Cumhuriyet Gazetesi'ni kim kurdu?

Deep Ocean

Banned
Katılım
25 Tem 2009
Mesajlar
151
Reaction score
0
Puanları
0
Ergenekon'un 3. iddianamesinden: Cumhuriyet Gazetesini kamuoyu oluşturmak için Alman Nazi istihbaratı kurmuş...

Cumhuriyet gazetesinin, Alman Nazi İstihbarat Servisi tarafından finanse edilen, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkezi olarak bilinen binada yayın hayatına başladığı, kuruluş amacının kamuoyu oluşturmak olduğu belirtiliyor.

Ergenekon soruşturmasının 3. iddianamesinde, Doğu Perinçek'in ifadesine yer verilerek, 1998 yılında İlhan Selçuk, Gürbüz Çapan, Ferit İlsever ile birlikte İstanbul'da Armada Oteli'nde yaptıkları toplantıda ortak bir televizyon yapmayı görüştüklerini, örgütün kendi medya kuruluşlarını oluşturma çalışmalarında alınan kararları uygulamaya koyduğu belirtiliyor.

"Ulusal Medya 2001 İstanbul/Aralık 2000 Sunuş" kodlu örgütsel içerikli dokümanın içeriğinde ise Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk ile ilgili dikkat çeken bilgiler bulunduğu ifade ediliyor.

Cumhuriyet gazetesinin Alman Nazi istihbaratı tarafından finanse edilen binada yayın hayatına başladığı kaydedilen dokümanda; Yunus Nadi, Nazi Almanya'sının genç Kemalist Türkiye Cumhuriyeti'ndeki en güvenilir adamlarından olduğu vurgulanıyor.

İddianamede, doküman şöyle özetleniyor: "Cumhuriyet gazetesi, Yunus Nadi tarafından 1945 yılında, İstanbul/Cağaloğlu'nda, bugün de merkez yönetim binası olarak kullanılan yapıda yayın hayatına atıldı. Alman Nazi İstihbarat Servisi tarafından finanse edilen, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkezi olarak bilinen muhteşem ahşap konakta yayın hayatına atılan Cumhuriyet gazetesinin kuruluş amacı; kamuoyu oluşturmaktı. Kuruluşundan günümüze değin de kamuoyu yaratabilme amacına yönelik faaliyet prensibinde ısrarcılığını sürdürmüştür. Oysa ki bir gazetenin amacı, kamuoyu oluşturmak değil; kamuoyunda gelişen olayları objektif olarak yansıtmaktır.

Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi, Nazi Almanya'sının genç Kemalist Türkiye Cumhuriyeti'ndeki en güvenilir adamları listesinin ilk sırasında yer alan portreydi. 2. Dünya Savaşı'nın en hararetli günlerinde Cumhuriyet gazetesinin uyguladığı ulusal çıkarlara aykırı, Nazi Almanya'sı yanlısı yayın politikasından usanca kapılan İsmet İnönü, Yunus Nadi'yi sert bir dille uyarmış ve gazetenin finans kaynağının Alman İstihbarat Servisi olduğunu bildiğini söyleyerek, açıkça aklını başına toplamasını istemiştir…Türk basınının ilk adımlarını attığı dönemde, devlet kasasından desteklenerek ayakta durabilen dönemin gazeteleri, devlet ve hükümet politikalarının belirlediği sınırlar çerçevesinde yayın yapmak zorunda kalıyorlardı. Dönemin gazeteleri arasında devlet desteğinin dışında mali desteğe sahip tek gazete Cumhuriyet Gazetesi'dir ve Alman istihbarat servisi tarafından finanse edildiğinden, Alman çıkarlarına uygun yayın politikası izlemesiyle dikkat çekmiştir."

KAYNAK
 
faşist yaklaşımlı ulusalcılıkları burdan geliyor demekki.. gerçi cumhuriyeti kuranları biliyorduk ama bunun ergenekon bağlantısına götüren yolda bu derece etkin olacağını düşünmemeiştim..

eline sağlık
 
Yunus Nadinin aynı zamanda rütbeli bir mason oluşuda ayrı bir mesele...

Adnan Oktar, Hitlerin yahudi soykırımını, yahudileri israile göçe zorlamaya ikna etmek için yaptığını idda eder. Bu bilgiler tezi doğrular nitelikte. Cumhuriyet gazetesinin komünizm propogandasını kemalizm sosuyla süsleyip yıllarca yutturmaya çalışmasıda cabası.

Velhasıl küfrün kökü bir... Hepsi Allahsızlıkta buluşuyorlar. Darısı müslümanlarında birlikte buluşması, ittifak etmesi yoksa daha çok zulüm görürüz.
 
Yunus Nadinin aynı zamanda rütbeli bir mason oluşuda ayrı bir mesele...

Adnan Oktar, Hitlerin yahudi soykırımını, yahudileri israile göçe zorlamaya ikna etmek için yaptığını idda eder. Bu bilgiler tezi doğrular nitelikte. Cumhuriyet gazetesinin komünizm propogandasını kemalizm sosuyla süsleyip yıllarca yutturmaya çalışmasıda cabası.

Velhasıl küfrün kökü bir... Hepsi Allahsızlıkta buluşuyorlar. Darısı müslümanlarında birlikte buluşması, ittifak etmesi yoksa daha çok zulüm görürüz.

Eyvallah üstadım
 
Değerli arkadaşlarıma;

Denilmiş ki Cumhuriyet Gazetesi kurulduğu dönemde kamuoyu yaratmak amacıyla kurulmuştur. Bir baktığımız zaman değerli arkadaşlar Türkiye'de kamuoyu oluşturma amacı gütmeyen bir tek gazate bile gösterilmez. Belki vardır bir kaç tane tarafsız, hakkı ve doğruyu savunan ama bir elin parmaklarını geçemez. Benim için zaman gazetesi ne ise, cumhuriyet gazeteside odur. Zira ikiside yandaştır ve ikiside kör bir şey için yazı yazmaktadır. Her ikiside inadına inadına karşı tarafa saldırmaktadır.

Değerli akp'li arkadaşlar, kendinizi sağcı olarak görmenizden kaynaklı olarak solcuları öcü olarak görmenizi anlamıyorum. Ya da bazen ileri gidip Mustafa Kemal'i solcu göstermenizi hiç anlamıyorum.
Birde "türk ocağı" rumuzunu kullanan değerli arkadaşımın Kemalizmi tam bir dinsizliğe yormasını hiç anlamıyorum. Mustafa Kemal bir kominist değildir değerli kardeşim. Bu yakıştırmanı hiç tasnif buyurmadım.

Bugün biz biliyoruz ki Mustafa Kemal'in masonluğu şiddetle redetmiştir. Zira senin ismini zikretmiş olduğun Adnan Bey bile bu konuda Mustafa Kemal'i desteklemektedir. Bu tür söylemleri kullanırken iki kere düşünmeniz şayan-ı tavsiyedir. İslam birliğini savunmak şu an için büyük bir gaflettir. Bu ancak ileride oluşabilecek bir şeydir. Mantıklı düşünelim, lütfen. Bir iki araştırma yapınız bakalım bu gün İslam'ın öncüsü olan Arapların kıralları ve ya yönetici grupları hangi Üniversite ve ya Üniversitelerde öğrenim görmüş, mastır yapmış, doktora yapmış falan filan. Ondan sonra gelin beraber konuşalım.

İllaki bir köşe yazarının yazdıklarını foruma eklemenize gerek yok. Kendinize bir blog alın araştırdığınız şeyleri kendi yorumunuzla orada yayınlayın ve foruma kaydedin. Bizde güzelce tartışalım. Bu birliğin engellerini, bu birliğin ne zaman oluşabileceğini, ne zaman böyle bir şeyin gerçekleşebileceğini. Herkes birilerinin öne sürdüğü yemeği yemek zorunda değildir. Herkes kendi yemeğinide yapabilir.

Gelelim tekrar konumuza... Arkadaşlar bu tür söylemlere gelmeyin. Bir bakınız akpliler sadece zaman ve çizgisindeki gazeteleri okuyor, chpliler ise sadece cumhuriyet ve çizgisindekileri okuyor. Öyle olunca çizgiler hep birbirine saldırıyor. Sonuç sıfır arkadaşlar. Yer yer ağır ithamlara kadar ulaşan bu saldırılar Türkiye'ye ciddi zamanlar kaybettiriyorlar. Burada zaman gazetesinin olduğu kadar cumhuriyetinde etkisi var. Baktığımız zaman bizi birbirimize öcü gösteren bu iki gazeteninde pek iç destekli gazeteler olduğu gözükmüyor.

Biz biliyoruz ki dünya güçlü bir Türkiye'den korkuyor. Güçlü bir Türk devletinden korkuyor. Birileri bu kavgayı gerçekten istiyor. İşte o yüzden birisi çıkıp cumhuriyet gazetesinin kurulduğu binayı yazıyor. Diğeri çıkıp zaman gazetesinin kurucusunun oturduğu yeri yazıyor. Hep birbirimize saldırıyoruz ama sonuca varamıyoruz. Kısır tartışma diye buna derim ben.

Ne zaman partizanlık yapmayı politikacılara bırakıp hakkı ve doğruyu savunursak, işte o zaman gerçekten dünyaya lider olabileceğiz. Ne zaman bir grubun haksızlığına hep beraber çıkarsak işte o zaman gerçekten bir şeyleri başaracağız. Yeterki kendi işimizi en iyi şekilde yapalım. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün bir sözü vardır. "En iyi milliyetçi, işini en iyi yapandır." Biz işimizi iyi yapalım yurdun gerçeklerini doğrularını hep beraber savunalım ayrışmayalım ve dünyaya adaleti getirelim.
Tek ümidim budur.

Teşekkür ederim.
 
Mustafa Kemal komünisttir demedim ki arkadaşım, neden Atatürkü kemalizm ve cumhuriyet gazetesiyle bir tutuyorsunuz? Özdeşleştirme yapmak konuyu yanlış değerlendirmenize sebep olmuş
 
Mustafa Kemal komünisttir demedim ki arkadaşım, neden Atatürkü kemalizm ve cumhuriyet gazetesiyle bir tutuyorsunuz? Özdeşleştirme yapmak konuyu yanlış değerlendirmenize sebep olmuş

Değerli arkadaşım malumatınız üzerine yazmış olduğunuz ilk cevapta görmüş bulunduğum ve içinde Kemalizminde geçtiği düşünce sisteminin masonik, yani allahsız bir düşünce sistemiyle bağdaştırmışsınız. "Cumhuriyet gazetesinin komünizm propogandasını kemalizm sosuyla süsleyip yıllarca yutturmaya çalışmasıda cabası." Yani bu sözün sonunda allahsız tabirini kullanmak beni gerçekten endişe ve şaşkınlığa düşürmüştür.

Zira Atatürk ve cumhuriyet gazetesini bağdaştıramam. İkisi arasındaki fark inanılmazdır.
Kaldı ki Atatürk'ün güzel bir sözü vardır: "Biz ne bolşevikiz, ne de komünist. Ne biri, ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Özetle, bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümettir." Bence açıklaması bu kadardır. Kimse Atatürk'ü sahiplenmeye kalkmamalıdır bu noktadan sonra.

Atatürk'ü sahiplenecek adam önce içine girdiği sağ-sol kılıfından çıkacak, sonra içinde bulunduğu tarikattan ayrılacak ve sonra gelip biraz nutuk okuyacak; birazda internetten bir iki devrim yasalarını okuyacak sonra gelip Atatürk'ü savunacak. Ben ne sağcıyım ne solcu ben öz ve öz Kemalist'im. İşte bu yüzden birilerini öcü gibi görmeyip herkese kardeşim diyebiliyorum ve ya birileri bana dostum diyebiliyor. Ben sadece ve sadece hakkı, doğruyu ve gerçekleri konuşurum. Ben kimseyede şunu söylemem. Tek çözüm yolu şu partidir bu partidir falan filan benim için yalan.

Sadece gerçeklerin görülmesinden yanayım. Partileri seçtikten sonra onları oradan indirmesinide sandıkta bilmeliyiz. Yanlış politikalarınıda görebilmeliyiz arkadaşlar. Benim en büyük isteğim bu.

Teşekkürler.
 
Saygı duyarım arkadaşım. Ne partizan gözle bakarım nede sağ-sol davasına inanırım senin samimiyetle bağlı olduğun bir fikir varsa ki kemalistim diyorsun eyvallah, kıvırmadan rant aracı olark kullanmadan bu fikre gönülden inanmışsın saygı duyuyorum. Benimde inandığım bir davam vardır ve bu düşman olmayı gerektirmez ben teşekkür ederim.
 
Saygı duyarım arkadaşım. Ne partizan gözle bakarım nede sağ-sol davasına inanırım senin samimiyetle bağlı olduğun bir fikir varsa ki kemalistim diyorsun eyvallah, kıvırmadan rant aracı olark kullanmadan bu fikre gönülden inanmışsın saygı duyuyorum. Benimde inandığım bir davam vardır ve bu düşman olmayı gerektirmez ben teşekkür ederim.

İşte sözün bittiği yer burasıdır arkadaşım. Herkes bu noktaya gelebilse, ilerisi için neler yapılabiliri konuşabilirdik. Fakat bu çok uzak şimdilik.

İşte hal-ı mevzuat gereği yapmamız gereken bu ülkeyi en ileriye taşıyabilmek için bir şeylere karar verebilmektir. İlerisi bizimdir.

Tekrara teşekkür ederim.
 
büzükten sallama haberin en güzel örneği. bu asparagas haberi yazan büyük büzük'ü ve bu büzük'e inanları tebrk eder. büzüklerinin devamını dilerim.


haberi yapan büyük büzük'e ithaf: Hitler 1933 itibari ile Almanya'nın başbakanı ve 1934'den ölümüne kadar Almanya'nın Führer[1] iydi. bu durumda 1924'te kurulan gazeteyi nasıl naziler finanse etmişler? ewet büyük büzük ve yalakaları buyrun cevaplayın...


Cumhuriyet Gazetesi kuruluşu ve TArihçesi....
Cumhuriyet gazetesinin isim babası Atatürk'tür. Yeni Gün ü yayımlamakta olan Yunus Nadi (Abalıoğlu), 7 Mayıs 1924'te Cumhuriyet i iki ortakla (Nebizade Hamdi ve Zekeriya Sertel) birlikte kurdu. Türkçe yevmi gazete, idare yeri İstanbul Cağaloğlu. Gazeteyi yönetmesi için Zekeriya Sertel'i görevlendirdi. Hüseyin Cahit (Yalçın)'in Tanin i, Velid Ebüzziya'nın Tasvir-i Efkâr ı, Ahmet Emin (Yalman)'ın Vatan ına karşı yayına başlayan gazete o zaman için 1 milyona yakın nüfuslu şehirde 7 bin adet satıyordu. On yıl sonra tirajı 25 bine, 1939'da 62 bine çıktı.

İlk fiyatı 3 kuruş. 1926'da 5 kuruş, 1943'te 8-10 kuruş.

Baskı, elle dizilip rotatiflenirdi. İlk defa 1930'da linotip baskıyla resimlerle yayınlandı. Gazetenin başlığının yazı tipi hiç değişmedi, sadece u harfiyle t harfinde küçük değişiklik yapıldı.

Dağıtımı 1934'e kadar Artin Efendi yaptı. Ayrıca posta yoluyla abone sistemi vardı. O yıllarda gazeteler İstanbul'da toplanmıştı. Dağıtım ulusal çapta olmadığından bir günün gazetesi Eskişehir'den sonra ertesi gün elde olurdu. Ankara'dan sonra ise bir haftalık gazete okunurdu.

Reklamlara Latin alfabesine geçişle 1928'de çağdaşlaşma hakim oldu. 1930'da küçük ilanlara başladı. Aynı yıl ilk renkli ilanı aldı. 1930'da ilk renkli fotoğrafı yayınladı. Fotoğrafçılar Namık Görgüç, Selahattin Giz idi.

Yunus Nadi 1924'ten 1945'e kadar başyazardı, bazen Zekeriya Sertel, Yakup Kadri, Abidin Daver, M.Nermi, Şükrü Kaya da başyazı yazdı. Yunus Nadi'den sonra 1988'e kadar gazetenin başyazarı oğlu Nadir Nadi Abalıoğlu oldu, diğer oğlu Doğan Nadi Abalıoğlu fıkra yazıyordu.

İlk sayılarda yazarlar Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Hasan Bedreddin, Reşat Ekrem Koçu, Ahmet Rasim, Peyami Safa, Ahmet Refik, İsmail Habip, Abidin Daver, Cenap Şahabettin, Vedat Nedim, Halit Ziya, Cevat Fehmi Başkut, Mümtaz Faik, Fuad Köprülü, Halit Fahri idi.

İkinci sayfa bilim adamlarının yazılarına ayrılmıştı. Bu gelenek sürdü.

İlk sayıda Yunus Nadi'nin sunuşu ve Mustafa Kemal ile yaptığı röportaj vardı. 1928'den sonra ilk sayfada Ramiz karikatürü yer aldı. 8 sayfalık gazete, 40'larda 4 sayfaya indi.

İlk kapatılma 29 Ekim 1934'de 10 gündür. 1940'de hükümetin yayın politikasına aykırılıktan 90 gün kapalı kaldı.

Özel sayfaları içinde çocuk, kadın, moda, sinema, iktisadiyat, tayyarecilik, askeri bahisler, tarih, spor, ilmi musahabe, mizah, röportaj sayfaları vardı. 1933'te 10. Yıl, 1938'de 15. Yıl ekleri verdi. 1936'da Mimar Sinan, Çanakkale özel sayıları. Haftanın filmleri sayfası 30'da başladı. Latin harfli gazeteye geçişte promosyon da başladı, ucuzluk kuponları verildi. Güzellik ve müzik yarışmaları düzenledi. 1932'de Keriman Halis'in dünya güzeli seçilmesiyle satış arttı.

En etkin kampanya Menemen'de şehit edilen Kubilay içindi. (23 Aralık 1930). 1935'te gazete yanında kitap da yayımlandı. 1925'de gazetenin Fransızca baskısı Le Republique adıyla çıktı (1925-1952). Cumhuriyet yayına başlarken kapatılan Yeni Gün 1931'de tekrar çıkarıldı.

Politikası, kuruluştan II. Dünya Savaşı'na kadar CHP'yi destekledi, Yunus Nadi 39 seçimleriyle meclisteydi, 6 dönemde İzmir, Menteşe, Muğla mebuslukları yaptı. Abidin Daver ile Yunus Nadi 1943'de aday gösterilmediler. II. Dünya Savaşı'ndaki tutum sebebiyle Yunus Nadi CHP'den DP'yi desteklemeye yöneldi. 28 Haziran 1945'de Yunus Nadi vefat etti. Mirası Cumhuriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.'ne geçti. Gazetenin başyazılarını, ölümüne değin Yunus Nadi, ondan sonra da oğlu Nadir Nadi yazdı.

Çok partili döneme geçişte Demokrat Parti'yi destekledi; başyazarı Nadir Nadi de 1950'de DP listesinden bağımsız milletvekili seçildi. Ama 1954'ten sonra DP iktidarına karşı sert bir muhalefet yürüttü. 27 Mayıs 1960'tan 12 Mart 1971 dönemine değin genelde asker-sivil aydın kesimin ilerici görüşlerini dile getiren etkili bir yayın organıydı. 12 Mart döneminde bir ara yönetimin el değiştirmesi sonucu tutucu bir gazete görünümü aldı. 1973'te yeniden eski çizgisine döndü.
 
hala bilmiyormusun

bu gidişlede öğrenemzsin

Millet kurdu millet

bu yzüden kolay kolay yıkılmıyor

onu yıkmak isteyenler teker teker yıkılıp cezaevlerinde volta atarken o yıkılmıyor

Değerli arkadşım henüz yenisin sanırım. Bir şeyler yazarken dikkat et.
Mümkünse bu yazdığını dünyanın en iyi araştırma motorlarında bir arattır bakalım.
Bu arada zaman ve çizgisindeki gazetelerde yazmaz. Tarafsızlarda bulunur ama.
Tarafsızlardan kastım cumhuriyet gazeteleri değil merak etme. Sen bir araştır bakalım.

Bu Erdoğan acaba partiyi kurmadan önce nerelere gitti, Sayın Gül nerelerle temasa geçti falan. Oku bakalım.
Sonra bize öyle Başbakan gibi millet edebiyatı yapma. Bu ülke 1938'den beri milletin güdümü dışında. Oku biraz araştır bakalım. Adnan Menderes başa geçtiğinden beri nereden para aldı? Sonra ne yapmak isteyince düştü? Süleyman Demirel için'de aynı, başa geçtiğinden beri nereden para aldı; nereden almak isteyince düşürüldü? Bu öyle televizyonda izleyerek anlayacağın bir şey değil. Bu ülkede başa çıkanlar bir şekilde bir yerlerin uşağı. Artık böyle millet edebiyatı çok komik oluyor.

Okumadan araştırmadan konuşma lütfen...
 
hala bilmiyormusun

bu gidişlede öğrenemzsin

Millet kurdu millet

bu yzüden kolay kolay yıkılmıyor

onu yıkmak isteyenler teker teker yıkılıp cezaevlerinde volta atarken o yıkılmıyor


Ümmet demek istedin herhalde...


iki paket makarnaya şerefini satan amerikan ümmeti demek istedin herhalde...
 
Geri
Üst