye koyar.

Bir de buna katlanmak zorunda kalırsınız...

İstiklal Marşı’nı da değiştirin


Potamyalılar ve Potamyacılar.

Tarih kitaplarını da değiştirin...

Çanakkale’de boşuna ölen askerleri yazın...

Kurtuluş Savaşı’nı hiç vermeseydik, askerlerimiz yaşardı deyin...

Türkiye’nin adını bile değiştireceğinize göre İstiklal Marşı’nı da değiştirin.

Biz Potamyalıyız bu sözler bize göre değil deyin:

Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.


Şehit anaları hakkınızı helal ediyor musunuz?
 
senin seçtigin avatardan ne oldugun belli oldu daha fazla söze ne hacet sen galiba komünistsin bu ülke için senden daha çok vatan sever var sen rahat ol bütün şehit anaları hakkını helal eder
 
senin seçtigin avatardan ne oldugun belli oldu daha fazla söze ne hacet sen galiba komünistsin bu ülke için senden daha çok vatan sever var sen rahat ol bütün şehit anaları hakkını helal eder



Yazıyı eleştirmek tamam. Yazıyla alakasız yazarı ve kaynağı eleştirenide gördük. Yazıyı ekliyen üyeyi eleştirmekte seninkisi galiba.
 
‘Kürt açılımı’ işe yaramaz... Çözüm, ‘eroin kapanımı!’

‘Kürt açılımı’ işe yaramaz... Çözüm, ‘eroin kapanımı!’

Geçen hafta çok ilginç bir gelişme oldu ve ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi, PKK yöneticileri Murat Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ı uyuşturucu ticareti listesine aldığını duyurdu.

Avrupa Polisi’ne göre de (EUROPOL) PKK, Avrupa uyuşturucu pazarında ilk sırada yer alıyor... Bu insanlık suçundan yılda 300 milyon dolar kazanıyor.

Üstelik bu rakama PKK’nın Avrupa’da “bağış” adı altında topladığı haraçlar, insan ve çocuk kaçakçılığından elde ettiği gelirler de dahil değil!

İşin ilginci bu örgüt, bütün Avrupa’da rahat rahat cirit atarken, sadece İngiltere’de ciddi sayılabilecek bir engelle karşılaşıyor.

Bunun kanıtı da örgütün bine yakın militanının uyuşturucu kaçakçılığı suçundan İngiltere’deki cezaevlerinde yatıyor olması.



***


PKK, Türkiye üzerinden kaçırıp Avrupa’da pazarladığı eroinin ham maddesini; Lübnan, Suriye, Pakistan, Afganistan, İran ve Nahcıvan’dan alıyor.

Örgüt bu ham maddeyi, baz morfin kullanarak eroine dönüştürüyor. Bunu da Kandil’de, İran-Irak sınırına yakın yerlerde ve Türkiye’de bulunan gelişmiş laboratuvarlarında gerçekleştiriyor.

Böylece, hammadde kaçakçılığında “aracı” olarak elde edeceği kazancı, üçe dörde katlıyor.

Eroinin hammaddesini aldığı aşiretlere de karşılık olarak Avrupa’dan, özellikle de Almanya’dan getirttiği çalıntı lüks arabaları veriyor... Böylece kasasından bir kuruş bile çıkmamış oluyor!


***


PKK, eroinin dağıtılmasında ve pazarlanmasında ise Güney Amerika’daki uyuşturucu kartellerini taklit ediyor.

Ama onlar gibi paravan şirketler ve maaşlı dağıtım elemanları kullanmaktansa, “siyasi amaçla kurulmuş” dernekleri ve deşifre olmamış militanları devreye sokmayı tercih ediyor.

PKK’nın uyuşturucu dağıtımını rahatlıkla yapabilmek için kurduğu bu sözde “siyasi” derneklerin sayısı ise insanın kanını donduruyor:

Almanya’da 187, Fransa’da 23, İsveç’te 20, ABD’de 13, Hollanda’da 12, Avusturya ve İngiltere’de 10’ar, Belçika ve Yunanistan’da 6’şar, İtalya’da 2 ve İspanya’da 1 dernek PKK’nın taşeronluğunu yapıyor.

Buraya kadar sıraladığım bilgilerin tamamı; OECD başta olmak üzere adı geçen ülkelerin ilgili resmî kurumlarının raporlarında yer alıyor.


***


Umarım “Kürt açılımı” yapmaya hazırlananlar, bu tatil gününden yararlanarak bu bilgileri bir kez daha okurlar...

Sözüm onlara:

İstediğiniz kadar taviz verin, istediğiniz kadar açılın, istediğiniz kadar saçılın... PKK’yı bu tür “paket”lerle yok E-DE-MEZ-Sİ-NİZ!

Bu katillerin “etnik” bahanelerle adam öldürmesini durdursanız bile, uyuşturucuyla işledikleri cinayetleri ÖN-LE-YE-MEZ-Sİ-NİZ!

Onların, büyük çoğunluğu uyuşturucu ticaretinden nemalanan yandaşlarını yasal sınırlara ÇE-KE-MEZ-Sİ-NİZ!

Bu “saadet zinciri”ni, “demokratik önlemler”le KI-RA-MAZ-SI-NIZ!

Çünkü bu örgütün elebaşları, militanları ve sempatizanları, bu tatlı kazançtan asla VAZ-GEÇ-MEZ-LER!

Dolayısıyla “Kürt açılımı” gibi iyi niyetli girişimlere harcadığınız enerjiyi “eroin kapanımı”na harcamanız gerektiğini görmenizin zamanı geldi de GE-Çİ-YOR!


*****


GÜNÜN SORUSU

Fransa’nın Avrupa Birliği’nden Sorumlu Bakanı Pierre Lellouche, PKK’lı birçok kişiyi tutukladıklarını belirterek, “Biz Türkiye’nin dostuyuz. Fransa’da Türk düşmanlığı yok” demiş...

Bu adam her şeye “Fransız kalan” safkan bir “Fransız” olduğunu kanıtlamak için daha ne söylesin?


*****


ABD’nin zavallı vatandaşları!

ABD’nin Louisiana eyaletinde beyaz bir sulh hâkimi, ırklararası evliliklerin uzun sürmediği gerekçesiyle bir siyahla bir beyazın evlenmesine onay vermemiş.

Bir “evlendirme memuru” böyle bir kararı Türkiye’de verseydi; “Kürtle Türk’ün evliliği uzun sürmez” deseydi, biz ne yapardık?

Onu doğduğuna pişman etmez miydik?

ABD Dışişleri Bakanı hemen Türk meslektaşını arayarak, bu “ırkçı” tutumu protesto etmez miydi?

Bu ülkenin ilk siyahi Başkanı Obama, “Siz ne yapıyorsunuz kardeş” diye çıkışmaz mıydı?


***


Bir de ABD’nin “özgürlükler ülkesi” olduğunu söylemezler mi?

KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...18.10.2009&Newsid=265404&Categoryid=4&wid=102
 
Azarbaycan verdiğ doğalgaza zam istiyor,
İran zata-pata hatlarım arızalı deyip kışın ortasında gazı kesiyor,
Rusya ile belki 100 yıllık gizli bir gaz anlaşması var bunu akp bile bozamadı

ne diye yazdık bunları;

doğalgaz olmadan Türkiye'de elektrik olmaz.
Elektrik olmazsa sanayi olmaz,büyüklük başka bahara kalır

siz açılım peşinde koşarken

gazını alıverirler adamın ve hep beraber bağırırsınız

hepimiz ermeniyiz diye

ama
ermenilerde gaz yok :)

size verdiği gazın haricinde...:)
 
ben ce bizi gerçekten ortadoğunun tek süper gücü yapacaklar...ama olcaz demiyorum yapacaklar diyorum...
 
Geri
Üst