Dünyanın en güçlü grubu Fethullahçılarmı?

alexdsouza

Banned
Katılım
16 Ocak 2008
Mesajlar
111
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
''Dünya üzerinde en güçlü silah ateşlenmiş insan r
57878.jpg
Dünyanın en güçlü grubu

Bu yorumları yapan İngiliz Economist dergisi oldu. İslami tarikatları inceleyen dergi, Gülen'i manşete çekti. Yorumları da şöyle;
İngiliz Economist dergisi İslami tarikatları konu alan bir makalesinde Fethullah Gülen hareketinin dünya genelinde ağırlığını artırmaya başladığına dikkat çekiyor.

Dergi, "Türkiye kökenli ve rakiplerine kıyasla kulağa daha mantıklı gelen bu hareketin, dünyanın önde gelen Müslüman grubu olmaya doğru ilerlediği" yorumunu yapıyor.

Yazıda özetle şöyle deniyor:

“Pensilvanya’da yaşayan Fethullah Gülen, bu ağın kalbindeki isim... “Sadece ülkesi Türkiye'de değil - Orta Asya'dan Çin'e, Endonezya ve Afrika'ya dek pek çok ülkede Müslüman dünyasının önemli figürlerinden biri. Bilime olan inancı, dinler arası diyalog ve çok partili demokrasiyi savunması, Gülen'in Müslüman olmayan çevrelerde de takdir kazanmasını getirdi.

SİSTEMLİ BİR İŞLETME GİBİ

“Duygulara hitap eden konuşma tarzıyla dinleyicilerini etkileyen Gülen'in hareketi, dikkat çekici ölçüde pragmatik ve adeta sistemli bir işletmeyi andırıyor. Küresel bir güç olarak, Gülenciler eğitimde aktif yer alıyorlar. 90 ülkede 500'ü aşkın okul kurduklarını söylüyorlar.

TÜRK MİLLİYETÇİSİ

"Türkiye'de Gülen hareketi, aşırı milliyetçiliğe denk görülüyor. Dışarıdaysa Türk milliyetçiliği izlerini taşıyan bir hareket izlenimi veriyor.

“Bir Türk gözlemci, 'Nazik Orta Asyalı bir gencin çok iyi İngilizce ve Türkçe konuştuğuna tanık olursanız, bilin ki, Gülen'in okullarında eğitim görmüştür' diyor.

“Gülen'in mesajını Batı'ya ulaştırabilmesinin bir sebebi, diğer Müslüman örgütlenmelerin genellikle çok karanlık olmaları. Ancak bu da Batılı hükümetlerini hareketin ılımlı olduğu yolundaki tutumunu otomatik olarak kabullendiği anlamına da gelmiyor.” (Kaynak: BBC Türkçe)
 
boş işleri bırakın işinize bakın bıkmadınızmı uğraşmaktan elinize ne geçiyo bilmiyorumki
 
ee gülenin sıkı dostlarından başka içerikli bi haber beklenemezdi zaten..yalnız orta asyalı ögrencileri türkce konusamıyor bu grubun..orta asyada amerikada evrimini tamamlayamamış otlayan bir grup görrüseniz bilinki bu ağlak adamın talebesidir..
 
Ne grubundan bahsediliyor.artık ülkenin derin devleti oldu onlar.İktidar da ellerinde.fethullah'ta anavatanı ABD'den ülkeyi tamamıyla nasıl ele geçiririm hesapları yapıyor.Öbür taraftan hem vatani hemde dini truva atı oldugunu bilenlerin korkusundan CIA koruması altında burnunu dışarı çıkartamıyor.
 
Ne grubundan bahsediliyor.artık ülkenin derin devleti oldu onlar.İktidar da ellerinde.fethullah'ta anavatanı ABD'den ülkeyi tamamıyla nasıl ele geçiririm hesapları yapıyor.Öbür taraftan hem vatani hemde dini truva atı oldugunu bilenlerin korkusundan CIA koruması altında burnunu dışarı çıkartamıyor.



sadece gülüyorum bu sözleine "fethullah'ta anavatanı ABD'den ülkeyi tamamıyla nasıl ele geçiririm hesapları yapıyor.Öbür taraftan hem vatani hemde dini truva atı oldugunu bilenlerin korkusundan CIA koruması altında burnunu dışarı çıkartamıyor"

CIA koruması yazmışsın lütfen bilmediğin ve emin olmadığın konular hakkında yazma anavatanı ABD yazmışsın ya Fethullah Gülen beyefendi sayesinde açılan Türk okulları ile dünyada bir kaç ülke hariç her ülkede Türk okullarının açılmasına vesile olmuş biri böyle biir insana çirkin bir iftira atıyorsun yazık sana yani

bir de nickin Vtnsvr ya Fettullah Gülen beyefendi kötü etmiş ki dünyanın dört bir yanında okullr açılmasına vesile olarak Türkçenin yayılmasına ve Türkiye nin tanıtımına katkıda bulunarak


Bence bir şeyler yazarken araştır


Söyleyeyim dindar biri değilim ama Fettullah Gülen beyefendiyi de yaptıklarından tanıyorum az çok ve büyük bir saygım vardır bu söylediklerinle uzaktan yakından alakası olan bir kişi değildir...

Hemen bana cevap verip yandaşısın deme diye yazıyor bunları...
 
sadece gülüyorum bu sözleine "fethullah'ta anavatanı ABD'den ülkeyi tamamıyla nasıl ele geçiririm hesapları yapıyor.Öbür taraftan hem vatani hemde dini truva atı oldugunu bilenlerin korkusundan CIA koruması altında burnunu dışarı çıkartamıyor"

CIA koruması yazmışsın lütfen bilmediğin ve emin olmadığın konular hakkında yazma anavatanı ABD yazmışsın ya Fethullah Gülen beyefendi sayesinde açılan Türk okulları ile dünyada bir kaç ülke hariç her ülkede Türk okullarının açılmasına vesile olmuş biri böyle biir insana çirkin bir iftira atıyorsun yazık sana yani

bir de nickin Vtnsvr ya Fettullah Gülen beyefendi kötü etmiş ki dünyanın dört bir yanında okullr açılmasına vesile olarak Türkçenin yayılmasına ve Türkiye nin tanıtımına katkıda bulunarak


Bence bir şeyler yazarken araştır


Söyleyeyim dindar biri değilim ama Fettullah Gülen beyefendiyi de yaptıklarından tanıyorum az çok ve büyük bir saygım vardır bu söylediklerinle uzaktan yakından alakası olan bir kişi değildir...

Hemen bana cevap verip yandaşısın deme diye yazıyor bunları...


A benim Fethullah çetesinden başka kaynak okumayan kardeşim.Sana bu konuda istedigin kadar devletin hazırladıgı iddianame gönderebilirim.
Al bi tane.


İ D D İ A N A M E
ANKARA ( ) NOLU DEVLET GÜVENLİK
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NA

DAVACI:K.H.SANIK:FETHULLAH GÜLEN: Ramis oğlu, Rabia'dan olma, 1941 doğumlu, Erzurum ili, Caferiye Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup, halen firarda.GIYABİ TEVKİF TAR.:11.08.2000S U Ç:Laik Devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak.SUÇ TARİHİ:1989 Yılından itibarenDELİLLER:A) Asrın Getirdiği Tereddütler. (4 cilt,) Klasör 1,Dizi :1-4 B) İrşat Ekseni isimli kitap (Klasör 1, Dizi : 5)
C) İ'la-yı Kelimetullah veya Cihad isimli kitap (Klasör : 1,Dizi : 6)
D) Çağ ve Nesil (6 Cilt) isimli kitap (Masör : 2, Dizi : 7-12)
E) Prizma isimli kitap (3 cilt) Masör : 3, Dizi : 13-15)
F) Ölçü veya Yoldaki Işıklar (4 Cilt), Klasör 3, Dizi :16-17)
G) Hocanın Okulları isimli kitap (Klasör : 3, Dizi :18)
H) Fasıldan Fasıla isimli kitap (3 Cilt), Klasör : 4, Dizi : 19-21)
I) Küçük Dünyam isimli kitap (Klasör: 4, Dizi: 23)
J) ATV'de yayınlanan 9 numaralı kasetin çözümü, (Klasör:7 Dizi: 220)
K) NTV'de yayınlanan 10 numaralı kasetin çözümü (Klasör:7, Dizi : 221)
L) 4 numaralı kasetin çözümü (Klasör: 7, Dizi :216)
M) 3 numaralı kasetin çözümü (Klasör: 7, Dizi: 215)
N) 8 numaralı kasetin çözümü. (Klasör:10, Dizi: 708)
O) Diğer kasetlerin çözümleri. (Klasör : 7, Dizi : 213-214-217-218-219, Klasör: 10, Dizi : 653-707, Klasör : 11, Dizi:8 13, Klasör:12, Dizi : 980-1042)
P) Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Fethullah GÜLEN ve örgütü hakkındaki 21 Nisan 1999 tarihli raporu. (Klasör:5, Dizi :154-155).
R) Müşteki İsmet DEĞİRMENCİ'nin ifadesi. (Klasör : 5, Dizi: 405).
S) Emniyet Genel Müdürlüğü'nün raporu. (Klasör: 5, Dizi:128).
Ş) Maltepe Askeri Lisesi'ne sızma çalışması ile ilgili tahkikat dosyası. (Klasör: 5, Dizi: 30-78)
T) Genelkurmay Başkanlığı'nın raporu ve belgeler. (Klasör:6, Dizi :158-212)
U) Jandarma Genel Komutanlığı'nın raporu ve belgeler. (Klasör :11, Dizi 851-979).
V) Tanık Eyüp KAYAR'ın ifadesi. (Klasör:11, Dizi : 715).
Y) Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Fethullah GÜLEN'in şirketleri, okulları, dershaneleri, vakıfları ile ilgili tespitleri. (Klasör: 8, Dizi: 222-223-224-225 -226-227-229-263-264)
Z)Yurtdışındaki Nurculuk faaliyetleri ile ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yazısı ve ekindeki evrak. (Klasör: 9, Dizi: 274-289)
Aa) Doküman. (Klasör:10, Dizi: 335-630)
Ab) M.Emin DEĞER'in Bir Cumhuriyet Düşmanının Portresi yada Fethullah GÜLEN Hocaefendi'nin Derin Misyonu isimli kitabı. (Klasör :12, Dizi :1068)
Ac)Yeni Hayat Mecmuası'nın Haziran 1999-Ocak 1999-Şubat 1999-Eylül 1999-Şubat 2000 tarihli sayıları.(Klasör: 13)
Ad) Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 1998 Abant Toplantısı ile ilgili doküman. (Klasör:12, Dizi :1066-1067.)

İddianame (2)
I-NURCULUĞUN TARİHİ GELİŞİMİ:
Nurculuk hareketinin kurucusu olan Said-i Nursi 1873 yılında Bitlis İli'nin Hizan İlçesi'nin Nurs Köyünde dünyaya gelmiştir.
Önceleri Said-i Kürdi olarak tanınan ve bu ünvanı kullanan, soyadı kanunu çıktıktan sonra doğduğu köye izafeten Nursi soyadını alan Said-i Nursi ilmi kariyeri olmayan bir kimsedir.

Nitekim Nur risalelerinden Tizyak adlı risalenin 68 nci sayfasında risalelerini kendisinin yazmadığını, bunları yardımcılarının (Nur Şakirtlerinin) yazdığı bildirilmektedir.
Meşrutiyetin ilanından sonra Bitlis havalisinde Şeyh'lik faaliyetlerine başlamış, bilahare İstanbul'a gelerek siyasi faaliyetlere katılmış, İttihad-ı Muhammed-i Cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır.
31 Mart vakasından evvel Derviş Vahdeti ile irtibat kurmuş, o tarihte çıkan Volkan Gazetesindeki yazıları ile 31 Mart Vakıasını körüklemiş, yine o tarihlerde kurulmuş bulunan "Kürt Teali Cemiyeti'ne" girmiştir.

1912 yılında yazdığı bir kitabında

"Uyan ey Selahaddin Eyyübi'nin torunları Kürtler"

diyerek kürtleri Türklere karşı tahrik gayreti içine girmiştir.

Mektubat adlı risalesinde ise
"Kendisinin Türk olmadığını, Türklük ile münasebetinin bulunmadığını, Türkiye'de Kürt milleti diye ayrı bir milletin olduğunu"

ileri sürmüştür.
İstiklal Savaşı sırasında, Ankara'nın halifeyi kurtaracağı inancıyla Ankara'ya gelmiş, ancak laik bir devlet düzeninin kurulması ve Cumhuriyet ilanı üzerine Ankara'yı terk ederek Van'a gitmiştir.

1925 yılındaki Şeyh Said isyanından sonra Isparta Barla'da daha sonra Kastamonu, Afyon ve Emirdağ'da mecburi iskana tabii tutulmuştur.

Afyon, Denizli ve Eskişehir Cezaevlerinde mahkum olarak yatmıştır.
Said-i Nursi 23 Mart 1960 tarihinde Urfa'da vefat etmiştir.

Ancak yetiştirdiği talebeleri (Nur Şakirtleri) onun felsefesini günümüze kadar taşımışlardır.
Nurculuk, bir tarikat faaliyeti olarak karşımıza çıkmasına rağmen, Nurcular bu hareketin bir tarikat olmadığını, Kur'an-ı Kerim'in 20 nci yüzyılda tefsiri üzerine kurulmuş bir okul olduğunu ve sayısı 130 lara varan Nur risalelerinin de Kur'an-ı Kerim'in tefsirini kapsadığını ifade etmektedirler.
İlk defa 1955-1957 yıllarında Kur'an-ı Kerim'in ve Nur risalelerinin yazılışı nedeniyle ortaya çıkan nurcular arasındaki gruplaşma, Said-i Nursi'nin ölümünden sonra daha bariz bir hal almıştır.
Birinci grup "Kur'an-a küfür yazısı ile hizmet olmaz" parolası ile ortaya çıkarak Risaleyi Nurların mutlaka Arapça ile ve el yazısı ile yazılmasını, bunun için de bütün Nurcuların Arapça öğrenmeleri lazım geldiğini savunmuşlardır.

Bu gruba yazıcı Nurcular denilmiştir.
İkinci grup "Okuyucu Nurcular" diye bilinmekte olup, Latin harfleri ile yapılacak çalışmanın hedeflerine varmada yardımcı olacağını savunmuşlardır.
Okuyucu ve yazıcı grup arasındaki bu farklılaşma 1969 yılından sonra okuyucu grup içinde yer alan Fethullah GÜLEN grubunu ayrı bir grup olarak ortaya çıkarmıştır.

Bu grubun özelliği öğrenci kesimine yönelik vakıf çalışmalarına ağırlık vermesi olmuştur.
1982 yılında yapılan Anayasa oylaması okuyucu grup içinde gazeteci ve Şuracı grup olarak yeni bölünmelere yol açmıştır.
Günümüzde Yeni Nesilciler olarak bilinen gazeteci grup, 1992 Anayasası'na hayır denilmesini, Şuracı grup ise Evet denilmesini savunmuşlardır.
Günümüzde Nurcular,

"Gazeteciler, Şuracılar, Fethullah GÜLEN'ciler, Yazıcılar"

olarak faaliyet göstermektedirler. Ancak Yazıcılar grubunun etkinliği azalmıştır.
Nurculuğun Laik Cumhuriyete ve Atatürk'e karşı bir hareket olduğunu görebilmek için Nur Risalelerine bakmak gerekmektedir.

Barla Mektupları sayfa: 53. Atatürk'ü kastederek

"Tek gözlü Deccal, ya iman et, ya bütün Dünyanın maskarası olacaksın."

denilmiştir. Bu husus Metin TOKER'in

"Sağda ve Solda Vuruşanlar" isimli kitabın 96 ncı sayfasında yer almıştır.
"Sönmez" adlı risalede (Sayfa:21-22), Atatürk kastedilerek

"Ayasofya Camiini puthaneye, meşihat makamını kızlar lisesine çeviren bu adamı sevmemenin bir suç olması imkanı var mı?"

denilmiştir.
"Mektubat" adlı risalede (Sayfa:401)
"Türkiye kuruluşu itibariyle dinden uzak kalmış ve dine karşıdır. Laiklik ile dinsizlik arasında hiçbir fark yoktur. Hıristiyanlık dünyevi esaslara sahip olmadığı için, din ile dünya esaslarını birbirinden ayırır. Reform hıristiyanlıkta mümkündür. Türk inkılapları dahi hıristiyan reformlarının taklidinden ibarettir. Zira İslamiyet hiçbir reforma ihtiyaç göstermeyecek kadar mükemmeldir" denilmiştir.
"Tiryak" risalesinde (Sayfa: 65),
"Türkiye'nin siyasi rejimi Nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir"

denilmiştir.
"Mesnevi-i Nuriye" risalesinde (Sayfa: 80-82),

"Alem-i İslam'da yapılacak inkılaplar, İslam'i esaslara uygun olmak zorundadır. Aksi taktirde gayri meşrudur, bu bakımdan Meclis aynı zamanda hilafet görevi görmelidir"

denilmiştir.
"Mucize-i Kur'aniye" isimli risalede (Sayfa:191-192),

"Müslümanlara Kur'an dışında bir Anayasa lazım değildir, 1347 yılında felsefenin tahakkümü ile bu dindar millete ehemmiyetli tahayyüşler düçar kılınmıştır ve Anayasa'da devlet dininin İslam olduğu yolundaki hüküm kaldırılmıştır. Bu durumda gerçek kanuni esasi tatbik edilmediği gibi, Kur'an da belirtilen Şer'i inkılapta tahakkuk ettirilememiştir. Halbuki Kur'an, Cumhuriyet Anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil, ilahi bir iradenin sonucudur."

denilmektedir.
"Münazarad" risalesinde (Sayfa: 90-100), "İslam Devleti için tek milliyet İslam milliyetidir. İslam devleti sonunda bütün dünyayı hakimiyeti altına alacak ve İslam yapacaktır."

denilmiştir.
"Mektubat" risalesinde (Sayfa: 403),

"İslam dininde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı olduğu için, İslamiyet dairesine aykırı, inkılaplar da İslamiyete aykırıdır."

denilmektedir.
"Hanımlar Rehberi" risalesinde (Sayfa: 57)
"Çok kadın ile evlenmek İslami olduğu gibi Taaddüdü Zevcat tabiata, akla ve hikmete muafıktır."

denilmektedir.
Bu durumda Nurculuk:
Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamen şeriat esaslarına ve İslami prensiplere göre idare edilmesini, hilafet ve saltanatın geri getirilmesini, inkılapların geçici olduğunu, Kur'an dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını savunmaktadır.
Ancak Nurcular günümüzde risalelerden suç unsuru taşıyan kesimleri ayıklayıp baş taraflarına mahkemelerin beraat kararlarını eklemekte ve bu şekilde dayatmaktadırlar.

II-NURCULUK HAKKINDA CEZA GENEL KURULU KARARI
(Esas: 234/D-1, Karar: 313, Tarih: 20.09.1965).
Ceza Genel Kurulu Kararına göre Nur Risalelerinin gerçek yüzü ve bu risalelerde yer alan zararlı akımlar.
Nur Risaleleri 130 kadar olup, dava konusu dosyada bulunanlar Asay-ı Musa, Mesnevi-i Nuriye, Gençlik Rehberi, Mektubat, Tiryak, Hutbe-i Şamiye, Hanımlar Rehberi, İki Mekteb-i Musibetin Şahadetnamesi veya Divan-ı Harbi Örfi, Barla Hayatı, Bediüzzaman Cevap Veriyor, Lemalar, Bize Nurcu Diyenlere Diyoruz ki, Elhüccet.-ü Zehra, Ramazan Risalesi, İhlas Risalesi ve Sönmez adlı risalelerden oluştuğu anlaşılmıştır.
1- Nurculuğun esası, fikirleri, maddiyatçı ve tabiatçı modern felsefeyi reddetmekte, dünyanın geçiciliğini, ahiretin geçerliliği fikrini telkin etmekte, netice olarak ta bütün dünya saadetlerini insanlara haram etmektedir. (Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü Sayfa: 241)
2- Nurculara göre laik bir devlet düzeni şeriata aykırıdır. Türkiye kuruluşu itibariyle dinden uzaklaştırılmış ve dine karşıdır. Hıristiyanlık dünyevi esaslara sahip olmadığı için din ile dünya işleri birbirinden ayrıdır. Reform hıristiyanlıkta mümkündür. Türk devrimleri dahi hıristiyan reformlarının taklidinden ibarettir. Zira İslamiyet hiçbir reforma ihtiyaç göstermeyecek derecede mükemmeldir. (Mektubat 1958, Sayfa : 401, Dr. Çetin ÖZEK).
3- Laik Cumhuriyetçi düzen 20 senelik inkılaplar sonucu doğmuştur ve dini müthiş sadmeye maruz bırakmıştır. (Münazarat, Sayfa: 135-141, Dr. Çetin ÖZEK Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü Sayfa: 250-251).
4- Atatürk idaresi hadislerde gösterilmiş bulunan dehşetli ahirzamandır. Dinsizlik, kanunsuzluk, ifsat komitelerinin faaliyet yıllarıdır. (Said-i Nursi Sözler 1957 Sayfa : 143, Dr. Çetin ÖZEK Nurculuğun içyüzü 09.04.1964 tarihli Milliyet Gazetesi).
5- Türkiye genel olarak ezan-ı Muhammedi'nin yasak edildiği, bidadların zorla topluma kabul ettirildiği bir dönem yaşamıştır. Devrim kanunları muvakkattır ve hıristiyan kanunlarıdır. (Said-i Nursi, Tiryak, Sayfa 65, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü.)
6- Türkiye'nin siyasi rejimi Nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir. (Said-i Nursi, Münazarat Sayfa: 17, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü.).
7- Devlet İslam'ın siyasi prensiplerine göre teşekkül etmelidir. Bütün hayat nuru onda mevcuttur. (İhsan EMECİ, Aradığımız şuur Mart 1964, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye genci akımlar ve Nurculuğun içyüzü, Sayfa: 262).
8- Alem-i İslam'da yapılacak olan devrimler İslamiyetin Desatirine uygun olmak mecburiyetindedir. Aksi halde gayri meşrudur. Bu bakımdan meclis aynı zamanda hilafet görevini görmelidir. (Said-i Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Sayfa : 80-82, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü.).
9- Şahs-ı Manevi hükümetin Müslüman olması gereklidir. (Said-i Nursi, Hutbe-i Şamiye, Sayfa : 80, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü Sayfa: 253).
10- Türk Devleti'nin dini İslam'dır ve bunun vikayesi milletimizin maye-i hayatiyesidir. Hükümet İslamiyet ve din için hizmet etmektedir. (Said-i Nursi, Münazarat, Sayfa: 18, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü, Sayfa: 264).
11- Müslümanlara Kur'an dışında bir Anayasa lazım değildir. 1347 tarihinde felsefenin tahakkümü ile bu dindar millet ehemmiyetli tahavvüllere düçar kılınmış ve anayasadan devletinin dininin İslam dini olduğu yolundaki hükmü kaldırılmıştır. Kur'an Cumhuriyet Anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil ilahi bir iradenin sonucudur. (Said-i Nursi, Zülfikar-ı Mücizat-ı İslamiye ve Kur'aniye, Sayfa: 191-193, Tiryak, Sayfa 65, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü Sayfa: 264).
12- İslamiyete ve Hakikat-ı Kur'aniyeye karşı mürtedane mücadele eden bir dessas zındıktır ki bize hücum etmek için istibdadı mutlaka Cumhuriyet namı vermekle irtadadı mutlaka-i rejim altına almakla sefahat-ı mutlaka medeniyet takmakla cebri keyf-i kurfiye, kanun namı vermekle bir istibdadı askeriye ve delalet kurmuştur.(Said-i Nursi, Sönmez, Sayfa: 21-22, 48, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü).
13- Said-i Nursi milliyete ve milliyetçilik fikirlerine düşmandır. Ona göre milliyetçilik İslam birliğine manidir. Nurculara göre milliyetçilik Bolşevizm ve Sosyalizme karşı mücadele edecek kuvvette değildir. (Bediüzzaman Cevap Veriyor, Ankara 1960, Sayfa: 4751, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü, Sayfa: 266).
14- İslam Devleti için tek milliyet İslam milliyetidir. İslam devleti sonunda bütün dünyayı hakimiyeti altına alacak ve İslam yapacaktır. Bu dünya milleti hayatı maneviyeye dayanacaktır. Bu İslam Devleti'de hamiyeti İslamiye ve milliye altında İttihad-ı Muhammedi davasında olan Şeyh-i Risalei Nur sayesinde kurulacaktır. (Said-i Nursi, Münazarat, Sayfa : 90-100, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü Sayfa: 267).
15- İttihad-ı İslam Umum askere ve umum ehli İslam'a şamildir. Hariç kimse yoktur. (Said-i Nursi, Hutbe-i Şamiye, Sayfa: 91,)
16- Hutbe-i Şamiye'de milleti İslamiye'nin sebebi saadeti yalnız ve yalnız hakiki İslamiye ile olabilir ve hayatı içtimaiyesi ve saadeti bünyeviyesi Şeriatı İslamiye ile olabilir. Denildikten sonra mesele şeriat hükümlerine göre hırsızların elinin kesilmesinin faidelerinden bahsedilmektedir. (Hütbe-i Şamiye, Sayfa: 56-67, Dr. Çetin ÖZEK, Türkiye'de gerici akımlar ve Nurculuğun içyüzü Sayfa: 269).
17- Said-i Nursi'ye göre İslamiyet devletinin Mekke-ı Mükerremesi Cezinat-üm Arap olacaktır. Bu arada Osmanlılıkta bin Medine-i Münevvere şeklini alacaktır. (Said-i Nursi Münazarat Sayfa:109-13 1, Dr. Çetin ÖZEK, Nurculuğun içyüzü 11.01.1964 Milliyet Gazetesi.)
18- İslam Dini'nde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı yapmak olduğu için, İslamiyet'in Desatirine aykırı, devrimler de İslamiyete aykırıdır.(Said-i Nursi Mektubat, Sayfa : 403, Dr. Çetin ÖZEK Nurculuğun içyüzü 11.04.1964 Milliyet Gazetesi.)
19- Çok kadın ile evlenmek İslami olduğu için caiz ve şarttır. Taaddüdü Zevcat tabiata, akla, hikmete muvafıktır. (Said-i Nursi, Hanımlar Rehberi, Sayfa: 57).
20- Benim tesettür, irsiyet, zikrullah ve taaddüdü zevcat hakkındaki Kur'anın sarih ayetlerine medeniyetin ettiği itirazlara karşı onları susturacak tefsirimdir. (Said-i Nursi, Tiryak, Sayfa: 60)
21- Nurculara göre, bugünkü aile sisteminde medeniyet fantazilerden ibarettir. Aile saadeti ancak daire-i şeriattaki adabı islamiye ile mümkün olacaktır. Kadının erkeğinden boşanabilmesi islami esaslara aykırıdır. Şer'i evlenme ise bu imkanı ortadan kaldıracaktır. (Said-i Nursi, Kadınlar Taifesi ile Bir Muhavere:7, Doktor Çetin ÖZEK Türkiye'de Gerici Akımlar ve Nurculuğun İçyüzü)
22- Said-i Nursi faizin yasak edilmesini istemekte, sınıf kavgalarının ortadan kaldırılabilmesi için bankalar kapatılmalı, Riba yasak edilmeli, Kur'an kadına üçte bir hisse vermektedir; medeniyetin kadına erkek kadar hisse vermesi ahlaksızlıktır.
(Said-i Nursi Zülfikar 1945, sayfa 38,39, Doktor Çetin ÖZEK Türkiye'de Gerici Akımlar ve Nurculuğun İçyüzü, sayfa 272,273)
23- Said-i Nursi Hanımlar Rehberi isimli risalesinin 37. Sayfasında, bir zaman çıktığı Ankara kalesinden etrafı seyrederken Hilafet ve Saltanatın vefatını hatırlayarak duyduğu teessür ve hüznü dile getirdiği görülmektedir.
24- Yine Said-i Nursi Tiryak adlı risalenin 23. Sayfasında Garp Uleması ve Filozofları itiraf ve ikrar etmişlerdir ki; islamiyetin kanunları yüksek bin tarzda alemi islamın islahına kafidir diye, iddia etmiştir.
25- Onüç Asır evvel şeriatı garra tessüs ettiğinden ahkamda Avrupa'ya dilencilik etmek dini islama büyük bir hıyanettir ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir.
(Said-i Nursi Hutbe-i Şamiye)
26- Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i ilahiye ve Hakaik-i İslamiye dairesinde mahkemeler açmazsa maddi ve manevi kıyametler başlarına kopacak, anarşistlere, yecüc mecüclere teslimi silah edilecektir.(Said-i Nursi Hutbe-i Şamiye),
27- Zahiren hariçten cereyan eden Maanifi Cedidenin bir mecrası da bir kısım ehli medrese olmalı, zira bu laikliği ile başka mecradan taahfün edegelmiş ve atalet bataklığından neşet ve istipdat sümumu ve teneffüs eden zulüm tazyiki ile ezilen efkara bu müteaffin su bazı aksülamel yaptığından musaffat-ı şeriat ile söz vermek zorundadır. Bu da ehli medresinin duş-ı himmetine muhavveldir. (Said-i Nursi Hutbe-i Şamiye, sayfa 82)
28- Said-i Nursi 31 Mart Vakası üzerine sevkedildiği Divan-ı Harp'te verdiği ifadede de "En mukaddes maksadın şeriatın ahkamını tamamen icra ve tatbiktir." demiştir. (Said-i Nursi Bediüzzaman, Ankara 1960)
29- Eskiden beri İ'la-yı Kelimetullah ve Bakayı istikbaliyeti İslam için farz-ı kifaye-i cihadı beruhde ile kendini yekvücut olan alemi islama fedaya vazifedir ve hilafet-i bayraktar görmüş olan bu devleti islamiyenin felaketi, alemi islamın saadet ve hürriyeti müstakbelesi ile teelif edilecektir. Zira musibet maye hayatımız olan uhuveti islamiyenin inkişafını fevkalede tecif etti. (Said-i Nursi Mektubat, Doğan Limited Şti. Matbaası, Ankara, 1958, Sayfa 441)
30- İki Mektebi Musihetin Şahadetnamesi veya Divan-ı Harbi örfi adlı risalede şu yazıları dikkati çekmektedir.
a- Yaşasın Şeriat-ı Ahmediye, Şeriatı Garra Kelamı, Ezelden Geldiğinden Ebede gidecektir.
b- Onüç Asır Evvel Şeriatı Garra Tessüs ettiğinden Ahkamda Avrupa'ya dilencilik etmek bu dini islama büyük bir cinayettir ve şimale mütevecihen namaz kılmaktır.
Nur talebeleri (Şakirtleri) ve Görevleri:
Nurcular, kendilerine Nur talebeleri adını vermekte ve Hizbul Kur'an olduklarını ileri sürmektedirler.

Nur Şakirtlerinin Nurculuğa girebilmeleri için o mahalledeki en büyük nurcuya karşı bazı taahhütlerde bulunmaları gerekmektedir.

Bu taahhütler Nurculuğa ve Nurcuların büyüklerine sadakat, Nurcuların sırlarını açıklamamak, gayeleri için istişarelerde bulunmak, nurun gerçekleşmesi için faaliyetlerde bulunmak gibi şeylerdir.

Nurcuların bulundukları yerlerde Nurculuk ile ilgili olayları nur büyüklerine bildirmeleri de mecburidir.
Nur talebelerinin diğer bir vazifeleri de nur risalelerini çoğaltıp dağıtmaktır.

Said-i Nursi Asayı Musa adlı risalesinde nur risalelerini yazıp dağıtmayı ihmal edenlere sitem etmektedir. Nurculuğun bilhassa ordu mensupları arasında yayılmasına önem verilmektir.
Said-i Nursi risalelerin yayınlanması için dini duyguları da istismar etmektedir.

Sönmez adlı risalenin 3. sayfasında şu satırlar yer almaktadır.

"Ahiret kardeşlerime mühim bir ihtar iki maddedir. Birincisi risalei nura intisab eden zatın en ehemmiyetli vazifesi onu yazmak, yazdırmak ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan ve yazdıran "Risale-i Nur Talebesi" unvanı alır ve o unvan altında her 24 saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazen daha ziyade hayır dualarımda manevi kazançlarımda, hissedar olmakla beraber, benim gibi dua eden kıymettar binlerce kardeşim ve risalei nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olurlar.
İkincisi, Risale-i Nur'un amansız ve imansız cinni ve inni düşmanları onun çelik gibi, metin kalalarına ve elmas kılınç gibi kuvvetli hüccetlerine müdahale edemediklerinden çok gizli dosyalar ve haf'i vasıtaları ile sınırlı olmaksızın yazanların şevklerini kırmak, fikir ve yazıdan vazgeçirmek cihetinde, şeytanca hücum edip darbe vururlar.
Said-i Nursi, nur talebeliğini bırakmanın günah olduğunu, nur talebelerine ilişenlerin vatan ve millet haini olduklarını ilan ederek, ayrıca tehditler savurarak gizli bir teşkilatın taktiğine başvurmaktadır.
Nur talebelerinin bekar kalanları takip edilmekte, muhakkak evlenmesi lazımsa bir nurcu ile evlenmesi emredilmektedir.
Yine nur risalelerinden Tiryak adlı risalenin 33.sayfasında "Mevt idam değil tebdil-i mekandır. Kabir zulmetli kuyu ağzı değil, maneviyatlı alemlerin kapısıdır. Dünya ise bütün şaşası ile beraber ahirete nazaran bir zindan hükmündedir."
İslam Dini Yönünden Nurculuk:
Diyanet işleri Başkanlığı tarafından yayınlanan nurculuk (Nurculuk hakkında) adlı eserde:
1- Ayet-i kerimelerin tefsirinde, mananın tahammül edemeyeceği tarzda batni ve indi manalar verilmeye çalışıldığı, ebcet hesabı ve Tevafuklarla manalar verildiği, bunların müslümanlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı,
2- Nur risalelerini toplu olarak okumanın bir nevi hizipçilik olduğu,
3- Bir kısım ayetlerin islamlığın usullerine göre tefsirine kalkışıldığı,
4- Risale-i nurun mukaddesat arasına katılmak istendiği, yalnız nurcular için dua yapılarak müslümanlar arasında bir zümre meydana getirildiği, tefrikaya yol açıldığı,
5- Said-i Nursi'nin ve eserlerinin haruküladeliği ve kerametleri hakkında indi tevillerle mübalağlı ifadeler kullanıldığı,
6- Kur'an-ı Kerim'in harflerinden birtakım manalar istihracına kalkılmak gibi ulemanın ekseriyetince benimsenmeyen bir yol tutulduğu, Asayi Musa adlı eserinde ayet ve kelamı indi olarak tevil ederek bunların risalei nuru tebşir ve tebliğ ettiğinin iddia edildiği,
7- Bu gibi tevil ve iddiaların islami esaslara uymadığı,
8- Nurculuğun milli ve dini birliği parçalayan zümrecilik olduğu,
9- Nur risalelerinde kürtçülüğü körükleyen sözler bulunduğu belirtilmiş ve 22-23 sayfalarında

"Nurculuğun inanış ve telakkileri, İslam dininin, Kur'an-ı Kerim'in ve sünneti seniyyedeki kaide ve formüllere uymayan bir akide tarzı olmuştur.

Nurculuk dini meselelerde işi çığrından çıkaran bir istismara ilaveten milli ve içtimai konularda birlik fikrini baltalayan bir zihniyeti temsil etmiştir. Risalelerde gösterilen sırf dini ifadeleri bile yapılan aşırı teville ve keyfi görüşlerle yukarıda örnekleri ile belirttiğimiz gibi manevi, milli bütünlüğümüzü bozan, gerçek itikatı gölgeleyen bir hal almıştır.

Bu risaleleri okuyanlar kendilerini bütün müslümanlardan üstün görmüşler, yalnız ve yalnız nurcu olanları cennete ehil, nur risalelerini günahlara kefil saymışlar ve netice olarak da nur risalelerini okumayı ibadet haline getirmişlerdir.

Ey müslüman kardeş; dine yararlı telif irşatta bulunanlar Peygamberin hizmetkarı durumunda bulundukları için Kur'an-ı Kerim'de Peygamber Efendimize hitab edilmiş ayetleri, onların şahsına atfetmek yakışık almaz.

Böyle bir tevazuu benimsemek bile müslüman tevazuuna sığmaz. Nur risalelerini Kur'an'ın en mükemmel tefsini addetmek Allah kelamını kıyamete kadar, ondan sonra gelecek şeylere ve bütün ilimlere şümulünü bilmemek demektir."

Nurculuğun ve Nur Risalelerinin gerçek İslam'a uymadığının açıkça ifade edildiği görülmüştür.
Kanunlarımız Karşısında Nurculuk ve Sanıkların Hukuki Durumu:
Yukarıda yapılan açıklamalara ve bizzat nur risalelerinden alınan pasaj ve cümlelere göre:
1- Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi hiçbir zaman Türklüğü ve Türk Milletini kabul etmeyerek, kürt olduğunu övünerek beyan ve ilan etmekle beraber, 1327 yılında faaliyette bulunduğu anlaşılan kürt Teali Cemiyetinde çalışmak, memlekette Türklerden ayrı dini ve milliyeti olan bir kürt cemaatı olduğunu ileri sürerek ve yine o tarihlerde kurulduğu bildirilen "Kürdistan Azmi Kavi" Cemiyetinin mümessili olarak İstanbul'a gidip, kürtçe tedrisat yapan mektepler açılması için gayret göstererek ve "Uyan ey Selahaddin Eyyübi'nin torunları kürtler" diye tahrik ve teşviklerde bulunmak suretiyle memleketin bütünlüğünü bozmaya matuf amaç ve gaye takip ettiğinin anlaşıldığı,
2- Türk Milliyetçiliğini red ve hatta zararlı ve tehlikeli olduğunu ileri süren Said-i Nursi'nin Türkiye'nin de dahil olacağı tamamen şeriat hükümlerine ve islami esaslara göre düzenlenmiş ve merkezi Mekke olmak üzere bir İslam Devleti kurulmasını ve bu devlette Arapların hakim bir unsur haline getirilmesinin lüzumunu Nur risalelerinde teklif, takdim ve teşvik etmek suretiyle Türk Devleti'nin bağımsızlığını tenkis ve birliğini bozma yolunda hareketlerde bulunduğu,
3- Said-i Nursi Nur risalelerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamen şeriat esaslarına ve İslam siyasi prensiplerine göre teşekkül etmesi gerektiğini, hilafet ve saltanatın geri gelmesi lazım geldiğini, devrim kanunlarının geçici olduğunu, Kur'an dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını islamlığın düsturlarına uymayan devrimlerin meşru olmadığını, mükerreren ve ısrarla yazıp telkin ve propaganda etmekle beraber laik bir Cumhuriyet rejimi kurduğu için Atatürk'e düşman kesilerek onu Ebu Sufyan ve Deccala benzeterek "Tek gözlü Deccal, ya iman et, yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın" diye ağır tecavüzlerde bulunmak suretiyle TCK'nun 163. Maddesini ihlal eden suç işlediği,
4- Yine nur risalelerinde çok kadınla evlenmenin propagandasını yapmak, boşanma ve miras meselelerinin tamamını şeriat hükümlerine tabi olması lüzumunu açıkça yazıp telkin etmek, faizin yasak olduğunu, bu nedenle bankaların kapatılması gerektiğini ileri sürerek, bugünkü modern mahkemeleri kapatıp yerine islamiye dahilisinde yeni şeriat mahkemeleri açılmasını teklif etmek, parlamento üyelerini Kur'an düsturlarına uygun hareket etmeye davet etmek suretiyle yine TCK'nun 163. madde hükümlerinin ihlal edildiği,
5- Her ne kadar Hutbe-i Şamiye ile iki mektebi musibetin şahadetnamesi veya Divanı Harbi Örfi, adlı risalelerin Cumhuriyetten evvel hazırlanıp yazılmış olduğu ileri sürülmüş ise de, bunların pek yakın tarihlerde yeniden basılıp dağıtılmış olması ve iki mektebi musibetin şahadetnamesi veya Divanı Harbi Örfi adlı risalelerin ilk sayfalarında ise

"Bu müdafaayı şimdi bu asra muvafık gördük, güya o zamandan 50 sene sonra bir hissi kablel vuku ile bir nevi ihbarı gıyabi olarak hayatı içtimaiyeyi alakadar eden çok hakikatlere temas ettiğinden neşredildi."

diye açıkça kaydedilmesinin şayana dikkat olduğu,
6- Said-i Nursi'ye bağlı nur talebelerinin ise 3. paragrafta açıklanıp izah edildiği üzere memleket ve Devlet için bu kadar tehlikeli ve zararlı olan fikirleri ihtiva eden nur risalelerini yazıp çoğaltmak ve halka dağıtmak vazifesi ile mükellef bulundukları, bu talebelerin dikkatli okuyup, incelediklerine şüphe olmayıp nur risalelerindeki bu tehlikeli ve zararlı akımları bilmediklerinin ileri sürülemeyeceği, nur risalelerinde yer alan ve yukarıda yer alan fikir ve kanaatleri kabul edip benimsemeyen bir kimsenin nur talebesi olmasının tasavvur edilemeyeceği ve sanık Mehmet ile Tevfik ....... kendilerinin nurcu olmadıklarını ve dosyada mevcut olup yedlerinden zapdedilen ve dosyadaki bilirkişi raporunda da suç olduğu izah olunan nur risalelerini okumak üzere halka verdiklerini kabul ve ikrar ettikleri ve bu hareketlerinin TCK'nun l63.maddesini açıkça ihlal eden suç teşkil ettiği ve 1.Ceza Dairesi'nin bozma kararı yerli ve yerinde bulunduğu halde nazara alınmadan ve Mahkemece işin esası laiki ile incelenip nüfuz edilmeden ve en yüksek dini müessese olan Diyanet İşlerince dahi nurculuğun islama aykırı olduğu tespit edilmişken kanuna, işin esasına ve gerekçelere uymayan mesnetsiz mütalaaları ile yazılı şekilde ısrara karar verilmesi yolsuz bulunmuştur.
Yukarıdan beri açıklanan sebeplere göre ısrar hükmünün tebliğnamedeki düşünce gibi bozulmasına 20.09.1965 günü oybirliğiyle karar verildi.

Bak buraya kadar olanı baş kısmı iddianamenin,buda son kısmı,


XI-DEĞERLENDİRME VE HUKUKİ DURUM:

Devletle uzlaşmacı ve barışçı bir politika izleyen, toplumun bütün kesimleri ile diyalog kurmakta sakınca görmeyen Fethullah GÜLEN Grubunun başta milli eğitim ve emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde bu faaliyetlerinde muvaffak olduğu bilinmektedir.

Sahip olduğu okul, yurt ve dershanelerinde yetiştirdiği iyi eğitilmiş kadroları ile Atatürk ilkeleri ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırarak şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan Fethullah GÜLEN gücünü iki kaynaktan almaktadır.

1- Oluşturmuş olduğu büyük sermaye imparatorluğu,
2- Son yıllarda dozajını gittikçe artıran ve zaman zaman teşekküle yardım boyutlarına ulaşan siyasi destek,

Kısa bir sürede oluşan sermaye imparatorluğu örgüte bağlı bütün okul, yurt, dershane ve sair kuruluşların finansmanını yaparken, siyasi destek sayesinde devlet kadrolarındaki örgütlenme sağlanmakta ve örgütün önüne çıkacak engeller bertaraf edilmek istenmektedir.
Tarikat okullarını övmek son zamanlarda moda haline gelmiştir. Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi bu okullarda yetişen kadrolarla siyasi Islam’ın iktidar yapılması hedeflenmektedir. Bu itibarla tarikat okullarına destek verenler Atatürkçü olamazlar. Fethullah GÜLEN Laik Cumhuriyete karşı değilse, amacı sadece Türk toplumunu eğitime tabii tutmaksa;

Neden kuvvet dengesi mevcut değilse kuvvete başvurmayın talimatını vermektedir?

Neden, müritlerine “O kuvveti temsil edeceğiniz şeyleri elinize alacağınız ana kadar, Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır” demektedir.

Neden, Mülkiye, Adliye ve Askeriye başta olmak üzere devlet kadrolarında teşkilatlanma isterken, ayrıca;

Bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Bu koruma mevzuunda işte arz ettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir,

Yani sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden, çok ilerlere gitmek, işte bu iki müessesede olduğu gibi hayati dinamik bir kısım müesseselerde söz konusudur. Ta ilerilere gitme, böyle can damarları içinde dolaşma ve eğer dönülüp gelinecekse yara almadan hissettirmeden dönüp geriye gelme meselesi geleceğimizin adına çok esaslı hususlardır,

Türkiye’de önünüzü kestiler. Yürüyemiyoruz, orada durgun sular gibi gölleşme imajı uyandıracaksınız. Zorlayacaksınız, yerinde yürüyor gibi yapacaksınız.

Talimatları vermektedir.

Neden, Arapça eğitimin kaldırılmasını, devletin bir yanılgısı olarak kabul etmektedir.

Neden, kitaplarında İslamcı silahlı çeteler gibi tebliğ ve cihad konuları üzerinde hassasiyetle durmaktadır.

Neden, oluşturduğu ışık evlerinin medrese, tekke ve zaviyelerin fonksiyonlarını ifa ettiklerini defalarca söylemekte, 30 Kasım 1925 tarihinde kapatılan bu kurumların özlemini çekerek Atatürk devrimleri ile ters düşmektedir.

Neden, Cumhuriyet dönemini kötülemekte ve bu dönemi kendi tarihi olarak kabul etmemektedir.

Neden, “Mahmut Efendi’nin görevi, sarığın, şalvarın, cüppenin propagandasını yapmaktır. Sen de emniyet teşkilatına girecek Vali ve Kaymakam olacak insanları yetiştir” demektedir.

Neden, Türkiye’de Atatürk düşmanlığının simgesi haline gelmiş bulunan ve Büyük Atatürk’e “Deccal” demek küstahlığını gösteren Said-i Nursi’nin yolundan gitmektedir. Aynı zamanda “Kürt Teali Cemiyeti’nin” mensubu olan bu şahıstan Bediüzzaman diye bahsederek bu şahsın ve risalelerinin yoğun bir şekilde propagandasını yapmaktadır.

Bütün bu faaliyetlerin hedefi İslam Devletini kurmaktır. Esasında bu hedef 1996 yılı baskılı Çağ ve Nesil 5 isimli kitabın önsözünde M.Garip isimli kişi tarafından ifade edilmiştir. Ancak bu ülkenin uyanık bekçileri buna fırsat vermeyecek, Laik Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri ilelebet yaşayacaktır.

12.04.1991 tarihli 3713 sayılı terörle mücadele kanununun 1 nci maddesinde:

Terör, baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yollarından biri ile Anayasada belirtilmiş Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devleti’nin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemdir.
denilmiştir.

Aynı kanunun 7/1 nci maddesinde ise;

3 ve 4 ncü maddeler ile TCK.nun 168, 169, 171, 313, 314 ve 315 nci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu kanunun 1 nci maddesi kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler cezalandırılır.
denilmektedir.

Fethullah GÜLEN’in oluşturduğu örgüt yukarıda izah olunduğu gibi devletin laik yapısını yıkmak amacıyla kurulmuş olup, istişare kurulu, bölge imamları, şehir imamları, semt imamları, ev imamları gibi illegal yapılanmayla bütün ülkeyi bir ağ gibi sarmıştır. Yine bu illegal yapılanmaya bağlı olarak yurt içinde ve yurt dışında legal görünüşlü şirket, okul ve vakıflara sahip bulunmaktadır. Bu legal ve illegal yapılanması ile büyük ve güçlü görünüm arz eden örgüt halk üzerinde bir manevi cebir ve baskı yaratmaktadır. Bu itibarla örgütün 3713 sayılı kanunun 1 nci maddesi delaletiyle aynı kanunun 7 nci maddesi kapsamı içinde ele alınması gerekmektedir.

Bu iddianame ile örgütün başı hakkında dava açılmış olup örgütün illegal ve legal yapılanması hakkında soruşturma sürdürülmektedir.


XII-NETİCE VE TALEP:

Sanığa isnat edilen suç yukarıda anlatılan delillerle sabit olduğundan 2845 sayılı kanunun 9 ve 20 nci maddeleri gereğince yargılamasının yapılarak,

Sanık Fethullah GÜLEN’in hareketine uyan 3713 sayılı terörle mücadele kanununun 1 nci maddesi delaletiyle aynı kanunun 7 nci maddesinin 1 nci fıkrasının 1 nci cümlesi, TCK.nun 31, 33, 40 maddeleri gereğince TECZİYESİNE,

Emanette bulunan suç eşyalarının TCK.nun 36 ncı maddesi gereğince MÜSADERESİNE karar verilmesi kamu adına İDDİA olunur.22.08.2000


Nuh Mete YÜKSEL
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Savcısı
(19201)
 
yakında türkiyeye geleceğine dair haberler var.
yargıtay beraat kararını onayladı.. türkiyeye geldiğinde cumhurbaşkanı ve başbakanı havaalanında görürseniz şaşırmayın...
 
Vtnsvr kardeşim kafanı takmışsın Fetullaha.Adam okullar açıyor?,Türk ve Müslüman kültürü ile öğrenciler yetiştiriyor?.Daha ne yapsın bundan mübarek bir iş olurmu.
Adamı kaçırdınız USA' ya şimdi islamiyet için hayırlı işlerini oradan yönetiyor.Peygamberi BUSH efendi hazretlerinden yeni yeni icazetler alıyor.Bush efendi Irakta bir milyon müslümanı acımasızca katlederken Fetullah efendi Bushun dibini yalamaktan vazgeçmedi.
Eyyyy müslümanım diyenler,akıl tutulmasına uğrayanlar bırakın müslümanlığı bu nasıl insanlıktır.Hiçbir suçu günahı olmayan zavallı halk katledildi.Siz hiç o efendinizin SALYA SÜMÜK ağlarken bir resmini veya videosunu gördünüzmü.Göremezsiniz çünkü o ağababalarına asla ihanet etmez.Bu adam kaç yıldır USA' da yaşıyor,hani çok hasta idi?.Demekki yaptıklarının karşılığı olarak tanrı onun hayatını bağışlamış hayata geri döndürmüş.Vah aklı fikri kısa zavallılar.Bu ülkenin altını şu yada bu şekilde oyanlar var geçmişten günümüze kimi zaman Saidi Nursiler,şimdilerde Fetullah.Uyanın yarın çok geç ötesi olacak.
Sevgili Vtnsvr bu adamın hiçbir suçu günahı yokmuş az önce TV den duydum bağımsız vede adil TC mahkemeleri Fetullahı aklamışlar,vatana millete hayırlı olsun.Bakalım ginede ... 'ü yiyipte geri gelebilecekmi.
 
Hasavcı rumuzlu arkadaş, ne alakası var yazdıklarının, varsa bir maharetin göster hadi sende bırak bin taneyi, 2 tane okul aç ve Türkçeyi öğrette görelim, terbiyesizlik sınırlarını zorlamamanı tavsiye ederim. Eline bir şey geçmez, beğenmeyebilirsin, ama tahammül etmek gerekir. Sana silahını doğrultmadığı sürece hakaret etme.
Ayrıca Dünyalık hiç bir isteğinin olmadığını açıkladı, başkaları gibi parti de kurmadı ki bir başkasının rakibi olsun. O sadece ahiret gününe inanmaya ve Allahın birliğine inanmaya davet ediyor. Ben başka bir şey duymadım sözlerinden ve ifadelerinden. Hiç görmediğim ve tanımadığım bu insana hakareti asla kabul etmiyorum. Eğer ikinci bir hayatın varlığını kabul ediyorsan ön yargını bir kenara bırak ve bir acaba de....
 
Hasavcı rumuzlu arkadaş, ne alakası var yazdıklarının, varsa bir maharetin göster hadi sende bırak bin taneyi, 2 tane okul aç ve Türkçeyi öğrette görelim, terbiyesizlik sınırlarını zorlamamanı tavsiye ederim. Eline bir şey geçmez, beğenmeyebilirsin, ama tahammül etmek gerekir. Sana silahını doğrultmadığı sürece hakaret etme.
Ayrıca Dünyalık hiç bir isteğinin olmadığını açıkladı, başkaları gibi parti de kurmadı ki bir başkasının rakibi olsun. O sadece ahiret gününe inanmaya ve Allahın birliğine inanmaya davet ediyor. Ben başka bir şey duymadım sözlerinden ve ifadelerinden. Hiç görmediğim ve tanımadığım bu insana hakareti asla kabul etmiyorum. Eğer ikinci bir hayatın varlığını kabul ediyorsan ön yargını bir kenara bırak ve bir acaba de....

sence de bu yazdıkların boşa değil mi ?
veya yazdığın dili anlarmı acaba neyseh

valla grup olarak evet fethullahçılar baya büyük daha da büyür sayenizde reklam reklam reklam
 
yakında türkiyeye geleceğine dair haberler var.
yargıtay beraat kararını onayladı.. türkiyeye geldiğinde cumhurbaşkanı ve başbakanı havaalanında görürseniz şaşırmayın...

azuhahaahahzauhzhaha süperdi yha böle bi yazıda gülceğim hiç aklıma gelmezdi walla

başbakan cumhur başkanı we akpli millet wekilleri özel önlemlerle ülkemize giriş yapmasını sağlıcaktır zaten..
 
Geri
Üst