CHP'nin kuruluş amacı hilafeti korumaktı

g.haneli

Banned
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
388
Reaction score
0
Puanları
0
Mustafa ARMAĞAN'ın Yazısı

Hayır, bu zannettiğiniz gibi bana değil, Kemalist bir parti kurma çabasındaki Prof. Sina Akşin’e ait. Doğrusu kimin kafasından çıkmışsa tebrik ederim, buluş harika! Artık Atatürk ile CHP arasındaki bağın 1946’dan, hatta bence 1939’dan itibaren kopmuş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Zaten bu bağ neydi ki! İsimden ibaret göstermelik bir bağ.

Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra İstiklal Mahkemesi’nce asılan Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey’in zehir gibi bir tespitini aktarayım da, CHP’yi eleştirmek için İdris Küçükömer’e referans vermek zorunda kalanların elini rahatlatayım. Şu kehanette bulunuyor Yusuf Ziya Bey 1924’te: “CHP ancak başındaki insanla [Atatürk’le] şahsiyet ve manasını alabilecek, bu insan fâni hayattan elini çektikten sonra, kendisine layık halefler bulamayınca varlığı da, icraatı da, hedefleri de keşmekeş içinde kalacaktır. Çünkü taşıdığı isme rağmen asla halka nüfuz edemeyecek, halkın olamayacaktır.”

Bana göre 1939 Nisan’ında yapılan genel seçimler, Atatürk’ün gerçek ölüm tarihidir. O zamana kadar Atatürk’ün seçtiği vekillerle çalışmaktan bizar olan İsmet İnönü, seçimi yeniletmiş ve kendi arzusuna göre bir meclis oluşturmuştu. İşte eğer Atatürkçülüğe yönelik bir “karşı devrim”den söz edeceksek, bunun miladını Nisan 1939’a almamız gerekir. Nitekim İnönü’nün, 5 ay içerisinde iki defa cumhurbaşkanlığına seçilmiş olmasının (biri Kasım 1938’de, ikincisi Nisan 1939’dadır) altında da bu derin gerçek yatmaktadır.

İşe bakın ki, İngiltere ve Fransa gibi iki emperyalist gücün yörüngesine girişimizin başlangıç tarihi 13 Nisan 1939, İnönü’nün Atatürk’ün vekillerini tasfiye ederek yeniden cumhurbaşkanı olduğu tarih ise 3 Nisan 1939’dur. 13 Nisan’da İngiltere ve Fransa bir saldırı halinde Türkiye’ye yardım sözü vermiş, İngiltere’nin Ortadoğu’da müttefiki olduğumuz ise 12 Mayıs 1939 deklarasyonuyla kesinleşmişti. Bilmeyenlere hatırlatalım, zaten aynı yılın haziran ayında Hatay’ın anavatana kavuşması da ‘emperyalizmin liberal kanadına hoş geldiniz’ şekerinden ibaretti. Böylece Türkiye’nin Almanya ve İtalya gibi faşist ülkelerin safına kayması önlenmiş ve ülkemiz Batı ittifakına doğru uzun yolculuğuna çıkmıştı.

Bütün bunlar göz önünde dururken, bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin hâlâ Dokuz Umde’ye göre kurulmuş ve emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermiş Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyetleri’nin devamı olarak gösterilmesi affedilmez bir yanılgıdır.

Üstelik Nisan 1923’te Mustafa Kemal Paşa tarafından açıklanan ve CHP’nin kuruluş ilkelerini ifade eden Dokuz Umde’nin ikincisinde “Dayanağı TBMM olan Hilafet makamı, Müslümanlar arasında yüce bir makamdır” denilmekteydi. Yani CHP’nin kuruluş felsefesinde Hilafeti korumak da vardı ama biliyorsunuz, 11 ay sonra ne Halife kaldı, ne Hilafet. Şevket Süreyya Aydemir gibi Kemalistlerin sözde Atatürk biyografilerinde (”Tek Adam”) bu maddeyi atlayarak verme gayretkeşliklerini anlamamak mümkün mü? Akılları sıra belgeleri rötuşlayarak tarihin üzerine bir örtü çekecekler.

Nereye kadar bu yaşmaklı tarih? Nereye kadar?

Peki neden böyle oldu? Atatürk CHP’yi o Milli Mücadele Meclisinde gördüğümüz sivil ve demokratik ruhtan koparmadan 1930’lara götüremez miydi? Bence meselenin düğüm noktası burasıdır.

Bu sorunun açıklamasını nerede buluyoruz, biliyor musunuz? Halide Edip Adıvar’ın Afyon’da 1922 yılında Milli Mücadele’nin muzaffer komutanı Mustafa Kemal Paşa’ya sorduğu o sorunun cevabında. Halide Edip soruyor:

-İzmir’i aldıktan sonra artık biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz.

Mustafa Kemal:

-Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz.

Halide Edip şaşırıyor:

- Niçin? O kadar yapılacak iş var ki!

- Ya bana karşı çıkmış olan adamlar?

- Bu bir millet meclisinde tabii değil mi?

“Burada gözleri tehlikeli bir surette parladı” diyor “Türk’ün Ateşle İmtihanı” yazarı ve Paşa’nın, mecliste kendisine muhalefet eden bir iki milletvekilinin ismini vererek onların linç edilmeye layık olduğunu söylediğini aktarıyor. Mustafa Kemal’in son cümlesi, 1926’ya kadar sürecek büyük tasfiye hareketinin pimini çeker gibidir:

- Bu mücadele bitince durum sıkıntılı olacak. Başka heyecanlı bir iş bulmalıyız Hanımefendi.

Gerçekten de 1926’ya gelindiğinde Milli Mücadele’ye beraber atıldığı kadrodan kimse kalmamıştır yanında. Ne Ali Fuat Cebesoy, ne Kâzım Karabekir, ne Rauf Orbay, ne Refet Bele, ne de Cafer Tayyar Eğilmez ve Sakallı Nurettin paşaları bulabilirsiniz Ankara’da. Mücadeleye sonradan katılmış, dolayısıyla Mustafa Kemal üzerinde herhangi bir etkide bulunamayacak bir kadro etrafını almış, daha sonra ona göbekten bağlı ikinci bir halka sur gibi kuşatmıştır Atatürk’ü. Yani Atatürk 1927’de “Nutuk”u okurken Kurtuluş Savaşı’na beraber başladığı kader arkadaşları ile beraber muhalif basın tamamen tasfiye edilmiş, sindirilmiş ve susturulmuş durumdaydı. Bu büyük kadronun başlattığı muhalefet hareketi, yani Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (İlerici Cumhuriyet Partisi) dahi kapatılmıştı. Halbuki Rauf Orbay’ın dediği gibi, eğer izin verilseydi hiç olmazsa bu parti aracılığıyla yürütme üzerinde bir kısım denetim gerçekleşecek ve bazı hakikatlerin dile getirilmesi mümkün olacaktı.

CHP işte bu suskunluk döneminde bir ahtapot gibi Türkiye’yi saracak, 1936’da parti-devlet bütünleşmesiyle Türkiye bir parti devleti haline gelecek ve Atatürk’ü de etkisizleştirecek, nihayet 1939 seçimleriyle ülkenin bütün kaynaklarının başına oturacaktı. Onuncu Yıl Marşı’nda on yılda 15 milyon genç yarattığından söz edilen bir ülke, 1945’te ABD’li Max Westen Thornburg’un, “madencilikte Hititlerden bile gerisiniz” uyarısına muhatap olacaktı. O tarihte Cumhuriyet 22 yaşındaydı. Yani hakikatleri bize ancak dışarıdakiler söyleyebiliyordu! Atatürkçülük afyonu böyle bir şeydi işte.
 
Benim iki büyük eserim vardır; Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

başka sorusu olan??
 
atatürk herkes dinini rahatça yaşasın diye laikliği getirmiş bunlar işi din düşmanlığına dökmüş
atatürk chp yi kurmuş bunlar atatürkü kullanarak istediklerine inandırıyolar sadece başına yeterki atatürk ü koysunlar
bence atatürke en büyük kötülüğü 1.ismet inönü 2.CHP yapmıştır
 
Bence İsteyen Kapanır GeLir ( aşırıya kaçmamk şartıyla ) İsteyende Bilmem neresini Açarda geLir Nie Bu kadar tartışılıyoki..
 
Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927



Yazıya katılmadığımı söylemeliyim önce... Kaldı ki 1946 ve hatta yazıdakine göre 1938 den beri CHP nin yozlaştığı gibi bir saptama gerçekleşmiş yada gerçekleştirilmeye çalışılıyor olsaydı bile '' Önümüzde ESER niteliğinde bir hitabe var ''Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi '' gibi!...'' Ve bugün karşılaştığımız herşey sanki o gün yaşanmışçasına yazılmış Gençliğe Hitabede.. En azından elimizden eserlerini alamadılar daha... Ve sahip çıktığımız sürece de hiç bir güç alamaz Atamızın eserlerini elimizden..
Buna CHP de dahil Cumhuriyetimiz de dahil kısacası Türk'ündür Türk'ün kalacak hiçbirşeyi kaptırmayız gafley ve hıyanet içinde olanlara....

Yorumlarınızı okuduğumda gururlandım... Duyarlı olan herkese teşekkürler...
 
Benim iki büyük eserim vardır; Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

başka sorusu olan??

BENİM BİR SORUM OLUCAK

PEKİ BU BÜYÜK ESERLER NE DURUMDALAR ŞİMDİ

VE ÇIKIŞ YOLU NE

BENCE BU SORULARA GERÇEK CEVAP VEREBİLENLER LAZIM BU ÜLKEYE

TEŞŞEKKÜRLER BİLGİ İÇİN
 
Başlıkla alakası yok bu yazının. Madem hilafeti korumaktı, neden laiklik ilkesi getirildi. Bırakın artık Atatürk ile uğraşmayı. Ülkenin temeline dinamit koyan İsmet İnönü'dür. Kendisi batı hayranıdır. Sanırım bunlar yeterlidir.

BENİM BİR SORUM OLUCAK

PEKİ BU BÜYÜK ESERLER NE DURUMDALAR ŞİMDİ

VE ÇIKIŞ YOLU NE

BENCE BU SORULARA GERÇEK CEVAP VEREBİLENLER LAZIM BU ÜLKEYE

TEŞŞEKKÜRLER BİLGİ İÇİN

Eserden eser kalmadı :D. Tek geçerli olan ilkesi(!), Laikliktir. Diiğerlerini ise bitirdiler.
 
geçmişten günümüze gelen şeyleri sadece bugünüyle değerlendirmek cahillik sadece geçmişiyle değerlendirmekte bağnazlıktır.sevmediğim fakat türkiyenin zirveye gelmesi için gerekli olan şey pragmatik yaklaşımlardır yani işe yarıyosa kalsın gelmiyosa gitsin fakat bunlarıda dar değil geniş bir zamn dilimde detaylarıyla tartışarak yapmalıdır. bir parti geçmişteki kuruluş sebepleri tartışılıyo olabilir hatta şu anki durumuda öyle olabilir fakat bu gibi şeyleri kişilere mâl etmek büyük bir hatadır
 
Geri
Üst