sizce darbe neyle olur beyler!!!
Ergenekon çetesi yapılanmasını aylardır görmezden gelen Doğan ve Cumhuriyet medyası, İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nin davayı kabul etmesi ardından tavır değiştirdi.
Ergenekon yapılanması, bir yılı aşkın süredir Türkiye gündeminde. Birilerinin halkın oyları ile iktidara gelen bir hükümeti, Meclis dışı girişimlerle devirmek için hazırlıklar yaptıkları daha uzun süreden beri biliniyordu.
Dahası, bu çevreler yaptıklarını gizlemeyecek kadar da pervasızdılar zaten.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin savcıları, aylarca uğraşıp ortaya bir iddianame çıkardılar. 2 bin 500 sayfayı bulan iddianame, geçtiğimiz hafta kamuoyuna açıklandı.
Önceleri, "ortaya bir iddianame konulamayacağı" iddiasında olan çevreler, yapılan hazırlıkların boyutlarını ve ilişkilerin derinliğini gördüklerinde bu kez hedef saptırmaya başladılar.
“75 yaşındaki falandan darbeci mi olur” türünden işin özünü mizah konusu yapmaya kalktılar. Bu da yetmedi, ayrıntılarını Haber 7’de okuduğunuz ele geçirilen silahların dökümü iddianamede sıralanınca, “Av tüfeğiyle darbe” manşetlerine sarıldılar.
Oysa bugün ele geçirilen onca silah ve kurulan örgütlere rağmen, “bunlar mı darbe yapacak?” diye işi hafife almaya çalışanlar, daha düne kadar beş on kişinin bir araya gelip Kur’an okumasını ya da Risale-i Nur okumasını en büyük suçmuş gibi bu topluma yutturmaya kalktılar.
Bugün nasıl ki televizyonlarda “5 terörist silahlarıyla birlikte yakalandı” türünde haberler veriliyorsa, medyayı her dönem ellerinde tutan bu güçler o zamanlar da “falan şehirde şu kadar Nurcu yakalandı” diye haber yaparlardı.
KİTAP OKUYUNLARA TERÖRİST MUAMELESİ
Üstelik bu olaylar, hem tek partili CHP’nin zulüm döneminde olduğu gibi, daha sonraki DP ve AP iktidarı yıllarında da yaşandı. O tarihlerin “moda haberleri” arasında yolculuk yaptığınızda karşınıza şunlar çıkıyordu:
- 14 Temmuz 1970: 4’ü çocuk 8 Nurcu yakalandı. Nur ayini yapılan evde yapılan aramada takke, tesbih ve çok sayıda Risale-i Nur ve Nurculukla ilgili broşürler bulundu.
- 26 Nisan 1951: İstanbul Edirnekapı’da bir mezarlıkta ayin yapan 26 Nakşibendi yakalandı.
- 19 Mart 1964: Hatay’da 21 Nurcu tutuklandı. Ele geçirilen kitap, takke ve tespihlere el konuldu. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, gazetecilere yaptığı açıklamada, Nurcuları düşman bir devletin desteklediğini söyledi.
- 30 Mart 1951: Kırıkkale’de Kadiri tarikatı üyesi 18’i kadın 102 kişi ayin yaptıkları gerekçesiyle yakalandı.
- 20 Ocak 1971: Fethiye ve Gördes’te iki din okulu basıldı. Fethiye’de Nurculuk okulu ile igili 15 kişi tutuklandı.
Dönemin gazete arşivlerini karıştırdığınızda bu tür haberleri çoğaltıp gitmek mümkün. Bunlar gibi her yıl onlarca örneğe rastlamak mümkün.
İsnat edilen suç, devleti yıkmak, ele geçirilen suç aletleri, takke, tespih ve Risale-i Nur kitapları.
Oysa, 1926’da “tehlike oluşturduğu” gerekçesiyle Van’dan Isparta’nın Barla kasabasına sürülen Said Nursi'nin 1960’ta vefat edinceye kadar hayatının her anı kontrol altında bulunduruldu.
SAİD NURSİ: ASAYİŞİN MANEVİ BEKÇİSİYİZ
Kimlerle görüştüğü takip edildi, yazdığı kitaplar cümle cümle tetkik edildi… Buna rağmen, suç unsuru tek bir ifadeye rastlanmadı. Dahası, Said Nursi her zaman kendilerinin asayiş noktasında devlete en az güvenlik güçleri kadar katkıda bulunduğunu dile getirdi.
“Her Nur Talebesi, hükümetin nizam ve intizamın tabii bir muhafızıdır, asayişin manevi bekçisidir” dedi. (Tarihçe-i Hayat / 542) Amacını anlatırken açık ve net ifadeler kullandı:
“Bu mübarek milleti ve vatanı manevi ve maddi anarşilikten muhafaza etmek ve asayiş ve inzibata manevi yardım etmek ve anarşiliği uyandıran harici bir cereyanın istilasına manevi sed çekmek ve alem-i İslamın bize karşı itiraz ve ithamını izaleye ve eski muhabbet ve uhuvvetini celb etmeye çalışmaktır.”
Hiçbir mahkumiyet kararı verilmeden Said Nursi’nin 83 yıllık hayatının üçte biri hapishane ya da gözetim altında geçti. Bütün bunlara rağmen, ne kendisinde, ne talebelerinde asayişi ihlal edecek olaya rastlanabildi.
Şimdi bir tarafta ne yaptığı on yıllardan bu yana açık ve net ortada olan bir grup var. Diğer tarafta ise terör çetesi yapılanması görünümünde darbeci bir zümre var.
Doğan ve Cumhuriyet medyasının inanılmazlığı ve iki yüzlülüğü işte burada ortaya çıkıyor. Birinde pireyi deve yapıyor, diğerinde deveyi pire yapma çabası içinde.
Birinde cephanelik dolusu silah darbe malzemesi olamayacağı iddia ediliyor, öbüründe devleti yıkmak için tespih ve takke suç aleti sayılıyor.
Ünal TANIK
[email protected]
Ergenekon yapılanması, bir yılı aşkın süredir Türkiye gündeminde. Birilerinin halkın oyları ile iktidara gelen bir hükümeti, Meclis dışı girişimlerle devirmek için hazırlıklar yaptıkları daha uzun süreden beri biliniyordu.
Dahası, bu çevreler yaptıklarını gizlemeyecek kadar da pervasızdılar zaten.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin savcıları, aylarca uğraşıp ortaya bir iddianame çıkardılar. 2 bin 500 sayfayı bulan iddianame, geçtiğimiz hafta kamuoyuna açıklandı.
Önceleri, "ortaya bir iddianame konulamayacağı" iddiasında olan çevreler, yapılan hazırlıkların boyutlarını ve ilişkilerin derinliğini gördüklerinde bu kez hedef saptırmaya başladılar.
“75 yaşındaki falandan darbeci mi olur” türünden işin özünü mizah konusu yapmaya kalktılar. Bu da yetmedi, ayrıntılarını Haber 7’de okuduğunuz ele geçirilen silahların dökümü iddianamede sıralanınca, “Av tüfeğiyle darbe” manşetlerine sarıldılar.
Oysa bugün ele geçirilen onca silah ve kurulan örgütlere rağmen, “bunlar mı darbe yapacak?” diye işi hafife almaya çalışanlar, daha düne kadar beş on kişinin bir araya gelip Kur’an okumasını ya da Risale-i Nur okumasını en büyük suçmuş gibi bu topluma yutturmaya kalktılar.
Bugün nasıl ki televizyonlarda “5 terörist silahlarıyla birlikte yakalandı” türünde haberler veriliyorsa, medyayı her dönem ellerinde tutan bu güçler o zamanlar da “falan şehirde şu kadar Nurcu yakalandı” diye haber yaparlardı.
KİTAP OKUYUNLARA TERÖRİST MUAMELESİ
Üstelik bu olaylar, hem tek partili CHP’nin zulüm döneminde olduğu gibi, daha sonraki DP ve AP iktidarı yıllarında da yaşandı. O tarihlerin “moda haberleri” arasında yolculuk yaptığınızda karşınıza şunlar çıkıyordu:
- 14 Temmuz 1970: 4’ü çocuk 8 Nurcu yakalandı. Nur ayini yapılan evde yapılan aramada takke, tesbih ve çok sayıda Risale-i Nur ve Nurculukla ilgili broşürler bulundu.
- 26 Nisan 1951: İstanbul Edirnekapı’da bir mezarlıkta ayin yapan 26 Nakşibendi yakalandı.
- 19 Mart 1964: Hatay’da 21 Nurcu tutuklandı. Ele geçirilen kitap, takke ve tespihlere el konuldu. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, gazetecilere yaptığı açıklamada, Nurcuları düşman bir devletin desteklediğini söyledi.
- 30 Mart 1951: Kırıkkale’de Kadiri tarikatı üyesi 18’i kadın 102 kişi ayin yaptıkları gerekçesiyle yakalandı.
- 20 Ocak 1971: Fethiye ve Gördes’te iki din okulu basıldı. Fethiye’de Nurculuk okulu ile igili 15 kişi tutuklandı.
Dönemin gazete arşivlerini karıştırdığınızda bu tür haberleri çoğaltıp gitmek mümkün. Bunlar gibi her yıl onlarca örneğe rastlamak mümkün.
İsnat edilen suç, devleti yıkmak, ele geçirilen suç aletleri, takke, tespih ve Risale-i Nur kitapları.
Oysa, 1926’da “tehlike oluşturduğu” gerekçesiyle Van’dan Isparta’nın Barla kasabasına sürülen Said Nursi'nin 1960’ta vefat edinceye kadar hayatının her anı kontrol altında bulunduruldu.
SAİD NURSİ: ASAYİŞİN MANEVİ BEKÇİSİYİZ
Kimlerle görüştüğü takip edildi, yazdığı kitaplar cümle cümle tetkik edildi… Buna rağmen, suç unsuru tek bir ifadeye rastlanmadı. Dahası, Said Nursi her zaman kendilerinin asayiş noktasında devlete en az güvenlik güçleri kadar katkıda bulunduğunu dile getirdi.
“Her Nur Talebesi, hükümetin nizam ve intizamın tabii bir muhafızıdır, asayişin manevi bekçisidir” dedi. (Tarihçe-i Hayat / 542) Amacını anlatırken açık ve net ifadeler kullandı:
“Bu mübarek milleti ve vatanı manevi ve maddi anarşilikten muhafaza etmek ve asayiş ve inzibata manevi yardım etmek ve anarşiliği uyandıran harici bir cereyanın istilasına manevi sed çekmek ve alem-i İslamın bize karşı itiraz ve ithamını izaleye ve eski muhabbet ve uhuvvetini celb etmeye çalışmaktır.”
Hiçbir mahkumiyet kararı verilmeden Said Nursi’nin 83 yıllık hayatının üçte biri hapishane ya da gözetim altında geçti. Bütün bunlara rağmen, ne kendisinde, ne talebelerinde asayişi ihlal edecek olaya rastlanabildi.
Şimdi bir tarafta ne yaptığı on yıllardan bu yana açık ve net ortada olan bir grup var. Diğer tarafta ise terör çetesi yapılanması görünümünde darbeci bir zümre var.
Doğan ve Cumhuriyet medyasının inanılmazlığı ve iki yüzlülüğü işte burada ortaya çıkıyor. Birinde pireyi deve yapıyor, diğerinde deveyi pire yapma çabası içinde.
Birinde cephanelik dolusu silah darbe malzemesi olamayacağı iddia ediliyor, öbüründe devleti yıkmak için tespih ve takke suç aleti sayılıyor.
Ünal TANIK
[email protected]