19. yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika’da kullanılan ilk kartvizitler, bugünkü kartpostalların atası olarak biliniyor. Çoğunlukla arkadaş ziyaretlerinde ve özel günlerde kullanılan bu kartvizitin yaratıcısı Paris’li portre sanatçısı Andre Disderi’ydi. Zamanla İmparator III. Napolyon’nun kendi kartı için Disteri’ye poz vermesinin ardından kartvizitler, doğum günlerinde, yortularda yakın çevreye verilmeye başladı. Victoria Dönemi’nde ise kartvizit albümleri ortaya çıktı. Amerikan İç Savaşı sırasında büyük bir pazara dönüşen kartvizitlerin boyutları büyüyerek kartpostala döndü. Birdenbire benimsenen kartpostallar, büyük bir çılgınlıkla tüm dünyaya yayılmaya başladı.
Bayramların vazgeçilmeziydi...
Dünyayla birlikte Türkiye’de de yaygınlaşan kartpostallar, yıllarca bayramların vazgeçilmez tebrik mesajlarını taşıdı. Batı geleneklerinin benimsenmesiyle, yılbaşı ve doğum günleri gibi kutlamalara da aracılık etmeye başlayan bu fotoğraflı kartlar, asker ocağından postalanan özlemlerin en tipik aynası oldu. Önceleri siyah beyaz basılan kartların ön yüzlerinde çeşitli tarih ve isimlere rastlanırken, teknoloji onları da değiştirdi; boyadı, renklendirdi, parlattı...
Eski kartpostallara rağbet çok...
Bugün sayıları hızla artan koleksiyoncular son yıllarda kartpostallara da merak sardı. Özellikle siyah beyaz ve eski olanlar sıkça el değiştirmeye, sergilenmeye ve arşivlenmeye başlandı. Osmanlı kartpostalları, peşinden koşulan çeşitlerin başında yer alırken, piyasayı iki haftada bir yoklayan koleksiyonerlerin, her çıkan yeni karttan ikişer adet saklaması adet oldu.
Bunlar arasında turistik ülke örneklerini de biriktirerek, oldukça zengin bir arşiv oluşturanların sayısı hiç de az değil. Yakın geçmişe ışık tutan ve belgesel özellik taşıyan kartpostallar modaya uyup, sık sık çehre değiştirse de ülkeleri ve dönemin yaşamını yansıtması açısından önemli sayılıyor. Kartpostallar için düzenlenen müzayedeler ise koleksiyonerlerin başlıca ilgi odağı. Minyatürler, çini desenleri, halı motifleri, antik parçalar, hayvanlar, karlı noel manzaraları, reprodüksiyon kartları bu grubun en gözde ürünleri.
Turizmde kartpostallar
Dünyanın her yanında olduğu gibi, Türkiye’ye gelen turistlerin de ilk işi, bir kartpostal seçip, arkasına "ben burdaydım, burayı gördüm" dercesine iki satır karalamak ve onu postalamak oluyor.
Ülkemize gelen yabancı turistlerin en çok tercih ettikleri kartların başında Türk Bayrağı kartpostalı, altı minaresinin de göründüğü Sultanahmet Cami fotoğrafı geliyor. Bunları; turistik deve, çok fotoğraflı kartlar, gravürler takip ediyor.
Reşit Keskin, bir yenilik olarak kartpostallardaki fotoğrafları küçük el çantalarının üzerlerine bastıklarını ve bunun turistler tarafından ilgi gördüğü belirtiyor. Çantaların üzerindeki resimler, kartpostal dünyasına yepyeni bir boyut kazandırırken, küçük ebat ipek halı motifleri de yabancıların en çok satın aldığı ve ilgi gösterdiği turistik anı eşyalarının başında geliyor.
Şehir planlamacılarına düşen görevler...
Her kartpostalın sınırlarımızı aşıp Türkiye’yi tanımayanlara ulaştığı düşünülürse, çekilen her fotoğrafın ülkeyi tanıtmak açısından yarattığı önem bir kez daha büyüyor. Kartpostala böyle yaklaşıldığında, turistik yöre ve tarihi eserlerin bulunduğu bölgelerdeki
çevre düzenlemesi de gündeme geliyor. Öncelikle bu bölgelerdeki ilan, pano, direk, havada asılı kablolar gibi görsel kirliliğe sebep olan detaylardan bir an önce kurtulmak geliyor. Örneğin, İstanbul’un Galata Kulesi veya Laleli Otelleri’nin çatıları gibi panaromik açılar sunan noktaların gözden geçirilmesi, ayrıca turistlerin en çok fotoğraf çektikleri tarihi eserlerin çevresinde düzensiz uzayarak görüş açısını, seyir ve çekim imkanını engelleyen ağaçların peysaj mimarları gözetiminde temizlenmesi gerekiyor. Tüm bunlar kuşkusuz, yalnızca kartpostal için değil, gelen her konuk için daha özenli seyir ve fotoğraf imkanı sunacak, ülkemizin doğru ve güzel görüntülerle sunulmasını sağlayacak.
Bayramların vazgeçilmeziydi...
Dünyayla birlikte Türkiye’de de yaygınlaşan kartpostallar, yıllarca bayramların vazgeçilmez tebrik mesajlarını taşıdı. Batı geleneklerinin benimsenmesiyle, yılbaşı ve doğum günleri gibi kutlamalara da aracılık etmeye başlayan bu fotoğraflı kartlar, asker ocağından postalanan özlemlerin en tipik aynası oldu. Önceleri siyah beyaz basılan kartların ön yüzlerinde çeşitli tarih ve isimlere rastlanırken, teknoloji onları da değiştirdi; boyadı, renklendirdi, parlattı...
Eski kartpostallara rağbet çok...
Bugün sayıları hızla artan koleksiyoncular son yıllarda kartpostallara da merak sardı. Özellikle siyah beyaz ve eski olanlar sıkça el değiştirmeye, sergilenmeye ve arşivlenmeye başlandı. Osmanlı kartpostalları, peşinden koşulan çeşitlerin başında yer alırken, piyasayı iki haftada bir yoklayan koleksiyonerlerin, her çıkan yeni karttan ikişer adet saklaması adet oldu.
Bunlar arasında turistik ülke örneklerini de biriktirerek, oldukça zengin bir arşiv oluşturanların sayısı hiç de az değil. Yakın geçmişe ışık tutan ve belgesel özellik taşıyan kartpostallar modaya uyup, sık sık çehre değiştirse de ülkeleri ve dönemin yaşamını yansıtması açısından önemli sayılıyor. Kartpostallar için düzenlenen müzayedeler ise koleksiyonerlerin başlıca ilgi odağı. Minyatürler, çini desenleri, halı motifleri, antik parçalar, hayvanlar, karlı noel manzaraları, reprodüksiyon kartları bu grubun en gözde ürünleri.
Turizmde kartpostallar
Dünyanın her yanında olduğu gibi, Türkiye’ye gelen turistlerin de ilk işi, bir kartpostal seçip, arkasına "ben burdaydım, burayı gördüm" dercesine iki satır karalamak ve onu postalamak oluyor.
Ülkemize gelen yabancı turistlerin en çok tercih ettikleri kartların başında Türk Bayrağı kartpostalı, altı minaresinin de göründüğü Sultanahmet Cami fotoğrafı geliyor. Bunları; turistik deve, çok fotoğraflı kartlar, gravürler takip ediyor.
Reşit Keskin, bir yenilik olarak kartpostallardaki fotoğrafları küçük el çantalarının üzerlerine bastıklarını ve bunun turistler tarafından ilgi gördüğü belirtiyor. Çantaların üzerindeki resimler, kartpostal dünyasına yepyeni bir boyut kazandırırken, küçük ebat ipek halı motifleri de yabancıların en çok satın aldığı ve ilgi gösterdiği turistik anı eşyalarının başında geliyor.
Şehir planlamacılarına düşen görevler...
Her kartpostalın sınırlarımızı aşıp Türkiye’yi tanımayanlara ulaştığı düşünülürse, çekilen her fotoğrafın ülkeyi tanıtmak açısından yarattığı önem bir kez daha büyüyor. Kartpostala böyle yaklaşıldığında, turistik yöre ve tarihi eserlerin bulunduğu bölgelerdeki
çevre düzenlemesi de gündeme geliyor. Öncelikle bu bölgelerdeki ilan, pano, direk, havada asılı kablolar gibi görsel kirliliğe sebep olan detaylardan bir an önce kurtulmak geliyor. Örneğin, İstanbul’un Galata Kulesi veya Laleli Otelleri’nin çatıları gibi panaromik açılar sunan noktaların gözden geçirilmesi, ayrıca turistlerin en çok fotoğraf çektikleri tarihi eserlerin çevresinde düzensiz uzayarak görüş açısını, seyir ve çekim imkanını engelleyen ağaçların peysaj mimarları gözetiminde temizlenmesi gerekiyor. Tüm bunlar kuşkusuz, yalnızca kartpostal için değil, gelen her konuk için daha özenli seyir ve fotoğraf imkanı sunacak, ülkemizin doğru ve güzel görüntülerle sunulmasını sağlayacak.
alıntı