CHP Kongresini İzledim

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Biz bu yazıların hepsini masa başında yazıyoruz zannetmeyin…

Siz Açık İstihbarat okuyucuları için Ulus dolmuşuna binip CHP kongresine gittim; olup bitenleri kendi gözümle görüp size aktarayım dedim..

Gözüme çarpan ilk 'olumluluklar' şöyleydi:

Davul-zurna ile karşılanma asgariye indirilmişti. Böylece yanımızda bir zurnacıyla 'Harmandalı Zeybeği" eşliğinde' salona girme utancından kurtulduk..CHP mensupları diğer partilere göre daha bakımlı olduklarından ortalığı kesif bir ter kokusu kaplamadı (yada ben fazla kalamadığım için, kongrenin sonuna doğru oluşan boğucu havadan uzak kalmış olabilirim)…

"Üst düzey gazeteciler" kongreye ilgi göstermediler.

Ne Güneri Cıvaoğlu, ne Mehmet Yılmaz, ne Ahmet Hakan, ne Hasan Cemal ve ne de 'yeni nesil üst düzey gazeteci' Mustafa Karaalioğlu ortalıkta görünmediler. Basın, CHP kurultayını muhabirler, Başbakan'ın deyimiyle "ayak takımı" vasıtasıyla izledi. Böyle bir 'basın ilgisi' adında 'halk' kelimesi geçen CHP'ye çok yakıştı...

Kongrenin yapıldığı Atatürk Spor Salonu'na giriş kapıları "delegeler, milletvekilleri, basın, misafirler" şeklinde tahsis edilmişti. Ben hiç birini tercih etmeyip "sporcular" kapısından girdim. Yine de 'delege' zannedilmekten kurtulamadım.

Bana zorla "hazirûn tutanağını" imzalatmaya kalkıştılar…Acaba imzalayıp kurultay dengelerini alt üst etse miydim? Delege zannedilince, içimde birden bire siyasete atılma arzusu doğdu! "Delege zannedildiğime göre, bende milletvekili tipi de olabilir" diye düşündüm ve gidip milletvekillerine ayrılmış olan sıralara oturdum. Ama o sandalyeyi bize yedirmediler! Hemen pazubentli bir kurultay görevlisi geldi ve "Hanımefendi, burası milletvekillerine ait, lütfen kalkar mısınız" dedi…Demek ki henüz milletvekili kıvamına gelememişiz; şimdilik delege zannedilmekle yetineceğiz..

Salon, "Bir hışmınan geldi geçti, Kiziroğlu Mustafa Bey tey tey teeey!" türküsüyle coşturuldu. Elinde mikrofonla koca salonda bir baştan bir başa koşturduğu halde nefes sorunu yaşamayan Mehmet Sevigen'e hayran kaldım. Böyle enerjik bir milletvekili her partiye ve her lidere lazım. Bir 'zangoç' kadar azimliydi! "Haydi eller havaya" diye bağırdıkça salon dalga dalga dalgalandı…

Haluk Koç'un salona girişi bir miktar heyecanlı oldu. Haluk Hoca'nın kendine göre sevenleri var…Beyefendi bir kişilik ve alçakgönüllü tavırlarla genel başkanlığa göz dikmenin ne kadar nâfile bir davranış olduğunu kongrenin sonunda kendi gözleriyle gördü. Yine de Mustafa Sarıgül gibi 'çamurlaşmadığı' ve saygınlığını koruduğu için CHP'de 'parti içi demokrasi' standartlarının yükselmesine katkıda bulundu. Sağolsun, varolsun..

Umut Oran'ın salona nasıl girdiğini anlamadık bile. Hiçbir hareketlenme yaratamadı. Bir baktık, orada öyle oturuyor…Oysa genç ve yakışıklı bir arkadaş; hiç değilse bayan delegelerin ilgisine mazhar olmalıydı…Ben hayatımda hiç bu kadar 'tanınmayan' bir genel başkan adayı görmedim. Umut Oran'ı salonda kimse tanımıyordu.

Nihat Genç'in gelişi bile daha görkemli oldu..Kongreye Enver Aysever ile gelen Nihat Genç'in çevresini hemen bir hayran halkası sardı, kitaplar falan imzalanmaya başlandı. Biliyorsunuz, Nihat Genç'in Serdar Akinan ile yaptığı programa, TMSF'nin Çukurova grubuna borç dayamasından sonra son verildi. Nihat Genç, kendisine yakışır bir şekilde vuruşa vuruşa çekildi. Tebrik ediyoruz. Nihat Genç genel başkan adayı olsa, Umut Oran'dan daha fazla şansı olurdu…

"Hele Tuncay Özkan olsa, ortalık inlerdi!"

diye düşünüyordum ki...O ne!

Tuncay Özkan, yanında küpeli ve ay-yıldız rozetli korumalarıyla salona girmesin mi!

Daracık koridorda kaçacak yer bulamayınca kendisiyle burun buruna geldik. Uyanık adam tabii, hemen tanıdı bizi..Biliyorsunuz geçen hafta Tuncay Bey hakkında oldukça menfî bir yazı yazmıştım. (Bkz : Kendine Hayran İki Adam, İki Halet-i Ruhiye ) Sitemkâr, manidar ve "hoşgörülü" bir şekilde selam verdi.

Sonra eğilip yazıyla ilgili bir şey söyledi ama, gürültüden ne dediğini anlayamadım. Sanırım, "Yazını beğendim" dedi…

Bu adam başbakan olursa ben rahat ederim! Kendisini eleştirenlere karşı bu kadar hoş görülü bir 'başbakan adayı' görmedim çünkü…Ayrıca, öyle bir yazıdan hiç de hoşnut kalınamayacağını halde, büyük bir inandırıcılıkla "beğendim" diyebiliyorsa, siyasette tamamen pişmiş demektir!

Tuncay Bey, tribünleri selamlaya selamlaya salonda şöyle bir tur attıktan sonra, Kanal Türk'ün canlı yayınını sunmaya oturdu..Sanırım kongreye iki şapkasıyla birden katılmıştı: Siyasetçi Tuncay Özkan ve gazeteci Tuncay Özkan…

(Tribünleri selamladığının zannedersem sadece kendisi farkındaydı; çünkü tribündekilerin her biri kendince ayrı bir sebepten dolayı coşmuştular. Kimsenin gözü Tuncay Özkan'ı görecek durumda değildi yani...Ayrıca o küpeli ve ay-yıldız rozetli korumaların Tuncay Bey'i CHP kongresinin yapıldığı bir yerde 'kimden korudukları' muamma olarak kaldı...)

Derken, yanından hiç ayrılmayan Kerimcan Kamal ile birlikte ayağa kalkarak geleni gideni öpmeye başladılar…

Bu arada, Kanal Türk'ün kameraları, kongreden uzaklaşıp saatlerce bu ikiliye kilitlendi. Sanırım, Hasan Celal Güzel'in "vatandaş öpme rekoru" bu kongrede Tuncay –Kerimcan ikilisi tarafından egale edildi. Kerimcan Kamal'ın duruşunda bir "Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı" havası olduğunu müşâhede ettim. Hatta, "Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü" dersek daha doğru olur.. Kendisi belli ki kurulacak ilk milli hükümette 'ikinci adam' olacak. Hafif bir "Akif Beki esintisi" de var ama, onun bu konumla yetineceğini sanmıyorum. Hatta ileride Tuncay Özkan ile siyasi hasım olup Çerkes Ethemleşebilir...

İlişkilere erken yatırım yapmaya önem verenlere bu tüyoları vermiş olalım...Başbakan ve Başbakan yardımcısı olduklarında beni de Anadolu Ajansı'na 'Yurt Haberleri Müdürü' yaparlar artık..Devlet memuru olursam, ona buna sataşma imkânım kalmayacağından, kalemimize dolananlar rahat bir soluk almış olurlar en azından..Emekli olduktan sonra da çocuk kitapları yazarım...

Bizlerden en az otuz yaş büyük olan Deniz Baykal'ın tam 2 saat kırk dakika boyunca ayakta konuşma yapabilmesini kıskandım. İnşallah o yaşa geldiğimizde biz de böyle sağlıklı ve dinç kalırız. Yalnız bir ara bu işi hırsa bindirdi gibi geldi bana. Aslında yorulmuştu ama "Ben hâlâ genç ve dinçim" mesajı vermek için adeta 'doğaya karşı' bir savaşa girişti. Kendimi National Geographiç'te belgesel izliyor gibi hissettim..

Konuşmaya başlayalı 2 saati geçmişti ki sesi çatallaşmaya, bacakları titremeye başladı. Alnında biriken boncuk boncuk terlere aldırmadan konuşmasını tamamladı. Bir de ışıklı merdivenlerden Ricky Martin inişi yapar diye korkmuştum ama, çok şükür öyle sahnelere tanık olmadık bu kongrede...

O dönem profesyonellerle çalışmak pek modaydı. Bir 'image maker' lafıdır alıp yürümüştü siyasette. Pek çok lideri maymuna çevirdikten ve çuvalla para kazandıktan sonra çekip gittiler. Mesut Yılmaz'ı da gençleştirelim derken, Baba-3 filmindeki Andy Garcia'ya benzetmişti bunlar...Şimdi herkes kendi bildiği, "babadan kalma" yöntemlerle kongre yapıyor...

Neden Erdoğan, Baykal ve Bahçeli'ye mahkûm olduğumuzu bu kongrede bir kez daha anladım…

Bizler, tamamen sahipsiz kalmış bir toplumun evlatlarıyız arkadaşlar...

Cahilliğin kol gezdiği ailelerde büyüyor, yamyam gibi insanlar tarafından yönetiliyor, son derece kötü okullarda okuyor, psikopat hocalar tarafından eşek sudan gelinceye kadar dövüldükten sonra bir de askerde sopa yiyoruz..Moralinizi bozmak istemem ama maalesef durum böyle..Paris Hilton gibi çarpık bacaklı, tipsiz ve geri zekâlı bir acuzeyi bize "dünya starı!" diye yutturmalarından da belli değil mi?

Türk milleti sahipsiz ve pusulasız kalmıştır... Çaresizdir. Bunun sebeplerini daha fazla açabilirim ama, hem Tuncay Özkan mevzusuna yeniden girmek zorunda kalırım, hem de kurultay yazısını fazla uzatmış olurum diye korkuyorum…

Netice itibarıyla benim Haluk Koç'u desteklemem sonucu değiştirmedi (!) (Gerçi, AB'yi savunması, "Kürt sorununu biz çözeceğiz" diye güneydoğu delegesini tavlamaya yönelik popüler söylemlere girişmesi hiç hoşuma gitmedi ama..)

Yolumuza Baykal'la devam edeceğiz…
Fatma Sibel Yüksek
 
Deniz Baykal çok yıprandı ve artık halkımızın hakkındaki intibasının iyi olduğu söylenemez bence..

Atatürkçülükten taviz vermeyecek bir lider
Atatürkçülükten taviz verditmeyecek bir lider
tarikat -cemeat türü oluşumlaru tepeleyecek bir lider
imam hatipleri kapatacak bir lider
laiklikten taviz vermeyecek bir lider
ab-abd ye dur diyecek sömürge ci ülkelere dur diyebilecek bir lider

hiç okuyanla okumayan bir olurmu diyebilecek halkı eğitime teşvik edicek bir lider olmalı

bildiğiniz böyle bir lider varmı ister sağda ister solda farketmez

yoksa Deniz Baykalla yola devam .

hayırlı uğurlu olsun ne diyelim
 
Geri
Üst