Bugünkü Ortamın Tek Suçlusu Atatürk'tür ..!!

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Bugünkü Ortamın Tek Suçlusu Atatürk'tür ..!!



Biz, asıl suçluyu bir kenara bırakıp suçsuzlarla uğraşıyoruz !
Evet, bugünkü ortamın tek suçlusu Atatürk'tür !

Eğer bugün 60 milyon insanımız, Batı Trakya'daki Türkün durumunda değilse, bunun suçlusu odur.
Eğer 1923'te kişi başına ulusal geliri 70 dolar olan bir toplum, şimdi 2700 dolara ulaşmışsa; bunun suçlusu odur.
Eğer 1929-39 yılları arasında, bütün dünyada sanayi üretimi %19 artarken, Türkiye'de %96 artmışsa bunun suçlusu odur.
Eğer Türk işçisi, batıdaki gibi, çocuk yaşta yeraltında günde 14-16 saat çalıştığı dönemler yaşamamışsa; bir oy hakkı için bile, Fransız işçisi gibi, 59 yıl kanlı bir savaşım vermek zorunda kalmamışsa bunun suçlusu odur.
Eğer Türk kadını yasal olarak erkeğine eşitse, "köle" değilse, seçme ve seçilme hakkını Fransız kadınından bile önce elde etmişse, kadınlar bugün Türkiye'de vali, bakan, başbakan bile olabiliyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer 1923'te Darülfünundaki öğrenci sayısı 2100 olan bir Türkiye'de, bugün yüzbinlerce genç üniversitelerde okuyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer açık havadaki klasik müzik konserlerini onbinlerce genç izliyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer şeyhülislamlar "fetva" verip Kuran'ın Türkçe basımını engelleyemiyorlarsa; ezanlar düşman bayraklarının gölgesinde okunmuyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer bugün köy enstitülü binlerce köylü çocuğu, kültür yaşamımıza damgalarını vurabiliyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer 1923'lerde ortaçağ karanlığında yaşayan bir toplum, bugün 21. yüzyılın aydınlığına bir ölçüde yaklaşabilmişse bunun suçlusu elbette ki odur.


Atatürk'ün suçları saymakla bitmez. Bir zamanlar kralların, şahların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların Ankara'yı ziyaret için kuyruk olmalarının sorumluluğu da Atatürk'e aittir. Baskı rejimlerinden kaçan yüzlerce batılı bilim adamının bir zamanlar Kemalist Türkiye'yi seçmesinin sorumluluğu da...

Faşist Mussolini'nin bile Türkiye'yi "Avrupalı" saymasının günahı da...

Ama suçlunun suçlarının iyi anlaşılabilmesi için suçsuzların suçsuzluklarının da unutulmaması gerekir.

Sokaktaki adamın bile miras hakkına dokunulmazken Atatürk'ün vasiyetini çiğneyerek Türk Dil ve Tarih kurumlarını devletleştiren, Atatürk'ün miras gelirlerini, devletin atadığı memurlara dağıtan "beş general" suçsuzdur ! "Ben Atatürkçüyüm ve laikim" diyerek, din derslerinin zorunlu olması hükmünü anayasaya koydurtan, Alevinin, Hıristiyanın, Yahudinin Sünni inancını öğrenmesini zorunlu hale getiren Marmaris'teki emekli adam suçsuzdur !

Köy Enstitülerini kapatırken, İmam-Hatip liseleri açanlar, laik liselerde eğitim görenlerin sayısı son 20 yılda 3 kat artarken, imam-hatip okullarını bitirenlerin sayısının on dört kat artmasını sağlayanlar, Menderes'ten Demirel'e, Özal'dan Yılmaz'a tüm "Atatürkçü" başbakanlar suçsuzdur ! Milli eğitim bakanlığını şeriat yanlılarının işgaline terk edenler, Sağlık ve Tarım bakanlıklarını şeriatçılara peşkeş çekenler, İçişleri bakanlığının yapısını bozup valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin şeriatçı olması için kolları sıvayanların hepsi suçsuzdur !

Asıl suç Harp Okulunu şeriatçılara açmamakta direnen Kemalistlerdedir..
Sokaktaki adama küfreden suçludur, ama Atatürk'e küfreden suçsuzdur !

Erbakanlar, Mezarcılar, Dicleler...
Holding solcuları, numaracı cumhuriyetçi liboşlar...
Şeriatçılar, Kürt ırkçıları... Hepsi de haklılar!...

Onların ayaklarının altına halıları kim döşedi ?
1950'den beri bu ülkeyi yönetenler değil mi ?...

Ahmet Taner KIŞLALI
02 Mart 1994

Emperyalizmin maşaları tarafından katledilen Şehidimizi anıyoruz.Bugünkü duruma bakıldıgında emperyalizm Atatürkçü aydınlarımızı boşuna katletmedigi anlaşılıyor.Önce aydınlarımızı teker teker katlettiler şimdi ise öne çıkanları bir şekilde ya tutukluyorlar yada karalıyorlar.Allah sonumuzu hayır etsin.
 
Eğer bugün 60 milyon insanımız, Batı Trakya'daki Türkün durumunda değilse, bunun suçlusu odur.
Eğer 1923'te kişi başına ulusal geliri 70 dolar olan bir toplum, şimdi 2700 dolara ulaşmışsa; bunun suçlusu odur.
Eğer 1929-39 yılları arasında, bütün dünyada sanayi üretimi %19 artarken, Türkiye'de %96 artmışsa bunun suçlusu odur.
Eğer Türk işçisi, batıdaki gibi, çocuk yaşta yeraltında günde 14-16 saat çalıştığı dönemler yaşamamışsa; bir oy hakkı için bile, Fransız işçisi gibi, 59 yıl kanlı bir savaşım vermek zorunda kalmamışsa bunun suçlusu odur.
Eğer Türk kadını yasal olarak erkeğine eşitse, "köle" değilse, seçme ve seçilme hakkını Fransız kadınından bile önce elde etmişse, kadınlar bugün Türkiye'de vali, bakan, başbakan bile olabiliyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer 1923'te Darülfünundaki öğrenci sayısı 2100 olan bir Türkiye'de, bugün yüzbinlerce genç üniversitelerde okuyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer açık havadaki klasik müzik konserlerini onbinlerce genç izliyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer şeyhülislamlar "fetva" verip Kuran'ın Türkçe basımını engelleyemiyorlarsa; ezanlar düşman bayraklarının gölgesinde okunmuyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer bugün köy enstitülü binlerce köylü çocuğu, kültür yaşamımıza damgalarını vurabiliyorsa bunun suçlusu odur.
Eğer 1923'lerde ortaçağ karanlığında yaşayan bir toplum, bugün 21. yüzyılın aydınlığına bir ölçüde yaklaşabilmişse bunun suçlusu elbette ki odur.


Daha ne denebilir ki?

teşekkürler paşam paylaşımın için
 
Köy Enstitülerini kapatırken, İmam-Hatip liseleri açanlar, laik liselerde eğitim görenlerin sayısı son 20 yılda 3 kat artarken, imam-hatip okullarını bitirenlerin sayısının on dört kat artmasını sağlayanlar, Menderes'ten Demirel'e, Özal'dan Yılmaz'a tüm "Atatürkçü" başbakanlar suçsuzdur ! Milli eğitim bakanlığını şeriat yanlılarının işgaline terk edenler, Sağlık ve Tarım bakanlıklarını şeriatçılara peşkeş çekenler, İçişleri bakanlığının yapısını bozup valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin şeriatçı olması için kolları sıvayanların hepsi suçsuzdur !

Taner Kışlalı ya Allah tan rahmet diliyorum nur içinde olsun...
bataklığı vurgulamış bataklığı hedef göstermiş...
imam hatiplerden azımsanmayacak kadar Cumhuriyet düşmanı şeriatçı mikroplar çıkıyor..
bu kurum Cumhuriyetimize büyük zararlar veriyor
bu kurumdan mezun olupta imamlık yapan kaç kişi var %93 ü imam olmuyor.siyasi görüşlerin bahçesi durumundadır.meclisi araştırın imam hatip kökenlileri nerelerde toplanmış ayan beyan karşınıza çıkar.......
 
Şehidimizi anmaya devam edelim;


Mustafa Kemal'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği !...



Aziz Nesin, yıllar önceki bir konuşmamız sırasında şöyle demişti:

"- Geçmişte Atatürk'ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor." Benzer aşamadan geçmiş bir kişi olarak, bu değerlendirmeyi gönülden paylaşmam zor değildi. Zaman bizleri değil, Mustafa Kemal'i haklı çıkarmıştı.

Lenin'in, Mao'nun, Enver Hoca'nın, Dimitrof'un heykellerinin yerlerde sürüklendiği, resimlerinin duvarlardan kaldırıldığı, Leningrad isminin St. Petersburg'a dönüştürüldüğü günümüzde, bunu görebilmek kuşkusuz daha kolay.

Eğer Türkiye'de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal'e saldırmanız elbette ki tutarlıdır.

Eğer Türkiye'nin bir bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal'e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır.
Ama "çağı yakalama" arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kalkarsanız; belki - her garip şeyi yapanlara olduğu gibi - bazı dikkatleri üzerinize çekersiniz, ama inandırıcı olamazsınız.

Bir bakıyorsunuz; Kültür Bakanı'nı temsilen açık oturuma katılan bir sayın konuşmacı, Kemalizmin Batı Avrupa'daki totaliter ideolojilerin etkisi altında kaldığını söylüyor. ( Çekinmese, faşistlikle suçlayacak. ) Bir bakıyorsunuz; Marksist soldan ciddi bir düşünür, "Halka sorulsaydı dil devrimini kabul eder miydi ?" diye soruyor. ( Sanki referandumla devrim yapılabilirmiş gibi... )


Bir bakıyorsunuz; 60'lı yıllarda Atatürk'ün sosyalistliğini kanıtlamak için ter döken bir köşe yazarı, şimdi onu küçültmek için tüm kalem kıvraklığını kullanma telaşı içinde. Bir bakıyorsunuz; "orijinal" olabilme uğruna, Atatürk'ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için, kendi eğilimlerine bilim kılıfı giydirme çabasına girenler var. Mustafa Kemal'i bilimsel olarak değerlendirebilmenin yöntemi açık:

Hangi koşullardaydı ?
Ne yapmak istiyordu ?
Ne yaptı ?
Sonuç ne oldu ?

Hangi koşullarda yola çıktığını biliyoruz. Ne yapmak istediğini ise - en kıt zekâlıların bile yanlış anlayamayacağı kadar - açık söylemiş: "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk, on yaşını doldururken, demokrasinin bütün geleneklerini sırası geldikçe yerine koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur. Demokrasi maddi refah meselesi değildir. Böyle bir nazariyat, vatandaşların siyasi hürriyet ihtiyacını unutmayı amaçlar. Bir ulusu oluşturan bireylerin her çeşit özgürlüğü güven altında bulunmalıdır."

Ne yapmış ?

Hiçbir şeyin devletin dışında olamadığı faşizmin yükselme döneminde bile, Türk Dil ve Tarih Kurumları, siyasal iktidarların etkisinden uzak, bağımsız bir yapıda oluşturulmuş. Totaliter bir kültürden demokratrik bir kültüre geçiş için büyük çaba sarfetmiş.Dışarıda varolmayan çoğulculuğu, tek partinin içinde adeta özendirmiş. "Devletçilik" resmi ideoloji iken, özel sektör ve liberalizm savunucuları partinin ve devletin en üst düzeylerine kadar yükselebilmişler; parti içinde ayrı bir kanat oluşturmuşlar. CHP'ye faşist bir model getirmek isteyenleri terslemiş. Bir muhalefet partisi kurulması deneyini, - çok olumsuz koşullarda bile - kendi eliyle başlatmış.

Peki açtığı yol - tüm ihanetlere karşın - nereye varmış ?
Eksikleri, yanlışları olsa da hiçbir Müslüman ülkede var olmayan bir demokrasiye !..


Bir cümle hâlâ kulaklarımda: "Cesaretim olsa, tıpkı İnce Mehmed'in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal'in de desatanını yazmak isterdim..." Ölümünden yarım yüzyıl sonra - ve tüm ideolojik değerlerin altüst olduğu bir dünyada - eğer bir kişi hâlâ Yaşar Kemal'de ve milyonlarca insanda bu duyguları yaratabiliyorsa, hâlâ güncelse, bunun anlamı açıktır. Bu ülkede Atatürk'ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum.

Ahmet Taner Kışlalı
 
:biggrin:biggrin:biggrin işte boşa adi kemal demiyolar :D :D :D

:vur:vur:vur:vur:vur:vur:vur:vur :clap:clap:clap:clap:clap:clap
 
Devam edelim



' Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı ! '

"Şu sözler daha çok yeni. Prof. Justin McCarthy'ye ait:
'Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan'da olurdu ama Trakya ve Anadolu'da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası'ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz?'

Ve Amerikalı tarihçi devam ediyor:
'...Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı ! '

Bu sözler İstanbul'da, Haliç Rotary Kulübü'nün düzenlediği bir toplantıda edildi. Konuşmacı somut konuştu. Rakamlar verdi. Kanıtlar gösterdi. Tarihin nasıl tersyüz edildiğini sergiledi. Ama basın, numaracı cumhuriyetçilerden esirgemediği ilgiyi, bu olaydan esirgedi.

HRİSTİYANLAR TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARI KATLETTİ


Prof. McCarthy'ye göre, Türkler Hristiyanları katletmedi. Tersine, Hristiyanlar Türkleri ve Müslümanları katlettiler.


1821'de patlak veren Yunan milliyetçiliği; bulunan, yakalanan her Türk'ün öldürülmesine neden olmuştu. Yunan etkisiyle, Arnavutluk ve Romanya'da da ele geçen tüm Müslümanlar katledilmişlerdi. Bulgaristan'daki 1876 ayaklanmasında da Türkler kitle halinde yok edilmişlerdi. Türk köyleri yakılıp yıkılırken bir-iki kişinin kaçmasına izin veriyorlardı. Amaç, onların olanları diğer köylerde anlatmaları ve Türklerin kaçıp topraklarını terk etmelerinin sağlanmasıydı.



Savaş bittiğinde 675 bin Türk sürgüne zorlanmış ve yüzde 17'si yollarda ölmüştü. Manastır'da ve Kavala'da yapılan katliamı, İngiliz Elçileri de raporlarında doğruluyorlardı.


"NÜFUSUN YÜZDE 7-9'NU ERMENİLER ÖLDÜRDÜ"


Ermeni katliamını ise Fransız kaynakları belgeliyordu.

Prof. McCarthy'e göre, Doğu Anadolu'daki nüfusun yaklaşık yüzde 7-9'u Ermenilerce öldürülmüştü. Amerikalı tarihçinin kanıtlara dayanarak çizdiği tablo çok açık. 19'uncu yüzyılın başlarından 20'nci yüzyılın başlarına kadar, Balkanlardan Kafkaslar'a kadar 5 milyon 60 bin Türk öldürülmüş, 5 milyon 381 bini de sürgün edilmiş, yerinden yurdundan olmuş.


Peki bu vahşet ne zaman ne kadar sürmüş ?

Yanıtını Prof. McCarthy çok net veriyor:

'...Türk bağımsızlık savaşında bir şey oldu ve plan artık yürümedi!... Yunanlılar bozguna uğrayınca, kaçarken her yeri yaktılar, yıktılar, herkesi öldürdüler. Amerikan elçisi ve Amerikan kaynakları bu olayı doğruluyorlar... Sadece Batı'da Rumlar tarafından 1 milyonun üzerinde Türk öldürüldü, 1-2 milyonu da sürgüne zorlandı.'


Ve ekliyor:

'...Çok kötü bir yüzyıl olmuştur. Müslüman ülkesi yok edilmiştir. 1800-1922 arasında Yunanlılar 950 bin göçmen, 320 bin ölü verdiler. Ermeniler 910 bin göçmen ve 580 bin ölü verdi. Oysa aynı dönemde 5 milyon Müslüman göç etmek zorunda kaldı, 5 milyondan fazlası da öldü.'


'...Bu ibret tablosunun karşısında, kim suçlu diye sormak gerekiyor. Mustafa Kemal'in itildiği Konya Ovası'nı gözler önüne getirin. Bir yüzyılda nereden nereye gelinmiş! Ben size diyorum ki, Atatürk olmasaydı, Türk kalmazdı... Diyebilirdi ki, ben Selanik'e kadar gidiyorum. Herkes arkasından giderdi. Hayır, büyük önder Türklerin ne kadar acı çektiğini, ne bedel ödediğini biliyordu. O tam tersine düşmanlıkları, nefreti unutmasını ulusa telkin etti.

Ve sadece büyük bir insanın söyleyebileceği ' Yurtta barış, dünyada barış' dedi.'

MCCARTHY'NİN 'KÜRT SORUNU"NA BAKIŞI


Prof. McCarthy, 'Kürt sorunu'na da -alışılmış Batı'dan farklı bir açıdan bakıyor.

1926'dan sonra 'Kürt liderler'in güçlerini korumalarına izin verilmesinin hata olduğunu söylüyor. Kürtlerin Türkiye'de cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, general bile olabildiklerini Batı'ya anlatmak gerektiğini savunuyor. Ve konuşmasını noktalarken şöyle diyor:

'...Yüzyıllık tarihte Türkler hakkındaki yalanların iki kaynağı var. Misyonerler ve İngilizler. İngilizler -propaganda büroları aracılığı ile- bugün bile inanılan yalanlar yayıyorlar... Benim söylediklerimi bir Türk söylese, kimse inanmaz. İnsanlar dışarıda Türklere karşı önyargılılar.' "


Taşnaksutyun Partisi'nin kurucularından ve en önemli lideri, 1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan Devleti'nin ilk Başbakan'ı, Taşnak Hükümeti'ni, 1919 yılı Ağustos ayına kadar 13 ay yöneten Ovanes Kaçaznuni, 1923 yılında Taşnak Konferansı'na sunduğu raporda bakın neler söylüyor (Taşnak Partisi'nin Yapacağı Bir şey Yok, Kaynak Yayınları, s.29 ve devamı):

"...Biz Türkiye'de gürültü çıkarttığımızda, bu gürültü sayesinde büyük devletlerin dikkatlerini Ermeni konusuna çekeceğimizi ve onları bizim lehimize aracı olmaya zorlayacağımızı sanıyorduk. Şimdi ise böyle bir aracılığın kaç para ettiğini artık biliyoruz ve bu tür denemelerin tekrarlanmasına ihtiyaç hissetmiyoruz. ...1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı ve buna hazırlanmadığı dönemde, Güney Kafkasya'da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta önce Erzurum'da yapılan kongrede gönüllü birlikler konusunda alınan olumsuz karara rağmen, Ermeni Devrimci Taşnaksutyun Partisi (EDDP) hem bu birliklerin oluşturulmasına hem de bunların Türkiye'ye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı. EDDP'nin Güney Kafkasya birimleri ve partinin bazı önde gelenleri, gayet ciddi sonuçları da beraberinde getirecek olan böylesine zor ve sorumluluk gerektiren bir konuda partinin üst karar organı olan kongrenin iradesine karşı geldiler.

Ahmet Taner Kışlalı
 
Allah Rahmet Eylesin

Siyaset Bilimi ve Siyaset Tarihi derslerini Ahmet Taner Kışlalı'dan aldım.

1997'de türban yasağı çıktığında bile tüm hocalar derslerine türbanlıları almazken Ahmet Hoca alıyordu. Ayrıca her dersin ilk 15 dakikası güncel siyasi görüşleri tartıştırır, eşit bir şekilde hem devrimcilere, hem liberallere hem de islamcılara ayrı ayrı söz verirdi.

Onu katleden zihniyet Atatürk ve Türk siyasetini ülkeye anlatabilecek en ehil beyni katletmiş oldu. Dünyadaki en önde gelen siyaset bilimcilerden birini katletmiş oldu. Bu ülke her sene bir Ahmet Taner Kışlalı yetiştirmiyor.

Atatürk'ün 80 sene öncesinden dünya siyasetine bakışını anlayan ve biraz siyaset bilimi ve tarih bilen herkes ona hayran olmaktan kendini alamaz.
 
Bazı Şeylere Çok Sığ Gözlerle Bakıyoruz Şimdi Çoğu Atatürk Karşıtı İnsan Çıkıp Bi Ton Eksiğini Gediğini (Onların Düşünceleriyle Elbette) Saymaya Bu Gerçekleri Göz Ardı Edip Olayı Başka Noktalara Çekmeye Çalıcaklardır Bu Çok Normal Yhaa Size Soruyorum Allah Aşkına Bu Atatürk'ün Suçu Günahı Nedir Adam Vatanı Kurtarıyor O Dönemin Şartlarıyla Elde Ediyor Bu Cesareti Sergiliyor Ve Bugün Hayatta Olmamızı Neslimizi Türkiye Cumhuriyeti'nin Özellikle Üstüne Basa Basa Söylüyorum (İçinde Çerkezi, Azerisi, Ermenisi, Rumu, Kürdü, Türkü Vs. Dahil) Herkesi Bu Ülkede Yaşayan Herkesi Esaretten Köleleşme Ortamından Kurtarıyor Ama Hala Bugün Atatürk'e Bazı Kulp Takmak İsteyen Kişiler Çıkabiliyor Soruyorum Size O Ortamda Siz Olsaydınız Atatürk'ün Gösterdiği Cesareti Gösterebilirmiydiniz Ki Hatırlayın Kurtuluş Savaşı Sırasında Atatürk İçin Ölüm Emri Çıkmıştı İstanbul Hükümeti Tarafından Dediğim Gibi Bazı Olaylara Sığ Bakmayalım Her Açıdan Bakalım Ki Atamızın Değerini Bir Kez Daha Anlayabilelim...
 
Birisi karşınıza dikilip "ben sana ölmeyi emrediyorum..şimdi gidecek ve çok yüksek bir olasılıkla da bir daha gelemeyeceksin..bunu vatan için yapacak ve bundan gurur duyacaksın..gelecek nesiller senin bu fedakarlığını asla unutmayacaktır" dese ne yapardınız?

-Hadi lan ordan git kendin öl..demezmiydiniz.

Bugün böyle bir emri yerine getirebilecek bir millet zihniyeti kalmadığı gibi böyle bir liderlik karizmasına sahip bir başka Atatürk ne yazık ki yoktur..İnsanlarımıza rahat batmakta,zorluk içinde kazanılan zaferler unutulmakta,ölmeye koşan o insanların mirası umursanmamaktadır..Birkaç imamın yönetiminde gelinen noktayı türk milleti sadece izlemekte ve anlaşılmaz şekilde bu imamlara demokrasinin beşiğinde,Atamın kurduğu parlamentodaki koltuklarda ,oturup sadece el kaldırmaktan ibaret varlıklarına geçit verebilmektedir..Ahmet Taner Kışlalı gibileri okuyup alkışlamak yetmez.ben ne yapabilirim ki demeyin.Bu ülkeyi idam cezasıyla arandığı sırada üniforması olmadan 3-5 arkadaşıyla ayağa kaldıranların aslında sizden bir farkı yoktu..

Atatürk'e sahip çıkalım..
 
-Hadi lan ordan git kendin öl..demezmiydiniz. Hayır demedik...

Birisi karşınıza dikilip "ben sana ölmeyi emrediyorum..şimdi gidecek ve çok yüksek bir olasılıkla da bir daha gelemeyeceksin..bunu vatan için yapacak ve bundan gurur duyacaksın..gelecek nesiller senin bu fedakarlığını asla unutmayacaktır" dese ne yapardınız?

-Hadi lan ordan git kendin öl..demezmiydiniz.

Açıkçası yukarda yazdığına bir anlam veremedim. Ben askerlik görevimi bitireli daha bir kaç hafta oldu görevimi Mardin'de Cizre Tank Taburunda yaptım biz orda herşeyin içindeydik rahatlıkla diyebilirimki yanlış düşünüyorsun. Türk askerinin motivasyonu halen aynı şekilde devam etmektedir, ki zaten bu yüzden şehitlerimizi toprağa verimeye devam ediyoruz. Her toplulukta farklı düşünceler olabilir yapılan bazı haksızlıklar insanları küstürebilir ama bu geneli fazla etkilemez. Sadece bir Türkiye var!!!
 
Birisi karşınıza dikilip "ben sana ölmeyi emrediyorum..şimdi gidecek ve çok yüksek bir olasılıkla da bir daha gelemeyeceksin..bunu vatan için yapacak ve bundan gurur duyacaksın..gelecek nesiller senin bu fedakarlığını asla unutmayacaktır" dese ne yapardınız?

-Hadi lan ordan git kendin öl..demezmiydiniz.

Açıkçası yukarda yazdığına bir anlam veremedim. Ben askerlik görevimi bitireli daha bir kaç hafta oldu görevimi Mardin'de Cizre Tank Taburunda yaptım biz orda herşeyin içindeydik rahatlıkla diyebilirimki yanlış düşünüyorsun. Türk askerinin motivasyonu halen aynı şekilde devam etmektedir, ki zaten bu yüzden şehitlerimizi toprağa verimeye devam ediyoruz. Her toplulukta farklı düşünceler olabilir yapılan bazı haksızlıklar insanları küstürebilir ama bu geneli fazla etkilemez. Sadece bir Türkiye var!!!

Mesajına cevap yazdığın arkadaşa sordun mu ki askerLik yaptın mı diye?
 
Emperyalizmin maşaları tarafından katledilen Şehidimizi anıyoruz.Bugünkü duruma bakıldıgında emperyalizm Atatürkçü aydınlarımızı boşuna katletmedigi anlaşılıyor.Önce aydınlarımızı teker teker katlettiler şimdi ise öne çıkanları bir şekilde ya tutukluyorlar yada karalıyorlar.Allah sonumuzu hayır etsin.
Sen PKK yı emperyalizmin maşası falan mı sanıyorsun?Sahi sen Kürt sorunuyla ilgili ne biliyorsun?
Bunun için yeterli tarih bilgin varmı?Varsa eğer buyur tartışalım
 
Sen PKK yı emperyalizmin maşası falan mı sanıyorsun?Sahi sen Kürt sorunuyla ilgili ne biliyorsun?
Bunun için yeterli tarih bilgin varmı?Varsa eğer buyur tartışalım

PKK bir ne topluluğudur yazacam rebel editleyecek gene beni :D uğraştırmayayım kankamı

Bu ülke ne tarihler gördü osmanlı dan bu yana o kadar kavimler topluluklar geldi bir sorun olmadı da bu kürt kardeşlerimiz de neden sorun oldu bunun cevabını alabilirmiyim ?

Bu sorun karadeniz de lazlarda neden çıkmıyor da kürtler de çıkıyor ?

bu kadar bilgim var diyorsun buyur tartışalım...
 
PKK bir ne topluluğudur yazacam rebel editleyecek gene beni :D uğraştırmayayım kankamı

Bu ülke ne tarihler gördü osmanlı dan bu yana o kadar kavimler topluluklar geldi bir sorun olmadı da bu kürt kardeşlerimiz de neden sorun oldu bunun cevabını alabilirmiyim ?

Bu sorun karadeniz de lazlarda neden çıkmıyor da kürtler de çıkıyor ?

bu kadar bilgim var diyorsun buyur tartışalım...

Önce ben sana bir soru sorayım madem ne tarihler gördü diyorsun demekki bilgin var.
Lütfen bana ''Şark Islahat Planı'' nın ne demek olduğunu söylermisin?1925 de...Çok yakın tarih yani...Bırak Osmanlıyı Osmanlının tırnağı olamaz Türkiye Cumhuriyeti.Asıl Osmanlı ne Uluslar gördü barındırdı kardeşçe yaşadı demen gerek senin...
Hadi bana anlat bakalım Şark Politikasını buyur bekliyorum.Burdan başlayalım çünkü çıkış noktası burasıdır:victory
 
Ahmet Taner KIŞLALI: Kınıyorum ! ( Son Yazısı )




Tuğgeneral Prof. Yalçın Işımer 'i hiç tanımazdım.
Önce TV'de gördüm,
ardından gazetelere yansıyan birkaç tümcesini okudum.
Ve gönülden alkışladım.

Derken dinci ve gerici çevrelerden yaylım ateşi geldi.

Merak ettim, GATA'daki öğretim yılını açış dersindeki konuşmasının tümünü buldum. Özenle ve giderek artan bir coşku ile okudum. Kendisine saygım katlanarak arttı. Ve o konuşmanın tümünü milyonlarca kişinin okumamış oluşundan dolayı hayıflandım. Özellikle de iki kişiyi üzülerek kınamak geldi içimden.

Birisi dinci, diğeri ise ''milliyetçi-mukaddesatçı''....

Düşüncelerini genelde paylaşmasam da, saygı duyduğum iki kişiyi. (Sayın Recai Kutan ve Sayın Avni Özgürel ).

Ya ''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldukları'' için.. Ya da -daha kötüsü- bilerek ''bilmezden geldikleri'' için !

Sayın Işımer'in konuşması ''ulus, din ve dil'' bağlantısı üzerine kurulmuş. Dili çok önemseyen, Tanrı'ya inanan, Kemalist bir düşünürün, büyük bir birikimini yansıtıyor o konuşma.


Özünde ne diyor ?



Başka bir ulusun diliyle konuşanların, giderek o ulus gibi düşüneceğini.. Ülkemizde, dilimizin Arapça- Farsça sözcüklerden arındırılmasına karşı çıkanların, Kurtuluş Savaşı'na ve devrime karşı da olumsuz bir tutum takındıklarını.. Tanrı'ya öz dilimizle ulaşmanın daha kolay olduğunu.. Hazar Türkleri'nin Museviliği benimseyip İbraniceyi öğrenmeleri ile giderek Yahudileştiklerini.. Arthur Koestler 'in belgelediği gibi, Hitler 'in Yahudi soykırımından Macaristan ve Polonya'daki Hazar Türkleri'nin de nasibini aldığını...


Ve ekliyor:...

''- Türkçe ninnilerle büyüdük, dualarımız da Türkçe olacak...''
''- Tanrı her yerdedir, her şeyi bilir. Kuşkusuz Türkçeyi de...''
''- Din adamları bin yıl boyunca Kuran'ı Türkçeye çevirtmemiş, ibadetin Türkçe yapılmasına rıza göstermemişlerdir. Atatürk' ten başka hiçbir devlet adamı neden Türkçe değil de Arapça diyememiştir, bugün de diyememektedir. Tanrı kişilerin bireysel ihtirasını, ulusal çıkarların önüne koymasın. Amin...''

''- Tanrı Arabistan sınırlarının çok ötesine taşmıştır. O, evrenin ulu yaradanıdır...''


Bu mudur dine ve inanca saldırdığı öne sürülen konuşma ?


Sayın Işımer dinine de saygılı, diline de. Konuşması, ünlü dilcilerin Türkçe üzerindeki övgülerinden örnekler de içeriyor.
Max Müller: ''Türkçe, Türk düşüncesinin yaratıcı gücünün eseridir. Bu dil, insan aklının üstün kudretinin ürünüdür. Türkçe kadar kolay anlaşılan, zevk verici pek az dil vardır.''


Paul Roux: ''Türkçe akıl ve düşünce dolu, matematiksel bir dildir.''


Molière: ''Şu Türkçe ne hayran olunacak bir dil, az sözcük çok şey söyler.''


Sayın Işımer, keşke Nâzım 'ın Ferhat 'ının Şirin 'e seslenişine de yer verseydi:


''Konuştuğum dil kadar, Türkçem kadar güzelsin !''

Dile saygılı...
Dine saygılı..
Ulusa saygılı...

Öyleyse bazı dincilerin ve ''milliyetçi-mukaddesatçı'' ların hışmı neden ?

''Atını dövemeyen semerini döver'' derler. İşte Arap kültürünü İslam adına Türkiye'ye dayatmak isteyenlerin buldukları semer de şu tümcelerdeki tek sözcük: ''- Kuran'ı Türkçeye çevirmedi, Atatürk'ün ricasını yerine getirmedi diye onu aziz kılanlar, şimdilerde Mehmet Akif Üniversitesi kurma çabasındalar. O üniversiteden çıkan kafalar, bilinmelidir ki Al-Azhar kafalı adamlar olacaklar. Arabın adamı olacaklar. Biz bu adamlara adam sen de demeyeceğiz, bu adamları belleyeceğiz.''


''Belleme'' sözcüğünün sözlük anlamını Oktay Akbal geçenlerde ayrıntılı bir biçimde köşesine aldı. Sayın Işımer'in ''Onları öğreneceğiz ve unutmayacağız'' demek istediği açık. O tümcenin cumhuriyete inananları uyarmak için konduğu da açık.
Ama bizimkiler ''belleme'' yi sözlük anlamında değil de, ''argo'' daki anlamında değerlendirmekte ısrarlılar. Çünkü Türkçe değil Osmanlıca düşünmeye alışmışlar.

Belki de küfürlü düşünmeye alışmışlar.


Bu kadar düzeyi yüksek, dili alkışlanacak bir konuşmada ve böyle bir bütün içinde ''belleme'' nin ancak tek bir anlamı olacağını göremiyorlar. Ya da görmezden geliyorlar... Çünkü konuşmanın bütününün sırtlarına yüklediği suçlamaya verebilecekleri hiçbir inandırıcı yanıt yok !


Konuşmanın tümünü okumadan konuşmuşlarsa ayıp! Okudukları halde aynı saldırıları yapmışlarsa, daha da ayıp !


Cumhuriyet gazetesi, General Işımer'in ''Atatürk'üm ve Türkçem'' başlıklı açış dersi metninin tümünü yayımlamalıdır. Yayımlamalıdır ki, bazıları daha çok bilinçlensin ve bazıları da daha çok utansın...



Ahmet Taner Kışlalı
Cumhuriyet 22.10.99
 
Hepiniz aynısınız. Kaynak hep aynı, sözler yazılar hep aynı. Araştırmacılık sıfır. Toz kondurmayın atanıza.
 
Atatürkte eleştirilebilir!
Mantığınız şunu almıyor galiba : Evet Atatürk iyi bir kumandandı ama aynı zamandada çok bir POLİTİKACIYDI!
hakaret olmadıktan sonra herkes eleştirebilir!
 
Atatürkte eleştirilebilir!
Mantığınız şunu almıyor galiba : Evet Atatürk iyi bir kumandandı ama aynı zamandada çok bir POLİTİKACIYDI!
hakaret olmadıktan sonra herkes eleştirebilir!

Mustafa Kemal Atatürk kim sen biliyormusun.Onu eleştirmek kimsenin haddine düşmez.O Asil türk cihana hak ettiği dersi vermiştir.Onun gibisi daha ne gelmiştir nede gelecektir.

Hepiniz aynısınız. Kaynak hep aynı, sözler yazılar hep aynı. Araştırmacılık sıfır. Toz kondurmayın atanıza.

Lafa bak Atanıza...

Terket bu toprakları. Bu vatanda yaşamaya hakkın yok senin.Git kendi atanın olduğu yere..
 
Mustafa Kemal Atatürk kim sen biliyormusun.Onu eleştirmek kimsenin haddine düşmez.O Asil türk cihana hak ettiği dersi vermiştir.Onun gibisi daha ne gelmiştir nede gelecektir.

Ya sen benim ATA mı bana mı öğreteceksin???Kapa çeneni!!!!:Sopa:Sopa:Sopa
 
Ya sen benim ATA mı bana mı öğreteceksin???Kapa çeneni!!!!:Sopa:Sopa:Sopa

Şimdi de Atam diyorsun şekil değitirip durma bir taraf seç hangi taraftasın sen.Ayrıca dengeli konuşmaya davet ediyorum seni.Sabrında bir hududu var.
 
Geri
Üst