Bu Arada Neler Oldu?

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Bu Arada Neler Oldu?


__WEBANALİZ / 25.05.2009 Pazartesi

Yeniçağ'dan ayrıldıktan sonra, sitemdeki köşemde ancak üç yazı yazabildim; en büyüğü merhum Yazıcıoğlu'nun hâlâ her bakımdan normal karşılayamadığım vefâtı – acaba vefat mı sâhiden, yoksa katl mi? - başta olmak üzere, hiç hesapta olmayan birçok üzücü hâdisenin üstüste vuku' bulmuş olması, elimin kaleme gitmesine mâni' oldu. Tabiatiyle üç ayı mütecâviz bu uzun zaman diliminde boş durmadım, yine okudum, yine yazdım – esâsen bu gibi durumlarda okumak ve yazmak benim için kendi elimle inşâ ettiğim selâmetli bir dünyaya, yâni şahsî "Simeranya"ma ilticâ etmek anlamına geliyor -; elimin gidemediği, köşe yazılarım oldu. Kendi sırça köşkümdeki bu kalem kilitlenmesi, hiç beklemediğim bir hâdise teşkîl etti, ama oldu; ne yazık ki, hiçbir şey önceden tam olarak kestirilemiyor. Bundan sonra inşaallah bir daha başıma gelmez duâ ve temennîsi ile, kaldığım yerden devam etmek üzere, şu üç aylık süreyi kısaca hulâsa etmek istiyorum ve tek bir soru soruyorum:

"Neler oldu bu arada?"

Kestirmeden vereceğim cevabım şu ki, normal ve tabiî olanın anormal ve gayri tabiî, anormal ve gayri tabiî olanın normal ve tabiî olmaya başladığı bir vetire yaşıyoruz; hâdiseler öylesine sür'atle gelişti ki, üç ay öncesi yıllar öncesi gibi geliyor bana, çünkü bu müddet zarfında Türkiye'nin kontrolü Türklerin elinden çıkmış bulunuyor.

İlk evvelâ, bu cümleden olmak üzere, beni bir tür katalepsiye sokan, Yazıcıoğlu'nun dârı bekaya irtihâline kısaca temas etmek istiyorum; ancak, "Yazıcıoğlu Fenomeni" hakkında düşündüklerimi tam olarak yazamayacağımı biliyorum; o zaman da yazamadım, şimdi de yazamıyorum, sâdece birkaç noktaya temas edebileceğim bu sebeple.

Bir kerre ve herşeyden evvel, bu hâdisenin kendisi, memleketimin nasıl bir cendere içine sokulmaya başlanmış olduğunu tek başına isbata kâfî olsa gerektir. Niçin derseniz, şundan: Normal bir devlet, vatandaşının ihtiyâcı olmadığı anda görünmezleşen, ihtiyâcı olduğu anda da hemen yanı başında dimdik ortaya çıkan devlettir. Ama burada öyle yürümüyor işler; maalesef: Devlet(imiz) – acaba hâlâ sâhiden "devletimiz" mi; emîn değilim, onunçün "devlet" demeyi tercîh ediyorum - ihtiyaç duyulduğu ânda yanımızda görünmüyor, buna mukabil, nerede ihtiyaç hissedilmiyorsa, orada hemence bitiveriyor. Nitekim, vatandaşlarının – hâssaten organik vatandaşlarının - mahrem konuşmalarını bile kayıt altına alan ve böylece gitgide karmaşıklaşan görünmez bir korku ağı ile her yeri kuşatan Devlet, Yazıcıoğlu'nun telefonundan, O'nun, memleket hudutları dâhilinde nerede olduğunu koskoca dört günde bulamadı. Evet dostlar; yanlış ve/ya yalan söylediğimi düşünmüyorum - siz yanlışımı ve/ya yalanımı yakalarsanız lûtfen bildiriniz ki şahsımı ıslah edebileyim -, artık memleketimi tanıyamaz hâle geldiğimi düşünüyorum: İstihbarat ağı öylesine anormalleşti ki, "Big Brother"a benzemeye başladı; nitekim insanlar(ımız), dinlenmekte olabileceklerini dikkate alarak kendi aralarında oto-sansürlü konuşur oldular, lâkin gelin görün ki, "Yazıcıoğlu nerede" diye sorduğunuzda "Big Brother" "bulamıyorum" diyor. Bunun normal ve tabiî bir hâl olduğu söylenebilir mi? Bana kalırsa Yazıcıoğlu bir "çok bilen adam" idi ve bu da O'nun başını yedi. Kim mi? "Big Brother"dan daha münâsip birisini düşünemiyorum; hani her tarafta kulağı olduğu hâlde Yazıcıoğlu'nu dört gün zarfında bulamayan Big Brother var ya, işte O.

***

Evet; Normal ve tabiî olanın anormal ve gayri tabiî, anormal ve gayri tabiî olanın normal ve tabiî olmaya başladığı bir vetire yaşıyoruz. Şundan ki, 29 Mart mahallî seçimleri arefesine kadar, az da olsa Türklerin elinde bulunan ipin ucunun elden kaydığını gördük – bakar kör olanlar hâriç tabiî; gelişmeler kontrolden çıkmış bulunuyor: İnisyatif Türkler'de değil artık. Yeniçağ'da sondan bir evvelki yazımın serlevhası "Türkiye Türklerin Avuçlarının Arasından Kayıyor! Türkler Vatanlarına Sâhip Çıkamıyor!" idi (19 Ocak 2009); artık bu iş tamamlandı fikrimce. Bundan sonra kontrolü tekrar ele almak hemen hemen nerdeyse imkânsızlık sınırına dayandı, çünkü Hükûmet, "Pandora'nın Kutusu"nu açtı. Kürtçe TV bir ilk basamaktı; her basamakta olduğu gibi once bir tatmin safhası yaşanacak ve fakat çok geçmeden talep çıtası yükselecek ve bu böyle sürüp gidecek; nereye kadar?

Sürecin bu hâle gelişinin dönüm noktası, esâsında, 22 Temmuz 2007 seçimleridir; bir nebze dikkatli olan, basîreti kararmamış her normal insan, Kürtçülüğün, o vakitten bu yana geçen iki yıldan daha kısa müddet zarfında almış olduğu mesâfenin o vakte kadar alınankinden daha büyük olduğunu farkedemezlik edemez; ancak, 29 Mart'tan sonraki gelişmenin ivmesi çok daha yüksek boyutlara vâsıl olmuş bulunuyor, öyle ki artık iş kaba meydan okumağa ve hattâ tehditlere dökülür olmağa kadar varıyor. Nitekim, DTP Milletvekili Pervin Buldan, "Biz Kürdistan'ının sınırlarını 29 Mart seçimlerimde çizdik. Biz bu yola baş koyduk baş bir yana leş bir yana. Biz canımızı bu halka adamışız. Bu hükümetin aklını başına toplaması lazım bu halkın taleplerini dinlemek zorunda Siz kabul etseniz de etmeseniz de bu coğrafyada Kürt'le yaşıyor ve bu coğrafyanın adı Kürdistan'dır. Bu gün bu halkın iradesi sayın Abdullah Öcalan'dır." diye meydan okuduğunda çıt çıkmadı; bir genç kızımızın üniversiteye başörtüsü ile girmesi karşısında darbe tehdîdinde bulunanlar dâhil herkes sustu; susarak ikrâr etti. Artık yüzümüze baka baka denmiyor mu, "Orta-Asya'dan gelip çöktünüz, bin senedir topraklarımızda oturuyorsunuz; artık sıra bize gelmeli ve geldi de".

***

Ortada devlet ciddiyeti diye birşey kalmadı, lâubâlîlik diz boyu. Devlet – sâdece Hükûmet'i kastetmiyorum – PKK'nın silah bırakmasını istiyor; ne için sizce? Bence, zâten el altınden dolaylı olarak devam ettirildiği intibâı veren görüşmelerin alenîleşebilmesinde "kamuoyu"nun iknâ edilebilmesi için gerekli görüldüğünden olsa gerek.

***

Bu arada yine sıcağı sıcağına, tam da 'konjonktür'e uygun olarak, başka bir mühim hâdise daha vukua geldi: Başbakan, geçtiğimiz Cumartesi, "Yıllarca bu ülkede bir şeyler yapıldı. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Aklı selimle bunlar düşünülmedi. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi. Bu hatalara zaman içerisinde, zaman zaman biz de düştük. Ama aklı selimle düşününce 'şuralarda ne gibi yanlışlar yaptık' diye şöyle bir başımızı iki elimizin arasında aldığımızda hakikaten ne yanlışlar yapmışız diyorsunuz." buyurdu; şimdi bu ne demek oluyor? Yoksa, Ermeni Soykırımı çamuru ile, Mübâdele ve 6-7 Eylül gibi konularda saf Türklerin kamuoyunu hazırlama antrenmanları mı yapıyor?

Üzerinde ciddiyetle durulması lâzım; başka bir yazıda tabiî.

***

Bundan beş yıl kadar mukaddem, Yeniçağ'da, önümüzdeki on yılın "Türkiye'nin en uzun on yılı" olacağını tahmîn ettiğimi yazmıştım ["Yeni Milliyetçilik: V"., 20 Nisan 2004, Salı]; yanılmışım: Süre çok daha kısaldı.

***

Uzunca bir müddetir Anthony D. Smith'in şu suâli zihnimi oyar olmuştur[1]:

"…ulusların içinde kendi kader anlarını bekleyen başka uluslar mı vardır veya uyanan azınlık uluslar eskiden oluşturulmuş siyasal ulusların çözülmesini mi beklemektedir.."

Bu suâli bu sütunda bundan böyle sık-sık hâtırlatacağım; ben ciddiye alıyorum, hem de öyle böyle değil, sizin de almanızı tavsiye ederim

Durmuş Hocaoğlu

K:http://www.durmushocaoglu.com/
 
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar...

Okuyun ve gerçeklere yüzleşin...

Meydanlarda ermeni olurken bir gün hakikaten ermeni olabilirsiniz,
siz hala tehlikenin farkında değilmisiniz?

Şu cümle çok ilginçtir:
''Yoksa, Ermeni Soykırımı çamuru ile, Mübâdele ve 6-7 Eylül gibi konularda saf Türklerin kamuoyunu hazırlama antrenmanları mı yapıyor?''

Ve bu ilginç cümleden ders çıkarmak her Türk vatandaşın ödev ve sorumluluğudur.

Ne mutlu Türk'üm diyene !!!
 
Suriye sınırındaki mayınlı arazileri temizleme karşılığı 49 yıllığına yabancılara bırakan kanun tasarısı Meclis’te ele alınırken, eski bakanlar, ’vebal’ uyarısında bulundu. Ulaştırma eski Bakanı Enis Öksüz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan, Devlet eski Bakanları Abdulhaluk Çay, Sadi Somuncuoğlu ve Ramazan Mirzaoğlu ile Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp TBMM’deki milletvekillerine bir mektup göndererek, tasarıya destek olunmamasını istedi




AKP’li vekiller bile karşı
BÖLGEYİ yabancıya bırakan kararnameyi Danıştay “Olmaz öyle şey!” diyerek iptal edince yasa çıkarmaya mecbur kalan AKP, “Bir günlük iş” diye baktığı tasarıyı kendi vekillerine bile kabul ettiremedi. AKP’liler oylamalara katılmayınca tasarı yasalaşmadı.


Tarih ve millet önünde veballe karşı karşıyasınız
Mayın temizleme tasarısı Meclis’te görüşülürken, eski bakanlardan kritik bir uyarı geldi: Yahudilere vaad edilmiş mukaddes topraklar projesine hizmet eder duruma düşeceksiniz


Suriye sınırındaki mayınlı arazileri temizleme karşılığı 49 yıllığına yabancılara bırakan kanun tasarısı Meclis’te ele alınırken, eski bakanlar, ’vebal’ uyarısında bulundu. Ulaştırma eski Bakanı Enis Öksüz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan, Devlet eski Bakanları Abdulhaluk Çay, Sadi Somuncuoğlu ve Ramazan Mirzaoğlu ile Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp TBMM’deki milletvekillerine bir mektup göndererek, tasarıya destek olunmamasını istedi.


Küçümsenecek olay değil
Mektupta, şöyle denildi: “Tarihi bir karar vermenin eşiğindesiniz. Sizden bedeli kan ile ödenmiş Kıbrıs Adası’nın iki katı büyüklüğünde vatan toprağının doğrudan veya dolaylı şekilde İsrailli bir firmaya 44+5, toplam 49 yıllığına devredilmesine destek olmanız istenmektedir. Bu küçümsenecek bir olay ve süre değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz 86 yaşında olduğu unutulmamalıdır. 49 yıllığına İsrailli bir firmaya devredilmek istenen sınır coğrafyamız çok büyük bir jeopolitik öneme sahiptir. Bu coğrafyanın İsrail’e devredilmesi durumunda bütün Arap ülkeleri ile, özellikle Suriye, Irak ve İran ile Türkiye arasındaki ilişkiler onarılamaz şekilde bozulacaktır.”
“Devredilmesine onay verilmesi istenen arazide, egemenliğimize yönelik bir saldırı halinde çocuklarınıza ve torunlarınıza nasıl bir isim bırakacaksınız” sorusu yöneltilen mektupta şunlar kaydedildi: “Kıbrıs Adası’nın İngilizlere kiralanmasını 1879’da destekleyenlerin ve Filistin’de toprak kiralayanların onur kazanamadıkları tarihi bir gerçektir. Tevrat’ta yer alan Yahudilere vaad edilmiş mukaddes topraklar projesine hizmet eder duruma düşeceksiniz. Tarih, millet ve Allah önünde büyük bir vebal ile karşı karşıyasınız. Doğruyu yapacağınız inancı ile saygılarımızı sunarız.”


BBP: Yabancılara peşkeş çekilmemeli

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Şanverdi, sınır boylarının yabancılara verilemeyeceğini savundu. Şanverdi, yaptığı yazılı açıklamada, mayınlı arazinin temizlenmesi tartışmalarına değindi. BBP olarak bu duruma karşı çıktıklarını ve halkı konuyu protesto etmeye çağırdıklarını belirten Şanverdi, şunları kaydetti: “Türkiye-Suriye sınırdaki mayınlı bölgenini temizlenmesi işini toprakların kullanım hakkı karşılığında özel bir firmaya veya yabancılara verilmesi, şehitlerimizin kanıyla ve canıyla koruduğu bu kutsal toprakları satmak anlamına gelmektedir. Halkın malı halka tekrar verilmeli, yabancılara peşkeş çekilmemelidir. Vatan toprakları satılamaz. Mayınlı veya mayınsız sınır boylarımızda hiç bir arazinin yabancılara tahsisi doğru değildir. Araziler mutlaka köylülerimize, arazilerin gerçek sahiplerine tahsis edilmelidir. Bu tahsisatta da şehit ve gazilerimizin ailelerine öncelik verilmelidir.”


Türkiye’nin, mayınları neden temizleyemeyeceğini izah edin
CHP’li Canan Arıtman, Başbakan Erdoğan’a, “Topraklarımızın yabancılara devredilmesiyle Mehmetçikten sınırlarımızı korumasını nasıl isteyeceğiz” diye sordu


CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Meclis Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde Türkiye ile Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin tartışmaları gündeme getirdi. Arıtman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “Sınır namussa, namusun ticareti olur mu?” diye sordu. Önergesinde tüm dünyada sınırlarındaki mayınlarını yap-işlet modeliyle 44 yıllığına çokuluslu şirketlere devreden Türkiye dışında bir ülke olup olmadığını soran CHP’li Canan Arıtman Başbakan Erdoğan’a,“Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olmasıyla övündüğümüz ülkemizin maliyeti 50 milyon dolar civarında tahmin edilen mayın temizleme işini yapamamasını nasıl izah ediyorsunuz? Bölgesinde lider konumunda olan ve NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan ülkemizin sınırdaki mayınlarının kendisinin bertaraf edemez konumda olmasındaki çelişkiyi nasıl açıklarsınız?”diye sordu.
Uçağınızı almaktan vazgeçin

Arıtman, Başbakan’a şu soruları yöneltti:
“62 milyon dolara mal olan üçüncü uçağınızı almaktan vazgeçerek bu kaynakla sınırdaki mayınların, sınır topraklarımızı yabancı şirketlere vermeden temizlenmesini sağlamayı düşünür müsünüz? Sınırda vatani görevini yapan evlatlarımıza ’sınır namustur’ kavramı öğretilir. Sınır topraklarımızın yabancılara yap-işlet modeliyle devredilmesiyle Mehmetçikten sınırlarımızı canı pahasına korumasını nasıl isteyeceğiz? Sınır namussa, namusun ticareti olur mu?” (ANKA)


Mayınlı arazi organik tarım için çok elverişli
Suriye sınırındaki mayınlı arazilere 1959 yılından bu yana hiç dokunulmadı, arazide herhangi bir kimyasal kullanılmadı ve ilaçlanmadı. Bu yüzden arazi organik tarım için çok elverişli ve organik tarım dünyada revaçta. Vatandaşlar, arazinin mayınlardan temizlenmesinin ardından toprakların kendilerine verilmesini istiyor. Urfa Ziraat Odası Başkanı Halil Dolap, arazilerin yabancılara verilmesine karşı çıkarak, “Burada bu kadar işsizlik varken, yabancı firmalar işletmeyi nasıl yapacak? İnsanlar yollara düşüyor işsizlikten, başka yerlere gidiyor. Kooperatifleşme olabilir, bilinçli tarım yapılabilir” dedi.


Haber: Selda Öztürk KAY
 
Bu işin altındanda değerli dost ve arkadaşlarımın itimat ettiği kişilerin çıkmasından korkuyorum.Ordu ve Hükümeti karşı karşıya getiren bu durum bazı dayatmalarla son bulacak gibi.
Allah sonunu hayr etsin inşallah..
 
Gelinen şu noktada küresel-liberal politikaların ülke için ne denli tehdit oluşturduğu barizdir.

Kemalizmden kurtulmak uğruna can simidi gibi yapışılan küresel emperyalizm birilerinin elinde çok fena patlayacak olan gene Anadolunun evlatlarına olacaktır.

Müslümanların oylarıyla, müslüman oldukları için oy verilen mevcut hükümetin wan minute destanını gerçekleştirme günüdür.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Van minut Tayyip Bey!..

Mayın işinin “kilit” noktası şu: Temizleyecek olan firma aynı zamanda tarımsal üretim de yapacak!.. Yani öyle bir firma olacak ki; hem mayından hem de tarımdan anlayacak!..
Bu iki işi de sadece İsrail'li terörist silah firmaları yapıyor!..
Üç “T” yani;
“T”emizlik, “T”arım ve bu arada “T”erör!..

İki Kıbrıs büyüklüğündeki arazinin mayınlardan “Siyonistler” tarafından “temizlenecek” olması... Ve bu durumun da “Ne yapalım, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuvveti o mayınları çıkartmaya yetmiyor”la izaha çalışılması ne hazin bir durumdur!..
Ne güzel, gömdüğünü çıkartamayan bir Kuvvetimiz var!..
Gömme kuvveti var ama çıkarma kuvveti yok!..
Ve yine ne güzeldir ki; hükümetle hemen hiçbir mevzuda anlaşamayan Kuvvetimiz, bu konuda üç aşağı beş yukarı “mutabakat” modunda!..
Kurumlarımız kol kola,
Ver ihaleyi Mişon'a!..

Bu işin şakası yok. Hiç kimse “sorumluluktan” kaçmaya, dikkatleri başka taraflara çekmeye kalkmasın!..
Türkiye-Suriye sınırındaki 216 bin dönümlük alanı, 49 yıllığına (aslında süresiz olarak!) “siyonistlere” teslim etmenin de, teslim edilmesine göz yummanın da vebali ödenemez!..
Şu hale bakın;
Erdoğan, Başbuğ, Canikli...
“Mutabakat” halinde...
Deklare ediyorlar: “Bizim devlet bu işte aciz kalmıştır!.. Devletin herhangi bir biriminin kendi araç, ekipman, insan gücüyle ve kendi imkanlarıyla mayınları temizleyemeyeceği bugüne kadar yapılan çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Bu işi Silahlı Kuvvetler beceremez!.. Buna teknolojimiz de paramız da yetmez!..”

Bu ne acı bir tablodur böyle!..
Bir devlet, acziyetini itirafta bu kadar mı pervasız olur!..
O devlet ki, yıllar yılı dünyanın en pahalı benzinini, en pahalı doğalgazını, en pahalı istihdam vergisini vesairesini yüklemiştir vatandaşının sırtına!..
Yıllar yılı fedakarlık istemiştir; “aydınlık yarınlara, aydınlık yarınlara” diye diye!..
“Öl; bu vatan için sen de öl, sen de sen de!..”

Ve, nesillerin karşılıksız fedakarlıklarıyla bugünlere gelen devlet, şimdi gececek karşıma... “Ben yapamıyorum, siyonistler yapabiliyor” diyecek!..
O devletin handiyse periyodik darbe yapan; örtüyü, ilahiyi, Kur'an eğitimini “muhtıralık tehditler” olarak önümüze uzatan Silahlı Kuvvetler'i, mayın temizleme işini “kıvıramayacağını” itiraf edecek!..
Kemalizmi, laikliği filan bulunmayan üç milyon nüfuslu bir terörist devletçiğe muhtaç olacağız, kendi Silahlı Kuvvetlerimizin döşediği mayınları temizleyebilmek için!..

Hükümetten açıklamalar geliyor...
Efendim; ne fark var?!..
Suriye sınırındaki topraklarımızla Muğla'daki topraklarımız arasında ne fark var!..
Moda’yla, Caddebostan'la Suriye sınırı arasında ne fark var!..
Hepisi vatan toprağı, hepsi bizim!..

Ya buna kim inanır;
Aptal mı bu millet!..
Caddebostan'dan “kuyumcu dükkanı” işleten bir Ermeni ile 605 kilometrelik Suriye sınırımızda 49 yıl boyunca “hüküm sürecek” olan Siyonistin tehdidi eş mi olacak?..
Ne demek; “Ha Ümraniye ha Suriye!..”
O sınırda 49 yıl boyunca “hububat” ekiciliği yapmakla yetinecek, tarımsal ve de mayınsal Siyonist, öyle mi?..
Başka hiçbir şey yapmayacak ya da yapamayacak!..
Devletimiz; hani, o tanklarını tamirde, mayınlarını temizlemede İsrail'e muhtaç olduğunu deklare eden devletimiz, “amaç dışı faaliyetler” sözkonusu olduğunda “dur” diyecek...
Diyebilecek!..
Buna muktedir!
Mayınlarını temizletmek için “muhtaç” olduğu İsrail'in tezgahlarını etkisiz kılmaya muktedir ama mayın temizlemeye değil!..
Öyle mi?..
“AK Parti iktidarda olduğu müddetçe ve Davos'ta 'One Minute' kükreyişiyle cümle düşmana korku salan Erdoğan Başbakanlıkta bulunduğu müddetçe!..”
“Sen gönlünü ferah tut!..”
Yazık ki; Başbakan “Bir dönem sonra yokum!..” dedi...
Ve yazık ki Cumhurbaşkanı Gül de, “Hiçbir hükümet kalıcı değildir” diye ekledi.

Bir de Sayın Başbakan, “İki Kıbrıs büyüklüğündeki arazimiz, İsrail'e peşkeş mi çekiliyor!” yollu tepkilere karşılık verirken... Konuyu tamamen alâkasız yerlere taşımaz mı?..
Hani, “Olmaz böyle şey, yaparlar mı?.. Mümkün değil” diyen AK Partilileri bile endişeye sevk edici bir tavır!..
Başbakan; bugün “İsrail yayılmacılığına dikkat çeken”lerin, “azınlıkları bu ülkeden kovanlarla” aynı zihniyette olduklarını öne sürerek savunuyor, “mayın temizleme” konusundaki pozisyonlarını...
Bu arada; “yabancı sermaye” düşmanlığı ile “Siyonizm karşıtlığını” da bir kefeye koyuyor!..
Ne alâkası var?..
Filistinliler bugün; 1, 3, beş, bin, 10 bin, 100 bin derken, “çoğunluk” haline gelen “Irkçı teröristlerle” uğraşmıyor mu?..
Siyonizmin, “azınlıktan çoğunluğa” evrilme potansiyelini yakın tarih göstermiyor mu?..
Van minüt yani!..
KURTULMUŞ'TAN MECLİS'E MAYIN ÇIKARTMASI!..
SP Lideri Numan Kurtulmuş bugün Meclis'te “mayın uyarısı”nda bulunacak!..
Daha doğrusu “Siyonizm” uyarısında!..
Dün kendisiyle konuştum;
“Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan'a görüşlerimizi içeren bir dosya sunacağız” diyen Kurtulmuş, şöyle devam ediyor: “Bu mesele, bana 1 Mart tezkeresini hatırlatmakta!.. O günlerde de büyük sıkıntı vardı, AK Parti grubunda. Yine bakıyoruz, iktidar partisi grubunu toplamakta zorlanıyor. Sayın Başbakanın grubunu iknaya çalışması da bu konunun yeterince olgunlaşmadığını göstermekte. AK Partili vekillerin de sindiremedikleri bir durum var ortada.”
Evet, 1 Mart tezkeresinin öncesindeki gibi, büyük bir tedirginlik var!..
“Mayınlar” mutlaka temizlenmeli de, bu işin hiçbir tarafında “Siyonist teröristler” olmamalı!..

Kurtulmuş buna benzer mesajları yarın Meclis'te net bir şekilde vereceğini söylüyor...
Ve son olarak, Sayın Başbakanın kendisine cevap verirken kullandığı “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu, acaba kazandık mı?..” sorusunun mevzu ile alâkasızlığına dikkat çektikten sonra, şu ilginç soruyla muhatabına karşılık veriyor: “On yıllar boyunca Siyonizmle mücadele etmiş olan Sayın Başbakan'ın birden bire böyle bir yola yönelmesinin sebebi... Acaba ne ola?..”

Serdar Arseven
Vakit

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

“İsrail-2” olur!..

Ne güzel;
Gömdüğü mayını çıkaramayan bir Silahlı Kuvvetlerimiz var!..
Ve yine ne güzel ki; hükümetle hemen hiçbir mevzuda anlaşamayan Kuvvetlerimiz, bu konuda üç aşağı beş yukarı “mutabakat” modunda!..
Kurumlarımız kol kola, ver ihaleyi Mişon'a!..
Bu işin şakası yok;
Türkiye-Suriye sınırındaki alanı yıllar yılı (aslında süresiz olarak!) “siyonistlere” teslim etmenin de, teslim edilmesine göz yummanın da vebali ödenemez!..

Evet, dünkü yazımız böyle başlıyor ve aynı çizgide devam ediyordu.
Tamamını okumak isteyenler için, habervaktim.com'u adres gösterelim.
Arkadaşlar; bu “mayın işi” İslâm âlemi için hayat memat meselesi!
Sultan 2. Abdülhamid'in “Sadece tarım yapacağız, o topraklarda size hizmet etmemize müsaade buyurursanız, bundan sizin de ziyadesiyle istifadeniz olur” tezgâhıyla yanaşan siyonistlere cevabını aklımızdan bir an olsun çıkarmamak durumundayız... Özellikle de bugünlerde!..
OKUYUCUMUZDAN BÜYÜK HASSASİYET
Bizim konuya el atmamızın ardından yapılan yorumlara baktığımda, yüreğime su serpen bir “hassasiyet” tablosu görüyorum.
Sadece habervaktim.com adlı internet sitemizde yer bulan yorumlar bile, insanımızın bu gidişten ne kadar rahatsız olduğunu göstermeye yetiyor.
Fazla lâfa ne gerek... Habervaktim.com'a yağan mesajlardan buraya sığabilen kadarı:
_ Kardeşim Erdoğan!!!
Yazar: yeşil hilal - 2009-05-26 11:03:25
Bil ki sana daima destek çıktık, yapma!.. İsrail o bölgemize girerse bir daha asla çıkmaz diye hiç düşünmez misin? Sakın ha! Sakın ha! Erdoğan! sakın ha!!!
_Mayınlar
Yazar: M.Ş.Y. - 2009-05-26 12:13:13
“Ha bu Mesut Efendi da demişti; İstkbaluma da mal olsa 8 seneluk eğitimi çıkaracağ da... Soğra noldii. Bu millet de onu istikbale yolladi. Sen da şimdi diyisun ki; Mayinleri onlara temizletecağum. Bilmeyimisun ki onlar mayinlerden daha dehlikelidur. Bir mayin en fazla bir can alur, ama bi yahudi bi canla kalur mi? “
_Ya bu alandaki Petrol?..
Yazar: şamilaybars - 2009-05-26 12:13:46
Bu toprakları 49 yıllığına kiralayan, bu alanda petrol çalışması yaparsa çıkan petrol kimin olacak ve nasıl paylaşılacak?..
_Sakın deneyim deme!..
Yazar: izzett - 2009-05-26 12:11:14
Sayın Başbakanım; Seni ne kadar sevdiğimi bil. Bil de söyleyeceklerimi ona göre düşün. Mayınlı araziler şayet İsraillilere verilecek olursa beni manen öldürmüş olacaksın. Gerçekten mayın temizleme işini maddi gerekçelerle yapamıyorsak, bu para ne kadar çok olursa olsun bizler vermeye hazırız.
_ İsrail böyle kuruldu!..
Yazar: sessiz çoğun - 2009-05-26 12:10:52
Filistin topraklarını değerinin çok üstünde parayla satın alarak bugünkü İsrail'i kuran zihniyet, aynı tezgahı ülkemizde açmış durumda. Oraya Yahudiler, hem de 49 yıllığına yerleşirse kimse çıkaramaz. Sayın millevekillerine altından kalkamayacakları bir vebali yüklenmekte olduklarını hatırlatmak görevimdir.
_Bugüne kadar hep Ak Partiyi savundum!..
Yazar: windinskyy - 2009-05-26 11:02:08
Ben şimdiye kadar Ak Parti'nin ve Tayyip'in savunucusuydum. Ama o mayınlı tarlaları Yahudilere verirseeeee!...
_Sn. Basbakanım!..
Yazar: Peker - 2009-05-26 10:58:14
Mayınlı arazileri vatandaşlara satın; bu parayla tarlalar temizlenir. 3-5 sene de bekler benim vatandaşım. Siyonistler oraya girerse, ikinci Filistin'i yaşarız. Bunu adım gibi biliyorum.
_Davos'un faturası!..
Yazar: osmanlı kart - 2009-05-26 11:27:51
Davos'un faturası kesilmiş; Sayın Başbakanımız istemeyerek kan ağlayarak bu faturayı ödemeye ve millete ödetmeye çalışıyor. Bedelli askerlikle orası temizlenir.
_Büyük ve kahraman!..
Yazar: akaya - 2009-05-26 11:25:18
Döşediği mayını sökemeyen... Büyük ve Kahraman!..
_Ağlama duvarındaki resim berraklaşıyor!..
Yazar: osmanlı kart - 2009-05-26 11:50:31
Bu meseleyi Vakit'in top yekün üzerine gitmesi çözer. Sinsi Yahudi'nin yapmadığı melânet kalmadığını bile bile topraklarımıza sokmak şeytanla yatağa girmektir!..
_Değer mi?
Yazar: M.ÖKSÜZ - 2009-05-26 10:47:18
Kimse bizi küçümseme gafletine düşmesin!..
_İsrail mayınlardan çok daha tehlikelidir!!!
Yazar: yeşil hilal - 2009-05-26 10:46:57
Suriye kendi tarafındaki mayınları temizleyebilmişken bizim darbeyi, muhtırayı bilen silahlı kuvvetlerimiz nasıl olur da mayınları temizlemeyi bilmez? Vekillerimizin 1 Mart tezkeresindeki gibi direnmesini istiyoruz.
_Başbakanımıza açık çağrı;
Yazar: birgül - 2009-05-26 10:32:23
Bu ne biçim iştir sn.Başbakan; o arazilerde mayın olması siyonist barınmasından daha az tehlikelidir. Size niçin oy verdik; bir anda gidersiniz, yazık olur.
_Bu iş midemi bulandırdı!
Yazar: seyfullah - 2009-05-26 10:29:26
Mayını döşemeyi bilen, çıkarmayı bilmiyor haaa? Bu nasıl bir devlet??? Asker ve hükümet...Konu israil olunca uyum tamam!..Biri bana anlatsın!
_Başbakan unutmuş galiba
Yazar: emir cihan - 2009-05-26 09:47:37
Yeryüzünün en fitneci kavmini burnumuzun dibine koymanın âlemi ne!..Mayın temizliyecek gücün yoksa kendine 'devlet' deme 'kabile' de!..
_Sakın ha!
Yazar: cemalgoren - 2009-05-26 00:57:38
O arazide 49 yıl boyunca sadece tarım ile uğraşacak, İsrail!..Buna kargalar güler!..
_Demedi demeyin!
Yazar: Bahadir - 2009-05-26 01:24:10
İsrail bu alana İsrail 2' yi kurar. Alın başınıza belâyı!..
_İsrail ve mayın
Yazar: abdulselam - 2009-05-26 15:59:48
İsrail o toprakları kendisine tanrının verdiğine inanan bir devlettir. Kuzuyu kurda mı teslim ediyorsunuz?

Serdar Arseven
Vakit

Merhum Genel Başkanımız daha önce uyarmıştı

Vatan toprağı peşkeş çekiliyor`


Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu, `bu işi zaten TSK yapıyor` dedi Büyük Birlik Partisi(BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye topraklarının, çeşitli yöntemlerle parsellenerek satıldığını iddia ederek, ``Mayınlardan temizlenecek sınırlardaki verimli topraklar 49 yıllığına kiraya verilerek peşkeş çekiliyor`` dedi. Muhsin Yazıcıoğlu, Hatay`ın Reyhanlı İlçesi`nde, mayınlı arazi sınırında partisince organize edilen mitingte halka hitap ederek, antipersonel mayınların kullanımını, depolanmasını ve bir yerden bir yere nakledilmesini yasaklayan Ottova Konvansiyonu kararlarıyla ilgili bilgi vererek, Güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırındaki 510 kilometrelik verimli toprakların yabancı şirketlere kiralanmaya çalışıldığını söyledi. Yazıcıoğlu, AK Parti iktidarı döneminde çeşitli uygulamalarla ülke değerlerinin elden çıkarıldığını, son olarak da iki Kıbrıs büyüklüğündeki toprakların mayınlardan temizlenmesi gerekçesiyle gözden çıkarıldığını ifade ederek, ``Yap-İşlet-Devret modeli ile buraları adeta işgale açılıyor, verimli topraklar 49 yıllığına kiraya verilerek peşkeş çekilmek isteniyor`` dedi. TSK yapıyor


Türk Silahlı Kuvvetleri`nin bu işlemi yapabilecek kapasitede olduğunu, bunu çeşitli ülkelerdeki deneyimleriyle kanıtladığını vurgulayan Yazıcıoğlu, ancak hükümetin bunu ``adeta adrese teslim şeklinde hazırlanan ihale şartnamesi ile yabancı şirketlere sunduğunu`` iddia etti. Yazıcıoğlu, Türkiye`nin sınırlarının şehit kanları ile belirlendiğini ifade ederek, ``Toprak vatandır, vatan kutsaldır. Kutsal topraklar namustur. Biz namusumuzu kiralatmayız`` dedi. Milleti oynanan oyun konusunda uyarmak için bölgede bulunduğunu belirten Yazıcıoğlu, mayınlı arazinin Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki uzman personel tarafından temizlenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: ``Vatan toprakları peşkeş çekiliyor. Gaflet uykusundan uyanın. Buraları şehit aileleri ile gazilerin kullanımına açılmalı, bu insanlar verimli toprakları değerlendirerek ülke ekonomisine katkıda bulunması sağlanmalıdır.`` Toplantıya, Genel Başkan Yardımcısı Edip Özbaş, Hatay İl Başkanı Hayrettin Meşeli de katıldı. Sınırlarımızda bir milyon mayın var


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi(TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, dünyada birçok ülkede olduğu gibi Türkiye`de de başta sınırlar olmak üzere 1 milyon civarında mayın olduğunun sanıldığını söyledi. Prof. Dr. Kaya, kara mayınlarının ilk kez ABD`de 1862 yılında kuzey-güney savaşında kullanıldığını belirterek, 2. Dünya Savaşı`nda ise antitank ve antipersonel mayını olarak tam 300 milyon civarında mayının kullanıldığını kaydetti. Mayınların 1960 yılına kadar toprağa gömüldüğünü, şimdi ise daha kontrollü kullanıldığını ifade eden Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu: ``Kara mayınları biri üzerinde yürüyünce ya da herhangi bir baskı uygulandığında patlamak üzere yeraltına gömülüyor. Türkiye ilk kara mayınları 1956-59 yılları arasında sınırlara yasal olmayan geçişleri önlemek için döşendi. Türkiye`nin özellikle Doğu ve Güneydoğu sınırlarında halen mayın tarlaları mevcut. Ardahan, Kars, Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Hakkari`de mayın tarlaları var. Ardahan Ermenistan sınırında 9.5 kilometrelik, Hatay-Suriye sınırında 34 kilometrelik, Kars-Ermenistan sınırında 13 mayın tarlası bulunuyor. Şanlıurfa`da tarıma elverişli 140 bin dönüm mayınlı, Hakkari`de, köylerin de boşaltıldığı bölgelerde 34 köyde ve 48 mezrada mayın var.`` Prof. Dr. Kaya, Türkiye`nin 1996`da mayın üretimini, transferini ve satışını yasakladığını belirterek, bunun yanında ülkede Mayın İzleme Komitesi`nin de kurulduğunu bildirdi. Türkiye`nin bu yasaklamayla ilgili 137 ülkenin imza koyduğu Ottawa Sözleşmesi`ni de imzaladığını ifade eden Prof. Dr. Kaya, ``Ama daha 107 ülke bu anlaşmaya henüz imza koymadı. Türkiye`nin 2008`e kadar tüm mayınları imha etmesi, 2014 yılına kadar da tamamen temizlemesi gerekir`` dedi. 400 milyon dolar gerek


Prof. Dr. Kaya, dünyada birçok ülkede olduğu gibi Türkiye`de de başta sınırlar olmak üzere 1 milyon civarında mayın olduğunun sanıldığını belirterek, son 20 yılda kara mayınları nedeniyle 400 kişinin öldüğünü, 1216 kişinin ise sakat kaldığının bilindiğini vurguladı. Sakat kalanların 791`ine devlet tarafından iş sağlandığını anlatan Prof. Dr. Kaya, ``Genelkurmay Başkanlığı Veri Toplama Merkezi`ne göre,1993-2003 yılları arasında, 299 asker ve 289 sivil mayın patlaması nedeniyle yaşamını kaybetti, 1524 asker ve 739 sivil de aynı nedenle yaralandı. Ülkemizdeki mayınları temizlemek için 350-450 milyon dolara ihtiyaç duyuluyor`` diye konuştu

2006-04-15 TERCÜMAN

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Mayınlı araziler şehit ailelerine verilsin`

Hatay, Reyhanlı`da vatandaşlara hitap eden Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu, sınırdaki mayınlı arazilerin kullanıma açılmasıyla ilgili ilginç bir öneride bulundu.



Büyük Birlik Partisi(BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, sınırlardaki mayınlardan temizlenecek verimli toprakların 49 yıllığına kiraya verilerek peşkeş çekilmek istendiğini savunarak, `Bu topraklardaki mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından temizlenmeli, şehit aileleri ile gazilerin kullanımına açılmalı` dedi. Yazıcıoğlu, Hatay`ın Reyhanlı İlçesi`nde, partisince düzenlenen toplantıda halka hitap etti. Güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırındaki 510 kilometrelik verimli toprakların yabancı şirketlere kiralanmaya çalışıldığını belirten Yazıcıoğlu, yapılan uygulamalarla ülke değerlerinin elden çıkarıldığını, son olarak da 2 Kıbrıs büyüklüğündeki toprakların mayınlardan temizlenmesi gerekçesiyle gözden çıkarıldığını söyledi. Yap-İşlet-Devret modeli ile bu verimli toprakların 49 yıllığına kiraya verilerek peşkeş çekilmek istendiğini ifade eden Yazıcıoğlu, `Bu topraklardaki mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından temizlenmeli. Türk Silahlı Kuvvetleri bu işi yapabilecek kapasitede, bunu çeşitli ülkelerdeki deneyimleriyle kanıtladı` dedi. Türkiye`nin sınırlarının şehit kanları ile belirlendiğini söyleyen Yazıcıoğlu, ``Toprak vatandır, vatan kutsaldır. Kutsal topraklar namustur. Biz namusumuzu kiralatmayız`` diye konuştu. Milleti oynanan oyun konusunda uyarmak için bölgede bulunduğunu belirten Yazıcıoğlu, şunları kaydetti: ``Vatan toprakları peşkeş çekiliyor. Gaflet uykusundan uyanın. Buraları şehit aileleri ile gazilerin kullanımına açılmalı, bu insanlar verimli toprakları değerlendirerek ülke ekonomisine katkıda bulunması sağlanmalıdır.``


2006-04-14 HABER7
 
_ İsrail böyle kuruldu!..
Yazar: sessiz çoğun - 2009-05-26 12:10:52
Filistin topraklarını değerinin çok üstünde parayla satın alarak bugünkü İsrail'i kuran zihniyet, aynı tezgahı ülkemizde açmış durumda. Oraya Yahudiler, hem de 49 yıllığına yerleşirse kimse çıkaramaz. Sayın millevekillerine altından kalkamayacakları bir vebali yüklenmekte olduklarını hatırlatmak görevimdir


İşte işin can alıcı tarafını sergilemişsin can dostum benim.Fikirlerin ve düşüncelerin ve hatta kardeş iken taraflara bölünenlerin bile ortak olduğu yada olması gereken nokta budur.
Toprağımıza sahip çıkmalıyız.

Hattı müdafaa yoktur,sathı müdafaa vardır.O satıh bütün vatandır...Gazi Mustafa Kemal Atatürk
 
Geri
Üst