Cumhuriyet yazarı emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu'ndan tuhaf yazı...

Serdengeçti

Banned
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
1,808
Reaction score
0
Puanları
0
Cumhuriyet yazarı emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşından rahatsız oldu

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu bugünkü (21 Şubat 2008) yazısında okuyanları şaşkına çeviren cümleler kullandı.
.
Silahçıoğlu yazısında İstiklal Marşımızı ve Mehmet Akif Ersoy’u şöyle anlattı:

“Bu fark “Türk Milliyetçisi” Nihal Atsız’la, “şeriat ümmetçisi” Mehmet Akif’in düşünce yapısındaki fark kadardı!..

Bugün coşku içinde okuduğumuz “İstiklal Marşı”mızın, 10 kıtalık tüm metninde “Hakk”, “ezan”, “cennet”, “iman” gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek “Türk”sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif’in yeni ardılları, onun; “Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki “yaşar” der delidir!..Arabın Türk ise, hem hem sağ gözü hem sağ elidir!.. dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, beraberlerindeki “milliyetçiler” gerçekleri göremediler!..”


Cumhuriyet Gazetesi Yazarı emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu aynı yazısında Türklerin İslamiyet’i kılıç zoruyla kabul ettiklerini iddia etti.

“Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya’da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar!..İslamiyetin yayılma süreci başında (M.S.632) Arap ordularının saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüzyılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı!..Türkler teslim oldular(M.S. 751)!.. Arap tarihçi İbn-i Dahak vahşeti şöyle anlatıyordu: “Katledilmeyen çocuk, ırzına geçilmeyen kadın kalmamıştı!..Türkler diri diri yakılmıştı!..”

Ne acıdır ki, tarihin bu en büyük “Türk soykırımı” sistemli çabalarla unutturuldu!.. Kılıçla katledilen Türklerin İslamı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uyduruldu!..”


http://www.boyuthaber.com/haber/200...umgeneral-Dogu-Silahcioglundan-tuhaf-yazi.php
 
istiklal marşında hiç türk kelimesinin kullanılmadığına dikkat etmemiştim. akşam bir kontrol edeyim bakalım.
Çok çok ilginç bir bilgi... teşekkürler .
 
Daha fazla tutamadı içindeki kini,nefreti,düşmanlığı,başladı kusmaya.
Rektörümüzde hemen hemen aynı nedenleri sıralıyordu ve '' ÖGRENCİ KARŞIMDA BANA DİNİNİ
ŞAKIRDATACAK'' gibi niyetini ve beynini daha güzel anlatamayacağı bir cümle ekliyordu sonuna.
Ama sorsanız inanca saygılıdırlar,demokrattırlar,cumhuriyetçi ve ATATÜRKçüdürler ve enson olamadıkları ve kendilerine kalkan yaptıkları LAİK dirler.
Mevlam neylerse güzel eyler.Başımıza profosör eylemiş naapalım ondada bir hayır vardır.
saygılar.
 
Yahu bir Milli şairimiz Mehmet Akif e saldırmadığınız kalmıştı.Onu da yaptınızya allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın.

Küçücük aklınla güya İstiklal Marşını küçümsemeye kalkıyor.Ulan sen onun tek bir satırını yazabilirmizin
 
İşte neden Müslüman ülkeler gelişemiyor?Biz türkiye olarak en ileri olan Müslüman ülkeyiz ama ne yazık ki yukarıdaki her fikir öne süreni dini baz alıp yargılamaya kalkarsak ve dini linç girişimlerinde bulunup,dinini sorgulamaya kalkarsak Türkiye'de önderligini kaptıracak bu yobazlık daha fazla hakim olacak olursa bu sefer en geriden birinciligine oynamaya başlıyacagız.Emekli paşamız dogru yada yanlış bir konuyu araştırıp görüşlerini paylaşmış ister onaylarsınız ister onaylamazsınız.Ne yazık ki Tarih kitaplarımızda nasıl Müslüman oldugumuz detaylı anlatılmaz sadece 8, yy.Abbasiler döneminde Müslümanlıgı kabul ettigimiz söylenir ama 250 Yıl süren Türklerin Müslümanlaştırılması döneminde ne savaşlar ne katliamlar yaşanmıştır?Bunları kimse gündeme getirmez getirirsede hemen dini linç başlar.Bırakın insanlar istedikleri gibi dinini imanını sorgulasın ve araştırsın ve yaradanının karşısına bilinçli çıksın.hesabını açık ve net versin.Biz dinimizin ve ırkımızın araştırılmasını neden istemiyoruz?Araştırıp bir şey söyleyenlere neden dini linç girişiminde bulunma çabası içindeyiz.Ben geçmişte olan herşeyi araştırdım ve bu konuda baya bilgilendim ama Müslümanlıgıma hiç bir zararı olmadı.Sizler neden korkuyorsunuz?
 
"Hakkıdır,hakka tapan,milletimin istiklal"...Demekki bu ve benzeri sözler bazı kesimleri çok rahatsız ediyor.Ne diyelim çıkın miting yapın istiklal marşını istemiyoz 10.yıl marşı söylensin diye.Yoksa zaten yapıyonuz mu?
 
Arkadaş sapıtmış olmasın ???? Üstad İttihat ve Terakki Cemiyetinin adamı ya nasıl böyle düşünür ??
 
İşte neden Müslüman ülkeler gelişemiyor?Biz türkiye olarak en ileri olan Müslüman ülkeyiz ama ne yazık ki yukarıdaki her fikir öne süreni dini baz alıp yargılamaya kalkarsak ve dini linç girişimlerinde bulunup,dinini sorgulamaya kalkarsak Türkiye'de önderligini kaptıracak bu yobazlık daha fazla hakim olacak olursa bu sefer en geriden birinciligine oynamaya başlıyacagız.Emekli paşamız dogru yada yanlış bir konuyu araştırıp görüşlerini paylaşmış ister onaylarsınız ister onaylamazsınız.Ne yazık ki Tarih kitaplarımızda nasıl Müslüman oldugumuz detaylı anlatılmaz sadece 8, yy.Abbasiler döneminde Müslümanlıgı kabul ettigimiz söylenir ama 250 Yıl süren Türklerin Müslümanlaştırılması döneminde ne savaşlar ne katliamlar yaşanmıştır?Bunları kimse gündeme getirmez getirirsede hemen dini linç başlar.Bırakın insanlar istedikleri gibi dinini imanını sorgulasın ve araştırsın ve yaradanının karşısına bilinçli çıksın.hesabını açık ve net versin.Biz dinimizin ve ırkımızın araştırılmasını neden istemiyoruz?Araştırıp bir şey söyleyenlere neden dini linç girişiminde bulunma çabası içindeyiz.Ben geçmişte olan herşeyi araştırdım ve bu konuda baya bilgilendim ama Müslümanlıgıma hiç bir zararı olmadı.Sizler neden korkuyorsunuz?


Kaynağı Allah olan 1500 yıllık inancı tartışmakta gösterdiğiniz özgürlükçü yaklaşımı ,ülkemizde yalnış uygulanan Kemalizm ve laiklik konusundada göstersenize.

Yaratıcının koyduğu kuralları tartışalım diyeceksiniz ama insanların koyduğu kuralların ise tartışılmasını yasaklayacaksınız.Tartışmak isteyenleride "Sen Laiklik düşmanısın sen Atatürk düşmanısın " diye lince tabi tutup baskı altına alacaksınız.

Herzaman işinize gelen konularda nekadar da aratırmacı ve özgürlükcüsünüz böyle
 
Kaynağı Allah olan 1500 yıllık inancı tartışmakta gösterdiğiniz özgürlükçü yaklaşımı ,ülkemizde yalnış uygulanan Kemalizm ve laiklik konusundada göstersenize.

Yaratıcının koyduğu kuralları tartışalım diyeceksiniz ama insanların koyduğu kuralların ise tartışılmasını yasaklayacaksınız.Tartışmak isteyenleride "Sen Laiklik düşmanısın sen Atatürk düşmanısın " diye lince tabi tutup baskı altına alacaksınız.

Herzaman işinize gelen konularda nekadar da aratırmacı ve özgürlükcüsünüz böyle
Ne tartışmasındanbahsediyorsunuz sizlerin Kemalizm ve laikligin varlıgınıza kasteddiginizi bende sizde biliyorsunuz.Ülke genelde bagnaz kafaların elinde yönetildi ve yönetiliyor ama suçlayanlar,ulusal degerlerimize karayı çalanlar yine bagnaz olanlar.Kaynagı Allah olan bir şeyi tartışmıyoruz burada insanın yorumlarını tartışıyoruz.Tabi ki şirk koşmayı çok yaptıgınızdan farkında olmadan kendinizi yaradan yerine rahatlıkla koyabiliyorsunuz.
 
eğer bu haber gerçekse ve türkler zorla müslüman olduysa benim için Türk olmaktansa dağda uluyan çakkal olmak daha şereflidir eğer atalarımız şerefsiz kalleş arabın kılıç zoruyla müslüman olduysa bu benim çok zoruma gider...
eğerkiii bu kanıtlanırsa dinimide değiştiririm kitabımıda değiştiririm
eğer bu yalan sa bu yalanı atan fazla yaşamaz

Türk Milliyetçisi geçinen ler piasada görünmüyorrr wayyy beeee
 
Türkler Müslümanlığı Kılıç Zoruyla mı Kabul Etti?


Türklerin Müslümanlığı kabul etmesi, "resmi tarih"in taraflı olarak ele aldığı konulardan biridir. Batıya doğru göç eden Türkler ile kuzeye doğru çıkan Arapların karşılaşmaları çok kanlı geçmiştir. 700'lü yıllarda Horasan, çok şiddetli savaşlara ve aldatılarak teslim alınan Türklerin acımasızca kılıçtan geçirilmelerine tanık oldu.

Fakat bu savaşlara ve kanlı olaylara karşın, "resmi tarih", Türklerin kendi özgür iradeleriyle, gönüllü olarak Müslümanlığa geçtikleri konusunda ısrarlıdır.

Türklerin büyük ölçüde yenilgiler sonunda Müslümanlığı kabul ettikleri tarihsel bir gerçektir.

Emre Kongar - Tarihimizle yüzleşmek

Evet ne düşünüyoruz bu konuda doğru olabilir mi bu sözler?

Müslümanlığı nasıl kabul ettik açıkcası, ben kısmen de olsa katılmıyorum şu paragrafa 1300'lü yıllarda bile Anadolu'da müslümanlık zaten tam yayılamamıştı, karamanoğlu beyliği bunun bir örneğidir. Bu konuda bildikleriniz ve paylaşmak istedikleriniz vardır mutlaka.

Kitapta konuyla alakalı paragraflar bulduğum kadarıyla şunlar, buyurun;

" Batıya doğru göç eden Türkler ile kuzeye doğru çıkan Arapların karşılaşmaları çok kanlı geçmiştir.

"Resmi tarih"e bakarsanız 751 yılındaki Talas Savaşı'nda Türkler, Çinlilere karşı Araplara yardım etmişlerdir, Araplar bu sayede savaşı kazanmışlar, sonra da Türkler zaten eski inançları olan Şamanizm'e çok yakın ilkeler içeren Müslümanlığı Gönüllü olarak kabul etmişlerdir.

Oysa Türklerle Araplar, Talas Savaşı'ndan çok daha önce karşılaşmışlardır.

Bu karşılaşma ne yazık ki çok kanlı sayfalarla yazılmıştır. Bu durum Ne Türklerin ne de Arapların suçudur; O dönemin tarihsel gerçekleri böyledir.

Talas savaşını Çinliler kazansaydı tarih bu seferde büyük bir olasılıkla "Çinliler, Türklerin yardımı sayesinde savaşı kazandılar" diye yazacaktı.

Çünkü savaş sırasında hem Çin tarafıda hem Arap tarafında Çeşitli Türk boyları vardı.

Aslında Türkle ile Araplar arasındaki temas 600'lü yılların sonunda, Dört Halife Dönemi'nin sonunda başlamıştır.

Türklerle Araplar Maveraünnehir'de yani bugünkü Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve İran 'a kadar yayılan bölgede karşılaşmışlardır.

Çatışmalar Horosan'da, Semerkan, Buhara gibi kentlerde odaklanmıştı.

Kuteybe Bin Müslim, Yezid Bin Mühelleb, Said Bin Haraşi,Eşres Bin Abdullah, Nasr Bin Seyyar gibi Horasan valileri, binlerce Türk'ü öldürmüş Arap komutanlardı.

700'lü yıllarda Horasan çok şiddetli savaşlarave aldatılarak teslim alınan Türklerin acımasızca kılıçtan geçirilmeleri gibi kanlı olaylara tanık olur.

Fakat bu savaşlara ve kanlı olaylara karşın "resmi tarih" Türklerin kendi özgür iradeleriyle, gönüllü olarak Müslümanlığa geçtikleri konusunda ısrarlıdır.

Oysa bütün dinlerin gelişmesinde olduğu gibi Türklerin de büyük ölçüde yenilgiler sonunda Müslümanlığı kabul ettikleri tarihsel bir gerçektir. "

Kaynak: Emre Kongar - Tarihimizle Yüzleşmek
 
öyle yada böyle şuanda Elhamdülillah Müslümanım ve Türküm...saldırılmayan bir İstiklal marşımız kalmıştı onada bulaşıldı tamam tarihimizle yüzleşmemiz gerekir ama bence bu yüzleşme böylesine karışık bir gündemde sadece bölücülerin işine yarar ne yapalım yani şimdi bizde araplara karşı soykırım anıtları falanmı yapalım....yakında bir kahramanlık destanı olan Kurtuluş Savaşımızada bulaşırlarsa hiç şaşırmam
 
Yukarıdaki benim kısaca anlattıgıma yakın "nasıl Müslüman oldugumuza" dair benzer bir kaynak alıntı daha buldum.Bu yazı ilk 70 yılı biraz daha detaylı anlatıyor yazıya kısaca göz attıgımda bende ayrıntılı okumadım.Ayrıca benim okudugum diger kaynaklarda bir türlü dini asimileye direnen Türkler için arabistandan arap aileler getirtilip birlikte barındırıldıkları ve cuma namazlarının zorunlu kılındıgından bahsediyordu.

Türkler Nasıl Müslüman Oldu? Bölüm 1



Giderek daha çok siyasete bulaştırılmak istenen İslam, ilk olarak Türklere
ne şekilde ve hangi şartlarda gelmiştir pek bilinmez, sanki bilinmesi de pek
istenmez. Ancak, bir çoğumuzun bilmediği, yada bilmek istemediği bu tarih,
en çok bilmemiz gereken konuların başında gelmektedir..
Aşağıdaki döküman tamamen İslami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı
gibi İslami tarihçi ve yazarlardan düzenlenerek hazırlanmıştır.

Türklerin ilk Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670 li tarihlere dayanan
bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen
bilgiler ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş
gibi gösterilerek, 740 lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir.
İslam'ın Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670 lerden başlayarak
740 lara kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini,
bu kısa tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi, bu
atlanan 70 senelik tarihe bir göz atalım..

Müslüman Arapların Türklere İlk Saldırıları

Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu
üzerindedir.. Türk beylikleri, bu bölgedeki, Buhara, Semerkant, Talkan,
Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan
kağıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Bu
üretimlerinin yanı sıra Altın madenleri çalıştırıyorlardı..Özellikle adı
zengin şehir manasına gelen, Semerkantın zenginliğinin o devirde dillere
destan olduğu söylenir.. Bu zenginlik ötedenberi Talancı Arapların iştahını
kabartıyorduysa da, Türklerden çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları
Ceyhun nehrini geçmeye pek cesaret edemiyorlardı.. Çünkü daha önce Halife
Osman zamanında, Muhammed bin Cerir komutasındaki Araplar İslamı yayma
bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile Ferganeye
kadar girdiysede Türkler tarafından yok edilmişlerdi.. Ancak daha sonraları
Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında kalan Horasanın tamamiyla işgal
edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve İslamlaştırma girişimleri
başlamış oldu..

Buhara'nın Talan Edilmesi

Horasanın kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan
Araplar, Muaviyenin ilk Horasan valisi olan, Ubeydullah bin Ziyad 673
yılında bu sefer ilkinden çok daha kalabalık 24000 kişilik bir ordu ile
Ceyhun nehrini geçerek Kibac Hatun yönetimindeki Buharayı kuşatır. Kibac
Hatun diğer Türk beyliklerinden yardım istersede bu yardım kendisine gelmez
ve Araplar verdikleri kayıplardan dolayı Buharayı işgal edemezlersede tam
anlamıyla talan ederler.. Daha sonra, Muaviyenin ikinci Horasan Valisi,
Halife Osmanın oğlu Saidde Buharaya saldırmaya hazırlanır.. Kendisine
diğer Türk Beyliklerinden yardım gelmeyeceğini anlayan Kibac Hatun, Saidle
anlaşma yapmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre, Kibac Hatun, Saide diğer
Türk Beyliklerine yapacağı saldırılarda önüne çıkmayacağına dair güvence ve
bu güvencenin teminatı olarak da Buharadaki Türk asilzadelerinden rehinler
verir.. ( Bu sayı kimi tarihcilere göre 50 kimine göre de 80 dir... ) Bu
anlaşmanın verdiği rahatlıkla Said, zenginliğini öteden beri duyduğu
Semerkanta saldırır.. Semerkantı baştan aşağı talan eder ve topladığı
binlerce Türk gencini, köle pazarlarında satmak için Horasana getirir..
Said daha sonra Kibac Hatundan aldığı 80 kadar rehine tarafından bir
punduna getirilmiş ve hançerlenerek öldürülmüştü....( Saidi öldürdükten
sonra dağa kaçmayı başaran rehinlerin orada açlıktan öldüğü söylenir )
Saidden sonra, Horasan Valisi Salim bin Ziyad olur. Horasanda Muaviyenin
oğlu Yezide bağlıdır.. Ziyadda ayni şekilde 680 yılında Türkleri
İslamlaştırmak ve şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek
geri çekilirler.. Bu sefer, kendi orduları Türkler tarafından talan edilerek
silahları alınır.. Daha sonra Araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır
ve Türkleri gene talan ederler.. Bu talandan her Arap 2400 dirhem alır.. (
Bir kölenin satış fiyatı 300 ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu
durumda aldıkları ganimet adam başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir..)

Haccac ve Rutbil

İslamda ilk asimilasyon 685 yılında Abdülmelik ile başlar.. Abdülmelik,
etrafını İslamlaştırmaya adı İslam tarihine kandökücü zalim olan Haccacı
kendisine yardımcı seçerek başlar.. Abdülmelik önce civar halkların
dillerini Arapçalaştırdı.. Harac karşılığı önceden bazı hakları kabul
edilmiş olan gayri müslimlerin bütün haklarını geri aldı.. Bu arada Haccacı
Irak genel valiliğine atadı.. Haccacın Iraka genel vali atanmasından sonra
Türklerin kaderinde ilk köklü değişikler başlamış oldu.. Haccac ilk olarak
Ubeydullah ibni Ebi Bekriyi Sicistana, Muhalleb ibni Ebi Sufrayi da
Horasana vali yapar.. O tarihte, Sicistanın Türk Hükümdarı Rutbildir ve
Araplara vergi vermektedir.. Haccac, bununla yetinmez ve Ubeydullahı
Rutbilin üzerine göndererek ondan tam olarak teslim olmasını ister.. Rutbil
önce bu teklifi kabul etmek istemez.. Bunun üzerine Ubeydullah Rutbilin
üzerine yürür.. Rutbil 18 fersah geriye çekilerek Ubeydullah ve ordusunu
kuşatma altına alır..Ubeydullah, Rutbilden kurtulmak için 700000 dirhem
teklif ederse de Rutbil kabul etmeyerek Arap ordusunu büyük bir bozguna
uğratır.. Buna çok kızan Haccac 40000 kişilik büyük bir ordu toparlayarak,
Abdurrahman ibn Esas komutasında Rutbilin üzerine gönderir.. Rutbili
yenemiyeceğini anlayan Esas, bu sefer onunla anlaşır.. Bu olay karşısında
çılgına dönen Haccac, Esası yakalatmak üzere bir birlik gönderirse de,
Esasın ordusu bu birliği yenilgiye uğratır ve geri kalanları da Basraya
kadar sürer. Ancak burada yenilen Esasın ordusu dağılır ve Esas Rutbile
sığınır.. Bunun üzerine Haccac, Esası kendisine vermesi için Rutbili
tehdit eder.. Vermediği taktirde çok büyük bir ordu ile üzerine yürüyeceğini
ve bütün Türk şehirlerini harap edeceğini, verirse de kendisinden 7 sene hiç
vergi almayacağını söyler.. Türk şehirlerinin tekrar bir savaşa girmesini
istemeyen Rutbil, 7 sene haraçtan muaf tutulacağını da düşünerek Haccacın
bu teklifini kabul eder ve Esas ve yakınlarını Haccaca teslim eder.. Ancak,
Rutbil Haccaca güvenmekle hata yaptığını daha sonra anlayacaktır.. Haccac
Rutbilden Esası teslim aldıktan sonra derhal yeni bir ordu düzenleyerek
699 yılında Muhelleb bin Ebi Sufyan komutasında Türk şehirlerinin üzerine
gönderir.. Hocente, Kes, Sogd ve Nesefi ele geçirirsede Türkler
direnirler.. Horasan valiliğine Muhellebin oğlu Yezid gelir.. Yezid ibni
Muhellebde Türk şehirlerini talan eder.Yezidin savaşçıları, Harzemden ele
geçirdiği Türkleri boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar.. Bu
tarihlerde, Araplar Türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip
şehirlerini talan ettilersede kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde
ettikleri yerleri sonunda tekrar Türlere geri vermek zorunda kalmışlardı..

Kuteybe ibni Müslim

705 yılında Abdülmelik öldüğünde yerine oğlu Velid geçer.. Ve Türk tarihini
önemli şekilde etkileyecek olay, Kuteybe ibni Müslimin Horasana vali
atanması olur.. Bu zamana kadar kalıcı bir başarı elde edemeyen Araplar onun
zamanında Türk yurtlarında kalıcı başarılar elde etmişlerdir.
Türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları
Kuteybe zamanında olmuştur..Vali olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin
toptan işgal edilerek İslamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya
başlar.. Mervde askerleri toplayarak, Allah kendi dininin aziz olmasi için
size bu toprakları helal kıldı der.. Sanki, Bakara suresi 193ü .... Yalnız
Allah dini kalana kadar onlarla savaşın... yada 8.Enfal /.39u din
tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! . ayetlerini savaşçılarına
hatırlatarak Arap ordusunu Türklerin üzerine sürer.. Kuteybe ilk olarak
Baykenti kuşatır.. Diğer Beyliklerden Türk Savaşçılar Baykentin
savunmasına yardıma gelirler.. İki ay süren bir savaş olur. Kuteybe tam bir
zafer kazanamazsa da, Türkleri haraca bağlayan bir anlaşma yapmaya zorlar..
Şehir yıkımdan kurtulur ama, şehre giren Araplar anlaşmaya rağmen şehrin bir
kısmını yağmalarlar ve şehirden ayrılırlarken arkalarında bir de askeri
garnizon bırakırlar.. Başlarına gelecekleri anlayan Türkler ayaklanmaya
başlarlar ve kendi aralarında silahlanarak karşı bir mücahit birliği
kurarlar, Baykentde karışıklıklar başlar.. Bunun üzerine Kuteybe Baykente
tekrar gelerek nekadar silahlanan Türk varsa hepsini öldürtür.. Kadınları ve
çocukları esir alır ve şehri tekrar baştan aşağı yağmalar..
Taberinin anlatımlarına göre, Kuteybenin aldığı ganimetlerin haddi hesabı
yoktur.. Taberi, bütün Horasanı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet
toplayamadıklarını söyler..
Şehrin yağmasından sonra, daha önce Horasanda Merve getirilmiş olan Arap
aileleri, Mervden getirilerek Baykente yerleştirilir.. Muhafız birlikleri
oluşturulur.. Valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim
organları Araplardan oluşturulur.. Türklerin Budist ve Zerdüşt inançlarını
simgeleyen bütün heykeller toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar
eritilerek ganimet olarak Araplar tarafından alınır.. Bunlar, Enfal
suresinde yazdığı gibi, sanki Araplara Allahın verdiği ganimetlerdir.. Daha
sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına ve babalarına geri satılır..
Müslümanlar, Baykentli Türklerin neleri var neleri yoksa almışlar, şehrin
onarımı da gene Türklere kalmıştır..Bundan sonra sıra gelir Buharanın
tamamen işgal edilip Müslümanlaştırılmasına..

Buhara'nın Tekrar Kuşatılması ve İlk Türk Katliamı

Kuteybe Mervde büyük bir hazırlık yapar.. Bu arada Vardana ve Buhara
beylikleri arasında çatışmalar vardır.. Müslümanlara karşı mücadele etmek
için bu çatışmalar derhal durdurulur ve Vardan Hudat, Kuteybeye karşı
Türklerin başına geçer.. Kuteybe önce, Numiskent ve Ramitana saldırır ve
buraları kolayca istila eder.. Demirkapı önlerinde Vardanla çarpışırlar..
Vardan savaşı kaybeder ve Buharaya doğru çekilir.. Ancak Kuteybede,
savaştan yorgun düştüğü için Buharayı alamadan Merve geri döner.. Haccac
bunu başarısızlık olarak kabul eder ve, Buharayı mutlaka almasi için
Kuteybeye emir verir..Kuteybe büyük bir hazırlık yaparak bir sene sonra
tekrar Buharayı kuşatır.. Türkler direnir ve Kuteybe başarılı olamaz,
ordusu dağılmaya başlar.. Bunun üzerine Kuteybe her bir Türk başı için
askerlerine 100 dirhem vaad eder.. Para hırsı ile gayrete gelen Araplar,
şehri istila ederler..Bütün direnen Türkler kılıçtan geçirilerek tam bir
katliam yapılır, Araplar Türk kadınlarına tecavüz ederler, beğendikleri
kadınları ya cariye olarak kullanmak yada köle pazarında satmak üzere
alıkoyarlar.. Erkeklerden de binlerce kişiyi köle olarak satmak üzere
beraberlerinde götürürler.. Araplardan oluşan yeni bir idari kurumlaşma
yapılır.. Diğer beyliklerden tepkiler gelmeye başlayınca da, Buhara Melikesi
Hatunun oğlu Tuğ Sad kukla hükümdar yapılır.. Tuğ Sad tarihe hain bir
işbirlikçi olarak geçer.. Daha sonrada Müslüman olarak oğluna da, efendisi
Kuteybenin ismini vererek bağlılığını kanıtlar.. Etkili bir kolonizasyon
yapmak isteyen Kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı İslamlaştırmaya
başlar.. Buhara halkı önceleri Müslüman olmuş gibi görünselerde bu dini
kabul etmek istemezler..Kuteybe Türklerin aslında Müslüman olmadıklarını,
evlerinde İslami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem
geliştirir..Bu yönteme göre Türkler evlerini Araplarla paylaşmak zorunda
bırakılırlar ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar.. İslami
kurallara uymayanlar ise ağır cezalara uğratılırlar..
( Bugün, bazı İslami yazarlar bu getirilen tedbirlerin İslam'ın Türkler
tarafından kabul edilmesinde çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler..Bu
yaklaşım da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.. )
Kuteybenin bu zorlamaları karşısında, halkdan bazı direnişçiler çıkar..
Gizlice silahlanırlar..Bu durum karşısında Araplar camiye dahi silahsız
gidemez olurlar..Kuteybe baskıları arttırır, kendi aralarında örgütleşen
Türkleri yakalattırıp öldürtür.. Bu arada yeni vergi yasaları getirir..
Yerli halk, halifeye senede 200000 dirhem, Horasan valisi Haccaca da 10000
dirhem vergi ödemeye mecbur bırakılır.. Bunun dışında Arap askerlerinin
atlarına yem temin etmeye, oraya getirilip yerleştirilen Arap ailelerine
odun temin etmeye ve onlara tahsis edilen arazilerde çalışmaya mecbur
bırakılırlar.. Kadınlar, kızlar Araplara cariye yapılırlar.. Buhara Türkleri
bu yıllarda dünyadaki çok az milletin yaşadığı vahşeti ve ızdırabı yaşar..
Kuteybenin getirip Türk evlerine yerleştirdiği Araplar, Türklerin o zamana
kadar yaptıkları bütün birikimlerinin üzerine konarlar, Türklerin
tarlalarını alır ve Türkleri o tarlalarda çalıştırırlar.. İste Tek din İslam
oluncaya kadar savaşın diyen ayet, Arapları Türklerin sırtından geçimlerini
sağlayacak ortamı yaratmıştır..Allah dini dedikleri İslam, Ahzab Suresi / 50
de olduğu gibi, savaşta gasp edilen Türk kızlarınıda ganimet olarak görür,
ve Araplara cariye olmalarını helal kılar..Cuma namazı zorunlu hale
getirilir.. Genede Türkerden rağbet görmez. Bunun üzerine Kuteybe, namaza
gelenlere 2 dirhem vaad ederek önce fakirler üzerinde İslamın etkili
olmasını temine çalışır.. Bu uygulama nispeten başarılı olur.. Fakir halktan
para için camiye gidenler olur..

1. Büyük Katliam ( Talkan Katliamı )
Buharada olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir.. Aynı
şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar.. Sogd meliki Neyzek
Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır..
Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır.. Ancak bu
tarafsız kalmalar ve Türklerin birleşememeleri Arapların işlerini
kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istedikleri gibi istila edip talan
etmişlerdir.. İlk olarak saldırıya uğrayan Kibac Hatuna diğer beyliklerden
yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler aynı akibete uğramışlardır.. Bu
olaylarda Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların
Araplar tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır.. Neyzek Tarhan
daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın
kendisine hiçbir güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet
etmiş olacağını anlar.. Tohoristana dönerek bütün Türk Beyliklerine birer
mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya çalışır..
İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrekden gelir..Tarhanın planlarını
öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük
bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür.. O ana kadar bir direniş hazırlığı
yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybenin gelişinden önce şehri
terkeder.. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybenin adamları şehirde eli kılıç
tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler.. Bu katliam o
zamana kadar yapılanların en büyüğüdür.. Kuteybe bu katliamı diğer
beyliklere ibret olması için yapar.. Kuteybenin askerleri öldürebildikleri
kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara
asarlar.. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara
asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne
kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir.. Halk, Müslüman
Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek
olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır.. bütün
bunlar hep İslam adına yapılmıştır..
Kuteybe, Talkan katliamından sonra Sumana girer.. erkeklerin pek çoğunu
öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar.. Daha sonra Kes
ve Nesefde aynı şeyleri yapar.. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları
utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryaba
yönelir ve Faryabın teslim olmasını ister.. Faryab halkı başlarına
gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar.. Erkekleri dövüşerek
ölürler.. Bütün şehir yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında
Muhtereka derler.. Kuteybe, Faryabdan sonra, Tarhanın çekildiği kale
Bazgisi kuşatır.. 2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir
sonuç elde edemez.. Bu arada kış yaklaşır..Kuteybenin kışın savaşacak gücü
yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir.. Her iki
tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.. Kuteybe son olarak
bir hileye baş vurur.. Tarhanın yanına Muhammed bin Selim adındaki adamını
gönderir.. Muhammed ibni Selim Tarhanın teslim olması durumunda kendisine
hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir.. Kalenin açlık içinde
olmasından dolayı Tarhanın Kuteybenin teklifini kabul etmesinden başka
yapılacak bir şeyi yoktur.. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler..
Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar.. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz
yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur..Kuteybe bu
arada Tarhanı hemen öldürmez.. Haccaca haber göndererek ne yapacağını
sorar.. Haccac Tarhan için, O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden
öldür der.. Kuteybe önce Tarhanın iki oğlunu, Tarhanın ve toplanan halkın
gözü önünde öldürtür.. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene
Tarhanın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhanı da bizzat kendisi
öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccaca gönderilir.. Kuteybe sanki
Kurandaki ayetleri yerine getirmiştir..

9 Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı
savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah
sakınanlarla beraberdir.

Tarhanın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölünün altında bulunan
Harzem bölgesine yürür.. Harzemde Caygan ile Havarizat arasında taht
kavgası vardır.. Kuteybe Cayganla işbirliği yapar.. Önce Havarizat ile
etrafındakileri öldürtür.. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında
esir alırlar.. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybenin emri üzerine
öldürülürler..

Bu olay, Ziya Kitapçı'nın, İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında aynen
şöyle anlatılır ;
Bu harblerden birinde, et-Taberi'nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre,
bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe'ye, 4000 esirle gelmişti.
Kuteybe, Abdurrahman'ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce
hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının
üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin
tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin
tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek
yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar,
zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve
gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi
olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu
vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır,

Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri
öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız.

Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar
kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler. (
Sayfa 314 )

Harzemde ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Cayganı
öldürür..Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzemi yakıp yıkar, halkı kılıçtan
geçirir.. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzemdeki uygarlığın yok
edilişini şu şekilde anlatır.. Kuteybe, her çareye baş vurarak
Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün
bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.. İslam
Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık
öğrenme olanağı bırakmadı..Harzemi yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant
üzerine yürür..Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer
Türk Beyliklerinden yardım ister.. Taşkent ve Ferganeden yardım gönderir,
fakat gelen birlikler yolda Kuteybenin askerleri tarafından pusuya
düşürülerek yok edilirler..Semerkant, kuşatılır.. Araplar mancınık ateşi ile
saldırırlar.. Daha fazla dayanamıyacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile
anlaşmak zorunda kalır..Bu anlasmaya göre,

1.Semerkant Araplara hersene 2.200.000 altın ödeyecektir..
2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir..
3.Şehirde Cami yapılacaktır..
4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır..
5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybeye teslim edilecektir..

Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merve geri
döner.. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslimi Semerkantın başına vali
olarak bırakır..
Kuteybenin Merve dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci
Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar.. Zaman zaman Ceyhun
ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler.. Haccac
Kuteybeye Taşkent ve Ferganayi işgal etmesi talimatını verir.. Kuteybe
Taşkente gider fakat başarılı olamaz.. Bu arada Haccac ölür. Halife Velid,
Kuteybeye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler.. Kuteybe bu
sefer Kasgara doğru yola çıkar.. Tam Kasgarı kuşatacakken Halife Velid
ölür, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur.. Bu yeni Halife ile arası
hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı
ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716
senesinde kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü Kuteybenin komutanları
Halifeye karşı gelmek istememişlerdir..

2. Büyük Katliam.. ( Curcan Katliamı )

Kuteybe ve Haccacın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk
şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır..
Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için,
Araplar, Kuteybeden sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını
sürdürmeye devam etmişlerdir.. Kuteybenin öldüğü aynı yıl olan 716 da,
Yezid ibni Muhelleb Horasana vali atanır.. İlk iş olarak Dağıstanı işgal
eder.. Dağıstan meliki Saltekin, Yezite karşı uzun süre dayanır.. Sonunda
Dağıstan düşer.. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür..Dağıstandan
sonra Curcana yönelir.. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim
olur.. Yezid, Curcana bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan a doğru
yola koyulur.. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik
bir yardım alarak savaşa başlar.. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da
ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler.. Yezid
öfkeye kapılır, Curcanlı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp
ekmek yiyeceğine dair Allaha yemin eder.. Askerlerini toplayarak Curcan
üzerine yürür.. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay
süren savaştan sonra, kale düşer.. Curcan beyi öldürülür.. Kaledeki askerler
esir alınır.. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler.. Burada da aynı
şekilde Kuteybenin yaptiğı katliama benzer bir katliam yapılır.. Türkleri
öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır.. Allaha verdiği
sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türkü, Enderiz vadisindeki
nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür..
Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır.. Nehrin suyuyla akan kanlardan,
ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allaha verdiği sözü
yerine getirir.. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri
cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında
ganimet olarak paylaştırılır..
Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000
Türkün öldürüldüğünü söylerler..
717 yılından sonraki zaman, Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla
geçer.. Buraya kadar dikkat ederseniz, ilk Arap saldırıları başladığında
Kibac hatun diğer Türk Beyliklerinden yardım istediği halde istediği yardım
kendisine verilmemişti.. Sonra o yardımı göndermeyenler, yardıma muhtaç
duruma düştüler.. Bu olaylardan Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir
birlik ve beraberlik sağlayamamış olduklarını görüyoruz.. 717 yılında Ömer
ibni Abdulziz halife olur..İki yıl sonra hastalanır yerine, 719 da, Yezid
ibni Abdülmelik geçer.. Yezid ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehlebin arası
iyi değildir.. Yezid ibn Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni Mehleb
hapisten kaçarak, Basrada örgütlenir ve Yezid ibni Abdülmelike karşı
ayaklanır.. 721de Abbas ve Mesleme adında iki komutan önderliğinde kurulan
hilafet ordusu Yezid ibni Mehleb ile savaşır.. Bu savaşta Abbas ve Yezit
ibni Mehleb olur.. Yezitin kafası kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelike
yollanır.. Mesleme, Mehlebin yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını
kestirerek öldürtür. Yezid ibni Mehlebin oğlu olan, Muaviye ibni Yezidde
elinde bulundurduğu 32 kadar Mesmele taraftarının kafasını kestirtir..
Aralarındaki savaş, Mehleb taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile biter…
Mesmele, Mehlebden ele geçirdiği aralarında Türklerin de bulunduğu
cariyeleri Cerrah ibni Hakeme satar..Bu arada, Yezid ibni Mehlebin yerine
getirilen yeni Horasan Valisi, Cerrah ibni Abdullah, Türkmenistanın iç
kısımlarına bazı saldırılar yaparsada başarılı olamaz..
Kuteybenin ölümüyle birlikte Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi kadar
başarılı olamamışlardır.. Bu dönemde İslam yayılmacılığı bir duraksama içine
girer.. Halife II. Ömer ibn Abdülaziz, işgal altında bulunan yörelerdeki
Arap egemenliğinin her geçen gün biraz daha zorlaşır bir hale gelmesinden
dolayı bu bölgelerde yaşanan gerginliğin azaltılarak İslamın
kuvvetlendirilmesine çalışır.. Kendisine bağlı yöneticilere, Bundan böyle
Türk Beyliklerine saldırmayın, hakimiyetiniz altında bulunan bölgelerde
gücünüzü arttırarak İslamı yaymaya çalışın demiştir.. Ayrıca, II. Ömer,
Müslüman olan halklardan cizye alınmamasını istersede, Arapların
gelirlerinde önemli ölçüde düşme olmasından dolayı bu karardan daha sonra,
Türklerin Müslümanlıkarında samimi olmadıkları bahane edilerek
vazgeçilmiştir.. Bu arada Horasanda Cerrah ibni Abdullah, yerine
Abdurrahman ibni Nuaym atanmıştır..

Hakan Sulu'nun Göktürk Boylarının Başına Geçmesi

Türkler, Arapların istilasına karşı direnişlerini Çinden yardım isteyerek
sürdürürler.. Daha önce Araplarla işbirliği içinde olan Tugsad da, 718
yılında Çin imparatorundan yardım ister.. Çin, Türklere yardım göndermez..
Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk Boylarının başına geçerek, 720 yılında
Sogddaki Türklerin Araplara karşı isyanını desteklemek için bir birlik
gönderir.. Sulunun, Kur-Sul adındaki komutanı, Seyhun nehrini geçerek,
Sogda gelir ve oradaki diğer Türklerle birleşerek, Semerkanta doğru
yürür.. Arap Valisi, Said ibni Haris, Türkleri durduramaz ve Semerkanta
çekilir.. Ancak Türkler Semerkantı kuşatamazlar.. Bu arada Said ibni Haris
yerine 721 yılında Horasana Said ibni Harasi atanır.. 722de Hisam Halife
olur, Said ibni Harasiyi görevden alarak yerine Müslim ibni Saidi atar..
Müslim ilk olarak Afşini haraca bağlar.. Seyhunu geçerek bütün ekinleri ve
ağaçları yakarak ilerler.. Bunun üzerine Turgis Hakanı Sulu, Müslimin
üzerine yürür.. Sulunun üzerine geldiğini ögrenen Müslim geri çekilmeye
başlar.. Seyhun nehri yakınlarında, bir başka Türk birliği tarafından
durdurulur.. Bir yandan yukardan Sulunun birlikleri ilerlediği için acele
eden Müslim, zayiat vermesine rağmen, Seyhun nehrini geçerek Semerkanta
çekilir.. Bu yenilgi üzerine, Müslim görevden alınır, yerine Esed ibni
Abdullah atanır..Esed ilk olarak Hoten şehrini ele geçirerek yağmalar..
Ancak, Turgis Hakanının Müslimi kovalamasından cesaret alan halk Araplara
karşı ayaklanır.. 726 yılında Turgis Hakanı Sulu kararlı bir şekilde Esedin
üzerine yürür.. Huttalda çarpışırlar.. Esed, Sulu karşısında ağır bir
mağlubiyet alır.. Bunun üzerine 727de Esedde görevden alınarak yerine
Esres ibni Abdullah atanır..
Esres halk üzerinde baskı uygulayarak denetim kurabileceğini düşünürsede
başarılı olamaz.. Bir kısım halk Müslüman olduklarını söyleyerek vergi
vermek istemezler ve Turgislerden yardım isterler. Turgis Hakanı Sulu 728
yılında Buharayı zapteder.. Bu arada Esresin yerine Cüneyt ibn Abdurrahman
geçer..Araplar Semerkanta çekilir..Hakan Sulu ve Kur-Sul idaresindeki
Turgis kuvvetleri 729 yılında 58 gün süreyle Arapları Kemerce kalesinde
kuşatma altında tutarlar.. Açlıktan ölme noktasına gelen Araplar Kemerceden
çıkarak teslim olurlar, yapılan anlaşma gereğince teslim olanlar Debusiaya
gönderilirler.. Daha sonra Hakan Sulu, Semerkantı kuşatır.. Semerkantın
işgal komutanı Savra ibni Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahmandan yardım ister..
Cüneyd yardıma gelmeden Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında
savaşırlar.. Araplar savaşı kaybeder, Semerkantın Arap Karargah komutanı
Savra bu savaşta ölür.. Halife Hisam, Kufe ve Basradan 20000 kişilik ek bir
kuvveti Cüneyd ibni Abdurrahmana gönderir.. Hakan Sulu 732de Buharayı
terk ederek çekilir.. 734de Cüneyd ibni Abdurrahman ölür, yerine Asım ibni
Abdullah geçer, bir yıl sonra onun da yerine Halid ibni Abdullah geçer..

Hakan Sulu'nun Ölümü ve Cuzcan Beyinin ihaneti

Hakan Sulu, 737 yılında Halidin üzerine yürür.. Araplar zayiat vererek
Ceyhunun güneyine çekilir.. Türkler Ceyhun nehrini geçerek Arapları Belhe
kadar çekilmeye zorlar, ancak Cuzcan önderi, Araplarla birleşerek Hakan
Sulunun ülkesine çekilmesine sebep olur.. Göründüğü kadarı ile eğer Cuzcan
önderi Araplarla işbirliği yapmamış olsaydı Hakan Sulunun ordusu muhtemelen
Arapları Türk topraklarından temizleyecekti.. Hakan Sulu ülkesine döndükten
sonra bir zamanlar Araplara karşı beraber savaştiğı Kur-Sul tarafından şahsi
nedenlerden dolayı öldürülür..
Bu gelişmenin birazda Çin tarafından tezgahlandığı, ve tarihte Çinin Türk
Beyliklerini birbirine düşürme siyaseti olarak görülür.. Hakan Sulunun
ölmesi Araplar arasında sevinçle karşılanır.. Öyleki Horasan Valisi Araplara
Hakanın öldürülmesinden dolayı şükür orucu tutulmasını ister.. Haberi
Halife Hisama ulaştırırsa da, Halife bu haberin doğruluğunu anlamak için
güvendiği adamlarını yollayarak haberin doğruluğunu öğrenmelerini ister..
Hakan Sulunun öldürülmesinden sonra Türkler bir daha toparlanamazlar..
Arapların Türk yurtlarından temizlenmeleri ile ilgili umutları bir anda
söner.. Öncelikle Dikhanlar denen yerel egemenlikler Araplara büyük tavizler
verirler.. Müslümanlığı kabul eden kişilere büyük ekonomik çıkarlar
sağlanır.. Cizye olarak alınan vergilerin miktarları düşürülerek önceki
zorlamalara göre çok daha yumuşak bir sömürü politikası uygulanır.. Buraya
kadar ki tarihte Türklerin zorla Müslümanlaştırılmalarına hizmet etmiş olan
en önemli 2 isim, Arap Komutanı Kuteybe ve Hakan Sulunun tam önemli bir
darbe indirmek üzereyken kendini Araplara satarak onlarla işbirliği içine
giren hain Cuzcan Beyidir.. Kur-Sulda, Turgis Hakanı Suluyu şahsi
çıkarları uğruna öldürerek ister istemez Arapların korkulu rüyasını ortadan
kaldırmış, Müslümanlığın Türk topraklarında daha rahat bir şekilde
yayılmasına neden olmuştur..

Kur-Sul'un Ölümü ve Türk Ordularının Dağılması

Emevilerin son valisi, Nasır ibni Seyyarın valiliğe gelmesi ile birlikte
Güney Türkistanda Arap güçlerinde bir toparlanma başlar. Nasır, Arap
hakimiyetinin yumuşak bir politika ile daha kolay bir şekilde yayılabileceği
bilinci ile güçlü bir ordu kurarak Türk topraklarına yayılır. 739 yılında
Araplar Semerkanta tamamen yerleşirler.. Ancak, Seyhun nehrini geçmeye
çalışırlarsada, Kur-Sul komutasındaki Türk ordusu tarafından durdurulurlar..
Sayı olarak Kur-Sulun ordusundan daha kalabalık olmalarına rağmen, nehrin
öte tarafına geçmeye cesaret edemezler.. Ancak bu arada Araplar için hiç
beklemedikleri bir gelişme olur.. Araplara karşı saldırı düzenlemeyi
planlayan ve bu nedenle nehrin etrafında keşif yapan Kur-Sul, Arap
askerlerine yakalanır.. Nasır, Kur-Sulu hemen öldürerek cesedini Türklerin
görebileceği şekilde Seyhun nehrinin kenarına astırır.. Bu manzara çok
geçmeden Türkler üzerinde beklenen etkiyi yapar ve Türk ordusu zaten sayıca
üstün olan Araplar karşısında dağılır.. Taşkent ve Fergana da teslim olur..
Nasır,bundan sonra Arap hakimiyetini daha yumuşak politikalar uygulayarak
sürdürür.. Yurtlarını terk ederek giden Türklerin geri dönmeleri halinde
vergi borçları affedilir.. Halk içinden Müslüman olanlara bazı ekonomik ve
sosyal çıkarlar sağlanarak, onların kendiliğinden Müslümanlığı seçmeleri
teşvik edilir.. İslamın taraftar bulabilmesi için, gerek korkutarak, gerek
teşvik ederek gereken her türlü tedbiri alınır.. Bu alınan tedbirler yavaşda
olsa sonuç verir.. Türk topraklarındaki son Emevi Arap valisi Nasır ibni
Seyyar Türklere İslamı kabul ettirtmeyi başarmıştır..

Bizi ilgilendiren tarih buraya kadardır.. Bundan bir süre sonra Arap
topraklarında, Emevi Hanedanının egemenliği son bulur ve Abbasilerin devri
kendini gösterir..
749da Abbasiler Emevi Hanedanını zorlamaya başlar.. Arap topraklarında
başlayan iç savaş, Emevilerin dışarı yayılmaları için gerekli olan kuvvetin
bölünmesine yol açar.. Abbasilerle birlikte, Müslümanlaştırılan halklar
üzerinde daha uyumlu, onların örf ve ananelerine uyan bir İslam uygulanır..
Emevilerden sonra İslamiyetin evrensel bir din olduğu şeklinde uygulamalar
yapılarak İslam'ın daha geniş kitlelere yayılmasına özen gösterilir.. Bu
şekilde önceleri Arap dini olarak kurulan din, giderek daha bir evrensel
görünüm kazanır.
Bu arada Araplar arası çatışmalar da giderek şiddetlenir.. Araplar arası
kavgada Mevaliler, yani azat edimiş köleler de belli bir önem kazanırlar..
Bu çatışmaların içinde olan Arap şefleri Mevaliyi kendi taraflarına çekmek
isterler.. Ancak, bütün Müslümanları eşit gören İslam karşısında Mevalinin
durumu belirsizdir.. Mevali, eşitliği öngören İslam adına, Arap üstünlüğüne
karşı çıkar.. Ali tarafı ve Peygamberin amcası Abbasın soyu, Emeviler
tarafından kendilerinden hile ve zorbalıkla alınan iktidarlarının asıl
sahipleri olarak görünmeleri, beraberinde bir takım siyasal sorunları da
başlatır.. Bu arada, sınıfsal farklılıklar ve beraberinde yaşanan
olumsuzlukların nedeni olarak, ezilen sınıf tarafından İslamın kendisi
değil, Emevi hanedanın iktidarı sorumlu tutulur..

Müslüman Araplar Türklere Neden Saldırmıştır
Genelde, bu tarihi bilen İslami çevreler, Müslüman Arapların Türklere
saldırmasını, onları İslam dinine davet etmek, gerekirse bu uğurda zor
kullanarak, onları İslam'a boyun eğdirmeye zorlamak şeklinde yorumlarlar..
Ancak tek neden bu değildir..
Bu konu da ayrıca Zekeriya Kitapçı'nın Yeni İslam Tarihi ve Türkler adlı
Kitabında anlatılmıştır.. Aşağıdaki pasaj, aynı kitaptan alınma bir
bölümdür.

Değişen Arap Toplumunun Yeni Hayat Anlayışı

a-) Harbeden Askerlerin Servete Kavuşma İsteği

Arapları, Orta Asyayı fethe zorlayan bir diğer faktörde harbeden askerlerin
kısa zamanda büyük servet ve zenginliklere sahip olmaları idi. Değil daha
sonraki devirler, ilk devirlerdeki fetih hareketlerinde bile sosyo-ekonomik
nedenlerin çok önemli bir faktör olduğu ortaya çıkmaktadır. Genellikle
Bedevi, çölde yaşayan, fakru zaruret içinde çok insafsız bir hayat
mücadelesi içinde yoğrulan Araplar, daha İslamın ilk devirlerinde harbedeb
askerlerin verilen yüksek maaş ve ganimetler dolayısıyla kısa zamanda büyük
bir servet ve zenginliğe kavuştuklarını görmüşlerdir. Mücahit gazilerin
bundan sonraki yaşantıları ve hayat seviyeleri bir anda değişmiş ve harbe
iştirak etmeyenlere nazaran çok daha iyi ve müreffeh bir hayat sürmeye
başlamışlardır. Bu kabil Arap bedevilerinin o zamanki durumu, bugün
Anadolu'nun iç kısımlarından kalkarak aynı sosyo-ekonomik nedenlerle
çalışmak için Almanya'ya giden Türk köylüsünü ve onun sosyal hayatındada
meydana gelen başdöndürücü değişiklikleri hatırlatmaktadır. Bunun içindir ki
Arap kabileleri çeşitli cephelerde savaşmak için hata Hz. Ömer devrinde
Medine'ye çok büyük kafileler halinde akın akın gelmeye başlamışlardır. Daha
sonraları bunları Bedevi aileler takip etmiş ve dolayısıyla Arap
yarımadasının dışına daha o devirlerden itibaren çok büyük bir Müslüman Arap
göçü L. Caetani'nin ifadesiyle tarihte ilk defa Sami ırkının göçü başlamış
oluyordu.
Tarihte belki ilk defa vaki olan bu Sami Arap göçü, Emeviler devrinde de
bütün canlılığı ile devam etmiş, sadece İran'a değil, Türkistan'ın Buhara,
Baykent, Semerkant gibi daha birçok büyük şehirlerine önemli ölçüda Arap
aileleri yerleştirilmiştir. Özellikle Buhara'ya yerleştirilen bu kabil
muhacir Arap aileleri o kadar çoktu ki, Kuteybe b. Müslim be yerleşik Arap
nüfusu ve kesafetine dayanarak bu büyük Türk şehrini nerede ise kolonize
etmeye kalkışmış ve bunda önemli ölçüde de muvaffak da olmuştur. Genellikle
25-50 bin arasında değişen ve aile efradıyla birlikte yapılan bu göçler, bir
taraftan İran ve Türkistan'ın büyük şehirlerinin Arap nüfusuyla iskan
edilmesine, diğer taraftan da siyasi Arap hakimiyetinin bölgede daha kolay
bir şekilde yerleşmesine ve hatta İslam dininin gelişme ve yayılmasına da
yardım etmiştir.

b-) Yaygın Geçim Sıkıntısı

Müslüman Arapları komşu ülkeleri ve bu arada Türkistanı fethetmeye zorlayan
önemli sebeplerden bir diğeri de çok yaygın hale gelen geçim
sıkıntısıdır..Nitekim, el-Mesudi'nin en güzel kitap olarak tavsif ettiği ve
fetih hareketlerini çok daha objectif kriterler içinde ele alan ilk
tarihçilerimizden Belazuri'nin Fütuhu'l Büldan adındaki kıymetli eserinde,
Arapların geçim sıkıntısı yokluk ve mahrumiyetler içinde sürdürdükleri hayat
mücadelesi nedeniyle komşu ülkeleri fethetmeye zorlandıkları ve bu ülkelerde
çok büyük sayıda yerleştikleri hakkında sarih ifadeler vardır. ( Sayfa
299..)

Taberi Anlatımları

Aşağıdaki pasajlar doğrudan Taberinin anlatımından alınmıştır.

Tarih-i Taberi / Cilt 3/(Syf-343)

Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi müslümanlar bir
bir Türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türkleri dağıtıp
hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve
geldiler.
Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı.
Sonra göçüp Talkana vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik
idi. Kuteybenin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkana girdiği vakit
hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Nekadar kırabilirlerse kıralar.
Bunun üzerine Kuteybenin askeri orada hesapsız adam öldürdü.
Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına
adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüde kondu. Oradaki melik kaçtı.
Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip
istikbale geldiler.(Syf-344)
Kuteybe dedi: - Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman
kalmış olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). ( Hepsini öldürün,
hepsini öldürün, hepsini öldürün )
Bunun üzerine Neyzeki ve iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri
Osmandır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler.hepsi
700 adam idi. Buyurdu başlarını kesip Haccaca gönderdiler.(Syf-347)
Kuteybe deve palanı demek olur.(Syf-351)
Ganimet malının beşte birini Haccaca gönderip Semerkantın fethini de ilan
etti. Haccac da bu haberi işitip sevindi. Kuteybe tekrar Merve döndü.
Kardeşi Abdullahı Semerkanta emir yaptı. Askerlerinin bir miktarını onun
yanında bıraktı ve lüzumu kadar harp aleti verip, Abdullaha dedi:
Kafirlerden hiç kimseyi Semerkanta girmeye bırakma, ancak eline bir parça
balçık ver ve o balçığın üzerine mühür vur.(Syf-353)

Kuteybenin Havarizem Şehrine Gitmesi Haberi

Havarizem melikinin adı Çaygan idi. Ondan küçük Havarizad adlı bir kardeşi
vardı. Çayganın üzerine galebe etmiş idi ve onun bütün işini tutmuş idi.
İşitse ki Çayganın eline güzel bir cariye girmiş, yahut bir nefis bir kumaş
almış derhal adam gönderip aldırırdı.Yine işitse ki bir kişinin güzel kızı
var yahut güzel bir avreti var derhal mecal vermez,çekip alırdı.Hiç kimse
men edemezdi. Ve Çaygana ondan şikayet etseler ben ona bir şey
diyemem,derdi. Çaygan da onun elinden bunalmış idi.Bu işi bu şekilde
uzatınca Çayganın tahammül etmeye takatı kalmadı.El altından Kuteybeye
adam gönderdi. Havarizem şehirlerinden üç şehrin kilitlerini bile gönderdi.
Ve Kuteybeye dedi: Havarizeme gelip kardeşimi öldürürsen her ne dilersen
vereyim,dedi.Lakin bu haberi hiç kimseye bildirmedi.Bu haber Kuteybeye
ulaşınca gaza vaktı idi.Kuteybe kavmine Segat gazasına varırız diye
bildirdi.Çayganın adamını geri gönderdi.Havarizade haber verdiler ki
Kuteybe Segada gazaya gider. O da gayet sevindi. Ve kavmine bildirdi ki bu
yıl cenkten eminsiniz,zira Kuteybe segada gidermiş.Ve bizde işe meşkul
olalım dedi.Bilmedi ki Kuteybe kendi üzerine gelir. Bu esnada Kuteybe
ansızın bin atlı ile Medinetül Fil ki Havarizemin ulu ve muazzam
şehridir.Zira Havarizem ülkesi üç şehirdir.Ondan ulusu yoktur.Kuteybe çıkıp
geldi.Havarizem halkı Kuteybeyi görüp korktular. Kuteybe doğru Çayganın
yanına geldi.Ve Havarizada haber verdiler ki ne gafil durursun işte Kuteybe
erişip alemi fesada verdi.Havarizad anladı ki bu iş Çayganın başı
altındadır.Diledi ki Çayganı öldüre.Lakin fırsat ve mecal bulamadı.İmdi
hazır bulunan sipahi ile sürüp Medinetil File geldi.Çaygan o üç şehri
Kuteybeye verip kendisi de Kuteybenin yanına geldi.Ve Havarizad şaşkına
döndü. Nihayet Kuteybeye adam önderip aman diledi.
Kuteybe dedi: Amanı kardeşinden dile eğer o aman verirse benden emin ol.
Havarizad dedi: -İmdi bildim ki benim ölmem lazım. Zira benim kardeşime
boyun eğmem ölmek demektir.Belki ölmek muti olmaktan iyidir,dedi. Bunun
üzerine cenge koyuldu. Bir saat cenk edip sonunda tutuldu.Kuteybeye
getirdiler. Kuteybe dedi:Kendini nasıl görürsün.
Havarizad dedi: -Ey emir,beni melamet etme ki ben kılıca eli onun için
vurdum ki seninle benim aramda bir hüküm zahir ola.İmdi fırsat senin
oldu,bana ne öğünmek gerek,ne dilersen et. Bunun üzerine Kuteybe
buyurdu.Dışarı çıkıp boynunu vurdular.

Çaygan dedi: -Ey emir,henüz gönlüm şifa bulmadı.
Kuteybe dedi: -Daha ne dilersin?
Çaygan Dedi: -Dilerim ki onunla bile olan kimselerin hepsini öldüresin.
Kuteybe dedi: -İmdi sen benim yanıma topla, ben öldüreyim.

Çaygan da hepsini tutup getirdi.Kuteybe cümlesini öldürüp mallarını aldı.
Çaygan şöyle şart etmiş idi ki:Bin baş esir ve nice bin kumaş vere. İmdi
Kuteybe Medinetül File girip o malı Çaygandan aldı.
Çaygan Kuteybeden yardım diledi.Zira Camhüd meliki daima gelip Çaygan ile
cenk ederdi.Ve Çayganı gayet incitirdi.Kuteybe Abdurrahmanı ona yardıma
gönderdi.Ve Abdurrahman varıp muharebe etti ve o meliki öldürdü.Çaygan o
yerleri fethedip dört bin baş esir aldılar. Kuteybe buyurdu. Hepsini
öldürdüler. (Syf-349-350)
-Şaş askeri bize gece baskın etmek dilerrmiş, imdi varın onların yolunda
filan yerde pusuda durun.Ve onlar çıktığı vakit üzerlerine sürünüz.Ola ki
bir fetih edesiniz,dedi.Muslih b.MüslimI bunlara kumandan tayin etti.Muslih
de gelip o 700 adamı üç bölük etti.Bir bölüğünü yolun sağ yanına,bir
bölüğünü sol yanına koydu ve kendisi bir bölükle yolun üzerine durdu.Gece
yarısı geçince Şaş askeri çıkıp geldiler.Muslihi yol üzerinde görünce cenge
meşgul oldular.Ve o iki bölük gaziler de iki taraftan hamle edip aç kurdun
koyuna girdiği gibi kafirleri tarumar ettiler.Gazilerde Şübe adlı bir
bahadır yiğit vardı.Kendisini Şaş güruhuna ve kalabalığına vurdu.Onların
ortalarında bir melikzadeleri vardı.Yetişip Şübe onu kulağı tözünden kılıç
ile çaldı.Öyle bir çaldıkı başı top gibi havaya uçtu.Şaş askeri bu heybeti
gördüklerinde hepsi bozguna uğradılar.Müslümanlar ardına düşüp onları
hesapsız kırdılar.Onlardan kurtulan pek az oldu.Ve onların ekserisi
Melikzadeler idi.Ziynetli ve silahlı kimselerdi.Onların başlarını ve
silahlarını ve elbiselerini hepsini aldılar geri dönüp Sürür ile Kuteybenin
yanına geldiler. Ertesi gün Kuteybe hükmetti ki cenge atılalar.
Gavrek Kuteybeye adam gönderip dedi: -Bu ettiğin harbi öyle zannetme ki
arapların kuvveti ile edersin belki acemden benim kardeşlerimdir ki sana
yardım edip cenk ederler.Yoksa harbe arapları gönder.Gör ki biz de neler
ederiz,dedi.Kuteybe bu sözü işitip gadaba geldi ve münadilere
çağırttı.Müslüman mübarizleri toplanıp kafirlerin üzerine yürüyüş ettiler ve
buyurdu ki mancınık kurdular ve bir burcu döğe döğe yıktılar.Ve Müslümanlar
o yıkılan yerden hücum ettikte kafirlerden bir bahadır er gelip o gedikte
durdu her kim ileri gelse mecal vermez öldürürdü.Müslümanlarda silahşörler
çok idi.Kuteybe onları çağırtıp dedi ki:Sizden kim ki o şahsı ok ile vurursa
ben ona on bin dirhem veririm.O silahşörlerden biri ileri yürüyüp ok ile o
şahsı atıp gözünden vurdu ve ensesinden çıktı.derhal düştü.O kişi
Kuteybenin yanına gelip on bin dirhemi aldı.(Syf-351-352)

Bu yazıları Türk-Islam sentezcilerinin dikkatlice okumalarını
istiyorum.Ayrıca Islamiyetin Türklere ve kadına bakış açısının Türklerin
gelenek ve kültürleriyle ne kadar ters düştüğünü göstermek adına bir kaç
hadis örneği vereceğim.
----------------------------------------------------------------

Ey Arap kendinden olanla ve kendi denginle evlen ve yapacağın çocukların
safiyeti bakımından dikkatli ol ve asla zenci ile evlenme. Çünkü zenciler
çarpık yaratık olduklarından onlarla evlenenlerin çocukları sakat ve çarpık
doğar.

Muttaki 8/24-28- Lewis Çevirisi

--------------------------------------------------------------

Dünyadaki dört şehir cehennem şehridir: İstanbul, Antakya, Tabarriye ve
Sana.

Suyuti-Lealil Masnua 1/458

-------------------------------------------------------------

Size ilişmedikçe siz de Türklere ilişmeyiniz. Çünkü severlerse sizi
soyarlar. Sevmezlerse sizi gebertirler.

Suyuti-Lealil Masnua 1/440

----------------------------------------------------------------

Küçük gözlü, kırmızı yüzlü ve suratları kalın deriden yapılmış kalkanlara
benzer Türklere (Yecuc- Mecuce) karşı savaşlar yap-madıkça hüküm günü
gelmiş olmayacaktır.

Buhari-K. Cihad 95,96; Müslim K. Fitan 63,64-66

-------------------------------------------------------------------
Kadınların dinleri ve akılları eksiktir.

Sahihi Buhari

-----------------------------------------------------------------------
Başlarına bir kadını geçiren bir kavim asla iflah olmaz.

İbni Hanbel Müsned 5/43,50; Tirmizi Fiten:75 Nesai Kudat:8; Buhari Fiten:18

--------------------------------------------------------------------------

Görüldüğü üzere Araplar Türkleri Yecüc ve Mecüc ilan etmiş.Bir de üstelik bu
hadis bütün müslümanların kabul ettiği Buhari'nin hadisi.Peki bizim din
adamları ? Aslında cahil fakat etiketi alim olan birçok Türk din adamıysa
tüm bu hadislerle beraber Arapçı İslam anlayışına Araplardan bile daha
şiddetle sahip çıkmışlardır.Bunların başında Nurcuların (fetullahçıların) fikir babası Said
el Nursi ( Said El Kürdi) Türklerin Yecuc ve Mecuc olduğunu öne
sürmüştür.Ayrıca İngilizler I. Dünya Savaşı'nda da Arapları Türklere karşı
savaştırmak için bu hadisleri kullanmışlardır.





kaynaklar

Taberi (Arap tarihçi) Müslüman bir tarih ve din adamıdır.Buhari ve
Suyuti'nin hadislerini birçok hadis kitabından rahatlıkla bulabilirsiniz.

Zekeriya Kitapçı - Türkistan'da Müslüman Olan İlk Türk Hükümdarları
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 1988

Zekeriya Kitapçı - Hz. Peygamberin Hadislerinde Türk Varlığı Selçuklular,
Moğollar, Osmanlılar
yedikubbe yayınları

Zekeriya Kitapçı - Yeni İslam tarihi ve Türkler : Türkistan'ın Araplar
tarafından fethi
yedikubbe yayınları

Zekeriya Kitapçı - Arapların Türkistan'a girişi
TDA Vakfı Yayınları

Zekeriya Kitapçı - Hz. Peygamberin hadislerinde Türk varlığı
yedikubbe yayınları

Zekeriya Kitapçı - Orta Asya'da Islamiyet ve Türkler: Türkistan'da
İslamiyetin sıkıntılı yılları
yedikubbe yayınları

http://www.4umturk.net/forum/tarihi...-musluman-oldu-bolum-1-a.html?referrerid=4636
 
Anayasanın değiştirilemez maddeleri aşağıda. Bazılarınızın da dediği gibi bu maddeleri değiştirmek veya değiştirmeye çalışmak hainliktir. İstiklal Marşı'nı değiştirmek isteyenler hemen başka bir ülkenin vatandaşlığına geçebilirler.... Çünkü değiştirmek imkansız.... Emekli bir generalin bunu bilmemesi ya cahillikten ya da hainlikten...

III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

Madde 3.- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Millî marşı İstiklal Marşı'dır.

Başkenti Ankara'dır.



Bunlar da İstiklal Marşı'mızdan:

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Buradaki 'ırk' kelimeleri Türk milletini temsil ediyor. çünkü ırk kavramı din kavramından bağımsızdır. Böylece Akif'in dinine olduğu kadar ırkının kahramanlığını da inanan bir şair olduğunu görürsünüz.Salt ümmetçi arkadaşlar da bu ırk kelimesine dikkat ederlerse sevinirim....
 
öncevatan açıkladığın bilgilere göre

çok büyük oranda katliamm olmuşş kadınlara tecavüz edilerek cariye yapılmışş
eli kılıç tutan ve direnen ne kadar Türk varsa katledilmişş
geriye tecavüze uğramış kadınlar ve çocuklar kalmışş
geride zavallılar kalmışşş
geride Arap ların tecavüzlerine uğrayıpp hamile olmuş kadınlar kalmışşş
yaff desene biz Türk değiliz Arap bozması bir milletizz
demekki kanımızda kalleş Arabın kanı varrr

bu tarihe karşı kanıt bulunamadığına göre biz Türk değil Arap bozmasıyız o zaman
yaff desene biz Arap-Türk senteziyiz bide buna islam eklenince ruh sahibide olmuşuz.
belkide buna sevinen bile olurr nede olsa alemlerin peygamberide Araptı

bundan sonra sağdan soldan uyduruk yeminler and lar şiir ler bulup getirip ucuz milliyetçilik yapanların bu konuyu okumalarını ve varsa kanıtları ortaya koymalarını bekliyorum doğrusu...

Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene
Tarhanın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhanı da bizzat kendisi
öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccaca gönderilir.. Kuteybe sanki
Kurandaki ayetleri yerine getirmiştir..
Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı
savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah
sakınanlarla beraberdir.

bu ayeti kullanıp Kuran-ı kerimi eski putlarına benzetmişler helvalardan yaptıkları putları acıktıklarında yiyerek kullanan araplar kuran dan bir ayeti kullanarak ihtiyaçlarını karşılamışlarr ...sadece bir ayetle zorbalığa zulüme cinayete tecavüze hoş gören hoşgörü putuna çevirmişler kuran-ı...

günümüzde de öyle Kuran-ı kerim bütün olarak değil parça parça işlerine gelen tarafını kullanıyorlarr..hatta ayeti yetersiz gördüklerinde çevirilerine eklemeler yapıyorlarr Kuran-ı put a benzetenler bunu hep yapıyorr.acıktıklarında putun bir kısmını yiyorlarr
 
öncevatan açıkladığın bilgilere göre

çok büyük oranda katliamm olmuşş kadınlara tecavüz edilerek cariye yapılmışş
eli kılıç tutan ve direnen ne kadar Türk varsa katledilmişş
geriye tecavüze uğramış kadınlar ve çocuklar kalmışş
geride zavallılar kalmışşş
geride Arap ların tecavüzlerine uğrayıpp hamile olmuş kadınlar kalmışşş
yaff desene biz Türk değiliz Arap bozması bir milletizz
demekki kanımızda kalleş Arabın kanı varrr

bu tarihe karşı kanıt bulunamadığına göre biz Türk değil Arap bozmasıyız o zaman
yaff desene biz Arap-Türk senteziyiz bide buna islam eklenince ruh sahibide olmuşuz.
belkide buna sevinen bile olurr nede olsa alemlerin peygamberide Araptı

bundan sonra sağdan soldan uyduruk yeminler and lar şiir ler bulup getirip ucuz milliyetçilik yapanların bu konuyu okumalarını ve varsa kanıtları ortaya koymalarını bekliyorum doğrusu...

Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene
Tarhanın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhanı da bizzat kendisi
öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccaca gönderilir.. Kuteybe sanki
Kurandaki ayetleri yerine getirmiştir..
Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı
savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah
sakınanlarla beraberdir.

bu ayeti kullanıp Kuran-ı kerimi eski putlarına benzetmişler helvalardan yaptıkları putları acıktıklarında yiyerek kullanan araplar kuran dan bir ayeti kullanarak ihtiyaçlarını karşılamışlarr ...sadece bir ayetle zorbalığa zulüme cinayete tecavüze hoş gören hoşgörü putuna çevirmişler kuran-ı...

günümüzde de öyle Kuran-ı kerim bütün olarak değil parça parça işlerine gelen tarafını kullanıyorlarr..hatta ayeti yetersiz gördüklerinde çevirilerine eklemeler yapıyorlarr Kuran-ı put a benzetenler bunu hep yapıyorr.acıktıklarında putun bir kısmını yiyorlarr

Karqta ben açıklamadım.Ben daha önceki yazımda bu konuda daha önceki araştırmalarımdan aklımda kalanları yazdım.Sonra siz sorunca google a bastım ve bu konuda en yaygın tarih olan bu alıntıyı yaptım."Türkler nasıl müslüman oldu" yazıp basarsan sende dedigim gibi oldugunu görürsün.
Ayrıca Türklerin 7 ve 10 yy. arası küçük beylikler şeklinde yaşadıgı ve birbirlerine yardım sözleri oldugunu ama arap saldırıları karşısında saldırıya ugrayan beylikler genelde yardım görememişlerdir.Bu saldırılarda Türkler çok az birleşebilmişler yada birleştiklerindede iktidar kavgaları nedeniyle,araplarında girişimleriyle içlerinde ihanet edenler olmuştur.Bu nedenlerden dolayı ırk şöyle böyle demen yersiz ve genelleme yaparak degil küçük beylikler olarak düşünürsen daha saglıklı olur diye düşünüyorum.
 
bu köhne ziniyetin elinden gelse istiklal marşınıda değiştirecek .kin ve nefretleri bu yüzden aslında.sizin buna gücünüz yetmez.
 


Bugün coşku içinde okuduğumuz “İstiklal Marşı”mızın, 10 kıtalık tüm metninde “Hakk”, “ezan”, “cennet”, “iman” gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek “Türk”sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif’in yeni ardılları, onun; “Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki “yaşar” der delidir!..Arabın Türk ise, hem hem sağ gözü hem sağ elidir!.. dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, beraberlerindeki “milliyetçiler” gerçekleri göremediler!..”


“Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya’da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar!..İslamiyetin yayılma süreci başında (M.S.632) Arap ordularının saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüzyılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı!..Türkler teslim oldular(M.S. 751)!.. Arap tarihçi İbn-i Dahak vahşeti şöyle anlatıyordu: “Katledilmeyen çocuk, ırzına geçilmeyen kadın kalmamıştı!..Türkler diri diri yakılmıştı!..”

Ne acıdır ki, tarihin bu en büyük “Türk soykırımı” sistemli çabalarla unutturuldu!.. Kılıçla katledilen Türklerin İslamı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uyduruldu!..”


http://www.boyuthaber.com/haber/200...umgeneral-Dogu-Silahcioglundan-tuhaf-yazi.php

Önce bu mümtaz şahsiyete(!) Şunu söylemek durumundayım.

Bre şerefli emekli Türk Askeri;
Kurtuluş Savaşı ve milli mücadele hangi imanla kazanıldı?
Camilerde hutbelerde halk cihat bildirileriyle silaha sarılmadımı?
Kuvvay-i Milliye ruhu İslamla hercümerc değilmiydi?
Mehmetçik Allah, Allah nidalarıyla düşmanı yurttan kovmadımı?
1921 anayasasına Türkiye Cumhuriyeti "İslam" devletidir yazılmadımı?
TBMM dualarla niyazlarla açılmadımı?

Mehmet Akifi beğenmeyen zat,
O dönemde yabancı aşifteleriyle, fransızcaya duydukları derin sevgileriyle, batıda batı diyerek ortalığı yıkan sarhoş batı yanlısı şair bozmaları çıksaydıda yazsaydılar İstiklal Marşını.
Beyinleri salataya, kalpleri zifte dönmüş, imansız, vatansız entel batı yanlısı şairlerinizde istiklal marşını yazacak ruhmu vardı?
Birilerinede bahane olmuş bu konu malum Din düşmanlığına vesile olmuş. Ancak yalan söyleyen tarihiniz ve tarihçileriniz bu milletin göğsündeki imanı kopartmaya asla yetmez boşa çabalıyorsunuz.

Şanlı Peygamberimizin Türklerle ilgili hadisi şerifleri:

Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinin onları seveceği, onlarında kendisini seveceği bir kavim getirir ki; Onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından çekinmezler. Bu Allah’ın lütfu inayetidir ki, onu kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir. (Maide suresi:54)

Bu ayet-i kerimenin, başta Vani Mehmed Efendi, Elmalılı Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen, Bediüzzaman Said-i Nursi ve Celal Yıldırım Hoca başta olmak üzere bir çok İslam alim ve mütefessire göre Türkler’i işaret ettiği kabul edilmektedir.

• Kaşgarlı Mahmut Divanı Lügat-it Türk isimli eserinde Buhara ve Nişabur hadis imamlarından şu hadis-i kutsi’yi rivayet etmektedir: “Ulu ve Aziz olan Allah diyor ki; Benim Türk ismini verdiğim ve doğuda yerleştirdiğim bir takım askerim vardır ki, her hangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam o Türk askerimi işte o kavmin üstüne saldırtırım.” (Kaşgarlı Mahmut, Divanı Lügat-it Türk, C.1., 294 –1333 İst basımı)

• Kostantiyye (İstanbul) mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır ve o asker ne güzel askerdir. Buhari (et-Trah-ul Kebir, cilt 1, kısım 2, sayfa: 81) Ahmed bin Hanbel (Müsned IV/42, kahire 1313) El-Hakim (el-Müstedrek IV/42-422, Haydarabat 1335)

• Türk dilini öğreniniz, çünkü Türlerin çok uzun sürecek bir hâkimiyetleri vardır. (Kaşgarlı Mahmut, Divanı Lügat-it Türk, C.1.,s:3 –1333 İst basımı)

• Benim ümmetimi öyle bir kavim sürüp, kovalayacaktır ki; onların yüzleri (yuvarlak ve) enli, gözleri (çekik ve) küçük, çehreleri sanki üzeri derilerle kaplanmış kalkanlar gibidirler. Onlar üç defa Arabistan yarımadasına kadar ilerleyeceklerdir. İlk istilada onların önlerinden kaçanlar kurtulacaktır. İkinci istilada hücuma uğrayanlardan bazıları helak olacak ve bazıları da canlarını kurtaracaklardır. Üçüncü istilada ise onların kökleri kesilecektir (Artık istilalar son bulacaktır) işte onlar Türkler’dir. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Türkler (çok yakın bir gelecekte) atlarını Müslüman mescidlerinin direklerine bağlayacaklardır. Ebu Davud (Nuseym b. Hammad, Kitabü’l Fiten, Atıf Ktp. No: 602, V.121122)

• Türkler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz. Çünkü milletimin mülkünü ve Allah’ın ona olan ihsanını en evvel Kantura (Türk) nesli alacaktır. İmam Taberani (Mu’cem’ül-Kebir ve Mu’cem’ül Evsat isimli eserinde)

• Habeşliler sizle uğraşmadıkça siz de onlarla uğraşmayınız. Hele Türkler size dokunmadığı sürece siz de Türkler’e (sakın) dokunmayınız! Ebu Davud (Sünen-i Davud, IV.s:112)

Yukarıdaki hadis-i şerif Cüveydi tarafından şöyle nakledilmiştir: “Türkler sizlere dokunmadıkça siz de Türkler’e dokunmayınız. Zira onlar çok sert ve haşin tabiatlı kimselerdir.” (El-Cüveyni; Tarih-i Cihan-güşa, 1, s:11)

Aynı hadis-i şerifi Hamavi ise ashabdan Hz. Muaviye’den şöyle nakletmiştir: “Sakın onların üzerine süvari birlikleri göndermeyiniz (harp etmeyiniz) Türkler ve Habeşliler size dokunmadığı sürece siz de onlara dokunmayınız.”

• İmam Taberani Hz. Muaviye’den şöyle nakleder: İbn-i Zi’l Kela anlatıyor: Bir gün Muaviye’nin yanındaydım. Ermeniye vilayetinin valisinden posta geldi. Muaviye valinin mektubunu okudu, hiddetlendi; sonra kâtiplerinden birini çağırdı ve ona valinin tahriratına şöyle yaz, dedi. ‘İdarendeki araziye Türkler’in akın ve yağma ettiklerinden bunun üzerine arkalarından takip kuvvetlerini sevkettiğinden ve bu takipçilerin yağma edilen şeyleri onlardan istirdat etmiş olduklarından bahsediyorsun. Anan sana matem tutsun, sakın bir daha öyle bir harekette bulunma, Türkleri kışkırtma ve onlardan hiç bir şey istirdat etme. Çünkü ben Resulullah’dan işittim. Buyurdu ki; “Türkler yavşan otu biten yerlere (Avrupa’ya) kadar ilerleyeceklerdir.”

• Hıfz, on kısma ayrılmıştır: Dokuzu Türkler’de, biri diğer insanlardadır. (Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi (Ramuz’ul-Ehadis 4140 nolu hadis)

Hıfz kelimesi bazı kitaplarda hafızlık, kavrama kabiliyeti olarak tercüme edilmiştir. Merhum Mehmed Vani Efendi’ye göre ise muhafazakârlık yani dinini, milletini, vatanını, maddi ve manevi değerlerini, örf ve âdetlerini, namusunu koruma duygusunun her milletten çok Türk milletindedir.

• Taberi şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber Arap kabilelerin hücumu yılında (Hendek savaşı) Medine’nin etrafında kazılmak istenen hendeğin sınırlarını çizdi... Biz hiçbir zaman bu sınırları aşmak istemiyorduk. Salman hendekten çıkarak Hz. Peygamberin bulunduğu yere geldi. Bu sırada O bir Türk çadırını kurmakla meşgul bulunuyordu. (et-Taberi II. S:568)

• Ebu Said el-Hudri demiştir ki; Hz. Peygamber ramazanın ilk on gününde itikâfa girmiştir. Sonra ortasındaki on günde tentesi üzerinde hasır bulunan bir Türk çadırında itikâfa girmiştir. Ebu Müslim.

• Resulullah Efendimiz bir gece rüyasında peşine önce siyah bir koyunun, sonrada bir beyaz koyunun takıldığını görüyor. Sabahleyin mescid-i saadete gelip namaz kıldırdıktan sonra sırf iltifat olsun diye bu rüyanın yorumunu Ebubekir Sıddık Hazretlerine bırakıyor. Bu iltifata hem sevinen, hem de mahcup olan Ebubekir (r.a): “Mademki, öyle arzu buyurdunuz, yorumunu yapayım. Ey Allah’ın Peygamberi1 Peşinize ilk takılan siyah koyun Arapları, sonra da takılan beyaz koyun beyaz bir ırkı temsil eder. Yani önce Araplar size inanıp peşinize takılacak, sonra da beyaz bir ırk İslam’a girip size uyacak...” rüyadaki siyah koyun Arapları, beyaz koyun ise Türkler’i işaret etmiştir. Çünkü bir müddet sonra beyaz yüzlü olan Türkler İslam’a girmişlerdir.

• Ata, bana İbnu Hişamın kadınları erkeklerle karışık olarak tavaftan yasakladığı zaman dedi ki: "O bunu nasıl yasaklar, Resulullah (sav)ın zevceleri bile erkeklerle birlikte haccettiler!" Ben Ataya sordum: "Onların beraber hacdan örtünme emrinden önce miydi, sonra mıydı?" "(Evet, kasem olsun) buna, ben örtünme emrinden sonra şahid oldum!" diye cevap verdi. Ben tekrar sordum: "Pekala erkeklere nasıl karışırlardı?" Şu cevabı verdi: "Erkeklere karışmazlardı, Hz. Aişe (ra) erkeklerden ayrı olarak tavaf ederdi, onlara karışmazdı." Hatta bir kadın kendisine: "Ey müminlerin annesi, yürü (Hacerül-Esvede elimizi değerek) istilam edelim!" demişti de Hz. Aişe ona: "Sen dilediğin şekilde git" deyip kendisi gitmekten imtina etmişti. Onlar geceleyin kim oldukları bilinmez halde çıkarlar, (erkeklerle beraber tavaf yaparlardı.) [Beytullaha girmek istedikleri zaman da, erkeklerin tamamen çıkarılmış olmalarına kadar durup beklerler, sonra girerlerdi.] (Ata devamla): "Ben (Mekke kadısı) Ubeyd İbnu Umeyrle birlikte, Müzdelifedeki Sebir dağında mücavir (yani ikamet eder) olan Hz. Aişe (ra)nin yanına giderdim" dedi. Ben hemen sordum: "Pekâlâ Hz. Aişenin örtüşü ne idi?" "Keçeden yapılmış küçük bir Türk çadırının içindeydi. Çadırın bir perdesi vardı. Aişe (sav) ile bizim aramızda bu perdeden başka bir şey yoktu. Ben Hz. Aişenin üzerinde gül renginde bir zıbın gördüm." (Ravi (r.a.): İbnu Cüreyc Kaynak: Buhari, Hacc 64)

• Ebu Sekine (ki Muharrerlerden bir kimsedir) Resulullah (sav)ın bir sahabesinden naklen anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizi bıraktıkları müddetçe siz de Habeşileri bırakın. Sizi terkettikleri müddetçe Türkleri terkedin." (Ravi (r.a.): Ebu Sekine Kaynak: Ebu Davud, Melahim 8, 4302)
 
Emekli askerin kaleme almış olduğu bu yazının gerçeklerle uzaktan yakından alakası olmadığı gibi sistemli bir şekilde insanları islamiyetten soğutma propagandasının son ürünüdür.


*****************


Kisisel satasma yasaktır..
 
Geri
Üst