Cumhuriyet Işığı ve Mağara Putları

TraFoo

Banned
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
2,032
Reaction score
0
Puanları
0
pic.php


Cumhuriyet Işığı
ve Mağara Putları

Cumhuriyet Bayramı iki gerçeği gözler önüne serdi: O ışığa özlemi ve o ışığın sönmeyeceğini.

Platon’un ünlü “mağara alegorisi” yaşadığımız günleri de çarpıcı biçimde tanımlıyor. Anımsayalım: Bir mağaranın içinde birtakım insanlar sırtları dışarıdan gelen ışığa dönmüş, zincire vurulmuşlar. Dönüp ışığa bakamıyorlar. Işığı görmüyorlar. Duvarla ışık arasından geçen bazı şeylerin önlerindeki duvara düşürdüğü gölgelerini görüp bunun gerçek olduğunu sanıyorlar. Sıkı sıkıya zincire vurulu, dönüp bakamadıkları sürece yalnızca gölgeleri gerçek biliyorlar.

Bir süre sonra zincirlerinden çözülüyorlar. Dönüp baktıkları zaman ışığın gerçekliği ile gölgeler arasındaki farkı ayrımsıyorlar. Gölgenin değil, ışığın gerçek olduğunu algılıyorlar.

İsterseniz buna siz bilinçle safsata, bilgiyle hurafe arasındaki fark deyin. 1950 yılından başlayarak (daha gerisini bir tarafa bırakalım şimdi), özellikle de 12 Eylül 1980 süreciyle birlikte gittikçe artan sayıda insanımız mağaraya konarak sırtları ışığa dönük, yüzleri mağaranın duvarında, zincire vuruluyor.

Bunu yapanların adları dönem dönem değişti, ama onlar hep aynı takımdı ve aynı takım olmayı sürdürüyorlar: Türkiye Cumhuriyet’inin, özellikle Cumhuriyet devrimlerinin düşmanları, hem içte hem dışta, içtekiler dıştakilerle işbirliği halinde, uşak karakterliler. Uşak karakterin şaşmaz bir ölçütü vardır: Bir savı, bir projeyi dışarıda kimler destekliyor? Hangi sav, hangi proje? Onlarla aynı kaba tükürenler uşaklıktan başka bir sana sahip olamazlar. Saymaya devam edelim: Din bezirgânları, mürteciler.

Bunlar insanları nasıl mağarada sırtları ışığa dönük zincire vuruyorlar?

Köy Enstitülerini, öğretmen enstitülerini kapatıyorlar, Halk Evlerine düşman oluyorlar, bugün de Atatürkçü Düşünce Derneklerine. Cumhuriyetin kuruluşunda en saygın meslek olan öğretmeni, saygınlık sıralamasında bugünkü duruma düşürenler, ortalama dört yılı bile bulmayan okul eğitimiyle, okuma yazma biliyoruz diye dünyayı kandıranlar, okulun yerine dershaneyi koyanlar, meslek eğitimini es geçenler, meslek okulu olması gereken imam hatiplerden hâkim, vali, savcı her mesleği türetmek isteyenler... Eğitimde birlik ve tekliği medrese özlemi içinde hafız okullarıyla sağlamak isteyenler. Cumhuriyeti ve devrimleri hazmedemedikleri için “ikinciyi isteriz” diye yaygara koparanlar. İrticanın, hurafenin, battalın, dogmanın her türlüsünü demokrasi diye yutturmaya kalkanlar, özgürlük diye diye muhalefete ve düşünmeye yaşam hakkı tanımak istemeyenler...

Onlar “mağara putları”! Eser diye, nesne diye ortaya koydukları, gölgeleri, mağara putları!

Cumhuriyet Bayramı’nı coşkuyla kutlayan yığınlar, sırtları ışığa dönük zincire vurulmuş insanlarımızı mutlaka zincirlerinden kurtaracaklar. O zaman dönüp ışığa bakabilecek zincirliler anlayacaklar, gerçek sandıkları gölgelerin gerçekle ilgisinin olmadığını. Putlara inandırıldıklarını. Ve kollarını açıp ışığa koşacaklar, aydınlığa çıkacaklar.

Yüksel PAZARKAYA Cumhuriyet Işığı @ Kuvayi Milliye Haber Detay
 
İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir...

Mustafa Kemal Atatürk... 85 90 yıl önce... bu zamanları görüp söylemiş bu sözleri... ama onun bu hitabesini değiştiren yandaş yobaz gazeteleri... onun yolundan gittiğini söyleyen bazı kesimler izin veriyor.. hala o gazeteyi okuyor...
 
Geri
Üst