OrHUN_BEY
New member
Elçibey'in vasiyeti!
Vasiyet deyince bazılarının akıllarına hep mal-mülk taksimi geliyor.
Elçibey'in malı-mülkü yoktu. Devlet hazinesinden tek kuruş almamış, yabancı bankalara dolar yatırmamıştı. Bütün ömrü boyunca hep mütevazı şartlar içinde yaşamıştı. Cumhurbaşkanı seçildiği zaman bir yerden bulup getirdikleri, ayağına giyindirdikleri ayakkabı 3-4 numara büyük gelmişti. Ayağına göre yeni bir ayakkabısı, üstüne göre yeni dikilmiş bir elbisesi yoktu. Biraz Gandi gibi yaşayan bir liderdi. Bu bakımdan O'nun vasiyeti bazı kimseleri şaşırtacak, bazı kimseleri de derin derin düşündürecektir. Şimdi okuyacağınız vasiyet, ölümden kat'iyyen korkmayan bir liderin milletiyle sohbetidir. O, Allah'ın huzuruna çıkarken milletine ölümden korkmamayı tavsiye ediyor. Mehmet Akif'i hatırlayın lütfen. İstiklâl Marşımıza:
"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak" diye başlamıştı.
Mitat Cemal Kuntay'a kulak veriniz:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."
demişti.
Ebulfez Elçibey de dünyanın en amansız hastalıklarından birine yakalanmasına rağmen ölümden hiç korkmayan, ölüme güler yüzle giden bir kimse. Şimdi ona kulak vermeliyiz. Vasiyetinde diyor ki:
Yüce Türk Milletine!
"Bilirdim ki bende herçeng (kanser) hastalığı var. Ama ben bu hastalığı bazı işlerimi görebilmek için cemiyetten sakladım. Birçok kişinin bu hastalığımı bildiğini ve üzülmemem için benden sakladıklarının farkında değildim. Bu da kötü bir netice verdi Halk öz evlâdından hiçbir şey saklamamalı; evlâdın da halkı önünde saklısı -gizlisi olmamalı. Gerçeği saklamak halka da evlâdına da bir fayda vermedi. Ben, birçok şeyi halk bilip de rahatsız olmasın diye ondan gizledim. Çok sırları kendimde muhafaza ettim. Oysa, bunların birçoğu açıklanmalıydı. Lâkin buna zaman kâfi gelmedi Talih imkân vermedi.
Bazı hatalarım oldu
Milletimin önünde baâzı hatalarım oldu. Bunları düzeltmek mümkün olabilirdi ama kısmet olmadı. Halkım beni bağışlasın.
Diyecekler ki, bu özürü sağlığında istemeliydin. Talih böyle reva görmüş. Düşmanlarım hoşa gitmeyen ne kadar çok şeyler söyleyecekler. Varsın söylesinler. Benim için esas hüküm, Türk milletinin vereceği hükümdür. Azerbaycan halkının vereceği hükümdür.
Göremediğim ideallerim
Bugün açıkça, hayatla vedalaştığım bir gün. Ne var ki bir çok idealimin gerçekleştiğini görmedim. En başta, Rus eliyle, yardımıyla Ermenilerin işgal ettiği Karabağ'ı kurtarmayı, hürriyetine kavuşturmayı isterdim, yapamadım. Ama biliyorum ki Karabağ mutlaka hürriyetine kavuşacaktır.
Tebriz'e, hürriyetine kavuştuktan sonra gitmek, orayı hür ve müstakil olarak görebilmek isterdim; göremedim.
Ama şimdi, Tebriz'i hür olarak gördüm diye düşünüyorum. Bu sözlerime "hayâl" diyecekler. Hayâl değil Yakın bir gelecekte, insanlar bunu görecekler ve bilecekler. Bu düşündüklerim çok yakın gelecekte gerçekleşecek.
Eğer bir halk, istiklâline kavuşursa, o halkın bu hürriyeti isteyen, bu uğurda mücadele eden ve bu arada hayattan göçen insanların ruhları da bu istiklâlden huzur duyacaktır.
Azerbaycan halkının hepsi hür olacak ve bir bütün olarak birleşecektir. O günler gelince bu hürriyet ve bütünleşmenin bayramlarında bütün bu ruhlar boy gösterecek.
Ruh, ölümsüzdür. Milletini sevenlerin ruhları da, her zaman için milletiyle birlikte olacaktır. Bütün varlığımla sevdiğim, Allah sevdasıyla vurgunu olduğum milletim, gururum! Bana, bu kanser (herçeng) ile sohbet edip yerine oturtmaya imkân vermediler. Bilesiniz ki, kanser, o kadar da korkulacak bir hastalık değil. Onunla herhangi bir şekilde karşılaşan kişi biraz cesaret gösterecek olursa bu hastalığı yenebilir. Bugün tıb âleminin en büyük hatalarından biri, bu hastalıktan mutlaka ölüm anlamı çıkartarak ondan korkmasıdır.
Kanser korkulacak bir hastalık değil
Bence, trafik kazaları, bu hastalıktan daha da korkunçtur. O zaman hiçbir vasıtaya binmememiz gerekmez miydi? Hele kalb krizleri, böbrek yetmezlikleri ve siroz gibi dertler de hep ölümle neticelenir. Üstelik bu hastalıkların çoğu da aniden ortaya çıkar. Halbuki kanser, kendisini çok daha önceden haberdar eder. Bilinir. Doktorlar, bunu hastadan niçin gizlerler anlayamadım.
Bir atasözümüz der ki, "Açık düşman, gizli düşmandan merttir." Yani insanı gafil avlayıp öldüren hastalıklardansa, açık açık gelip de insanı mertçe götüren bu hastalık daha iyidir. Hiç olmazsa, yarın neler olacağını bilir, belirli işlerini imkân ölçüsünde yoluna koymaya çalışırsın.
Tesadüfe bakın ki herçeng (yengeç=kanser) burcundanım.
Türk, ölümün gözüne dik bakmalıdır
Yedi yıldan beri, bende kanser hastalığı olduğunu bilen, yüzüme bakarken acı çeken dostlarım! Beyler ve hanımlar! Size bu üzüntüyü verdiğim için bağışlayın. Bazılarınızın ağlama sebebini şimdi anlıyorum. Size bir öğüdüm var: Türk'e zayıflık yakışmaz! Türk, ölümün gözüne dik bakmalıdır! Ölümden korkan Türk değildir. Bir kere daha tekrarlıyorum: Ölümden korkan Türk değildir. Ancak, hadiseyi önceden bilmeli, ölümü de kendisi seçmelidir. Dünyayı yaratan Allah her istediğini bizzat seçip her şeyi ayan-beyan ortaya koyuyor. Türk de niye ölümünü kendi seçmesin? Ölümünü öyle seçebilsen daha şerefli olursun. Erenlerin şöyle bir sözü var: "İnsan, ölümü kendisi seçmelidir."
Şu kanser hastalığına tutulduğumu çok geç öğrendim. Sizler bunu benden daha önce bilmenize rağmen, üzüntü duymamam için benden sakladınız. Hatta benimle görüşürken, ilgi çeken kitaplar getirdiniz. Ancak, bana bu gerçeği söyleseydiniz daha iyi olurdu. Aradaki zamanda fikir alış-verişi yapardık. Gelecekteki millî programın ana hatlarını hazırlardık. Yeni işler görmek mümkün olurdu. Her ne ise. Açıkça konuşabilseydik işlerimiz daha iyi olurdu.
Maneviyata dayanarak birleşebilmek: Karabağ'ı kurtarmak ve birleşik Azerbaycan'ı yeniden kurmak.
İşlerimizin düzgün gidebilmesi için, mutlaka, demokratik bir toplum yapısı gerekmektedir. Meselelerimizi açıkça konuşup çözmemiz gerekmektedir. Türk milleti'ne ençok lâzım olan şey maneviyata dayanarak birleşebilmektir.
Azerbaycan Genci!
Sen iyi bil ki, Türk gençliğinden ayrı değilsin. Karşında büyük hedefler, ağır vazifeler var. Sırtında ağır bir yük var. Sen bu yükü, taşıyabilecek güçtesin. Senin damarlarındaki kan, öyle asil bir kandır ki, her bir zorluğu aşarak, başarıya ulaşabilirsin. Bunu istemen yeterlidir. Karabağ'ı sen kurtaracaksın. Azerbaycan'ı sen birleştireceksin. Buna güvenim ve inancım tamdır. Azerbaycan'da Karabağ'ın kurtarılmasını ve Azerbaycan'in bütünlüğünü istemeyen bir genç olamaz.
Milletin bu arzusunu, sizler yerine getireceksiniz. Size uğurlar diliyorum. Allah yardımcınız olsun.
Türk Genci! Büyük Gelecek Senindir!
Türk Genci!
Büyük gelecek senindir. Zamanın hükmü ile buna hazırlanacaksın. Hazırlanmaktasın. Bu hazırlık tabiidir. Bu geleceği hazırlamak için milyonlarca Türk genci bu hedefe doğru yürüyecektir. Bu hedefe varmak için, iradeni kullanarak çalışacaksın. Bütün dünyayı, âlemi inceleyerek büyük bir medeniyet hazırlayacaksın. Ve hedefine ulaşacaksın. Bütün büyük hareketler ve yürüyüşlerle sevdalanarak hedefine varacaksın. En son sevdan ise, büyük bir medeniyet meydana getirmektir. Bütün insanlık, tarih boyunca çalışarak yürümüştür. Bu yürüyüşün sonunda büyük medeniyetler meydana gelmiştir. Türk, dünyaya, yeni bir medeniyet getirecektir. O medeniyete ben şimdiden hoşgeldin diyorum.
Sana uğurlar olsun ulu Türk!"
Elçibey'i iyi tanımalı vasiyetine sahip çıkmalıyız.
Hem Azerbaycan geleceğinin aydınlık olması, hem de Türkiye'nin huzuru, güveni ve refahı Elçibey fikriyatının yaşatılmasına bağlı.
Bin rahmet olsun O'na!
Yavuz Bülent Bakiler
Kaynak: Ebulfez Elçibey multimedia toplu-qılavuzu İsmayıl Calallı ve "Multimedia Merkezi"
Kaynağa buradan ulaşabilirsiniz.
Nur İçinde Yat ! Kefenin Türk Bayrağı, Durağın Türk Uçmağı , Konağın Tanrı Dağı , Bulağın Orkun Irmağı Olsun !
Mengü KUT - TENGRİ TEK
Vasiyet deyince bazılarının akıllarına hep mal-mülk taksimi geliyor.
Elçibey'in malı-mülkü yoktu. Devlet hazinesinden tek kuruş almamış, yabancı bankalara dolar yatırmamıştı. Bütün ömrü boyunca hep mütevazı şartlar içinde yaşamıştı. Cumhurbaşkanı seçildiği zaman bir yerden bulup getirdikleri, ayağına giyindirdikleri ayakkabı 3-4 numara büyük gelmişti. Ayağına göre yeni bir ayakkabısı, üstüne göre yeni dikilmiş bir elbisesi yoktu. Biraz Gandi gibi yaşayan bir liderdi. Bu bakımdan O'nun vasiyeti bazı kimseleri şaşırtacak, bazı kimseleri de derin derin düşündürecektir. Şimdi okuyacağınız vasiyet, ölümden kat'iyyen korkmayan bir liderin milletiyle sohbetidir. O, Allah'ın huzuruna çıkarken milletine ölümden korkmamayı tavsiye ediyor. Mehmet Akif'i hatırlayın lütfen. İstiklâl Marşımıza:
"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak" diye başlamıştı.
Mitat Cemal Kuntay'a kulak veriniz:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."
demişti.
Ebulfez Elçibey de dünyanın en amansız hastalıklarından birine yakalanmasına rağmen ölümden hiç korkmayan, ölüme güler yüzle giden bir kimse. Şimdi ona kulak vermeliyiz. Vasiyetinde diyor ki:
Yüce Türk Milletine!
"Bilirdim ki bende herçeng (kanser) hastalığı var. Ama ben bu hastalığı bazı işlerimi görebilmek için cemiyetten sakladım. Birçok kişinin bu hastalığımı bildiğini ve üzülmemem için benden sakladıklarının farkında değildim. Bu da kötü bir netice verdi Halk öz evlâdından hiçbir şey saklamamalı; evlâdın da halkı önünde saklısı -gizlisi olmamalı. Gerçeği saklamak halka da evlâdına da bir fayda vermedi. Ben, birçok şeyi halk bilip de rahatsız olmasın diye ondan gizledim. Çok sırları kendimde muhafaza ettim. Oysa, bunların birçoğu açıklanmalıydı. Lâkin buna zaman kâfi gelmedi Talih imkân vermedi.
Bazı hatalarım oldu
Milletimin önünde baâzı hatalarım oldu. Bunları düzeltmek mümkün olabilirdi ama kısmet olmadı. Halkım beni bağışlasın.
Diyecekler ki, bu özürü sağlığında istemeliydin. Talih böyle reva görmüş. Düşmanlarım hoşa gitmeyen ne kadar çok şeyler söyleyecekler. Varsın söylesinler. Benim için esas hüküm, Türk milletinin vereceği hükümdür. Azerbaycan halkının vereceği hükümdür.
Göremediğim ideallerim
Bugün açıkça, hayatla vedalaştığım bir gün. Ne var ki bir çok idealimin gerçekleştiğini görmedim. En başta, Rus eliyle, yardımıyla Ermenilerin işgal ettiği Karabağ'ı kurtarmayı, hürriyetine kavuşturmayı isterdim, yapamadım. Ama biliyorum ki Karabağ mutlaka hürriyetine kavuşacaktır.
Tebriz'e, hürriyetine kavuştuktan sonra gitmek, orayı hür ve müstakil olarak görebilmek isterdim; göremedim.
Ama şimdi, Tebriz'i hür olarak gördüm diye düşünüyorum. Bu sözlerime "hayâl" diyecekler. Hayâl değil Yakın bir gelecekte, insanlar bunu görecekler ve bilecekler. Bu düşündüklerim çok yakın gelecekte gerçekleşecek.
Eğer bir halk, istiklâline kavuşursa, o halkın bu hürriyeti isteyen, bu uğurda mücadele eden ve bu arada hayattan göçen insanların ruhları da bu istiklâlden huzur duyacaktır.
Azerbaycan halkının hepsi hür olacak ve bir bütün olarak birleşecektir. O günler gelince bu hürriyet ve bütünleşmenin bayramlarında bütün bu ruhlar boy gösterecek.
Ruh, ölümsüzdür. Milletini sevenlerin ruhları da, her zaman için milletiyle birlikte olacaktır. Bütün varlığımla sevdiğim, Allah sevdasıyla vurgunu olduğum milletim, gururum! Bana, bu kanser (herçeng) ile sohbet edip yerine oturtmaya imkân vermediler. Bilesiniz ki, kanser, o kadar da korkulacak bir hastalık değil. Onunla herhangi bir şekilde karşılaşan kişi biraz cesaret gösterecek olursa bu hastalığı yenebilir. Bugün tıb âleminin en büyük hatalarından biri, bu hastalıktan mutlaka ölüm anlamı çıkartarak ondan korkmasıdır.
Kanser korkulacak bir hastalık değil
Bence, trafik kazaları, bu hastalıktan daha da korkunçtur. O zaman hiçbir vasıtaya binmememiz gerekmez miydi? Hele kalb krizleri, böbrek yetmezlikleri ve siroz gibi dertler de hep ölümle neticelenir. Üstelik bu hastalıkların çoğu da aniden ortaya çıkar. Halbuki kanser, kendisini çok daha önceden haberdar eder. Bilinir. Doktorlar, bunu hastadan niçin gizlerler anlayamadım.
Bir atasözümüz der ki, "Açık düşman, gizli düşmandan merttir." Yani insanı gafil avlayıp öldüren hastalıklardansa, açık açık gelip de insanı mertçe götüren bu hastalık daha iyidir. Hiç olmazsa, yarın neler olacağını bilir, belirli işlerini imkân ölçüsünde yoluna koymaya çalışırsın.
Tesadüfe bakın ki herçeng (yengeç=kanser) burcundanım.
Türk, ölümün gözüne dik bakmalıdır
Yedi yıldan beri, bende kanser hastalığı olduğunu bilen, yüzüme bakarken acı çeken dostlarım! Beyler ve hanımlar! Size bu üzüntüyü verdiğim için bağışlayın. Bazılarınızın ağlama sebebini şimdi anlıyorum. Size bir öğüdüm var: Türk'e zayıflık yakışmaz! Türk, ölümün gözüne dik bakmalıdır! Ölümden korkan Türk değildir. Bir kere daha tekrarlıyorum: Ölümden korkan Türk değildir. Ancak, hadiseyi önceden bilmeli, ölümü de kendisi seçmelidir. Dünyayı yaratan Allah her istediğini bizzat seçip her şeyi ayan-beyan ortaya koyuyor. Türk de niye ölümünü kendi seçmesin? Ölümünü öyle seçebilsen daha şerefli olursun. Erenlerin şöyle bir sözü var: "İnsan, ölümü kendisi seçmelidir."
Şu kanser hastalığına tutulduğumu çok geç öğrendim. Sizler bunu benden daha önce bilmenize rağmen, üzüntü duymamam için benden sakladınız. Hatta benimle görüşürken, ilgi çeken kitaplar getirdiniz. Ancak, bana bu gerçeği söyleseydiniz daha iyi olurdu. Aradaki zamanda fikir alış-verişi yapardık. Gelecekteki millî programın ana hatlarını hazırlardık. Yeni işler görmek mümkün olurdu. Her ne ise. Açıkça konuşabilseydik işlerimiz daha iyi olurdu.
Maneviyata dayanarak birleşebilmek: Karabağ'ı kurtarmak ve birleşik Azerbaycan'ı yeniden kurmak.
İşlerimizin düzgün gidebilmesi için, mutlaka, demokratik bir toplum yapısı gerekmektedir. Meselelerimizi açıkça konuşup çözmemiz gerekmektedir. Türk milleti'ne ençok lâzım olan şey maneviyata dayanarak birleşebilmektir.
Azerbaycan Genci!
Sen iyi bil ki, Türk gençliğinden ayrı değilsin. Karşında büyük hedefler, ağır vazifeler var. Sırtında ağır bir yük var. Sen bu yükü, taşıyabilecek güçtesin. Senin damarlarındaki kan, öyle asil bir kandır ki, her bir zorluğu aşarak, başarıya ulaşabilirsin. Bunu istemen yeterlidir. Karabağ'ı sen kurtaracaksın. Azerbaycan'ı sen birleştireceksin. Buna güvenim ve inancım tamdır. Azerbaycan'da Karabağ'ın kurtarılmasını ve Azerbaycan'in bütünlüğünü istemeyen bir genç olamaz.
Milletin bu arzusunu, sizler yerine getireceksiniz. Size uğurlar diliyorum. Allah yardımcınız olsun.
Türk Genci! Büyük Gelecek Senindir!
Türk Genci!
Büyük gelecek senindir. Zamanın hükmü ile buna hazırlanacaksın. Hazırlanmaktasın. Bu hazırlık tabiidir. Bu geleceği hazırlamak için milyonlarca Türk genci bu hedefe doğru yürüyecektir. Bu hedefe varmak için, iradeni kullanarak çalışacaksın. Bütün dünyayı, âlemi inceleyerek büyük bir medeniyet hazırlayacaksın. Ve hedefine ulaşacaksın. Bütün büyük hareketler ve yürüyüşlerle sevdalanarak hedefine varacaksın. En son sevdan ise, büyük bir medeniyet meydana getirmektir. Bütün insanlık, tarih boyunca çalışarak yürümüştür. Bu yürüyüşün sonunda büyük medeniyetler meydana gelmiştir. Türk, dünyaya, yeni bir medeniyet getirecektir. O medeniyete ben şimdiden hoşgeldin diyorum.
Sana uğurlar olsun ulu Türk!"
Elçibey'i iyi tanımalı vasiyetine sahip çıkmalıyız.
Hem Azerbaycan geleceğinin aydınlık olması, hem de Türkiye'nin huzuru, güveni ve refahı Elçibey fikriyatının yaşatılmasına bağlı.
Bin rahmet olsun O'na!
Yavuz Bülent Bakiler
Kaynak: Ebulfez Elçibey multimedia toplu-qılavuzu İsmayıl Calallı ve "Multimedia Merkezi"
Kaynağa buradan ulaşabilirsiniz.
Nur İçinde Yat ! Kefenin Türk Bayrağı, Durağın Türk Uçmağı , Konağın Tanrı Dağı , Bulağın Orkun Irmağı Olsun !
Mengü KUT - TENGRİ TEK