Bu Nasıl Latife Ola ?

ibrahimdag

New member
Mısır‘da dul bir kadıncağızın bir kızı ve altı öksüz torunu vardı. Bu zavalı kadıncağız, evinde iplik eğirir ve her hafta sonu 600 dirhem ipliği pazara götürüp satarak, bir kısmıyla bir dahaki hafta için keten satın alır ve kalanı ile de kendileri ve torunları geçinirlerdi. Gayet sâliha bir kadın olan bu fakir, her gece Allaha niyaz eder:

— Yâ Rab! Şu öksüzlere merhamet buyur, onlara hayırlı bir rızık ihsan eyle de, beni şu iplik bükmek meşakkatinden kurtar, artık ihtiyarladım, elim tutmaz ve gözüm görmez oldu. Beni bu azaptan kurtar, diye dua ederdi.


Günlerden bir gün, bu kadıncağız yine pazara iplik satmağa gidiyordu. Yolda, bizim bereketimiz Sultan Şeyh Abdül-kadir-i Geylânî kaddesallahu sırrahu hazretlerinin evi önünden geçerken, sabah namazından çıkmış ve müritleriyle birlikte evine dönmekte bulunan Hazret-i Şeyhe rastladı. Şeyh kendisine iltifat buyurdu ve sordu:

— Bacım, nereden gelip nereye gidersin?

— Sultanım, pazara iplik satmağa gidiyorum.

— Ver bakayım ipliklerine..

Kadın, elindeki 600 dirhem ipliği Hazret-i şeyhe sundu. O sultan:

— Hatun, bizden de bükülmüş iplik istiyorlar. Bırak da bu hafta ipliklerini ben satayım, buyurdu ve kadının:

— Kerem edersiniz, demesi üzerine gülümseyerek kadının elinden aldığı ipliği, mescidin damına attı ve atması ile birlikte nereden geldiği anlaşılamayan bir kuş yetişti ve iplikleri kaptığı gibi havaya doğru süzüldü, gitti. Kadıncağız ve dervişler arkasından bakakaldılar:

— Bu nasıl lâtife ola! diye içlerinden geçirdiler. Kadıncağız, hayret içinde bakarken, dervişler ona susmasını işaret ettiler. Zira, şeyhlerinin her cünbüşünde bir hikmet olduğunu biliyorlardı. Nitekim, Hazret-i Şeyh kadına şöyle buyurdu:

— Sakın üzülme bacım. İpliğini satılmağa gönderdim. Satılsın, parası gelsin, benden gel al..

Kadın, sessizce evine döndü ve ertesi gün tekrar şeyhin huzuruna giderek:

— Sultanım, iplik satıldı mı? diye sordu. Hazret-i Şeyh kendisine:

— Satıldı amma, parası henüz gelmedi. Hele birkaç gün sabret! buyurdu.

Böylece aradan bir hafta kadar geçti ve bu müddet zarfında fakir kadın birkaç defa şeyhin huzuruna gitti geldi. Sonuncusunda, sitem etmeğe başladı:

— Bu nasıl lâtife? İpliğimi dama attı, kuş gelip onu aldı ve yuvasına götürdü. Bir daha o iplikler ele geçer mi?

Kadın söylenip dururken, dervişler kendisine:

— Hatun, kızma ve sertleşme! Birkaç gün daha sabret, elbette bunda da bir hikmet vardır, dediler.

Kadın, henüz ayrılmıştı ki bazı tüccarlar şeyhin huzuruna geldiler. Elini ve ayağını öptükten sonra, önüne bin altın çıkarıp bıraktılar.

Dervişlerden birisi, bu tüccarlardan birisine sordu:

— Şeyhimize getirdiğiniz bu altınlar ne parasıdır? ‘ O tüccar durumu anlattı:

— Bizler, bir gemi ile Mısıra geliyorduk. Denizin orta yerinde şiddetli bir fırtınaya tutulduk. Rüzgâr, yelkenimizi parça parça etti, yırttı. Bir çare ararken kaptan: (Elimizde beş altı yüz dirhem iplik bulunsaydı yelkeni onarır, yolumuza devam ederdik.) dedi. Bizler de çığırışarak: (Ey sultan Abdül-kadir! Bize beş altı yüz dirhem iplik gönder. Malımızdan sana bin altın nezrimiz olsun..) diye yalvardık. O ânda, bir kuş geminin üstünde belirdi ve gagasında tuttuğu iplikleri geminin güvertesi üzerine bıraktı, süzüldü geçti ve gitti. Tarttık, tam 600 dirhem iplikti. Bu iplikle yırtılan yelkeni diktik ve onardık ve bu sayede sağ ve salim buraya vardık. Adağımız olan bin altını aramızda toplayarak Hazret-i şeyhe takdim ettik, dediler.

Tüccarlar gider gitmez, iplik sahibi kadın tekrar geldi ve Hazret-i şeyh, tüccarların getirdiği bin altını çıkarıp kendisine verdi. Bu suretle kadının duaları kabul buyurulmuş ve fakirlikten kurtulmuş oldu, şeyhe dualar ve senalar ederek ölünceye kadar refah içinde yaşadılar.

SEMERKAND
 

gazap17

New member
Ya!!!
Hikmetinden sual olunmaz yüce Rabb'imin.
Ne demişler;
Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul zurna az....
 

deLi Kurt

Banned
güzeL bir hikaye de..
Himmet ve Murad yaLnız Allahtan diLenir..
dikkat ediLmesi gereken hassas konuLar
Allah razı oLsun diyeLim
 

ibrahimdag

New member
güzeL bir hikaye de..
Himmet ve Murad yaLnız Allahtan diLenir..
dikkat ediLmesi gereken hassas konuLar
Allah razı oLsun diyeLim
Çevremizdeki bazı insanların zaman zaman ‘Bir mürşide bağlanmak gerek, tövbe alıp tasavvuf terbiyesine girmek lazım!..’ diye söze başladıklarında, kendilerine nedense hep aynı karşılık verilir:

“Allah ile kul arasına kimse giremez!..”


Çoğu kimseler bu sözle, tasavvuf yoluna girenlerin Allah ile aralarına Allah’ın razı olmadığı kimseleri koyduğunu, bir mürşide bağlanmakla şirk tehlikesine düştüklerini, kendilerinin ise böyle bir tehlikeden uzak olduklarını anlatmaya çalışırlar.

Acaba işin gerçeği böyle mi?

Bu sözün gerçek manası bilinmezse fitne kaçınılmaz olur; zarar verir. Bu zarar imana dokunur, dini zedeler, din kardeşliğini sarsar, kardeşlik ruhunu öldürür.

Allah ile kul arasına kimse giremez sözü, niyete göre farklı sonuçlar doğurur. Eğer bu söz:

“Ben Allah’a kullukta önümde kimseyi istemem, peygamber, kitap, alim, mürşit tanımam, istediğim gibi kulluk yaparım, keyfimce ibadet ederim.”

Anlamında söyleniyorsa insanı dinden çıkarır. Daha doğrusu böyle düşünen kimse küfür, isyan ve gaflet içinde kalmış demektir. Eğer bu söz:

“Ben Allah’a giden yolda Allah’ın peygamberi ve kitabı ile yetinirim, onlar ne diyorsa onu yaparım, başka kimseyi kabul etmem, alimlere bakmam, velilere bağlanmam, mezhepler beni ilgilendirmez, dini kendi anladığım gibi yaşarım”

Anlamında söylenmişse, söyleyen sorumludur. Bu kişi inanç esaslarını zorlamış, kendini tehlikeli bir sona doğru sürüklüyor demektir. Çünkü arada alimler olmadan kendi başına dinin öğrenilmesi, anlaşılması ve yaşanması nasıl mümkün olacak!?

Oysa Kur’an ve Sünnet, hak yolda birlik (cemaat) olmayı, bu beraberliğin başındaki imama itaat etmeyi, topluca Allah’ın ipine sarılmayı, hep birlikte tövbe etmeyi, bilmediklerimizi alimlere sormayı, takva ve iyilikte yardımlaşmayı, bunun için Allah’ın sadık kulları ile beraber olmayı açıkça emretmektedir.

Dinin hükmü bu iken, bir mümin hangi delil ve mantıkla, ‘Bana bunlar gerekmez’ diyebilir? Dese bile bunun Allah katında ne kıymeti olabilir? Eğer bu söz:

“Allah benim her hâlimi görüyor, biliyor, sözümü işitiyor, niyazımı dinliyor. Ben namazda, secdede, zikirde, duada ve tövbede kalbimi Rabbime bağlıyorum. Onun için gönlüme kimseyi koyamam, kimseden bir şey bekleyemem. Benim korkum, sevgim, niyetim, hedefim sadece Allah’tır.”

Anlamında söyleniyorsa ne güzel. İşin doğrusu da budur, böyle olması lazımdır.

Zaten bütün peygamberler kalbi dünyadan çekip bu şekilde Allah’a bağlamak için gelmişlerdir. Onlara vâris olan alimlerin ve kamil mürşitlerin işi de budur. Buna Allah adamı olmak denir.

Ama ne var ki, kalbin bütün varlıklardan çekilip sadece Yüce Allah’a bağlanması kolayca elde edilecek bir nimet değildir. Bu tam bir hürriyet hâlidir. Arifler o hâli elde etmek için nefisleri ile bir ömür mücadele vermekte ve Allah ile aralarına giren engelleri yok etmek için mücadele etmektedirler.

Şu halde Allah ile aramızdaki engeller nedir?

Allah’a gitmek, Allah’a kavuşmak deyince ne anlaşılmalıdır?

Bizi ilgilendiren konu budur.

Allah’a gitmek gönül ile olur. Allah’a ulaşmak bir hâldir, sevgidir, aşktır. Bu kavuşma dışa doğru değil, içe doğrudur. Kalıp ile değil kalp iledir.

Kalpleriyle manevi engelleri geçenler, nefislerini aşanlar Yüce Mevla’yı bulurlar. Allahu Teala’nın insana şah damarından daha yakın olduğunu anlarlar. Bu buluşma O’nun razı olduğu amelleri yaparak gerçekleşir.

Bu iş insanın nefsi ve keyfine göre değil, Yüce Allah’ın çizdiği sınırlara göre olur. Bu sınırlara din denir.

Bizi Yüce Allah’a götürecek tek din İslam’dır. İslam, Kur’an ve Sünnetin çizdiği yoldur. Kur’an, Yüce Rabbine kavuşmak isteyenlere yolu şöyle tarif eder:

“Kim Rabbine kavuşmak istiyorsa salih amel yapsın ve Rabbine ibadetinde hiç kimseyi ortak etmesin.”

Demek ki Yüce Allah’a gitmek için iman, ihlas ve salih amel lazımdır. Allah’a giden yola uyanık kalple varılır, sevgi ile engeller aşılır, ihlasla hedef bulunur. Bu yolun başı ve sonu edepten ibarettir.

Bu yolun en büyük engeli nefis, en azılı düşmanı şeytan, en sarp yokuşu dünyadır. Nefis edeple süslenmeden, şeytan sindirilmeden, dünya sevgisi kalpten silinmeden Yüce Allah’a gidilemez.

Buna manevi terbiye ve arınma denir. Kendisini aşamayan insan, varlığın sahibine ulaşamaz. Bir arif şöyle diyor:

Allah’a giden yol iki adımdır:

Birinci adımda nefsine bas...

İkinci adımda Rabbine kavuşursun.


KULAKTAN DOLMA SÖZLERLE ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ LAFI HEPİMİZN DİLİNDE

PEKİ BUNLARA CAVAP VERİRMİ BÖYLE DÜŞÜNENLER ???

MADEM ALLAH İLE KULA ARASINA GİRİLMEZ DİYORSANIZ SİZE ŞUNU DİYEYİM;

MİRAÇ GECESİNDE PEYGAMBER EFENDİMİZİN REHBERİ KİMDİ ??? CEBRAİL A.S.

MADEM Kİ SİZİN DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ GİBİYDİDE NİYE PEYGANBER EFENDİMİZ YANLIZ DEĞİLDİ ???

İSLAM DİNİNİ ALLAH, RESULUYLA İNSANLARA BAHŞEDERKEN NEDEN CEBRAİL A.S. ARACILIĞIYLA YAPTI ???

BEN TEK BİŞEY DİYEYİM BUNDAN SONRA ''SEVDİĞİNİ ARACI KOYMAK BİZİMKİSİ''

SEN BİRİSİNE SÖZÜNÜ GEÇİREMİYORSAN ONA, SEVDİĞİ YOLUYLA YAKLAŞMAK NASIL BİŞEY OLUR ?

EVLİYALAR DA ALLAH'IN SEVDİĞİ KULLARDIR.

ALLAH RAZI OLSUN
ECMAİN
 

desparadoo

New member
KULAKTAN DOLMA SÖZLERLE ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ LAFI HEPİMİZN DİLİNDE

PEKİ BUNLARA CAVAP VERİRMİ BÖYLE DÜŞÜNENLER ???

MADEM ALLAH İLE KULA ARASINA GİRİLMEZ DİYORSANIZ SİZE ŞUNU DİYEYİM;

MİRAÇ GECESİNDE PEYGAMBER EFENDİMİZİN REHBERİ KİMDİ ??? CEBRAİL A.S.

MADEM Kİ SİZİN DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ GİBİYDİDE NİYE PEYGANBER EFENDİMİZ YANLIZ DEĞİLDİ ???

İSLAM DİNİNİ ALLAH, RESULUYLA İNSANLARA BAHŞEDERKEN NEDEN CEBRAİL A.S. ARACILIĞIYLA YAPTI ???

BEN TEK BİŞEY DİYEYİM BUNDAN SONRA ''SEVDİĞİNİ ARACI KOYMAK BİZİMKİSİ''

SEN BİRİSİNE SÖZÜNÜ GEÇİREMİYORSAN ONA, SEVDİĞİ YOLUYLA YAKLAŞMAK NASIL BİŞEY OLUR ?

EVLİYALAR DA ALLAH'IN SEVDİĞİ KULLARDIR.

ALLAH RAZI OLSUN
ECMAİN
[/QUOTE]



Evet böyle şeyler bize uzak kalıyor nedense ??
çünkü atadan babadan böyle duyduk ''ALLAH İLE KUL ARASINA KİMSE GİREMEZ''

ZATEN O YÜZDEN DİNİMİZİ ÇOK DÖRT, DÖRTLÜK YAŞIYORUZ YA . !!!!!!

Lafa gelince hepimizin dilinde ''ALLAH İLE KUL ARASINA KİMSE GİREMEZ''
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
güzeL bir hikaye de..
Himmet ve Murad yaLnız Allahtan diLenir..
dikkat ediLmesi gereken hassas konuLar
Allah razı oLsun diyeLim
Allah razı olsun...Elhamdülillah Allah bize yeter...HEr bür zorlukta veyahut herbir durumda..Koşullar veya zaruretler ne olursa olsun...Muhakkak senden daha çok bilen biri varsa ona saygı duymak gerek..Muhakkak ki Ortamda ilim sahibi biri varsa ona itaat etmek uygun olanıdır..Ancak hikmet ve murat şüphesiz Allah'tandır...Ümid ederken Allah'a sığınmak bize; halimize kendi uygun gördüğü olayı veya veliyi vesile etmek "O"na mahsuztur...Olayların aynen hikayedeki gibi gelişmiş olması dahi hikmet konusunda Geylani'e değil ALlah'a lutfetmek doğru olandır...Bu konuda isteğimizi gene Allah'tan "Ya Rabbi Geylan'inin yardımını bize eriştir" şeklinde olması daha güzel olabilirdi...

Paylaşım için Allah razı olsun kardeşim...Hikayelere taşıyorum...
 

HTML

Üst