- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bugünlerde, dinciler, tarikat şeyhleri, Soros’un çocukları, devlet içindeki silahlı örgütlenmeleri, çetelerin yasadışı sivil-asker bağlantılarını “Kemalist Devrim”in 1923’ten 2008’e dek uzantıları olarak gösterip büyük bir aymazlık sergiliyorlar...
Gazetecilik deneyimi olmayan, yazarlığın sığlığında dolaşan bazı gençler de aymazlar topluluğu liboşların etkisi altında kalıp, Kemalizmi, Cumhuriyet Devrimi’nin kazanımlarını şöyle sorguluyorlar:
“... Kuşkusuz Kemalizm eleştirilmeli, onarılmalı, belki de vazgeçilmeli...”
Son yıllarda Atatürk düşmanlığını yaymak isteyenler bir söylenti çıkardılar.
Kemalizm çağdışıdır, baskıcıdır, faşizmdir, ırkçılıktır...
1923 devrimi, 1789’un Anadolu’ya yansımasıdır, bunun adı da Kemalizm’dir...
Kemalizmin lideri Atatürk’tür...
Kemalizm gericilik değil, ilericiliktir...
Kemalizmi “eleştirmek, onarmak”; Kemalizmden “vazgeçmek” dincilerin ve ikinci Cumhuriyetçilerin uydurdukları bir yapay tartışma yöntemidir...
Atatürk, laik Cumhuriyet’i çağdaş eğitim üzerine oturtmuş ve yeni kuşaklara emanet etmiştir.
***
İlhan Selçuk “İskele Sancak/Sol-Sağ-Şeriat” (Cumhuriyet Kitapları) adlı yapıtında şöyle seslenir aymazlara:
“... Eğer Türkiye’de Kemalist devrim gerçekleşip tepeden inme laiklik uygulamaları gündeme gelmeseydi bugün şeriatçılık Anadolu’da bir çatışma alanı yaratamazdı.”
Kemalist Devrim, “çağdaşlaşma, Batılılaşma, aydınlanma” kavramlarıdır. Genç arkadaşımızın bunu bilmesi, bilmiyorsa öğrenmesi gerekir.
İlhan Selçuk’un deyişiyle; Türkiye’de “Aydınlanma Devrimi”nin şafağı Osmanlı’da başladı, Cumhuriyet’te gün ışıdı...”
Bugün Mısır’dan Cezayir’e geçin; Tacikistan’a, Sudan’a uğrayın nerede İslam varsa orada şeriat kavgası vardır.
Şeriatçıların din devleti uğruna savaşı, Müslüman coğrafyasının tüm enlem ve boylamlarında geçerlidir...
İlhan Selçuk devam ediyor:
“... Laiklik kavramı içeriğinde demokrasinin olmazsa olmaz özünü tutmakla birlikte, bir devrimle gerçekleştiğinde tepeden inme gibi görünecektir.”
Dakka’da Teslime Nesrin’in kellesini isteyen 100 bin kişinin yürüdüğü yılları, “Kemalizmden vazgeçilmelidir” diyen arkadaşımız anımsar mı acaba?
***
Avusturya tarihinde “Jozefçilik” diye ünlenen bir reform dönemi yaşandı.
1780’den 1799’a dek ülkeyi yöneten İmparator İkinci Joseph, Fransız aydınlanmacıların etkisi altında kalmıştı.
İkinci Joseph tahta geçer geçmez ne yaptı biliyor musunuz?
Yukarıdan aşağıya buyrukla toprak köleliğini kaldırdı...
Sonra ne yaptı İkinci Joseph?
Tarikatları kapatıp mallarına el koydu. Hoşgörü fermanı çıkardı. Kültürel reformlara başladı, üniversiteler kurdu.
Avusturya’da toplum kendi başına olsaydı, toprak köleliği daha yıllarca sürecekti.
Türkiye’de şeriatçı siyaset 1950 sonrası Demokrat Parti, 1961’den sonra Adalet Partisi’nin şemsiyesi altında palazlandı; Turgut Özal döneminde ivme kazanıp, AKP’yle doruk noktasına ulaştı...
Yeni Dünya Düzeni’ni savunan, köşeyi dönen kimileri Cumhuriyet devrimlerini yerden yere vurup, Kemalizmi eleştirdiler...
***
Kemalist Devrim 1934’te Türkiye’de kadınlarına seçme seçilme hakkı vermiş, Türk Dil Kurumu’nu, Türk Tarih Kurumu’nu kurmuş; kültüre, eğitime, sosyal yaşama, sanayileşmeye önem vermiştir.
Genç arkadaşımızın şu sözlerine ne denir:
“...Evet; deneyimsiz, beceriksiz ve pek çok alanda başarısız bir Cumhuriyetimiz var. Kullardan birey yaratmayı başaramayan, padişahlardan parti başkanları devşirmiş bir Cumhuriyet!”
Genç arkadaşımız Cumhuriyet’i savunurken sapla samanı karıştırıyor. Arkadaşımız “Cumhuriyet yanlış mı?” diyor ve ekliyor bir de: “Belki...”
Cehalete ne denir?
Pes doğrusu!..
HİKMET ÇETİNKAYA
Cumhuriyet