AntidepresaN
New member
CHP Tavrını Netleştirmeli!...
CHP, ABD ve AB’nin Türkiye ve bölge üzerindeki emperyalizmine karşı tutumunu “net bir biçimde kamuoyuna açıklamalıdır.”
- Bu da yetmez; ABD ve AB emperyalizmini önlemek için nasıl bir politika izleyeceğini göstermek durumundadır.
- Sadece, “Laik bir Cumhuriyet istiyoruz” demek yeterli olmaz. Çünkü laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen “işbirlikçi köktendincilerin arkasında” ABD, AB ve Batı emperyalizmi bulunmaktadır.
Bu nedenle, “Laik Cumhuriyeti gerçekten korumak istiyorsak, sadece vitrine sürülen maşaları hedef almak yetmez”. Bataklığı kurutmadan sivrisineklerle uğraşmanın anlamı yoktur.
Rejimin Cumhuriyetçi, demokratik ve laik kimliğinin korunması ve geliştirilmesi iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel boyutlarıyla bir bütündür. Bu dört alanda, “bütünleştirilmiş denge politikalarının” uygulanması kaçınılmazdır.
Bu dengenin hem iç yapıda hem de dış ilişkilerde oluşturulması çağdaş demokratik ve sosyal bir devlet için gereklidir. Bunlar da ulusal politikalarla yürütülür. Bu durum bir boyutu ile “tamamen teknik ve nesnel” niteliktedir. Aynen iki kere ikinin dört ettiği gibi.
Ulusal politikanız yoksa kendi köylünüzü, işçinizi, memurunuzu, esnafınızı, KOBİ’nizi, sanayinizi koruyamazsınız.
Bu “nesnel ve teknik” boyutu yanında işin bir de “öznel ve politik boyutu” vardır; Türkiye gibi bin yıldır bu coğrafyada yerleşik durumdaysanız; Doğu ile Batı arasındaki iktisadi, kültürel, dini ve askeri fay hattının üzerinde oturuyorsanız; bu nedenle bugün, ABD ve AB’nin hedefi durumundaysanız; güneyinizde ABD, AB ve İsrail’in fiili işgali ve ürettiği iç çatışmalar varsa Türkiye, “öznel ve bölgesel olarak emperyalizmin fiili tehdidi altına girmişse” , sadece laiklik sözcüğüyle işler geçiştirilemez.
Elimizi taşın altına sokup net tavır almak zorundayız. Bunu yapamıyorsak inandırıcı olamayız.
Ve oligarşiye karşı tavır…
ABD ve AB Türkiye içindeki sessiz darbesini, “içimizdeki oligarşi üzerinden” yürütmektedir. İşbirlikçi köktentendinciler, oligarşinin ayrılmaz bir parçası oldular. En serbest, her şeyin özelleştirilip dışa açıldığı bir arka bahçe piyasası üzerinden herkes kendi işini yürütüyor.
- Devletin içi bu piyasa üzerinden boşaltılıp ABD ve AB’nin biçtiği elbise Türkiye’ye giydirilmek isteniyor.
- Bölücü örgüt, bu “en serbest ve de ayrıcalıklı” piyasa üzerinden Kürdistan projesini AB, ABD ve İsrail ile birlikte inşa ediyor.
- İşbirlikçi köktendinciler Cumhuriyetin ve devletin yerine Batı’nın önerdiği “ılımlı İslam oyununu” bu sahne üzerinde yürütüyorlar.
- Büyük sermaye çevreleri de “benden sonra tufan” zihniyeti ile oligarşinin içindeki asli yerini, Mütareke medyası ile birlikte almış durumda.
Türkiye üzerinde ABD ve AB’nin oligarşi aracılığı ile yürüttüğü bu operasyonuna karşı CHP’nin tavrı nedir? Bunun da açıkça ortaya konması gerekir.
Yaşar Büyükanıt Meclis’in tartışmaktan korktuğu, hükümetin hasıraltı ettiği bu konuları 12 Nisan 2007′den beri art arda Türk halkına anlatmaktadır. ABD’nin, AB’nin ve oligarşinin ne yaptığını ve kimlerden oluştuğunu gözler önüne sermektedir.
Bununla da kalmadı; 31 Mayıs 2007′de tarihi açıklama ile TSK Türk halkını yardıma çağırdı. Üstelik, yakın tarihimizde görülmemiş bir biçimde yöntemini de söyledi; halkın toplumsal tepki göstermesini önerdi.
CHP, bu toplumsal tepkiye katılıp katılmayacağını açık olarak ortaya koymalıdır.
- ABD ve AB’nin Türkiye, Kuzey Irak ve bölge üzerindeki emperyalist eylemlerine açık olarak karşı çıkıyor mu?
- Emperyalizmin içimizdeki uzantısı olan oligarşi karşısında CHP’nin tavrı nedir?
- Bunlara karşı, “nasıl bir dış denge politikası öneriyor?” Yeni denge arayışlarına girecek mi?
CHP, bu konularda AKP’den ayrıldığını net olarak ortaya koymak zorundadır. Aksi halde, Grossman ‘ın yaptığı şantaja boyun eğmiş duruma düşer.
Erol Manisalı
CHP, ABD ve AB’nin Türkiye ve bölge üzerindeki emperyalizmine karşı tutumunu “net bir biçimde kamuoyuna açıklamalıdır.”
- Bu da yetmez; ABD ve AB emperyalizmini önlemek için nasıl bir politika izleyeceğini göstermek durumundadır.
- Sadece, “Laik bir Cumhuriyet istiyoruz” demek yeterli olmaz. Çünkü laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen “işbirlikçi köktendincilerin arkasında” ABD, AB ve Batı emperyalizmi bulunmaktadır.
Bu nedenle, “Laik Cumhuriyeti gerçekten korumak istiyorsak, sadece vitrine sürülen maşaları hedef almak yetmez”. Bataklığı kurutmadan sivrisineklerle uğraşmanın anlamı yoktur.
Rejimin Cumhuriyetçi, demokratik ve laik kimliğinin korunması ve geliştirilmesi iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel boyutlarıyla bir bütündür. Bu dört alanda, “bütünleştirilmiş denge politikalarının” uygulanması kaçınılmazdır.
Bu dengenin hem iç yapıda hem de dış ilişkilerde oluşturulması çağdaş demokratik ve sosyal bir devlet için gereklidir. Bunlar da ulusal politikalarla yürütülür. Bu durum bir boyutu ile “tamamen teknik ve nesnel” niteliktedir. Aynen iki kere ikinin dört ettiği gibi.
Ulusal politikanız yoksa kendi köylünüzü, işçinizi, memurunuzu, esnafınızı, KOBİ’nizi, sanayinizi koruyamazsınız.
Bu “nesnel ve teknik” boyutu yanında işin bir de “öznel ve politik boyutu” vardır; Türkiye gibi bin yıldır bu coğrafyada yerleşik durumdaysanız; Doğu ile Batı arasındaki iktisadi, kültürel, dini ve askeri fay hattının üzerinde oturuyorsanız; bu nedenle bugün, ABD ve AB’nin hedefi durumundaysanız; güneyinizde ABD, AB ve İsrail’in fiili işgali ve ürettiği iç çatışmalar varsa Türkiye, “öznel ve bölgesel olarak emperyalizmin fiili tehdidi altına girmişse” , sadece laiklik sözcüğüyle işler geçiştirilemez.
Elimizi taşın altına sokup net tavır almak zorundayız. Bunu yapamıyorsak inandırıcı olamayız.
Ve oligarşiye karşı tavır…
ABD ve AB Türkiye içindeki sessiz darbesini, “içimizdeki oligarşi üzerinden” yürütmektedir. İşbirlikçi köktentendinciler, oligarşinin ayrılmaz bir parçası oldular. En serbest, her şeyin özelleştirilip dışa açıldığı bir arka bahçe piyasası üzerinden herkes kendi işini yürütüyor.
- Devletin içi bu piyasa üzerinden boşaltılıp ABD ve AB’nin biçtiği elbise Türkiye’ye giydirilmek isteniyor.
- Bölücü örgüt, bu “en serbest ve de ayrıcalıklı” piyasa üzerinden Kürdistan projesini AB, ABD ve İsrail ile birlikte inşa ediyor.
- İşbirlikçi köktendinciler Cumhuriyetin ve devletin yerine Batı’nın önerdiği “ılımlı İslam oyununu” bu sahne üzerinde yürütüyorlar.
- Büyük sermaye çevreleri de “benden sonra tufan” zihniyeti ile oligarşinin içindeki asli yerini, Mütareke medyası ile birlikte almış durumda.
Türkiye üzerinde ABD ve AB’nin oligarşi aracılığı ile yürüttüğü bu operasyonuna karşı CHP’nin tavrı nedir? Bunun da açıkça ortaya konması gerekir.
Yaşar Büyükanıt Meclis’in tartışmaktan korktuğu, hükümetin hasıraltı ettiği bu konuları 12 Nisan 2007′den beri art arda Türk halkına anlatmaktadır. ABD’nin, AB’nin ve oligarşinin ne yaptığını ve kimlerden oluştuğunu gözler önüne sermektedir.
Bununla da kalmadı; 31 Mayıs 2007′de tarihi açıklama ile TSK Türk halkını yardıma çağırdı. Üstelik, yakın tarihimizde görülmemiş bir biçimde yöntemini de söyledi; halkın toplumsal tepki göstermesini önerdi.
CHP, bu toplumsal tepkiye katılıp katılmayacağını açık olarak ortaya koymalıdır.
- ABD ve AB’nin Türkiye, Kuzey Irak ve bölge üzerindeki emperyalist eylemlerine açık olarak karşı çıkıyor mu?
- Emperyalizmin içimizdeki uzantısı olan oligarşi karşısında CHP’nin tavrı nedir?
- Bunlara karşı, “nasıl bir dış denge politikası öneriyor?” Yeni denge arayışlarına girecek mi?
CHP, bu konularda AKP’den ayrıldığını net olarak ortaya koymak zorundadır. Aksi halde, Grossman ‘ın yaptığı şantaja boyun eğmiş duruma düşer.
Erol Manisalı