MARCUSX
New member
Biz, Atatürk'süz 'biz' olamıyoruz
Bekir Coşkun Yazdı...
GÖZLERİNE baktım; çoğu uykusuz. Çok uzun yollardan gelmiş, bütün gece yol alıp sabahın ilk ışıklarıyla bir Ankara sokağında araçlarından inip bayraklarını açmışlar; kadınlar, erkekler, gençler, hatta çocuklar, sessizce yürüyerek işte
buradalar.
Uykusuzlar ama ben onları hiç bu kadar ayık görmemiştim.
20-30 yıldır her 10 Kasım’da Anıtkabir’e gelen büyükler, “Hiçbir zaman bu denli çok olmamıştık” dediler.
Ama üzgünler...
Ve kırgın...
Kimse sormadan, kimse ağzını açmadan orada kuyruktan çıkıp tam orta yerde kollarımı havaya açarak “Benim suçum yok... Ben yapmadım... Bu günler benim yüzümden değil...” diye bağırmak geldi.
Deseydim...
Öyle yüzüme bakacaklardı, yanıt vermeden ve yine de öyle kırgın kırgın...
********
Çünkü kimisi; Türk aydınlarının görevlerini yapmadıklarını, aydınların yanıldığını ve Türk toplumunu da yanılttıklarını düşünüyor. Yazarların, gazetecilerin, televizyonların, akademisyenlerin, üniversitelerin, işadamlarının, sanatçıların, bir büyük yanılgıyı halktan gizlediklerini fısıldıyorlar birbirlerine.
Kimisi ise; asıl toplumun büyük yanılgısından söz etti.
Halkın; kendisine dünyanın en onurlu savaşını kazandıran, bu cennet topraklar üzerinde bir bağımsız cumhuriyet armağan eden ve her ferdine göğsünü gere gere haykıracağı bir kimlik veren Mustafa Kemal Atatürk’ü yeterince anlamamasından...
Ve Atatürk’e milletin sahip çıkmamasından...
Hatta ihanetten...
“Şimdi anlamaya geldik” dedi birisi.
*********
Çok sayıda türbanlı kız vardı bu sene Anıtkabir’de.
Kucağıma alıp sevdiğim küçük İdil’in babası, “Atatürk’ün ne denli önemli olduğunu herkes anlamaya başladı” dedi.
“Niçin şimdi?” sorusunun yanıtını, durmadan gelenlerle ucu olmayan o kuyruktakiler verdiler:
“Çünkü Atatürk’ü ve onun ilkelerini çekip çıkarttığınız an, biz ulus olmaktan çıkıyoruz. Etnik kavgalar başlıyor, mezheplercemaatler öne geçiyor, yönümüz
kayboluyor, bizi birleştiren ve bir arada tutan her şey yok oluyor, biz yeterince biz olamıyoruz...”
Aynı saatlerde Başbakan’ın “açılımlarını” dahi, Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin üzerine oturtmaya çalıştığı aklıma geldi.
Kendi kendime, “Atatürk ona da lazım” dedim...
*********
Bu sene 10 Kasım’da Anıtkabir farklıydı.
Misal, ilk kez kasketli-yelekli, elleri çatlak çok sayıda köylü gördüm, yanlarında başörtülü kızları-eşleri, tarladan doğrudan doğruya Anıtkabir’e gelmişler gibi.
Ve ilk kez bu denli kalabalık...
Ama sessiz..
Üzüntülü...
Kızgın...
Hatta pişman...
Dünkü 10 Kasım’dan aklımda kalan en önemli şeydi; Atatürk’ü ve ilkelerini çekip çıkarttığınız an, bir büyük millet olmaktan çıkıyoruz ve biz yeterince “biz” olamıyoruz...
Bekir COŞKUN
Bekir Coşkun Yazdı...
GÖZLERİNE baktım; çoğu uykusuz. Çok uzun yollardan gelmiş, bütün gece yol alıp sabahın ilk ışıklarıyla bir Ankara sokağında araçlarından inip bayraklarını açmışlar; kadınlar, erkekler, gençler, hatta çocuklar, sessizce yürüyerek işte
buradalar.
Uykusuzlar ama ben onları hiç bu kadar ayık görmemiştim.
20-30 yıldır her 10 Kasım’da Anıtkabir’e gelen büyükler, “Hiçbir zaman bu denli çok olmamıştık” dediler.
Ama üzgünler...
Ve kırgın...
Kimse sormadan, kimse ağzını açmadan orada kuyruktan çıkıp tam orta yerde kollarımı havaya açarak “Benim suçum yok... Ben yapmadım... Bu günler benim yüzümden değil...” diye bağırmak geldi.
Deseydim...
Öyle yüzüme bakacaklardı, yanıt vermeden ve yine de öyle kırgın kırgın...
********
Çünkü kimisi; Türk aydınlarının görevlerini yapmadıklarını, aydınların yanıldığını ve Türk toplumunu da yanılttıklarını düşünüyor. Yazarların, gazetecilerin, televizyonların, akademisyenlerin, üniversitelerin, işadamlarının, sanatçıların, bir büyük yanılgıyı halktan gizlediklerini fısıldıyorlar birbirlerine.
Kimisi ise; asıl toplumun büyük yanılgısından söz etti.
Halkın; kendisine dünyanın en onurlu savaşını kazandıran, bu cennet topraklar üzerinde bir bağımsız cumhuriyet armağan eden ve her ferdine göğsünü gere gere haykıracağı bir kimlik veren Mustafa Kemal Atatürk’ü yeterince anlamamasından...
Ve Atatürk’e milletin sahip çıkmamasından...
Hatta ihanetten...
“Şimdi anlamaya geldik” dedi birisi.
*********
Çok sayıda türbanlı kız vardı bu sene Anıtkabir’de.
Kucağıma alıp sevdiğim küçük İdil’in babası, “Atatürk’ün ne denli önemli olduğunu herkes anlamaya başladı” dedi.
“Niçin şimdi?” sorusunun yanıtını, durmadan gelenlerle ucu olmayan o kuyruktakiler verdiler:
“Çünkü Atatürk’ü ve onun ilkelerini çekip çıkarttığınız an, biz ulus olmaktan çıkıyoruz. Etnik kavgalar başlıyor, mezheplercemaatler öne geçiyor, yönümüz
kayboluyor, bizi birleştiren ve bir arada tutan her şey yok oluyor, biz yeterince biz olamıyoruz...”
Aynı saatlerde Başbakan’ın “açılımlarını” dahi, Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin üzerine oturtmaya çalıştığı aklıma geldi.
Kendi kendime, “Atatürk ona da lazım” dedim...
*********
Bu sene 10 Kasım’da Anıtkabir farklıydı.
Misal, ilk kez kasketli-yelekli, elleri çatlak çok sayıda köylü gördüm, yanlarında başörtülü kızları-eşleri, tarladan doğrudan doğruya Anıtkabir’e gelmişler gibi.
Ve ilk kez bu denli kalabalık...
Ama sessiz..
Üzüntülü...
Kızgın...
Hatta pişman...
Dünkü 10 Kasım’dan aklımda kalan en önemli şeydi; Atatürk’ü ve ilkelerini çekip çıkarttığınız an, bir büyük millet olmaktan çıkıyoruz ve biz yeterince “biz” olamıyoruz...
Bekir COŞKUN